DAVUDPAŞA CAMİİ
— 4296
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
— 4297 —
DAVUDPAŞA CAMİÎ
Bu yapı manzumesinde sibyan mektebi camii şerifin ve türbenin şarkında, şimdiki Davudpaşa Orta Okulunun yerinde idi. imaretin nerede olduğu malûm değil ise de medresenin şimali şarkîsinde, şimdiki Davudpaşa İlk okulunun yerinde olması muhtemeldir. Zîrâ ekseriya böyle eserlerin arsalarından resmî binalar için istifâde edilmektedir.
Davud Paşa âmme hizmetinde hayır eseri ve diğer hayırlarının da vakıf gelir kaynaklarından biri olarak çarşı hamamını Samatya-da yaptırmışdir (B.: Davudpaşa iskelesi Hamamı) ki o hamama nisbetle Samatyanın o sahil bölgesi Davudpaşa iskelesi adını almış dır (Fâtih Devri Mimarîsi).
Ekrem Hakkı AYVERDİ
DAVUDPAŞA CAMÎ1 — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Üsküdarda Hâkimiyeti Milliye Caddesi üzerinde, aynı cadde üzerinde bulunan Büyük Hamamın yakınındadır; Mimar Sinanın önemli yapılarından biri olan Büyük Hamam son yıllarda ciddî bir tamir görmüş, daha önce hamam bünyesini kaybedecek derecede tahrip edildiği için «Mimar Sinan Kapalı Çarşısı», adı ile bir çarşı olmugdur.
Halk ağzında «Karadavudpaşa Camii» adı ile anıla gelir; Üsküdarın en eski camilerinden biridir, «Kara Nişancı» lakabı ile anılmış olan
bânîsi ikinci Sultan Bayazıdın vezirlerinden-dir. Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: «Bânîsi Kara Nişancası denmekle meşhur Davud Paşadır, Gebzede 911 de (M. 1505-1506) vefat idüb oraya defnedilmişdir; camii mezburun avlusunda iki kapu olub mahalle tarafına açılan kapusunun yanında fevkaanî olan mekteb Varadin muharebesinde (1716) şehid olan Türk Ahmed Paşanın hayır eseridir. Bu camiin mahallesi vardır».
Camiin bulunduğu semt Imrahor adını ta-
şır; Davudpaşa Camii geçen asır içinde semti tahrib eden iki yangında yanmış ve tecdîden iki defa tamir ediimişdir. ilk tamiri hicrî 1233 (M. 1817-1818) yılındadır. Bu tamirin kitabesi hâlen camiin cümle kapusunun kemeri üstünde olub manzum ve tarih mısrası l rakamı ile tâmi-yelidir :
Cenabı Hazreti Davud Paşa hayır kânı İlâ yevmilkıyânıe yâd eylesünler hayır ile ânı Bu zâti pür keramet olmuş idi kadr ile evvel Cenabı Bâyezid Hânı Velîye âsah sânî
Ayasofyâsıdır Üsküdânn vasati sûkde Davud Paşa velînin camii bu hayrülunvâm
Kuvâsına irişmiş idi îerze havli Bari ile Bu tamiri müceddted ile geldi kuvveti sânî
Mütevellisine idüb lisânı hâl ile tahsin Sadâkat aferin dir Hüseyin Ağaya her sânı
Bu târihde Rizâ davet nâmına bir nida çıkdı «Ne pek Camii Davud Paşa mâmur o'dîı rûrânî» 1234 — 1= 1333
Camiin cadde tarafındaki duvarının dışında minarenin hemde yanındaki pencerenin üstünde yine manzum ikinci bir tarih kitabesi vardır ki şudur:
Camii cümle fezâil Han Mahmudün Hûda Dergehi ikbâlin etmiş kıblesi şâhü gedâ
Ol imâmülmüslimînin çün hatibi himmeti Minberi dîne şeref virdi be hakkı Mustafâ
Bendegânından Hasan Ağa ki yapmın mabede Cûdi gah Bâyezid veziri Davud Paşa
Vâkıfı sânidir elhak hem de sâhib bu beyte Ola şayi himmeti makbûli dergâhı Hûda
Cevher tarihi itmamın nisâr et Hâmid: «Bu muaîlâ camii kıldı Hüseyin Ağa ihya» 1347 (M. 1831 . 1833)
Tarih mücevherdir. Kim olduğu kesin olarak tesbit edilemeyen, sâdece ikinci Sultan Mahmudun bendegâhmdan olduğunu öğrendiğimiz Hüseyinin Davudpaşa Camiini tamir ettirmekle kalmayub vakfına da yeni gelirler eklediği anlaşılıyor. Bu iki kitabe arasında 14 yıllık bir fark görülmektedir, birincisinin tamire başlandığında, ikincisinin de, herhangi bir sebeble uzun sürmüş tamirin tamamlandığında yazıldığı anlaşılıyor.
ikinci tamir Aziz Ağa adında bir hayır sahibinin himmeti ile hicrî 1284 (M. 1867-1868) 1285 (M. 1868 - 1869) yıllarında" yapılmışdir; manzum kitabe taşı camii 1966 yılının nisan ayında ziyaretimizde avlunun bir köşesinde yerde durmakda idi; R.E. Koçunun bir notuna göre bu taş 1947 de, hâlen mevcud olmayan avlu kapısının kemeri üstünde idi; kaybolacak gibi görünür, kaybolursa çok yazık olur, bu kitabenin de son cemaat yerinin yan duvarının caddeye bakan yüzüne konması münâsib olur kanaatindeyiz; kitabenin metni şudur :
Yanufo bu Camii Davud Paşa emri tamiri Nice müddetler olmwşdu dûçâri ukdei te'hîr
ouo
LJ
T7
j. i. ı.
Üsküdarda Karadavudpaşa Camii (Resim: İbrahim Baytekin)
Üsküdarda Karadavudpaşa Camii (Plân: Anonim)
L
DAVUDPAŞA CAMÎİ
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4299 —
DAVUDPAŞA DERESt
tdüb Elhâc Aziz Ağa bu yıl imârına himmet Kulûbi ehli îmâne bu suret eyledi tesrtr
Seniha eyle bu târihi tebliğ ehli îmâna «Olundiu mabedi Davud Paşa pek beeâ tamir»
1284
Manzum kitabenin altında tamir tarihi rakamla 1285 olarak gösterilmişdir : tarih mıs-ranm tutarı l noksandır; tamirin tarih manzumesi yazıl'dıkdan az sonra tamamlandığı anlaşılıyor.
«Mir'âtı İstanbul» müellifi Mehmed Râif Bey meşhur eserme bu camii kaydederken küçümsenmeyecek hatâlara düşmüşdür, şöyle ki ilk tamiri yapdıran Hüseyin Ağanın adını «Hasan Ağa» diye yazmış, 1247 tarihli kitabenin metnini de gereği gibi anlayamayarak eserine «îşbu camiin asıl bânîsi Hasan Ağa nâmında bir zât olduğu kapunun üzerindeki tarihden anlaşılıyor» diye hazin bir hüküm vermişdir; tarih, beytini de yanlış, «Cevher» i «Hak hem», «nisâr» ı da «şaz» diye okumuşdur. Yine «Mir'âtı istanbul» bizim avlunun bir köşesinde yerde terkedilmiş gördüğümüz 1284 - 1285 tarihli kitabeyi camiin cümle kapusunun üstünde gösteriyor, ve bizim cümle kapusu üstünde bulduğumuz kitabe taşından ise hiç bahsetmiyir.
Yukarıda kaydettiğimiz ziyaret tarihinde camiin her iki avlu kapusundan eser kalma-mışdı. Önüne basit bir tel çekilmiş avluya yalnız cadde tarafından ve köhne sandık tahtalarından yapılmış bir kapu ile giriliyordu. Avlunun arka kapu tamamen köreîmiş, pek yakınlara kadar o kapu yanında bulunan camiin ayak yollan ile onun karşısında Hadikatül Ce-vâmiin bahsettiği fevkaanî mekteb de yok olmuşlardır. Vaktiyle camiin avlusunda bulunan bir çitlenbik ağacı ile ağacın hemen dibinde Alemdar Baba adında bir zâtin kabri de cami harîmi dışında, cadde kenarında kalmışdır. Etrafı beton üzerine demir parmaklıkla çevrilmiş olan bu kabrin baş şâhidesindeki kitabe şudur:
14» ileâhe illallah Muhammed Resülaüâh Alemdar Ahmed Baba Sene 1091 (M. 1680)
Davudpaşa Camii iki defa yanmış ve iki defa tamir edilmiş olmasına rağmen, minaresi hâriç, XV. yüz yıl karakterinden hemen hiç bir şey kaybetınemişdir. 1963 de başlamış olan son bir tamir de 1966 nisanında tamamlanmış, fa-
kat bâzı teferruat dolayısı ile mâbed henüz ibâdete açılmamışdı.
Sekiz mermer sütunlu son cemaat yerinin üstü aslında yarım küre veya beşik şeklinde yedi kubbecik ile örtülmüş olabilir. 1947 de hayır sahibi bir zat 5000 lira sarfederek kire- * mit örtülü bir çatı yapdırmışdı, son tamirde son cemaat yerinin üstü beton bir saçakla örtülmüşdür.
Cami, içinde iki sivri kemerle üç bölümlü bir zaviye karakteri taşımaktadır. Ortadaki asıl ibâdet sahanın karı plânlı olub yarım küre-şeklinde bir kubbe ile kapanmışdır. ibâdet sah-nm iki yanındaki kısımlardan sağdakinin dershane, soldakinin de bir şeyh makaamı olduğu bellidir; soldaki kısımda bir de ocak bulunmaktadır. Geçen asır içindeki tamirlerin birinde ocak ibtâl edilmiş, yerinde bir pencere açılmış, son tamirde de pencere örülerek ocağın ihyâsı
Üsküdarda Karadavudpaşa Camii (Resim: ibrahim Baytekin)
yoluna gidilmiş olduğu görülmüşdür. iki yan kısımlar kareye yakın müstakil plânlı olub orta kubbeye nisbetle daha alçak ve daha küçük yarım küre şeklinde birer kubbe ile örtülmüş-dür. Minare kapusu vaktiyle sağdaki kısmra son cemaat yeri tarafındaki köşesinde imiş, d kapu kapatılmış, minare kapusu son cemaat yerinden ve yine köşeden açılmışdır. Kesme taş-dan minare son tamirde tamamen yeni olarak yapılmışdır. iki yan kısımlarda üçer duvarda ikişerden altışar pencere, orta kısımdada mih-rab ve son cemaat yeri duvarlarında altda ikişerden dört, üstde de üçerden altı ki ceman on pencere vardır, bol ışıklı, eskilerin tâbiri ile dilküşâ camidir.
Avluda bodrum üstünde tek katlı küçük ve ahşab bir müezzin meşrutası vardır; ziyaret ettiğimiz tarihde camiin müezzini emekdar ha-demi hayrâdın Şileli Osman Efendi adında pek nâzik, pek sevimli bir zât idi.
İbrahim BAYfEKİN
DAVUDPAŞA ÇEŞMESİ — Sadırâzam Da-vud Paşanın hayır eseri; Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi (Haseki - Silivrikapusu Caddesi) üzerinde, Davudpaşa Camiinin avlu kapusu dışında, kapunun sağ taraf ındadır; kesme kof eki taşından yapılmış, klâsik üslubda kemerli, teknesi mermer, oldukça büyük bir çeşmedir; üstü kiremit döşeli çatı ile örtülmüşdür. Ayna taşındaki kitabesi şudur:
Sâıhibül hayrat Merhum Davud Paşa 890 (M. 1485)
Davud Paşanın çağdaşı müverrih Aşıkpa-şazâde Derviş Ahmed Aşıkî, kendi adına nis-bet anılan târihi Âli Osmanda ilk Osmanlı büyüklerinin hayır eserlerinden bahseder iken Davud Paşa için: «İstanbulda bir ulu cami yapdı, önüne bir lâtif su dahi getirdi» diyor, îstanbulun en eski çeşmelerinden biri olan bu çeşmenin suyu, kaynağından çeşmeye, husûsî bir yola sâhib olarak getirildiği anlaşılıyor, vaktiyle aynı su, camiin avlusundaki şadırvanın musluklarından da akarmış. Son zamanlarda Davudpaşa Çeşmesinin suyu, Halkalı sularından biri olan Nuriosmaniye suyundan geliyormuş ki asıl Davudpaşa suyunun sonradan bu su yoluna katılmış olduğu anlaşılır.
Nuriye NİRVEN
DAVUDPAŞA ÇEŞME SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Samatyanın
Cerrahpaşa (Hobyar) Mahallesi sokaklarından, Davudpgşa Medrese sokağı ile Güzelseb-zeci sokağı arasında uzanır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 11, mahalle no. 53). Bozacı odaları sokağı ile bir kavuşağı vardır, ve üzerinde isimsiz bir çıkmaz sokak bulunmaktadır. Davudpaşa Medresesi sokağı tarafından gelindiğine göre bir araba rahat geçecek genişlikde ve kaba taş döşeli bir yoldur. Sokağın binalarını çoğunlukla ikişer katlı ahşab evler teşkil eder; aralarında beton ve yarı kagir yapılar da vardır; l terzi l bakkal dükkânı ile «Taşköprü köylüleri Yardımlaşma Derneği» nin lokali vardır. Kapu numaralan 1-45 ve 2-56 dır (Mart 1965).
Hakkı GÖKTÜRK
DAVUDPAŞA DEĞİRMENİ SOKAĞI —
1934 Belediye Şehir Rehberine göre Samatyanın Davudpaşa Mahallesi sokaklarından; Ese-kapusu sokağı ile Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi arasında uzanır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 11, mahalle no. 55). Doksan derece ile kırılmış dirsekli bir sokak olup Ağababa sokağı ile kavuşağı vardır. Kabataş döşeli iken uzun bakımsızlıkdan toprak yol hâline gelmiş bulunuyordu. 1958 de Kızılelma Caddesi Ko-camustafapaşa Caddesine doğru uzatılır iken bu yolun bir kısmı istimlâk edilerek bu cadde güzergâhına katılmışdır. Hâlen bu sokak üstünde kalmış binaların kapu numaraları 14-16, 5-25 ve 33-37 dir, yani sokakda ancak 15 ev kalmışdır; dükkân olarak da l radyo tamircisi, l camcı, l sobacı bulunuyordu (Mart 1965).
Hakkı GÖKTÜRK
DAVUDPAŞA DEMiRYOLU SOKAĞI —
1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fâtih il
çesinin Samatya nahiyesinin Yalı Mahallesi
sokaklarından (adı geçen rehberde pafta 11,
No. 37). Yalı Mahallesinin batı kenarında ve
demir yolu yanında, demir yolunun deniz ta-
rafuıdadır. Yerine gidilip bu satırların yazıl
dığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Şubat
1966). , f
DAVUDPAŞA DERESt — Kâğıdhâne deresini besleyen derelerden; Istranca Dağlarının güney yamaçlarından doğan Ayvad Deresi, Orta Dere ve Bakraç Deresi adında üç derenin Kurt Kemeri mevkiinde birleşmesi ile vücud bularak Kemerburgaz Köyünün batı kuzeyinde bir noktada Kâğıdhâne deresine karışır; ye-
DAVÜDPAŞA GENÇLİK KULÜBÜ
— 4300 —
•İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
4301 —
DAVÜDPAŞA İSKELESİ CÎNAYETÎ
ISTMN ÇALAR
ENDİ
KEMERBURGAZ
Davudpaşa. Deresi (Kroki: Ömer Te!)
rine gidilip görülme imkânı bulunamadı.
Bibi, : Mehmed Eşref, îstanbul civarı haritası.
DAVÜDPAŞA GENÇLİK KULÜ-
BÜ — 1926 da Davudpaşa Orta Okulu rnezun-ian tarafından kurulmuşdur; formasının renkleri kavuniçi ve kahverengidir. Kulübün ilk lokali Hekimoğlualipaşa Kütübhânesi olup 1959 da Hekimoğlualipaşa Caddesinde kendi mülkü olan 96-98 numaralı binaya nakletmiş-dir. Kulübün kurucuları İsmail Eriş, Ömer İpek,.. Emin Kumraloğlu, Salih Küpşi, Ahmed Ertuğrul, Ali Riza Öğüt, Ahmed Ozuloğlu, Fehmi Unç'dur. Futbol takımı 1940-1941 oyunlarında birinciliğe girmişdir.
Türkiye millî futbol takımında oynamış Hilmi Kiremitçi (Vefa kulübünde), Abdülka-dir (Vefa kulübünde)) Edhem (Beşiktaş ku-
lübünde) , Sefer (Altınordu kulübünde) f utbo- l la bu Davudpaşa kulübünde başlamış, buradan * yetişmişlerdir.
Bibi.: H. Göktürk, Not.
DAVUDPAŞA IKK OKULU — Samatyada Çavuşzâde Sokağındadır. Tedrisâta 1923 yılın- l da açılmışdır; okulun bulunduğu, adını tesbit , edemediğimiz bir muhasebecinin konağı imiş; büyükçe bir bağçesi olan üç katlı ahşab bir | yapıdır; Maarif Vekâleti tarafından satın alınmışdır. 9 dershanelidir, çift öğretim ya- • pılır, 600 öğrencisi ve 16 öğretmeni vardır. Her ; yıl ortalama 100 mezun verir; bir yavru kurt izci oymağı vardır. 1962-1963 ders yılında, öğretmen kadrosu şu zatlerden müteşekkildi: :
Ahmed Yavuz (Müdür), Ali Rıza Gönenç (Müdür Yardımcısı), Hâcer Özkırımlı, Nured-din Özcan, Hüsniye Özcan, Hulusi Özyalçm, Güzin Sağlam, Makbule Ünal, Kadriye Döven, Gündüz Esnaf, Nefise Güçyener, Sevim Boran Fikret Sezer, Türkân Yener, Ahmed Dursun-oğlu, Emine Ergen.
DAVUTPAŞA İSKELELÎLEKİ — İstanbu-
lun mahalle yangın tulumbası sandıkları ara- r
sında üçüncü sınıf sandıklardan biri idi; koğuş
ları yokdu, sandıkları Davütpaşa iskelesi Ha
mamının külhan avlusunda, yağmura karşı ko- :•
rüyan bir saçak altında dururdu; iki takım bile
olmayan altı nefer uşağının dördü bekâr kayık
çı güruhundan olup geceleri erkekler hamamı
nın peykelerinde yatarlardı, içlerinde soyunup
icâbında dellâklık edeni de olurdu. Nefsi Sa- /
matya Sandığı ile Çifte Kardeşlik tutunmuşlar ';
(B. : Çifte Kardeşlik), yangınlara onlarla bera
ber gidip gelirlerdi. Aşağıdaki manzume geçen J
asır sonların kalender halk şâiri Üsküdarlı Aşık .-
Râzi tarafından bu sandığın uşaklarından ve \
Davütpaşa İskelesi kayıkçılarından Hıdır ya-
yut İlyas isminde Poladhâneli bir uşak sânında
yazılmıştır. (B.: Hıdır İlyas, Poladhâneli): :
Bin fetânsn bir güzeli Davütpaşa îskeleü
O kayıkçı kişmirimde Gözler sürmeli sürmeli
Gümüş topuk ayaklara Düşüp de yüz göz sürmeli
Güzelliğin haşmetini J
Kaşın çattıfcda görmeli
Samatyah değil miyiz ||
Gözüm gözde elde eli "l
Çifte Kardeş olduk diye Omuzlayıp götürmeli
Ayaklarınız çabuk çabuk Çalımında sevişşmeli
Davütpaşa İskeleti Davütpaşa İskeleli
İskelesi bir dilküşâ Cennet misâl germâbeli
Dilhânesi yangınından Dönüşde bir yol girmeli
Fûtei gulgûn içinde Görem hüsni müheykeîi
Dellâki pak hem kaykıcı Lâzım Poladhâneli
Nâmı Hıdır ya İlyas mı Bilmedim yandım yâneeli
Tasviri dilpeîzîri var Dizlik mintan mestâneli
Bebr ü peleng yavrusu mu Cihâne bir göstermeli
Vâsıl HİÇ
DAVUDPAŞA ÎSKELESÎ — Marmara yalısında Samatya ile Yenikapı arasında bir mevkiin adı; İstanbulun eski bir kayık iskelesinin bulunduğu yerdir; o eski iskelenin ve etrafının «Davudpaşa , iskelesi» adını almasının sebebi tahmin ediyoruz ki ikinci Sultan Bayazıd'ın Sadrâzamlarından Davud Paşanın sarayının bu semtde bulunmasından olacakdır; ayni mevkide XVI. asır yapısı bir çifte hamam da Davudpaşa iskelesi Hamamı adını taşımaktadır. XVII. asırda Defterdar Bekir Paşa tarafından ayni mevkide şehrin eski kale duvarları dışında lebideryada yaptırılmış bir mescid de banisinin adı yerine Davudpaşa iskelesi Mescidi diye anı-la gelmiş idi.
1934 Belediye Şehir Rehberine göre Davudpaşa iskelesi .mevkii Kasabilyas ve Yalı Mahallerinin deniz tarafını teşkil eden sahadır (1934 B. Ş. R. Pafta 11, No. 54 ve 37).
DAVUDPAŞA İSKELESİ CADDESi — Samatyada Kasabilyas Mahallesi ile Yalı Mahallesi arasında sınır teşkil eder bir yoldur; Ak-saraydan Yedikuleye doğru anacadde, Küçük Langa caddesi (eski tramvay yolu) ile sahil a-
rasmda uzanır; Helvacı Tahsin ve Kâtib Kasım sokakları ile kavuşakları vardır. (1934 B.Ş.R. Pafta 11/3,7.54).
Bir araba geçecek genişlikde, kaba taş döşeli, sağa sola kavisli bir sokakdır. Birer ikişer katlı ahşab ve kârgir evler arasından geçer, yapılar arasında dört katlı bir de beton apartıman vardır, l tuz imalâthanesi, l ekmekçi fırını, l pantaloncu terzi, l bakkal dükkânı bulunmaktadır. Kapu numaraları 1-29 ve 2-44 dür (Nisan
1965).
Hakkı GÖKTÜRK
DAVUDPAŞA İSKELESİ CİNAYETİ — Vak'anüvis Râşid Efendi Hicrî 1114 (Milâdi 1702-1703) vak'alan arasında : «Vak'ai Garîbei Şeyh Manevî Efendi» diye kaydediyor; esrar perdesi açılamamış kanlı sahnelerdendir.
Şeyh Manevî Efendi) meşhur Karabaş Ali Efendinin oğluydu, Kadırga Limanında Sokol-lu Mehmed Paşa Tekkesi şeyhiydi, ikinci Ahmed zamanında hünkâr şeyhi olmuş, güzel konuşması ile meşhur, vaaz ve zikirde eşi az bulunur, âbid, zâhid bir zât idi. Davudpaşa İskelesinde surlara bitişik bir bahçeyi pek sevmiş, sahibini güçlükle kandırarak satın almış ve o-rada yerleşmişti. 1114 de Yedikule dizdarı olan bir zad ölmüş, fevkalâde güzelliği ve zenginliği istanbulluların dilinde destan olan karısını da Şeyh Manevî Efendi almıştı. Bu meşhur hanımefendi üç dört ay kadar Şeyh Efendinin nikâhında yaşadıktan sonra bir gece ansızın ölmüş, ve ertesi sabah erkenden, şeyhin mürid ve ahbaplarının omuzlan üstünde, evden çıkarılmıştı; Topkapı mezarlığına götürülecekti. Fakat biraz sonra cenaze alayının önüne bir kadın çıktı, cemaatten ölünün kim olduğunu sordu: «Şeyh Efendinin hatunudur!» dediler. Kadın, bu meşhur hanımefendiyi sık sık ziyaret eden ahbaplarmdandı, bu haberi işitince feryadı bastı: «Akşam ben bu hatunu sağ bırakmıştım... giderken beni yalnız bırakma diye yalvarmıştı! Bu ölümden şüphem vardır!» diye cenazenin peşini bırakmadı, Topkapısına kadar gitti. Orada da Kolluk çorbacısına çıktı:
— Şu ölüyü mezara komasmlar!. Sonra nedamet çekersiniz! dedi. Çorbacı da cenazeyi Kale kapısından çıkartmayıp Yeniçeri Kolluğunda alakoydu, ve keyfiyeti Sadaret Kaymakamı Paşaya bildirerek kadını da beraber gönderdi. Kadın şüphesini Kaymakam Paşaya da söyledi. Bir mübaşir gönderilerek cenaze Şeyhülislâm
DAVUDPAŞA İSKELESİ HAMAMI
— 4S02
ANSİKLOPEDİSİ
— 4303
DAVUDPAŞA İSKELESİ HAMAMI
kapısına getirildi; orada> ırz ehli kadınlardan mürekkep bir heyet önünde tabut açıldı:
Güzel ve zengin hanımefendinin boğazında, boğulduğunu gösteren bir ip yarası, başında birkaç bere, ellerinin üstünde, yüzünde ve burnunda da yırtıklar, çürükler, bereler vardı. Saçlarının örgüsü çözülmemiş, nas gasledilme-mişti; hattâ kefeni bile yoktu, âdi bir yatak çarşafına sarılmıştı..
Fecî bir cinayet karşısında bulunduklarını gören muayene heyeti âzası, gördüklerini, ayrı ayrı yemin ederek anlattılar. Şeyh Manevî E-fendi derhal tevkif edilerek sorguya çekildi; muhbir kadınla yüzleştirildi:
— Evet.. Bu hatun akşam benim hanem-deydi.. Zevceme bu hâli kim etmiş benim de haberim yoktur, ben dahi davacıyım!, dedi.
Fakat bütün deliller kendi aleyhindeydi. Şeyh Efendinin hususî hayatı hakkında mahallesi halkından da malûmat toplandı; cümlesi efendinin sûihâlinden bahsile aleyhinde şehâ-dette bulundu. Kaymakam paşa, ölünün taşrada bulunan vârisi gelinceye kadar şeyhin hapsini emretti. Fakat Şeyh Efendi de zindanda hastalandı ve tezine öldü.
Şeyh Manevî Efendinin bahsedilen sûihâîi-nin neler olduğunu kaydetmiyen Raşid Efendi, Şeyhin ölümü için de «Dâvaları âhirete kaldı» hükmünü veriyor. Biz, îstanbulun büyük bir şöhreti olan MâneVî Efendinin zindanda gizlice îdam edildiğini tahmin edebiliriz. Şeyhlerin ve tekkelerin halk gözünde haysiyet ve namusunu korumak istiyen hükümet, hünkâr şeyhliği yapmış bir meşhur vâızı kaatil olarak teşhir edemezdi.
DAVUDPAŞA İSKELESİ HAMAMI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kasabilyas Mahallesinde Küçük Langa Caddesi üzerinde (Rehberde Pafta 11, No. 54) XV. yüzyıl yapısı îstanbulun en eski çifte çarşı hamamlarından biri olup bu satırların yazıldığı sırada Kastamonulu Bay Hidâyet Öğreticinin mülkiyetinde ve aynı zat tarafından işletilmekte idi.
Erkekler kısmının câmekânma (soyunma yerine), geçen asır sonlarında hamamın mülk sahibi tarafından hamamın önüne yaptırılmış üç katlı ahşap bir evin altından bir kapı ve koridor ile girilir. Ahşap evin altında ve kapusu koridora açılır sağ tarafda bir oda hamama bir soyunma odası olarak eklenmiş, fakat 1963-1964 arasında hamamın kadınlar kısmının
Davudpaşa İskelesi Hamamı (Plân: Ö. Tel)
câmekâm kahvehaneye çevrilmiş bu sırada yukarıda bahsettiğimiz soyunma odasıda erkekler hamamından alınrak kahvehaneye ilâve edilmişdir. Hamamı ziyaretimiz sırasında kadınlar kısmım göremediğimiz için, câmekâm (soyunma yeri) kahvehane olmuş hamamın içinde de ne gibi değişiklikler yapıldığı tesbit edilemedi.
Câmekân kısmı kapudan girildiğine göre sağlı sollu iki geniş mermer peykeden ibaret imiş; İstanbulun bütün çarşı hamamlarında olduğu gibi geçen asır içinde bu peykeler üzerinde camlı ahşap bölmelerle soyunma odacıkları yapılmışdır, sağ tarafda 2 ve solda 3 oda vardır, hepsi penceresizdir, bir tarafındaki camlı bölmelerden, ışık alırlar. Bu odaçıklarm üstünde de sol tarafdan ahşap bir merdiven ile çıkılan, önü ahşap korkuluklu dar bir koridor ve birkaç odacık daha vardır.
Câmekâna sokak kapusundan girildiğine göre karşı duvarın sol tarafında üstü yaşmaklı iç hamam kapusu, kapunun sağında da bir çeşme vardır.
îç kapudan üstü tonos kemerli ve müstakil şeklinde genişçe bir soğukluğa girilir, asıl hamam, harâre medha-li soğukluğun sağ tarafındadır. Soğukluğun sol kenarında sonradan ihdas edildikleri belli üç göz otluk (temizlik hücresi) vardır; geride de iki bölme ayak yolu bulunmaktadır, ayak yollan da küçük bir tonos kemerle örtülmüşdür; otluk da ayak yollarının yanında iken hamamı gezdiğimiz tarihde metruk bulunuyor idi.
Dört bölmeden müteşekkil harâre kendine has bir plâna sâhibdir. Soğuk-lukdan girilince, üstü yarım küre şeklinde bir kubbe ile örtülmüş ilk bölmede yalnız göbek taşı bulunmaktadır, göbek taşı da bir yanından duvara ya-manmışdır; etrafında sofa ve kurna yok-dur. Sol tarafda kare şeklinde . ve birer yarım küre kubbe ile örtülmüş bir 5 kurnalı, diğeri 3 kurnalı iki büyük sıcak halvet, karşıda da bir büyük kemer, kemerin arkasında bir tonos kemer altında teker kurnalı iki küçük soğuk hal-
Davudpaşa îskelesi Hamamında Câmekân (Resim: Sabiha Bozcalı)
davudpaşa iskelesi mescîd!
— 4304 —
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
4305 —
DAVUDPAŞA MAHALLESi
Dostları ilə paylaş: |