Münafıkların 50 Alameti


Selef’in Nifak’tan Korkusu



Yüklə 324,53 Kb.
səhifə2/16
tarix30.07.2018
ölçüsü324,53 Kb.
#63458
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

Selef’in Nifak’tan Korkusu


Ey ameliyle gururlanan, namazını beğenen ve Allah’ın kusurları örtmesine aldanan müslüman! Sen kendisi hakkında nifaktan korkmayan saf kimse misin? Hakikatte böyle bir kimse saf değildir. Gerçek saf kişi; kendisi hakkında nifaktan korkan ve ondan sakınandır. Önünde, aralarında cennet ile müjdelenenlerin de bulunduğu fakat buna rağmen kendileri hakkında nifaktan korkan, bu ümmetin selefinden takva sahibi, temiz, abid ve zahitlerinden nakledilen sözleri bulacaksın. Bu sözleri bize İbn Receb rahimehullah naklediyor ve diyor ki; “Bundan dolayı sahabeler kendileri hakkında nifaktan korkuyorlardı. Ömer radıyallahu anh, Huzeyfe radıyallahu anh’e kendisini soruyordu. Ebu Reca el-Utaridi’ye:

“Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ashabından yetiştiğin kimseler, nifaktan korkuyorlar mıydı?” diye soruldu. Dedi ki:

“Evet. Allah’a hamd olsun güzel bir zamana yetiştim. Evet, (korkuları) şiddetliydi, evet şiddetliydi.” 

Buhari Sahih’inde dedi ki: İbnu Ebi Müleyke şöyle dedi: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ashabından otuz kişiye yetiştim, hepsi de kendileri hakkında nifaktan korkuyorlardı.” El-Hasen’in şöyle dediği zikredilir: “Ondan ancak mümin korkar ve ancak münafık kendisini ondan güvencede hisseder.”

El-Hasen’den rivayet edildiğine göre şöyle yemin etmiştir: “Hiçbir münafık gelip geçmedi ki, kendisini nifaktan güvencede hissetmemiş olsun.” O şöyle derdi; “Kim nifaktan korkmazsa o münafıktır.” Bir adam Ebud Derda radıyallahu anh’ı namazında nifaktan sığınırken duydu, selam verince ona da dedi ki:

“Senin nifak ile ne alakan olur?” Bunun üzerine dedi ki:

“Allah’ım beni bağışla – üç defa tekrar etti - bundan emin olma, Allah’a yemin olsun, kişi bir saat içinde fitneye uğrar ve bir anda dininden döner”

Bu konuda seleften nakledilen rivayetler gerçekten çoktur. Süfyan es-Sevrî: “Bizimle mürcie arasında üç fark vardır” dedi ve bunlar arasında şunu da zikretti: “Biz “nifak vardır” (iman ile birlikte nifak bulunabilir) diyoruz, fakat onlar: “Nifak yoktur (İman olduğu zaman nifak bulunmaz)” diyorlar.

El-Evzaî dedi ki; “Ömer radıyallahu anh kendisi hakkında nifaktan korkmuştur.” Ona denildi ki: “Şöyle diyorlar; “Ömer radıyallahu anh, Huzeyfe radıyallahu anh’e bunu o gün kendisi hakkında nifaktan korktuğu için sormadı. Fakat o, ölmeden önce buna düşmekten korkuyordu.” Bunun üzerine dedi ki:

“Bu bid’at ehlinin sözüdür. Ömer radıyallahu anh, kendisi için o anda nifaktan korktuğuna işaret etmiştir.”

Şurası açıktır ki; Ömer radıyallahu anh, o anda kendisi hakkında küçük nifaktan korkuyordu. Günahların küfrün habercisi olması gibi, küçük nifak da büyük nifaka vesiledir. Günahlarda ısrar edenin ölüm anında imanının alınacağından korkması gibi, nifak hasletleri üzerine ısrar eden kimsenin de imanının alınacağı ve halis münafık olacağından korkulur. İmam Ahmed’e: “Kendisi için nifaktan korkmayan kimse hakkında ne dersin?” diye soruldu. Dedi ki: “

“Kim kendisi için nifaktan emin oluyormuş? El-Hasen, kendisinde amelî nifak vasıfları açığa çıkanı münafık diye isimlendiriyordu.“ (İbn Receb böylece devam eder.)

Ey Müslüman kardeş! İmam Müslim’in Sahih’inde, Hanzala el-Esedî radıyallahu anh’den rivayet ettiği şu hadisi düşün: O ağlarken Ebu Bekir radıyallahu anh ona uğradı ve

“Sana ne oldu?” dedi. O da;

“Hanzala münafık oldu ey Ebu Bekir! Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize cennet ve cehennemi hatırlatırken gözümüzle görür gibi oluyoruz, dönünce eşlerle çocuklarla uğraşıyor, çok unutuyoruz” dedi. Ebu Bekir radıyallahu anh dedi ki:

“Vallahi biz de böyleyiz” Bunun üzerine ikisi birlikte Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gittiler:

Ey Hanzala! Neyin var?” buyurdu.

“Ya Rasulullah! Hanzala münafık oldu” dedi ve Ebu Bekir radıyallahu anh’e anlattığını ona da anlattı. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:

Şayet yanımda bulunduğunuz halinizi devam ettirseydiniz, elbette meclislerinizde ve yollarınızda melekler sizinle musafaha ederlerdi. Fakat ey Hanzala! Bir saat öyle, bir saat böyle.”

Bu sahabelerin (Allah onlardan razı olsun) gizlide ve açıkta münafıkların bariz sıfatı olan muhalefetten nasıl korktuklarına bir bak! Nasıl oluyor da bizler, aramızda bazı nifak hasletlerinin artmış olmasına rağmen kendimiz hakkında Allah’ın tuzağından korkmuyoruz? Allah’ın tuzağından ancak hüsrana uğramışlar topluluğu korkmaz.


Nifak’ın Tarifi:


Lügatte nifak; masdarı “nefaka”dır. “Nafikâe” kelimesinden türemiştir. Bu kelime bir delikten girip öbüründen çıkmak demektir ki, tarla fareleri hakkında kullanılır. Yerbu’ denilen bu tarla faresi iki yuva yapar. Birinin tavanı gayet yumuşak olur. Yuvanın birine saldırı olursa, öbür yuvanın yumuşak tavanını delerek kaçar. İki yuvadan birincisini gösterir, ikincisini ise saklar. (İbn Manzur; Lisanul Arab(10/358) Tacul Arus(7/79)

Bu, dışta olanın zıddını içinde gizlemek veya iyilik izhar edip bunun muhalifini içinde saklamaktır.

Istılah anlamı ise iki kısma ayrılır; itikadî nifak; iman konusunda için, dışa muhalif olmasıdır. Amelî nifak; içteki amelin dıştakine muhalif olmasıdır.

İbn Receb bunu şöyle tarif eder; “Bu şeriat’ta iki kısma ayrılır. Birincisi: büyük nifak; o da insanın Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inandığını açığa vurup, bunun tamamına zıt veya bazısına zıt olanı içinde saklamasıdır. Bu nifak Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in dönemindeydi. Kuran bunları kınayıcı ve onları tekfir edici şekilde nazil oldu ve ehlinin cehennemin en  alt tabakasından olduğunu haber verdi.

İkincisi: küçük nifak; O amel nifakıdır. Bu da insanın açığa çıkanı salih olarak göstermesi ve bunun zıddını içinde saklamasıdır.”

İtikadî nifak; sahibini küfre düşürür ve iman dairesinden çıkarır. Bunlar peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanındaki münafıklar böyleydi. Ayetler onlar aleyhinde inmişti. Onlar bu ümmette daha önce yokken nifakı ilk başlatanlar olmuşlardır.

İbn Cüreyc dedi ki; “Münafık, gizlide ve açıkta, girişinde ve çıkşında, varlığında ve yokluğunda sözü fiiline aykırı olan kimsedir. Münafıkların sıfatları Medenî surelerde nazil olmuştur. Zira Mekke’de nifak yoktu, hatta bunun aksi vardı. İnsanlar içlerinde iman olduğu halde istemeyerek küfrü izhar ediyorlardı. Medine'de ayrıca geçmişlerinin yo­lundan giden kitap ehli Yahudiler vardı. Bunlar Hazrec kabilesinin müttefiki olan Kaynuka oğulları, Evs kabilesinin müttefiki olan Kurayza ve Nadir oğulları kabileleri idi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye geldiği zaman Evs ve Hazrec kabilesinden ensâr adını alan bir kısım kişiler Müslüman oldular. Yahudilerden Müslüman olan sadece Abdullah İbn Selâm radıyallahu anh idi. Bu dönemlerde henüz nifak ve münafık­lık yoktu. Çünkü Müslümanların korkulacak bir güçleri yoktu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Yahudilerle de Medine'nin çevresinde bulunan diğer Arap kabileleriyle de sözleşmeler yaptı. Büyük Bedir savaşı olup da Allah kelâmını üstün kıldığında ve Müslümanları, İslâm’ı galip getirdiğinde Abdullah İbn Übeyy İbn Selûl, Hazrec kabilesinin reisi idi. Cahiliyet devrinde, Evs ve Hazrec'in efendisi sayılıyordu. Hazrec kabilesi onu kendilerine hükümdar yapmak istemişlerdi, ancak hayır haber gelip de Evs ve Hazrec kabileleri Müslüman olunca İslâmiyet’le ilgilendiler ve ondan vazgeçtiler.

Bunun üzerine onun içerisinde İslam’a ve Müslümanlara karşı bir nefret ve kin duygusu yer etti. Bedir savaşı olunca, bu iş bitmiştir diye­rek İslâm'a girdiğini açıkladı. Onunla beraber kendisinin izinden ve yolundan yürüyen bazı kabileler ile ehl-i kitaptan başkaları da Müslüman olduklarını söylediler. İşte böylece o günden itibaren Medine halkı ve çevresinde bulunan bedeviler arasında münafıklık hareketi zuhur etti. Muhacirlere gelince; onların arasında hiç bir münafık yoktu. Çün­kü muhacirlerden hiçbirisi zorla hicret etmemişti. Herkes malı­nı, çoluk çocuğunu ve toprağını bırakarak Allah katında âhiret yurdu­nu aramış ve kendi isteğiyle hicrete koşmuştu. (Tefsiru İbn Kesir 1/50)

Amel nifakına gelince, bu büyük günahlardan biridir. Sahibi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in nifak olarak saydığı ameller işler. Bu, içinde küfrü gizleyip iman izhar eden değildir. Müslümanın iman zayıflığından dolayı, münafıkların sıfatlarından bazılarıyla amel eder. Abdullah Bin Amr ve Ebu Hureyre radıyallahu anhuma hadislerinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş olmasına gelince; “Şu dört şey kimde bulunursa halis münafıktır. Kimde bu hasletlerden biri bulunursa, o onu terk edinceye kadar nifaktan bir haslet üzeredir; kendisine emanet edildiği zaman ihanet eder, konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz ve hasım olduğu zaman fücur işler.”

Âlimler bu konuda pek çok görüşler zikretmiştir. Bunların hepsi de, bu hasletleri içinde küfrü gizleyip imanı izhar etmek söz konusu olmaksızın işleyenin, itikadî nifak ile münafık olmadığını göstermektedir. Bundan dolayı en-Nevevî, Müslim Şerhinde (2/46) der ki;

“Lakin âlimler bunun anlamı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Doğru olan ve tercih edilen, muhakkikler ve çoğunluğun şu görüşüdür; bu nifak hasletlerinin anlamı, sahibinin münafıklara benzediğini, onların ahlakı ile ahlaklandığını göstermesidir. Zira nifak, içte olanın aksini izhar etmektir. Bu mana, bu hasletlerin sahibinde mevcuttur. Nifak, insanlardan, konuşan, vaat eden, güvenilen, hasım olan ve söz verenlerde bulunduğunda, bu cehennemde en alt tabakada olan mülhit kâfirlerin nifakı gibi münafık olmaz. “Halis münafık olur” ifadesi ise, bu hasletlerle münafıklara benzemekten şiddetle sakındırmadır.

Bazı âlimler dedi ki; “Bu, bu hasletlerin kendisinde galip olduğu kimse hakkındadır. Ama kendisinde nadiren vuku bulan kişi buna dâhil olmaz. İşte bu, hadisin anlamı hususunda tercih edilen görüştür. Nitekim İmam Ebu İsa et-Tirmizî âlimlerden bunun mutlak manasını şöyle nakleder; “Âlimlere göre bunun manası ancak amel nifakıdır.”

Hatta alışkanlık haline getirmeksizin bunlarla amel ederse de münafık olmaz. Ebu Süleyman el-Hattabî, “Münafığın alameti üçtür…” hadisi hakkında demiştir ki; “Bu ancak, Müslüman kişiyi korkutma yoluyla, nifakı gerektiren bu hasletleri alışkanlık haline getirmekten sakındırmak içindir. Bundan anlaşılıveren şey, bu haslet veya fiillerin alışkanlık haline getirilmeksizin yapıldığında münafık olunmayacağıdır.” (Begavi, Şerhus Sünne – 1/100)


Yüklə 324,53 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin