Microsoft Word +Islam Mezhepler Tarihi Yayin Nushasi MehmetAliBuyukkara +++


Farklı Din, Kültür ve Medeniyetlerle Olan Etkileşimler



Yüklə 1,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə41/283
tarix31.12.2021
ölçüsü1,92 Mb.
#113334
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   283
ILH2004-MZHP

 
Farklı Din, Kültür ve Medeniyetlerle Olan Etkileşimler 
İslâm dini, Arap Yarımadası’nda doğdu. Arap Yarımadası, Asya, Afrika ve 
Avrupa'nın kesiştiği önemli bir kavşak noktasıdır. Doğu’da Basra ve Umman 
körfezlerine, güneyde Hint Okyanusu’na ve batıda Kızıldeniz’e kıyısı olup, 
üç tarafı denizlerle çevrilidir. İklim koşullarının elverişsiz olması bölgede tek 
ve hâkim bir uygarlığın oluşmasına engel teşkil etmiştir.  
Buna karşın Arap Yarımadası’nın Uzak Doğu, Afrika ve Akdeniz ülkeleri 
arasındaki ticaret yolu üzerinde köprü görevi görmesi, bölgeyi çok sayıda 
kültür ve medeniyetin etkisine açık hale getirmiştir. İslâm’ın doğuşu sırasında 
bölge, kültür ve medeniyet bakımından güçlü devletlerle çevrelenmişti. 
Kuzeyinde Bizans İmparatorluğu, Doğu'da Sasani Devleti, Güney’de Yemen 
ve Habeşistan Krallıkları bulunmaktaydı. Kâbe önemli bir dinî figür 
olmasının yanı  sıra aynı zamanda Mekke’yi bir ticaret ve kültür değişim 
merkezi haline getiren bir buluşma noktasıydı.  
Bölgede dini açıdan Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik ve Putperestlik 
hâkim inanma biçimleriydi. İslâm, Mekke ve Medine sınırlarını  aşıp geniş 
kitlelere ulaştıkça, farklı dinlere ve kültürlere mensup kişileri de kendi 
bünyesinde eritti. Yeni Müslüman olan kimseler, eski düşünme ve inanma 
biçimlerini terk etmelerine karşın, eski kültürel dokularını ve yaşam 
şekillerini belirli ölçüde muhafaza ettiler. Bu durum, İslâm bünyesinde farklı 
algı ve düşünme biçimlerinin oluşmasına yol açtı. Bu farklılaşmalar da 
zamanla mezheplerin ortaya çıkışını hazırladı.  İslâm sınırları coğrafi olarak 
genişledikçe yeni Müslüman olanlar aracılığıyla yeni kültür ve medeniyetler 
de  İslâm içerisinde kendine yer bulmaya başladı. Örneğin Sasani 
kültüründeki yarı ilahî, yarı insanî kral anlayışı, İslâm düşüncesinde bazı Şiî 
oluşumların zeminini oluşturdu.  
İslâm, özünde şehir yaşamını merkeze alan bir dindir. Medine döneminde 
inen ayetlerin içeriklerine bakıldığında yeni dinin mesajının toplumsal alan 
üzerinde  şekillendiği dikkatlerden kaçmamaktadır. Hz. Peygamber 
döneminden itibaren Mekke ve Medine, yeni dinin merkezi olmaları 
dolayısıyla bir cazibe merkezine dönüştü ve çok fazla göç almaya başladı. Bu 
durum, söz konusu şehirlerin nüfusunun kısa sürede artmasına ve demografik 
yapılarının yeniden şekillenmesine yol açtı.  


 
 
31
Ancak yeni durum, yeni problemlere de kapı araladı: Kabile kültü 
içerisinde yaşamaya alışık pek çok bedevi için şehir yaşamı ekonomik, siyasi 
ve kültürel açılardan sorunlarla doluydu. Hayatın kesin ve katı çizgilerle 
belirlendiği bir yaşama biçimine ve kültürüne sahip olan yeni sakinler için bu 
durum zaman zaman oldukça bunaltıcı olabiliyordu. Bu bir anlamda hızlı ve 
baş döndürücü bir kültür değişimiydi ve yeni duruma intibak sorununu 
beraberinde taşıyordu.  İslâm düşüncesinde ortaya çıkan siyasi ve itikadi ilk 
mezhep olan Hariciler, yeni duruma intibak edememenin en somut örneğini 
oluşturdular.  
Emevîler ve Abbasîler zamanında  İslâm coğrafyasının sınırları daha da 
genişledi. Bu durum, Müslümanların muhatap olduğu kültür ve medeniyet-
lerin çoğalmasına yol açtığı gibi, birebir etkileşimlere de sebebiyet verdi. 
Bunun sonucu olarak fethedilen topraklardaki insanların, önemli bir kısmı 
Müslüman oldu ve Kufe gibi yeni kurulan şehirlerde toplumun çeşitli 
katmanlarında farklı roller üstlenerek yaşamaya başladı. Ortak paydaları 
İslâm olmasına karşın, farklı kültürel aidiyetlere sahiptiler. Bu da çoğulcu ve 
katılımcı bir yaşama biçimini gerektiriyordu. Nitekim çoğulcu yaşama 
biçiminin en önemli temsilcilerinden olan Mürcie’nin bu türden şehirlerde 
taban bulması tesadüf değildir.  
Müslümanların semavi dinin diğer temsilcileri olan Yahudiler ve 
Hristiyanlar’la etkileşimi genelde İslâm düşüncesine özelde de İslâm 
mezheplerinin ortaya çıkışına belirli ölçüde tesir etti. Her şeyden önce İslâm 
dininin, son din olması dolayısıyla diğerlerine karşı üstün olduğu 
Müslümanlarca temellendirilmeye çalışıldı. Özellikle Allah’ın sıfatları, kader, 
husun-kubuh gibi konularda Yahudi veya Hıristiyan din adamlarıyla 
tartışmalara girdiler. Bu çaba hem Kelam ilminin gelişimine hem de 
Mutezile’nin ortaya çıkışına doğrudan etkide bulundu.  
Başta Yunan medeniyeti olmak üzere çeşitli felsefi gelenekler de İslâm 
düşüncesine ve mezheplerin doğuşuna etkide bulundu. Emevîler döneminde 
başlayan ve Abbasîler döneminde artarak devam eden tercüme faaliyetleri ile 
söz konusu medeniyetlere ait felsefi birikim İslâm dünyasına aktarıldı. Bu 
durum, alemin yaratılması, Allah’ın sıfatları gibi konulardaki mevcut 
tartışmalara etkide bulunduğu gibi yeni konuların da İslâm düşüncesine 
taşınmasını beraberinde getirdi. Mutezile bu tartışmaların en fazla içinde olan 
mezhep olarak karşımıza çıkmaktadır.  
Mutezilî âlimler, felsefecilerin tanrı tasavvuruna ve yaratma ile ilgili 
yaklaşımlarına karşı çıkan tutumlarıyla İslâm kelamının şekillenme sürecine 
doğrudan katkıda bulundular. Öte yandan Yunan ve Mısır medeniyetlerine ait 
felsefi birikim Şiî mezhepler içerisinde değerlendirilen  İsmailîliğin 
görüşlerinin  şekillenmesine doğrudan tesir etti. Özellikle Neo-Platonist ve 
Gnostik düşünme biçimi ve fikirler İsmailîlik aracılığıyla İslâm düşüncesine 
taşındı.  
Yabancı kültürlerden yapılan tercüme faaliyetleri kapsamında ne tür eserlerin 
çevirisi yapıldı? Tercüme faaliyetlerine yön veren temel faktörler nelerdi? 

Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin