Özür Dilenilecek Hareketten Sakınmanın Gerekliliği
26- “Özür dilenecek hareketten sakın! Çünkü mümin ne suç işler, ne de özür diler; ama münafık her gün suç işler ve özür diler.” [126]
Alimlerin Kınanılması
27- “Sonra siz ey ilimle meşhur olup hayırla anılan, nasihatle tanınıp Allah’ın vesilesiyle halkın gönüllerinde heybetli görünen alimler topluluğu! (Bilin ki,) şerefli insanlar sizden çekinir, zayıflar size saygı gösterir, kendi düzeyinizde olan ve iyilikte bulunmadığınız kimseler sizi kendilerine tercih ederler. (İnsanların) ihtiyaçları karşılanmadığı zaman sizin arabuluculuğunuzla karşılanır. Yolda giderken padişahların heybeti ve büyüklerin de izzetiyle yürürsünüz. Acaba bunların hepsi sizden beklenilen İlahi vazifenizi yapmanız (hakkı hakim kılmanız) için değil midir? Ama siz vazifenizin çoğunu yapmıyorsunuz, kusur ediyorsunuz. İmamların hakkını küçümsüyor, zayıfların hakkını çiğniyorsunuz. Fakat kendiniz için sandığınız hakka gelince; onu (hemen) talep ediyorsunuz. Siz Allah yolunda ne bir mal harcadınız, ne yarattığı nefsi O’nun için herhangi bir tehlikeye attınız ve ne de O’nun rızası için bir topluluğa düşman oldunuz. (Bununla birlikte) Allah’ın cennetine girmeyi, Peygamberleriyle komşu olmayı ve azabından da kurtulmayı arzu ediyorsunuz!” [127]
Konuşmadan Önce Selam Vermenin Gerekliliği
28- “Bir adam İmam (a.s)’a selam vermeden; “Nasılsınız? Allah afiyet versin” dediğinde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Evvel selam, sonra kelam. Allah da sana afiyet versin.” Daha sonra buyurdular ki: “Selam vermedikçe hiçbir kimseye konuşma müsaadesi vermeyin.” [128]
Kabul Etmenin, Cahilliğin ve Alimin Nişaneleri
29- “Kabul etmenin nişanelerinden biri, akıllılarla birlikte oturmaktır. Küfür (veya fikir) ehlinden gayrisiyle tartışmak, cahillik alametlerindendir. Alimin nişanelerinden biri de kendi sözünü eleştirmesi ve muhtelif görüşlerin hakikatinden haberdar olmasıdır.” [129]
Müminin Sıfatından Bazıları
30- “Mümin, Allah’ı kendisine sığınak, sözünü ise ayna edinir; bazen müminlerin, bazen de gaddarların sıfatına bakar; onların sıfatlarından incelikler elde eder, kendisini iyice tanır, üstün zekasıyla yakin makamına ulaşır ve nefsini temizlemekte de güçlü olur.” [130]
İyiliklerde Yarışmak
31- “İyiliklerde yarışın ve manevi ganimetleri elde etmeye koşun.” [131]
Cömertlik ve Cimriliğin Özellikleri
32- “Cömert davranan, yücelir; cimrilik yapan ise alçalır.” [132]
Dünya ve Ahiret Hayırları
33- Bir kimse İmam Hüseyin (a.s)’dan dünya ve ahiret hayrını kendisi için yazmasını istediğinde İmam (a.s) şöyle yazdılar:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Kim halkın öfkesini kazanarak Allah’ın rızasını elde ederse, Allah, insanların ellerinde olan işlerde ona kifayet eder; kim Allah’ın gazabını kazanarak halkın rızasını elde ederse, Allah, onu insanlara bırakır. Vesselam.” [133]
Bir Kimsenin Gam ve Üzüntüsünü Gidermenin Neticesi
34- “Kim, bir müminin gam ve üzüntüsünü giderirse, Allah-u Teala onun dünya ve ahiret üzüntülerini giderir.” [134]
Halkın Haysiyetiyle Oynayan Kimseden Uzak Durmanın Gerekliliği
35- “Halkın haysiyetine el uzatan (onların haysiyetiyle oynayan) birisini duyduğunda, onun seni tanımamasına çalış.” [135]
Zenginliğin İzahı
36- “Zenginlik nedir? diye sorduklarında: “Arzuların az olması ve yeterli bir rızka razı olmaktır” buyurdular.[136]
İhtiyacın, Üç Kimsenin Dışında Kimseye Söylenilmemesi
37- Ensardan birisi, İmam (a.s)’a ihtiyacını karşılaması için ricada bulunmak istediğinde, İmam (a.s) şöyle buyurdu:
“Ey Ensari kardeş, yüzünün suyunu dökme, istediğini bir kağıda yaz, ben Allah’ın izniyle seni sevindirecek bir şey yaparım...” (Sonra şöyle buyurdu:) “Şu üç kimsenin dışında hiç kimseye ağız açma: Dindar, yiğit ve soylu. Çünkü dindar, kendi dinini koruması için senin ihtiyacını karşılar; yiğit de, (seni ümitsiz etmeyi) kendi yiğitliğine sığdırmaz, utanır; soylu ise, ihtiyacın için yüzünün suyunu dökmeye mecbur kaldığını bildiğinden haysiyetini korumak için seni eli boş geri çevirmez.”[137]
Mükafat ve Ceza Görecek Bir Kimse Gibi Davranmak
38- “İyilik karşısında mükafat, suç karşısında ise ceza göreceğini (kesinlikle) bilen bir kimse gibi amel et.” [138]
Selamın Sevabı
39- “Selamın yetmiş sevabı vardır, altmış dokuzu selam verene, biri ise selamın cevabını alan kimseyedir.”[139]
Müslüman Kardeşin Arkasında Sevilen Şeyi Söylemenin Gerekliliği
40- “Bir Müslüman kardeşin senden ayrıldığında, arkandan söylemesini sevmediğin şeyi sen de onun arkasından söyleme.”[140]
ŞİİRLER
İLAHİ NUR
Vardır sevgin, yatır cana
Sen Peygamber nurundansın
Canlar kurban olsun sana
Sen Zehra’nın nurundansın
Ezanı söyleten sensin
İslam’ı dirilten sensin
Kur’ân’ı okutan sensin
Sen Peygamber nurundansın
Allah hizbini dirilttin
Şeytan hizbini çürüttün
Irkçılığı mahkum ettin
Sen Zehra’nın nurundansın
O günde ki, İmam oldun
Gerçeği halka duyurdun
Hakkı batıldan ayırdın
Sen Ali’nin nurundasın
Dünyayı başından attın
Canını Allah’a sattın
Kerbela’da susuz yattın
Sen Peygamber nurundansın
Ekber’ini şehit verdin
Zeyneb’ini esir verdin
Peygamberler yolun gittin
Sen Zehra’nın nurundansın
Kanınla sen ırmak yaptın
Zalimlerin kökün kazdın
Nebiyle Miraca çıktın
Sen Peygamber nurundansın
Durmadan ağlıyor gözler
Sona ermez bu matemler
Aşkınla inler yürekler
Sen Zehra’nın nurundansın
Gökte melekler ağladı
Şialar kara bağladı
Yezitler kalbin okladı
Sen Peygamber nurundansın
Bu ok Sakife’den çıktı
Vahiy inen kapıyı yaktı
Kerbela’da seni yıktı
Sen Peygamber nurundansın
Bu arada olan oldu
Cemel savaşı vuku buldu
Başın mızrağa vuruldu
Sen Zehra’nın nurundansın
Ali’nin eli bağlandı
Zehra’nın kapısı yandı
Esğer boğazdan oklandı
Sen Zehra’nın nurundansın
O gün Yezit başa geçti
O gün Hasan zehir içti
O gün Zeynep esir düştü
Sen Zehra’nın nurundansın
Hatırlarsın o günleri
Sakife’de geçenleri
Kerbela’da ölenleri
Sen Peygamber nurundansın
Zalimlere karşı durdun
Dini tahriften korudun
Din yolunda şehit oldun
Sen Zehra’nın nurundansın
Canım kurban Kerbela’na
Meydanda yalnız kalana
Kolları kalem olana
Sen Peygamber nurundansın
Makam peşinde olanlar
Dini dünyaya satanlar
Seninle bir olamazlar
Sen Peygamber nurundansın
Müminler seni savunur
İsa canın feda kılır
İslam sende mana bulur
Sen Peygamber nurundansın[141]
FÂTIMA GÜL GONCALARI
Gelin ey ehl-i velâ cûş edelim çağlayalım
Kerbelâ fâciasın yâd ederek ağlayalım
Giyelim kisve-yi mâtem karalar bağlayalım
Matem-i Âl-i Abâ ile ciğer dağlayalım
Soldu ey vâh bugün Fâtıma gül goncaları
Öldürüldü Ali’nin gönlünün eğlenceleri
Bilmek ister misin ey ehl-i velâ n’oldu bugün
Gül-ü bağı Nebevî, ne yazık soldu bugün
O Hüseyinî alıcı, işte şehit oldu bugün
Matem-i Âl-i Abâ ile cihan soldu bugün
Soldu ey vâh bugün Fâtıma gül goncaları
Öldürüldü Ali’nin gönlünün eğlenceleri
Hastalanmış yatıyordu ol Ali-yyi Esğer
İnliyordu bir içim su diyerek o server
Sararıp solmuş idi hayf ki o mâh-i enver
Bir içim suyu diriğ etti o zâlim ebter
Soldu ey vâh bugün Fâtıma gül goncaları
Öldürüldü Ali’nin gönlünün eğlenceleri
Sarılıp boynuna Zeyneb dedi ey Zeyn’el- Âbâ
Edeyim göz yaşım ile seni yavrum işbâ
Ağlıyor şimdi bize ruh-i cenâb-ı Zehrâ
Göğsüme koy başını ağlama ey mehlika
Soldu ey vâh bugün Fâtıma gül goncaları
Öldürüldü Ali’nin gönlünün eğlenceleri
Safder-i Kerbubelâ işte bugün oldu şehit
Gudve-yi ehl-i safâ işte bugün oldu şehit
Ziynet-i arz u semâ işte bugün oldu şehit
Muhibb-i Âl-i Abâ işte bugün oldu şehit
Soldu ey vâh bugün Fâtıma gül goncaları
Öldürüldü Ali’nin gönlünün eğlenceleri
İçti çün cam-ı şehâdet O Hüseyin-i yektâ
Yere düştükte başı titredi Arş-ı A’lâ
Göklere çıktı aman velvele-yi vâ veylâ
Sen de eflâke çıkar nâleni “Hazmi” şeydâ
Soldu ey vâh bugün Fâtıma gül goncaları
Öldürüldü Ali’nin gönlünün eğlenceleri[142]
AŞKIN MÂCERÂSI
Hicrî altmışıncı yıl, unutulmuştu İslâm
Her taraf zulüm dolu, her tarafta katliâm
Göz yaşları sel gibi, her yer mazlumun âhı
İnsânî erdemlerin öldürülmüştü ruhu
Çıkarlar olmuştu din, cihâd mal-mülk tezgâhı
Hortlamıştı çöllerin, yağmacılık ilâhı
Susturulmuştu diller, altın veya kılıçla
Kürsülerde sefiller, oynaşırken inançla
Unutmuştu insanlar, hâyatın gayesini
Hak’tan başka her şeye, “Lâ” demek pâyesini
İlâhî niyâbetin, özgürlük mirâcını
Değişerek giymişti, küfrün zillet tâcını
Kararmıştı ufuklar, ümitler tükenmişti
Ali bir çok cephede, vuruşarak gitmişti
Sürgünde “Ebûzerler”, mu’minler yitirilmiş
Medineli sevgili, zehirle kâtledilmiş
Ölüm kol geziyordu, aman yoktu kimseye
Kalmamıştı cesâret, hak sözü söylemeye
Mazlumun feryadına, sağır olmuş kulaklar
Zihinler doldurulmuş, zây edilmişti haklar
Bekliyordu hakikat, yürekli evladını
Anası insanlığın, en mükemmel kadını
Celladın pençesinde, güvercin raks eylemez
Zillet uzaktı ondan, zillete boyun eğmez
Bir er çıktı sahneye, Murtezâ’nın evinden
Yiğitlik suyu içmiş, Fâtıma kevserinden
Peygamber hâtırası, özgürlerin mevlâsı
“En güzel hüner ölüm”, olmuştu Elif-Bâ’sı
Mârufu buyurarak, münkerden nehy etmenin
Mektebinde yetişmiş, en büyük öğretmenin
Rabbânî marifetin, yegâne temsilcisi
Ellerinde ceddinin, “gökten gelen inci”si
Hedefi hidâyetti, kan dökmek asla değil
Hakkı ıslâh etmekti, saltanat, dünya değil
Topraktan vâr edilmiş, bedenler geçicidir
Yâr ile vâdeleşmek, âşıkların işidir
Bir avuç kahramanla, yöneldi Kerbelâ’ya
Muazzam bir imanla, “heyhât” çekti dünyaya
Yırtarken yeni şirkin, gösteriş maskesini
Yeniden yazdı aşkın, diriliş bestesini
Rahmet diyarında can, görünce Leylâ’sını
Geçerek kendisinden, gördü nur deryâsını
Fısıldaştı yavaşça, kılıçların ruhuyla
Kucaklaştılar aşkla, ilk kıvılcım nuruyla
Allah’a tevekkülün, yek numune önderi
Cilvegâhı cânânda, ağlattı âlemleri
Aşkın mâtemi vardır, vuslatın böylesine
Ayak basınca karga, “Ankâ”nın sînesine
Âşıklar vâdîsinde, ağladı aşk hançeri
Tavâf edip öperken, Yâr’in öptüğü yeri
Mecnun idi âlemler, Hüseynî velâyete
Âciz kaldı kalemler, o aşkı rivâyete
Ebedilik yolunda, en muhteşem kâfile
Aşkın şehidi oldu; yürüdü bin nâz ile
Ellerinde mâşukun, ölümsüzlük bâdesi
Olamaz böyle aşkın, sözlerle ifadesi
Âlemi imkanda Yâr, etti sırrı âşikâr
Bu kan Hakkın kanıdır, kıymeti pâhası var
Âl-i Tâ-Hâ güzeli, yaktı can çırâğını
Yüz gösterdi sevgili, açarak duvağını[143]
[1] - Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 324.
[2] - Bihar’ul-Envar, c. 43, s. 262
[3] - a.g.e. c. 43, s. 266.
[4] - a.g.e. c. 43, s. 298.
[5] - a.g.e. c. 43, s. 307.
[6] - a.g.e. c. 43, s. 310.
[7] - Lühuf ve diğer kitaplar.
[8] - Taberi, c. 7, s. 297. Kamil-i İbn-i Esir, c. 3, s. 280.
[9] - Ensab’ul- Eşraf, c. 3, s. 188.
[10] - Maktel-i Harezmi, c. 2, s. 7-8.
[11] - a.g.e. c. 1, s. 188. Maktel-i Avalim, s. 54.
[12] - Maktel’ul- Huseyn, c. 1, s. 87-88. Zehair’ul- Ukba, s. 119.
[13] - Müstedrek’us- Sahihayn, c. 3, s. 176. Hz. Peygamber’in Ümmü Seleme’nin evinde ağladığını anlatan diğer kaynaklar da şunlardır: Zehair’ul- Ukba, s. 147. Fusul’ul- Muhimme, s. 154. Sırat’us- Seviyy, s. 94. Mecma’uz- Zevaid, c. 9, s. 118-119. Kenz’ul- Ummal, c. 6, s. 223. Müstedrek’us-Sahihayn, c. 4, s. 398.
[14] - Hz. Peygamber’in Aişe’nin evinde bulunduğu zamanlar Hüseyin’e ağladığı şu kaynaklarda da geçmektedir:
Mucem’ul- Kebir; Hz. Hüseyin’in hayatıyla ilgili bölüm. Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 294. Haysemi “el-Mecma”, c. 9, s. 187. Sevaik’ul- Muhrika, s. 115. Mecma’uz Zevaid, c. 9, s. 187-188. Suyuti “Hasais”, c. 2, s. 125-126.
[15] - Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 1, s. 60-61’de.
[16] - Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 60-61. Bu hadis az bir farklılıkla şu kaynaklarda da geçmiştir:
El- Musannef, c. 12; Tabakat-ı İbn-i Sa’d; Müsned-i Ebu Ya’li; Mucem’ul- Kebir; Zehair’ul- Ukba, s. 148; Cami’us- Sağir, c. 1, s. 13; Sevaik’ul- Muhrika, s. 115.
[17] - Bihar’ul- Envar, c. 46, s. 108.
[18] - Misbah’ul- Muteheccid, s. 758.
[19] - İrşad-ı Mufid, c. 2, s. 27.
[20] - Keşf’ul- Ğumme, c. 2, s. 216.
[21] - Tarih-i Ehl’ul- Beyt, s. 76.
[22] - Kafi, c. 1, s. 461-462.
[23] - Müruc’uz- Zeheb, c. 3, s. 36 ve 37.
[24] - Tabakat-ı İbn-i Sa’d, c. 10, s. 164.
[25] - Musir’ul- Ahzan, s. 24.
[26] - a.g.e. s. 25.
[27] - Müruc’uz- Zeheb, c. 3, s. 77.
[28] - İrşad, c. 2, s. 34.
[29] - Bihar’ul- Envar, c. 44, s. 329.
[30] - İrşad, c. 2, s. 35.
[31] - a.g.e. c. 2, s. 36.
[32] - Müruc’uz- Zeheb, c. 3, s. 64.
[33] - A.K.
[34] - A.K.
[35] - A.K.
[36] - Tarih-i Taberi, c. 4, s. 258.
[37] - İrşad-ı Mufid, c2, s. 66.
[38] - Tarih-i Yakubi, c1, s. 221.
[39] - Tarih-i Taberi, c. 4, s. 300.
[40] - a.g.e. c. 4, s. 302-308.
[41] - a.g.e. s. 310.
[42] - a.g.e. s. 325.
[43] - a.g.e. s. 311.
[44] - Kafi, c. 4, s. 147.
[45] - Tarih-i Taberi, c. 4, s. 314.
[46] - Emali-yi Saduk, s. 111 ve 374.
[47] - Kamil-i İbn-i Esir, c. 2, s. 560.
[48] - Tarih-i Taberi, c. 4, s. 341.
[49] - a.g.e. s. 245.
[50] - İrşad-ı Mufid, c. 2, s. 135.
[51] - Tarih-i Ehl-i Beyt, s. 102.
[52] - Keşf’ul- Ğumme, c. 2, s. 250.
[53] - Emali-yi Saduk, s. 101.
[54] - El-Uyun-u Ahbar’ur- Rıza, c. 1, s. 59.
[55] - Kamil’uz- Ziyarat, s. 70.
[56] - a.g.e. s. 52 ve 53.
[57] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 73.
[58] - Mişkat’ul- Envar, s. 170.
[59] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 3, s. 401.
[60] - Vefat-u Zeyneb’ul- Kubra, s. 11.
[61] - Bihar, c. 10, s. 317.
[62] - Usd’ul- Ğabe, c. 2, s. 21.
[63] - Bihar’ul- Envar, c. 82, s. 311.
[64] - Mehasin-i Berkî, c. 1, s. 146.
[65] - Nisa/86.
[66] - Keşf’ul- Ğumme, c. 2, s. 31.
[67] - Mevsuat-u Kelimat’il- Hüseyin -a.s- s. 246; Kafî, c. 6, s. 19.
[68] - Mevsuat-u Kelimat’il- Hüseyin -a.s- s. 624; Bihar’ul- Envar, c. 66, s. 433.
[69] - Menakıb, c. 4, s. 66; Bihar, c. 44, s. 190, H. 3.
[70] - İhticac-ı Tabersi, s. 296.
[71] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub
[72] - A’yan’uş- Şia, c. 1, s. 580
[73] - a.g.e.
[74] - Bu konudaki tarih kitaplarına bakabilirsiniz.
[75] - Müstedrek’ul- Vesail, c. 10,s. 318.
[76] - Futuh-u İbn-i A’sem-i Kufî c. 5, s. 14.
[77] - İhticac-ı Tabersi, s. 336.
[78] - Emali-yi Saduk, s. 111.
[79] - İlel’uş- Şerayi, s. 225-227.
[80] - Emali-yi Saduk, s. 112.
[81] - a.g.e. s. 113.
[82] - a.g.e. s. 122.
[83] - Emali-yi Tusi, c. 2, s. 53.
[84] - Emali-yi Saduk, s. 113.
[85] - Uyun-u Ahbar’ur- Rıza, c. 1, s. 294. Emali-yi Saduk, s. 68.
[86] - Sevab’ul- A’mal, s. 109 ve 110.
[87] - Uyun-u Ahbar’ur- Rıza, c. 1, s. 299.
[88] - Kamil’uz- Ziyarat, s. 108.
[89] - Emali-yi Saduk, s. 111.
[90] - Kamil’uz- Ziyarat, s. 147.
[91] - a.g.e. s. 141.
[92] - a.g.e. s. 109.
[93] - a.g.e. s. 142.
[94] - a.g.e. s. 287. Men La Yahzuruh’ul- Fakih, c. 2, s. 599.
[95] - Te’vil’ul- Ayat, c. 2, s. 796.
[96] - Uyun-u Ahbar’ur- Rıza, c. 1, s. 60. Kemal’ud- Din, c. 1, s. 265.
[97] - Muhec’ud- Da’vat, s. 175; Bihar, c. 86, s. 313, H. 65.
[98] - Hicretten Şahadete, s. 206.
[99] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 493.
[100] - Maktel-i Harezmi, c. 1, s. 239.
[101] - Bihar’ul- Envar, c. 44, s. 192.
[102] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 477.
[103] - Maktel-i Harezmi, c. 1, s. 234.
[104] - Tuhaf’ul- Ukul-s. 493.
[105] - a.g.e. s. 499.
[106] - a.g.e. s. 493.
[107] - Maktel-i Harezmi, c. 2, s. 33.
[108] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 479.
[109] - a.g.e. s. 481.
[110] - a.g.e. s. 489.
[111] - Bihar’ul- Envar, c. 44, s. 374.
[112] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 483.
[113] - a.g.e. s. 495.
[114] - Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 121.
[115] - Maide/63.
[116] - Maide/78-79.
[117] - Maide/44.
[118] - Tevbe/71; Tuhaf’ul- Ukul, s. 475.
[119] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 483.
[120] - Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 118.
[121] - a.g.e. c. 78, s. 128.
[122] - a.g.e. c. 78, s. 127.
[123] - a.g.e. c. 78, s. 122.
[124] - Müstedrek’ul- Vesail, c. 2, s. 294.
[125] - Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 126.
[126] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 499.
[127] - Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 122.
[128] - a.g.e. c. 78, s. 117.
[129] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 499.
[130] - a.g.e. s. 499.
[131] - Bihar’ul- Envar, c. 78, s. 121.
[132] - a.g.e. c. 78, s. 121.
[133] - a.g.e. c. 78, s. 126.
[134] - a.g.e. c. 78, s. 122.
[135] - Belağat’ul- Huseyn, Kısa Sözler: 45.
[136] - Meani’l- Ahbar, s. 401.
[137] - Tuhaf’ul- Ukul, s. 497.
[138] - Bihar’ul- Envar, c. 78. s. 127.
[139] - a.g.e. c. 78. s. 120.
[140] - a.g.e. c. 78. s. 127.
[141] - İsa Mehdevi
[142] - Mustafa Tolunay
[143] - Hüseyin Yalçın
Dostları ilə paylaş: |