Kadizadeliler



Yüklə 1,38 Mb.
səhifə26/40
tarix17.11.2018
ölçüsü1,38 Mb.
#83196
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   40

KAFKASYA

Karadeniz ile Hazar denizi arasındaki dağlık bölge.



I. Fizikî Ve Beşerî Coğrafya

II. Tarih

III. Mimari

Karadeniz ile Azak denizinin doğu kesi­mini ayıran Anapa yarımadasından baş­layarak Hazar denizi kıyısındaki Apşeron yarımadasına ulaşan Büyük Kafkas dağ­larını ve iki yanında uzanan topraklan kapsar; bölgenin adı da söz konusu sıra dağlardan gelmektedir. Azerbaycan, Er­menistan ve Gürcistan cumhuriyetleri Güney Kafkasya'da (Transkafkasya), Rusya Federasyonu'na bağlı Dağıstan, Kalmuk, Karaçay-Çerkez, Kabarda-Balkar, İnguş, Kuzey Osetya cumhuriyetleri ve halen ba­ğımsızlığına kavuşmaya çalışan Çeçenis-tan Kuzey Kafkasya'da (Kafkasönü) bulun­maktadır.



1. Fizikî Ve Beşerî Coğrafya

Genellikle dağlık bir bölge olan Kafkas­ya topografik bakımdan çok farklı özel­likler sergiler. Bölgeyi ikiye ayıran Büyük Kafkas dağlan yaklaşık 1200 km. uzun­luğunda ve 110-180 km. genişliğindedir; en yüksek yerleri orta kesimdeki Elbruz (5642 m.) ve Kazbek (5033 m.) dorukları­dır. Büyük Kafkas dağlarını güney-kuzey doğrultusunda aşan en önemli iki geçit Daryal ve Derbent'tir. Daha güneyde yük­seklikleri 4000 metreyi geçmeyen Küçük Kafkas dağlan ve aralarında küçük ovalar, geniş çöküntüler ve dikyamaçlı volkanik tepeler bulunmaktadır. Transkafkasya bölgesinin batısındaki Kolhi ile doğusun­daki Kura ve Araş havzaları verimli tarım arazilerine sahiptir.

22.S00.000 civarında olan Kafkasya'nın nüfusu etnikbakımdan büyük bir çeşit­lilik gösterir. Bölgede yaşayan elli kadar halkın başlıcaları Adige, Kabartay (Kabar­da), Çerkez, Abhaz, Abazin; Çeçen, İnguş; Avar, Lek, Dargın, Lezgi; Gürcü, Laz, Meg-rel, Svan, Hevsur gruplarıdır. Abhaz-Adi-ge grubundan olan Rusya Federasyonu'-na bağlı Adige Özerk Bölgesi'nde. daha çok da Laba ve Kuban nehirlerinin aşağı kısımlarında ve Büyük Kafkas dağlarının eteklerinde yaşayan Adigeler (1 50.000) müslümandır. Gürcistan'a bağlı Abhaz ve Acar Özerk cumhuriyetlerinde yaşayan Abhazlar'ın toplam nüfusu bugün yakla­şık 120.000'dir. Abhazlar'ın bir bölümü müslüman, bir bölümü de Ortodoks hıristiyandır. Ahbazlar'Ia aynı kökten gelen Abazinler, Adige Özerk Bölgesi'nin doğu­sunda ve Karaçay-Çerkez Özerk Cumhu-riyeti'nde Kuma, Kuban ve Zelencuk ne­hirlerinin yukarı düzlüklerinde yaşamak­tadırlar. Müslüman Abazinler'in toplam nüfusu 30.000 civarındadır. Büyük bir kısmı Kabarda -Balkar Özerk Cumhuriye-ti'nde, az bir kısmı da Adige Özerk Bölge­si'nde yaşayan ve toplam sayıları S00.000 civarında olan Kabartaylar'ın çoğunluğu müslüman, sadece Kuzey Osetya'daki kü­çük bir kolları hıristiyandır. Çeçenler'le ak­rabaları İnguşlar. Kuzeydoğu Kafkasya'-daki Çeçenistan ile İnguş Özerk Cumhu-riyeti'nde yaşamaktadır. Çeçenler'in top­lam nüfusu 1 milyon kadar, bir kısmı Ku­zey Osetya'da oturan İnguşlar'ınki ise 300.000'dir: her iki halk da müslüman­dır. Kuzeydoğu Kafkasya'da bulunan Da­ğıstan Özerk Cumhuriyeti"nin nüfusun­dan Avarlar (544.000), Lekler( 106.000), Dargınlar (353.000) ve Lezgiler(257.300) bölgedeki yerli halkların başlıcalarıdır. Gü­ney Kafkasya'da İse Gürcü, Megrel, Laz, Svan ve Hevsurlar yaşamaktadır. Gürcis­tan'daki Osmanlı yönetimi sırasında Aca-ralılar müslüman olmuşlardır. Elbruz dağlarının güney eteklerinde oturan Svanlar'la Hevsurlar hem din hem dil ba­kımından Gürcüler'le bütünleşmiştir.

Kafkasya'da yaşayan Türk kökenli Âze-rîler, Kumuklar, Karaçaylar, Balkarlar ve Nogaylar içinde nüfus itibariyle çoğunlu­ğu Azeriler teşkil eder. Azerbaycan, Gür­cistan, Dağıstan ve Rusya Federasyonu'-nun değişik yerlerinde bulunan Âzerî-ler'in sayısı 1996 nüfus sayımına göre 7.549.OOO'dir. Âzerîler'den sonra Kafkas­ya'da yaşayan en kalabalık Türk toplu­luğunu oluşturan Kumuklar, Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'nin başşehri Mahaç-kale'de yaşamaktadır. Toplam nüfusları 350.000 civarındadır. Karaçay - Balkarlar, Karaçay-Çerkez ve Kabarda-Balkar Özerk cumhuriyetlerinde yaşamaktadır. Toplam nüfusları yaklaşık 400.000'dir. Nogaylar Kuzey Dağıstan'da Terek deltasında. İdil nehrinin güney boylarında, İnguş. Çeçen ve Karaçay-Çerkez Özerk cumhuriyetle­rinde yaşamaktadır. 1989 nüfus sayımına göre 70.000 civarında olan Nogaylar'ın bugün 100.000'e yaklaştıkları tahmin edilmektedir. Dağıstan Özerk Cumhuri-yeti'nde yaşayan Kafkas Türkmenleri'nin sayısı 70.000 kadardır. Kumuklar, Karaçay Balkarlar. Nogaylar ve Kafkas Türk­menleri genelde Hanefî mezhebine men­suptur.

Ermeniler bölgenin güneyinde yer alan Ermenistan Cumhuriyeti'nde( I987, 3.411.900); İranlılar küçük gruplar halin­de Azerbaycan, Dağıstan ve diğer cumhu­riyetlerde; Kürtler daha çok Ermenistan ve Gürcistan'da (toplam 80.000); Tatlar Dağıstan ile (979, 22.441) Apşeron'da ve Azerbaycan'ın güneyindeki İran sınırına yakın bölgede; Osetler Orta Kafkaslar bölgesindeki Kuzey Osetya Özerk Cum­huriyeti İle (632.428) Gürcistan'a bağlı Güney Osetya Özerk Bölgesi'nde (1979, 54 .893); Slav ırkına mensup Ruslar, Uk­raynalılar, Beyaz Ruslar ve diğerleri ise bölgenin hemen hemen her tarafında ve genellikle şehirlerde yaşamaktadır.

Kafkasya'da nüfus dağılımını coğrafya ve tabiat şartlan belirler. Yüksek dağlık alanlar nüfustan yoksundur; Büyük Kaf­kas dağlarının orta ve batı kısımlarında insan yaşamaz. Bölgenin en kalabalık ke­simleri Kuzey Kafkasya'd aki verimli çö­küntü ovalarının bulunduğu yerlerdir. Köy ve şehirlerde yaşayan nüfusun oranı ülkelere göre değişiklik göstermekteyse de genel olarak kırsal alanda yaşayanlar da­ha fazladır. Tarih boyunca meydana gelen çeşitli olaylar, göç yollan üzerinde yer alan Kafkasya'daki nüfus yapısını ve dağılımı­nı etkilemiştir. Bölgenin Rusya'nın işgali­ne girmesinden sonra müslüman nüfu­sun önemli bir bölümü Osmanlı Devleti'-nin değişik yerlerine göç etmiştir. Ayrıca Rus işgalinin ardından özellikle şehirler­de Rus nüfusu giderek artmış, Rus ve Ka­zak kolonileri kurulmuştur. Bugün bölge­deki bütün şehirlerde önemli miktarda Rus ve Ukraynalı topluluklara rastlamak mümkündür. Diğer taraftan Stalin döne­minde sürgün edilenlerin bir kısmı daha sonra ülkelerine geri dönmüşse de birço­ğu gönderildikleri yerlerde kalmışlardır.

Etnik zenginliğe benzer bir dil çeşitlili­ğinin bulunduğu Kafkasya'da otuz yedi dilin varlığı tesbit edilmiştir. İslâm coğ­rafyacıları buraya Cebelülelsine (dil ler da­ğı) adını vermişler ve buradaki 300'e ya­kın dilden bahsetmişlerdir 620 Kafkasya'da ya­şayan halklar üç büyük dil ailesi etrafın­da toplanır; Kafkas Hint-Avrupa ve Altay. Kafkas dilleri ailesi Kar-tuel, Abhaz-Adige ve Dağıstan dilleri aile­sinden ibarettir. Hint-Avrupa dillerinde konuşan halklar grubuna Ruslar, Ukray­nalılar 621 Ermeniler, Osetinler. Kürtler, Tat­lar ve yahudiler girmektedir. Altay dilleri ailesinin Türk grubunda Âzerîler, Kumuk­lar, Karaçaylar, Balkarlar. Nogaylar, Ta­tarlar ve Kafkas (Derbent) Türkmenleri bulunmaktadır.

Kafkasya Müslümanlıkla Hıristiyanlı­ğın hâkim olduğu bir bölgedir. Türk kö­kenli halkların tamamına yakını. Gürcü-ler'den Batum civarında yaşayan Acaralılar ve Kuzeydoğu, Kuzeybatı Kafkasya'­daki pek çok halk müslümandır. VII. yüz­yılın ortalarında yayılmaya başlayan İslâ­miyet daha çok Hazar denizi sahilindeki topraklarda taraftar bulmuştur. Rusya'­nın bölgeyi işgali İslâm'ın yayılmasını olumsuz yönde etkilemekle birlikte Sov­yetler Birliği döneminde merkezlerden uzak yerlerde dinî hassasiyet muhafaza edilmiştir. Ermeniler'le Gürcüler'in yanı sıra Ruslar. Ukraynalılar ve diğer bazı gruplar hıristiyandır.


Bibliyografya :

Geographie d'Aboutfeda,l\/l, s. 93; J. F. Bad-deley, The Russian Conquest ofthe Caucasus, New York 1908; Şerafeddin Erel, Dağıstan ue Dağıstanlılar, İstanbul 1961, s. 1-54; Hayati 8i-ce. Kafkasya'dan Anadolu'ya Göçler, Ankara 1991, s. 3-4, 43-71; Şamil Mansur. Çeçenler, Ankara 1993; Nadir Devlet. "Çağdaş Türkiler", Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İs­tanbul 1993, Ek cilt, s. 284-290; Shireen T. Hunter, The Transcattcasus in Transition Ha-Üon-Buildîngand Conflict, Washington 1994, s. 3-21; Shirin Akiner, Souyet Müslümanları (trc. Tutan Buzpınar - Ahmet Mulu), İstanbul 1995, s. 93-225; Nedim İpek, "Kafkaslar'da-ki Nüfus Hareketleri", TM, XX (1997), s. 273-313; "Kafkas Dağları", TA XXI, 107-108; "Kafkas Dilleri'1, a.e.,XXI, 108-109; "Kafkas­ya", a.e., XXI, 109-110; C. E. Bosworth. "al-Kabk", El2 (Fr.), IV, 356-365; D. N. Macken-zie. "al-Kabk |Langues|", ae, IV, 365-367; "Kavkaz", Bolşaya Souetskaya Entsiklope-diya, Moskva 1973, XI, 113-119; "Caucase", Eün,, III, 1079-1087; Ziya Musa Bunyatov, "Dağıstan", DİA, VIII, 404-406; P. Thorez. "Caucasus", E!r.,V, 84-91. Davut Dursun



II. Tarih

İslâm'ın zuhurundan önce Kafkasya Bi­zanslılar. Sâsânîler ve Hazarlar arasında iktisadî ve siyasî rekabet alanı haline gel­mişti. Bölgenin Asya ile Avrupa arasında­ki ticaret yollarının kesiştiği noktada bu­lunması ve buradaki siyasî teşekküllerin zayıflığı rekabeti etkilemiştir. Zerdüştî Sâsânîler'in i. Hüsrev döneminde Gürcü Krallığı'nı yıkmalarına rağmen VI. yüzyıl­da Hıristiyanlık Kafkasya'da yayılmaya devam etmiştir. Müslüman Araplar, Hz. Ömer zamanında Kafkasya'ya yönelik fe­tih harekâtını başarıyla sürdürdüler ve Sürâka b. Amr 22 (643) yılında Derbend (Bâbülebvâb) Kralı Şehr- Berâz ile barış yaptı. Daha sonra Hab'jb b. Mesleme, Hz. Osman devrinde Duvîn (Dvin) ve Tiflis şe­hirlerini fethedip Gürcülerle bir antlaş­ma imzaladı (25/645-46). Habîb'in görevlendirdiği Abdurrahman b. Cez es-Süle~ mî'nin gayretleriyle Tiflis'te birçok kişi müslüman oldu. Sürâka'nın ölümünün ardından başkumandanlığa getirilerek Kuzey Kafkasya'nın fethiyle görevlendi­rilen Abdurrahman b. Rebîa el-Bâhilî'nin bölgeye hâkim bulunan Hazarlarla yap­tığı bir çarpışmada şehid düşmesi üzeri­ne kardeşi Seîmân b. Rebîa fetih harekâ­tına devam etti ve muhtemelen 32'de (652-53) Derbend'i ele geçirdi. İslâmi­yet'in Kafkasya'nın özellikle doğu kıs­mında ve Dağıstan'da yayılmasını Emevî Halifesi Hişâm b. Abdülmelik'in kardeşi Mesleme b. Abdülmelik ile Mervân b. Mu-hammed gerçekleştirdi. Araplar, Büyük Kafkas sıradağlarının kuzeyindeki halk­ları ve kabileleri itaatleri altına almakta çeşitli zorluklarla karşılaştılar. 180 (796) yılında Hazarlar Derbend'i zaptederek İs­lâm hâkimiyetine son verdiler. Kafkasya'­da egemenlik için Abbâsîler'le Hazarlar ve onların vasalları arasında gelişen müca­deleler IX. yüzyılın ikinci yarısında müs­lüman Araplar'ın zaferiyle sona erdi. Öte yandan Tiflis'te bir İslâm emirliği kuran (833-852) İshak b. İsmail. Abbasî Halifesi Mütevekkil-Alellah'm gönderdiği Türk asıllı kumandan Boğa el-Kebîr tarafından öldürüldü ve Tiflis'teki emirliğe son ve­rildi. 869"da Hâşimî hanedanı Derbend'e hâkim oldu; daha sonra Sâcoğullan şeh­ri ele geçirdi. Ancak Yûsuf b. Ebü's-Sâc'ın ölümünün (927) ardından Hâşimîler böl­geye yeniden hâkim oldular.

Kafkasya'nın müslümanların hâkimiye­tine girmesinden sonra bağımsızlıklarını kaybeden hıristiyan prenslikleri Bizans'ın da desteğiyle yer yer ayaklandılar. Halife Mütevekkil -Alellah'ın emriyle Boğa el-Kebîr bunları yenerek yeniden sükûneti sağladı. Ancak IX. yüzyılın sonlarına doğ­ru Abbâsîler'in bölgedeki hâkimiyeti zayıflamaya başladı ve çeşitli şehirlerde kü­çük mahallî devletler kuruldu; bu arada etnik yapıda da esaslı değişiklikler oldu. Güney Kafkasya Selçuklular tarafından fethedilirken kuzeydeki stepler Kıpçak Türkleri'nin eline geçti. Gürcü Kralı II. Da-vid. Kıpçaklar'ın yardımıyla Selçuklu akın­larını Önlemeye çalıştıysa da başarılı ola­madı. Selçuklular ve özellikle İldeniziiler döneminde Güney Kafkasya'nın sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarında önemli gelişmeler kaydedildi. O yıllarda Kafkas­ya'ya yerleşmiş olan Oğuz ve Kıpçak aşi­retleri bugünkü Azerbaycan Türkleri'nin atalarıdır.

Celâleddin Hârizmşah'ın bazı şehirleri­ni zaptederek yağmalamasının arkasın­dan Kafkasya Moğoilar'ın istilâsına uğra­dı (1222). Bölge daha sonra İlhanlılar'ın ve Altın Orda Hanlığı'nın hâkimiyeti altı­na girdi; XIV. yüzyılın sonlarına doğru da Altın Orda Hanı Toktamış ile Timur ara­sında mücadeleye sahne oldu. Tebriz'e kadar gelen Toktamış, Baku ve Şamahı gibi şehirlerde kendi adına para bastır­masının ardından ülkesine döndü Ertesi yıl Timur Tiflis'i işgal etti; 1395'te ise Kıpçaklar'a karşı yeni bir se­fere çıkıp Toktamış'ın kuvvetlerini bozgu­na uğrattı. Daha sonra bölgeye başka se­ferler düzenleyen Timur'un arkasından XV. yüzyılda Şirvanşahlar. Karakoyunlular ve Akkoyunlular bölgeye hâkim olmak amacıyla mücadele ettiler. XVI. yüzyılın başında Şah İsmail bütün Güney Kafkas­ya'yı Safevî topraklarına kattı ve o gün­den itibaren bölge Safevîler'le Osmanlı Devleti'nin çekişme alanı haline geidi. 1555'te Amasya Antlaşmasıyla iki ülke arasında barış ve dostluk kurularak Os­manlı Devleti'nin Batı Gürcistan gibi bazı bölgelerdeki hâkimiyeti Safevîler'ce ta­nınmış oldu. İran XVI. yüzyılın sonlarına doğru Gürcistan, Şirvan, Arrân ve Dağıs­tan üzerindeki hâkimiyetini kaybetti ve İstanbul'da imzalanan barış antlaşma­sıyla Tebriz, Karacadağ, Gence. Karabağ, Şirvan ve Gürcistan Osmanlıiar'ın eline geçti (1590).



