İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə34/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   1221
Bir atıf notu:

-Ahval ve mahiyetlerin imkândan vücuda çıkması, bak: 892.p.

102- «Eşyada esas bekadır, adem değildir. Hatta ademe gittiklerini zan­netti­ği­miz kelimat, elfaz, tasavvurat gibi seri-üz-zeval olan bazı şeyler de ademe gitmiyor­lar. Ancak suretlerini ve vaziyetlerini değişerek zevalden ma­sun kalıp bazı yerlerde tahassunla adem-i mutlaka gitmezler. Fen dedikleri hikmet-i ce­dide, bu sırra vâkıf olmuş ise de, vuzuhuyla vâkıf olamamıştır. Ve aynı za­manda “Âlemde adem-i mut­lak yoktur. Ancak terekküb ve inhilal vardır” diye ifrat ve hata etmiştir. Çünki, âlemde Cenab-ı Hakk’ın sun’uyla terkib vardır. Allah’ın izniyle tahlil vardır. Allah’ın emriyle icad ve idam var­dır. (14:27) ­f<¬h­< _«8 ­v­U²E«<«— ­š_«L«< «_8 ­yÁV7~ ­u«Q²S«< » (M.N.128)

103- İnsan fıtraten ebediyet ister. Ve ebedî yokluktan bütün şiddetiyle kor­kar ve istemez. Bunun için çok kere kendini unutmak ve oyalamak için eğlen­celerle gaflete kaçar. Halbuki bunlar, o endişeye hakiki çare olamazlar. Ademe düşme en­dişesinin hakiki çaresi, şuurlu iman sahibi olmaktır. İşte bu iman hale­tini kendi ha­yatında yaşayarak imanın yüksek kıymetini (3:173) âyeti olan âyet-i hasbiyenin nu­ruyla hisseden Bediüzzaman bu haletini şöyle ifade ediyor:

104- «Bir vakit ihtiyarlık, gurbet, hastalık, mağlubiyet gibi vücudumu sar­san ârı­zalar, bir gaflet zamanıma rastgelip şiddetle alâkadar ve meftun oldu­ğum vücu­dumu, belki mahlukatın vücudlarını, “ademe gidiyor” diye elîm bir endişe verirken, yine bu âyet-i hasbiyeye müracaat ettim. Dedi: “Manama dikkat et ve iman dürbü­nüyle bak! Ben de baktım ve iman gözüyle gördüm ki: Bu zerrecik vücudum, her mü’minin vücudu gibi, hadsiz bir vücudun âyinesi ve nihayetsiz bir inbisat ile had­siz vücudları kazanmasına bir vesile ve kendinden daha kıymetdar baki, müteaddid vücudları meyve veren bir ke­lime-i hikmet bulundu­ğunu ve bu mensubiyet cihetiyle bir an yaşaması, ebedî bir vücud kadar kıymetdar olduğunu ilmelyakîn ile bildim. Çünki şuur-u iman ile bu vücudum Vâcib-ül Vücud’un eseri ve sanatı ve cilvesi ol­du­ğunu anlamakla, vahşi evham­dan ve hadsiz firaklardan ve hadsiz müfarakat ve fi­rakların elemlerinden kurtu­lup; mevcudata, hususan zihayatlara taalluk eden ef’al ve Esma-i İlahiye ade­dince uhuvvet rabıtalarıyla münasebet peyda eylediğim bütün sevdiğim mevcu­data muvakkat bir firak içinde daimî bir vi­sal var olduğunu, bildim. İşte iman ile ve imandaki intisab ile, her mü’min gibi, bu vücudum dahi hadsiz vücudların fi­raksız envarını kazanır; kendi gitse de onlar arkada kaldığından kendisi kalmış gibi memnun olur.

Hülasa: Ölüm firak değil, visaldir, tebdil-i mekândır, baki bir meyveyi sünbül vermektir...» (L.256) (Bediüzzaman Hazretlerinin ademe karşı duyduğu bazı teessür haletleri ve devaları, bak: 3071-3074. ve 3974.p.lar)



104/1- Risale-i Nur eserlerindeki teselli-i imaniyenin ehemmiyetini anla­tan Bediüzzaman, bir mektubunda şöyle diyor:

«Evet kardeşlerim, Hazret-i İsa Aleyhisselâm İncil-i Şerif’te demiş ki: “Ben gi­diyorum.. tâ size tesellici gelsin.” Yâni Ahmed Aleyhissalatü Vesse­lâm gel­sin, de­mesiyle Kur’an’ın beşere gayet büyük bir neticesi, bir gayesi, bir hedi­yesi; tesellisi­dir. Evet, bu dehşetli kâinatın fırtınaları ve zeval ve tah­ribatları içinde ve bu boşluk nihayetsiz fezada herşey ile alâkadar olan insan için hakiki teselliyi ve istinad ve istimdad noktalarını yalnız Kur’an veriyor. En ziyade o te­selliye muhtaç bu za­manda, bu asırda en ziyade kuvvetli bir surette o teselliyi isbat eden, gösteren Ri­sale-i Nur’dur. Çünki zulümat ve evhamın menbaı olan tabiatı, o delmiş geçmiş, hakikat nuruna girmiş. Onaltıncı Söz gibi ekser parça­larında, hakaik-ı imaniyenin yüzer tılsımlarının keşf ve izah edip, aklı inkârdan ve tereddüdlerden kurtarmış.» (K.L.215)



105- «Hayat, Zât-ı Hayy-ı Kayyum’a baktıkça ve iman dahi hayata hayat ve ruh oldukça, beka bulur hem baki meyveler verir, hem öyle yükseklenir ki, sermediyet cilvesini alır, daha ömrün kısalığına ve uzunluğuna bakılmaz.» (L.242)

Evet «madem Allah var ve ilmi ihata eder. Elbette adem, idam, hiçlik, mahv, fena; hakikat noktasında ehl-i imanın dünyasında yoktur. Ve kâfirlerin dünyaları ademle, firakla, hiçlikle, fanilikle doludur. İşte bu hakikatı, umu­mun lisanında gezen bu gelen darb-ı mesel ders verip, der: “Kimin için Allah var, ona herşey var. Ve ki­min için yoksa, herşey ona yoktur, hiçtir.”




Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin