İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə49/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   91

Küçük bir ahşab yapı olan iskele bu satırların yazıldığı 1966 yılı nisanının otuzuncu günü metruk, kilidli idi. Bekleme salonunda yer yatakları görülmüşdür, bekâr uşağı'bekçilerine âid olduğu tahmin edildi; aynı iskelenin yanındaki sandalcıların barındıkları da düşünülebilir. Bir duvara Atatürk ile Mareşal Cakmak'm asker üniformalı resimleri asılmış bulunuyordu; yine duvara yapıştırılmış bir kâğıdda da' şu sözler yazılı idi: «Particiler yoktur, parti yoktur!...».

iskele, mekteb çocuklarının, fabrikalar işçilerinin uğrağı bir seyran yeri gibiydi. Bibi.: Erdem Yücel, Gezi notu.

DEFTERDAR VAPUR İSKELESİ SOKAĞI

— Defterdar Caddesi ile Haliç yalısında Defterdar Vapur iskelesi arasında uzanır; Cadde ka-vuşağıadan paket taşı döşeli olarak başlar; bu kavuşak önünde Defterdar otobüs durağı vardır. Cadde tarafından gelindiğine göre sokağın sol kenarını, sahile kadar Sümerbank Defterdar Mensucat Fabrikası doldurur; fabrika medha-linden iskeleye kadar da yolun geri kalan kısmı beton döşenmişdir, fabrika idâresinin himmeti eseri olduğu bellidir.

Sokağa Cadde kavuşağından girilirken bir

kahvehane, bir berber bir kasab, yine bir kahvehane, bir terzi, yine bir berber, bir tekel bayii, ve Ali Kemâl Kavrakoğluna âid bir depo bulunmaktadır; bu bir sıra dükkânların üstü de kısmen ahşab, kısmen kârgir meskenlerdir. Bibi.; Erdem Yücel Gezi notu, Nisan 1966.

DEFTERDAR YANGINLARI — Eski büyük ahşab İstanbulun her semti gibi Defterdar da yangın âfetleri geçirmişdir.

6 Temmuz 1905 Yangını —. Defterdar iie Cezerîkasım arasında Akarçeşmede 35 ev yandı. Ahmed Rasimin Malûmat Gazetesine yazdığı «Şehir Mektubları» başlıklı fıkralarının birinden, bu yangının, ünlü şeyhi ve değerli ilim adamı Veled Çelebinin (B.: Izbudak, Veled) evinden hırsız bir hizmetçi kârının eliyle kas-den çıkarıldığım ve Veled Çelebinin kütübhâ-nesi ile hazırlamakda olduğu büyük bir Türk Lügatinin müsveddelerinin de mahvolduğu öğreniliyor; fıkra şudur:

«Olmaz şey!., arkadaşımız Veled Çelebi bîr hizmetçinin eseri ihaneti olarak 600 cild kitabını kaybetmiş. Bu karı, konsolda bulunan 800 lira kıymetindeki mücevheratı aşırmak ve ekini belli etmemek için evi ateşe verir. Geçenlerde Defterdarda "vukua gelen yangına sebeb bu imiş. Paraları, elmasları çalar, hânümânı yakar. Hazreti Veled'in kitablan da yanar. Bâ husus yıllardanberi uğraşdığı Türk Lügati da bu arada kül olur. Yazık!... Yazık!... Mel'ûne bir hareketi cinâyetkârânesi ile bizi tamamlamak tr zere bulunan nefis bir kitabdan mahrum bırak-mışdır..».

26 Şubat 1911 Yangını — Defterdarda Da-vudağa Mahallesinde 10 ev yandı.

Bibi: O. N. Ergin, Mecellei Umûri Belediye



DEFTERDAR YANGIN TULUMBASI SAN DIGI DEFTERDARLILAR — İstanbulun eski mahalle yangın tulumbaları ve tulumbacılık teşkilâtında meşhur sandıklardan biriydi (B. Tulumbacılar), en parlak devrini Kâhya İsmai lin reisliği zamanında yaşamışdır; yangın yollarındaki naraları: «Hak yolunda semender Defterdar İskelelü...» idi. Reisleri Kâhya İsmail ile ikinci reisleri İnekci Asaf Bey ve uşaklarından Tatar Süleyman, Makinist Tayyar, Tilki Hüseyin, Kara Hasan, Çiroz Ali, Kaptanın Çerkeş Reyhan pek ünlü tulumbacılar idi (B.: ismail, Kâhya; Ali, Çiroz, cild 2, sayfa 610; Rey-

han, Kaptanın Çerkeş; Defterdar Tulumbacı Kahvehanesi).

DEFTERDAR YOKUŞU — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu İlçesinin merkez nahiyesinin Firuzağa Mahallesi ile aynı ilçenin Galata nahiyesinin Kılıçalipaşa Mahallesi arasında sınır yoldur; Boğazkesen Caddesi ile Sıra-selviler Caddesi arasında uzanır; Sanatkârlar Caddesi, Ateş Sokağı, Batarya Sokağı, Süngü Sokağı ve Altmbilezik Sokağı ile kavuşakları vardır, Kasatura Sokağı ile dörtyolağzı yaparak kesişir. (B.Ş.R. pafta 14 ve 15, mahalle numaralan 165 ve 166).

Boğazkesen Caddesi tarafından gelindiğine göre iki arabanın rahat geçebileceği genişlikde, paket taşı döşeli sola doğru bir kavis çizen dik bir yokuşdur. Sağ başda eski yapı anıdlarımız-dan Tophânei Âmireııin kalıntısı büyük bir bina vardır, son yıllarda restore edilmiş, ve gaali-bâ bu onarma işi de yan kalmışdır. içi ne haldedir, kapalı, muattal durmaktadır. Sol bağda ise 1905 de inşâ edilmiş altı katlı bir apartıman bulunmaktadır. Diğer binalar, aralarında ikişer üçer katlı evler de bulunan 5-7 katlı apartıman-lardır. italyan HastaHânesi, Firuzağa ilk Oku lu, Defterdar Camii bu yokuş üzerindedirler suyu kesilmiş muattal iki de çeşme vardır, Def-teremini Çeşmesi (1145 — M. 1732 — 1733) ile Mahmudefendi Çeşmesi (1099 — M. 1687-1688). Yokuşun sonunda sol başda Firuzağa Camii sağ kolda da Firuzağa Tekkesi hazîresi ile Cumhuriyet Halk Partisinin Beyoğlu İlçesi Merkezi bulunmaktadır. Bu yokuş üzerinde l banka şubesi (Yapı ve Kredi Bankası), l esvab temizleyicisi ve esvab boyahanesi, l kitabcı kırtasiyeci, l berber, l köfteci, l muslukcu, 2 bakkal, biri bilârdolu 4 kahvehane, ve 4 kapalı dükkân bulunuyordu. Binaların kapu numaraları 1-133 ve 2-108 dir (Şubat 1965).

Hakkı GÖKTÜRK

DEFTEREMİNİ SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Eminönü İlçesinin Baya-zıd Nahiyesinin Kemalpaşa Mahallesindedir, Atatürk Bulvarı ile Genctürk Caddesi arasında uzanır, Selimpaşa Sokağı ile kavuşağı olub Ye-şiltulumba Sokağı ile dörtyol ağzı yaparak kesişir (1934 B.Ş.R. Pafta 4, No. 40).

Atatürk Bulvarı başında Emlâk Bankası apartımanlan yapılmışdır. İki araba geçecek genişlikde paket tası döşeli, iki kenarı yaya

DEFTERÎ AŞK

4348 --


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 4349

DEĞİRMENCİOĞLU (Zeyneb)




kaldırımlı dikçe bir yoldur, yol boyunca üçer beşer katlı apartımanlar sıralanmışdır, dükkân olarak yalnız bir kasab vardır, kapu numaraları 3-17 ve 2-14 dür (Mayıs 1965).

Hakkı GÖKTÜRK

DEFTERİ AŞK — Geçen asrın pek şöhretli
şâirlerinden Enderunlu Fâzıl Beyin (B.: Fâzıl
Bey, Enderunlu) aşk alâkası duyduğu gençler
den bahseden nedamet yolunda manzum itiraf-
nâmesidir; devrinin çok okunan eserlerinden
olmuş, hicrî 1258 milâdî 1842 de dîvanı ile be
raber Mısırda Bolak matbaasında, ve hicrî 1286
milâdî 1869 — 1870) da Istanbulda Almaaltın-
da Ali Rıza Efendi Matbaasında «Hubannâme»;
«Zenannâme» ve «Çenginâme» isimli diğer meş
hur üç eseri ile beraber olmak üzere iki defa
basılmısdır (B.: Fâzıl Bey Dîvânı; Çenginâme;
Hubannâme; Zenannâme). .

397 beyitlik uzun bir manzume olan Defteri. Aşk «Aşkın tarifi», «Âşıkın tarifi», «Pâdsaha dua», «Manzumeye başlangıç», «îsmi gizlenen hazîneli gene», ««Bostancıbaşızâde Süleyman Bey», «Şehlevendim Hafız Abdullah-Ağa^ ve «Köçek Kıbti ismail» olmak üzere" sekiz kısma ayrılmışdır (B.: Abdullah Ağa Şehlevendim Hafız İsmail, Kıbti; Süleyman Bey, Bostanpıba-sızâde).

Eserin aşk ve âşıkdan bahseden baş taraf
larında çok güzel parçalar vardır; asıl itiraf nâ
me kısmı, Osmanlı Sarayının Enderun hayatı
bakımından çok kıymetli, eşsiz vesikadır. Kıbti
ismail faslı ise İstanbul meyhaneleri ve meyha
ne köçeklerinin hayatı bakımından mühimdir;
Aşk ve Âşık Bahislerinden birkaç beyit nakle
diyoruz: ...

AŞK


Kudreti câzibei ruhanî Şûlei mahrikai rabbani Sıfatı hazreti Mevlâdır hiisn Aksi mir'âtı muallâdır hüsn Nice meyi itmeye hüsne âlem Ki resulüne hudâyi ekrem Hüsn bir mevhibei uzrnâdır Aşk bir câzîbei Mevlâdır Hüsn bir sahi hümayun ahter Aşk ana turfa gedâyi kemter Hüsn bir şûlei namus gibi Hüsn bir âhûyi vahşî candır Aşk ana me'meni bîpâyandır Hüsn bir curâi âbı kevser

Aşk ana kâsei âteş peyker Rehberi âlemi bâlâdır aşk Nerdubanı deri Mevlâdır aşk Ateşi aşk ile âhen zer olur Aşk ile hâki siyeh cevher olur Aşk her gaafili agâh eyler Câhili arifi billâh eyler

ÂŞIK .

Aşık oldur ki derüni ola saf Hüsni ahlâkla .kudsî evsaf Hubbi dünyâdan ola sinesi pak Ola çeşminde beraber zer ü hâk Yanına gelse bu ti zîbâsı Başlaya ra'şeye hep âzası Ruhi cânâneye nigâh eyleyemez Aşikâre o dahi âh eyleyemez



DEĞİRMEN, DEĞİRMENCİLER — Büyük şehir îstanbulun günlük hayatında gıda maddesi olarak ekmek dâima en başda gelmiş, ekmeğin ihzarı yolunda fırınlar ve değirmenler de şehir hayatında önemli yer almış, kadim teş-kilâtdâ İstanbul Kadılığının, zamanımız teşkilâtında da istanbul Belediyesinin, halkın baş gıdası ekmeği huzur içinde temini yolunda uğ-raşdığı kimseler fırıncılar ve değirmenciler o-lagelmişdir.

îstanbulun elektrik motoru, mazot veya gaz motoru ile işler değirmenleri kurulmadan, büyük şehrin eski taksimatına göre dört Kadılık yerinde (istanbul içi, Eyyub, Galata, Üsküdar) bulunan değirmenler, birkaç yel değirmeni müstesna, çarkları ve taşları at ile döndürülür değirmenler idi. Şehir etrafında dereler boyundaki su değirmenleri hâriç, şehir içinde su değirmeni yokdu; değirmenlerin hepsinin taşları at koşularak döndürülürdü.

Evliya Çelebi XVII. asır ortasında îstanbu-lun. değirmenci esnafı hakkında şu malûmat] veriyor:.

«925 at değirmeni, 9800 nefer değirmenci esnafı; bu taife ekmekçilere yamakdır. Ordu-Esnaf alayında pür silâh olarak geçerler; nice bin değirmen beygirlerini donatub arabalara koşarlar ve arabalar üzerinde değirmen kurarlar; araba tekerlekleri döndükçe değirmen çarkları tekerleğe dokunup dönerek un öğüdür; bu tarzda geçerlerken seyircilerin üzerine un serperek şakalaşır, ve: — Allah yüz aklığı vere!... diye dualar ederek geçerler.

«istanbul içinde 4 aded su değirmeni vardır; bunlar Kırkçesmede Necati Sokağının sağ ve sol yanında evler içinde dört değirmendir; kırkçeşme Suyunun ayağı kış günleri kuvvetli cereyan ederken bu değirmenleri döndü rür. Fakat halka mahsus değirmenler değildir; bunları İstanbul halkı bilmezler, ben o semt-den olduğum için gördüm, bildim; gayet güzel, arıkları pak değirmenlerdir».

On altıncı asırda İstanbul Kadılığına gönderilmiş bir fermandan, binası müsâid olan istanbul fırınlarında birer at değirmeni kurulmuş olduğu görülüyor; 13 Rebiülevvel 975 (17 Eylül 1567) tarihli fermanın bugünkü dile çevrilmiş sureti şudur:

«İstanbul Kadısına hüküm ki;

«Istanbulda ziyade un sıkıntısı çekiliyor. At değirmeni yapılması mümkin olan fırınlara at değirmeni yapılmasını emrettim; fırm sâlıib-lerine muhkem tenbih et; kışın kendi değirmenlerinde un öğüdüp ekmek yapalar..»,

993 (1585) tarihli bir fermandan da îstanbulun ihtiyacı olan unun büyük bir kısmının Trakyada Çorlu, Lüleburgaz, Vize ve Ereğli değirmenlerinde öğütüldüğü öğreniliyor.

Muazzam bir ahşab şehir olan Istanbulda şehrinin dörtde birini, üçde birini, yarısını, hattâ dörtde üçünü mahveden yangın âfetleri sonunda, bir anda değirmenler ve fırınlar da yok olduğu için şehir dâima korkunç bir açlıkla kar şılaşmışdır.

Müverrih'Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa Istanbulu mahvetmiş en korkunç ateş âfetlerinden hicrî 1070 (M. 1660) Ayazmakapusu Yangınını anlatır iken değirmenler için şunları yazıyor. «... Değirmenler, fırınlar, ekmekçi, şehrin bütün buğdayı, unu yandı; halk ne yapacağını sasırdı, bir ekmek bulunsa 1000 akçeye alırlar di...» (B.: Ayazmakapusu Yangınları, Gild 3, sayfa 1512).

Zamanımızda îstanbulun başlıca değirmen


leri şunlardır; hemen hepsi en yeni makinalar-
la mücehhez büyük müesseselerdir:, ...

Ayvansaray Değirmeni (İttihad Değirmencilik.'

Baiat Değirmeni T.A.Ş.;

Kadıköy Başak T. Ltd. §.: '

Kartal Çakır Un Fabrikası;

Beşiktaş Çanakçılı-Fabrikası;

Sütlüce Değirmencilik T.A.g. Fabrikası;

Erenköy Katırcıoğlu Un Fabrikası;

Küçükçekmece Öğütücü Değirmeni; Hasköy Şark Değirmeni T.A.Ş.

DEĞİRMEN ARKASI SOKAĞI — Kasımpaşa yollarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Küçükpiyâle ve Kadı Mehmed Efendi mahalleleri arasında sınır sokakdır. (Pafta 16 -184-188). Yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilmedi (şubat 1965).

DEĞİRMENCİ CİVANI — Kalender ' meş-reb şâirler tarafından «Şehrengiz» adı verilen manzum risalelerle medhedilen esnaf güzelleri arasında Değirmenci civanına da rastlanır; şeh-rengiz yollu yazılmış «Hûbannâme-i Nevedâ-» adını taşıyan manzum mecmuada . Değirmenci civan şu beyitlerle övülmüşdür :

O dahi zefaerdest yaün şehlevend Rezzâkt civannterd bir kadri bülend Don paça üryandır hizmetde çâlâk Pelenk beççe fetâ bî havfü bî bak Gamze cellâd imiş tîr imiş müjgân Ne gam vasıl eyler ol şuh fâyegân

DEĞİRMENCİ İBRAHİM SOKAĞI.— Fatih Şehremini nahiyesi İbrahim çavuş Mahallesi sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kaşıkçı Mektebi Sokağı üzerinde bir çıkmaz sokakdır (Pafta 10/70); Bir araba geçecek genişlikdedir, aslında kabataş döşeli iken toprak bakımsızhkdan toprak yol hâline gelmiş-dir; üzerinde ikisi ahşab ikisi kagir dört ev vardır (haziran 1965).

Hakkı GÖKTÜRK

DEĞİRMENCİOĞLU (Zeyneb) — Türk sinemasının çocuk artistlerinden; filmlerindeki «Ayşecik» adı ile büyük şöhret sağlamışdır. 1955 de doğdu, 1957 de çevrilen «Papatya» filminde rol alarak henüz 2 yaşında iken sinema âlemine girdi.

Oynadığı filmlerin bâzıları şunlardır: «Ayşecik Şeytan Çekici», «Duvaklı Göl», «Yavru Melek», «Ölümden de Acı», «Ömrüm Böyle Gecdi», «Altın Kalbler», «Funda».

«Ayşecik Ateş Parçası» isimli filmi 1961 Sanat Festivalinde armağan kazandı.

Zeyneb Değirmencioğlu hem film çevirmiş hem. de ilk okula devam etmişdir; bu satırların yazıldığı sırada (1964) Şişli Özel Kolejinde öğrenci idi; ayrıca bale ve ingilizce dersleri alıyordu,



DEĞİRMEN ÇIKMAZI

istanbul


ANSIKLOFEDM

438İ.—


DEGUSTASYON



Degustasiyon Lokantası (Plân: Anonim)

Sinema âleminde genç kızlar için türlü vasıflar arandığından Ayşeciğin yaşı ilerledikçe bir yıldız olarak kahb kalamayacağı meselesi sinema yazarları tarafından 1965 de bahis konusu olmaya başlamışdı.

Bibi.: Ses Mecmuası.

DEĞİRMEN ÇIKMAZI — Fatihde İsken-derpaşa Mahallesi sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre mahallenin sınır yollarından Softa Sinan Sokağı üzerindedir; yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (şubat 1965).

DEĞİRMEN KAPUSU — Yalı boyundaki istanbul surlarında Sarayburnu ile Ahırkapu-su arasında bir kale kapusunun adıdır ki yeri, yukarda, tepe üstünde Mecidiye Köşkünün önüne düşer. Topkapusu Sarayının, liman ağzı Marmara sahilinde, saraya adını veren Topkapusu ile Balıkhane Kapusu arasında üç kapusundan biri idi. Bu kapunun yanında ve sur içinde saray muhafızları bostancıların ekmeklerinin pişirildiği bir fırın, Bostancılar Ocağı efradına mahsus bir «Tâbhâne» (revir, hastahânecik) ve bu hastahânenin bir mescidi vardı; mescide de Değirmen Kapusu Mescidi denilir idi Hâdikatül Cevâmide «Bostancılar Tâbhânesi Mescidi» adı ile kayıdlıdır (B.: Değirmen kapusu Mescidi).

DEĞİRMEN KAPUSU MESClDİ — Topkapusu Sarayının yalı boyunda sur içinde Değirmen Kapusu yanında bir mescid idi (B.: Değirmen Kapusu). Zamanmiızada mevcud değildir. Hâdikatül Cevâmide «Bostancılar Tâbhânesi Mescidi adı ile kayıdlı olub şu malûmat verilmektedir: «Banisi cennetmekân Sultan Süley-

Değirmen Kapusu (1882 tarihli İstanbul haritasından)



man Handır (Kaanûni Sultan Süleyman), bostancıların hastalan için bina olunmuşdur.» (B.: Bostancılar, Bostancı Ocakları).

DEĞİRMEN MESCİDİ — Hâdikatül Cevâ-


mi su malûmatı veriyor: «Macuncu kurbinde-
dir (Topkapu civarında); banisi Sarı Nasuh'dur,
Fâtih ile gelenlerdendir ,zaman ile vakfını Mü
neccim Mehmed Efendi yaptırmışdır ki, Emir
Buharı Türbesi karîbindeki mekteb dahi önün
binâsıdır ve orada medfundur ki hicrî 1078 de
(milâdî 1667-1668) de vefat etmiş olan Mehmed
Efendi'nin mahlası Şekib idi, yedi sene münec
cim başılık yapmışdır. Bu Değirmen Mescidinin
mahallesi vardır». Değirmen Mescidi tamamen
yıkılmış, yok olmuşdur. ,

DEĞİRMEN OCAĞI SOKAĞI — Boğaz içinde Çubuklunun sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre gaz depoları tarafında bir sokak (Pafta 25). Yerini gidip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilmedi (şubat 1965).

DEĞNEKÇİ SOKAĞI — Fâtih ilçesinin merkez bucağının İskenderpaşa Mahallesi sokaklarından, Bâlipaşa Caddesi ile Sofular Caddesi arasında uzanır; Havlucu Feyzullah Efendi Sokağı ( Hacı Salih Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir; iki araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli, iki yanı yaya kaldırımlı bir yoldur, kapu numaraları l—17 ve 2—18 dir; üzerinde ikişer katlı iki ev vardır, öbürleri 3-6 katlı apartmanlardır; l bakkal ve l kasab dükkânı

vardır (Haziran 1965).



Hakkı GÖKTÜRK

DEĞİRMEN SENAGOGU — Kadıköyünde Yeldeğirmeni denilen semtde İzzetdin Sokağı ile Uzunhâfız Sokağı arasındadır, iki sokak üzerinde çift kapuludur, İzzetdin Sokağındaki kapusu 65, Uzunhâfız Sokağındaki kapusu da 74 kapu numaralarım taşır. 1890 senesinde bu semtin mûsevî cemaati tarafından yapılmışdır; bu senagogun yapılmasında Yanbol Senagogu ha-hâmbaşısı îsrâil Ben Ezra'nın büyük himmeti olmuşdur, yine aynı zâtin eliyle inşâ masrafının en büyük kısmı Balat mûsevîleri tarafından temin edilmişdir (1943).

Osman TOLGA

DEGUSTASYON İTALYAN KAHVEHANESİ VE İÇKİLİ LOKANTASI — (Fransızca olan ismin o dilde yazılışı «Degustation»; ye-

mekde çeşniye bakış, müskiratın cins ve kıymetinin taüini, yemek ve içkiye tad verme anlamlarındadır) . Beyoğlunda İstiklâl Caddesi üzerinde 170 kapu numaralı lokanta, Çiçek Pasa j mm köşesindedir.

Bulunduğu bina Bey oğlunun en büyük han ve apartmanlarından biridir, ikinci Abdülhami-din saray sütçü basısı Hıristaki Efendi tarafından yaptırılmıştır. Bilâhare Sultan Hamide do kuz defa Sadrıâzamlık etmiş olan Küçük Said Paşa tarafından satın alınmıştır. Hâlen pasaj i-nm varisleri tasarrufundadır. İçinden geçen pasajda çiçek satışları yapıldığı için pasaj «Hıristaki Pasajı», «Küçük Said Paşa Pasajı», «Çiçek Pasajı» diye üç isim taşır.

Mütarekenin son senelerine kadar (1919) bir fransız tarafından işletilen «Kamelya» isimli bir kumaş mağazası olarak kullanılmıştır. 1919 da patronu yunanlı olan biri tarafından «Restoran Riç» adı ile lokanta hâline getirilmiştir. Sahibi ölünce 1921 de İtalyan Bakkaliyesi olarak çalışmağa başladı. Bakkaliye devam ederken Plânda A harfi etrafında toplanmış masaları içine alan bir amerikan ban'konmuştur. Ayrıca ayakta bira kısmıda, ufak bir kafeterya hâline getirilmiştir. Bu kısımları işleten Maurandi isiminde bir İtalyan subayıdırki Bilâhare Ankarada Ankarapalasın ilk barmenliğini yapmıştır. Daha sonra Maurandi bakkaliyeyi de satın alarak dükkânı tamamen lokanta yapmış-

tır; Degusyon isimini koyan bu zattır. İlk aşçısı da Toto diye çağrılan meşhur Antonyodur. 1923 de içki yasağı konulunca Maurandi lokantayı Edmondo Morriciye devretmiştir. Yeni patron lokantanın ismini değiştirmemiştir. Bu güne kadarda ayni isimle devam etmektedir. Edmondo Morriçi 1940 da ölünce idareyi kardeşi Donato Morriçi ve damadı Yorgo Karneri ele almışlardır. Hâlen vârisler tarafından idare edilmektedir. Bu gün iş başında Mario Morriçi ve Piero Morriçi bulunmaktadır. Kasayı bir banka veznedarı kadar sadık olan damatlardan Paskuale Porçello idare etmektedir. Mutbak emektar Arif Usta idaresindedir. Ofiste Durmuş, ayakta bira kısmında ise Dursun müşterileri memnun etmektedir.

Lokantanın enterasan tarafılarından biriside Garsonlarıdır, l ve 2 No. lu alt'salonda dört ve balkonda bir olmak üzere beş garson servis yaparlar. Balkondaki sabit olup her gün çalışır. Diğer dördü ise sıra ile üç gün çalıştıktan sonra bir gün tatil yaparlar. Hepsi namuslu dürüst istanbul çocuklarıdır. İşleri bittikten sonra temiz pak giyinip arka kapıdan çıkarlar. Keza iş başı için arka kapıdan girip Siyah elbise beyaz gömlek giyip kravatlarını takarak servis yaparlar.

içlerinde en eskileri İstrati Kotakidir. 1935 denberi müessesede çalışmaktadır, daha önce meşhur Novotnide çalışmıştır.

P A 1 A R l


— 4352

DELİ, DELİLER

olmak anlamında , «delisi divânesi oldum», «deliye divâneye döndüm», yahud sâdece «delisi oldum», «deliye döndüm» denilir.

DELİ, DELİLER — Azgın, câniyâne tecâvüzleri olmayan delileri İstanbullular, islâmi-yetin şefkat kaynağından gelen duygunun altında gaayetle hoş tutmuş, hattâ halkın büyük bir kısmı onların hâlinde ilâhi bir cezbe görerek birbirini tutmaz sözlerine, çıkardıkları acâ-ib seslere, naralara ,garib garib tavır v-e hareketlerine bir mânâ, bir haber, bir işaret gizli diye bakmışlardır. Asırlar boyunca sınırsız mut-iakiyet devrinde vezirlerin hayatı bile padişahın iki dudağı arasından çıkan bir emir ile ifna edilir iken deliler pâdişâhlara1 karşı bile bi perva konuşmalar ve onlara en küçük bir zararı erişmemişdir. Şurasını da ehemmiyetle kaydedelim ki deli (cezbeli) diye şöhret bulub da ısrarlı konuşmalarında halkı ve askeri hükümete karşı isyana teşvik edici bir kasıd görülenler de tehlikeli ad edilmiş, ya bir tımarhâ neye konularak halkdan tecrid edilmiş, ya İstan-buldaa çıkarılıp uzak bir memlekete sürülmüş, yahud da sürgün yolunda vücûdu kaldırılmış-dır.

Asırlar boyunca îstanbulda deliler, türlü kılık ve kıyâfetde dolaşmışlar, hattâ' ana doğması çırıl çıplak gezenler olmuş, onları o halde gören halk bir utanç duymamışdır;. saçları sakallarına karışmış, üstleri yağ, türlü pislik içinde, çıplak ayakları pis, bitler içinde ve ağır, iğrenç kokular neşrederek diledikleri yere, hatta vezir saraylarına girib çıkmışlar, kendilerine mâni olunnıamışdır.

Bir kısmı' irsî mecnun, bir kısmı aşk deli si, kara sevdâlı olmuş, bir kısmı tekkelerde çileler ve ağır riyazete, ağır zikirlere tahammül edemiyerek tecennüm etmiş, bir kısmı da asık kalender meczub kılığına girmiş yanan aktörler, büyük cerrarlar olmuşdur ki fuhşa kadar dilediklerini korkusuz ve pervasız yapmışlardır. Çeşidli tipleri ile îstanbulda şöhretli deliler geçen asrın sonlarına kadar görülmüşdür. Bir kısmının isimleri ve hal tercemeleri tarih kütüğüne geçmişdir. On yedinci asrın büyük yazarı Evliya Çelebi seyyahatnâmesinin birinci cildinde: «Bu hakirin hayatımda elleri öpdü-ğüm, dualarını aldığım, şerefi sohbetleri ile müşerref olduğum budalayı meşâyih ve mazan-nai kiram» başlığı altında 19 isim tesbit ediyor, ve kısa hal tercemeleri ile bâzı menkıbelerini


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin