Tbmm tutanak Müdürlüðü



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə3/8
tarix08.01.2019
ölçüsü0,78 Mb.
#92510
növüYazi
1   2   3   4   5   6   7   8

Yerleşimlerin çoğunun dağınık olduğu bölgede yapılacak kamu yatırımlarında seçilecek bölgesel gelişme merkezlerine öncelik verilmesi ve bu merkezlerin, çevrelerindeki daha alt kademe yerleşme merkezlerine de hizmet verecek şekilde, sosyal, fizikî ve teknik altyapı yatırımlarıyla donatılmaları sağlanmaktadır.

Mayıs 2001 itibariyle, merkez köy veya cazibe merkezi sayısı, Olağanüstü Bölge Valiliği sorumluluk alanındaki 11 ilde, toplam 163’tür. Buralarda birleşecek köy sayısı 380, mezra sayısı ise 579’dur. Merkez köy ve cazibe merkezine yapılacak konut sayısı 11 376 olup, yerleşecek muhtemel nüfus sayısı ise 75 197’dir.

Öte yandan, toplam yatırım tutarı 32 milyar dolar olan Güney Doğu Anadolu Projesinde, yatırımların gerçekleşme oranı, 2000 yılı sonu itibariyle yüzde 46 civarındadır. 2000 yılı sonu itibariyle, GAP kapsamında toplam 12 baraj tamamlanmış ve 6 hidroelektrik santralı işletmeye açılmış durumdadır. Ayrıca, 2 baraj ve 2 hidroelektrik santralın inşaatı ise devam etmektedir.

Sulanması hedeflenen 1,7 milyon hektarlık alanın, münferit projeler dahil, 2000 yılı sonu itibariyle 215 000 hektarı sulamaya açılmıştır.

2000 yılı sonu itibariyle, GAP’ın enerji projelerinden yüzde 64’ü işletmede, yüzde 10’unun yatırımı sürmekte, yüzde 19’unun projesi hazır, yüzde 7’si ise planlama aşamasındadır. GAP’ın 2010 yılına kadar tamamlanması hedeflenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; her zaman ifade ettiğimiz gibi, dileğimiz, ülkemizin bu bölgesinde yaratılacak huzur ve güven ortamıyla olağanüstü hal uygulamasının bütünüyle kalkmasıdır. Bölgedeki terörle mücadele için ilan edilmiş ve toplam 10 ilden 4 ile indirilmiş bulunan olağanüstü hal uygulamasının tamamen kaldırılması, esasen, bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimini öngören stratejimizin bir parçasıdır; ancak, bölgedeki huzur ve güven ortamının devamını sağlamak amacıyla alınması zorunlu olan yasal ve idarî tedbirlerin tamamlanması, yöreye dönük ekonomik ve sosyal önlemlerin yürütülebilmesi için, 4 ilde uygulanmakta olan olağanüstü halin bir müddet daha uzatılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. Bugüne kadar, Yüce Milletimizin ve Parlamentomuzun, kahraman güvenlik güçlerine verdiği desteği şükran ve minnet duygusuyla bir kere daha dile getiriyorum, bu borcumuzu bir kere daha ifade ediyorum ve bu tür kararların konsensüsle alınacağı düşüncesiyle, olağanüstü halin, Diyarbakır, Hakkâri, Şırnak ve Tunceli İllerinde, 30 Temmuz 2001 tarihinden itibaren dört ay daha uzatılmasına ilişkin hükümet tezkeresini Yüce Meclisimizin takdirlerine arz ediyorum.

Terörle yapılan mücadelede büyük bir özveriyle çalışan silahlı kuvvetlerimize, emniyet ve jandarma teşkilatımıza huzurlarınızda teşekkürü bir borç biliyorum. Bu mücadelede hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize şükran duygularımı ifade ediyor; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Şahsı adına, Sayın Kamer Genç; buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içerisinde ilimin de bulunduğu 4 ilimizde, 30 Temmuz 2001 tarihinden itibaren olağanüstü halin dört ay uzatılmasıyla ilgili bir Başbakanlık tezkeresi, yine, Yüce Meclisin huzuruna gelmiştir.

Evvela, konuyu, Anayasa yönünden ele alalım. Anayasanın 120 nci maddesinde “Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddî belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Millî Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde... olağanüstü hal ilan edebilir” denilmektedir.

Biraz önceki grup önerisi üzerinde yaptığım konuşmada, aslında bir taktik nedeniyle, bazı şeyleri eksik bırakırım diye çıktım, konuştum; ama, burada, işi, biraz daha herkesin anlayabileceği yavaşlıkta, hukukî yönüyle izah etmek de istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bir kehanette bulunuyor hükümet, diyor ki: “Bir ay sonra, Tunceli’de, Diyarbakır’da, Şırnak ve Hakkari’de şiddet olayları yaygınlaşacak.” Olağanüstü hal, böyle başvurulacak bir tedbir değil. Olağanüstü hal demek, insanların temel hak ve özgürlüklerinin, ortadan kaldırılması demektir, askıya alınması demektir.

1987’den beri olağanüstü hal uygulanıyor ve 1978 – 1987 arasında da, o bölgede sıkıyönetim uygulanmaktaydı. Şimdi, ben soruyorum hükümete ve iktidar grubuna; acaba, siz, bu bölgede, hangi tarihte olağan rejime geçeceksiniz? Bunu öğrenmek istiyorum. Bundan önceki hükümet sözcüleri, Sayın Bakandan önceki İçişleri Bakanı, bu olağanüstü halin uzatılması konusunda Genel Kurulun karşısına çıkıp, bir gerekçe de izah etmiyordu. Şimdi kendisi izah etti, dedi ki: “Daha, olağanüstü halin kaldırılmasından bahsetmek çok erken bir şey.” Ben hayret ediyorum! Kendi Başbakanı, birkaç sene önce, buradan “artık, bu son” dedi.

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü, hepimizin şerefi, haysiyeti ve onurudur. Burada, ülkenin birlik ve bütünlüğünü, laik demokrasinin savunması konusunda mücadele vererek şehit olan güvenlik kuvvetlerimizi rahmetle anıyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bu insanlar, en kutsal varlıklarını bu ülke için verdiler. Tabiî ki, bir ülkede yaşayan tüm insanlar, o ülkenin birlik ve bütünlüğü için savaşmak ve orada düzeni sağlamak zorundadır; ama, bakın, iki seneye yakın zamandır, bu bölgede, silahlı eylemler durmuş; kesinlikle durmuş. Şimdi, tek tük, elbette ki olaylar olacak...

Sayın milletvekilleri, İller İdaresi Kanunu var; İller İdaresi Kanununa göre, valilerin, sıkışmaları halinde, askerî birlikleri göreve davet etme hakları var. Biz diyoruz ki, bu olağanüstü hali kaldırın... Kaldıralım bir; eğer, hakikaten, yeniden şiddet olayları çıkarsa, o zaman, hükümet yeniden olağanüstü hal ilan eder, Meclisimiz de bunu uzatır. Yani, orada terör devam etsin veyahut da bu gibi şeylere göz yumalım diye kimsenin bir düşüncesi yok; ama, burada, o olağanüstü halin baskıcı rejimi altında yaşayan bir yörenin milletvekili olarak, her gittiğimizde karşılaştığımız olaylar çok kötü. Orada görev yapan sivil kolluk kuvvetleri var, askerî kolluk kuvvetleri var. Son zamanlarda, gerçekten -baştan beri de çok iyi şeylerle karşılaştık, ama- orada, askerî birimlerin başkanı olarak, paşa seviyesindeki, albay seviyesindeki, subay seviyesindeki birçok arkadaşımız, halka çok iyi davranıyorlar. Mesela, Dursun Bak diye bir Paşamız var; geldi, kapısını vatandaşa açtı; herkes, kendisinden bir parçaymış gibi, bir sorunu olduğu zaman Paşamızın yanına gidiyor ve halk ile askeriye kaynaştı. Yani, eskiden, o halka sanki değişik bakılıyordu; şimdi, bu ayrılık ortadan kalktı. Halk da anladı ki, o silahlı eylemlerin, o bölgeye ve Türkiye’ye hiçbir faydası yok; bunun, ancak Türkiye düşmanlarına ve orada yaşayan halkın düşmanlarına faydası olduğunu anladı. Şimdi, askerî birlikte, orada görev yapan insanlarımız halkla çok iyi ilişkiler kurdular. Son zamanlarda, tabiî, polisten de hiçbir şikâyetimiz gelmedi. Sağ olsun, oradaki arkadaşlarımız, sorumluluk duygusu içinde hallediyorlar; olay yok. Orada askerî görev yapan arkadaşlarımız da, işte, böyle, cansiparane uğraşıyorlar, o bölge halkına bir hizmet getirmeye çalışıyorlar; ama, burada, kulağını tıkayan, siyasî iktidarlar.

Şimdi, geçen gün, orada, on oniki öğretmenin tayini çıktı, durup dururken. Niye çıktı; çünkü, olağanüstü hal olunca kamu görevlileri çok büyük bir baskı altında. Orada biri bir ihbar yaptı mı, birisi de art niyetli olur; yani, orada belirli bazı görev yapan insanlar “efendim, görülen lüzum üzerine görev yeri değiştirilmiştir...” Yürütmenin durdurulması kararını alamıyorsunuz, dava açma yıllar sürüyor. Tabiî, bu 10 dakikalık süre içinde orada yaşanan olayları anlatmak mümkün değil.

Bakın, biraz önce yaptığım konuşmada benim ilçemde –ben Nazimiye İlçesindenim- 1 kilometre köy yolu asfaltlı değil. 1 kilometre nahiye yolu asfaltlı değil. Hozat’ta öyle, Pülümür’de öyle, Ovacık’ta öyle, Mazgirt’te öyle; ama, Çemişkezek ile Pertek’te bazı ufak tefek asfaltlama işleri oldu. Şimdi, burada çok önemli bir yatırımın yapılması lazım. Birinci yatırım, Pülümür Dağından, yani, Erzurum, Erzincan’dan gelen ve Pülümür’den Elazığ’a geçen çok önemli bir anayol vardır ve bu yol kuzeyi güneye bağlayan bir yoldur. Pertek’te bir köprü yapılması lazım. Bu yol, normal kuzey ile güneyi birbirine bağlayan yolu 60 kilometre azaltıyor. Pertek’teki Keban Barajı üzerinde yapılması gereken köprülerden biri 700 metre uzunlukta, biri de 400 metre uzunluktadır. Bunun fizibilitesi yapılmış; 50 milyon dolar. 50 milyon dolarla Türkiye’ye çok büyük bir rahatlık geliyor; bunu söyledik yıllarca. Çemişkezek İlçemizin şu anda feribot iskelesiyle bir feribot işletiliyor; 45 dakikada gidiyorsunuz; ama, çok dar bir alan var, 7 dakikada gidiyorsunuz. Ben, bunu yedi senedir, sekiz senedir söylüyorum; gelen Bayındırlık Bakanlarına söylüyorum, karayolları bölge müdürlerine söylüyorum. Değerli arkadaşlar, 45 dakika nerede, 7 dakika nerede. Yani, bu da -gidince inanmanızı istiyorum- 200-300 milyar lira; yani, fazla bir para da değil.

Şimdi, Elazığ’da yeni gelen bir Karayolları Bölge Müdürümüz var; sağ olsun, kendisine teşekkür ederim. Bu sene, Pertek’in bazı köyleri ve Pertek ile Tunceli arasında bir yol var, burayı asfaltlıyor, kendisine teşekkür ederiz; ama, biraz daha kaynak verilmesi lazım. Köy Hizmetlerine... Şimdi, neden yapılmadı; bakın, 1987’de başladı; ama, 1997-1998’e kadar burada terör çok yoğundu; Karayollarının aracı yakılıyordu, Köy İşlerinin aracı yakılıyordu; yakılınca, tabiî, buraya hizmet gitmedi; ama, 1999 ve 2000 yılına doğru burada bu eylemler durdu. Durunca, şimdi, o yapılmayan hizmetlerin bu arada yapılması lazım.

Köye dönüş projesi meselesine gelince: Köye dönüş projesi yönünde, hakikaten, bütün Tunceli köyleri boşaltıldı. Ben, Tunceli’yi diyorum, kendi ilim tabiî. Öteki illerde de aslında aynı sıkıntılar var; Bingöl’de var, Diyarbakır’da var, Muş’ta var, Hakkâri’de var. Geçen sene gittik, Hakkâri’de insanların vaziyetini gördük; sınır ticaretini yasaklamışlar, o insanlar çok perişan vaziyette. Şimdi, bu köye dönüş projesinde, devletin, burada, biraz fedakârlık yapması lazım; yani, kaynaklar var. Bu kaynağın bir kısmını buraya aktarıp, köye gitmek isteyen bu insanlara ekonomik bir kaynak sağlaması lazım.

Şimdi, Sayın Bakanımız bir eylem planından bahsetti. Değerli arkadaşlar, bize, cafcaflı laflar değil, fiiliyat lazım. Desin ki, yahu, biz, şu ile, şu kadar para verdik; bu paranın şu kadarıyla, şu kadar köye dönen vatandaşlara yardım ediyoruz. Biz, bunu istiyoruz. Eylem planıymış, bilmem eylem planı... Bunlar bizi ilgilendirmiyor. Ben para istiyorum arkadaş, var mı, para veriyor musunuz; yok!..

Şimdi, bakın, bu bölge insanına o kadar ters gözle bakılıyor ki, Çemişkezek İlçemizde, 1995 yıllarında bir yangın çıktı; 16 tane ev yandı. Hâlâ, Afetler’den bu 16 evin yapılması için bir para gitmedi. 1992 yılında deprem oldu, Erzincan-Pülümür depremi oldu. Orada, hak sahibi borçlanmış, bütün mükellefiyetlerini yerine getirmiş. Ovacık İlçemizde var, Pülümür İlçemizde var, Nazımiye İlçemizde birkaç tane var. Şimdi, buralarda, devlet verse verse en fazla 500 milyar lira para verse, bu insanların bu evleri tamamlanır; ama, vermiyorlar. Afetler Genel Müdürüne telefon ediyorum “efendim, fona para verilmiyor” diyor.

Değerli arkadaşlarım, elbette ki, ülkemizin birçok yerindeki insanlarımıza hizmet eksiklikleri var; ama, buranın özelliği, terör buradan çok şey götürdü, çok işsiz insan var.

Bakın, bu kadar artık bir barış ortamı sağlanırken, terörü karşı insanlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, toparlar mısınız efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – ...büyük bir nefret duygusu içindeyken, bu insanların, hiç olmazsa, biraz devletten bir yardım görmesi lazım.

1991 yılında, o zaman bir, 800 tane olağanüstü hal kadrosu verildi. İnanmanızı istiyorum, gençlerde o zaman silahlı eylemlere katılma isteği çoktu; ama, o 800 tane kadro verilince, çekildiler birdenbire. İnsanları köyden getirdiler, 800 tane kadro verdiler, ertesi gün o kadroları tenkis ettiler; yani, o insanlara iş vermemekle de, doğu ve güneydoğuda teröre giden para, en azından 120-130 milyar dolardır.

Değerli milletvekilleri, bazı uygulamaları da belirtmek istiyorum. Mesela, asker taşıma işinde Tunceli firmaları ile Diyarbakır firmalarına bu iş verilmiyor. Onlar da bu memleketin vatandaşı, niye bu ayırımcılık yapılıyor?

Bundan önce askerler çarşıya bırakılmıyordu, son zamanlarda bırakılmaya başlandı kısmen. Mademki, asker orada görev yapıyor; çıksın, kahveye gitsin, esnaftan alışveriş yapsın, oranın ekonomisine bir canlılık getirsin; ama, ben, şunu diliyorum ki, bu olağanüstü halin uzatılması için bir sebep yok; bunu kaldıralım.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Âli Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Yüksek Öğretim Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun ile Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu’nun Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.


Yüksek Öğretim Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun İle 24.3.1988 Tarihli ve 3418 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kağıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun İle Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu’nun Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/841, 2/757) (S. Sayısı: 711)---(x)
BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:


YÜKSEK ÖĞRETİM KANUNU, ÇIRAKLIK VE MESLEK EĞİTİMİ KANUNU, İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM KANUNU, MİLLÎ EĞİTİM TEMEL KANUNU, ÇIRAKLIK VE MESLEK EĞİTİMİ KANUNU, MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN İLE 24.3.1988 TARİHLİ VE 3418 SAYILI KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BAZI KÂĞIT VE İŞLEMLERDEN EĞİTİME KATKI PAYI ALINMASI HAKKINDA KANUN İLE MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun değişik 3 üncü maddesinin değişik (c) bendinin birinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve (u) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (v) bendi eklenmiştir.

“Yükseköğretim Kurumları : Üniversite ile yüksek teknoloji enstitüleri ve bunların bünyesinde yer alan fakülteler, enstitüler, yüksekokullar, konservatuvarlar, araştırma ve uygulama merkezleri ile bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı meslek yüksekokulları ile bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın ve kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından kurulan meslek yüksekokullarıdır.”

“v) Meslekî ve Teknik Eğitim Bölgesi : Bir veya daha fazla meslek yüksekokulu ile öğretim programları bütünlüğü ve devamlılığı içinde ilişkilendirilmiş meslekî ve teknik orta öğretim kurumlarından oluşan eğitim bölgesidir.”


BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 711 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, söz konusu tasarının geneli üzerindeki görüşmeler esnasında, Millî Eğitim eski Bakanımız Sayın Hikmet Uluğbay’ın 4306 sayılı Yasanın müzakereleri esnasındaki konuşmasından alıntılar yapmıştım. Sayın Bakan, haklı olarak, ismini verdiğim için, kendisiyle ilgili olarak burada ileri sürdüğüm bazı iddialara cevap vermek üzere kürsüye geldiler. Ben, kendisine, yaptığı açıklamalardan dolayı teşekkür ediyorum.

Benim, dün konuşmamda özellikle vurgulamak istediğim bazı hususlar vardı; bunları tekrarlamak istiyorum. Sayın Bakanımız dün dediler ki: “Bizim çocuklarımız her şeye layıktır. Eğitime katkı payı olmasa, bugün, Türk millî eğitimine kazındırdığımız birçok şeyi kazandıramamış olacaktık.” Bu görüşlere karşı çıkmak mümkün değil değerli arkadaşlar. Yalnız, ben, dün, hesap bilmezlikten söz etmiştim; bugün de aynı şeyi söylüyorum. Bakınız, Sayın Bakanımız, 1997’deki konuşması esnasında diyor ki: “Biz, eğitime katkı payı adı altında toplam 1 katrilyon para toplayacağız ve bu, 2002 yılına kadar devam edecek. 2002 yılına kadar bu toplayacağımız paralarla da -dün saydığım- şu, şu hizmetleri gerçekleştireceğiz” Bugüne kadar, eğitime katkı payı adı altında toplanan paranın miktarı 2 milyar 568 milyon dolardır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan dedi ki: “Biz, evet, bazı şeyleri gerçekleştirdik. Yüzde 39 oranındaki gerçekleştirmeyi, siz, hiç gerçekleştirilmedi şeklinde mi değerlendiriyorsunuz?” Bakınız, sizin, biz enflasyonu yüzde 100’den, yüzde 40’a indireceğiz diye bir iddianız olsa, ki nitekim, bu hükümet kurulurken, bu yılın sonunda enflasyonu yüzde 25’e indireceğinizi taahhüt ettiniz. Bugün, enflasyon yüzde 50; bu, sizin taahhüdünüzü yerine getirdiğiniz anlamına mı gelir?! Birine 1 milyar vermeyi taahhüt ediyorsunuz; 400 milyon veriyorsunuz. Ondan sonra diyorsunuz ki, canım, ben, 1 milyar vermedim; ama, 400 milyon verdim. Bu da, taahhüdümü yerine getirdiğim anlamına gelir. Bu, çok anlamlı bir açıklama ve savunma değil değerli arkadaşlarım.

Şimdi, buradan, tekrar, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Biraz önce, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu’yla görüştüm. Bazı konularda, özellikle, toplanan paranın yetmemesinden dolayı, bazı şeylerin

gerçekleştirilmediği söyledi; ama, bu hesap yapılırken, neyin geleceğini ve neyin yapılacağını çok iyi hesaplamak durumundayız.

Bakınız, ben, tekrar ediyorum: “İlköğretimde okullaşma yüzde 100 olacaktır” denilmiş; bunun, yaklaşık bir oranla gerçekleştirildiğini, Masum Türker Bey, dün, burada iddia etti.

“İkili öğretim, sabahçı-öğlenci eğitimi kaldırılacaktır” deniliyor; kaldırılıp kaldırılmadığını hepimiz biliyoruz, kaldırılmamıştır.

“Sınıflardaki öğrenci sayısı 30’a indirilecektir” denilmiştir; bugün, sınıflardaki sayı, bazı bölgelerde, 70’e, 80’e, hatta 100’e vurmaktadır; Türkiye ortalaması olarak 30 olarak kabul etseniz bile, sabahçı-öğlenci eğitimi yaptığınız için, bu, 60 demektir.

“147 326 derslik inşa edilecektir” denilmiştir; burada, bu kanun tasarısının gerekçesinde de ifade edilmiş, inşa halindekiler dahil, 83 000 küsur derslik inşa edilmiştir veya edilmektedir.

“Tüm ilköğretimde bilgisayar destekli eğitime geçiş yapılacaktır” denilmiş; bunun gerçekleşmediğini herkes biliyor. Yabancı dil öğretiminde aldığımız mesafe ortadadır.

Sayın Millî Eğitim Bakanımız, özellikle YİBO’ların inşaında hedeflerin aşıldığını söylüyor; aşıldıysa -elimde net rakamlar yok- bundan dolayı da kendilerini kutluyorum ve taşımalı eğitimden söz ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, taşımalı eğitim, tam bir rezalettir. Bizde bir atasözü vardır, der ki: “Taşıma suyla değirmen dönmez.” Ben, kendi vilayetimi örnek vereyim; benim vilayetimde, 5 200 kilometre köy yolu vardır; Bunun yüzde 70’i, yüzde 80’i ham yol konumundadır. Biraz önce, Köy Hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Mustafa Yılmaz’a da söyledim, yolun olmadığı yerde, siz neyin taşımasını yapıyorsunuz; yedi ay, sekiz ay boyunca kış olan bir memlekette, yolların müsait olmadığı bir memlekette, siz neyin taşımasını yapıyorsunuz? Benim vilayetimde, 330 merkezden taşımalı eğitim yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, buradaki hedeflerin hiçbirisi tutmamıştır derken “biz, yüzde 30, yüzde 40 oranında tutturduk” derseniz, sizin bu sözünüz ikna edici olmaz.

Eski Bakanımız Sayın Hikmet Uluğbay’ın, geçen sene, Nokta Dergisinde yayımlanan çok güzel bir makalesi vardı. Dünyanın hangi ülkesinde, öğrenci başına ne kadar para harcanıyor; bunu, istatistikî olarak ortaya koymuştu. Ben de, bunu, zevkle okudum ve dün, konuşmamın başında da dedim ki, biz, eğitime ayırdığımız pay açısından, dünyanın 105 inci ülkesiyiz. Çocuklarımızın her şeye layık olduğunu biz teslim ediyoruz; ancak, değerli arkadaşlarım, biz, bu halka ne verdik ki, ne istiyoruz?! Hiçbir şey vermeden, her gün zam, her gün vergi, her gün dolaylı vergi, doğrudan vergi... Siz, bunun adını Eğitime Katkı Payı koyduğunuz zaman, bu, vergi olmaktan çıkmaz ki; bu, basbayağı vergidir. Bu vergi mevzuatını bilenler, çok iyi bilirler; eskiden, vasıtalı ve vasıtasız vergi deniliyordu. Bu, yani, bugünkü tabirle, dolaylı vergidir; ama, siz, adını Eğitime Katkı Payı koydunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkanım... 2 nci madde üzerinde konuşacağım o zaman.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Bitirsin de, 2 nci madde üzerinde konuşmasın.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bitireceğim o zaman; 1 dakika süre verin...

BAŞKAN – 2 nci maddede konuşmayacak mısınız efendim?

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – 2 nci maddede konuşmayacağım.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu konuşacak ama...

Sayın Çelik, lütfen, tamam... 2 nci maddede konuşursunuz.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – 2 nci maddede konuşacağım; takdir, Sayın Başkanın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Madde üzerinde, 3 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım...

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uluğbay.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz istiyorsunuz...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sataşmadım ama...

BAŞKAN – Sataşma olmaz Sayın Bakanım; sadece, rakamlar konusundaki dileklerini ifade etti.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Belki eksik söyledi Başkanım; yanlış söyledi.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Açıklama mı yapmak istiyorsunuz; sataşma değil de, rakamlar konusunda açıklama mı yapmak istiyorsunuz?

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) – Evet Sayın Başkanım.


Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin