Kısaltmalar



Yüklə 280,8 Kb.
səhifə4/10
tarix07.04.2018
ölçüsü280,8 Kb.
#46992
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

II. HADİSLERDE SİHİR

SİHİRLE İLGİLİ RİVAYETLER

1. Hz. Peygamber Döneminde Sihir


Kur'an-ı Kerim'in inmeye başladığı dönemde bazı Yahudi ve Hıristiyanlarla bazı Mekke müşrikleri sihirle meşgul olmaktaydı. İnsanları hasta yapmak, istedikleri yönlere sevk etmek ve onlara zarar vermek amacıyla sihir yapan kadın ve erkekler vardı. Bunlar okuyup üfleyerek iplere ve kirişlere düğümler atarak büyü yaparlardı. Yine bu toplumda nazara inanılır ve nazara karşı çeşitli tılsımlar kullanılırdı. Kâhinlik son derece yaygındı.76 Resûlüllah (s.a.v.) peygamber olarak gönderilince şeytanlar ve cinlerin hareketleri de sınırlandırıldı. Artık gökyüzüne çıkıp hırsızlık yoluyla daha önceden elde ettikleri, insanların kader ve geleceğine ait meleklerin konuşmalarından kaptıkları bazı bilgileri çalamaz hale geldiler.77 Çünkü gökyüzüne çıkmaktan men edilmişlerdi. Buna rağmen çıkmaya çalışanlar taşlanıp yakılıyordu.78

Hz. Peygamber Medine’ye hicret edince burada bulunan Yahudilere tebliğde bulundu. Onlara Tevrat ve hükümlerinden bahsedince bu onların hoşuna gitmedi ve Onunla mücadeleye başladılar. Ancak ne yapsalar Cebrail (a.s.) kendisine haber verdiğinden Cebrail’e de düşman kesildiler.79 Tevrat’ı da arkalarına itip sihir ve iftira yoluna başvurdular. Oysa Tevrat sihri yasaklanmış ve kesin hükümlerle "Sihirbaz kadın ve erkeklerin öldürülmesini" emretmiştir.80

Yahudiler sihir ve iftirada o kadar ileri gitmişlerdi ki muhacirler, Yahudilerin sihri sonucu bazı muhacir kadınların kısır hale getirildiğine dahi inanır olmuşlardı.81

Çeşitli soru ve hadiselerle Hz. Peygamberi yanıltmak ve küçük düşürmeye çalışmışlar ama tam tersine O'nun sevilip, sayılıp, inanılıp güçlenmesi karşısında oldukça rahatsız olmuşlardır. Bunu önlemek için de peygamberimizi yok etmek maksadıyla Lebid bin A'sam adlı Yahudi bir büyücüye büyü yaptırdılar.82 Hatta kaynaklarımızda Cebrail'in gelerek peygamberimize işin aslını haber verdiği ve tedavisi için Felâk ve Nas surelerini okumasını tavsiye ettiği de geçmektedir.


2. Hz. Peygambere Sihir Yapıldığına Dair Rivayetler


a) Âişe (r.anh.) şöyle demiştir. "Beni zürayk kabilesinden Lebid Bin El-A'sam denilen bir adam Resûlüllah'a (s.a.v.) sihir yaptı. Öyle ki Peygamber bazı şeyleri yapmadığı halde yapmış olduğu hayaline kapılırdı. Âişe demiştir ki: Nihayet bir gün veya bir gece Resûlüllah yanımda tekrar tekrar dua etti. Sonra şöyle buyurdu: "Ya Âişe bilir misin? Allah benim duamı kabul etti. Şöyle ki: Bana iki adam geldi, bunlardan biri başucumda, diğeri de ayakucumda oturdu. Onlardan biri arkadaşına: Bu zatın rahatsızlığı nedir? Nedir diye sordu. O da sihirlenmiştir diye cevap verdi. Soran zat: Kim ona sihir yaptı? Diye sordu. O’da: Lebid bin El-A'sam diye cevap verdi. Soran zat bu defa: Hangi şeyden sihir yaptı? diye sordu. O'da: Bir tarak, saç ve sakal tarantısı ve erkek hurmanın tomurcuğundan yaptı diye cevap verdi. Soran zat: O sihir malzemesi nerededir? diye sordu. O'da: Zervan kuyusundadır, dedi. Bunun üzerine peygamber sahabilerden birkaç kişi ile beraber o kuyuya gitti. Oradan geldikten sonra: "Ya Âişe! O kuyunun suyu tıpkı kına karıştırılmış su gibi ve kuyunun çevresindeki hurma ağaçları tıpkı şeytanların başları gibidir." Buyurdu. Âişe demiştir ki: Ben, Ya Resûlellah! O sihir malzemesini çıkardın mı? dedim. Resûlüllah: "Hayır, Allah bana afiyet verdi. Ben ondan insanlara şer gelmesine sebep olmaktan korktum, kuyunun kapatılmasını emrettim, kuyu kapatıldı" dedi.83

b) Zeyd bin Erkam (r.a.) anlatıyor: Yahudilerden bir adam Resûlüllah'a sihir yaptı, bunun üzerine Resûlüllah bir kaç gün rahatsız oldu. Nihayet Cebrail gelerek Resûlüllah'a: "Yahudilerden bir adam sana sihir yaptı, bir ipe düğümler atarak filan kuyuya attı" dedi. Resûlüllah hemen büyüyü getirmesi için Hz. Ali'yi gönderdi. Sihir yapılan şeyi çıkarıp getirdiler ve onu çözdüler. Bunun üzerine Resûlüllah sanki bağları çözülmüş gibi rahatladı. Bunu o yahudiye ne söyledi, ne de onunla ölünceye kadar yüz yüze geldi.84

Hz. Peygambere sihir yapılması ile ilgili temel rivayetler bunlar olmakla birlikte bir takım başka rivayetler de mevcuttur. İslam âlimleri arasında bütün bu rivayetler üzerinde ve Hz. Peygambere sihir yapılıp yapılmadığı hususunda tartışmalar olmuştur. Rivayetlerden, Rasûlüllah'a sihir yapılma hadisesinin, Hudeybiye dönüşü Hicretin 7. Yılında Medine'de olduğu anlaşılmaktadır.85 Ancak Resûlüllahın sihre maruz kalma süreleri kırk gece, altı ay, bir yıl gibi muhteliftir. Bunlardan tercih edileni 6 ay olduğudur.86

Bu konudaki rivayetlerin bir kısmında sihir yapan kimsenin Lebid bin El-A'sam olduğu geçerken bir kısmında geçmemektedir. Ancak tamamı göz önüne alındığında Hz. Peygamber'e bir sihrin tesir ettiği anlaşılmaktadır. Bu rivayetlerde "büyülenmesi dolayısıyla Hz. Peygamber'e bir şeyi yapmadığı halde yaptığı hayali gelirdi" ifadesi geçmekte bu hayalinde bazı rivayetlerde hanımlarıyla cinsel ilişkide bulunmasıyla ilgili olduğu geçmektedir.87

Burada sihrin mahiyeti her ne olursa olsun, gerçekliğini ve onunla meşgul olanların bulunabileceğini inkâr etmek, onun küfür ve fitne olduğunu inkâr etmek gibi, hem Kur'an'ın açık ifadelerini inkâr hem de tarihi gerçeklere karşı cehalet olur.

Hz. Peygamber'e sihir yapılması ve sihirden etkilenmesi meselesindeki sahihayn ve başka kaynaklarda geçen bu rivayetlerin ahad haberler olduğu da görülmektedir. Bu rivayetlerin Hz. Âişe’den geleni yalnızca Urve bin Ez-Zübeyr, ondan sadece Hişam bin Urve tarafından rivayet edilmiştir. Daha sonra ravi sayısı artmaktadır.

Zeyd bin Erkam'dan yapılan rivayetlerde, büyüyü kuyudan çıkarmak için Hz. Ali'nin gönderilmesinden söz edilirken, Hz. Âişe’den gelen rivayetlerde Hz. Peygamber'in yanına bazı kimseleri alıp sihrin bulunduğu kuyuya gittiğinden, bazısında sihrin kuyudan çıkarıldığından, bazısında ise çıkarılmadığından bahsedilir. Bu durum bu rivayetlerde zabt yönünden bazı kusurların olabileceğini akla getirmektedir.

Mutezile, konu ile ilgili rivayetleri Hz. Peygamber'in ismetine aykırı bularak reddetmiştir. "Allah seni insanlardan korur" âyeti ve inkârcıların peygambere "büyülenmiş" demelerini haklı çıkarma durumunu ileri sürerler.88

Cessas, sihrin bir aldatmaca ve göz boyamadan ibaret olduğunu, gerçek bir tesir icra etmesinin mümkün olmadığını iddia ederek, Hz. Peygamber’e sihir yapıldığı ve tesir ettiğine dair gelen haberleri reddetmektedir.89

Sihrin sabit ve bu konudaki rivayetlerin sahih olduğunu ileri süren bazı âlimler ise, aksi görüşte olanları bid'atcilikle suçlamışlardır. Bunlardan İmam Maziri, bu rivayetleri nübüvvet makamına halel getirir diye reddedenlerin mülahazalarını batıl addederek şöyle der: "Resûlüllah'ın Cenab-ı Hak'tan naklettiği meselelerdeki sıdkı hususunda delil ikame edilmiştir. Pek çok mucize onun tasdik edildiğine kesin delillerdir. Aksine delili tecviz etmek batıldır. Ancak, asıl gönderiliş gayesinin dışında kalan ve Peygamberliği de ilgilendirmeyen bir kısım dünyevi umura bir insan olarak Hz. Peygamber dahi maruzdur, hastalıklar gibi" Kadı Iyaz ise: "Hz. Âişe’nin rivayetlerinde sihir Hz. Peygamber'in aklına, kalbine, itikadına değil, sadece mübarek bedenine ve dış uzuvlarına tesir etmiştir. Hayale düştüğü şeyler, hanımlarına yaklaşacağını zannedip bunu yapamaması konusundadır.

Elmalılı ise; "Resûlüllah'a sihir yapıldı da yapılan sihir iptal edildi" demekle, ona "büyülenmiştir" demek farklıdır. Büyülenmiştir demek, sihre mağlup olmuştur demek olur. Bu rivayetler mağlup olduğunu değil, bilakis mucize olarak galebesini haber veriyor ve Kur'an'ın hükmünü teyid ediyor" diyerek insanlık icabı başına gelmiş olan hastalık ve olaylardan misaller verir. 90

Süleyman Ateş, bazı İslam âlimlerinin, Hz. Peygamber'e yapılan sihrin onun aklına, kalbine, itikadına değil de bedenine, dış uzuvlarına tesir ettiğine dair iddialarını reddederek şöyle demektedir: "Elbette bu cevap tutarlı değildir. Çünkü Buhari'de bulunduğundan sağlam kabul edilen rivayette dahi peygamber, kadınlara varmadığı halde vardığını, yapmadığı halde yaptığını sanıyordu ve bu altı ay böyle sürdü" deniliyor. Bu, altı ay peygamberin hayal gördüğü anlamına gelir. Bu beden hastalığı değil, hâşâ onun akıl gücünün zayıflaması, işlevini yapamaması demektir. Bu esnada gelen vahiyleri zaptedememesi, başka şeylerle karıştırması gayet mümkündür.91

Seyit Kutup Kasimî ve Muhammed Abduh gibi alimler de bu konudaki rivayetlerin ahad haberler olup, böyle itikadi konularda delil olamayacağı ve Hz. Peygamberin peygamberliğine halel getireceği gibi sebeplerle Resûllüllah'a sihir yapılması olayını reddetmektedir.92

Bütün bunları göz önüne alarak şöyle bir değerlendirme yapmak mümkündür.

Bu konudaki rivayetler haberi vahid ve dolayısıyla zann-ı galip ifade etmektedir. Bunu ise Ahmed bin Hanbel hariç diğer mezhepler itikadi konularda kullanmaz, ancak tüm mezhepler ameli konularda kullanırlar Hz. Peygamber'e sihir yapılma meselesi itikadi bir konu olarak ele alırsak bu hadisleri burada kullanamayız. Konunun ameli bir boyutu ise hiç yoktur. Elmalılı'nın ifadesiyle; "Haberi ahadın sıhhati itikadın caiz oluşunu ifade etse bile vücubunu ifade etmez".93

Rivayetlerin metinlerindeki çelişkili ve peygamberlik makamına yakışmayacak ifadeleri, Hz. Âişe validemizin kocasının olumsuz yönlerini açığa vurması gibi hoş olmayan bir tavırda bulunmayacağı, sihrin yapıldığını kabul ettiğimiz takdirle İslam düşmanlarını haklı çıkarma durumuyla karşı karşıya kalacağımız ve birçok istifhamları akla getirebileceği gerekçesiyle, Hz. Peygamber'e sihir yapılmadığı konusundaki İslam âlimlerinin görüşlerinin daha tutarlı ve haklı olduğu kanaatine varıyoruz.



3. Sihri Yasaklama ve Sihirbazların Cezasıyla İlgili Rivayetler:

a) Ebû Hureyre (r.a.)'dan, Resûlüllah (s.a.v.): "Helak edici yedi şeyden sakınınız" buyurdu. "Ya Resûlellah: onlar nedir? Denildi; Allah'a şirk koşmak, sihir yapmak, bir hak karşılığı olmak müstesna Allah'ın haram kıldığı cana kıymak, yetim malı emek, faiz kazancı yemek, düşmanla savaştan kaçmak, zinadan masum Müslüman kadınlara zina isnat etmek" buyurdu.94

b) Ebu Hureyre Resûlüllah'tan şöyle rivayet etmiştir: "Helak edici şeylerden olan Allah'a şirk ve sihirden sakınınız."95

c) Ebu Hureyre rivayet ediyor: “Resûlüllah buyurdular ki: "Kim bir düğüm vurur, sonrada onu üflerse sihir yapmış olur, kim sihir yaparsa şirke düşer. Kim bir şey asarsa, o astığı şeye havale edilir.96

d) Cündüb (r.a)' den rivayet edilmiştir; dedi ki: Resûlüllah şöyle buyurdu: "Sihirbazın cezası bir kılıç darbesidir."97

Bunlardan başka Buhari, Müslim, Nesai, Amed ve İbn Mace'de geçen birçok rivayet vardır.98

Bu konuda ki hadislerin sihir karşısında ki tavrı açık ve net olduğundan bunlar üzerinde tartışma söz konusu değildir. Zira bu hadisler İslam’ın ruhuna uygun düşmektedirler. Ancak bu hadislere dayanarak İslam âlimlerinin sihir ve sihirbazın cezaları hakkındaki belirtmiş oldukları görüş ve hükümlerinin farklı olduğunu görmekteyiz. Bunları "Sihir ve sihirbazın hükümleri" konusunda ele alacağız.

4. Sihirden Korunmayla İlgili Rivayetler


Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a)'dan rivayet edilmiştir. Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim aç ve hurması cinsinden yedi tane hurma ile sabah kahvaltısı yaparsa, o gün ona hiçbir zehir ve sihir zarar vermez."99

Bu konuyla ilgili açıklama da "ihre karşı önlemler" bölümünde yapılacaktır.



Yüklə 280,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin