|
|
səhifə | 223/260 | tarix | 07.01.2022 | ölçüsü | 8,04 Mb. | | #88301 |
| Edip Yüksel Meali
|
Musa'ya, "Kullarımı yola çıkar, siz izleneceksiniz," diye vahyettik.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Musa'ya: "Kullarımı geceleyin (Mısır'dan çıkar), yürüt; siz takibedileceksiniz." diye vahyettik.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Mûsa'ya şunu vahyettik: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Mutlaka peşinize takılacaklar.
|
Yusuf Ali (English)
|
By inspiration we told Moses: "Travel by night with my servants; for surely ye shall be pursued."(3167) *
|
M. Pickthall (English)
|
And We inspired Moses, saying: Take away My slaves by night, for ye will be pursued.
|
Şu’arâ Suresi
53
فَاَرْسَلَ
gönderdi
|
فِرْعَوْنُ
Fir\avn
|
فِي الْمَدَٓائِنِ
kentlere
|
حَاشِر۪ينَۚ
(asker) toplayıcılar
|
Türkçe Transcript (*)
|
Feersele fir’avnu fî-lmedâ-ini hâşirîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Firavun, kentlere kitle propagandacıları gönderdi:
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
|
Süleyman Ateş Meali
|
Fir'avn, (İsrail oğullarının gittiğini duyunca) kentlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Bunun üzerine Firavun, kentlere toplayıcılar gönderdi:
|
Yusuf Ali (English)
|
Then Pharaoh sent heralds to (all) the Cities,
|
M. Pickthall (English)
|
Then Pharaoh sent into the cities summoners,
|
Şu’arâ Suresi
54
اِنَّ
şüphesiz
|
هٰٓؤُ۬لَٓاءِ
şunlar
|
لَشِرْذِمَةٌ
topluluktur
|
قَل۪يلُونَۙ
az bir
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnne hâulâ-i leşirżimetun kalîlûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Bunlar küçük bir çetedir."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Şunlar, (şu İsrail oğulları), az bir topluluktur dedi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Kuşkusuz bunlar, küçücük bir topluluktur."
|
Yusuf Ali (English)
|
(Saying): "These (Israelites) are but a small band,
|
M. Pickthall (English)
|
(Who said): Lo! these indeed are but a little troop,
|
Şu’arâ Suresi
55
وَاِنَّهُمْ
ve onlar
|
لَنَا
bizi
|
لَـغَٓائِظُونَۙ
kızdırmaktadırlar
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-innehum lenâ leġâ-izûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Bize karşı öfkeyle ayaklanmaktadırlar."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. "
|
Süleyman Ateş Meali
|
Bizi kızdırmaktadırlar.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Fakat bize gerçekten öfke püskürüyorlar."
|
Yusuf Ali (English)
|
"And they are raging furiously against us;
|
M. Pickthall (English)
|
And lo! they are offenders against us.
|
Şu’arâ Suresi
56
وَاِنَّا
ve biz
|
لَجَم۪يعٌ
bir cemaatiz
|
حَاذِرُونَۜ
ihtiyatlı
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-innâ lecemî’un hâżirûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Biz ise uyanık bir grubuz' (dedi).
|
Edip Yüksel Meali
|
"Biz ise çoğunluk olarak alarmda olmalıyız."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu.)
|
Süleyman Ateş Meali
|
Biz, ihtiyatlı, koca bir cemaatiz.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Biz ise dikkatli davranan koca bir kitleyiz."
|
Yusuf Ali (English)
|
"But we are a multitude amply fore-warned."
|
M. Pickthall (English)
|
And lo! we are a ready host.
|
Şu’arâ Suresi
57
فَاَخْرَجْنَاهُمْ
böylece biz onları çıkardık
|
مِنْ جَنَّاتٍ
bahçeler(in)den
|
وَعُيُونٍۙ
ve çeşmeler(in)den
|
Türkçe Transcript (*)
|
Feaḣracnâhum min cennâtin ve’uyûn(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylelikle biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;
|
Edip Yüksel Meali
|
Sonunda, onları çıkardık: Bahçelerden, çeşmelerden,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan,
|
Süleyman Ateş Meali
|
Böylece biz onları çıkardık: bahçeler(in)den, çeşmeler(in)den.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Bunun üzerine biz onları bahçelerinden, pınarlarından çıkardık.
|
Yusuf Ali (English)
|
So We expelled them(3168) from gardens, springs, *
|
M. Pickthall (English)
|
Thus did We take them away from gardens and water springs,
|
Şu’arâ Suresi
58
وَكُنُوزٍ
ve hazineler(in)den
|
وَمَقَامٍ
ve yer(lerin)den
|
كَر۪يمٍۙ
o güzel
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vekunûzin vemekâmin kerîm(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.
|
Edip Yüksel Meali
|
Hazinelerden, yüksek makamlardan...
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Hazineler(in)den ve o güzel yer(lerin)den.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Hazinelerinden, mutlu-kutlu yerlerinden ettik.
|
Yusuf Ali (English)
|
Treasures, and every kind of honourable position;
|
M. Pickthall (English)
|
And treasures and a fair estate.
|
Şu’arâ Suresi
59
كَذٰلِكَۜ
böylece
|
وَاَوْرَثْنَاهَا
bunları miras yaptık
|
بَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪لَۚ
İsrail oğullarına
|
Türkçe Transcript (*)
|
Keżâlike ve evraśnâhâ benî isrâ-îl(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
İşte böyle; bunlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.
|
Edip Yüksel Meali
|
Daha sonra onları İsrail oğullarına miras yaptık.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Böylece bunları İsrail oğullarına miras yaptık.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Böylece oralara İsrailoğullarını vâris kıldık.
|
Yusuf Ali (English)
|
Thus it was, but We made the Children of Israel inheritors(3169) of such things. *
|
M. Pickthall (English)
|
Thus (were those things taken from them) and We caused the Children of Israel to inherit them.
|
Şu’arâ Suresi
60
فَاَتْبَعُوهُمْ
onların ardına düştüler
|
مُشْرِق۪ينَ
güneş doğarken
|
Türkçe Transcript (*)
|
Feetbe’ûhum muşrikîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.
|
Edip Yüksel Meali
|
Onları doğuya doğru izlediler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Fir'avn ve adamları), güneş doğarken onların ardına düştüler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Firavun ve adamları, gün doğarken onları izlemeye başladılar.
|
Yusuf Ali (English)
|
So they pursued them(3170) at sunrise. *
|
M. Pickthall (English)
|
And they overtook them at sunrise.
|
Şu’arâ Suresi
61
فَلَمَّا تَـرَٓاءَ
birbirini görünce
|
الْجَمْعَانِ
iki topluluk
|
قَالَ
dediler
|
اَصْحَابُ
adamları
|
مُوسٰٓى
Musa\nın
|
اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ
işte yakalandık
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Felemmâ terâe-lcem’âni kâle ashâbu mûsâ innâ lemudrakûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: 'Gerçekten yakalandık' dediler.
|
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|