Meal Çalışması Fatiha Suresi Bismillahirrahmanirrahim 1



Yüklə 3,16 Mb.
səhifə18/45
tarix27.12.2018
ölçüsü3,16 Mb.
#86460
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   45

71- “Eğer bunlar sana hıyanet yapmak isterlerse bil ki; Daha önce Allah’a hıyanet yaptılar da Allah onların hakkından geldi. Şüphesiz Allah var olan her şeyi bilir. Ve sonsuz hikmetine göre davranır.”

72- “İman eden, hicret eden, Allah yolunda cihad edenler (Muhacirler) ile onları barındıran ve onlara yardım edenler (Ensar,) birbirinin yakını ve dostudurlar. (Birbirinden sorumludurlar.) İman ettikleri halde hicret etmeyenlerden sorumlu değilsiniz; onlar hicret etmedikçe… Eğer bunlar sizden yardım isterlerse onlara yardım etmeniz gerekir. Meğer kendileriyle anlaşma yaptığınız bir kavme karşı ise; o zaman yardım etmek zorunda değilsiniz. İyi bilin ki; Allah bütün yaptıklarınızı görüyor.”

73- “Kâfirler de birbirinin yakını ve dostudurlar. (Birbirinden sorumludurlar.) İşte eğer onlara karşı koymazsanız, yeryüzünde fitne olur. Ve büyük bir bozgunculuk olur.”

[Burada fitne, inanan insanların zorla imanlarından caydırılması demektir. Bozgunculuk ise, sosyal ve doğal tahribat manasına gelir. Kur’an genellikle fesad ve ifsad kelimelerini yıkım ve tahribat manasında kullanır.]

74- “İman edip, hicret edip Allah yolunda cihad edenler ve onları barındırıp onlara yardım edenler, gerçek müminlerdir. Eksikleri olsa da, onlara mağfiret ve bağışlanma vardır. Ve onlara çok güzel rızıklar olacaktır.”

Bu ayette beş önemli noktaya dikkat etmek gerekir:

1) Muhacirler ve Ensar, yüksek derecede imtihanlarını verdiler, gerçek manada müminler oldular, diye ayet bize bilgi veriyor. Demek bu gibi vurgular, bir ayrımcılık değildir.

2) Ayet, diğer çevre insanlarının, Muhacirleri ve Ensarı örnek almasını öneriyor.

3) Bazı şahsî eksikliklerinin olması, onların imtihanlarını güzel bir şekilde verdiklerine mani değildir. Çünkü o eksiklikler, sistem içinde telafi edilmiştir.

4) Ayet, Medine’deki İslamî medeniyet ile onlara gelecek birçok ekonomik zenginlikleri daha önceden haber veriyor. Ve haber verme, aynen doğru çıkmıştır.

5) Kur’an ve İslamın, Muhacirler ve Ensarı kardeş yapması, bütün Sahabelerin akraba ve evlatlarından birbirine daha yakın ve daha iç içe olması, İslam’ın bir mucizesidir.

75- “Daha sonra iman edip, hicret edip sizinle beraber cihad edenler de, sizdendirler. Onlar da Muhacir ve Ensar gibidirler. Fakat artık bundan sonra ilişkiler, manevi akrabalığa göre değil de akrabalık bağlarına göre olacaktır. Çünkü Allah’ın yasasında, akrabalar birbiri için daha önceliklidirler.”

Allah, bütün her şeyi bilendir.”



[Demek din ve İslamiyet, sonsuz İlahî bilgiye göredir. Fedakârlık, iman sabır ve sonsuzluk gibi manevi değerlere dayanıyor. Küfür ise, madde ve bencillik; dolayısıyla haksızlık ve zulme dayanır. Demek eğer küfür dünyaya egemen olursa, hiçbir manevi değer kalmaz. Yeryüzündeki doğal, sosyal ve hukuk düzeni de bozulur.]

Bir Hatırlatma:

İslam’ın içtimaiyatı hakkında olan bu surenin ve Hucurat suresinin sonları, ilim bahsi ile bitmesi, açıkça işaret eder ki; Müslümanlar ancak ilim ile başarılı olabilirler. Ve ancak bu yol ile bedevilikten kurtulabilirler.

Tevbe Suresi

Giriş

Çoğu insan, Tevbe suresinin meâlini okurken, Avrupa’nın yaptığı olumsuz propagandadan dolayı İslam dinini şiddet ve öldürme dini olduğunu sanmaya başlıyor. Çünkü sure içinde bir kaç yerde savaşa emir var. Fakat, Enfâl suresinin başında yazılan yedi giriş ile, sure içinde verilen “İslam’da Savaş Mantığı” ile ilgili nükteler gözönüne getirilirse görünecektir ki; İslam’da savaş asıl gaye değildir. İslam’da, savaşın asıl amacı savunmadır; yani ilahî değerleri, sosyal hayatı, insanın öz değerlerini inkârdan, şirkten, sömürüden kurtarmaktır.

Ayrıca bu Tevbe suresine dikkat ile bakılırsa, on-onbeş yerde daima tevbeye dönüşe ve savaşta sınırı aşmamaya çağrı var. Zaten surenin ismi de, Tevbe suresidir. Ve surenin sonunda, Hz. Peygamberin son derece şefkat ve re’fetini dile getiren iki ayet var.

Bütün bu yapıcı İslâm çağrılarına rağmen, zaman zaman şirkin şizofrenik olumsuzluklarına karşı şok tedavilere ihtiyaç olmuş. Ya kişinin iç dünyasındaki şirke karşı veya toplumsal putlara karşı...

Bu kitabın, “Tekbirlerdeki Mucizelik” adlı ek meselesine bakınız.

Şimdilik, yalnızca bu surenin bazı ayetleri ve o ayetlerin cümle ve kelimeleri içinde saklı olan, gerek mesaj, gerek edebî mucizeliklerine işaret etmekle yetinip, “İslam’da Savaş Hukuku” adlı değerli İslamî çalışmalara işi havale ediyorum.

1- Bu, Allah’tan ve elçisinden, kendileriyle andlaşma yaptığınız o müşriklere bir beraettir (ültimatomdur.) (Yani Allah ve elçisinin o müşriklerle hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Onların hiçbir andlaşmalarına bağımlı değiller.)

2- Ey müşrikler! Yeryüzünde dört ay dolaşın. Ve bilin ki siz, Allah’ı aciz bırakamazsınız. Ve şüphesiz Allah, kafirleri rezil ve perişan edecektir.

3- Bu, büyük hacc gününde, Allah’tan ve elçisinden insanlara bir bildiridir ki; “Allah ve elçisi Allah’a eş koşanlardan berîdirler.” Siz ey müşrikler! Eğer tevbe ederseniz, o sizin için daha hayırlıdır. Eğer sırt çevirirseniz bilin ki; Allah’a karşı gelerek O’nu aciz bırakamazsınız. (Ondan kurtulamazsınız.) Artık sen o kafirleri elim bir azap ile müjdele!

1- Andlaştığınız veya alıştığınız o müşriklere, Allah ve Resûlünden (kâinatın temel düzeni tarafından ve İslam âleminin sosyal yapısı tarafından) bir beraat (ilişkilerin kesilmesi veya serbestiyet izni) verilmiştir.

[“Muahede” andlaşma manasına geldiği gibi, alışma, tanıma manasına da gelir. Beraat de, hem ilişkilerin kesilmesi, hem izin ve serbestiyet demektir. Bakınız Giriş 5.]

2- İşte ey müşrikler, yeryüzünün içinde dört ay dolaşın (1), düşünün ve bilin ki, siz Allah’ı aciz bırakamazsınız.

Ondan kurtulamazsınız, onu aciz bırakamazsınız ve bilin ki sonuçta Allah, hiçbir değer ve yasaya bağlı olmayan o kafirleri kötü bir alçalmaya mahkum edecektir.

[Yani, nefis kendini Allah’a karşı hür görüp, ondan kurtulmayı düşünüyorsa veya bazı lezzetler ve yükselişler için kendini ve başka şeyleri Allah’a eş koşuyorsa, peşinen bilinsin ki, o isteklerinin tam tersi ile cezalandırılacaktır. Çünkü Allah sonsuz sıfatlara sahiptir, ondan hiç kimse kurtulamaz. Evet, ilahî sistem, hiçbir değer ve delile dayanmayan şirki (Allah’a eş koşmayı) affetmez. Bakınız 32. Söz, 1. ve 2. Maksat]

3- Büyük hacc günü, yani İslâmî değerlerin hakim olduğu ve yaşandığı gün, Allah ve Resulünden bir bildiri ve tebliği, bütün insanlara ulaştırın ki, Allah ve Resûlü müşriklerle ilişkilerini kesmiştir.

[Daha önce Tevhid hakikatı hakim olmadığından ve dolayısıyla, güzelliği tam görünmediğinden, onlar bir derece mazur idiler. Fakat artık bu ortamda mazur değillerdir.]

Onlara deyin ki, eğer dönüş yaparsanız, bu sizin için daha yararlıdır. Eğer kendinize güvenip geri geri giderseniz, bilin ki, siz Allah’ı aciz bırakacak yapıda değilsiniz.

Böyle kafirleri, hiçbir değer ve yasa tanımayanları, ayrıca elemli bir azap ile müjdele!

4- Kendileriyle andlaşma yapıp, sonra sizinle yapmış oldukları andlaşmalarından hiçbir şeyi eksiltmeyen, size karşı kimseyi desteklemeyen varsa, işte onların andlaşmalarını son müddetine kadar uygulayın. Şüphesiz Allah, hak ve hukuka riayet edenleri sever. [Kimi de severse onu muvaffak eder.]

5- Haram (yasak) aylar çıkınca, nerde bulursanız (o) müşrikleri öldürün, onları yakalayın, onları muhasara edin, her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe edip (imana gelirlerse) namazı doğru kılar, zekatı verirlerse, onların yolunu boşaltın. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır.

6- Eğer müşriklerden biri senden korunmayı isterse, onu koru. Tâ ki Allah’ın kelâmını işitsin. Sonra onu güveneceği yere ulaştır. Böyle yap, çünkü onlar bilgisiz bir toplumdurlar.

7- Mescidü’l Haram’da kendileriyle andlaşma yaptıklarınız hariç, diğer müşrikler için Allah ve Resulü katında nasıl bir andlaşma olabilir? O andlaşma yaptığınız müşrikler, sizin için doğru davrandıkça, siz de onlar için doğru davranın. Şüphesiz Allah, hak ve hukuka riayet edenleri sever.



4- Fakat, belli değerlere, andlaşmalara bağlı olan, sizden bir şey eksik etmeyen, size karşı düşmana yardım etmeyen müşrikler, bu hükümden müstesnadırlar. Sonuna kadar onların andlaşmalarını tamamlayın. Bilin ki Allah sorumluluk ve sakınma duygusuna sahip olanları sever. (Yani, onları başarılı kılar.)

5- İşte, şirkte ve savaş halinde olan müşrikler böyle temel bir değere dayanmadıkları için, yasak aylar çıktıktan sonra, nerede bulursanız onlarla savaşın, onları yakalayın, onları muhasara edin, onları gözleyin; eğer tevbe edip namaz kılar ve zekat verirlerse (ferdî ve sosyal değerlere bağlanırlarsa), onları serbest bırakın, bilin ki Allah Gafûr ve Rahîm’dir.

6- Eğer savaş halinde olmayan bir müşrik (putperest) sana sığınırsa, onu koru ki, Allah’ın öz kelamı olan Kur’anı dinlesin; sonra, onu güvenli bir yere ulaştır. Çünkü, şirk nefsanî, maddî ilkel bir düşünce tarzı olduğundan, müşriklerin çoğu, soyut bir hakikat olan yüce değerleri bilmiyorlar. (Ve bilmeden karşı geliyorlar.)

7- Mescidü’l-Haram yanında onlarla andlaşma yaptığınız kişiler hariç (yani belli kutsal değerlere inananlar hariç), müşriklerin Allah ve Resûlü yanında geçerli (belli bir değere dayanan) bir sözleşmeleri nasıl olur? (olamaz.)

İşte o belli bir ölçüde (1) kutsal değerlere dayanan müşrikler, size, doğru davrandıkları müddetçe, siz de, onlara doğru davranın. Gerçekten Allah, sorumlu davrananları sever. (Onları başarılı kılar.)

8- Nasıl andlaşma olur? Onlar size galip gelseler, sizden ne bir akrabalığı, ne de andlaşmayı gözetir. Ağızları ile sizi razı ediyorlar, fakat kalbleri bunu reddediyor. Ve onların çoğu da fasıktırlar. (Hak ve yasalara riayet etmezler.)

9- Allah’ın ayetlerine karşın çok ucuz bir bedel (dünyanın üç-beş günlük yaşamını) satın aldılar. İnsanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Yapmakta oldukları işler, ne kötü şeydir!

10- Onlar hiçbir mümin hakkında akrabalığı ve andlaşmayı gözetmezler. Ve onlar gerçekten haksızlık edenlerdir.

11- Eğer tevbe edip namazı doğruca kılar, zekatı verirlerse, işte onlar din kardeşlerinizdir. Ve Biz, bilen bir toplum için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.

12- Eğer andlaşmadan sonra yeminlerini bozarlarsa ve dininize sataşırlarsa, işte o zaman küfrün önderlerini öldürün. -Çünkü onların yeminleri geçerli olamaz.- (Onları öldürün,) belki bu yaptıklarına son verirler.

13- İşte sizler, yeminlerini bozan, Peygamberi memleketinden çıkarmaya çalışan ve ilk olarak savaşı kendileri başlatan bir topluluk ile savaşıyorsunuz. Onlardan mı korkuyorsunuz? Halbuki Allah’tan korkarsanız, O, kendisinden korkulmaya daha layıktır; eğer mümin iseniz...

8- Onların nasıl andlaşma hakları olur? Halbuki onlar, sizin gibi inananlara galip gelseler, size ne insanlık, ne de akrabalık haklarını tanırlar. Kalpleri, size kin kusarken, onlar ağızları ile sizi ikna etmeye çalışıyorlar. Ve çokları da yasalara karşı geliyor.

9- Onlar, Allah’ın mucizeli mesajlarını satıp karşılığında geçici dünya hayatını tercih ettiler. Dolayısıyla da Allah’ın yoluna engel olmaya çalıştılar. Gerçekten, onların yaptığı bu iş, çok kötü bir şeydir.

10- Bunlar böyle kötü bir yola ve tercihe girdiklerinden kâinatta en güzel ve kutsal değer olan inanmaya karşı geliyorlar, inananların insanlık ve akrabalık haklarını gözetmiyorlar. İşte asıl azgın ve zalim olanlar, onların ta kendileridir. Müminler böyle azgın olamazlar, iman buna müsaade etmez.

11- İşte eğer bunlar, tevbe edip, namaz kılıp zekat verirlerse (yani ferdî ve sosyal görevlerini yaparlarsa) onlar din kardeşleriniz olurlar. (Siz de geçmiş kötülüklerini affedin) Eğer inanmadan sizinle beraber yaşamak isterlerse, işte Biz, bilen bir toplum için yasalarımızı açıklıyoruz. (Yani belli sosyal ve hukukî kurallar çerçevesinde onlarla andlaşma yapın.)

12- Fakat andlaşma yaptıklarından sonra yeminlerini bozarlarsa ve dininize saldırırlarsa, işte bu inkâr cereyanının elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yok. (Yani belli bir değere inanmıyorlar.) Dolayısıyla böylelerin yeryüzünde yaşamamaları gerek. Yaşamak istiyorlarsa, bozgunculuğa son versinler...

13- Toplumda iman ve kutsallık duyguları kalmayınca, toplum anarşistleşir, sözleşme ve kural tanımaz olur. Yeryüzünde büyük bir fitne ve bozgunculuk çıkar. Haksızlar ve zalimler, haklılara saldırırlar. Böyle bir toplum, başta dinî değerleri ve dinî kitapları yasaklamayı, dışlamayı düşünür. İşte böyle bir toplumda yaşayan müminler, ne yapacağını bilemez olurlar.

Böyle bir durumda yapılacak iş, evvela 12. ayette gösterildiği gibi bu bozguncuların elebaşlarını tesirsiz hale getirmek, ikinci olarak böyle bir akıma karşı mücadele etmektir.

[Ayette “mukatele” denilmişse de, bu, her zaman öldürme manasına gelmez. Burada öncelikle mücadele manasına gelmiştir.]

Evet ey iman edenler, siz, yeminlerini bozan (mürted olmuş olan) ve Kur’anı (Resulü) dışlamak isteyen ve ilk olarak öldürmeye onlar başlayan bir topluma karşı mücadele etmeyecek misiniz?! Onlardan mı korkuyorsunuz? Halbuki Allah’tan korkmanız daha öncelikli olmalı. Hizmet ve cihad etmezseniz, O’nun evrensel yasaları altında ezilir, gidersiniz. Eğer inanmışsanız, böyle evrensel yasaların hakimiyetini bilirsiniz. Ve bilin ki, siz iman gücüyle kafirlere karşı üstün gelirsiniz.”



14- Onlarla savaşın ki; Allah sizin elinizle onları azaplandırsın, onları perişan etsin, onlara karşı Allah size yardım etsin ve mümin olan bir toplumun kalbine şifa versin,

15- Yüreklerindeki öfkeyi gidersin; ve Allah isteyenin tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilen ve yerli yerinde yapandır.

16- Yoksa siz, Allah sizlerden cihad edip de Allah’tan, Resulünden, Müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ayıklamadan, böyle kendi halinizde bırakılacağınızı mı sandınız? (Böyle bırakmayacaktır. Sizi savaş gibi nedenlerle imtihandan geçirecektir.) Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

14- Böylelerle mücadele edin. Fakat Allah namına... Evet Allah rızası için mücadele ederseniz Allah sizin elinizle onları azaplandırır, onları alçaltır, ve size olağanüstü bir şekilde yardım eder. Ve bu şekilde inanan bir toplumun kalbine şifa verir.

15- Bu kafirlerin kalbindeki kini de giderir. (Toplumsal yakınlık ve kaynaşım olur.) Bu sayede Allah, dönüş yapmak isteyenlerin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. (Yani savaşı sırf öldürmek ve cehenneme atmak için yasallaştırmamıştır. O sonsuz ilim ve hikmetiyle bunu dilemiş ki, toplum temizlensin, insanlar terakki etsin.)

16- Evet musibetlerin, savaşların asıl hikmeti, insanları geliştirmek ve yüceltmektir. İşte Allah, içinizden cihad edenleri Allah ve Resulü ve müminler dışında sırdaş tutmayanları ortaya çıkarmadan sizi böyle rahat bırakacağını mı sandınız? Gerçekten Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır, hepsini değerlendirecektir.

17- Müşrikler, kafir olduklarını (Allah’dan ayrı olarak putlara taptıklarını) itiraf ettikleri halde, Allah’ın mescidlerini tamir edip şenlendirmek, onlara düşmez. Onların bütün yaptıkları boşa gider. Ve onlar Cehennem’de ebedî olarak kalacaklardır.

18- Allah’ın mescidlerini ancak, Allah’a ve ahiret gününe inanan, doğruca namaz kılıp zekat veren, Allah’tan başka kimseden korkmayanlar tamir edip şenlendirir... İşte bunların temelli olarak doğru yolda gitmeleri kuvvetle muhtemeldir.

19- Sizler, hacılara su vermeyi, Mescidü’l- Haram’ı şenlendirmeyi (üstlenenlerle), Allah’a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda cihad edenleri bir mi tuttunuz? Onlar, Allah katında bir olmazlar. Çünkü Allah zulmeden bir toplumu doğru yola iletmez. [Cihattan kaçıp da mescidlerle uğraşmak zulümdür.]

20- İman edip de hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerin Allah katında dereceleri daha büyüktür. Ve işte, asıl kazançlılar onlardır.

21- Rableri olan Allah, onları kendisinden bir rahmet ve rıza ile ve içlerinde ebedî nimetler olan Cennetler ile müjdeliyor.

17- Allah’ın mescit ve camilerini tamir etmik(?), kendilerinin kafir olduklarına şahitlik yapan (“Biz Batılıyız” diyen) müşriklere düşmez.

[Bunlardan bir kısmı laikliği dinsizlik manasında yorumluyor, ve bir sosyal realitedir, diye cami yapıyorlar.] Böyle bir toplum asla iflah olmaz. Çünkü dayanacakları hiçbir kutsal değerleri yok. Bütün yaptıkları işler, gelişir gibi görünür, sonra şişen balon gibi patlar. Böyleler ahirette de ebedî bir ateşte kalacaklar.

18- Allah’ın mescit ve camilerini, ancak Allah’a ve ahirete inanan, namaz kılan, zekat veren ve yalnızca Allah’a saygı duyacak şekilde inananlar imar ederler. “Böyleler, pek yakında hedeflerine varırlar.” (1)

19- Siz belli dinî değerlere dayanmayan hacılara zemzem içirmeyi, Kabeyi imar etmeyi, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanan ve Allah yolunda cihad edenlerle bir mi tutacaksınız?

Hiç şüpheniz olmasın; temel değerleri olmayan, dengesiz giden böyle toplumları Allah, asla hedefe vardırmaz, onları başarılı kılmaz.

20- Asıl hedefe varacak olanlar, iman eden, hicret eden, malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenlerdir. Dünyada olmasa da Allah katında (ahirette) bunlar daha yüksek derecededirler. Ve asıl kazançlı çıkanlar bunlardır.

21- Onları yaratan ve terbiye eden Rableri, onları, rahmet, başarı, hoşnutluk, ve içinde daimi huzur ve nimetler olan cennet esintileriyle müjdeliyor.

22- Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Şüphesiz Allah katında (ebedî âlemde) büyük bir ecir ve sevap vardır.

22- Onlar o cennetlerde daimi olarak kalacaklar. Bu dünyada da oranın ebediyet kokusunu iman içinde hissediyorlar. Ve bilirler ki, en büyük başarı ve mükafat Allah’ın esmasının yansıması olan Ahiret âlemindedir. Öyle büyük nimetlerin, imtihan için kurulan bu dar dünyaya sığmayacağını bilirler.

[Evet iman, bir cennet çekirdeğidir, ebediyet ve sonsuzluk âleminden rahmet ve ilahi hoşnutluk esintilerini kendine celbeder. O sayede insanın kalb çekirdeği gelişir, ebedî bir ağaç olur.]

23- Ey iman edenler! Eğer severek küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte asıl zalimler onlardır.

24- De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, sizin için Allah ve Resûlünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, Allah, emrini (azabı, ölümü) getirinceye kadar bekleyin. Şüphesiz Allah, kendi yasalarını çiğneyenleri doğru yola iletmez.

Bir Giriş

Buraya kadar ki ayetler, müminlerin iktidarda olmadığı bir düzende yapmaları gereken durumları izah etti. Müslümanlar iktidara geldikten sonra, küfür ve şirk münafıklığa dönüşür. Yani küçük cihattan büyük cihada geçilir. İşte bu ayetler, münafıklığa sebep olan ve imanın önündeki engelleri tek tek anlatır. İşte ilk engel: Akrabalık duyguları…

23- “İşte ey iman edenler, eğer babalarınız, kardeşleriniz, imana karşı kafirliği severek tercih ederlerse, siz onların himayesine ve velayetine girmeyin. İnandığınız halde sizden onların velayetini kabul edenler olursa, işte bilin ki, böyleler büyük bir zulüm (dengesizlik) içindedirler.

24- İkinci engel menfaat ve çıkar ilişkileri… Bu menfaat ilişkilerinde iki önemli nokta var:

1) Ayette anlatılan, Allah’ın emrini yerine getirmesi, yani ölüm gerçekleşince artık hiçbir maddî ilişki ve menfaat insana fayda vermez.

2) Çıkar ve menfaate dayalı olan bir toplum, yasa ve düzen içinde yaşayamaz... İşte Allah, bu şekilde fasık olan (yani yasal yaşamayan) bir toplumu doğru hedeflere vardırmaz. Onları muvaffak etmez. Onlar kargaşaya, anarşiye mahkumdurlar. Demek ciddi olarak menfaat dahi isteseler, yasaları kabul etmek zorundadırlar. Yoksa kendileri de feleğin çarkı altında ezilirler.

25- Andolsun ki; çok yerde Allah size yardım etti ve Huneyn gününde... Hani çokluğunuz sizi böbürlendirdi. Fakat o çokluğunuz size bir fayda sağlamadı, yeryüzü genişliğiyle beraber size dar geldi. Sonra sırt çevirerek kaçtınız.

26- Sonra Allah sükun ve huzur halini Resûlullah ile Müminler üzerine indirdi, görmediğiniz askerler gönderdi, o kafirleri azaplandırdı. İşte kafirlerin azabı böyledir.

27- Sonra Allah, (o savaşın ardından) istediğinin tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve acıyandır.

28- Ey iman edenler! Müşrikler gerçekten necistirler, bu yıllarından sonra Mescidü’l-Haram’a yanaşmasınlar. Eğer (hacıların azalmasıyla olacak olan) fakirlikten korkarsanız, ilerde Allah sizi fazl ve ihsanından -eğer istese- zengin edecektir. Şüphesiz Allah her şeyi çok iyi bilen ve her şeyi yerli yerinde yapandır.

29- Kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve elçisinin haram ettikleri şeyleri haram saymayan, hak dine itaat etmeyenlerle, boyun eğip elden cizye verinceye kadar savaşın.

25-26 Bu iki ayetle ilgili iki önemli bilgi notu var:

1) Bu ayette Allah, bildiriyor ki, “Her şey, her zaman O’nun elindedir. Ancak Allah, insanları başarıya ulaştırır. Dolayısıyla, nefsin istediği gibi, Allah’a rağmen menfaat ve çıkar sağlanamaz.

2) Cihad ve hizmetin önünde en büyük üçüncü engel, insanın nicelik ve çokluğa önem vermesidir. İmanın ve gaybî yardımların etkinliğini umursamamasıdır. Çünkü madde ve nicelik, somut bir şey olduğu için nefsin hoşuna gider, nefis onda kendine bir pay alır.

27- Demek sanıldığı gibi savaşların gayesi, ganimet ve insanları öldürmek değil. İşte Huneyn savaşının sonunda Müslümanlar için büyük bir başarı olduğu halde karşı tarafın çokları affedildi, mallarının çoğu geri verildi. Ki dönüş yapmak isteyenlere bir fırsat çıksın... Çünkü Allah, sonsuz bağışlama ve acıma sıfatlarına sahiptir. Demek cihatta kin ve düşmanlık duygusu ön plana çıkarsa, bu da gerçek cihadın önünde dördüncü bir engel sayılır.

28- Ey iman edenler, müşrikler (hiçbir yasa ve değere dayanmadıkları için) gerçekten necistirler. İktidara geldiğiniz ilk yıldan sonra, sizin tertemiz kutsal saygın sosyal hayatınıza yanaşmasınlar. (Turistik bahanelerle, toplumunuzu AİDS ile ve başka manevî kirlerle kirletmesinler) Eğer onların gelmemesinden dolayı olacak olan fakirlikten korkarsanız, Allah -eğer dilerse- sizi fazl ve rahmetinden zengin edecektir. [Fakat böyle bir şey asla sizin amacınız olmasın. İşi Allah’ın dilemesine bırakın!]

Hiç şüphesiz Allah sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. İnsanların göremediği gerçekleri, fayda ve zararları biliyor.

29- Evet, dinî değerlere bağlı olan ehl-i kitabın sizinle içiçe yaşama hakları vardır. Fakat onlardan bir grup var ki, Allah’a ve ahiret gününe gerçek bir şekilde inanmaz. Evrensel hijyenik ve dinî yasaların haram saydığı şeyleri haram saymaz. Hak düzene uymazlar. İşte böylelerle, cizyeyi elden verip onları hak düzene uyduruncaya kadar savaşın, mücadele edin.

Yüklə 3,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   45




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin