Bir atıf notu:
-Radyo gibi vasıtalarla yapılan şaşırtıcı telkinler, bak: 3409, 3410. p.lar.
3737- Radyo ve televizyon gibi âletler, dinî ve ahlâki hayata aykırı olarak günah ve haramlarda kullanıldıkları zaman; din, bu âletlere haram hükmünü verir. Bu âletler ekseriyetle din, ahlâk, ilim ve maslahat-ı beşeriyede kullanılırsa, birer nimet-i İlahiye olurlar.
3738- Asrımızda bu gibi âletler, ekseriyetle haram yolda, zevk ve sefahet âleti olarak kullanıldığı cihetle, müslüman ailelerde büyük manevi zararlar verebilmektedir. Hele imanın asgari hududunu korumak için gerekli olan “haramı haram bilmek” kaidesiyle; bu gibi âletlerde devamlı görülen günah tablolarına ünsiyet ve alışkanlıkla bir kısım ailelerde haramiyetini unutmak tehlikesi, en çok endişe edilen cihetidir. Bu sebeple televizyonun ve emsali âletlerin günah ve zararlarından ikaz için hassasiyet gösterilmeli ve hafife alınmamalı ve bu âletler, fiilen teşvik tarzında misafir odalarında konulup, gelen gidenlerin görecekleri şekilde teşhir edilmemelidir. Çünkü hem teşvik vebali, hem de zamanla ünsiyet kazanarak günahlara karşı hassasiyet ve günahtan içtinab hissi zail olur. Ve “musibet-i amme hata-yı umumiyeden doğar” kaidesiyle, böylece hata-yı umumiye meydana gelir. (Bak: Müsibet-i Amme)
Hem günahı ibahe etmek gibi bir anlayışa ve hisse ve dolayısıyla fasık-ı mütecahirliğe kapı açar. (Bak: Fasık-ı Mütecahir)
Sinema ve televizyon gibi âletlerde en çok zararlı ve haram olan taraf ise, açık-saçık kız ve kadınların gösterilmesi ve bakılmasıdır ki maneviyatı geniş ölçüde tahrip eder. (Bak: Nazar-ı Haram)
Atıf notları:
-Sinema, tiyatro, dans gibi şeylerin tahrimi, bak: 4042.p. sonu
-Edebiyatın üç sahasında menfi fikriyatı neşir vasıtlarının tahrimi, bak: 763-766.p. lar.
-Şerre dua mes’elesi, bak: 704.p. ve devamı
Dostları ilə paylaş: |