səhifə 224/260 tarix 07.01.2022 ölçüsü 8,04 Mb. #88301
Edip Yüksel Meali
Her iki topluluk birbirini görünce, Musa'nın arkadaşları, "İşte yakalanıyoruz," dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler.
Süleyman Ateş Meali
İki topluluk (yaklaşıp) birbirini görünce Musa'nın adamları: "İşte yakalandık!" dediler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
İki topluluk birbirini görecek hale gelince, Mûsa'nın adamları seslendi: "İşte şimdi yakalandık!"
Yusuf Ali (English)
And when the two bodies saw each other, the people of Moses said: "We are sure to be overtaken."
M. Pickthall (English)
And when the two hosts saw each other, those with Moses said: Lo! we are indeed caught.
Şu’arâ Suresi
62
قَالَ
(Musa) dedi
كَلَّاۚ
hayır
اِنَّ
şüphesiz
مَعِيَ
benimle beraberdir
رَبّ۪ي
Rabbim
سَيَهْد۪ينِ
bana yol gösterecektir
Türkçe Transcript (*)
K âle kellâ inne me’iye rabbî seyehdîn(i)
Ali Bulaç Meali
(Musa:) 'Hayır' dedi. 'Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.'
Edip Yüksel Meali
"Asla. Rabbim benimle birliktedir; bana bir çıkış yolu gösterecektir," dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir , bana yolunu gösterecektir."
Süleyman Ateş Meali
(Musa): "Hayır, dedi, Rabbim benimle beraberdir. Bana yol gösterecektir."
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Mûsa dedi: "Hayır, asla! Rabbim benimledir, bana kılavuzluk edecektir."
Yusuf Ali (English)
(Moses) said: "By no means! my Lord is with me! Soon will He guide me!"(3171) *
M. Pickthall (English)
He said: Nay, verily! for lo! my Lord is with me. He will guide me.
Şu’arâ Suresi
63
فَاَوْحَيْنَٓا
diye vahyettik
اِلٰى مُوسٰٓى
Musa\ya
اَنِ اضْرِبْ
vur
بِعَصَاكَ
değneğinle
الْبَحْرَۜ
denize
فَانْفَلَقَ
yarıldı
فَكَانَ
ve oldu
كُلُّ
her
فِرْقٍ
bölüm
كَالطَّوْدِ
bir dağ gibi
الْعَظ۪يمِۚ
kocaman
Türkçe Transcript (*)
Feevh aynâ ilâ mûsâ eni-d rib bi’as âke-lbah r(a) (s) fenfelek a fekâne kullu firk in ke-tt avdi-l’az îm(i)
Ali Bulaç Meali
Bunun üzerine Musa'ya: 'Asanla denize vur' diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.
Edip Yüksel Meali
Musa'ya, "Değneğini denize vur," diye vahyettik. Bunun üzerine yarıldı ve her bölüm koca bir tepe gibi oldu.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi,
Süleyman Ateş Meali
Musa'ya: "Değneğinle denize vur!" diye vahyettik. (Vurunca deniz) yarıldı, (on iki yol açıldı). Her bölüm, kocaman bir dağ gibi oldu.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bunun üzerine Mûsa'ya, "Asanla denize vur!" diye vahyettik. Deniz hemen yarıldı, her dalga kümesi kocaman bir dağ gibi oldu.
Yusuf Ali (English)
Then We told Moses by inspiration: "Strike the sea with thy rod." So it divided, and each separate part became like the huge, firm mass of a mountain.
M. Pickthall (English)
Then We inspired Moses, saying: Smite the sea with thy staff. And it parted, and each part was as a mountain vast.
Şu’arâ Suresi
64
وَاَزْلَفْنَا
ve yaklaştırdık
ثَمَّ
buraya
الْاٰخَر۪ينَۚ
ötekileri
Türkçe Transcript (*)
Ve ezlefnâ śemme-l-âḣarîn(e)
Ali Bulaç Meali
Ötekileri de buraya yaklaştırdık.
Edip Yüksel Meali
Sonra, diğerlerini yaklaştırdık.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik.
Süleyman Ateş Meali
Ötekileri de buraya yaklaştırdık (Musa ve adamlarının ardından, düşmanları da bu denizde açılan yollara girdiler).
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
Yusuf Ali (English)
And We made the other party approach thither.(3172) *
M. Pickthall (English)
Then brought We near the others to that place.
Şu’arâ Suresi
65
وَاَنْجَيْنَا
ve kurtardık
مُوسٰى
Musa\yı
وَمَنْ مَعَهُٓ
ve beraberinde olanları
اَجْمَع۪ينَۚ
hepsini
Türkçe Transcript (*)
Ve enceynâ mûsâ vemen me’ahu ecma’în(e)
Ali Bulaç Meali
Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.
Edip Yüksel Meali
Musa'yı ve kendisiyle beraber olan herkesi kurtardık.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,
Süleyman Ateş Meali
Musa'yı ve beraberinde olanları tamamen kurtardık.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Mûsa'yı ve beraberindekileri toptan kurtardık.
Yusuf Ali (English)
We delivered Moses and all who were with him;
M. Pickthall (English)
And We saved Moses and those with him , every one;
Şu’arâ Suresi
66
ثُمَّ
sonra
اَغْرَقْنَا
boğduk
الْاٰخَر۪ينَۜ
ötekilerini
Türkçe Transcript (*)
Śumme aġrak nâ-l-âḣarîn(e)
Ali Bulaç Meali
Sonra ötekileri suda boğduk.
Edip Yüksel Meali
Sonra, diğerlerini boğduk.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sonra da ötekileri suda boğduk.
Süleyman Ateş Meali
Sonra ötekilerini boğduk (Musa ve adamları karaya çıkınca deniz kapandı, Fir'avn ve adamları boğuldu).
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Sonra ötekileri boğduk.
Yusuf Ali (English)
But We drowned the others.
M. Pickthall (English)
We drowned the others.
Şu’arâ Suresi
67
اِنَّ
muhakkak ki
ف۪ي ذٰلِكَ
bunda vardır
لَاٰيَةًۜ
bir ibret
وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ
ama çokları
مُؤْمِن۪ينَ
inanmazlar
Türkçe Transcript (*)
İnne fî żâlike leâye(ten) (s) vemâ kâne ekśeruhum mu/minîn(e)
Ali Bulaç Meali
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Edip Yüksel Meali
Elbette bunda bir ders vardır; ama çokları inanmazlar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
Süleyman Ateş Meali
Muhakkak ki bunda bir ibret vardır, ama çokları inanmazlar.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.
Yusuf Ali (English)
Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.(3173) *
M. Pickthall (English)
Lo! herein is indeed a portent , yet most of them are not believers.
Şûrâ Suresi
13
شَرَعَ
şeri\at (hukuk düzeni) yaptı
لَكُمْ
size
مِنَ الدّ۪ينِ
dinden
مَا وَصّٰى
tavsiye ettiğini
بِه۪
onunla
نُوحاً
Nuh\a
وَالَّـذ۪ٓي اَوْحَيْنَٓا
ve vahyettiğimizi
اِلَيْكَ
sana
وَمَا وَصَّيْنَا
ve tavsiye ettiğimizi
بِه۪ٓ
onunla
اِبْرٰه۪يمَ
İbrahim\e
وَمُوسٰى
ve Musa\ya
وَع۪يسٰٓى
ve ve Îsa\ya
اَنْ
şöyle ki
اَق۪يمُوا
doğru tutun
الدّ۪ينَ
dini
وَلَا تَتَفَرَّقُوا
ve ayrılığa düşmeyin
ف۪يهِۜ
onda
كَبُرَ
ağır geldi
عَلَى الْمُشْرِك۪ينَ
ortak koşanlara
مَا تَدْعُوهُمْ
onları çağırdığın
اِلَيْهِۜ
kendisine
اَللّٰهُ
Allah
يَجْتَب۪ٓي
seçer
اِلَيْهِ
kendisine
مَنْ
kimseyi
يَشَٓاءُ
dilediği
وَيَهْد۪ٓي
ve iletir
اِلَيْهِ
kendisine
مَنْ يُن۪يبُ
iyi niyyetle yöneleni
Türkçe Transcript (*)
şera’a lekum mine-ddîni mâ vass â bihi nûh an velleżî evh aynâ ileyke vemâ vass aynâ bihi ibrâhîme ve mûsâ ve ’îsâ(s) en ek îmû-ddîne velâ teteferrak û fîh(i) (c) kebura ‘alâ-lmuşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(i) (c) (A)llâhu yectebî ileyhi men yeşâu veyehdî ileyhi men yunîb(u)
Ali Bulaç Meali
O: 'Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin' diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi , İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir.
Dostları ilə paylaş: