Lutfen dikkat! En asagidaki Bolum


EKUMENOPOLiS – UCU OLMAYAN SEHiR



Yüklə 0,52 Mb.
səhifə2/5
tarix29.10.2017
ölçüsü0,52 Mb.
#20904
1   2   3   4   5

EKUMENOPOLiS – UCU OLMAYAN SEHiR

FiLMi’NiN DVD’Si CIKTI

Sevgili dostlar,

Henuz seyredemeyenler, seyredip de arkadaslarina ve ailelerine seyrettirmek isteyenler, elimin altinda bir kopya bulunsun diyenler icin Ekumenopolis DVD'si, Ozlem Olcer'in ozel tasarimiyla geri donusturulebilir kagit kutusunda artik butun Turkiye'de muzik marketlerde, DVD reyonlarinda, kitapcilarda raflarda! Ingilizce altyazi secenegiyle.

Katki ve destekleriniz icin tesekkurler!

Dostluk ve dayanismayla,

imre & gaye



ekumenopolis@gmail.com

*

 

 



2. Bolum - KENTLi ve KENT HAKKI iNSASINA DOGRU

 

 


KADINA YONELiK SiDDETiN BOYUTLARI HAKKINDA

TURKiYE BUYUK MiLLET MECLiSi BASKANLIGI’NA

Kadina yonelik artan siddetin boyutlarinin ve siddeti onleme mekanizmalarinin tespiti ile alinacak onlemlerin saptanmasi icin Anayasanin 98’nci, Ictuzuk ’un 104 ve 105’inci maddeleri uyarinca bir Meclis Arastirmasi acilmasini arz ederim.23.11.2012

A.Levent TUZEL

Istanbul Milletvekili

GEREKCE

Son yillarda, kadina yonelik siddet, tecavuz ve cinayetler raporlara artan sayilarla yansimaktadir. 2011 yilinda 257 kadin oldurulurken, 102 kadin tecavuze ugramis, 202 kadin yaralanmistir. 2012 yilinin ilk alti ayinin bilancosunu cikaran Kadin Cinayetlerini Durduracagiz Platformu’nun raporuna gore 100’e yakin kadin hayati kaybetti. 2012 Eylul ayi itibariyla Istanbul Barosu Kadin Haklari Merkezi’ne 5 bin 9 kadin fiziksel ve duygusal siddete ugradigi gerekcesiyle basvurmustur. Ankara'da son on sekiz ayda 3 bin 900 kadin siddet gordugu icin devletten koruma ve siginma talep etmistir. Cinsel saldiriya ugrayan kadinlardan yuzde 40’i ise korku, baski gibi gerekcelerle sIkayetci dahi olamamistir.



Baska bir arastirmaya gore, siddet siddeti dogurmakta, cocuklugunda siddet goren erkekler, eslerine ve cocuklarina daha fazla siddet uygulamaktadir. Babasinin annesine uyguladigi fiziksel siddete tanik olan kadinlar daha fazla fiziksel siddete maruz kalmaktadir. Ozellikle kucuk yasta evlenen kadinlar siddetin tam ortasinda kalmaktadir. 18 yasin altinda evlenen kadinlarin %60’i fiziksel siddete ugramaktadir.

Siddetin en yogun, en acimasiz, en kalici bicimini olusturan savas politikalarinin olaganlasmasi ve dozunun artmasi en cok o cografyanin kadinlarini etkiler. 30 yildir ulkemizde suren savasin kadinlara yansiyan yuzu, onlarin yalnizca savasta kaybedilenlerin anneleri, kardesleri, esleri, cocuklari olmalarindan ote sonuclar dogurmustur. Hukumetin izledigi iceride ve disarida savas politikalarinin toplumun en kucuk hucresine sirayet ettigi, nefreti, korkuyu, baskiyi yasamin her alanina “olagan bir yasama bicimi” olarak soktugu, butun bunlarin kadinlara daha fazla yuk, daha fazla aci, daha fazla tecavuz-taciz- yoksulluk ve geleceksizlik getirdigi aciktir.

Ailenin Korunmasi ve Kadina Yonelik Siddetin Onlenmesi yasasi bu yilin 8 Martinda kadinlara bir “hediye” olarak cikarilmis olsa da, kadin cinayetleri, taciz tecavuz siddetin her turlusu artarak devam etmektedir. Hukumet sezaryen ve kurtaj yasaklariyla, istenmeyen gebeliklere son verme ve kadinin kendi bedeni uzerinde soz sahibi olmasini engelleye calismaktadir. Turk Ceza Kanunu’ndaki “kadin-kiz” ayrimini ortadan kaldirmakla ovunulse de; Basbakan’in “Kadin midir, kiz midir bilmem” soylemlerinin yankisi dinmis degildir.

Toplu tecavuz suclari “kadinin istegiyle gerceklesmistir” denilerek cezasiz kalirken, bizzat emniyet gorevlilerinin suca karistigi tecavuz olaylarinda adalet arayisinin her asamasinda suc ortbas edilmektedir. Pek cok taciz ve tecavuz davalarina Baro Baskanlari sanik avukati olarak girebilmektedir. Devlet ve hukumet siddeti hak arayan kadinlarin tepesinde sallandirilan bir demokrasi kilici olarak kullanilmaktadir.

Hukumetin yuruttugu neoliberal “muhafazakar” politikalar, kadinlarin ekonomik, sosyal yasam alanlarindan dislanarak, evde bakim, esnek kuralsiz, sosyal guvencesiz calistirilmasi, eve hapsedilmesi ve dolayisiyla kocaya, aileye bagimli kilinmasini beraberinde getirmektedir.

AKP, cok deger verdigini soyledigi aileyi, kadinlarin icinde yasadigi hapishaneler haline getirirken, siddet sorunu giderek etkisi hissedilir bicimde emekci kadinlar acisindan bir “varlik-yokluk” sorunu haline gelmektedir. Siddetin ezdigi, tacizle-tecavuzle korkutarak, ses cikarma ve mucadele etme olanaklari elinden alinmaya calisilsa da kadinlarin siddete karsi mucadelesi politik bir mucadeleye donusmekte, taleplerini her firsatta ortaya koymaktadir.

Kadina yonelik her turlu siddetin onlenmesi icin, kadin orgutlerinin, sendika ve meslek orgutlerinin gorus ve onerileri dogrultusunda yargi alani basta olmak uzere, yasal duzenlemelere, merkezi ve yerel yonetimler duzeyinde siddet onleme mekanizmalari olusturulmasina ihtiyac bulunmaktadir. yani sira, toplumun en kucuk gozeneklerine dahi siddet ve kotuluk eken, oldurmenin, kin ve nefretin yayginlasmasina, olumler karsisinda duygu korelmesine neden olan 30 yildir suren catisma ortamina son verecek bir cozume ihtiyac vardir. Kadina siddetin onlenmesine yonelik cozum mekanizmalarinin belirlenmesi ve meclis denetim faaliyetleri bakimindan onem tasimaktadir.

A.Levent TUZEL

Istanbul Milletvekili
SAVASA YATIRIM YAPILARAK

BARIS SATIN ALINAMAZ!

Suriye ile Turkiye arasinda yukselen gerilim tragedyasinin son perdesinde sahneye Patriot isimli 'yurtsever' fuzeler suruluyor.

Fuzeler ABD'nin 'dunya kralligina' giden yolunun uzerindeki egemenlik oyununun saldiri stratejisinin yeni oyuncagidir.

4-6 Nisan 2008 de Bukres’te duzenlenen NATO Zirvesi’nde, 14 Ekim 2010 de Bruksel’de yapilan NATO Savunma ve Disisleri Bakanlari toplantisinda, 19-20 Kasim 2010 tarihleri arasinda Lizbon’da duzenlenen NATO Liderler Zirvesinde kabul edilen NATO’nun yeni stratejik konsepti, anti-balistik fuzeler, fuzesavar sistemler, fuze savunma sistemleri ve fuze kalkanlari ve projeleri, bize bugunlerin geleceginin ipuclarini zaten veriyordu.

1950'li yillarda tirmanmaya baslayan statejiyle, uzay ve kitalar arasi fuzeler yarisi, devletlerin elinde var olan dunyayi yok edecek kadar nukleer baslik, dunyayi uzaydan gozetleyecek ve dinleyecek kadar uzay aracinin varligi ile “Dehset Dengesi” denilen noktaya kadar gelindi.

Bu surecte “Ben kendiminkini durdurursam sen kendininkini durdurabilecek misin?” sorusunu herkesin olumsuz yanitladigini gorduk. Kimse durmadi ve bir kez daha savasa harcanan milyarlarca dolarla barisi saglayamayacagimiza tanik olduk.

Turkiye-Suriye sinirina yerlestirilmesi planlanan Patriot fuzeleri, 5,30 metre uzunlugunda, 900 kilogram agirliginda , sesten 5 kat daha hizli ve 80 kilometre etkili menzile sahip. Komuta merkezinden 30 kilometre uzaga mevzilendirilebilen 16'li rampalara konuslandiriliyor. Hedefini carparak imha eden fuzeler, her biri 225 gram agirliginda 24 tungsten parcacik sacarak manevra yapan hedefine karsi olumcul bir duvar oruyor.

Turkiye'ye getirilecek olan PAC2 tipi fuzeler, hem ucaklara hem de balistik fuzelere karsi kullanilabilecek. Patriot fuze sisteminde yaklasIk 200 personelin ve 40 araclik bir konvoyun gorev aliyor ve ortalama maliyet yaklasIk 1,5 milyon dolar.

8-9 Kasim tarihlerinde Turkiye'ye gelen NATO esgudum komitesi, Diyarbakir'in da aralarinda bulundugu us bolgelerinde inceleme yaptilar. Suriye’nin elinde bulunan uzun menzilli fuze tehdidinin boyutlari dikkate alinarak kac bataryanin hangi uslerde konuslandirilacagini incelediler. Yapilan degerlendirmelere gore, Incirlik, Diyarbakir ve Batman’da konuslandirilmak uzere maksimum 10, minimum 5 fuze bataryasinin Turkiye’ye getirilmesi gundemde. Urfa ve Maras da aday iller arasinda.

Batarya sayisina bagli olarak 500 ile 1000 arasinda NATO askeri de Turkiye’deki uslere getirilecek.

NATO muttefiki olan Turkiye icin, NATO anlasmasi, T. C. Anayasasi'nin uzerinde bir deger tasiyor. Bu durum 'TBMM’den bir yetki tezkeresi gecirilmesi gerekmiyor' aciklamalarinin ardindaki nesnel durumu isaret ediyor.

Bu durumda, aciklamalarin ardindan sorulmasi gereken sorular var.

Cok bilinen iki askeri ilke vardir. Birincisi, “silahlarin hedefe en yakin yerlerde bulundurulmasi”ni ongorur. Diger ilke ise: “en yakin silahlarin en kolay hedefler oldugunu” soyler.

YANIT BEKLEYEN SORULAR:

1- Suriye icin fuze bataryalarinin konuslanacagi uslerin bulundugu bolgeler, ayni zamanda muhtemel bir catismada ilk hedef noktalari olarak tanimlanmis olmuyor mu?

2- Hirosima ve Nagazaki’yi 9 dakikada yok eden bombadan 9 kat guclu, 90 adet B-61 nukleer basligin konuslandigi bir us olan Incirlik, zaten hem bir saldiri merkezi hem de saldirinin hedefi bir merkez degil mi?

3- Patriot fuze savunma sisteminin havada imha edecegi varsayilan, Suriye'den gelecegi kaygisi tasinan kimyasal fuzelerin patlamasi sonucunda ortaya cikacak olan nukleer, biyolojik, toksin ve kimyasal serpintilerin, 12 saat sonra ortaya cikacak zararli etkileri ongoruluyor mu?

4- T.C. Anayasa'si ve TBMM'nin uzerinde yetkilerle donatilmis NATO Anlasmasi ve onun getirecegi stratejik durumun bolgede yol acabilecegi tehlikeler goz onune alinmis midir?

5- Savunma amaciyla konuslandirildigi soylenen fuze sisteminin ulkeyi ne zaman terk edecegi ongorulmektedir?

6- Kurecik Ussu'nun kurulmasi ile baslayan surec, NATO Stratejik Konsepti'ne uygun olarak Turkiye'yi, 'bolgesel jandarma' olarak bir fuze saldiri ussu haline mi getirmektedir?

7- Turkiye’de baslatilan Patriot operasyonunun masraflari kim tarafindan ustlenilmektedir?

BIZ SAVAS KARSITLARI OLARAK;

Patriot'larin Turkiye'ye getirilmesini kesinlikle istemiyoruz.

Nereye gidecegi hic bilinmeyen butun bu durumlarin bir an once netlestirilmesi gerektigini soyluyor ve hukumetten yukaridaki sorularin yanitini bekliyoruz.

Yalnizca silahlarin sinirlandirilmasini degil insani zorunluluk olarak silahsiz yasamin benimsenmesini talep ediyoruz.

'Baskalarini ve baska sesleri dinlemeyi ogrenmeliyiz' diyoruz.

HERSEY ICIN COK GEC OLMADAN!

Silahla, savasla barisin saglanamayacagini savunuyoruz.

Siddetin daha buyuk bir siddet doguracagini goruyoruz.

Bolge halklarinin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme haklarinin oldugunu soyluyoruz.

Nilufer Ugur Dalay

Kuresel Baris ve Adalet Koalisyonu adina

27 Kasim 2012

Savassiz bir dunya mumkun



www.kureselbak.org

Kuresel Baris ve Adalet Koalisyonu



kureselbak@gmail.com
GAZZE

DiRENME HAKKININ TEROR SAYILDIGI BiR DUNYA! - Fikret BASKAYA

www.ozguruniversite.org

Siyonist Israil belirli araliklarla [3-5 yil] Filistin’e saldiriyor. Her yastan savunmasiz insanlari katlediyor, sinirli alt-yapiyi tahrip ediyor, gelistirdigi yeni silahlari deniyor... Ardindan sozde bir ateskes ilan ediliyor. Guya herkes “derin bir nefes aliyor”. Lakin kimse Filistin‘e ve Siyonist devlete dair gercegi soylemeye yanasmiyor... Iste “once kim saldirdi”, “Obama Israil’in kendini savunma hakki vardir dedi”, “ateskeste kim etkili oldu, vb.” Orada soz konusu olan kolonyalist bir isgal degil mi? Eger kolonyalist bir isgal soz konusuysa, Israil’in kendini savunma hakki diye bir sey olur mu? Su dunyanin haline bir bakin... Aslinda dunyanin nasil bir yalan, kinizm ve ikiyuzluluk uzerinde durdugunu gormek icin Filistin’e bakmak yeter... Artik isgalcinin kendini savunma hakkindan bile bahsedilebildigine gore...

Siyonist devlet oraya neden “yerlestirildi?”. Neden kuruldugu gunden beri Filistin topraklarinin gercek sahibi olan Araplari hunharca katlediyor, hapsediyor, iskenceden geciriyor, ac, susuz, ilacsiz, elektriksiz birakiyor... Sekiz gun suren son saldirida, 163 Filistinli olduruldu, 993’u yaralandi, 865 ev tahrip oldu, 6 saglik merkeziyle 30 okul, 2 universite, 27 cami, 14 basin burosu, 14 fabrika, 81 magaza zarar gordu... Butun bu insanlik suclari islenirken “Uygar dunya” nerede duruyor? Neden bir dur diyen yok? Sorunun kaynaginda ne var? Siyonist devlet demek, Ortadogu’daki ABD ve Avrupa [AB] demektir, oraya yerlestirilmis emperyalizm, kolonyalizm demektir. Velhasil Israil bir bolge devleti degil... Eger kimler tarafindan, neden ve ne amacla kuruldugu-kurduruldugu bilinmezse, soylenenlerin bir kiymet-i harbiyesi olmaz. Israil, Arap halklarinin kendi ayaklari ustunde durmasini, sekulerlesmesini, kalkinmasini, bir aktor olarak dunya sahnesinde yerini almasini engelemek uzere peydahlandi. Malum, kadim bol-yonet kuralinin bir geregi olarak... Amac bolgede savasi, catismayi, dusmanliklari, hasimliklari tahrik etmek, surekli bir siddet ve catisma ortami yaratmakti... Dolayisiyla Israil, bolgeyi surekli bir catisma, kargasa, siddet ve savas ortaminda tutmanin hizmetindedir. Gercek amac catismali durumu surdurmek iken, bir de baristan soz etmek ikiyuzluluk degil midir? Arkasinda ABD’nin ve AB’nin acik ve surekli destegi olmasaydi, Siyonist devlet 60 yildir butun bu insanlik suclarini isleyebilir miydi? Besbelli ki, arkasinda kollektif emperyalizmin [ABD, AB, Japonya] acik, kosulsuz ve surekli destegi var. Durum boyleyken bir de onlardan baris beklemek neye?..

Uluslararasi hukuku nasil bilir siniz?

Bir “dunya duzeni” dusuncesi XVII. Yuzyilin basindan itibaren dillendirilmeye basliyor. Modern cagda devletler arasindaki iliskileri duzenleyen ilk belge Avrupa’da 30 yil suren “din” savaslarinin ardindan imzalanan 1648 Westfalya Baris Antlasmasi’ydi. Devletler arasi iliskileri bir duzene sokma girisimleri hep buyuk yikimlara neden olan buyuk savaslarin sonrasinda gundeme gelmis gorunuyor. Nitekim, 30 yil savaslari sonunda Avrupa nufusunun %40’i telef olmustu ve ardindan unlu Westfalya Baris Antlasmasi kabul edilmisti. “Buyuk Savas” da denilen Birinci emperyalistler arasi savasin [1914-1918] neden oldugu devasa yikimin ardindan Milletler Cemiyeti orgutu [Cemiyet-i Akvam] olusturuldu. Daha buyuk yikima neden olan ikinci emperyalistler arasi savasin [1939-1945] ardindan da Birlesmis Milletler Orgutu olusturuldu. Fakat soz konusu her iki uluslararasi orgut, savasin galipleri tarafindan ve esas itibariyle de kendi cikarlarina hizmet edecek sekilde dizayn edildigi icin, etkinligi sinirli guduk orgutler olmanin otesine gecemediler... BM Guvenlik Konseyi, sadece savasin galipleri demekti... Milletler Cemiyeti, kolonyalizmi olagan bir durum sayiyordu... Birlesmis Milletler Orgutu de aslinda milletlerin degil, devletlerin, devletlerin de degil, savasin galibi olan bir kac buyuk devletin orgutu olmanin otesine gecemedi... Tek basina Filistin sorunu bile soz konusu orgut ve islevi hakkinda fikir edinmek icin yeterlidir. Tabii boyle bir orgutun ‘dunya barisinin, insan haklarinin, refah arayisinin bir araci oldugu soyleminin de bir karsiligi yoktur. Netice itibariyle uluslararasi antlasmalarin genel bir cercevede hukuktan cok guce dayandigini soylemekte bir sakinca yoktur...

Aslinda Westfalya Baris Antlasmasi 4 onemli ilke iceriyordu: 1. Ulus-devletin mutlak egemenligi ve kendi kaderini tayin etme hakki; 2. Buyuk-kucuk, guclu-zayif, zengin-fakir ayrimi yapilmadan uluslarin yasal esitligi; 3. Antlasmalara uyma zorunlulugu ve zorlayici bir uluslararasi hukuk sisteminin olusturulmasi; 4. Baska devletlerin ic islerine karismama ilkesi... Ilerleyen donemde guduk de olsa, yeterli olmasa da Westfalya Barisi dogrultusunda gelismeler devam etti. Hegemonik guc olan ABD gecerli uluslararasi hukuktan rahatsizdi. Surekli olarak uluslararasi hukuku ihlal etti. Westfalya Barisindan Ikinci dunya savasi sonrasina kadarki donemde bu alanda saglanan kazanimlari yok sayma egilimindeydi. Once “Haydut devletler” soylemi peydahlandi. Haydut devletler halka zulmettikleri, uluslararasi hukuku ihlal ettikleri ve kaynaklari yagmaladiklari, komsulari icin surekli tehdit olusturduklari, teroristleri destekledikleri, ABD’den ve onun demokratik ilkelerinden nefret ettikleri icin katli vacip sayildi, saldiri ve ve rejim degistirme [regime change] gerekcesi yapildi. Ardindan Nazi isgaline karsi Fransiz direnisi sonucu evrensel bir ilke mertebesine yukseltilen direnme hakki yok sayildi ve onun yerine catismalari gorusmeler yoluyla cozme yontemi [conflict resolution] ikame edildi. Bu, taraflarin vazgecilmez hakkinin ve iradesinin yok sayilmasi demeye geliyordu. Bir de hic bir zaman uluslararasi hukuka gore bir tanimi yapilmamis olan “terorizm” kavrami her turlu silahli hakli karsi cikisi ve direnisi itibarsizlastirmak uzere kullanildi. Sovyet sisteminin cokusunun ardindan, ulusarasi hukuku ve teamulleri yok saymanin iki “gerekcesi” daha kesfedildi: Insani mudahale ve koruma sorumlulugu... Boylece uygar Bati’nin uygarlik goturme, uygarlastirma misyonu ve Beyaz Adam’in yuku soylemi yeni bir goruntuyle arz-i endam ediyordu...

Velhasil ABD ve muttefikleri, Westfalya Barisindan beri olusturulan devletler arasi hukuku ve teamulleri hice saymanin gerekcelerini uretme pesindeler. Tabii bu arada insan haklarindan ve demokrasiden cok soz ediliyor olusu da burjuva egemenliginin bir ironisidir... ABD uluslararasi yasal mevzuati ihlal ediyor, imzalanmis antlasmalari yok sayiyor. 1945 sonrasi donemde ABD acik ve gizli savaslarda yaklasIk 25 milyon insani oldurdu. Butun bu canice saldirilari yalana dayanarak gerceklestirdi ve tabii yalan makinasi medyanin tam destegiyle... Butun bu zaman zarfinda ABD’ye bir tek dis saldiri oldu mu? Hic kendini savunmak zorunda kaldi mi?

Amerikan halki suc ortagidir...

ABD’nin yonetici kligi 1945’den beri dunyanin dort bir yerinde sayisiz cinayetler isliyor, katliamlar yapiyor, savaslar cikariyor, etnik, din ve mezhep kokenli ayriliklari korukleyip azdiriyor, catisma ortami yaratmak icin ne gerekiyorsa yapiyor, dogal cevre tahribatini derinlestiriyor, buyuk sermayenin cikari icin surekli insanlik sucu isliyor. Butun bunlari da Amerikan yurttaslarindan aldigi oya dayanarak ve onlardan topladigi vergilerle yapiyor... Bu iste bir yanlis yok mu? Bu durum “Amerikan demokrasisinin” ne menem bir sey oldugu hakkinda fikir vermiyor mu? Amerikan yurttaslari bu insanlik suclarina neden itiraz etmiyor? Sadece 11 Eylul 2001 sonrasi donemde, Amerikan yurttaslarinin savaslarin finansmani icin yaklasIk 5 bin milyar dolar vergi odedikleri tahmin ediliyor... Her Amerikan ailesine yaklasIk 50 bin dolar dusuyor... Amerikan yurttaslarinin bu sacmaliga bir son vermeleri gerekmiyor mu? Neden verdikleri vergilerle haksiz savaslarin finanse edilmesine, Amerikan genclerinin insanlik sucu sayilan maceralarda telef olmasina itiraz etmiyorlar... Neden imparatorun ciplak oldugunu yuksek sesle haykirmaya curet ve cesaret etmiyorlar? Neden oynanan “demokrasi oyununun” aslinda ahmaklari aldatmaya yarayan bir sirk oyunu oldugunu sorun etmiyorlar? Neden asil “haydut devletin” kendi devletleri oldugu gercegini kabullenmeye yanasmiyorlar? Neden hep egemen medyanin gosterdigi yere, disariya bakiyorlar da kendilerine, iceriye bakmiyorlar? Bu kepazeligin sona ermesi, tum toplum kesimlerinden bir karsi sesin yukselmesine, etik ve entellektuel yenilenmeye, politiklesmeye, velhasil Amerikalilarin gercek birer yurttas gibi davranabilmesine bagli...

T.C. Filistin sorununa dair duzgun tavir alamaz

Bir ABD uydusu ve NATO uyesi olan Turkiye’deki komprador rejimin, Filistin sorunu da dahil, Arap Ortadogusu ulkeleri ve Iran’la iliskileri, emperyalist kampin cikarlari dogrultusunda belirleniyor. Baska turlu ifade edersek, Turkiye’nin bolgeye yonelik dis politikasi, NATO’cu cephenin cikarlariyla uyumlanmak zorundadir. Bu da Turkiye’nin komsulariyla iliskisinin modalitesinin, cercevesinin ve kapsaminin emperyalizm tarafindan belirlenmesi demektir. Ne demek istedigimi merak edenler Siyonist devletin kurduruldugu 1948 sonrasinda ve ilk Korfez Savasindan bu yana gecen yaklasIk 20 yilda Turkiye’nin bolgeye yonelik yaptiklarina ve yapamadiklarina bakabilirler... Turkiye’deki rejim sadece pro-Amerikan, pro-emperyalist degil, ayni zamanda pro-Siyonist bir rejimdir. Son donemde Israil’le yasanan “agiz dalasi” sadece seyirciyi oyalamaya yonelik ideolojik bir manipulasyondan ibarettir. Siz hem bir ABD uydusu ve saldiri pakti olan NATO’nun uyesi olacaksiniz, hem de Filistin’e yonelik duzgun bir dis siyaset izleyeceksiniz... boyle bir sey mumkun degildir... Eger NATO’cu cephenin Siyonist isgale kosulsuz, sinirsiz ve tam destegi soz konusuysa, siz o cephenin hevesli bir bileseni olarak farkli bir sey yapabilir misiniz? Bir taraftan Israil’in Gazze’de yaptiklarini mahkum ediyor gorunmek, diger taraftan Israil’in guvenligi icin yapilan her seye ortak olmak bir celiski degil mi? Israli’in guvenligi NATO’cu emperyalist kampin guvenligi demek olduguna gore... Turkiye gercekten Filistin halkinin hakli davasina sahip cikmak istiyorsa, once emperyalist bir saldiri pakti olan NATO’dan cikmasi gerekir. Aksi halde Amerikanci Musluman Kardeslerle Filistinlilerin “koruyucusu” rolune soyunmak yakisIk almaz. Eger Misir’daki Musluman Kardesler “iktidari”, gercekten Filistin sorununa sahip cikmak istiyorsa, ise once Camp David’i gecersiz saydigini ilan ederek baslamasi gerekir... Aksi halde arabulucuk rolune soyunmak, gecerli durumu surdurmekten baska bir anlam tasimaz. Zira durum arabuluculugu degil, acikca taraf olmayi gerektiriyor...



www.ozguruniversite.org
YANGIN KULESi

CALISMA BAKANI YERiN DiBiNDEN CIKAMIYOR...

Tarih: 02 Aralik 2012 Pazar

Saat: 13.00

Yer: Galatasaray Lisesi Onu

Saat: 14.15

Yer: Makina Muh. Odasi Beyoglu Merkez

Saat: 18.00

Yer: Mimarlar Odasi Karakoy Merkez ( Kemankes Caddesi, No: 31)

Dostlarimiz Merhaba,

Aylik E-Bultenimiz Yangin Kulesi'ni bir haftalik gecikme ile hazirlamis durumdayiz. Bulteni asagida okuyabilirsiniz...

2 Aralik Pazar gunu 13.00'da Galatasaray Lisesi Onunde Vicdan ve Adalet Nobetimiz, 14.15'ta Makina MO'da aylik Meclis toplantimiz ve 18.00'da Mimarlar Odasi Karakoy Merkez'de Madenci, Maden, Mekan konulu resim ve fotograf sergimizde bulusmak uzere...

www.yanginkulesi.org

www.guvenlicalisma.org

Istanbul Isci Sagligi ve Is Guvenligi Meclisi

Yangin Kulesi

Saglikli ve Guvenli Calismak Istiyoruz!

Istanbul Isci Sagligi ve Is Guvenligi Meclisi

27 Kasim 2012

Sayi: 24

Calisma Bakani yerin dibinden cikamiyor...

Calisma Bakani Faruk Celik'in "is kazasi oluyor, yerin dibine giriyorum" sozlerinin ardindan en az 470 isci yasamini yitirdi. Raporlara Samsun'daki kazayla birlikte 5 kisi daha eklendi. Bakan Celik sessizligini koruyor...

Calisma ve Sosyal Guvenlik Bakani Faruk Celik, 25 Nisan 2012 tarihinde katildigi bir toplantida, "Is kazasi meydana geliyor, Calisma Bakani olarak omuzumdaki yukten dolayi o gun yerin altina giriyorum" dedi. Hemen arkasindan da Is Sagligi ve Guvenligi Kanunu Tasarisini 30 Haziran'a kadar cikaracaklarini soyledi.

Bakan Celik'in bu konusmasinin uzerinden 7 ay gecti. Soz konusu tasari kanunlasti. Ancak her gun yasanan is cinayetleri durmadagi gibi, toplu isci katliamlari da suruyor. Son katliamin adresi Samsun oldu. Cengiz Holding'e ait Eti Bakir Isletmelerinde calisan 5 taseron isci, 300 tonluk tanker kapaginin altinda kalarak hayatini kaybetti. Boylece Bakan Celik'in "yerin dibine giriyorum" aciklamasindan bu yana 475 isci (Kasim ayi rakamlari haric) yasamini yitirdi.

Yazinin devamini okumak icin tiklayiniz...



www.yanginkulesi.org

www.guvenlicalisma.org

Vicdanlar Bayram Otel’de yasamini yitiren gazeteciler icin nobet tuttu

“Is kazasi degil, cinayet” sloganiyla her ayin ilk pazar gunu, “is cinayetlerinde” hayatini kaybedenlerin ailelerinin yasadiklarini ve surdurdukleri davalarda gelinen son durumu kamuoyuyla paylastiklari “Vicdan ve Adalet Nobeti’nin” 4 Kasim Pazar gunu 12’incisi gerceklestirildi.

Nobette, 9 Kasim 2011 tarihinde Van’da meydana gelen ikinci depremde yikilan Bayram Otel’de hayatini kaybeden gazeteciler Sebahattin Yilmaz ve Cem Emir’in aileleri ve avukatlarinin katilimiyla dava sureci aktarildi.

“Iscinin, isveren ve denetlenmekle sorumlu olanlar nezdinde kiymeti yok”

Gectigimiz gunlerde Esenyurt’ta acilan Marmarapark AVM’nin insaatinda hayatini kaybeden insaat iscisi Baris Kiyak’in kardesi Damla Kiyak basin aciklamasini nobete katilan aileler adina yapti. Kiyak, “Daha 2 gun once Istanbul-Cekmekoy’de 4 iscinin olum haberini duymadik mi? Esenyurt’ta 11 isci kardesimizin cadirlarda yanmasinin ardindan. Sebep ayni. Iscinin calisirken de, uyurken de, isveren ve denetlemekle sorumlu olanlar nezdinde kiymeti yok” diyerek, iscilerin hicbir sekilde umursanmadigini ve “is cinayetlerinin” artarak devam ettigini vurguladi.

Yazinin devamini okumak icin tiklayiniz...


Yüklə 0,52 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin