Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 08 Mart 2010 tarihli oturum açıldı


Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi



Yüklə 247,62 Kb.
səhifə3/5
tarix09.01.2022
ölçüsü247,62 Kb.
#96305
1   2   3   4   5
Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Sanık Durmuş Ali Özoğlu müdafi savunmasına devamla.



Mahkeme Başkanı:" Buyurun avukat bey.”

Sanık Durmuş Ali Özoğlu müdafi Av. Yusuf Erikel:”Sayın başkanım, arada öğrendim bugün dünya kadınlar günüymüş, emekçi kadınlar günüymüş bana bu hususu da ifade etmemi söylediler. bende tüm kadınlarımızın, annelerimizin günü kutlu olsun diyorum. Ve bu arada bir hatırlatma yapıyorum Allah üç tip insan yaratmıştır dişi, erkek ve adam. Ne mutlu kadın ve erkekliğini aşıp adam olanlara, ne mutlu kadınlarımıza diyorum, savunmama devam ediyorum. Sayın başkanım, sayın heyetin değerli üyeleri, amacımız sanırım anlaşıldı. Müvekkilimin ve de bu sivillerin darbeyle alakaları yok ve olamaz. Sayın başkanım, bu arada bu dava sebebiyle Türkiye’de öyle kutuplaşmalar oldu ki sanırım müvekkilim birazda bunun mağduru. Başkanımız bir şey diyor, üyelerimiz başka bir şey diyor, adalet bakanımız başka bir şey diyor, yüksek yargı başkanımız bir başka şey diyor, yüksek olmayan yargı başka bir şey diyor. Kiminin tartıştığı, kiminin bağrıştığı, kiminin ak kimimin kara dediği bu aşamadan sonra sizce biz kimden hangi adalet adına medet umacağız? İnanın şaşırmış durumdayız. Müvekkillerim adeta bu mahkemeden de bu hukuk karmaşasından da umutları kalmamış ve kaderlerine küsmüşlerdir. Sayın başkanım sayın üyeler, cenabı Allah kuranda ey hukuk adamı olan kişiler, sizin bir kişiye olan kininiz veya soğukluğunuz sakın sizi adaletsizlik yapmaya haksız karar vermeye sevk etmesin denmektedir. Ve devamında böyle yapanlar azapla tehdit edilmektedir. Bende diyorum ki, biz sizin telefonlarınızı dinlemedik kiminle resim çektirdiniz, hangi cemaatin sohbetlerine katıldınız, üniversitede hangi dershanelerde kaldınız, kimlerle sohbet ettiniz, hangi camilerde kimlerle dostluk kurdunuz, hangi cemaatten burs aldınız, hangi hoca efendiye gizli intisabınız var? bunları bilmiyoruz, var da demiyoruz yok ta demiyoruz. Ama ola ki varsa sakın sizin bu hoca efendiye olan sevginiz veya cemaatle olan bağınız Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Atatürk’ü sizin anlayamadığınız bir bağla üslupla ve samimiyetle ve size birazda şaşırtıcı ve aşırı gelen tarzda sevenlere karşı adaletsizlik yapmanıza ve devamla tutuklama yönünde karar vermenize ve bir manada haksızlık yapmanıza vesile olmasın demeyi de gerekli görmekteyim. Ha bu tutuklamalar sizin engin hukuk birikiminizden ve adaletinizden yüksek adaletinizden kaynaklanmaktaysa ona da diyecek sözümüz yok. Sayın başkanım, günlerdir biz tahliye istiyoruz sizde ret ediyorsunuz. Biz devamlı istiyoruz, devamlı konuşuyoruz yalvarır gözlerle adalet bekliyoruz her akşam bazen diyorum ki, acaba siz peşin kararınıza dayanak mı arıyorsunuz? Amacınız hukuk ve yargılama değil de bu insanları bir süre kervan geçinceye kadar bağlı mı tutmak? Ve her duruşmada çekiç örs misali vicdanlara vurmak, tutukluluğun devamına mı? sonra diyorum değildir. Sende savcıların hatasına düşme ön yargılı olma gene iyi niyetli ol. Mahkeme adaleti arıyor ve 21 aydır hala bulamadı diyorum. Sonra acaba nerede arıyor ki bulamadı bu adaleti diye soruyorum. TCK’da mı, CMK’da mı yoksa adalet hastalandı mı SSK’da mı arıyorlar da bulamadılar diyorum. Yoksa buldular da saklıyor mu bu heyet adaleti diyorum. Sonra yok olmaz yapmazlar bulsalar verirlerdi. Öyle ya 21 aydır ne suçmuş bu, adaletten bu kadar ırak hala tutukluluğun devamına. Bu adamlar hangi mukaddesi kirlettiler, hangi cana kıydılar? Bunların suçu ispat edilemediğine göre analarının rahminde, babalarının sulbünde bir cürüm mü işlediler? Hangi günahta boyunlarından hala çıkmadı, hangi meçhulün malumu, hangi malumun ilamı, hangi adaletin kararı ilham edilecekte bu insanları serbest bırakacaksınız? Sonra kendi kendime bu adaleti bulmakta yardımcı olmaya ve ya şundadır ya bundadır misali hala bakmaya görmeye ve göstermeye çalışmaya devam etmeliyim diyorum. Diyorum ki, sen anlat müvekkilim suçsuz diye. Gerekirse bas bas bağır gerekirse çır çır çırpın aşkını şevkini kırmadan savunmana devam et diyorum. Ve bu arada Erzincan, Erzurum karşılaşması hakkında da bir sentez yapmayı faydalı görüyorum. Belki haklarında suç duyurusu yapılan iddialar sonucu yargılanacak olan sayın Erzurum savcılarına dava açılır ve inşallah tutuklanır ve mahkum olurlar da halimizden anlarlar ve onlar belki size bizim halimizi anlatır diyorum. Bu arada buradan onlara açıkça sesleniyorum, eğer ola ki sizde bu soruşturmanın mağduru olursanız nerde bu adalet diye bağırırsanız? O zaman size aylardır katlettiğiniz diri diri gömdüğünüz adaleti nereye gömdüyseniz oradadır diye ifade edeceğiz. Ve lütfen gömdüğünüz bu adaleti çıkarında sizde müvekkillerimde kurtulsun diyeceğiz ve belki onlar ve onların meslektaşları tarafından gömülen adaleti alıp Silivri’ye getiririz de dirisinden olmasa da belki ölüsünden istifade ederiz diye buraya getireceğiz. Hani Fransa kralı Lui ormanda av yapmaya çıkmış, halk tabut omuzlarında kalabalık ilerliyorlar. Demiş ki Lui, ne oluyor ya, sebep ne bu toplantı nedir? Efendim demişler, cenaze merasimi yapıyoruz. Hayrola kim öldü? Demişler, adalet öldü. Bizim idarecilerimiz boş zamanlarında ihale takip edip ticaret yapıp para kazandıkları ve ormanda pek av yapmadıkları için bu ormanlarda bizde törenler yapsak adalet öldü desek gömsek hiç haberleri olmaz. Umurlarında da değil, öyle ya merak salıp içine girmek için çırpındıkları Avrupa’da evvel zaman içinde bir cinayet işlenmiş cani tutuksuz yargılanmakta herkeste bir heyecan ve adam hiç yargılanmıyor. Koşmuşlar papaya efendim adalet demişler adalet. Papa demiş ki adalet ve ceza yargılama soylular için değildir. Kanunlarımız ayak takımlarını korumaz. Öyle ya zengine ve iktidar sahiplerine adalet lazım olmayacaksa ayak takımı olan bizlerde kanun ve adaletten istifade edemeyeceksek, hele de kısa zamanda AB’ye bir girersek sanırım müvekkillerimin hepsi müebbet yatacak. Tabi kararların üstünde karar veren Allah bakalım bu zulüm sahnesine ne kadar tahammül edecek ve ne zaman ışıkları yakacak The End diyerek dünyanın anlayacağı dilde zulüm’e son verecek nefesi gönderecek ve o nefes kime sobe diyecek. Bekliyoruz Allah’ım 21 ay daha yatsa bu insanlar sen yeter ki gönder adaletini ve yak ışıklarını kim kimse bilelim artık yattık ama sonunda görelim kim kimle kucak kucağa ışıklar yansın ama sonu iyi olsun. Öyle ya bir sabah bu insanları buralara getiren mukadderat bir sabahta kurtarır. Bu anlatımlar bu duygular bu kelimeler 21 aydır yatan adamların dünyasının sevdasıdır. Sayın başkanım sayın hakimler, bu arada bir başka konuya da kısaca değineceğim, güncel bir konuya. Bu Ergenekon soruşturmasıyla alakalı olarak hakimler ve savcılar kurulunun tutumu nedir böyle? Bizim müvekkillerimiz ölse ki bir sanık malum öldü, buna rağmen hiç toplanmadılar ama dedik ya paşaya yada başsavcıya dokunulunca alelacele toplandılar. Müvekkillerimizi adam yerine koyarak yav Silivri’de de bir ihlal var mı, bu savcıları da görevden almak gerekir mi diye toplanan yok. dilerim bu olaydan amaçlanan bu yüksek kurulun bir imaj tazeleme adımı veya hukuki şovu değil gerçekten hukuki endişesidir. O zaman bu kurumun birazda merceğini Silivri’ye çevirmelerini dileriz. Neyse aslında biz Silivri ekibi olarak kendimiz imdadımız duyuluncaya kadar kendi derdimize bakalım, çareyi kendimizde ve yargılandığımız bu mahkemeye suçsuzluğumuzu ispat etmekte arayalım. Ve bir gün şaha kalkacak merhametinize aramak gerçeğinde odaklanalım ve tarihteki Kudüs surlarının çaresiz ve silahsız olan ama samimiyetle dua eden insanların nefesiyle yıkıldığını unutmayarak. Hani bir peygamber Kudüs surları önüne gelmişti de surları geçemedikleri zaman Kudüs’ün hasretiyle ağlayarak duvarlara başlarını koymuş ve o surları yıkmışlardı. Bizim de samimiyetimiz için için döktüğümüz gözyaşları bu Ergenekon surlarını yıkacaktır. Ve bu arada televizyonda seyretmiştim Erzincan başsavcısının eşi isyan ediyor. Evimizdeki çizgi filmleri bile aldılar. Ya hanım efendi sevgili ablacığım sakin ol bizimde CD’lerimizi aldılar hem de yerine yeni CD koydular siz bilmiyorsunuz lütfen işi de çok abartmayın hanım efendi eşiniz yeni tutuklandı, bakın burada 21 aydır yatan tutuklu olan ve kimsenin eşlerinin sesini duymadığı insanlar var. keşke eşiniz görevdeyken bu çığlıkları bizim için ve bizim adımıza da atsaydınız da ne eşiniz nede bu insanların başına bu olaylar gelmeseydi. Dedim ya orası Erzincan onlar savcı başı veya onlar paşa onların hakimler ve savcılar kurulu var, ya bizim unutulduk. Bizim için şu an geçerli olan şu şairde diyor ya sen isteyeceksen ancak kendinden iste imdadı. İşte sayın başkanım, bu insanları ve müvekkilim Ali Özoğlu’na sizden imdat beklemekte ve tahliyesini talep etmekteyiz. Sayın başkanım, sayın muhterem hakimlerim, sayın savcılarımız, lütfen bugüne kadar hiç darbe yapmamış darbeden nemalanmamış devamlı darbe yemiş bu insanları tahliye ediniz. Bu kadar sayfalar dolusu iddialar karşısında gene de biz az dedik ama ne olur siz çok anlayın. İnanın bu mu sizin adaletiniz diyemeyecek kadar sizi sevdik, saydık, sıcaklık duyduk. Ama sizde adaleti lütfen biraz tabana yayınız. Biraz adalet açılımı yapınız. Sayın başkanım, bu manada savunmamızın ana teması olan son suçlamanın da zan ve yanlış olduğunu ispat etmiş olduk. Özetle ne müvekkilim ve nede bir kimse darbe ile suçlanamaz. Zira ne müvekkilimin darbe yapmaya gücü yeter ve nede müvekkilim istedi diye darbe yapacak bir ordu mevcuttur. Bu sebeple muhal olan bu durum sebebiyle suçlamalar her şeye aykırıdır. Akla, mantığa, hukuka, hakikate her şeye bu sebeple olsun müvekkilimin Salı verilmesini rica etmekteyiz. Sayın başkanım, bir konuya daha değinmek istiyorum. Bu salonda sık sık bu soruşturmanın bir cemaat soruşturması olduğundan bahsedildi. Bu arada müvekkilim tarafından bir CD seyrettirildi, hatta zaman zaman sayın savcılarımız, hakimlerimiz suçlandılar ve devamlı bu iddialar dile getiriliyor. Ben kısaca bu CD neden seyrettirildi bu cemaat nedir, müvekkilim neden bu anlayışa kapıldı, neden bu CD’yi seyrettirdi, neden müvekkilim kendine cemaat tarafından bir komplo yapıldığını düşünüyor, nereye kadar haklı, nereden sonra eksik müsaadenizle bu konuyu da açıklayacağım. Amacım bu cemaatin tahlili ile hem bu cemaati yanlış anlamaların önüne geçecek tavır almasını sağlamak hem de sayın savcılar veya mahkemenize veya üyelerinize genel olarak bu soruşturma hakikaten bu cemaatin etkisinde ise bu etkisinden kurtulmanız amacına matuf olacaktır. Malum bu cemaat ismi her ne kadar belirtilmese de Fethullah Gülen hoca cemaatidir. Bu cemaatle alakalı olarak kısaca açıklama yapmam gerekirse Nurculuk hareketi diye bildiğimiz Said Nursi adındaki bir iman alimi tarafından bu hareket kurulmuştur. İman alimi diye ifade ediyorum, bu iman alimi olması sebebiyle kendisi zaman zaman din adına yanlış işler yapmış kendiside yaptığı yanlışlardan farkında olmamıştır. İslam dini hazreti Muhammed tarafından iki kanaldan gelmiştir. Müslümanlık dediğimiz din öyle herkesin anladığı gibi tek bir din veya tek bir kanallı bir din değildir. İki kanallıdır. Birisi iman birisi din, din başkadır iman başkadır. İman, ilim konusu değildir. İnanmak ve itikat konusudur. İşte Said Nursi ilim konusu olmayan bu ilimde derinleşmesi sebebiyle dinde yanlışlar yapmış onu takip edenlerde bu yanlışları devam ettirmişlerdir. Said Nursi euzuminessiyase, siyasetten Allah’a sığınırım demekle hazreti Muhammed’in Eddinü siyase din siyasettir hadisine muhalefet etmesi sebebiyle devamlı hatalar yapmıştır. Ön plana çıktığı ilk dönemde cennet mekan Abdülhamit hana yaşasın zalimler için cehennem diyecek noktada tavır almış ve kendisini zulümle suçlamıştır. Daha sonra kendisi bu üslubu sebebiyle eski Said diye dönemini maziye atmıştır ve hatasından tövbe etmiştir. Ama Said Nursi’nin asıl hatası Abdülhamit’ten sonra Türkiye cumhuriyeti, Osmanlı’nın yıkılmasından sonra Türkiye cumhuriyetini kuran en büyük Müslüman olan Mustafa Kemal Atatürk’e deccal deme hatasıdır. Mustafa Kemal Atatürk’e deccal dediği için deccalin düzeni ve deccalin cumhuriyetiyle hesaplaşmak her bir Nurcu için imani vazifedir. Dolayısıyla aslında Nurcu kardeşlerimiz Türkiye cumhuriyeti için kaybedilmiş vatandaştır. Sevgili hakimlerimiz Sayın başkanım, bu Said Nursi iki noktada yanlış yapmıştır. Bir, Atatürk’e deccal demekle yanlış yapmıştır. İki, Atatürk sonrasındaki sahte Atatürkçülerin İnönü ile başlayın sahte Atatürkçülük dönemi Atatürk dönemiyle karıştırarak en büyük hatayı yapmıştır. Dolayısıyla İnönü’nün şahsında ortaya çıkan eksiklikleri Mustafa Kemal dönemine mal ederek o dönemi Mustafa Kemal’in deccaliyet dönemi diye takdim etmiştir. Geçenlerde arabamı tamir ettirmek için bir yere gittim, bana dedi ki oradaki tamirci Yusuf hocam, Yusuf bey, siz bu kadar dini bilen bir adamsınız Ergenekon duruşmasında avukatlık yapmanızın manası ne? dedim hayrola kardeşim sebep? Onlar şöyle onlar böyle. Dedim ki arkadaşım yanlışım var onlar dedi Atatürk’ü de savunuyorlar. E savunsunlar ne var bunda? Ya sen bilmiyor musun Atatürk’ün deccal olduğunu dedi. Dedim yok. hemen gitti Şualar kitabını aldı getirdi bak dedi işte Nurculuk hareketi üniversite profesöründen, savcısından. Hakimine bu milleti ta araba tamircisine kadar Atatürk düşmanı yapma hareketidir. Dolayısıyla burada bu yanlış sebebiyle bu süreç devam etmektedir. Bu hareket Atatürk döneminde asla palazlanamamıştır. Çünkü Mustafa Kemal dinde yüksek bir rütbe sahibi olması sebebiyle siyasette yüksek rütbe olması sebebiyle bu anlayışa geçit vermemiştir. Hatta Abdülhamit döneminde, şeriat isterüz diye bağıran softa takımı bile Mustafa Kemal döneminde her türlü devrimlere rağmen sahte din adına bir mukaddesat hareketi yapamamışlar. Mustafa Kemal’in vefatından sonra İnönü döneminde palazlaşan bu hareket bu milleti cumhuriyetiyle Atatürk’ü ile dinini karşı karşıya getirmiştir. Düşünebiliyor musunuz, Libya’yı çok seveceksiniz Kaddafi’ye küfredeceksiniz. Böyle bir diyalog kurulabilir mi? İran’ı çok seveceksiniz, Humeyni’ye küfredeceksiniz. İran ile diyalog kurulabilir mi? İşte bugün Türkiye de vatan da bizim millet de bizim devlette bizim ama Atatürk deccal üzerinden yürütülmekte olan ve Ergenekon ile devam eden bir süreç yaşanmaktadır. Ben şimdi bunu size anlatacağım. İşte bu hareket ismet İnönü döneminde yeteri kadar tabana yayılamamış sıkıntı çekmiştir. Daha sonra Menderes ile beraber bu hareket sağı desteklemiştir. Çünkü biliyor ki sağ iktidarlar devleti iyi yıkarlar, iyi istismar ederler, iyi tefessüh yaptırırlar. Direk olarak bizim gücümüz yok bu deccal düzenini yıkamadığımız için bu iktidarlara destek vererek bu cumhuriyeti yıktıralım mantığında olmuşlardır. Ve Menderes’in akıbeti malum. Menderes’den sonra hemen gemiyi terk etmiş Adalet Partisi limanına gelmişlerdir. Ve adalet partisi limanında da hepimizin bildiği Süleyman Demirel’i nurlu Süleyman diye takdim etmişlerdir. Nur nere Süleyman nere. Ama dedik ya kullanacaklar. O dönemde de Süleyman Demirel’in üzerinden ciddi manada yaygınlaşmışlardır. Yıl 1971 bağımsızlar hareketi ve milli selamet partisi kurulmuş milli selamet partisinin kadrolarına kendileri üzerinden yapamadıklarını yaptırıp dinle siyaset, siyasetle dini, dinle siyaseti istismar edip siyasette de devleti yıktırma projesini Erbakan’a yüklemeye çalışmışlardır. Ama Necmettin Erbakan Mehmet Zait Kopku nakşilik ekibinden gelmesi ve profesör olması sebebiyle bu harekete asla aldanmamıştır. Ve maalesef 1977 seçimlerinde bu hareket o partiden desteğini çekmiş ve 48 milletvekilinden 20 küsur milletvekiline düşürmüştür. Ve bu hareket kendine adam aramaya başlamış ve 1997 de milli selamet partisinden aday olan Turgut Özal’ın başbakan yardımcısı olmasıyla beraber bu darbeci hare bu nurcu hareket Özal kadrolarına sızmıştır. Ve inanmazsınız bu nurcu hareket sarığıyla cüppesiyle 12 Eylül de konseye girmiş ve konsey yöneticileriyle görüşmüş onlarla da irtibat kurmuşlardır. Çünkü 12 Eylül denilen o bizim çocukların yaptığı hareketle bu hareketin akraba bağlılığı var. En azından dayı çocukları olurlar. Zira o CD’lerde de seyrettik bu Sait Nursi’nin kitaplarını ilk bastıran Shell firmasıdır. Dolayısıyla bu Shell firması Hz. Muhammed’e iman yayılsın diye risaleleri bastırmamıştır. İmanla din boğdurulsun diye bu iş yapılmıştır. İşte bugün kullanılan bu hareket imanla kilise koridorlarında islenmiş imanla gerçek Hz. Muhammed’in iman ve İslam’ını bu ülkede boğdurma oyununa alet edilmektedir. Sayın başkanım, Özal döneminde de aynı şekilde gelişen bu hareket daha sonra Özal’ın arkasından Doğru Yol partisini ve hatta bir ara Ecevit ile bile temasa geçmiştir. Rahmetli Ecevit bunların ne kadar mübarek bir cemaat olduğundan, nerelerde örgütlendiğinden vs. bahsetmiş ve sanırım Fethullah hoca sevgisiyle belki ölüp gitmiştir. Allah taksiratını affeylesin. Bu arada Erbakan’ın refah partisi her türlü sıkıntılara rağmen yüzde 21 oy almış ve tüm kalıpları kırarak iktidara gelmiştir. Ve Tansu Çiller’i ikna ederek hükümet kurmuştur. İşte dikkatinizi çekerim normalde sağ hükümetleri destekleyen çünkü cumhuriyetin yıkılmasına hizmet ediyorlar, bizim gücümüz yetmez bunları taşeron kullanalım diyen zihniyet papa ile bile irtibata geçtiği halde Necmettin Erbakan’dan şiddetle nefret etmiş ve 28 Şubatta kanal kanal gezerek bu hükümeti yıktırmıştır. Neden, çünkü Necmettin Erbakan yıkılması gereken deccalın cumhuriyetini kalkındırma hamlesi başlattığı için. Ve 28 Şubat sürecinde Yekta Güngör Özden’lere, Hüsamettin Cindoruk’lara mektuplar göndermiş. Kanal kanal gezip çek git iktidardan propagandası yapmıştır. Sonunda Erbakan hükümetten düşmüş bu ülke yağmalanmış ama kendine de yaramamış bu yanlış iman anlayışı kendisini de sürgünlere mahkum etmiştir. Şimdi işte bu noktada yeteri kadar palazlandığını düşünen zihniyet son seçimde Ak parti hükümetine destek vermiş ve Ak partiyi seni biz hükümete getirdik bak seni biz düşürürüz mantığıyla bir korkuya salmış ve oldu bittiyle bu Ergenekon operasyonlarını başlatmıştır. Bu Ergenekonun tutuklanmalarından kanımca Tayyip Erdoğan ve ekibinin bile haberi yoktur bu oldu bittiye getirilmektedir. Ve şu anda maalesef ak parti hükümeti bir açmazın içindedir. Eğer bu tutuklamalara son verir Ergenekon iddianamesini sümen altı ettirir veya bir sulh ile çözdürürse cemaat desteğimi çekerim seçimde paspas olursun yüce divanda da yargılanırsın demektedir. Ama eğer desteği devam ederse yüklenin ha yıkıldı mantığıyla bu işin sonunda Türkiye’yi ya hükümet ya devlet kavşağına getirmiştir. Eğer bu işin sonunda bu Ergenekon sürecinin sonunda TSK yani deccalin yani Atatürk’ün en büyük eseri olan bu ordu yıkılmadıkça amaçlar gerçekleşemeyecek beklenen mehdi gelmeyecektir. Ama sanırım Amerika’dan beklenen mehdi anıtkabirden çıkacaktır. Sevgili başkanım, işte bu noktada ben buradan mahkemeniz aracılığıyla bu iddianamenin ruhunda sesleniyorum. Bu Ergenekon sürecine son vererek bu darbeyle demokrasi arasında sulhu sağlayarak bu gidişata son vermemiz lazımdır. Şu anda Türkiye de insanlarımız sizi Erzurum’a götürüyoruz diye Erzurum plakalı dadaş turizmin otobüsüne bindirilmiş ama İzmir’e doğru götürülmektedir. Gece karanlığında yılların yorgunluğunda yolcular mışıl mışıl uyurken araba Eskişehir’i geçmiştir. İşte burada tutukladığınız insanlar bu millete arkadaşlar araba Erzurum’a gitmiyor bu araba İzmir’e gidiyor dediğinde demesin diye bagaja arabanın bagajına tıkılmış insanlardır. Ve şu anda insanlarımızı uyandırıp arkadaş bu araba Erzurum’a gitmiyor dediğimizde maalesef insanımız inşallah gider demektedir. Daha ileri gittiğimizde kim götürdü şimdiye kadar Erzurum’a demektedir. Ama Türkiye cumhuriyetinin kuruluş sebebi eğer Erzurum’a çağdaş medeniyete gitmekse bu arabanın İzmir’e gidilmesine müsaade edilmeyecektir. Dolayısıyla biz sağa çek bu arabayı demeden ve belki de bu arabanın lastiği patlamadan freni kopmadan huzur içerisinde sayın mahkemenizin de desteğinde kavşaktan arabanın önce Ankara’ya sonra Erzurum’a gitmesi noktasında bu savunmamızı detaylandırıyoruz. Bakınız işte bu nurcu hareket şu anda hükümeti şiddetle baskı altına almakta bu tutuklamaları yaptırmaktadır. Ve adalet bakanlığının kadrolarının içerisine silahlı kuvvetten daha fazla sızmalar vardır. Ben bunu daha önceki beyanımda da bildirdim. Sayın mahkemeniz silahlı kuvvetlere sızan var mı yok mu diye araştıracağına keşke adalet bakanlığına sızan var mı yok mu diye araştırsa. Dolayısıyla biz bu nurculuk hareketini niye anlattık. Şu an oynanan oyun yüklenin düşecek, vurun düştü mantığıyla bu Ergenekon davası vesile edilerek TSK’ne ve onun gönül bağı olan insanlarına yapılan bir cemaat operasyonudur. İşte bu sebeple ben diyorum ki, gelin bu diyalog mantığıyla papazla hahamla güya İbrahimi dinler adı altında hangi İbrahim ise bizim köylü İbrahim midir hangi İbrahim Hz. İbrahim’in olmadığı kesin. Çünkü kuranda İbrahim ne Yahudi’ydi ne Nasrani’ydi diyor. Nasıl hangi İbrahim ile diyalog. Hangi Allah, Allah’ımız birmiş. Kaç tane Allah var bir tane Allah yok ki, mesela bir Allah var kullarının içerisinden Meryem diye bir kadını almış evlenmiş birde çocuğu olmuş İsa diye üçü de tanrıymış. Böyle bir Allah var mı bizim için. Bizim Allah’ımız Kul hüvallahu ahad suresinde belirtilen Allah. Var mı böyle bir Allah ki peygamberi Yakup ile beraber güreş tutmuş hatta Yakup’u yenememiş son anda arkasına parmak atarak yıkılmaktan kurtulmuş böyle bir Allah var mı? Bizim Allah’ımız kulları üzerinde kahredici kuvvete sahip bir Allah. İşte böyle sahte anlayışla idrakle ülkede kavram kargaşası yapan ve bu Ergenekon soruşturmasıyla Türkiye’yi içinden çıkılmaz bunalıma iten anlayış müvekkilimde de kendisine komplo yapıldığı intibahını uyandırmıştır. Dilerim bu süreç daha iyi anlaşılır. Sayın başkanım öyle yağma var mı neredeyse on yıl önceki balyoz konuşulacak ama on yıl önceki bugünkü siyasilerin konuşmaları konuşulmayacak. Tayyip beyin kasetleri, Fethullah hocanın kasetleri konuşulmayacak ama paşaların konuşması yargılanacak. Müvekkilimin generallerle olan fotoğrafı yargılanacak ama Tayyip Erdoğan’ın Hikmet Yar ile olan fotoğrafı yargılanmayacak. Sen ben değiştim milli görüş göbeğini çıkardım yok amerikan tişörtü amerikan Avrupa birliği donu giydim diyeceksin. İyi de kardeşim belki biz de değiştik bu insanlar da değişti. Var mı öyle birlikte daldığın bahçeden bekçi geliyor diye kaçıp milleti elinde hıyarla domatesle yakalatmak. Sen değiştin belki bunlar da değişti. O sebeple ülkeye hakim olan bu karışıklığa son vermek adına dilerim siz bu sonuca matuf kararı acilen verecek ve bir konsensüs sağlayacaksınız. Sayın başkanım, müvekkillerimin bu yaşanan süreçle alakalı ithamı ve endişesini anlattığım gibi yersiz değildir. Ben avukatı olarak bu açıklamayla sizler için ayrıntılı açıklama olur diye yaptım. Amacım kimseyi suçlamak değildir. AKP’ye ey AKP yolun yanlış demek için. Cemaate oradaki insanlara kardeşlerimize gerekirse yanlış anlaşılıyorsunuz düzelin demek için. Sayın bu iddianameyi hazırlayanlara da ola ki bu cemaatin adamıysanız yanlış yoldasınız demek için. Ve sayın mahkemeye de müvekkillerimin bu endişelerine önem verin ona göre davaya bakış açınızı ayarlayın demek için. Sonuçta suçlamalarda değil daha bir bilinçli yaklaşımla herkes herkesi lütfen düştüğü yanlıştan çıkaracak üslup kullansın diye bunları anlattım. Ve neticede avukat olarak bu konulara tavzih ettim. Dediğim gibi amacım itham etmek kötülemek değildir. Hepimiz bu ülkenin evladıysak durum bu ve sende böylesin böyle anlaşılıyorsun veya, veya da o halde dediğin gibi anlaşılmak için biraz çaba sarf et demek manasında konuştum. Malum aynı yanlış anlama laiklik için, demokrasi için her şey için var ve zamanı gelince bunları da açıklayacağım. Son olarak gelelim iddianamedeki sevk maddeleri ve bunun sorgulanmasına bu bağlamda neyle suçlanmaktayız diyerek bu kanun maddelerinin gerekçelerini arz ederek soracağım. Bu iddianameyle bu yargılamayla bu sorularla bu maddelerin ne alakası var Allah aşkına. Bize bir şunu izah edin de hukukçu olarak bizde anlayalım. İyi kötü hukuk mezunuyuz. Ama eğer bu mahkemenin adaletle kararı sizlerin ana vazifesi ise ben okumayacağım akşam siz okuyun karar verirken siz bakın. 314/1, 313/1, 312/1, 319/1 maddelerine bakın ve bakalım nerede cebir. Nerede şiddet, nerede diğer unsurlar, Nerede hükümet yıkılacakmış, nerede meclis yıkılacakmış, nerede ülke darbeye gidiyormuş, kimin yakasına yapışılmış? Bunların hepsi fasa fisodur. Ve siz tutuklamayı tedbir mi, ceza mı uyguluyorsunuz vicdanınıza akşam bir sorun diyor ve savunmamı toparlıyorum. Sayın başkanım, gerçekten tüm bu yaşanan hukuksuzluklara rağmen yine de müvekkilim sayın heyetinize mehabet duygusuyla dolu ve siz belki hala bazı çekincelerle adaletinizi tecelli ettirmediyseniz de kendisi sizin adil olduğunuzu hissetmek istemektedir. Sanırım adaletiniz artık bu akşam veya Cuma günü tecelli edecek ve Ali Özoğlu savunmasında size arz ettiği umutsuzluğuna rağmen beni buradan bu mahkeme asla tahliye etmez dese de inanıyorum ki, siz tahliye edeceksiniz. Sayın başkanım, bu iddianamedeki yasal metinlerin hangisi şüphe duyulacak derecede ihlal edilmiş, hangisi bu iddianamedeki delillere uyuyor taktirinize bırakıyorum. Ve diyorum ki tekrar, 21 aydan beri tutukladığınız bu insanların size her duruşmada başkanım hakimim derken sayın savcım derken devam eden saygısına karşılık sizin bu insanlar için kullanacak bir inisiyatifiniz bir toleransınız duyduğunuz kardeşane bir yaklaşım hissettiğiniz bir şefkatiniz yok mu diye tahliyesini talep ediyorum. Lütfen iddia edilen bu sözde örgütün baş idarecilerine sunduğunuz lütfu bu örgütün hala neresinde olduğunu bilmeyen ve kendini olmayan örgütün hiyerarşisinde kaybetmiş her duruşmada ben neyim ve bu hal neyin nesi diye hala örgütte kaç numaralı oyuncu olduğunu bilmek isteyen bir numaralı kalecisi iki ve üç numaralı bek oyuncusu belli ve saha dışında ilk on biri sağlık kabininde olan bunun dışında henüz davaya dahil edilmemiş yedekler hariç numaralarının ne olduğunu merak edip şu Silivri sahasında sıkışan zavallı kadroyu ve müvekkillerimi ve 21 aydır bu sahada yorulan Ali Özoğlu’nu bir an önce jübile yaptırıp tahliye etmenizi rica etmekteyim. Sayın başkanım, görmüyor musunuz bu davalar ve soruşturmalar bağlamındaki tartışmaları. Bu Ergenekon iddiaları arasında son dönemde inanın çok fazla milli ve hissi değerlerimizi kaybettik. Cüzdanımız çalınıyor da bağırıyoruz yetişin diye. Bu tartışmalarda nelerimizi kaybettik. Sizce sayın makamınıza yetişin dememiz çok mu? Cinayetler, suçlar, cinnetler, iflaslar, icralar, hayasızlıklar, yolsuzluklar almış başını gidiyor. Toplumda kötülük lağım olmuş. Açıktan akıyor. Sizce milletin dikkatini boş Ergenekon darbe iddiasına değil de bunlara yöneltip arınmaya matuf işlere yönlendirmek adına bu dava sürecine devam edilse bile buradaki herkesi tutuksuz serbest bırakmak yanlış mı olur? En azından kamuoyuna kimler dışarıda be kardeşim bunlar neden içeride olsun manasındaki bir tahliye sizce faydasız mıdır sayın savcılar? Bir bakın ülke ne olmuş. İnsanlarımız kamplara bölündü, aile aileye, köy köye, ilçe ilçeye, il ile, bölge bölgeye, herkes herkese kırgın ve herkeste bir gerginlik var. Siyaset darmadağın olmuş. Hukuk karmaşa içinde. Yargı da yaşanan sıkıntılar gözler önünde ve üzülerek seyrediyoruz. O zaman gelin bir şefkat ve hoşgörü iklimi başlayacaksa bunu Vatikan’dan değil Silivri’den başlatalım. Eğer dediğim gibi bir açılım yapılacaksa bu açılıma bu mahkemeden başlayalım. Gelin bu süreçteki kaybettiklerimizi, sevgimizi, saygımızı, güvenimizi, hasretimizi, kopmaz bağlarımızı, kaybolan güvenlerimizi, aynen Abdülmuttalip’in zem zem kuyusunu aradığı gibi arayalım bulalım ve ilk kazmayı vurmak misali ilk tavrı bu mahkemede alalım. Gelin tekrar ifade ediyorum, şu müvekkilim Ali Özoğlu’nu tahliye edelim de duruşmalarına evinden gelsin gitsin. Gelin bu akşam bir jest yapın bir tolerans fişeği patlatın Silivri’den Ankara’dan gözüksün. Ve orada bu havai fişekten kararan gözlerde aydınlansın, gelin ne olur gevşeyen yumruk ilk siz olun, ilk uzanan el siz olun, ilk verilen selam sizden gelsin ve siz bizler aracılığıyla tüm ülkeye merhaba özgürlük deyin tüm memlekete tebessüm yağdırın. Bundan dolayı inan gece uykunuz kaçmaz ve belki de en stressiz uykuyu bu akşam alırsınız. Gelin bir risk alın inanın tutuklama kararının riskinden salıverme kararının riski çok daha azdır, hatta yoktur. Tüm bu açıklama ışığında bir örnek daha vererek gerek sayın başkanıma, yüce heyete ve sayın savcılara saygılarımı sunacağım. Bu arada ifade etmek isterim ki bu açıklamalarımız ışığında da bu yaklaşımlarımızda varsa kendimize dayanak yaparak yine aylardır CMUK, CMK, TCK vesaire dendiği halde ikna edemediğimiz heyetinize zaman zaman bazı İslam hukuku ve Atatürk’ün ifadesiyle milli dinimiz olan İslam’ın kaynakları olan Kuran ve hadislerden hem evrensel hukuk anlayışının birbirinden etkilenmesi adına yaptığım alıntıları dikkate alacağınızı ummaktayım. Bu bağlamda şu örneği vererek hukukun ne derece hassas uygulanması gerektiğine dikkatlerinizi çekerim. Bir gün Hazreti Muhammed otururken kendisine bir ceza davası intikal ediyor, mesele hırsızlık suçlaması bir adamı hırsızlık suçlamasıyla huzuruna getiriyorlar. O zamanın savcısı hangi delildendir bilinmez bu insanın yoğurt çaldığını iddia ediyor, yoğurdu çalınan da orada. Peygamberimiz diyor ki sen bu insanın yoğurdu çaldığını mı söylüyorsun? Evet ya Resulallah diyor. Delilin nedir? İşte efendim çaldığını düşünmekteyiz bu iddianame gibi çalabilir efendim, çalmış olabilir, çalacak olabilir. Hayır diyor peygamber kesin delilini söyle, e bir delilimiz kesin yok. Ben bu insanı hırsızlıkla suçlayamam deyince Hazreti Ali Peygamberimizin kulağına eğiliyor ya Resulallah ben adamın karnında yoğurdu görüyorum diyor. Hazreti Muhammed diyor ki ya Ali ben senin peygamberinim, bende görüyorum ama bizim özel bilgilerimizle gördüğümüz delil insanları suçlamaya yetmez. Sayın savcılarım gizli gizli dinlemelerden aldığınız delillerle bu insanları suçlayamazsınız, eğer Allah korusun iddianameyi o gün bu savcılar yapsaydı ta fabrikadaki yoğurdun bile çalındığını iddia ederlerdi. Sayın başkanım, sayın savcılıkça ifade edilen ve 4 ana iddiadan kaynaklanan ve müvekkilim üstüne tufan gibi gelen ve bir kaya misali üstüne kapanarak müvekkilimi 21 aydır mağdur eden bu Ergenekon iddiası ve neticede bu iddia sonucu özgürlük kapılarının kapandığı şuan da ve şu zamanda biz adeta dua ve mazeretimizi arz ettiğimiz gibi savunmalarımızı ilahi menşeiniz olan sayın mahkemenizin El Hakem, El Adil, El Hakim sıfatlarının ve Allah’ın bu ahlakının ve sıfatlarının mutlaka imanı olan sizlerde var olduğunun inancıyla uzun uzadıya size arz ettik. Dileriz bu her akşam müvekkillerimizin üzerine kapılan mahpus kapılarını bir hakem ve hakim ve adalet heyeti olarak açarsınız. Dileriz heyet olarak zalimse de, mazlumsa da kardeşinize acıyın fermanı penahını destur edinerek bu insanlar zalimse ki bunun olmadığını açıkladık ve bu halde dahi 21 aylık çektiği hapis hayatına bakarak tahliye etmenizi. Yok eğer mazlumsa ki kesin mazlum olan bu insanları artık tahliye etmenizi rica etmekteyiz. Ve yine Allah’ın Vela tecessesu yani gizli kalmışları araştırmayın ilahi buyruğu karşısında, tamamı bu insanların gizlediklerinden özel hayatından oluşan ve Hazreti Muhammed’e göre zan yani hükmen yalan olan bu iddianameyi asla mihenk kabul etmeyiniz. Ve yine kim bir müminin ihtiyacını giderirse, kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah’ta onun ihtiyacını giderir vaadi uyarınca bugün burada karşınızda hasbelkader sanık olarak sizden adalet uman kardeşleriniz için ihtiyaç olan özgürlüğü bu sanık kardeşlerinize evet hem dinde, hem milliyette kardeşleriniz olan bu insanlara lütfen bahşediniz. Bir gün gelir belki bu insanlara da sizin bir işiniz düşer, onlar da sizin sıkıntınızı giderir. Ama kesin olarak bu duyguyla karar verirseniz iyi bilin ki Allah’ta sizin sıkıntınızı giderecektir inancıyla şu hapis sıkıntısına son veriniz ve yine dilerim hukukun define arar gibi suçlu aramayıp, suç ortaya çıkarsa ancak suçlunun cezalandırılacağını ve niyette suçlu amellerin suçlu olmayacağını bilerek, adeta henüz cenin halinde bile olmayan bu adı şanı belli olmayan terör ve terör örgütü suçunun nüfus kaydını müvekkilimin üstüne yapmayınız. Sayın başkanım, sayın üyeler, muhterem savcılar bu işlerde ve her suçta amelle suçla olunur, niyetle suçlu olunmaz. Hatta niyet edipte yapmamak suçlanmayı değil sevap almayı gerektirir, tebrik almayı gerektirir. Bu süreçte hakikaten darbe planlanmış ama yapılmamış veya yapmamış insanlara aslında demokrasi adına sağ olun demek lazımdır. Halbuki siz bu davada bazı insanlara müebbet istiyorsunuz, biliyorsunuz ki darbe yapsalar da başarılı olamasalar aynı müebbetten yargılanacaktılar. Bu yanlış üslupla adeta siz bundan sonraki darbe düşünen askerlere bakın madem darbe hazırladınız deneyin, sakın vazgeçmeyin. Vazgeçmezseniz sizi yakalar Silivri’ye tıkar, müebbette yargılarız demektesiniz, bu yanlıştır. Bence bu insanlara en azından bu sürecin hassasiyeti ve demokrasinin hatırı için şimdilik sağ olun demek lazımdır. Zira korktukları için değil, değerlendirilmeleri sonucu darbeye gerek yok, cumhuriyet tehlikede değil diyerek yönetime el koymadıkları için ve bugünkü demokrasiyi ne olursa olsun bunların vazgeçmelerine borçlu olduğumuz için bu tutuklamalara son verip hatta gerekirse sulh adına teşekkür edip demokrasiyle darbe arasındaki barışı sağlayınız. Bakın benden söylemesi bundan sonra askerler eğer darbe planlarsa bu Ergenekon sürecine bakıp kusura bakmayın bir daha vazgeçmezler. Tam aksine ya Allah denemekte fayda bile derler ve bu işten memleket zarar görür. Sayın başkanım ikinci dikkat edilmesi gerek husus şudur, Türk Silahlı Kuvvetleri ve ordu sizden korktuğundan değil demokrasiye olan saygısından dolayı darbe yapmamıştır. Demedi mi sayın Genelkurmay başkanı savcılara, hukuka saygımızdan özel kuvvetlere girmesine müsaade ettik yoksa nah girerlerdi diye buyurun buradan hisse alın. Ya erkekçe Genelkurmay başkanına nah giremeyiz deyin de tutuklayın onu görelim ya da lütfen bu işlerle kimseyi boşa yormayın. Darbe olmaz, olacaksa da buna siz engel olamazsınız ve kimse demokrasi uğruna Türk askerine el kaldırmaz. Bakın kendimizi kandırmayalım bu ülkede henüz fanatik demokrat yok ve olmaz. Bırakın sular yoluna girsin bu işlere adaletin ve mahkemenin fazla karışmasının faydası yoktur bazı işlerde hukuk mahkeme müdahale ederse işler zarar görür. Mesela bir aile kavgasına, bir karı koca tartışmasına komşu bile müdahale etse iş boşanmaya gider. Bence adalet ve sayın mahkemeniz ne yapıp edip bu soruna sulh ile yaklaşmalıdır. Yoksa silahlı kuvvet isterse senin adaletini kaldırır, kendi adaletini getirir. Bu realiteyi görelim, ne o yoksa Türk ordusu eğer müdahale ederse onu Amerikan ordusuyla mı durduracaksınız. Bu güveninizin atında yatan nedir eğer hayırsa, bir laf var Kurt yiyeceği kemiği önce arkasına ölçer sonra yermiş. Son zamanlarda hukukçular, siyasiler biraz çıkmayacak lafları etmeye başladılar bir siyasi olarak da bu üslubu kınıyorum. Madde bir, Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yapmayacağım demiş midir? Evet. Madde iki, yaparsa buna engel olacak güç var mıdır? Hayır. Madde üç, Türk Silahlı Kuvvetlerinden başka bir güç müdahale edebilir mi? Hayır. Madde dört, TSK müdahale etse millet askerini bırakıp bu siyasiler için ölür mü? Bence bu siyasilerin evde besledikleri kedileri bile kendileri için ölmez. Madde beş, o zaman bu iddialarla ülkeyi germeye gerek var mıdır? Hayır. O zaman işimize bakalım ve siyasileri destekleyen desteklesin, desteklemeyen Allah ıslah etsin deyip seçimde gereğini yapsın. Siyasilerde memleketi germeden hukukla demokrasiyi, hukukla siyaseti germeden kendi çizgisinde hizmet etsin. Bundan başka ne var ortada da her sabah bir gerginlik şu ölümlü dünya da bakın Elazığ’da depremde yüze yakın insan vefat etti. Tekrar edersek bu laflar bile fazladan Türk Silahlı Kuvvetleri dedi diyeceğini bence Türk Silahlı Kuvvetlerinin sabrını bu mahkeme ve savcıların üslubuyla zorlamayalım, sonra iş nahlaşmaya giderse askerin nahı biraz ağır olur. Bunu kaç kere yaşadık, lütfen bu ülkeyi daha fazla adaleti kullanarak germeyelim. Tekrar ediyorum bu üsluplar Türk Silahlı Kuvvetlerini kışkırtmaktan başka işe yaramaz. Ama Genelkurmay başkanımız sağ olsun sabırları taşarsa da ne olacağını söylemiştir, gene de hukuk demiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri demokrasiye saygılıdır biz siviller darbeyi seçimle yapmak gerekliliğine inanırız, bu ülkede evet yanlış gidiş var, yanlış idare ediliyor diyenler vardır ama çözüm demokrasi olmalıdır. Sayın başkanım, sayın üyeler inşallah tüm bu olanlara rağmen kavşaktan düz bir dönüş yapmak nasip olur. Dileriz demokrasi otobüsü bozulmaz, dileriz lütfen sağa çekin şoför bey ehliyet ruhsat denmez. Bunları yaşayıp göreceğiz, zaten Allah’ın takdirine de engel olamayız, herkes kaderini yaşar devlet de, iktidar da. Kuran’da ya Muhammed uyarsan da olur, uyarmasan da der bazıları için biz gene de uyaralım faydası olmasa da. Son zamanlarda siyasiler sık sık neye mal olursa olsun lafını çok kullanmaya aşlamışlardır, zaman zaman da beyaz kefeni giyeriz demektedir. Bu doğru değildir malum hazreti Yakup, Yusuf Aleyhisselamı götürecekleri zaman kardeşlerine kurtlar yedi dersiniz demiştir. Sonunda da aynen dediği olmuş kurtlar yemiş olmuştur, bir rüya bile görsek hayra yorulmalıdır. Rüya yorumlandığı gibi çıkar bu sebeple bir siyaside olarak ağzımızı hayra açmak gerektiğini tavsiye ediyorum ama dedim ya neticede Allah ne yazdıysa yaşayacağız, bakalım bu ahu eninler yağmur mu, kar mı, dolu mu olarak dönecek hayatımıza, komşusu açken tok yatmanın, kardeşimize akrabamıza sırt çevirmenin bizi dokuz ay karnında taşıyan annelerimizi darülaceze köşelerine terk etmenin, bu kadar haksızlıklar karşısında susmanın, bu kadar ızdıraplar karşısında Roma alaylarında ki ölüler için ağlayan sahte ağlayıcılar kadar gözü yaşarmamanın, her türlü melanetleşmenin, kamu malını domuzlara bile fesuphanallah bu ne biçim yemek diye hayrete düşürecek düzeyde yemenin, Allah’ı Peygamberi karşılıksız çek gibi kullanmanın sonucunda Allah neye karar verecek seyredeceğiz. Dileriz bu yanlışları yapanların arınacağı bir deterjan, tövbe secdesi yapacağı bir seccade Allah tarafından halk edilir. Zira şu anda böyle bir deterjan, böyle bir seccade yoktur. Hani şair demiş ya beni kimsecikler koklamaz madem, öp beni alnımdan sen öp seccadem. Bu kirlenmiş riyakar alınları öpecek ne bir seccade ne de bir dudak bulunmayacaktır. Bakalım bunu kim ne zaman ve kimin eliyle Allah çözecektir ve bakalım bir gece ansızın kimin neresine, kimin ensesine, kimin ihale artıkla doldurduğu midesine Mart karları yağacaktır. Öyle ya Vela tahsebennallaha gafilen amma yameluzalümun, Allah’ın yapılan zulümlerden habersiz olduğunu sanmayın. O zalimlerin gözlerinin yerinden fırlayacağı azap gününe Allah saklıyor, göreceğiz o zaman bu zalimler, görecek Allah kim, evet bakalım ne olacak bu dünya, bu sahtelikte kalpazanlara taş çıkaran gülüşlerin sahipleri bu davalar aracılığıyla bu millete zulüm edenler ne olacak. E bu dünya böyle gitmez bir de Allah bende varım diyecek, bakalım o gelince kim gidecek, o gelince kim girecek. Göreceğiz, yaşayacağız, seyredeceğiz Allah’ın azabının kimi yakalayacağını dilerim seneye veya ondan sonraki seneye veya on sene sonrasına bugün herkes yaptıkları için iyi ki yaptım diyeceği işleri yapmış olur. Dileriz Dimyat’a pirince giderken evde ki bulgurdan, daha iyi demokrasiye giderken aşırı hız nedeniyle kaza yapıp eldeki demokrasiden olmayız. Dileriz generalleri tutuklayanlar olduğu gibi bu hırsızlık, yolsuzluk yapan ülkeyi yağmalayan eti ile, kemiği ile harama batmış bu siyasileri ve develeri hamutuyla, filleri hortumuyla dişinin arasına alan ve midesinin için tırlar, gemiler gibi araçlara yer bırakan kravatlı soygunculara bu zamana kadar serbest otlayan isterse muhtar, isterse başbakan, isterse padişah, isterse imam, isterse papaz olsun gel bakalım diye sıraya çekecek bir molla Kasım ruhlu savcılar ve mahkemeler inşallah kurulacak. Dileriz ıslaha kabil olanlar o zamana kadar ıslah olur da kabil olmayanların şerrinden ülkemiz korunur. Dileriz sivil yönetim demokrasi yolundan ayrılmaz ve demokrasi olsa ne olur, memokrasi olsa ne olur diyerek ülkeye memokrasiyi getirmeye çalışıp kendilerini de ülkeyi de tehlikeye atmazlar. Dileriz ülkemiz kısa zamanda bu gerilimden kurtulur ve müvekkilim başta olmak üzere tüm tutuklular çıkar. Dileriz birileri kazdıkları Ergenekon kuyusuna hukuka uygun olarak kapatır da kuyusunu hukuka uygun olarak kapatır da, kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşmez. Dileriz abdesthanenin duvarını tamir etme bahanesiyle mescidin duvarını yıkan adam misali demokrasiyi yerleştireceğiz, darbeleri engelleyeceğiz diye ülkenin en hassas kurumunun yıpratıldığının herkes farkına varır ve bu Ergenekon gayya kuyusundan demokrasi dahil çok şey kaybolmadan bu sürece son verir. Dileriz sonuna kadar devam edeceğiz diye sonu olmayan yolda kaybolunmaz ve inşallah bu Silivri mahkemeleri buraya yapanların yargılandığı yer olmaz. İnşallah korkulan başa gelmez, dileriz Erzurum’a yani çağdaş medeniyete ve güçlü geleceğe beraber gideriz yanlıştan kavşakta döneriz hayatının kimse bundan sonrasına bagajda devam etmez ve kimse yok mu bize bir fatiha bir dua demez, dileriz hata yapan hatasından döner. Dileriz ülkemiz yönetimiyle dünyaya örnek olur, dileriz Ermeni diasporasına Oba, ma diyenler bu milletin samimi insanlarına Sopama demezler. Dileriz herkesin sorumlusu ve dermanı makamında olduğunu unutup bir iddianamenin savcısı veya avukatı olunmaz ve herkes adaletin hizmetkarı olur. Dileriz sayın mahkemenizin önderliğinde ülkemizde adalet ve hak hakim olur ve kalpler huzura erer. Dileriz ki Allah hatalarımızı bağışlar, memleketimizi, cumhuriyetimizi, milletimizi, kıyamete kadar korur. Sayın başkanım son olarak bizim için hayat memat sayılacak olan tahliye talebimiz hakkında vereceğiniz kararda şu hatırlatmayı da yapmak isterim. Her şeyde bir şey gizlidir insanda alem, alemde sır, toprakta maden, madende cevher, cevherde estetik işte kanunda hukuk, hukukta adalet, adalette de merhamet, merhamette vicdan, vicdanda derun gizlidir. İşte sizlere son bir vicdani taarruz ve sizlerden adalet ve bunun devamında hukukun merhamet boyutunda umduğumuza dair son bir tazyikle kalplerinizde olmasını arzuladığımız son bir şahlanış ve konuşmadan muradınızın ve ricamızın özeti olması bakımından Şu ilahi ve yaşama mana veren ifadeleri tekrarlamak istiyorum, haber ver benim kullarıma ya Muhammed, umutlarını kaybetmesinler ayeti ve benim rahmetim, gazabımı geçti, merhametim, adaletimi geçti hadisi kutsisi. İşte bu ilahi müjdenin tavsiyesi ve yol göstermesinden Sayın mahkemenizin biraz yararlanmasını istirham ederim. Ve artık sizinde merhametinizin ve bağışlamanızın ola ki varsa gazabınızın adaletinizin önüne geçmesini rica ederim. Sayın Başkanım, Muhterem Hakimler Sayın Savcılar hani dedim ya yukarıda bir ben vardır bende benden içeri sözünü gerçekte bende yani insanda alemler gizlenmiştir. Bu demektir ki her şeyde çok şey gizlenmiştir. Hani dedim ya insanda alem satıhta öz maddede mana toprakta hazine kayalarda maden madende cevher cevherde estetik estetikte şevk yönelişte aşk aşkta vecd. Hani dedim ya adalette merhamet gizlenmiştir işte muhterem hakimler sizin adaletinizde var olan merhametin ortaya çıkmasının 21 ay sonra zamanı gelmedi mi? Sayın Başkanım biz sizden mutlak hakikati arıyoruz ve savunmamıza buna yönelik yaptık. Bunun dışında ki yanlış ve batılları ne gördük, ne ilgilendik, ne merak ettik, ne de hakikati savunmaktan, açıklamaktan korktuk. Sayın Başkanım hakikatin kararını vermenin adaletin gereğini yapmanın ve bu insanları tahliye etmenin vakti gelmedi mi? Kendisi için gelmedi ise bile 21 ay önce kokusuyla her gece yastığa baş koyan ve şu an öğretmenlik yapan eşinin hatırına bir merhamet adımı atarak bu tahliyeyi yapamaz mısınız? Henüz gençlik baharında ayda bir anca gelmeye tahammül ettiği cezaevi görüş penceresine kafasını yaslayarak babacığım ne zaman tahliye olacaksın diye gözlerinden pınar akıtan, kızının hatırına bir tahliye veremez misiniz? Yaşı 80’i geçmiş ve bu Ali gelmez mi babasının yanına? Bu adam ne biçim adamdır diye ölmeden bir görsem evladımı diye hasret duyan ve yeryüzünde Allah’ın misafiri olan babasının hatırına ve cezaevinde bile olduğunu bilmeyen babasının hatırına bir tahliye veremez misiniz? Çok mu zor bu insanı tahliye ederek serbest bırakmak? Hakikaten hiçbir delil yok, arşı ala mı sallanır? 21 aydır tutuklu olan bir insanı bırakmanın izahı hukukta, vicdanda yok mudur? Ya da hakikaten hala tahliye edilmemesi adalet mi ya? Ya da adaletinizde bir sınır ve yeter yapamam bu sefer tutuklanmanın devamını isteyemem diyecek bir çığlık yok mu vicdanlarınızda? Ya da bugün merhametimiz adaletimizi geçti diyemez misiniz? Gazabınız yok, yok, şefkatinizi geçecek gazabınız yok, biz şahidiz. O makamda oturmakla birlikte inanın ister tahliye verin ister vermeyin bize gazap duyduğunuzu ne savcılar ne hakimler için iddia edemem. Siz Dünya’lara değişilmeyecek insansınız. Bizim hukuk fakültesinde ki sınıfımızda en kalender insanlar hakim, savcı oldular. Ben hakim ve savcılara inanılmaz üstün gören bir idrakin her zaman hissedarı olan avukatım. Siz yıllarca ne zorluklarda, ne yolsuz, izsiz yerlerde görev yaptınız, sizi bugünkü tartışmalar bağlamında eleştirdim zaman zaman. Yapılandan anlaşılanı anlattım veya da böyle anlıyoruz dedim yoksa siz böylesiniz demedim. İtham etmek bühtan olur. Hatta bir şekilde yanlışta yapsanız itham değil uyarmaktır görevim. O sebeple gazabınız var ve oldu diyemem yani gazabınız geçmez ama adaletinizin merhametinizin geçme zamanı gelmedi mi? Sayın Başkanım 21 aydır yatan ve mahkemenizde yüreğine akan yaşları hiçe sayarak beni çıkarmazsınız zaten diye yanlış bir duyguya kapılan ve kendi zanlınca bence mutlak yanlış olan bir insanı evine göndermek eşiyle, kızıyla sarılarak bir gece geçirmesine vesile olmanın bu fani Dünya’da eylemden daha kutsal bir karar var mı? Gelin gönül rahatlığı içinde bu tahliye kararını verin. Sayın Başkanım ne oldu bu insanlara kiminle arasına hangi kan davası girdi bilmiyoruz da 21 aydır hala diyetini ödeyemediler. Bakın bir gün Peygamberimizin yakın muhafızı bir savaşta şehit oldu Peygamber onu taziyeye gitti, taziyeye gittiğinde bağrıştılar cennete gitti, mübarek insandı Peygamberimiz bu lakırdıları boş geçin dedi taziyeye devam etti ve o sükut ederek dedi ki arkadaşınız şu anda cehennemde yanmaktadır herkes buz gibi kesildi bir tanesi dikkatini topladı dedi ya Resulallah bu senin muhafızın yanında savaştı nasıl cehenneme gider? Dedi ki Peygamber arkadaşınız kendisine verilen bir görevi istismar etti ve bir kumaşı kendisine elbiselik yaptı dediler ki ya Resulallah bir kumaş için cehennem azabı çok değil mi? Peygamber ayağa fırladı alnının kaşı kalktı dedi ki Allah’a yemin ediyorum ki değil kumarı takunyanın kemerini çalan yanacak. Sevgili hakimler Muhterem Savcılar bu insanların özgürlüğü takunyanın kemerinden kıymetlidir Allah katında. Siz haksızı ve keyfi yere bu insanların özgürlüğünü alırsanız Peygamberin yanında bile olsa ateşten korunamayan kimselerin başına gelen azap aynen size de gelecektir. Burda çalınan ömürler, umutlar, bir takunya kemerinden daha mı önemsizdir? Bu mesuliyeti Allah katında size yarın taşıyamayacağınız sorumlulukları yüklenmemenizi tavsiye etmekteyim Sayın Başkanım ben bu insanları bir avukat olmaktan çok bir insan, bir dost, bir arkadaş olarak savunmaktayım. İnanın bu savunmamı dudağım kıpırdayarak değil yüreğim kanayarak yapmaktayım. Ve bu insanlara hissettiğimi size hissettirmek adına savunma yapmaktayım. En büyük hissiyat, en büyük heyecan içinde savunma yapmaktayım. Muhterem Başkanım Heykeltıraş Rodin’e sormuşlar; Nasıl heykel yapıyorsun diye demiş ki ben kayada, mermerde önce yapacağım eseri görüyorum ona göre çekiç vuruyorum karavana çekiç vurmuyorum, eseri karavana aramıyorum. Bulduğum eseri çekiçle ortaya çıkarıyorum Sayın Başkanım siz bu adaleti biraz hassasiyetle arayın duruşmalarda önce görün ona göre mahkeme yapın, karavana yargılama yapıyorsunuz bu yüzden bu yargılama uzuyor lütfen karavana yargılamaya son verip kanuna göre adalete göre önce gördüğünüze göre arayın, kanuna bakıp adaleti görün, kırmayın çekiçle, dövmeyin bu insanları yeter bu müvekkilimden suç çıkmaz boşa. İstediğiniz kadar tutuklayın çekiç vurun suç çıkmaz bu iddianameden. Sayın Başkanım hani Pascal demiş ya bana filozofların değil peygamberlerin anlattığı Allah lazım aynı şekilde biz okuduğumuz, bildiğimiz bu kanunlarda yazan hukuku arıyoruz. Mahkemenizin inisiyatifinde ki savcıların fikirlerinde ki hukuk değil. Bundan muzdaripiz, hukuk bir bütündür bir kadının parmağının ucunu sattığında vücudunun kalan kısmı için ne kadar namuslu denilirse hukukta aynıdır. Bu kadar ihlal edilen hukuk ne kadar hukuk olabilir? Bunun şerefini hukukun şerefini kurtarmak adına artık bu ihlallere son verin ve bu insanları ve müvekkilimi tahliye edin Sayın mahkeme Sayın Başkanım, Sayın üyeler bu sebeple içinizde var olan tercümelerinizde gördüğümüz mukaddes makamınızda temsil ettiğiniz adaletinizin en derinde de gizlenmiş olsa merhametinizin ve ali cenaplığınızın gereği olsun müvekkilimi tahliye ediniz. Ve hatta bu duygularla tüm kendinde benim hissiyatımı bulan sanıklarında tahliyesini istiyorum konuşmama ola ki bilmeden kırdık, üzdük, düşündürdük, ürküttük veya kastı aştık ise velhasıl sürçü lisan ettiysek af ola diyelim sözümüzü Hz. Ali’nin şu muhteşem sözleri ile sonlandırıyorum; Zanna dayanarak hüküm vermek adalet değildir, zulümdür, nice adam gibi, nice adil gibi gözükenler vardır ama aslında zalimdirler adalet insaftır, zayıfların adaletinden ümit kestirecek tavırlardan kaçınınız. İki şeyin sevabı ölçülmez; affetmek ve adaletli olmak. İşte bu sözlerinde önderliğinde bize verdiği bu öğüdü lütfen tutun, gereğini yapın ve affedin, tutuksuz yargılayın, adalet gereği veya tutuksuz yargılayın. Sayın Başkanım son verirken konuşmama sık sık açıkladım, bu Ergenekon davasında sadece içerdeki müvekkillerimiz değil bizlerde çok sıkıntı çektik, çevrelerimizi kaybettik. Ailelerimizle ilişkilerimiz bozuldu, akrabalarımız ile yıllardır görüşmüyoruz, çoğu muhafazakar veya bugün ki iktidara destek olan tanışlarımız bizlerle irtibatları kesti. Sanki din düşmanıymışız, sanki mürtet olmuşuz gibi bize bakmaktalar, inanın camiye gittiğimiz zaman bize mihrap teklif edenler şimdi cemaat olarak gittiğimizde rahatsız olmaktalar. Bu Sayın mahkemenizden de zaman zaman sızan bazı belge ve bilgilerin alakasızca yönlendirilerek basında, yayında yer almasından kaynaklanmaktadır ve bu bağlamda malumunuz son günlerde gene aslı alakası olmayan iftiralarla TSK’nin müvekkilimi, müvekkillerimin din düşmanı, darbe olduğunda camiler yanacak, Kuran’lar yırtılacak vesaire iddiaları karşısında geçen mevlit gecesinde bu duygularla TSK ve benim müvekkilim ve müvekkillerim adına Peygamberimize bir şiir yazdım onunla konuşmama son vereceğim. Benim milletimin Peygamberine. İnmemişti ilk insan eşiyle cennetteydi, bir hata işlediler bitmeyen hıçkırıklar, bağışla bizi rabbim deyip de boyun eğdi, mağfiret dilediler tövbeden eğik başlar, gözleri semadaydı yetişti bir kelime, Muhammed Resulallah ferahlık yüreğine, dediler bağışla bizi bu insan hatırına, dedi Allah ey Adem uymaz mıyım çağrına, işte zaman öncesi Muhammed yaşıyordu, nur-u Muhammed o gün imdada koşuyordu, imdat ya Resulallah çağlar sonra da imdat, ne evlerde huzur var ne hayatlarda bir tat, Adem’e yetiştin de tövbesi kabul oldu, yetiş bize ey resul gözlerin feri soldu. Eğer imdat etmezsen kör olacağız ebet yetiş ya Resulallah imdat et ilelebet, sanma 571 cihana ilk gelmesi Adem’in o tövbesi Muhammed’in müjdesi, varlığı ilk var olan Allah’tan sonra ilk var ilk insan Muhammed’di cinsi yoktu ismi var, gökte var olan Ahmet, Mekke’de yere indi, nuru Allah’ın nuru annesi Amine idi, babası aziz yolcu vefat etti gurbette ömür boyu Muhammed babasıyla hasrette, ne zaman baba dense gözleri doluyordu bir yetim ağlar ise Muhammed ağlıyordu zira en garip yetim o olmuştu cihanda, onun emsali rahim gelmemişti zamanda, daim kanat germekte gariplerin babası, Muhammed’di her zaman yetimlerin arkası, 7 yaşına geldi annesiyle bir yolcu babasının kabrinde hasreti yağmur oldu. Annesi az önünde ağlıyordu kabirde arkasında Muhammed yanlarında ve birde Ümmi Eymen hizmette adeta cihan durmuş mezarlık sukut olmuş hasreti ile Amine Abdullah’a ram olmuş, inliyordu ey canım, sevgilim, kocacığım ey babalar babası 6 yıl oldu yoksun, yok ki can dayanası doyamadım ben sana ey Abdullah vallahi geleceğim şu anda çağır beni billahi Muhammed yaşlı gözle annesini süzmekte için için ağlayıp gam kervanı çekmekte, anladı bu hasretin bitme vakti gelmişti, Amine’nin duası göklere yükselmişti, döndüler ağıt dolu gözler ile şehre, Amine hasta oldu ölüm çöktü gözüne, uzanıp yatmakta iken inim inim inledi ateşliydi, nerdesin yavrum Muhammed dedi gel soğut ateşimi can yavrum yanmaktayım, bu fena aleminde sana son bakmaktayım yavrum Muhammed’im, canım evlada sana artık baban geldi ben gidiyorum olmasın sana darlık, her cihanda aziz ol, 2 cihanda kaim, can Muhammed’im deyip sarıldı ona daim bir ara gevşedi ki kolu Muhammed’in boynundan, anlamıştı Muhammed göçtü canı Dünya’dan, yaşlı gözlerle annem, can annem deyiverdi Ümmi Eymen gözünün yaşını siliverdi, ağlama yavrum onlar cennete yol aldılar şimdilik bana seni emanet bıraktılar, işte Muhammed dün kabirden annesiyle dönmüştü bu sabah uyandığında artık öksüz kalmıştı ana baba cennette Muhammed kimsesizdi, imtihanda en zorlu, çilede emsalsizdi, ey şanlı resul evet sonrası gidemedim ömrünün devamına dayanıp diyemedim burada ara verdim niyaz kılayım diye bu şiir sana benim hasretimden hediye, bu mevlit ikliminde hem sana yalvaralım, bir kusva olup çöküp önünde ağlayalım ey çile peygamberi sana biz doyamadık kalkan diye göğsümüz bağrına koyamadık, sen bu Dünya’dan gittin bu Dünya kaldı yetim senden firak olunca bu hayat oldu elim yıllar geçti biz hala çilende yanıyoruz, adım geçince vallah ey Resul ağlıyoruz sağda salavat etmeyip kurbanız yoluna biz değil yalnız cennete ateşlere gireriz yeter ki sen gir gir Türk de bak gör neler olacak bu Dünya’da her kulak Muhammed’i duyacak, yanacağız gör ama yakacağız cihanı nefesinde ey resul diriltiriz her canı yak bizi ateşinde aydınlansın karanlık hayat bulsun bu canlar ferah bulsun insanlık senin için yaşarız sen yoksan bizde yokuz vallahi ey Muhammed sen toksan bizde tokuz, sen açsan bizde açız sen çileysen biz çile senin rızan olmazsa bu nefesler nafile, senin derdin derdimiz, emrin başımızdadır

Mahkeme Başkanı :”Avukat bey kaç dörtlük daha var?”

Sanık Durmuş Ali Özoğlu müdafii Av. Yusuf Erikel: “Nişanın bayrak oldu.”

Mahkeme Başkanı :”Efendim kaç dörtlük daha var?”

Sanık Durmuş Ali Özoğlu müdafii Av. Yusuf Erikel: “Hilal aşkımızdadır.”

Mahkeme Başkanı :”Kaç dörtlük daha var? Avukat bey kaç dörtlük daha var?”

Sanık Durmuş Ali Özoğlu müdafii Av. Yusuf Erikel: “Başkanım 1 sayfa, 2 sayfa kaldı.”

Mahkeme Başkanı :”Bir sayfa, iki sayfa. Kısa bir ara veriyoruz efendim.”

Sanık Durmuş Ali Özoğlu Müdafi Av. Yusuf Erikel:”Başkanım tamamlayayım çok önemli bir şiiri tamamlayayım, bitsin.”

Mahkeme Başkanı:" Kısa bir ara verildi.”

Sanık Durmuş Ali Özoğlu müdafi Av. Yusuf Erikel.”Hay hay efendim.”


Yüklə 247,62 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin