501- «Sual: Kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir zaman Cehennem’de hapis nasıl adalet olur? CEHENNEM
Elcevab: Sene 365 gün hesabıyla, bir dakikada katl, 7 milyon 884 bin dakika hapis iktizası kanun-u adalet iken; bir dakika küfür bin katl hükmünde olduğundan, yirmi sene ömrünü küfürle geçiren ve küfür ile ölen bir adam, kanun-u adaletle 57 trilyon 201 milyar 200 milyon sene beşerin kanun-u adaletiyle hapse müstehak olur. Elbette (4:57) ~®f«"«~ _«Z¬4 «w<¬f¬7«_' adalet-i İlahî ile vech-i muvafakatı bundan anlaşılıyor. Birbirinden gayet uzak iki adedin sırr-ı münasebeti şudur ki:
Katl ve küfür, tahrib ve tecavüz olduğu için, gayre tesirat yapar. Bir dakikada katl, lâakal zahirî âdete göre onbeş sene maktûlün hayatını selbeder, onun yerine hapse girer. Bir dakika küfür, binbir esma-i İlahiyeyi inkâr ve nukuşlarını tezyif ve kâinatın hukukuna tecavüz ve kemalâtını inkâr ve hadsiz delâil-i vahdaniyeti tekzib ve şehadetlerini reddetmek olduğundan kâfiri binler seneden ziyade esfel-i sâfilîne atar, «w<¬f¬7«_' de hapseder.» (L.276)
501/1- «Sual: Pekâla o ebedî ceza hikmete muvafıktır, kabul ettik. Amma merhamet ve şefkat-i İlahiyeye ne diyorsun?
Cevab: Azizim! O kâfir hakkında iki ihtimal var. O kâfir ya ademe gidecektir veya daimî bir azab içinde mevcud kalacaktır. Vücudun velev Cehennem’de olsun, ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür. Zira adem şerr-i mahz olduğu gibi, bütün musibet ve masiyetlerin de merciidir. Vücud ise velev Cehennem’de olsa hayr-ı mahzdır.
Maahaza kâfirin meskeni Cehennem’dir ve ebedî olarak orada kalacaktır. Fakat kâfir kendi ameliyle bu duruma kesb-i istihkak etmiş ise de, amelinin cezasını çektikten sonra, ateş ile bir nevi ülfet peyda eder ve evvelki şiddetlerden azade olur. O kâfirlerin dünyada yaptıkları a’mal-i hayriyelerine mükâfaten, şu merhamet-i İlahiyeye mazhar olduklarına dair işarat-ı hadisiye vardır.» (İ.İ.81) (Bak: 3503.p.)
501/2- Cehennem’de bazı kâfirlerin azablarının tahfifi meselesi, oldukça müşkil bir meseledir. Bu mevzumuzun baş kısmında görüldüğü gibi Cehennem’de hafif ve şiddetli azab dereceleri ve mahallerinin bulunması, meselemizi teyid ettiği gibi, din-i hakka ve ehline kasden mütecaviz ve münafık gibi eşedd kâfirlere Cehennem azabının hafifletilmiyeceği belki ziyadeleştirileceği mealinde olan âyetler dahi, Cehennem’de azab tahfifinin mümkün olduğuna, zıddiyet ve nisbiyet kaidesiyle delâlet eder. Zira çokluk-azlık, tahfif-teşdid gibi umur-u izafiye biribirisiz olmaz ve düşünülemez.
Bazı zatlar, Cehennem hakkındaki (6:128) (11:108) (78:30) âyetlerinden, Cehennem’in intihasına dair bir mâna fehmediyorlarsa da sarih ve mükerrer âyetlerin Cehennem’in ebedîliğine dair olan muhkem ve kat’i hükümleri karşısında bu nevi kavilleri, bir değer kazanamamıştır. Ancak İslâm’a karşı kasıdlı, mütecaviz ve münafık kâfirlerden olmıyan ve dünyada insanlara bazı faydaları olmuş olan bir kısım ehl-i küfür hakkında -Cehennem’de ebedî kalmakla beraber- azablarının tahfifine dair rivayetler var. Ezcümle: Ruh-ül Beyan Tefsirinin 10. cild 82. sahifesinde bu mevzuda rivayet ve izahları bulunduğu gibi, İbn-i Mace Mukaddime’deki 216. hadisi aynı mesele ile alâkalıdır. Keza Şerh-u Şir’at-il İslâm II, 52 ve Umdet-ül Kari IX, 336 mevzumuzla alâkalı hadis naklederler.
Hem Ebu Talib’in imanı meselesi hakkında gelen ve meselemizle de alâkalı olan S.B.M. 1549 no.lu hadis ve Müslim Kitab-ül İman’da 360. ve 362. hadisler, Ebu Talib’in Cehennem’de azabının tahfifini bildirir.
501/3- Peygamberimizin (A.S.M. «amcası Ebu Talib’in imanı hakkında esahh nedir?
Elcevab: Ehl-i Teşeyyu, imanına kail; Ehl-i Sünnet’in ekserisi imanına kail değiller. Fakat benim kalbime gelen budur ki: Ebu Talib, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm’ın risaletini değil, şahsını zatını gayet ciddi severdi. Onun o gayet ciddi o şahsî şefkatı ve muhabbeti elbette zayie gitmiyecektir.
Evet ciddi bir surette Cenab-ı Hakk’ın Habib-i Ekrem’ini sevmiş ve himaye etmiş ve tarafdarlık göstermiş olan Ebu Talib’in inkâra ve inada değil, belki hicab ve asabiyet-i kavmiye gibi hissiyata binaen makbul bir iman getirmemesi üzerine Cehennem’e gitse de; yine Cehennem içinde bir nevi hususi Cennet’i onun hasenatına mükâfaten halkedebilir. Kışta bazı yerde baharı halkettiği ve zindanda uyku vasıtasıyla bazı adamlara zindanı saraya çevirdiği gibi, hususi Cehennem’i hususi bir nevi Cennet’e çevirebilir...» (M.387)
Dostları ilə paylaş: |