XVI. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı­lardın Kuzey Kafkasya'daki çıkarlarını kol­lamak ve mahallî müslüman yönetimleri savunmak için bazı girişimlerde bulun­ması Rusya'yı harekete geçirdi. Çıkan çatışmalarda Osmanlı Devleti zaman zaman başarılı olduysa da Ruslar'ın Kafkasya ve Azak denizine doğru ilerlemesinin önüne geçemedi. Çar 1. Petro döneminde (1682-1725) Kafkasya'nın doğu ve merkezî kıs­mı Osmanlı toprağı olarak kalırken Kuzey Kafkasya ile Hazar denizinin batı ve gü­ney sahillerindeki bazı şehirler Rusya'ya bırakıldı. Nâdir Şah, 1736'da Rusya ile Os­manlı Devleti'nin Kafkasya'da zaptettik­leri topraklan geri aldı. Fakat Şirvan, Seki ve Dağıstan'daki isyanları bastıramadı, 1747'de öldürülmesinin ardından Kafkas­ya'da bağımsız hanlıklar oluşmaya başla­dı. 1770'ten 1796'ya kadar Doğu Osetya, Çerkezistan, Kabartay, Tarku Şamhallığı, Gazi Kumuk, Çeçenistan ve 1801 'de Do­ğu Gürcistan Rusya'nın hâkimiyetine gir­di. XVIII. yüzyılın sonlarında yönetime gelen Kaçarlar, Güney Kafkasya'da-İran egemenliğini yeniden kurmak amacıyla buraya bir sefer düzenleyerek Tiflis'i ele geçirdiler (1795). XIX. yüzyılın başında Os­manlılar ve İranlılar. Rusya'nın sıcak de­nizlere açılmak niyetinin ve Karadeniz'le Hazar denizi arasındaki bölgeyi ele geçir­me politikasının gerçekleşmesine engel olamadılar. 1804-1813, 1826-1828 Rus-İranve 1828-1829 Rus-Osmanlı savaş­ları sonucunda Dağıstan ve Güney Kafkasya'nın tamamı Rusya'nın hâkimiyetine girdi.

Rusya'nın yayıldığı bütün topraklarda uyguladığı Ruslaştırma siyaseti yerli halk­ların, özellikle müslümanlann direnişiyle karşılaştı. Kafkasya uzun süre Ruslar'a karşı yürütülen direnişlerin merkezi oldu. Özellikle Hâlidî şeyhlerinin Ön plana çıktığı bu direniş hareketlerinin en önemlisi ve bir dönüm noktası oluşturanı Cemâled-din Gazi - Kumûki'nin müridlerinden Şeyh Şâmil'in önderliğindeki harekettir. Bu hareket ancak yirmi beş yıl­da bastırılabilmiş (1859) ve arkasından esareti kabullenmeyen 470.000 kişi Os­manlı topraklarına göç etmiştir.622 1917 Ekim İhtilâ­li ile Rusya'da yaşayan bütün milletlere kendi devletlerini kurma hakkının veril­mesi üzerine Kafkasya'da Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve Dağıstan millî cumhuriyetleri kuruldu. Fakat kısa bir süre sonra Bolşevikler bu devletlerin top­raklarını istilâ ederek yerlerine 1920-1921'de Moskova'ya sadık mahallî Bolşe-vikler'in idaresinde Sovyet sosyalist cum­huriyetler kurdular. 1924'te, bunlardan Kuzey Kafkasya'nın çoğunu içine alan Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuri­yeti tasfiye edilerek topraklarında Adige (Çerkez). Kabartay (Kabarda)-Balkar, Ka-raçay-Çerkez, İnguş, Kuzey Osetya ve Çe­çen özerk bölgeleri oluşturuldu; ardından bazılarına özerk cumhuriyet statüsü verildi. 1943 -1944 yıllarında Stalin rejimi Karaçay Özerk Bölgesi'ni, Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti'ni ve Kabarda-Balkar Özerk Cumhuriyeti'ni ilga ederek Kara­çay, Çeçen, İnguş ve Balkar halklarını Gü­ney Gürcistan'da oturan müslüman Mes­net (Ahıska) Türkleri ile birlikte kitleler ha­linde Sibirya ve Orta Asya'ya sürgüne gön­derdi. 1956-1991 yılları arasında Moskova yönetimi, Kafkas halklarının kendi yurt­larına dönmelerini ve eski haklarına ka­vuşmalarını sağlayacak çeşitli kanunlar kabul ettiyse de uygulamada büyük zor­luklarla karşılaşıldı. Bu arada Çeçen-İn­guş Özerk Cumhuriyeti yeniden kuruldu (1957). 1991 'de Sovyetler Birliği'nin dağıl­ma sürecine girmesi üzerine birçok sovyet cumhuriyet gibi Gürcistan, Azerbay­can ve Ermenistan, Moskova ile müzake­relerden sonra bağımsızlıklarını ilân etti­ler. 1 Kasım 1991'de Çeçen-İnguş Cum-huriyeti'nin bağımsızlığı ilân edildi. Ancak Moskova'nın ülkeye askerî birlikler sevket-mesi üzerine İnguşlar, 30 Kasım 199Tde yaptıkları halkoylaması sonunda İnguş Cumhuriyeti adıyla Rusya Federasyonu'-na bağlı kalacaklarını açıkladılar. Çeçenler ise bağımsızlıkta ısrar ettiler ve Rus bir­likleriyle çatıştılar. Çeçenistan'ın bağım­sızlık kararını kabul etmeyen Ruslar, 26 Kasım 1994'te başşehir Grozni üzerine karadan ve havadan büyük bir saldırıya geçtiler. Bu saldırılar sırasında 60.000'e yakın kişi öldü ve 300.000 kişi komşu cumhuriyetlerle dağlık kesimlere göç et­mek zorunda kaldı. 30 Temmuz 199S'te yapılan anlaşma ile savaşa son verildiyse de Ruslar daha sonra bu kararı askıya ala­rak 21 Nisan 1996 tarihinde Çeçenler'in lideri Dudayev'i öldürdüler ve iki ay sonra da askerlerini geri çektiler. Aradan geçen sürede Çeçenler'in bağımsızlıktan tâviz vermemekte direnmeleri üzerine Rus­lar'ın işgal hareketi 1999'da tekrar başla­dı. Rusya hükümetinin 13 Mayıs 2000 ta­rihli bir kararıyla Kuzey Kafkasya toprak­ları merkezi Rostou-Don olan Kuzey Kaf­kasya Federal Okruğu'na dahil edildi. Bu uygulama, Rusya Federasyonu içindeki yönetim birimlerini merkezî yönetime da­ha sıkı bağlamak ya da federal yapıdan üniter devlete bir adım olarak değerlen­dirilmektedir.

Bibliyografya :

Belazürî, Fütüh (Fayda), s. 224, 278-279, 288-289, 290, 297, 302-303; Taberî, Târih (Ebü'1-Fazl). bk.İndeks;İbnü'l-Esîr, ei-Kâmil.bk. İndeks; Nİzâmeddin Şâmî, Zafernâme (ire. Ne­cati Lugal), İstanbul 1987, tikyer.;Gaffârî, Târîh-i Cihânârâ (nşr. Müctebâ Minovî), Tahran 1342 hş., s. 225-230; Cevdet Paşa, Kırım ue Kafkas Tarihçesi, İstanbul 1307; J. F. Baddeley, The Russian Conquest ofthe Caucasus, London 1908; Atlas Soy uza Souetskih Sotsİalisüçeskih Respublik, Moskova 1928, s. 51; Muînüddîn-i Natanzî. Müntehabü't-teuârth (nşr. |. Aubin), Tahran 1336/1957, s. 161, 340-344, 362-366, 392-395, 406; F. Kazemzadeh. TheStrugglefor Transcaucasia (1917-1921), Birmingham 1951; V. Mİnorsky, Studies İn Csucasian History, Lon­don 1953; Şerafeddin Erel, Dağıstan ue Dağıs-tanldar,İstanbul 1961;Bekir Kütükoğlu, Osman-lı-lran Siyasi Münasebetleri I: 1578-1590, İs­tanbul 1962; C. Toumanoff, Studies İn Christtan Caucasian History, Georgetown 1963;Akdes Nimet Kurat, Türkiye ue Rusya, Ankara 1970; M. Fahrettin Kırzıoğlu. Osmanlılar'ın Kafkas-Eiieri'ni Fethi: 1451-1590, Ankara 1976; Cemal Gökçe, Kafkasya ve Osmanlı imparatorluğunun Kafkasya Siyaseti, İstanbul 1979; F. Silnitskiy, Natslonalnaya politika KPSS (1917-1922 gg.), Washington 1990; M. B. Mehmetzade, Milli Azerbaycan Harekeli, Ankara 1991; Mehmet Emin Resulzâde. Kafkasya Türklerİ{baz. Yavuz Akpınarv.dğr.), İstanbul 1993; Shireen T. Hunter, The Transcaucasus in Transition: liation-Buİld-ing and Confllcl, Washington 1994; Shirin Aki-ner, Sovyet Müslümanları (ire. Tufan Buzpınar-Ahmet Mutu), İstanbul 1995, s. 93-225; Halil İnalcık. "Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei ve Don-Volga Kanalı Teşebbüsü (1569)", TTK Bel­leten, Xll/46 (1948), s. 349-402; Mustafa Budak, "Osmanlı-Rus İlişkilerinde Kafkasya", Avras­ya Etüdleri, 1/4, Ankara 1995, s. 101-128; Ne­dim İpek, "Kafkasya'dakİ Nüfus Hareketleri", TM, XX (1997), s. 273-313; C. E. Bosworth."al-Kabk",ö2(Fr), IV, 356-365. Aliyev Salih MuhammedoĞlu



III. Mimarı



Kafkasya'da çağlar boyunca sık sık gö­rülen çatışma ve istilâlar, bölgede yaşa­yan insanların varlıklarını koruyabilmeleri için savunma tipli mimari yapıları geliş­tirmelerini zorunlu kılmıştır. Bu amaç­la tesis edilen yapılar birbirine birleşik komplekslerden oluşuyor, genellikle yük­sek tepelere ve sarp vadilere inşa edili­yordu. Ayrıca Gürcistan'da Gognari, Av-ranlo, Santa ve Lodovani'de olduğu gibi labirent şeklinde yapılmış örneklere de rastlanmaktadır. Korunaklı bir şekilde tahkim edilen bu yapılar dörtgen şeklin­de planlanıyor ve içlerinde gözetleme ku­leleri de bulunuyordu. Bu tür gözetleme kuleleri, daha sonraki çağlarda da bölge­nin birçok yerinde yaygın şekilde yapıla­rak günümüze kadar ulaşmıştır. En sağ­lam biçimde zamanımıza ulaşan kuleler Orta ve Doğu Kafkaslar'da görülmekte­dir. Farklı biçimlerde inşa edilen bu kule­lerin belirgin özelliği olan çatı biçimleri dikkate alınarak sivri-basamak çatılı, be­şik çatılı, kırma-düz çatılı ve çatısız-hisar tipli olarak dört grupta toplanmaktadır. Sivri basamak çatılı kuleler. Kafkasya'da en çok örneği bulunan mimari yapılar ola­rak Çeçenya topraklarında yüksek dağ va­dileri ve sarp yamaçlarda inşa edilmiştir. Daryai Geçidi bölgesinden başlayarak do­ğuya doğru İnguş ve Çeçen toprakların­dan uzanan bir hat üzerinde yoğunlaşan bu tür kulelerin Erzi, Leilakh. Eğikal, Malkhisthİ gibi yerlerdeki örnekleri dik­kat çekicidir. Bilim dünyasında "Vaynah kuleleri" olarak tanınan bu yapılar, iyi ko­runan ve az bilinen mimari eserler olarak günümüze kadar gelmiştir. Bazı araştır­macılar, kulelerin Kafkasya'da Bronz çağından beri yapıldığını iddia ederken 1925-1932 yıllan arasında Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti'nde arkeolojik kazılar yapan Semenov ve Krupnov gibi bilim adamları Eğikal, Hamhi ve Doşhakle ya­kınlarında milâttan önce 700-500 yılları­na tekabül eden İskit uygarlığı dönemin­den kalma kule kalıntılarına dayanarak bu tür yapıların en azından İskitler'irı Kaf­kasya'da bulundukları devirlerden itiba­ren inşa edilmeye başlandığını ileri sür­müşlerdir. Kuzey Kafkasya'da 1220'li yıl­lardan sonra Moğol istilâsı ve saldırıları sırasında dağlık bölgelere çekilen Çeçen­lerin bu yıllarda kule yapımını yaygınlaş­tırarak geliştirdikleri ve bugünkü klasik görünümüne kavuşturdukları ortak bir kanaat olarak ileri sürülmektedir. Kule mimarisinin uzun gelişim yılları boyunca askerî, sivil ve dinî işlevlerle yapıldığı an­laşılmaktadır. Yükseklikleri ve birbirleri­nin görüş menzilleri içerisindeki strate­jik yerleri sebebiyle savunmaya, gözetle­meye ve haberleşmeye imkân veren bu kuleler Rus-Kafkas savaşlarında büyük hizmetler görmüş, "misket topu"nun Ruslar tarafından kullanılmaya başlandığı 1800'lü yıllardan sonra ise önemini kay­betmiştir. Kafkasya'nın hemen her böl­gesinde kuie mimarisi aynı zamanda yer­leşim amaçlı olarak da inşa edilmiştir. Çeçenya'da Yetkali'de olduğu gibi dinî amaçlarla yapılan kuleler de mevcuttur. Ortalama 20 ile 30 m. yükseklikte hafif piramidal gövdeli, beş veya altı katlı ola­rak inşa edilen Vaynah kulelerinden böl­gede 3000'e yakın kalıntı bulunmaktadır. Günümüzde bu kalıntılardan 300'e yakını sağlam veya yarı yıkık olarak ayakta kala­bilmiştir. Vaynah kulelerinin oldukça dar bir alanda çok sayıda olması sebebiyle Çe­çen-İnguş dağları dünya kule mimarisi­nin merkezi sayılmıştır. Beşik çatılı kule­lere daha çok Gürcistan'da Svanetya ve Güney Osetya'da rastlanmaktadır. Ayrı­ca Kabarday-Balkarya ve diğer bölgeler­de de bu tür kule örnekleri mevcuttur. Özellikle Svanlar'ın yaşadığı Uşguli yöre­sindeki kuleler bu grubun karakteristik örnekleri arasındadır. Bu türe giren kule örneklerinin ilginç bir özelliği de çatı ka­tında bulunan pencere sayılarındaki çe­şitliliktir. Kırma-düz çatılı kule örnekleri ve çatısız- hisar tipli kuleler, genellikle Ku­zey Kafkasya'da Balkarya'dan başlayarak Osetya. Çeçenya ve Dağıstan'dan geçerek Azerbaycan'a kadar ulaşan bir hat üzerin­de yaygın olarak bulunmaktadır.

Kafkasya'da, bilhassa dağlık bölgelerle kuzey bölgelerinde henüz tam anlamıyla özellikleri tesbitedilmemiş çok sayıda mezar anıtı yer almaktadır. Kafkasyalı halkların putperest oldukları dönemlere ait olduğu sanılan bu mezar anıtları, böl­ge halklarının semavî dinleri kabul etme­sinden itibaren artık yapılmamıştır. Kaf­kasyalılar, mezar biçimlerini ve ölü göm­me âdetlerini değiştirmelerine rağmen bu tür yapılara dokunmamışlardır. Ka-barday-Balkarya'dan başlayan bir hat üzerinde Osetya ve Çeçenya toprakların­da görülen bu tür mezar anıtlarına kısaca "güneş mezarları", anıtların bulunduğu nekropollere ise "Ölüler şehri" veya "sü­kûnet diyarı" denilmektedir. Kafkasya'-daki kulelerle yapı ve biçim benzerlikleri olan bu anıtların plan ve çatı şekilleri açı­sından başlıca alt! çeşidi vardır. Yapıldık­ları bölgedeki malzemenin türü bu çeşit­lenmede başlıca etken olmuştur. Meselâ mezarlar. Kabarday bölgesinde taş örme tekniğiyle beşik çatılı olarak inşa edilir­ken Çeçen-inguş bölgesinde o yörede bol miktarda bulunan plaka arduvaz taşlarla basamak çatılı olarak yapılmıştır. Kabar­day-Balkarya'da Çeğem ve Muhol: Oset­ya'da Saniba, Dargavs ve Koban; Çeçen -İnguş bölgesinde Vovnişki, Targim, Malk-histhi. Hamhi, Tzidsi, Eğikal ve Falhan bu tür anıtların bulunduğu önemli nekropol erdir.

Dinî mimari örnekleri Kafkasya'nın da­ha çok Gürcistan, Azerbaycan ve Dağıs­tan topraklarında yoğunlaşmıştır. Hıristi­yanlığın en erken yapılarını da bünyesin­de barındıran Gürcistan'daki kilise mi­marisi, Ermeni kilise geleneğiyle paralel­lik göstererek taş işçiliğinin kullanıldığı plastik özellikleriyle dikkat çekmektedir. Mtskheta'da ahşaptan yapılan Azize Nino Kilisesi'yle başlayan bu gelenek Zegani, Gurcaani. Bolnisi. Urbnisi, Ninotzminda, Alaverdi, Cvari vb. eserlerle sürdürülmüş­tür. XI. yüzyıldan itibaren dağlık bölgeler­de yaşayan Çeçenler arasında Hıristiyan­lığı yaymak isteyen Gürcü misyonerlerin etkisinin görüldüğü İnguş bölgesindeki Albi Erda, Targim ve Thaba Erda bu tür yapılar arasında sayılabilir.

İslâmiyet'in ilk dönemlerinden itibaren Müsiümanlık'la tanışan Dağıstan ve Çe-çenistan'ın doğusunda VII. yüzyıldan baş­layarak dinî mimari örneklerinde büyük bir artış olmuştur. 1913 yılında Dağıs­tan'da 36O'ı ulucami olmak üzere 2060 adet cami tesbit edilmişti. Bu ülkelerde camiler kadar medreseler ve tekkeler de özellikle Nakşibendî ve Kâdirî tarikatları­nın yaygınlığı sebebiyle yoğun bir şekilde yapılmıştı. Bu eserler aynı zamanda abar­tısız ölçülerde ve düz-kırma çatılı olarak inşa edilmişti. Günümüzde Kafkas ülke­lerindeki mimari örneklerin büyük bir bö­lümü, Moğol ve Çarlık Rus istilâlarıyla ge­çen İşgal asırları ve 1920-1990yılları ara­sındaki komünist rejimin baskılan sonu­cunda yok edilmiştir. Bu yıkım dönemin­den sonra 1984'te Dağıstan'da yirmi ye­di adet cami kalmıştı. Hazar kıyısındaki Derbend Cuma Camii (1368) Bakülü bir mimar tarafından ele alınan önemli bir eserdir. Kafkas ülkeleri içerisinde İslâm'ı en erken dönemde kabul etmelerine rağ­men savaş ve işgaller yüzünden Çeçenis-tan'daki mimari örneklerinden çok azı günümüze ulaşabilmiştir. Bu eserler ara­sında, Pliyevo civarında Borga -kaş Türbe­si (1405-1406) kare mekân ve taş kubbe­siyle dikkati çeker. Ayrıca XVII. yüzyıla ait Himoy Camii, XIX. yüzyıla ait Tunduk Ca­mii ve taş kabartma yazı ve figürlerine sahip yine XVII. yüzyıla ait Tsontroy Camii ve Makajov camileri ilk akla gelen örnek­lerdir.

Azerbaycan Kafkasya'dakİ ülkeler içe­risinde mimarisi en gelişmiş olan ülkedir. Özellikle Kuzey Kafkasya'ya göre istilâlara daha az mâruz kalması ve ülkenin güne­yi ile güneybatısında bulunan eski uygar­lıkların köklü mimari gelenekleri Azer­baycan'ı mimari açıdan olumlu yönde et­kilemiştir. VII. yüzyıldan itibaren bölgede hâkim olan İslâm kültürü neticesinde mi­maride büyük bir gelişme olmuştur. Kum­lan- Hudaferin arasında Araş çayı üzerin­de 636 yılında yapılan Hudaferin Köprü­sü bölgedeki İslâmî döneme ait en eski eser olup on bir gözlüdür. İlhanlılar dev­rinde bu köprünün yanına on beş gözlü ikinci bir köprü ilâve edilmiştir (XIII- yüz­yıl).

Bakü'de yer alan Mescid-i Muhammedî ve taş minaresi (Sınık Kule, 1078-1079) bu şehirdeki Selçuklu eserleri olarak günü­müze kadar gelmiştir. Daha sonraki dö­nemlerde de şehirde pek çok eser yapıl­mıştır. Bakü'deki camiler içinde XIV-XV. yüzyıllara tarihlendirilen Mescid-i Cum'a ile XIV. yüzyılın başına tarihlenen Molla Ahmed Camii dışında kalede bulunan Lezgi Camii (1169), Hıdır Camii (1301). Gîlek Camii (1309), Mirza Ahmed Camii (1345), Cin Camii (XIV. yüzyıl), Şeyh İbra­him Camii (1415), Mektep Camii (1646), Gazi Aybat Camii (1791) ve Beyliyar Camii (XIX. yüzyıl) önemli yapılardır. Ayrıca Kız

Kulesi (XII. yüzyıl), Bakü-Şemaha arasın­da hankah (1256), Apşeron Mardakyan'-da kale (1232), Apşeron Nardaran'da kale (i 301), Apşeron Şihova Camii (XIII. yüzyıl), Apşeron Mardakyan'da Tûbeşah Mescidi (1482) bu bölgedeki diğer yapı­lardır. XV ve XVI. yüzyıllarda inşa edilen Şirvanşahlar Sarayı Külliyesinde Keyku-bad Camii 623 Seyyid Yahya Baküyî Kümbeti, Saray Camii (1441) ve Sultan III. Murad Kapısı da (1587) önemli birimlerdir. Evliya Çelebi"-nin deniz kenarında büyük ribâtı, 1000 kadar evi, bağı, bahçesi, camileri, üç ha­mamı, han, çarşı, pazarı ile mâmur bir şehir olarak nitelendirdiği Bakü'de, adını belirttiği kaledeki Haydar Şah Camii ile şehirdeki Mirza Han Hamamı hakkında bilgi yoktur.

Nahcıvan bölgesinde Selçuklu Atabeg-leri döneminden günümüze ulaşan Yûsuf b. Küseyr Kümbeti (1162), Mümine Hatun Kümbeti (1186) ve Cuga köyündeki Gü­listan Kümbeti (Xll-X!ll. yüzyıl) en eski önemli yapılardır. Bölgede daha sonra inşa edilen Nahcıvan Ulucamii (1368) ve Cuma Camii de (1368) dikkat çeken eser­lerdir. Evliya Çelebi'nin yetmiş adet cami­si, kırk mescidi, yirmi mihman sarayı, ye­di hamamı, 1000 kadar dükkânı olduğu­nu yazdığı Nahcıvan'da isimlerini belirt­tiği Cenâbî Ahmed Paşa, Ferhad Paşa, Güzelce Ali Paşa, Cağaloğlu, Hadım Cafer Paşa camileriyle Cenâbî ve Lâl Paşa hamarnları Osmanlı devri eserleri olup hak­larında bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca Nahcıvan'ın kuzeybatısında yer alan Karabağlar Kümbeti yivli gövdesi ve çift minareli girişiyle dikkat çeker.

Karabağ bölgesinde Berde'de Berde Kümbeti (1 322), Aksadan Baba Türbesi (XIV. yüzyıl başlan), İmamzâde Mescidi (1868); Şuşa'da kale (1 748), Gövher Ağa Mescidi (XIX. Yüzyıl) Aşağı Gövher Ağa Mescidi (XIX. yüzyıl), Şuşa Kervansarayı ve Şuşa evleri (XVIII ve XIX. yüzyıllar); Ba-bi'de Şıh Babili Türbesi (670/1271-72); Ah-medallar'da türbe (XIII. yüzyıl), Mehmed-beyli'de türbe (1305); Huçin'de Dörbentli Türbe (Xlll-Xiv. yüzyıl); Ağdam'daPenah Han Sarayı (XIII. yüzyıl); Kargapazar'da kervansaray (1681) ve Helifli'de Kız Kale­si (XVII. yüzyıl} önemli eserler olarak bilin­mektedir.

Kafkasya'nın sivil mimari örnekleri üi-kenin yöresel yaşantı tarzı, bölgede bulu­nan malzeme ve coğrafî farklılıklara uy­gun bir şekilde çeşitlilik arzeder. Batı kı­yılarında görülen genellikle tek veya iki katlı ahşap ve kagir evler, doğuda yerini taş veya tuğladan yapılmış yüksek ve ku-levari evlere bırakır. Karaçay bölgesinde "başı cabıigan arbaz". Dağıstan'da "sak-lia" adı verilen korunaklı taş yapılar, Gür­cistan'da "darbazi evleri" biçimsel olarak ve kullanılan malzeme açısından birbirin­den tamamen ayrı yapılardır. Bu yapılar­dan Gürcü darbazi evleri piramide benze­yen, yontulmuş kütükten dirseklerle des­teklenen ve "ışık" kubbeleriyle dikkat çek­mektedir.

Bunlardan başka Kafkasya'da mimari açıdan özgün biçim ve tekniklere sahip, farklı çağlara ait çeşitli yapılar ülkenin hemen tamamına yayılmış durumdadır. Gürcistan'da Ucarma kale şehri ve David Garece, Vardziavb. kaya oyma manastır­ları, Narı Kale, Azerbaycan'da Çirah Kale, Bakirdeki Zerdüştîliğin önemli kalıntıla­rından olan Âteş-i Baguan kompleksi ve bu yapıdan günümüze ulaşan Kız Kalesi. Dağıstan'da Derbent Kale'yi bu yapılar arasında saymak mümkündür.

Bibliyografya :

İ. TisitsişviIİ, Kartuli Arhitekturis İstorü, Tiflis 1955; V, V. Beridze. Samtshls Hurotmodzğure-ba, Tiflis 1955; a.mlf. v.dğr., Arhitektura Res-pııblik Zakavkaz, Moskova 1951; G. N. Çubi-naşvili. Arhitektura Kakhetü,Tiflis 1956; İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul 1958; M. K. Garakanidze, Gruzİnskoe Dereuyannoe Zodçezt-uo, Tiflis 1959; L Sumbadze, Gruzinskie Darba­zi, Tiflis 1960; A. M. Apakidze, Goroda i Gorod-skayaZtıizn'ü Dreunei Gruzii, Tiflis 1963; S. B. Aşurbeyü. Oçerkİ Istorii Sredneuekouogo Baku, Baku 1964; M. M. Hüseynov v.dğr., Eneolitİcesk'te Nahodkİ i Petserah Azıh i Taglar, Baku 1968; A. İ. Dcavahişvili, Strottelnoe Delo i Arhitektu­ra Poseleniy YujnogO Kavkaza, Tiflis 1973; A. Goldşteyn, Başni i Gorah,Moskova 1977; Ok­tay Aslanapa, Kırım ue Kuzey Azerbaycan'da Türk Eserleri, İstanbul 1979, s. 33-108; a.mlf., Türk Cumhuriyetleri Mimarlık Abideleri, An­kara 1996, s. 83-169; R. M. Munchaev, Eneolit Kaukaza, Moskova 1982; D. A, Ahundov, Ar­hitektura Dreonego i Ranne-srdneoekooogo Azerbaydcana, Baku 1986; V. V. Agibalova. ha Assu Çerez Armhİ, Grozniy 1988; M, B. Mu-juhoev, Sredneuekoooie Kuttouİe Pamyatni-kt Tsentrelnoğo Kaokaza, Grozniy 1989; L V. Usmanov - H. N. Mazhiev. "The Analysis of Earthquake Resistancc and Some Questions Concerning Construcüon Strengthening of Tower Architccture of the Vainakhs", Pro-ceeding oflhe Ninth European Conference on Earthquake Englneering, Moscow 1990, IX, 91-98; A. Aydamirov, Hronologiüa İstorü Çeçeno-İnguşetü, Grozniy 1991; B. A. Kirikov, Earth-quake Resistance ofStructures: From Antiq-uity lo Our Times, Moskova 1992; Ufuk kavkul. Kafkasya Dağlılarında Hayat ve Kültür, is­tanbul 1993; M. A. Aziyev v.dğr., Kamenneya Letopis Stranı Vaynahou, Moskova 1994; K. M. Memedzâde-A. A. Hesenova. "Cjarabagın Me'-marlıq Abideleri", Türk Cumhuriyetleri Mimar-tık Abideleri (haz. O. Aslanapa|, Ankara 1996, s. 171-192; D. M. Lang. Gürcüler, İstanbul 1997; Erol Yıldır. Kuzey Kafkasya'da Vay nah Kule Mimarisi, İstanbul 1997; a.mlf., "Kafkasya'nın Gizleri Çözülüyor: Çeçen Kuleleri Bir Toplumu Nasıl Korudu?", Kafkasya Gerçeği, sy. 7, Sam­sun 1992, s. 46; a.mlf.. "Çeçen Savunmasının Mimariye Yansıması", Yeni Yüzyıl, sy. 16, İstan­bul 11 Mart 1995; a.mlf.. "Kuzey Kafkasya'da Çeçen Kuleleri", SÜ Çevre Araştırma Dergisi, sy. 3, Konya 1995, s. 16-17; a.mlf., "Vaynah Kule Mimarisi", Çueneburi, sy. 29, İstanbul 1998, s. 35-36; P. Dolukhanov, Eski Ortadoğu'­da Çeore ue Etnik Yapı, istanbul 1998; Jale Kuş-han, "Ölüm Evleri", ipekyolu, sy. 22, İstanbul 1995, s. 12-21;G. Y. Movçan. "Dağıstan-Avar Mimarisi", Kafkasya Yazıları, sy. 5, İstanbul 1998, s. 75-81; M. İslamoğlu, "Unutulan Laz Evleri", a.e.,s. 105-113 Ekol Yıldır




Yüklə 1,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   40




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin