İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə234/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   230   231   232   233   234   235   236   237   ...   1221
669- qqDELİL-İ İNAYET }<_X2 ¬u[7… : «Bu delil; kâinatı ve kâinatın ec­zasını ve envaını ihtilalden, ihtilaftan, dağılmaktan kurtarıp bütün hususatını intizam altına almakla kâinata hayat veren nizamdan ibarettir. Bütün masla­hatların, hikmetlerin, faidelerin, menfaatlerin menşei, bu nizamdır. Menfa­atlerden, maslahatlardan bah­seden büyüt âyat-ı Kur’aniye, bu nizam üzerine yürüyor ve bu nizamın tecellisine mazhardır. Binaenaleyh, bütün mesalihin, fevaidin ve menafiin mercii olan ve kâi­nata hayat veren bir nizam; elbette ve elbette bir nâzımın vücuduna delâlet ettiği gibi, o nâzımın kasd ve hikmetine delâlet etmekle, kör tesadüfün vehimlerini nefye­der.

670- Ey insan! Eğer senin fikrin, nazarın şu yüksek nizamı bulmaktan âciz ise ve istikra-i tâm ile, yani umumi bir araştırma ile de o nizamı elde et­meye kadir de­ğilsen, insanların telahuk-u efkâr denilen fikirlerinin birleşme­sinden doğan ve nev-i beşerin havassı (duyguları) hükmünde olan fünun ile kâinata bak ve sahifelerini oku ki, akılları hayrette bırakan o yüksek nizamı göresin. Evet kâinatın herbir nev’ine dair bir fen teşekkül etmiş veya et­mektedir. Fen ise kavaid-i külliyeden ibarettir. Kaidenin külliyeti ise, nizamın yüksekliğine ve güzelliğine delâlet eder. Zira nizamı olmayanın külliyeti ola­maz. Meselâ: Her âlimin başında beyaz bir imame var. Külli­yetle söylenilen şu hüküm, ülema nev’inde intizamın bulunmasına bakar.

Öyle ise, umumi bir teftiş neticesinde fünun-u kevniyeden herbirisi, kai­deleri­nin külliyeti ile kâinatta yüksek bir nizamın bulunmasına bir delildir. Ve herbir fen nurlu bir bürhan olup, mevcudatın silsilelerinde salkımlar gibi ası­lıp sallanan masla­hat semerelerini ve ahvalin değişmesinde gizli olan faideleri göstermekle Sâni’in kasd ve hikmetini ilan ediyorlar. Adeta vehim şeytanla­rını tardetmek için herbir fen, birer necm-i sâkıbdır. Yani bâtıl vehimleri de­lip yakan birer yıldızdırlar.



671- Ey arkadaş! O nizamı bulmak için umum kâinatı araştırmaktansa, şu mi­sale dikkat et, matlubun hâsıl olur: Göz ile görünmiyen bir mikrob, bir hayvancık, küçüklüğüyle beraber pek ince ve garib bir makine-i İlahiyeyi ha­vidir. O makine mümkinattan olduğundan, vücud ve ademi mütesavidir. İl­letsiz vücuda gelmesi muhaldir. O makinenin bir illetten vücuda geldiği za­ruridir. O illet ise, esbab-ı ta­biiye değildir. Çünki o makinedeki ince nizam, bir ilim ve şuurun eseridir. Esbab-ı tabiiye ise; ilimsiz, şuursuz, camid şeyler­dir. Akılları hayrette bırakan o ince maki­nenin esbab-ı tabiiyeden neş’et etti­ğini iddia eden adam, esbabın herbir zerresine Eflatun’un şuurunu, Calinos’un hikmetini i’ta etmekle beraber; o zerrat arasında bir muhaberenin de mevcud olmasını itikad etmelidir. Bu ise, öyle bir safsata ve öyle bir hura­fedir ki, meşhur sofestaiyi bile utandırıyor.

Maahaza, esbab-ı maddiyede esas ittihaz edilen kuvve-i cazibe ile kuv­vet-i dafianın, inkısama kabiliyeti olmıyan bir cüz’de birlikte içtimaları ilti­zam edilmiştir. Halbuki bunlar birbirlerine zıd olduklarından, içtimaları caiz değildir. Fakat cazibe ve dafia kanunlarından maksad, “âdâtullah” ile tabir edilen kavanin-i İlahiyye ise ve tabiatla tesmiye edilen şeriat-ı fıtriyye ise, ca­izdir. Lâkin kanunluktan tabiata, vücud-u zihnîden vücud-u haricîye, umur-u itibariyeden umur-u hakikiyeye, âlet olmaktan müessir olmaya çıkmamak şartıyla makbuldür. Aksi takdirde caiz değildir.

Ey arkadaş! Misal olarak gösterdiğim o küçük hurdebinî hayvancığın yani mik­robun büyük fabrikasındaki nizam ve intizamı aklın ile gördüğün takdirde başını kaldır, kâinata bak! Emin ol ki; kâinatın vuzuh ve zuhuru nisbetinde o yüksek ni­zamı, kâinatın sahifelerinde pek zâhir ve okunaklı bir şekilde görüp okuyacaksın.

672- Ey arkadaş! Kâinatın sahifelerinde “Delil-ül İnaye” ile anılan ni­zama ait âyetleri okuyamadı isen, sıfat-ı kelâmdan gelen Kur’an-ı Azimüşşan’ın âyetlerine bak ki; insanları tefekküre davet eden bütün âyetleri şu delil-ül inaye’yi tavsiye edi­yorlar. Ve nimetleri ve faideleri sayan âyetler dahi, delil-ül inaye denilen o yüksek nizamın semerelerinden bahsediyorlar.

Ezcümle: Bahsinde bulunduğumuz şu âyet (2:22)

®š_«X¬" «š_«WÅK7~«— _®-~«h¬4 «Œ²‡«ž²~ ­v­U«7 «u«Q«% >¬gÅ7«~

²v­U«7 _®5²ˆ¬‡ ¬€~«h«WÅC7~ «w¬8 ¬y¬" «‚«h²'«_«4 ®š_«8 ¬š_«WÅK7~ «w¬8 «Ä«i²9«~«—

cümleleriyle o nizamın faidelerini ve nimetlerini koparıp insanlara veriyor­lar.» (İ.İ. 86-88)

İşte kâinatta konulan bu nizam, nimetlerin vesilesi ve bir nevi tezgahları hük­mündedir. Kur’an (25:62) gibi âyetleri bu hakikata işaret eder. (Bak: 2842-2844.p.lar)




Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   230   231   232   233   234   235   236   237   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin