İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə43/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   80

Edirnekapusu Camii

(Plân - kroki: Ömer Tel)

gösteren, üzeri kubbeli bu küçük, yapının biri Fevzipaşa caddesine diğeride avluya bakan küçük birer penceresi ile kapısı bulunmaktadır. Bir dereceye kadar Mesih Paşa ve Kadırgadaki Sokullu Mahmed Paşa camilerinin avlularına benzeyen avlu, üç taraftan revaklaria kuşatılmıştır. Baklava başlıklı, mermer sütunlara istinat eedn revakların arkasında yirmi medrese odası bulunmaktadır. Kare plânlı, üzerleri kubbeli bu küçük medrese odalarında kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır. Üst örtü sisteminde de inşâi malzeme olarak tuğla ve horasan harç bir arada kullanılmıştır.

Odaların revaka açılan dikdörtgen söğeli, demir çebekeli birer penceresi ile kapuları bulunmaktadır. İç kısımlarında ise ocak ve bunun iki yanında birer pencereleri vardır.

Avlunun pek kullanılmamakla beraber diğer üç kenarında bulunan kapulardan gelen taş döşeli yollar ortada şadırvanda birleşmektedir.

Onaltı ince baklava başlıklı mermer sütunun taşıdığı şadırvan geniş saçaklı üzeri kurşun kaplı ahşap bir çatı ile örtülüdür. Su haznesinin tamamen Sinan devrine ait orjinal hususiyetler göstermesi, bu kısmın XVI. yüzyıla aidiyetini gayet kesin olarak ortaya koymaktadır.

Avlu zeminine nisbetle biraz yüksek olan camiin son cemaat yeri, dördü mermer dördü granit sekiz sütunun taşıdığı, sivri kemerli yedi kubbeden meydana gelmiştir. Aynı zamanda hem camiin beden duvarlarına, hem de birbirlerine demir gergiler ile bağlanan bu sütunlar stalaktitli başlıkları ile dikkat çekici görünüşe sahipdirler.. Son cemaat yerinin sağ ve solunda yan mahfillere geçişi sağlıyan geometrik geçmelerle tezyin edilmiş kündekâri birer kapu ile camiin minaresi yer almaktadır. Bundan başka burada bulunan çok veçheli iki mihrap nişi stalaktitli olarak nihayete erer.

Biraz yüksek tutulan orta kubbe ile beraber bir kavis meydana getiren çatı kornişinin belirttiği portal, büyük sivri kenıer içerisinde, dikdörtgen sögelidir; baklava motiflerinden ibaret friz de bunu üç taraftan kuşatır. Mev-cud olmıyan kitabe boşluğu üzerinde üçgen bir alınlık ile bunu sınırlayan stilize palmet ve rûmiler dikkat çekici bir kompozisyonu mey-

dana getirirler. Ayrıca portalin içerisinde iki mihrap nişi ile dış köşede bunu sınırlayan alt ve üstü kum saati motifli iki sütuncuk bulunmaktadır.

Oldukça ferah ve aydınlık olan camiin ibâdet sahilim örten merkezî kubbe, dışarıdan çok veçheli köşe payeleri arasına atılan kemerler vasıtasıyla taşınmakta olup bunlar aynı zamanda ağırlık kulesi vazifesini de görmektedir. Kubbe ağırlığının bu şekilde karşılanmış oluşu duvarlara bol miktarda pencere açılma imkânını vermiştir. Kubbe intikali geniş pandantifler ile sağlanmışdır; bunların üzerinde de, yüksek pencerelerin bulunduğu bir kasnak görülür. Ayrıca kubbe kasnağı dışarıdan, nisbeten meyilli payandalarla desteklenmiştir.

Camiin ibâdet sahnını, mihrap yönü hariç olmak üzere, üç taraftan galeriler kuşatır. Aynı zamanda kubbenin dışarıya doğru açılmasını önleyen bu galeriler, zeminden biraz yüksek ve iki katlıdır. Giriş ve yan cephelerde yedişer küçük, ince ,baklava başlıklı sütunların taşıdığı bu galeriler; yeşil, beyaz renklerde alterna: tif olarak sıralanmış kemerlerle birbirine bağlanırlar. Sütunların taşıdığı kemerlerin arasında meydana gelen üçgen boşluklara da somakiden madalyonlar yerleştirilmiştir. Klâsik bir baklava frizi ile sınırlanan bu galerilerin üst örtü sistemini alttan beşik tonozlar, yukarıdan da pandantifi! üçer kubbe teşkil etmektedir.

İbâdet sahnı, kubbe kasnağında yirmidört, yan duvarlarda ise üç sıra halindeki pencereler ile aydınlatılmaktadır. Duvarlardaki pencerelerden dördü rozet, onbeşi de sivri kemerlidir.

Camiin içerisinde çini bulunmamakla beraber böyle bir durumu belirtecek ize de rastlamak mümkün değildir, îç duvarları ile birlikte kubbe tamamen kalem işleriyle tezyin edilmiştir.

Portalin tanı aksindeki mihrap, beyaz mermerden olup beş veçheli bir görünüş arz eder. Bundan başka stalaktitli olarak nihayete eren bu mihrap nişinde yer yer altın yaldız izlerine rastlanmaktadır. Nişin hemen üzerine, yeşil zemine altın yaldızla bir âyeti kerime yazılmış ve mihrap ile birlikte dikdörtgen çerçeve içerisine alınmıştır. Stilize palmetlerle tezyin edilmiş üçgen alınlık ile nihayete eren mihrabın iki yanında duvara gömülmüş köşe sü-

tunları da dikkate değer.

Hemen hemen klâsik devrin bütün hususiyetini üzerinde toplıyan beyaz mermer minberin korkuluk levhaları, geometrik ve yıldız motifleriyle tezyin edilmiştir. Düz satıhlar da rûmi, palmet ve kıvrık dallar ile süslenmiştir. Minberin külahı baklava başlıklı yeşil ve beyaz renkte dört mermer sütuna istinad etmektedir.

Evliya Çelebi, Edirnekapusu Mihrimah Camiinde bir hünkâr mahfili olmadığından bahseder.

Fakat yukarda Hadikatül Cevâmi metninde görüldüğü gibi camiin doğusunda ve kısmen bu kısımdaki galeriyi içerisine alarak, hünkâr mahfili ismiyle anılan bir mekân bugün mevcut bulunmaktadır. Sanat tarihi bakımından bir hususiyet arz etmeyen bu mahfilin geç devirlerde buraya ilâve edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Camiin sağımda bulunan minare orjinal hüviyetini tamamiyel kaybetmiştir. Klâsik devrin bir hususiyeti olarak nisbeten kalın olan kaidesi aniden kesilerek incelmekte ve minare gövdesi de buna uymaktadır. Bu minarenin XIX. yüzyıl barok karekterine uygun olarak yapıldığına şüphe yoktur. Zira minarenin yarısının 1894 zelzelesinde yıkıldığını biliyoruz. (E. •Diez - H. Glück, Die Kunst deş İslâm).

Dr. Semavi Eyice ise XX. yüzyıl başlarında burasını tamir eden mimarların mevcud parçalarını indirerek Sinan üslubunda yeniden inşa edeceklerine, gövdenin üst kısmını tamamlamağı tercih ettiklerini belirtmektedir. (Semavi Eyice, İstanbul Minareleri).



Erdem YÜCEL

EDİBNEKAPUSU DIŞI — Edirnekapusu-nun dışı îstanbulun .en eski ve en büyük bir mezarlığıdır, ve bu mezarlığın başlangıcında, kale kapusu önünde küçük bir çarşı boyu vardır.

Aşağıdaki notlar 1967 yılı kasım ayında tesbit edilmişdir:

Kapudan çıkınca hemen sağ tarafda iki barakada bir manav ve bir büfe, tekel bayii vardır. Onnu yanında bağçeli büyük bir kahvehane vardır ki Dedenin Kahvehanesi diye. meşhur eski bir kahvehanenin yerindedir. Bu



EDİRNEKAPUSU DIŞI

4928 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4920 —

EDİRNEKAPUSU HAMAMI




kahvehanenin yanında ve Savaklar Caddesi üzerinde bir aşçı dükkânı, sonra aynı cadde üzerinde sağ tarafda bir sıra oto tamircisi atö-iiyeleri uzanır. Hepsi derme çatma, kulübemsi yapılar o.'an bu atöliyeîerin arkasında kalmış olan eski kale hendeği içi de tamir edilecek ya-lıud parçalanıp satılacak eski kamyon ve otomobillerle dolmuşdur. Aynı cadde üzerinde ve yine sağ kolda daha aşağıda bulgar mezarlığı vardır,

Yukarda kaydedilen kahvehanenin karşısında ve Savaklar Caddesinin sol bağında bir taşçı dükkânı - atoliyesi vardır. Bu atöliyeden sonra Edirnekapusu Mezarlığının bakımsız, harab, kabir taşı hırsızlarına terk edilmiş görünen bir parçası Uzanır. Bu arada harabca ve bir aile tarafından iskân edilmiş Sultân Osman Rifâî Tekkesi vardır (B.: Sultan Osman Tekkesi) . Savaklar Caddesinin sol kenarında yakın geçmişe kadar bir mesire .olan Misır Ta,r-lası diye meşhur yer futbol sahası hâline konmuş bulunuyordu.

Kale ka pusundan çıkıldığına göre sol köşede sed üstünde her iki yanı bağçeli bir kahvehane vardır ki eski Çavuşun Kahvehanesinin yeridir. Bu kahvehanenin altında ve Edirnekapusu - TopkapüSu Caddesinin sol kenarında bir aşçı dükkânı ile on gözden fazla oto tamirhanesi ile oto yedek parça Satıcısı bir küçücük çarşı teşkil etmişdir. Bu barakamsı dükkânların arkasında eski kale hendeği içi, hendeğin diğer üst kısmında olduğu gibi tamir edilecek veya parçalanıp satılacak kamyon ve otomobillerin çekildiği bir açık garaj olarak kullanılmakta idi.

Bdirnekapusu-Topkapusu Caddesinin karsı tarafı mezarlıkdır. Mezarlık önünde cadde kenarında hergün bir hayvan pazarı kurulmak-rrmkda idi.

Kale kapusunun karşısında Edirnekapusu - Rami Caddesinin sol başında bir işkembeci dükkânı vardır, eski Külhanbeyinin Kahvehanesinin yeridir (B.: Edirnekapusu Kahvehaneleri). Edirnekapusu - Rami Caddesinin sol kenarını Edirnekapusu Ç-abidliği kaplar. Bu caddenin sağ kenarı başında bir aşçı dükkânı ve bir taşçı atöliyesi vardır. Taşçının arkası, Edirnekapusu - Rami Caddesinin sağ kenarı mezarlıkdır. Yukarda da kaydedildiği gibi bu

meşhur mezarlığın bu kısmı da bakımsız, harab, kabir taşı hırsızlarına terkedilmişdir.

Edirnekapusu - Rami Caddesinin sağından ve mezarlık içinden geçerek Eyyuba giden Fethiçelebi Caddesi başlar. Fethiçelebi caddesinin başlarında ve sol kolda Lâ'lîzâde Çeşmesi, çeşmenin yanıbaşında da küçücük bir odacıkdan ibaret bir mescid vardır (B.: Edirnekapusu Mezarlığı Mescidi).

Edirnekapusu dışı günün her saatinde kalabalık, Sesli, renkli, hareketli bir yerdir. Kalabalığın çoğunluğunu da büyükşehrin ayak takımı teşkil eden. Buradaki iki kahvehane, aşçı dükkânları, romancılar ve hikayeciler için muhayyile Sınm dışında tipler bulunacak yerlerdir. ,



Bürhâneddiri ÜLKER

EDİRNEKAPUSU DiŞi KAHVEHANELERİ — Sur dışında idi, ikisi bu satırların yazıldığı sırada, 1967, yine kahvehane olarak durmakda, biri işkembeci dükkânı olmuşdUr Üçü de bağçeli olan bu kahvehanelerin geçen asır başlarında, yeniçerilik devrinde de mev-cud olduğunu tahmin ediyoruz. Edirne Kapü-sundan çıkıldığına göre, hendek üstündeki köprü geçilince köprünün hemen sağ başında «Dedenin Kahvehanesi», köprünün sol başında «Çavuşun Kahvehanesi», Çavuşun Kahvehanesinin karşısında ve yolun öbür kenarında kuşe başmra «Külhanbeyinin Kahvehanesi» (hâlen işkembeci dükkânı),

Bu isimleri geçen asrın ikinci yarısında 3'aşamış kalender halk şâiri Nebil Kaptanın bu kahvehaneler şanmdaki bir manzumesinden öğreniyoruz; manzume şudur:

Edirne Kapusu hârici sahra Üç kahvehanesi var cihan pîrâ Selâmü aleyküm 'buyur efendim Ehli dil olana câyi dilârâ

Dedenin Kahvesi mahfili ecîeb Rağbeti yâı'âna pek çokdur sebeb Ammâki âsıkı şeydâya sorsan Kahve fürûşi nâz olan şekerleb

Güzellerle dolmuş her kuşe her yer Muhabbet ülfete istemez rehber Kadri âşık tanır taze fetâlar Bilirler kitabı aşkı hep ezber

Çavuşun Kahvesi Kasri Havernak Yûsufu zamandır uşaklar eltoak Zerrin perçeminden gümüş topuğa Temaşa bahşişi nakdi can bırak

Çavuşun da vardır bir gonca gülü Dal fesin altında top top kâkülü Teşrife behâne Tavşankanı çay Yâhud kahvesinin Turunç Köpüğü

Külhanbeyinin Kahvesi de pek hoş Varanlar oluyor içmeden sarhoş Pırpırı kıyafet kalenderâne Temâşâyi hüsne yalın ayak koş

Şehrî dilberânı bîkes gariban Pelâspâre bedüş serveri hüban Anlarla bağ bostan gülistan olur Gönül viranesi deşti beyaban

At bahtı siyaha Ne'bil sen de zar Çekme beyhûdeye renci intizar Serdin mi bir kerre postu şirvana Alipaşa narhı üzredir pazar

Üsküdarlı halk şâiri Tophane ketebesin-den Âşık Râzinin evrakı metrûkesi arasında bulduğumuz bu manzumenin yanına Râzi de şu satırları kaydetmişdir: «Dede dedikleri mev-levî dervişi Murtazâ Efendidir ki zamanımızda kahvehaneyi işletir Âşık Hasanın büyük pederinin babasıdır, kemânîlik ile de şöhreti olup Sultan Selimi Şehidin (Üçüncü Sultan Selim) meclislerinde bulunanlardan imiş, Âşık Hasan pek çok menâkib naklederdi, meselâ Sultan Selimin beş namaz vaktinde dâima abdest tazelediğini, huzuru ilâhiye yalın ayakla çıkdığını, yâni beş vakit namazım dâima çıplak ayak kıldığını ondan duymuşumdur. Dedenin kahvehanesi Âşık Hasanın zamanında îstanbulumuzun kalender meşreb üdebâ ve zürefâsmın rağbet ejâediği mahfili edebdir. Avamdan olanlar havasın sohbet ve ülfetinden hisse kapar, havas dahi avamın serbestli lâübâliyânesinden neş-veyâb ve küşâde bal olur. Âşıkaane sâdıkaane meclisler kurulub hüsnü behçet rağbet ve iltifat görür, güzeller sânında irticalen gazeller, semaîler söylenir, şarkılar yapılır, lâkin şiarı is-lâma mugaayir iffet ve ismet şikenâne alâkar olmaz, yahud olur da duyulmaz; eğri bakan, eğri basana sepet havası çalınır. Nebil Kaptan merhumun bahsettiği şirvanda bir kaç geceler biz de mihman olduk».

Birinci Cihan Harbine kadar sur dışındaki Edirnekapusu Kahvehanelerinin dâimi müş-

terileri arabacılar, beygir sürücüleri, Rami kışlasına gidip gelen askerlerle cenaze getirip definden sonra dönen cemaat idi.

EDİRNEKAPUSU HAMAMI —- Edirnekapusu Hamamı, Edirnekapusu Mihrimah Sultan Camii'nin güney-batısmda, Fevzi Paşa caddesi üzerinde bulunmaktadır.

Bir çifte hamamdır; XVI. yüzyıl ortasında Mihrimah Sultan tarafmadn kendi ismini taşıyan camiinin külliyesine ait bir yapı olarak inşâ ettirilmişdir.

İstanbul hamamlarım inceleyen H. Glück, burasının inşâ tarihi olarak 1548 yılını göstermektedir. (H. Glück, Die Bader Konstantinop-

les).


Hamamın erkekler kısmına cadde üzerinden, kadınlar kısmına ise güneyde bir yan ka-pudan girilmektedir.

Simetrik bir plâna göre inşa edilen hamamın cemakân kısmının kenar uzunluğu 12 metre dir, duvarlar küçük moloz, köşeler ise muntazam kesme taşlarla örülmüştür. Burada bulunan sivri kemerli pencerelerde câmekanın cephe görünüşünü süslemektedir.

Sıcaklık kısmının duvarları moloz taş ve tuğla ile karışık bir inşâ sistemi göstermekte; üzerindeki kubbeler ise son zamanlarda harçla kapatılarak körletilmiştir. Hamamın erkekler kısmında iki sıra halinde, kadınlar kısmında ise sadece üst sırada pencereler açıldığı ve ait-da yalnız sivri kemerli nişlerin bulunduğu görülmektedir. Her iki kısımda da soğukluk üçe ayrılmış, ortadaki dikdörtgen bölüm de ayna tonozlu bir üst örtüyle kapatılmıştır. Bunun sağında kubbeli bir oda, solunda da kemerlerle ayrılmış bir başka bölüm bulunmakta, kadınlar kısmının soğukluğunda ise; dikdörtgen mekânın her ki tarafında kubbeli birer oda yer almıştır.

Sıcaklık, hamamın her iki kısmında da tam manasıyla bir simetri gösterir. Hârâre, klâsik Türk hamamı yapısı plânındadır, bir göbek taşı etrafında dört halvet, üç sofa toplanmış, ortada büyük kubbe, halvetler yarım kubbelerle örtülmüşdür.

Hamamın üzerinde görülen ahşap sütunların taşıdığı çatıları, H. Glück zelzeleden son-

EDİRNEKAPUSU İÇİ

4930



İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ"



EDİRNEKAPUSU MEZARLIĞI


ra yıkılan kubbeler yerine yapıldığını söylemektedir.

Mimar Sinan'ın eseri olduğuna şüphe ol-mıyan bu hamamın önüne H. 1192 (M. 1778) yılında bir çeşme yapılmışdır.

Edirnekapusu Hamamı hâlen harap bir vaziyette bulunmaktadır; kısmen depo, kısmen da ikametgâh olarak kullanılmaktadır. Ayrıca etrafını gecekondular sarmış, bir kenarına da yeni bir inşaata başlanılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetinden çıkmış olan bu hamamı istimlâk ederek kurtarmak ve eski hâline getirmek zannederim Türk sanatına yapılacak hizmetlerden biri olacaktır.

Erdem YÜCEL

EDİRNEKAPUSUKAPU İÇİ KAHVEHANESİ — Hüseyin Rahmi «Hayatdan Sayfalar» isimli uzun hikâyesine Edirnekapusunun İkinci Sultan Abdülhamid devri sonlarında bir tasviri ile başlar, ve kapu içinde Rumeli muhacirlerinden yaşlıca bir adamın kahvecilik yap-dığınadn bahseder.

Bir arabanın ancak geçebileceği genişlikde olan Edirnekapusu içinde zamanımızda kahvecilik yapmak imkânsızdır, günün erken saatlerinden geç vakitlere kadar şehir içinden kale dışına doğru otomobil, minibüs, kamyon, çeşid-li nakil vâsıtası zincirleme akarak geçmektedir, öylesine ki, bu kapudan girib çıkan yayaların çiğnenmemek için çok dikkatli ve hızlı yürümesi lâzımdır. Fakat, ünlü yazarın tasvir ettiği devirde, tstanbulda motorlu nakil vâsıtası hemen yok gibidir ve bu tarihi kale kapusu-nun içinde kahvecilik yapmak mümkündür. Hattâ bu kapu içi kahvehanesinin 1826 dan önce, Yeniçerilik devrinde, İstanbul Kalesi kapu-larının sabahları açılıp akşamları kapandığı devirlerde de mevcud olduğu, belki de kahvecisinin ve çırağının da, şehrin içine ve dışına açılan kapuları kapandıkdan sonra kapu içinde yatdıkları söylenebilir.

Aşağıdaki satırları Hüseyin Rahmi'nin yukarda adı geçen hikâyesinden alıyoruz:

«İstanbulun Edirne Kapusu, sur duvarının içine oyulmug üstü tonos, zemini mustatil bir geçiddir. Bu geçidin iki yanı, boydan boya sedir gibi u: atılmış, eni arşından az fazla taş-dan iki peykedir. Kapudan çıkıldığına göre, sağdaki sed-peykeye bakarsanız, eski hasır

parçalarını sermiş, saç mangalını köşeye yerleştirmiş, finacnlarını dizmiş, bir kaç eski iskemle koymuş bir kahvecinin burayı adetâ bir sohbet dükkâncığı hâline getirmiş olduğunu görürsünüz.

«Şehrin her gün ölenlerinden mühim aded-da tabut, bu kapu içinden geçer; kapu altı (kapu içi) kahvehanesinde keyif yetiştiren müşteriler de sıkça sıkça kahvelerini ellerinden bırakarak, geçen tabutun altına girmek, yahud sâdece arkasından bir kaç adım yürümek suretiyle ölüye dindârâne hürmet vazifesini ifâ ederler.

«Kirlice baş örtülü, siyah yeldirmeli, esmer cildli kırkbeşlik bir kadın, adı Sâbire'dir, bu kapu'içinin hiç ayrılmaz bir perisi gibidir. Bu geçid bir tekke ,ak sakallı muhacir kahveci şeyh, Sâbire de bu dergâhın yegâne mürîde-sidir. Hergün sabah karanlığında gelir, akşam karanlığında gider. Bu kapu içi onun evi barkı ve tieâretgâhıdır. Burayı temizler, gözetir. Kapunun yanında bir meydan süpürgesi vardır; gelip geçen binek ve yük araba hayvanları zemini kirletdikçe derhal süpürür, taş ve çamur atan haylaz çocuklara bağırır, çağırır; gelip geçen mürüvvet sahibi cenaze sâhib-lerinden beş on para alarak geçinir» (B.: Edirne Kapusu; Edirnekapusu Kahvehaneleri; Hayatdan Sayfalar; Sâbire).

EDİRNEKAPUSU MEYHANESİ — Edir-nekapusunda Ayios Yeoryios Rum kilisesinin yanında idi, büyük bir gedikli meyhane idi, Hançerîi adı ile meşhurdu; geçen asrın kalender şâirlerinden Nebil kaptan tarafından şu manzume ile övülmüşdür:



Edirnekapusu Kilisa yam Bir âlî meyhane Hançerîi derler Cem ider her akşam nice hûbânı Aşk ile şarâbı gülgûn içerler

Rûyi kabul görmez nâkesle nadan Cümle müşterisi eMi keyf rindan Cemal âşıkları hep merdi meydan Güzeller içinden gonca se'çerler

Sâkii gülçehre ifdikce pervaz Uşşâkı bir buse eyliyor niyaz Bıçkınlık sânıdır işve cilve naz Çatuk ebrûleri cifte hançerler

Gümüş topukları sebîkei sîm Levandâne çalım şûhâne kesim Pâyîni o şahın idenleı telsim Mest olup ol anda candan geçerler

Böyle bir dilküşâ işrethânedir işret muhabbete 'bir bahanedir Dünyâ muhabbetden gayri yâ nedir Mezraai ömrü bir gün biçerler

1934 Belediye Şehir Rehberine göre kale duvarı dibinden geçen Hocaçakır sokağında idi, (Pafta 7/190), 1943 yılında yerinde bir bayrak fabrikası bulunuyordu.



Vâsıf HiÇ

EDİRNEKAPUSU MEZARLIĞI — Kale kapusu dışında büyüklü küçüklü pafta pafta İstanbulun en eski ve en büyük mezarlıklarından biridir. Edirnekapusu - Rami Caddesinin her iki yanını, .Edirnekapusımdan Eyyuba doğru inen Fethi Çelebi Caddesinin üst kısmının her iki yanını, Edirnekapusundan Eyyub Nişancısına doğru uzanan Münezi Kışla Caddesi-

Edirnekapusu Mezarlığı Mescidi

(Besim - plân: Ömer Tel)

nin her iki yanını, Edirnekapusundan Eğrika-puya doğru inen Savaklar Caddesinin sol yanını, Edirnekapusundan Topkapusuna giden caddenin sa ğyanını kaplamışdır. 28,000 m2 lik bir sahada tesis edilmiş olan Edirnekapusu Şe-hidliği bu mezarlığın üçde birini teşkil eden bir parçasıdır.

Onbinlerce kabir taşının içinde taş içcili-ği, güzel yazı, pek güzel motiflerle tezyinat ve sahihlerini n tarihimizdeki şöhretleri ile gaayet kıymetli olan kabir taşları pek çokdur. Fakat, £-3hidlik hariç, Edirnekapusu Mezarlığının çok geniş parçası bakımsız, perişan, yürekler sız-1 atıcı bir durumdadır. Hasis menfaat hırsları ile sırtlanlaşmış kimseler bu mezarlıkdan, sa-natkârâne işçiliğine, yazısına, sahibine bakmadan mütemadi taş çalmakda ve bu çalınan taşlar kabir taşı işleyicilerien satılmaktadır. Ne mezarlığı koruyan, ne de taşçıları kontrol eden, ellerindeki yığın yığın mermerlerin nereden ve ne şekilde temin edildiğini soran vardır.



Bürhâneddin OLKER

EDİRNEKAPUSU MEZARLIĞI MESCİDİ — Edirnekapusu Mezarlığı içinde Lâ'lîzâde Çeşmesine bitişik 1,5x2 metre eb'-adında bir odacıkdan ibarettir, içinde en çok sekiz on kişi namaz kılabilir. Çeşme ile Mlrikde kiremitli bir ahşab çatı ile örtül-müşdür. Kalınca ve bodur bir minaresi vardır. Mesciidn ne zaman yapıldığını tesbit edemedik. Bütün ömrünün o senıtde geçdiğini söyliyen yetmiş yaşındaki Bay Halil Horasan mescidin mihrab duvarı önündeki bir kabri mescidin banisi olarak göstermisdir. Demir parmaklık içinde ve pek müzeyyen olan bu kabir taşının kitabesi şudur:

«Hüvel Hay, Huzuru hümâyûnu cenabı mülûkâne müezzinlerinden ve Musikai Hümâyun kolağalarından, fenni mûsiki üstadı bînazirlerinden, tarîkati aliyyei bedeviyye ricalinden olub irtihâii dâri naîm eden merhum Mehnıed Tevfik Beyin ruhi için

ansiklopedisi

— 4932 —


EDİRNEKAPUSU S. MEKTEBİ

ANSİKLOPEDİSİ

EDİRNEKAPUSU ŞEHİDLİĞİ


elfâtiha. 15 ramazan 1321 (M. aralık 1903)».

Bürhâneddin OLKER EDİİINEKAPUSÜ MÜREKKEBİ VE MÜ-



REKKEBHÂNESİ — İstanbulda yapılan yazı mürekkeblerinin en âlâlarından biri Edirnekapu-su Mürekkebi olmuşdur; bu mürekkebi yapan imalâthanenin XVI. yüz yıl sonlarında kurulmuş olacağını tahmin ediyoruz. Mürekkebhâne Edir-nekapusunda Hoca Çakır Caddesinde kale duvar dibinde büyük taş bina idi. 1942 - 1943 arasında metruk, boş bir harabe idi. Bu imalâthanede çalışmış bir ustanın ikinci kuşakdan torunu olan Bay Nuri Denizman: «Dedemden dinlemiştim; Edirnekapusu mürekkebhânesi Kanunî Sultan Süleyman fermanı ile devlete vergi vermezmiş, ona karşılık saraydaki Enderun gilma-nı ile Süleymaniye Medreselerinde okuyan talebeye her seen en âlâsından şu kadar okka mü-rekkeb verirmiş» diye anlatmışdı.

Bibi.: Muzaffer Esen ve R. E. Koçu, Gezi notu, 1942.



EDİRNEKAPUS RUM ORTODOKS KİLİSESİ — B.: Ayios Yeoryios Rum Ortodoks Kilisesi; cild 3; sayfa 1592).

EDİRNEKAPUSU SALHANESİ —• Edirnekapusu dışında, 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Edirnekapusundan Eğrikapuya doğru inen Savaklar Caddesi üzerinde, kale duvarının dış yüzüne yamanarak yapılmış büyükçe ahşab bir salhane idi. İstanbul kasablarmın eti burada ve Yedikule Salhanelerinde kesilen koyun ve sığırlarla temin edilirdi. Hepsi mîrî salhaneler olub kesicileri acemi oğlanları arasından seçilirdi, bu acemi oğlanları da salhanenin bekâr odalarında barındırılırdı. 1826 da Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra Yedikule salhaneleri ile Edirnekapusu Salhanesi şahıs mülkiyetine geçdi; Edirnekapusu Salhanesinin aynı kale duvarı boyunda ve Eğrikapu yakınında bir de Tabakhanesi vardı. Köhnedikce tamir edilerek mimarî sıması çok değişmiş olan son bina 1943 -1944 arasında duruyordu; ve bekâr odaları olarak kullanılmakda idi; 1945 den sonra yıkılmış, kaldırılmışdır.

Bibi.: Ahmed Refik, Sokullu; Kâhya İsmail, Not. EDİRNEKAPUSU SIĞIR PAZARI — Hicrî 995 (M. 1587) tarihli bir fermana göre yazın pastırma zamanı hergün sabahdan öğleye kadar sığır cele-bîeri tarafından Edirnekapusu dışında kurulan bir pazar idi; fermanda celeblerin bu pazarı ikindiye kadar uzattıkları, bunun da sığır

kasablarma zarar verdiği, bundan böyle kadimden oîageldiği üzere bu sığır pazarının öğleden sonra mutlakaa kapanması emredilmektedir.

Bu sığır pazarı hakkında başka kaydı rastlanmadı.

Bibi.: Ahmed Refik, X. hicrî asırda İstanbul Hayatı.

EDİRNEKAPUSU SİBYAN MEKTEBİ — Edirnekapusu Mihrimah Sultan Camii külliyesine dahil olan sibyan mektebi, camiin sağında ve nazirenin ortasında inşâ edilmişdir. Sokak tarafında, bulunan kiâtbesinde «Yaptı Mihrimah Sultan Mektebi iptidâii Sibyan» yazılıdır. Mihrimah Sultanın eseridir.

Camiin minaresinin bulunduğu kısım ile medrese odaları arasındaki bir geçitten girince tam karsıya mektebin yuvarlak kemerli, kırmızı ve beyaz taşlardan alternatif olarak sıralanmış kapısı gelmektedir.

Son zamanlarda restore edilen yapı, 18x7 metre ebadında dikdörtgen bir plân şekli arz eder. İçeriden 3.50x7.45 ve 350x4.15 metre ölçülerinde iki kısma ayrılmıştır. Bunlardan girişteki odanın zemini biraz daha yüksek tutulmuş ve üzeri içten beşik tonoz, dıştan kubbe ile örtülüdür. Batı duvarında bir ocak, bunun iki yanında mermer söğeli iki niş vardır, üzerlerindeki sivri kemerli pencereler ile aydınlatılmıştır. Buradan mermer söğeli, geometrik geçmeli bir kapu ile girilen diğer oda biraz daha büyük ölçüdedir ve pandantifli iki küçük kubbe ile örtülüdür.

Bugün Türkistan doğu Türk İlleri Kültür Derneği ve Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Sibyan mektebinin önünde halen kubbeleri çökmüş, fakat beden duvarları restore edilmiş Ahmed Paşa Türbesi ile kabirler, bu arada XVI. yüzyılda Türk dinî edebiyatının en meşhur eserlerinden biri olan Hilyei Peygamberi-yi yazmış Hâkaanî Mehmed Beyin kabri bulunmaktadır.

Mektebin kitabesi dikkate değer; bu kitabe mücevher tarih olarak hicrî 949 (M. 1542 -1543) yılını verir. Prof. Albert Gabriyelin, Edirnekapusu Mihrimah Sultan Camiinin inşâ tarihi olarak «Mihrimah Sultanın 1539 daki düğününden az sonra yapılmışdır» ifâdesini tamamen teyid etmektedir (İstanbul Ansiklopedisi).

Erdem YÜCEL

EDİRNEKAPUSU ŞEHİDLİĞİ — Edirnekapusu dışında, Edirnekapusu Rami caddesi üzer in dedir ; îstan-bulun en mâmur ve büyük kabristanıdır; iki büyük parçadan mürekkeb olup büyük kısım, asıl şehidlik, kale kapusu tarafından gelindiğine göre caddenin sol tarafındadır. «Sakızağacı Şehidliği» ismi ile de anılan ikinci .kısım az ileride caddenin sağ tarafındadır. Aynı cadde üzerinde bu iki kabristanın Şehidlik adı, Balkan Harbinde ve Birinci Cihan Harbinde cebhelerden ağır yaralı olarak getirilmiş ve İstanbul h as bahanelerinde rahmeti Rahmana kavuşmuş askerlerimiz ile 16 Mart şehidlerinin kabirlerinden gelir; Balkan Harbi şehidlerinin kabirleri Sakızağacı Şehidliğinden (B.: Sakızağacı Şehidliği). îstanbuldaki bu iki şehidlik önce Harbiye Nezâretinin, sonra Millî Müdafaa Vekâletinin emir ve idaresinde iken 1924 de İstanbul Merkez Kumandanı Albay Şâkir Gülecin himmet ve gayreti ile İstanbul Merkez Kumandanı, İstanbul Mebânii îslâmi-ye Müdürü ve istanbul Evkaf Müdüründen mürekkep «Şehidlikleri İmar Komisyonu» adı ile 3 kişilik resmî bir komisyon kurulmuş, fakat şe-hidliğin geniş ihtiyaçları karşısında, hususî teşebbüslerle yeni yardım ve gelir kaynaklan bulacak bir hayır cemiyetinin kurulması zarurî görülmüşr yine Şâkir Gülecin teşebbüs ve gayreti ile 1926 da Şehidlikler İmar Cemiyeti kurularak Şehidlikleri bu cemiyete devredil-mişdir.

Edirnekapusu Şehidliği 28.000 metre kare bir saha kaplar; bu geniş kabristanın yarısına yakın kısmı şüheda kabirleri sofalarıdır; bunlar Seddülbahir Caddesi, Gonk Bayırı Caddesi, Anafartalar Caddesi ve Arıburnu Caddesi isimlerini taşıyan Şehidliğin dört ana yolu üzerinde 160 sofadır. Toplu kabirleri ihtiva eden sofalar bu millî vazifeye katılan hükümet müesseseleri ile gayrı resmî müesseseler ve hayır sahibi kimseler tarafından yaptırılmış, her sofaya yapdıranın adı ile orada medfun şehidlerin isim. ve künyelerini ihtiva eden kitabe taşları konmuşdur; bâzılarına tanzim tarihi de konmuşdur.

Seddüîbahir Caddesinde 24 sofa, yapdı-ranlar: Cumhuriyet Halk Partisi, Nafia Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü, Sinob Vilâyeti, Millî Reasürans Türk A. Ş., İstanbul Ticâret ve Sanayi Odası, Edirne

Vilâyeti, Ziraat Bankası, Vakıflar İdaresi, İş Bankası, Devlet Demir Yolları, Trabzon Vilâyeti, Cumhuriyet Merkez Bankası, Sümerbank, Tahlisiye Umum Müdürlüğü, Zonguldak Vilâyeti Hususî İdaresi.

Conk Bayırı Caddesinde 41 sofa, yapdı-ranlar: Cumhuriyet Halk Partisi, P.T.T. Memurları, Seyhan Vilâyeti, Manisa Vilâyeti, Şehidlikleri İmar Cemiyeti (14 sofa), Şark Deri A.Ş., İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Esnaf Cemiyetleri, Çalmı Kulüb, Prenses Cavidan, Hikmet Balkara, Ali Albayrak, İhsan Doruk, Edirneli Karabekir, Mustafa özgün, Nuh Hacı, Vehbi Koç, Muhtar Alemdar refikası, B. Cemile, Hasan Fehmi Dağlar, Yunus Nadi , Abalıoğlu, Ragıb Sarımahmudoğlu, Eşref Sa-rımahmudoğlu.

Anafartalar Caddesinde 49 sofa, yapdı-ranlar: Şehidlikleri İmar Cemiyeti (28 sofa), Millî Savunma Bakanlığı (15 sofa), İçel Vilâyeti, Tekirdağ Vilâyeti, Sivas Erkek Lisesi, A. Nuri Meserretcioğlu, Salâhaddin Rifat ve kardeşi M. Hayri

Arıburnu Caddesinde 47 sofa, yapdıran-lar: Hepsini Şehidlikleri İmar Cemiyeti yap-dırmıştır. Bu sofalar arasında 3 sofada Türk Kara Kuvvetlerine mensub muhtelif tarihlerde şehid olmuş subay ve erl«r, 3 sofada Harb Malûlü Gaziler, bir sofada vazife başında şehid olmuş eski tulumbacılar, bir sofada da yine vazife başında şehid olmuş İtfaiye mensubları medfuııdur, bu sonuncu sofayı İstanbul İtfaiye Müdürlüğü yaptırmış, İstanbulda ilk yangın tulumbacılığı teşkilâtını kuran Davud Gerçek Ağanın kabri de yerinden buraya nakledilmig-dir.

Şehidliğin sokak kapusundan yarım dâire şeklinde bir meydancığa girilir. Bu mey-dancıkdan Şehidlik içine doğru üç cadde uzanır: Sağda Conk Bayırı Caddesi, karşıda Ce-mal Gürsel Caddesi, solda Atatürk Caddesi.

Meydancıkda Conk Bayırı ve Cemal Gürsel Caddeleri başlangıcı arasında güzel bir selsebil (B.: Edirnekapusu Şehidliği Selsebili), Cemal Gürsel ve Atatürk Caddeleri başlangıcı arasında âbidevî bir çeşme (B.: Edirnekapusu Şehidliği Çeşmesi), Atatürk Caddesinin başlangıcının sol başında Şehidlik Mescidi


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin