İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə984/1221
tarix05.01.2022
ölçüsü13,72 Mb.
#76819
1   ...   980   981   982   983   984   985   986   987   ...   1221
Birkaç atıf notu:

-Mürşid zatların siyasete girmemeleri, bak: 3880. p.

-Âhirzaman fitnesinde siyasete girmemek, 387, 989-991. p.lar

-İmam-ı A’zam Hz. nin siyasete girmemesi, bak: 1609. p.

3417- Siyasi ve idari makama göz dikmemenin derin hikmetini ve içtimaî sükûnetin esasını tazammun eden ve siyasî ve içtimaî keşmekeşliğin esası olan sen makamdan in ki ben çıkayım, anlayışını yok eden şu gelen hadis-i şerifler, cay-ı dikkat ve şayan-ı teemmüldür. Şöyle ki:

“ ¬y[¬4 «p«T«< |ÅB«& ¬–²_ÅL7~~«g«Z¬7 ®}Å[¬;~«h«6 ²v­;Åf«-«~ ¬‰_ÅX7~¬h²[«' ²w¬8 «–—­f¬D«#

Siz insanların hayırlısı, emîr oluncaya kadar emareti çok fena görenler (ve arzu etmiyen kimseler) bulursunuz.” (288)

3418- Buhari’nin kitab-ül ahkâm, 7. babdaki bir hadiste de; yakın istik­balde, emarete harislik olacağını ve mes’uliyetlerini beyan ile ümmet ikaz edilir.

Diğer iki hadis meali şöyledir:

“Abdurrahman İbn Semure (R.A.) tahdis edip dedi ki:

Resulullah (A.S.M.) bana hitaben “Ya Abdurrahman! Emîrlik talebinde bulunma. Çünkü eğer senin istemenle sana emaret vazifesi verilirse, o vazi­fede Allah’ın inayetine mazhar olamazsın. Eğer sen istemeksizin bu vazife sana tevcih olunursa, vazifende Allah’ın yardımına mazhar olursun.” bu­yurdu.”

Hem “Ebu Muse-l Eş’arî (R.A.) şöyle dedi: Ben bir kere beraberimde amcam oğullarından iki kişi ile birlikte Peygamber’in (A.S.M.) huzuruna gir­dim. Bu iki kişiden birisi:

-Ya Resulallah! Aziz ve Celil olan Allah’ın seni tevliye ettiği vazifelerden biri üzerine beni memur tayin et, dedi. Öbürüsü de bunun gibi bir memuri­yet istedi. Bunun üzerine Resulullah (A.S.M.) :

-Vallahi biz memuriyet isteyen bir kimseyi ve memuriyete haris olan bir şahsı bu işler üzerine memur tayin etmeyiz, buyurdu.” (S.M. ci:6, sh: 15-16) (Bak: Ulema-üs Sû’)

3419- Siyaset mevzuunda Bediüzzaman Hazretlerinden sorulan bir sual ve cevabı:

“Sual: Geçen sene sizden sormuştuk ki; elli gündür merak edip dünya cereyanlarına bakmadınız ve sormadınız, o zaman bize bir cevab verdiniz. Gerçi o cevab hakikattır ve kâfidir. Fakat risale-i Nur’un intişarı ve hizmeti ve âlem-i İslâmiyetin menfaati noktasında bir derece bakmanız lâzım iken, şimdi onüç ay oluyor aynı hal devam ediyor. Merak edip hiç sormuyorsunuz.

Elcevab: (14:34) °•Y­V«P«7 «–_«K²9¬ž²~ «–¬~ âyetine en a’zam bir tarzda şimdiki boğuşan insanlar mazhar olmalarından, onlara değil tarafdar olmak veya me­rakla o cereyanları takib etmek ve onların yalan, aldatıcı propagandalarını dinlemek ve müteessirane mücadelelerini seyretmek, belki o acib zulümlere bakmak da caiz değil. Çünki zulme rıza zulümdür; tarafdar olsa, zalim olur. Meyletse (11:113) ­‡_ÅX7~­v­UÅK«W«B«4 ~Y­W«V«1 «w<¬gÅ7~ |«7¬~ ~Y­X«6²h«# «ž«— âyetine maz­har olur.” (K.L. 207) (Bak: 88, 2646. p. sonu, 3238, 3421. p. başı, 389 1 p. sonu)

3420- Evet zalimane mücadelelere tarafgirlikle zulme şerik olmamayı ıs­rarla tavsiye eden Bediüzzaman, mesele üzerindeki hassasiyetini şöyle ifade ediyor:

“Dün Emin bu havaliye gelen bir kolordu münasebetiyle, istemediğim ve Rus’un harbe devamını bilmediğim halde; Rusya’nın Kafkas’la ittisali ke­silmesini söyledi. Ben, onun sözünü kesip susturduğum halde, kalbim ehemmiyetle bir alâka gösterdi.

Sonra bugün namazda ve tesbihatında iken, manevi tarzda denildi ki: Küre-i Arzda çarpışan, mücadele eden cereyanlardan her halde birisi İslâmiyete ve Kur’ana ve Risale-i Nur’a ve mesleğimize taraftar olacak; (*) bu noktadan ona karşı bakmak gerektir. Bakmamak için bir iki mektubda yazdı­ğın sebebler çendan kalbe, akla kâfidir; fakat meraklı ve hevesli olan nefse kâfi gelmiyor diye kalbime geldi.

3421- Aynen tesbihatta ihtar edildi ki; ehemmiyetli sebebi ise: Bakmakta bir tarafa tarafgirlik hissi uyanır; tarafgir nazarı, tarafdar olduğu taraf cereya­nın kusurunu görmez, zulmüne rıza gösterir belki alkışlar. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi , zulme razı olmak dahi zulümdür. Elbette zemin yü­zünde bu dehşetli düelloda, semavatı ağlatacak zulümler ve tahribat oluyor; çok masum ve mazlumların hukukları kayboluyor, mahvoluyor. Mimsiz gaddar medeniyetin zalimane düsturu olan, “Cemaat için ferd feda edilir, milletin selâmeti için cüz’î hukuklara bakılmaz” diye, öyle dehşetli bir zulüm meydanı açmış ki, kurun-u ûla vahşetlerinde de emsali vuku bulmamış.

Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın adalet-i hakikiyesi, bir ferdin hakkını cemaata feda etmez; “Hak, haktır; küçüğe büyüğe, aza çoğa bakılmaz” diye kanun-u semavi ve hakiki adalet noktasında Risale-i Nur şakirdleri gibi haki­kat-ı Kur’aniye ile meşgul adamlar, zaruret olmadan lüzumsuz, yalnız hevesli bir merak için, netice itibariyle faidesi bulunan; ve netice daha gelmeden ev­vel lüzumsuz bakmak ve zalimane tahribatlarını alkışlamak suretiyle İslâmi­yet ve Kur’an lehine hizmet edeceği o cereyanın harekâtını fikren takib et­mekle meşgul olmak münasib olmadığı için; nefis de, akıl ve kalbe tabi olup merakını bırakmış diye anladım.” (K.L. 150)




Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   980   981   982   983   984   985   986   987   ...   1221




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin