Bir an için, "bazı kayıplar" dan sözederken Gorbaçov'un neleri kastettiğini, sözü nereye getirmek istediğini ve bundan hangi sonuçları çıkardığını bir yana bırakarak, soralım: Başka türlü olabilir mi
Bir an için, "bazı kayıplar" dan sözederken Gorbaçov'un neleri kastettiğini, sözü nereye getirmek istediğini ve bundan hangi sonuçları çıkardığını bir yana bırakarak, soralım: Başka türlü olabilir miydi?
Başka türlü olabileceğini düşünmek, her şeyin pürüzsüz, hatasız, lekesiz, sat ve mükemmel olmasını istemek ve beklemek, küçük-burjuva darkafalıların, ütopyacıların ya da büyük tarihsel olaylara bilgiççe yaklaşanların işi olabilir ancak. Tarihte her gerçek ilerleme "bazı kayıplar" pahasına olmuştur. Tarihin diyalektiğidir bu. Kaldı ki sosyalist kuruluş öncekilerle kıyaslanamayacak nitelik, önem ve boyutlara sahip bir tarihsel ilerlemeydi. O, yepyeni bir uygarlığın, Sosyalist Ekim Devrimiyle yolu açılmış bir uygarlığın kuruluşu, ete kemiğe büründürülmesi çabasıydı. Kendinden öncekilerle temelden farklı, ilkede farklı bir uygarlığın kuruluşuydu. İnsanlığın binlerce yıllık evrimi bir sömürü biçiminin yerine bir diğerini, bir sömürücü sınıfın yerine bir başka sömürücü sınıfı geçirmişti. Oysa sosyalist kuruluş, sömürünün ve sınıfların kendisini, her türlü maddi temelini yok etmek, tarihten silmek çabasıydı.
Dahası var. Sosyalizm, en kolay, en uygun, en hızlı ve en acısız olarak kapitalizmin yarattığı modern sanayi ve kültür birikimi üzerinde kurulabilirdi. Oysa, tarihin eşitsiz gelişiminin sosyalizmin kuruluşunu gündeme getirdiği ülke,bunlardan önemli ölçüde yoksun, özel ve özgün koşullara sahipti. Rusya, iktisaden çok geri, bir köylü, bir küçük-burjuvalar ülkesiydi. Bu yetmiyormuş gibi, emperyalist savaş, iç savaş ve dış emperyalist müdahaleler ülkenin bu geri ekonomisini de felç etmiş, devrim, sosya(108)list kuruluş için gerçek bir enkaz devralmıştı. Ağır sanayi yoktu. Üretim 1922'de, 1913'ün %18'i kadardı. Yoksulluk, açlık ve bunların uzantısı salgın hastalıklar kaplamıştı bütün ülkeyi. Üç devrim ve iç savaşın yarattığı siyasal bilinç ve olgunluğa rağmen, işçiler de dahil, yığınlar içinde cehalet ve kültürel gerilik yaygındı. (Ötesi bir yana, okuma-yazma bilmeyen oranı bile %75-80'i buluyordu). Bütün bunları, sosyalizmi inşaya tek başına girişme, deney ve derslerinden yararlanabileceği bir tarihsel örnekten yoksun olma tamamlıyordu. Ülke tam bir dış kuşatma altındaydı; yeni bir uygarlığı, tek başına, kendi iç güçlerine dayanarak ve bizzat -kaçınılmaz olarak bir dizi yanlışa ve "bazı kayıplara" mal olacak- kendi deneylerinden yararlanarak kurmak zorundaydı vb.
Lenin ve Bolşevikler bütün bunları biliyor, açıklıkla ortaya koyuyor, işçilere ve yığınlara bütün çıplaklığıyla açıklıyorlardı. İnançlarını ve azimlerini kaybetmek, bu güçlükler karşısında yılgınlığa ve paniğe kapılmak bir yana, daha büyük bir azim, inanç, enerji, cesaret ve kararlılıkla tarihin önlerine koyduğu bu zor görevi üstlenmeye, gereklerini gerçekleştirmeye giriştiler.
Rusya'nın özel ve özgün durumunun ifadesi bütün bir nesnel güçlükler yığınına işaret ederek, II. Enternasyonalin bilgiç liderleri ve onların Rusya'daki menşevik temsilcileri, -bilahare troçkistler ve zinovyevciler-, bu ülkede sosyalizmin inşa edilemeyeceğini, yeni bir uygarlığın kurulamayacağını iddia ediyorlardı.
Lenin, 1923 yılı başında, ölümünden bir sene önce ve hasta yatağında, bu lafebelerine Menşevik Suhanov'un şahsında şu cevabı verdi:
"Durumun tam ümitsizliği, işçilerin ve köylülerin çabalarını on kat kamçılayarak, uygarlığın temel önkoşullarını Batı Avrupa ülkelerininkinden farklı bir biçimde yaratma fırsatını verdiyse ne olacak? Bu dünya tarihinin gelişmesinin genel çizgisini değiştirmiş midir?..."
"Eğer sosyalizmin kurulması için belirli bir kültür düzeyi(109)gerekiyorsa (...) neden önce bu belirli kültür düzeyinin önkoşullarını devrimci bir biçimde elde etmekle işe başlayıp, sonra da işçilerin ve köylülerin hükümetinin ve Sovyet sisteminin yardımıyla öteki uluslara yetişme yolunu tutmayalım?"
"Uygarlığın sosyalizmin kurulması için gerekli olduğunu söylüyorsunuz. Pekala. Ama neden, ülkemizde, toprak sahiplerinin ve Rus kapitalistlerinin def edilmesi gibi uygarlık önkoşullarını yaratıp, sonra da sosyalizme doğru ilerlemeye başlamayalım? Alışılmış tarihsel olaylar dizisinde böyle değişikliklere izin verilmeyeceğini ya da bunların olanaksız olduğunu nerede, hangi kitaplarda okudunuz?" (Marks-Engels-Marksizm, Sol Yayınları, s.545)
Her Stalin düşmanı kampanya döneminde olduğu gibi - örneğin 20. Kongre ve sonrasında-, şimdilerde de, revizyonistler, marksist geçinen liberaller ve troçkistler tarafından, Lenin'in ünlü Kongre'ye Mektup'u yeniden gündeme getirilmekte, çeşitli dedikodu ve spekülasyonlara konu edilmektedir. "Vasiyetname" olarak da adlandırılan bu mektupta, Lenin, o dönemin önde gelen bazı parti liderleriyle ilgili bazı düşüncelerini dile getirmektedir. (Lenin mektubunda, Stalin'in yalnızca bazı kişisel özelliklerinden sözedip , politikasını tek kelimeyle eleştirmediği halde, örneğin Troçki'yi ve Buharin'i kişisel zaaflarının yanısıra, teorik ve politik konumlarıyla da eleştirmektedir. Zamanında, bizzat Stalin tarafından ilgili Kongre'de okunan bu mektup, yıllarca bir acizlik örneği olarak, başta troçkistler, çeşitli çevrelerce spekülasyona konu edildi, Bu kervana 20. Kongre'yle birlikte kruşçevciler katıldı. Bir süredir de gorbaçovcular.) Oysa Suhanov'un notları vesilesiyle ve Kongre'ye Mektup'tan sonra kaleme alınmış yukarıdaki sözlerinde, Lenin, Ekim Devrimi'nin geleceğini çiziyor. Ciddiyetin yanısıra, gerçeğe ve tarihe saygısı olan her kişi, eğer gerçek bir vasiyetten sözedilecekse, bunun, öz olarak, Lenin'in yukarıdaki pasajlarda ifade ettiğinden başka bir şey olamayacağını kolaylıkla ve duraksamaksızın teslim eder.(110)