-Kur’an’ın mezkûr kıssalara benzer diğer bazı kıssaları için 69, 288,973/1, 3894. p.lara bakınız.
3728- «Ulûm-u Arabiyece sahih ve usul-i diniyece hak olmak şartıyla ve Fenn-i Maanîce makbul ve İlm-i Beyanca münasib ve belagatça müstahsen olan bütün vücuh ve maani, ehl-i içtihad ve ehl-i tefsir ve ehl-i usulüddin ve ehl-i usul-ül Fıkhın icmaiyle ve ihtilaflarının şehadetiyle, Kur’anın manalarındandırlar. O manalara derecelerine göre birer emare vaz’etmiştir. Ya lafziyedir, ya maneviyedir. O maneviye ise, ya siyak veya sibak-ı kelâmdan veya başka âyetten birer emare, o manaya işaret eder. Bir kısmı yirmi ve otuz ve kırk ve altmış, hatta seksen cild olarak muhakkikler tarafından yazılan yüzbinler tefsirler, Kur’anın camiiyet ve harikıyet-i hafziyesine kat’i bir bürhan-ı bâhirdir.» (S.395)
3728/1- Kur’an âyetlerinin manaları küllî olup bir cüz’î manaya inhisar etmez. (Bak:201.p.) Kur’anda keşfiyat-ı fenniyeye ait ihbaratın işaret ve remizler şeklinde olmasındaki bir hikmet: İmtihan sırrını muhafaza etmek olduğu gibi, fünun dahi zamanla ve telahuk-u efkârla inkişaf ettiğinden, müfessir fennî mesaile ait âyetlere kat’i ve muayyen hüküm vermemeli ve istikbaldeki yeni keşiflere ve hâdiselere de şamil olan Kur’an âyetlerini bir mana cüz’üne inhisar ettirmemelidir. (Bak: 1993, 1994.p.lar)