Çin'de Putatapıcılık
Bu dönemde Çin'de üç din hakimdi. Biri Tao diniydi. Kurucusu ise Laotse idi. Bu din de kurucusunun yaşadığı dönemden kısa bir süre sonra putçu bir dine dönüşmüştür.
İkincisi; Konfüçyüsçülük'tür. Konfüçyüs dinine inananlar, bir dönem sonra belirli bir tanrıya inanmayıp ağaçlardan ve nehirlerden istediklerine tapmaya başladılar.
Bir diğer din de Budizm'dir. Aşağıda göreceğimiz gibi Budizm de putatapıcılığa dönüşmüştür. Daha fazla bilgi için yukarıda sözü edilen yazarın 'Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti?' adlı kitabına bakılmalıdır.
Budizm'de Putatapıcılık
Budizm, sınıflar sistemi ve diğer konularda karşı koymasının dışmda, Brahmanizm'in içinde erimiştir. Budistler, Buda'nın tanrılığına inanırlar. Bundan ötürü de her yerde onun için heykeller dikmişlerdir ve oralarda tapınmalarını sürdürürler.
Dr. Ahmet Şibli 'Büyük Hint Dinleri' adlı kitabında bu konuda şunları kaydediyor:
"Budizm, Buda'dan sonra içe doğru küçülmeye başladı. Onun böyle olmasının en önemli sebeplerinden birinin, sözlü olarak bir tanrıyı kasdetmemiş olmasıydı. Diğer bir deyişle, Budizm mensuplarının kalblerinde büyük bir boşluk bıraktı. Zamanın geçmesiyle Budistler, bu boşluğu Brahman tanrılarıyla veya Buda'nın kendisine tapmak ve onu tanrı edinmek suretiyle doldurdular. Yine buna, Buda'nın tapınaklar inşa etmemiş ve müntesiplerine herhangi bir ibadeti yerine getirmelerini emretmemiş olmasının da etkisi vardır. Bu nedenle Buda'nın müritleri Brahman tapınaklarına başvurdular ve oralara Buda'nın heykellerini koydular. Böylece her yeni tanrı, Brahman tanrılarına eklenmiş oldu. Hintliler tanrıların fazlalığıyla şaşırıp kaldılar. İşte Budizm, bu şekilde Brahmanizm (Hinduizm)'in içinde yokolmaya, Hinduizm de onu günden güne emmeye veya müntesiplerini eritmeye başladı."
Araplarda Putatapıcılık
Üstad en-Nedvi 'Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti?' adlı kitabında Araplardaki putatapıcılığı da anlatmıştır. Aşağıda bu eserden konuyla ilgili alıntılar yapıyoruz:
"Arap milleti, putatapıcılığın en kötü şekline bürünmüştü. Her kabilenin, her bölgenin ve her şehrin kendine özel putları vardı. Hatta her evin kendine ait bir putu bulunuyordu.
Kelbi şöyle diyor:
"Mekke halkından her birinin evinde tapınmaları için bir put vardı. Herhangi biri yolculuğa çıkmak istediği zaman, evindeki son hazırlığı, puta dokunmak olurdu. Yolculuktan döndüğü zaman da ilk işi, tekrar o puta dokunmak olurdu. Araplar, putatapmakta oldukça ileri gitmişlerdi. Bazıları bir evi, bazıları bir putu, ev veya put edinmeye gücü yetmeyen de Beyt-i Haram'a veya istediği bir tarafa karşı bir taş dikerek Kabe'yi tavaf eder gibi o taşın etrafında tavaf ederdi. Bu çeşit taşlara "Ansab" derlerdi. Tek olan Allah'a ibadet etmek için yapılan Kabe'nin tam ortasında ve etrafında 360 adet put vardı. Araplar aşamalı bir şekilde putlara tapmaktan, taşlara tapmaya yönelmişlerdi."
Buhari, Ebu Reca Utaridi'den rivayet etmiştir:
"Ebu Reca şöyle dedi;
"Bizler cahiliyyet döneminde taşlara tapıyorduk. Taptığımız taştan daha iyisini bulduğumuz zaman, onu alır ve taptığımızı atardık. Eğer taş bulamazsak, bir avuç toprak alır, sonra bir koyun getirir ve üzerine süt sağardık. Sonra da onu tavaf eder (tapar)dık."
Kelbi yine der ki;
"Bir adam yola çıkıp herhangi bir yere konakladığında, dört taş alır ve en güzel olanına bakıp, onu ilah edinirdi. Diğer üç taşı da tencereyi üzerine oturtmak için dizerdi. Konak yerini terkettiği zaman da onları bırakıp giderdi."
Her zaman ve her mekanda her müşrik millette olduğu gibi Arapların da yıldızlar, cinler ve meleklerden birçok tanrıları vardı. Araplar, meleklerin Allah'ın kızları olduğuna inanır, onları kendileri için Allah nezdinde şefaatçiler yapar, onlara tapar ve onları Allah katında kendilerine vesile yaparlardı. Tıpkı bunun gibi perileri de Allah'a ortak koşup, kudret ve tesirlerine inanarak onlara ibadet ederlerdi."
Kelbi der ki:
"Huzaa kabilesinden olan Beni Melihliler, perilere taparlardı."
Said der ki:
"Hımyer kabilesi Güneş'e, Kinane Ay'a Temim Dabran (Ay'ın duraklarından birindeki yıldız kümesi)'a Lahm ve C'izam Müşteri'ye, Tayy Sehl'e, Kays el-Abur'a, Esed'de Utarid'e taparlardı."
Bunlar, dünya tarihindeki putatapıcılık manzaralarından bazılarıdır. Onların bir çoğu hala devam etmektedir. Çağımizdaki tanrıtanımazlık da bir tür putatapıcılıktır. Çünkü tanrıtanımazlar, yaratmak, yoktan var etmek, diriltmek ve öldürmek gibi sıfatları kainata giydiriyorlar.
Putatapıcılığa batmış insanın durumunu düşününce, Allah'ın Hz. Muhammed (a.s)'i tevhid akidesini yaymakla görevlendirmede insanoğluna olan lütuf ve ihsanını iyi anlarız. Putatapıcılık insanı, ağaca, taşa, Ay'a, Güneş'e, yıldıza, insana veya kainatın tümüne köle yaparken, tevhid inancı, insanı kainatın efendisi ve tek olan Allah'ın kulu yapıyor.
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Allah geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir?"12
Cenab-ı Hak:
"O'nu hamd ile teşbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların teşbihlerini anlamazsınız..."13 ayetinde buyurduğu gibi, insanın bu varlık alemine katılarak ibadet etmek suretiyle kendisine nimetler veren yegane yaratıcısına yönelişiyle, kendisine daha yakın olanı seçerek mahlukattan herhangi birine kulluk etmek suretiyle yönetilişi arasında dağlar kadar fark vardır. Yazık, aklın ters yüz edilmesine! Yazık, düşüncelerin tutarsızlığına! Tek başına bile bundan Cenab-ı Hakk'ın şu ayet-i celilesinin sırrı anlaşılır:
"Ey Muhammedi Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik."14
Biz, kitap ve sünnetten kesin bir delil olmadan müslümanlara müşrik damgasını vurmadan başka bir düşünceleri olmayan nefislerine uymuş kişilerin görüşlerine bakıyoruz da onların nasları, ilimde derinlenmiş alimlerin anlayışlarının dışında anladıklarını ve bu yüzden de müslümanlara şu veya bu şekilde şirk iftirasında bulunduklarını görüyoruz.
Dostları ilə paylaş: |