Nevevi Kırk Hadis Şerhi



Yüklə 2,71 Mb.
səhifə48/57
tarix17.12.2017
ölçüsü2,71 Mb.
#35128
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   57

Yine isnadında Ukbe bin Evs es-Sedusi el-Basri var hakkında denildi ki:Yine Yakub bin Evs’dir. Ebu Davud, Nesai ibni Mace onun Abdullah bin Amr’dan hadisini tahric etti, Abdullah bin Ömer’de denilir, isnadında ihtilaf edildi-İcli, ibni Sad ve ibni Hibban güvenilir gördü.İbni Huzeyme dedi ki:Büyüklüğüyle beraber ibni Sirin ondan rivayet etti. İbni Abdil Ber dedi ki: O meçhuldür.

Ğalabi tarihinde dedi ki:Onun Abdullah bin Amr’dan işitmediğini zannediyorlar, o ancak diyor ki: Abdullah bin Ömer buna göre Abdullah bin Amr’dan olan rivayeti munkatıdır, Allah en iyisini bilir.

Hadisin manasına gelince:İnsan Rasulullah (s.a.v.)’in getirdiğini sevgisi tabi oluncaya kadar -emirler ve yasaklar hususunda- farz olan kamil iman sahibi olamaz, onun emrettiğini sevmeli, yasakladığını sevmemelidir.

Bunun benzeri kuranda da bir çok yerde vardır, Allah Teala buyurdu ki:(Hayır Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar) Nisa:4/65) ve buyurdu ki:(Allah ve rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur) (Ahzab: 33/36)

Allah sevdiğini sevmeyeni, sevmediğini seveni kınadı, buyurdu ki: (İnkar edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır) (Muhammed:47/9) Ve buyurdu ki:(Bunun sebebi, onların Allah’ı gazaplandıran şeylerin ardınca gitmeleri ve onu razı edecek şeylerden hoşlanmamalarıdır. Bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır) (Muhammed: 47/28) Her mümine gerekli olan kendisine farz olan şeyi yapacak kadar Allah’ın sevdiğini sevmesi gerekir, eğer sevgi artar ve mendub olanı da yaparsa bu fazilettir, Allah’ın haram kıldığını teketmeye sebeb olacak Allah’ın sevmediği şeyleri sevmemesi gerekir,

S: 272 Eğer nefret tenzihi olarak hoşlanmadığını terketmeye vesile olacak derecede fazla bir nefret ile nefret ederse bu fazilet olur, Sahihayn’de sabit oldu Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Sizden birinize nefsinden, çocuğundan, ehlinden ve insanların hepsinden daha sevimli oluncaya kadar kamil iman etmiş olmaz.”1 Mümin rasulün sevgisini bütün yaratıkların sevgisinin önünde tutmadıkça hakiki mümin olamaz, rasulün sevgisi onu gönderenin sevgisine tabidir.

Sahih sevgi sevilenlerin sevgisi uğrunda ve hoşlanılmayanlara buğz hususunda tabi olmayı ve uygun düşmeyi gerektirir, Allah Teala buyurdu ki: (De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, rasulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin) (Tevbe: 9/24) ve buyurdu ki:(De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın) (Ali İmran: 3/31) Hasan dedi ki: Peygamber (s.a.v.)’in ashabı dedi ki: Ey Allah’ın rasulü, biz rabbimizi çok şiddetli seviyoruz, Allah sevgisi için bir alamet koymayı sevmiştir, bunun üzerine bu ayet indi.4

Sahihayn’de Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Üç şey kimde olursa imanın tadını bulur: Allah ve rasulü başkalarından kendisine daha sevimli olmak, işinin sevdiğini ancak Allah için sevmesi, Allah kendisini kurtardıktan sonra ateşe atılmaktan hoşlanmadığı gibi küfre dönmekten hoşlanmamak.”5 Kim Allah ve rasulünü sadık olarak kalpten severse, bu ona Allah ve rasulünün sevdiğini kalbiyle sevmesini gerekli kılar, Allah ve rasulünün sevmediğini sevmez, Allah ve rasulünün razı olduğuna razı olur, Allah ve rasulünün kızdığına kızar, azalarıyla bu sevgi ve buğzun gereğince amel yapar, eğer azalarıyla buna zıt bir amel yapsa, eğer Allah ve rasulünün hoşlanmadığı bir şeyi işle, gücü yetmekle ve farz olmakla beraber Allah ve rasulünün sevdiği şeyin bazısını terketse, bu farz olan muhabbetkinin noksanlığına delildir, bundan tevbe edip farz sevgiyi tamamlaması gerek.


(1)Tahrici geçmişti, Ahmed, Buhari, Müslim, Nesai, ibni Mace Enes bin Malik’ten tahric etti, sahihtir (Camiussağir).

(4)Taberi tefsirinde tahric etti (Camiulbeyan: 3/155) bu hadis açıkça görüldüğü gibi mürseldir.

(5)Tahrici geçti, Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai Enes bin Malik’ten tahric etti (Camiul usul: 1/151).

Ebu Yakuben Nuhrucuri dedi ki: Her Allah sevgisi iddia edipte Allah’ın emrine uygun hareket etmeyenin davası batıldır, her seven ve Allah’tan korkmayan aldanmıştır.1 Yahya bin Muaz dedi ki: Allah sevgisini iddia edipte Allah’ın hududunu muhafaza etmeyen herkes doğru değildir.

Ruveym sevgiden soruldu ve dedi ki:

“Herhalde uyuşmaktır ve şu şiiri okudu: Eğer bana desen: Öl, işitip itaatla ölürüm, ölüm davetçisine: Ehlen ve merhaba derim.” Biri şöyle dedi:

“İlaha asi oluyor sevgisini zannediyorsun ömrüme yemin olsun kıyasta bu çirkindir. Eğer sevgin sadıksa ona itaat ederdin seven sevdiğine itaatkardı.”

Bütün isyanlar nefsin hevalarını Allah ve rasulünün sevgisinin önüne almaktan kaynaklanmaktadır, Allah Teala bir çok yerde kitabında müşrikleri hevasına uymakla vasfetti, buyurdu ki: (Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, onlar sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah’tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir)2 yine bidatlarda hevayı şeriatın önüne almaktan kaynaklanır, bunun için bidat ehli heva ehli diye isimlenir. Yine masiyetlerde hevayı Allah ve rasulünün sevgisinden ve sevdikleri şeyden önde tutmaktan kaynaklanır.

fiahısların sevgiside aynıdır, bunda vacip olan da Rasulullah (s.a.v.)’in getirdiğine tabi olması gerek bir, müminin Allah’ı sevmesi, meleklerden, peygamberlerden, sıddıklardan, şehidlerden, ve genel olarak salihlerden Allah’ın sevdiği kimseleri sevmesi gerekir, bunun için iman tatlılığının bulunuş alametlerinden:Kişinin sevdiğini Allah için sevmesidir, Allah düşmanlarının dostluğu haramdır ve genel olarak Allah’ın hoşlanmadığı şeyler haramdır,

S: 274 Daha önce şu hadis geçmişti: “Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir, Allah için engellerse imanı tamamlanmıştır”1 kimin sevgisi, buğzu, vermesi, engellenmesi nefsinin hevası içinse, bu onun farzimanının noksanlığındandır, bundan tevbe etmesi lazımdır, Rasulullah (s.a.v.)’in getirdiği Allah ve rasulünün sevgisini öne geçirmeye tabi olması gerekir, Allah ve rasulünün razı olduğu şeyi nefsin bütün heva ve isteklerinin önüne alması gerekir, Vüheyb bin ver dedi ki: Allah en iyisini bilir Musa (a.s.)’ın şöyle dediği bize ulaştı:

“Ey rabbim bana tavsiye et” buyurdu ki:

“Sana beni tavsiye ediyorum” bunu üç kere dedi, sonuncuda buyurdu ki:

“Sana beni tavsiye ediyorum, senin başına hangi bir gelse benim muhabbetimi başka şeye tercih et, kim böyle yapmazsa onu temize çıkarmam ve ona acımam.”2 Mutlak olarak (kayıtsız haliyle) heva diye bilinen şudur: Hakkın zıddına meyletmektir, Allah Teala’nın buyurduğu gibi:(Hevaya tabi olma, sonra seni Allah’ın yolundan saptırır) (Sad: 38/26) ve buyurdu ki:(Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran için ise şüphesiz cennet yegane barınaktır) (Naziat: 79/40-41) heva bazan sevgi ve meyl manasında da kullanılır, doğru ve başka şeye meyletmekte buna girer, bazen belki de özellikle hakkı sevmek ve ona boyun eğmek manasında da kullanılır.

Savfan bin Assal’a soruldu ki:

“Peygamber (s.a.v.)’i hevayı zikrederken işittin mi?” dedi ki:

“Bedevi biri bir kavmi sevipte onlara katılmayan bir adam hakkında sordu buyurdu ki:“Kişi sevdiğiyle beraberdir.”5 fiu ayet inince:(Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın.) Ahzab: 33/51)Ayşe(r.a.)Peygamber (s.a.v.)’e dedi ki: Rabbini ancak senin hevana sürat gösterdiğini görüyorum.”7 Ömer Bedir esirleri hakkında müşavere kıssasında dedi ki:Rasulullah (s.a.v.) Ebu Bekir’in dediğine meylemedi, benim dediğime meyletmedi8 bu hadiste heva övülen sevgi manasında kulanılmıştır.

S: 275 Bunun benzeri İsrailiyyat eserlerinde çok vakidir. Kavmin şeyhlerinin nazım ve düz yazı olarak bu kullanıma işaretleri çoktur, bu manaya uygun biri şöyle dedi:

Kalbimdeki sevgin beni dinleyip itaat eden kıldı.

Kalbimi ve göz kapamamı aldın yatağa yatışımı ve uykumu aldın

Kalbimi terket uykumu al dedi ki: Bilakis ikisini de.


(1)Muaz’dan tahrici geçti.

(2)Ahmed Zühd’de, Ebu Nuaym Hilye’de(8/141 ve sonrası) tahric etti.

(5)Sahihtir, Taberani Kebir’de, yine ibni Hibban hevaya değinmeden tahric etti, Tirmizi Enes’ten şu lafızla tahric etti: “Kişi sevdiğiyledir ve ona kazandığı vardır”(Camiussağir).

(7)Sahihtir, Buhari, Müsilim, Ahmed, ibni Ceriri Taberi, ibni Ebi Hatim, ibni Mirdeveyh Ayşe (r.a.)’den tahric etti (Dürrül mensur: 5/397 ve sonrası).

(8)Hadis sahihtir, Ahmed, Müslim ve ibni Hibban tahric etti.
KIRK İKİNCİHADİS

(Allah’ın İnsanın Günahını Bağışlaması)

Enes bin Malik (r.a.)’den şöyle dediği rivayet edildi:Rasulullah (s.a.v.)’i işittim buyuruyordu ki:“Allah Teala buyurdu ki: Ey Ademoğlu bana dua ettikçe ve beni ümit ettikçe senden ne ortaya çıkarsa affederim, umursamam, ey Ademoğlu şayet günahların gökyüzüne kadar ulaşsa sonra bendn mağfiret (bağışlama) dilesen seni bağışlarım ey Ademoğlu eğer bana yeryüzü dolusu hatalarla gelsen, sonra bana bir şeyi şirk koşmadan kavuşsan sana yeryüzü dolusu kadar bağışlamamla gelirim.”1 Tirmizi rivayet etti ve dedi ki:Hadis hasen, sahihtir. Bu hadisle Tirmizi yalnız kaldı, Kesir bin Faid yoluyla tahric etti dedi ki: Bize Said bin Ubeyd anlattı dedi ki: Bekir bin Abdullah el-Müzeni’yi işittim dedi ki: Bize Enes anlattı ve zikretti ve dedi ki:Hasen garib ancak bu vecihten biliyoruz. İsnadının sakıncası yoktur, Said bin Ubeyd o Hünai’dir, Ebu Hatim dedi ki: fieyhtir ibni Hissan güvenilirlerde2 zikretti, kim bunu Hüai’den başka zannederse vehmetmiştir. Darekutni dedi ki:Kesir bin Faid bununla yalnız kaldı, o da Said’den merfu olarak rivayet etti, yine beni Haşim’in kölesi Ebu Said’de mefuluğuna tabi oldu, yine Said bin Ubeyd’den merfu olarak rivayet etti, yine Sabit’ten, o da Enes’ten merfu olarak rivayet etti, imam Ahmed fiehr bin Havşeb rivayetinden tahric etti Ebu Zer’den rivayet etti, o da Madikerib’ten, o da Ebuzer’den, o da Peygamber (s.a.v.)’den S: 277 o da Rabbinden rivayet etti ve manasıyla zikretti.1

Bazısı fiehr’den, o daAbdurrahman bin Ğanm’den, o da Ebu Zer’den2 rivayet etti denildi ki: fiehr’den, o da Ümmüdderda’dan, o da Ebudderda’dan, o da Peygamber (s.a.v.)’den3 bu söz doğru değildir. Taberani’nin Kays bin Rabi rivayetinden tahric ettiği ibni Abbas hadisinden de rivayet edildi,4 o da Habib bin Ebi Sabit’ten, o da bazısı başka vecihlerle rivayet edildi, Mülim sahihinde5 Marur bin Süveyd’den tahric etti, o da Ebu Zer’den, o da Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti:“Allah Teala buyuruyor ki: “Kim bana bir karış yaklaşırsa ona bir zira (el ile dirsek arası) yaklaşırım, kim bana bir zira yaklaşırsa, ona bir kulaç yaklaşırım, kim bana yürüyerek gelirse, ona koşarak gelirim, kim bana birşeyi şirk koşmadan yeryüzü dolusu hata ile kavuşsa, onu mağfiret ile karşılarım.”

İmam Ahmed Ahşen es-Sedusi’den şöyle dediğini tahric etti:Enes’in yanına girdim dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)’i işittim diyordu ki: “Nefsim kudret elinde olana yemin olsun ki, şayet hata etseniz ve hatanız gök ile yeryüzü arasını doldursa, sonra Allah’a itifar etseniz, muhakkak sizi bağışlayacaktır.”Zikrine başladığımız Enes hadisi şu sebeble mağfiret gerçekleşir. Birincisi:Ümitle birlikte dua, çünkü dua emredilmiştir, icabet olunacağına vadedilmiştir, Allah Teala buyurdu ki:(Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin size icabet ediyim) (Ğafir (mümin): 60)
(1)Hadis kudsi, sahihtir, Tirmizi tahric etti (3534).

(2)Hafız ibni Hacer dedi ki: Sakıncası yoktur (Takribut Tehzib: 1/301).

(1)Ahmed ve Darimi fier bin Havşeb’ten tahric etti, ibni Main onu güvenilir gördü, hakkında Ebu Hatim dedi ki:Onunla delil getirilmez (Mizanulitidal: 2/283).

(2)Tahrici geçti.

(3)Beyhaki ve Taberani tahric etti.

(4)Taberani ibni Abbas’tan Kebir, Sağir ve Vusta’da tahric etti, Heysemi Mecma’da dedi ki: 10/216: Senedinde İbrahim bin İshak es-Sıyni ve Kays bin Rabi var, ikisinde de ihtilaf edilmiştir, geri kalan adamları sahih rivayet adamlarıdır.

(5)Hadis sahihtir.

(6)Ahmed, EbuYa’la tahric etti, Heysemi Mecma’da dedi ki:Adamları güvenilirdir: 10/215.

Dört sünende Numan bin Beşir Peygamber (s.a.v.)’den şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Dua ibadettir” sonra bu ayeti okudu.1

Diğer bir hadiste Taberani merfu olarak tahiç etti şöyledir: “Kime dua verilmişse, ona icabette verilmiştir, çünkü Allah Teala buyuruyor: (Bana dua ediniz ki, icabet edeyim)2 (Ğafir: 40/60) Diğer bir hadiste de: “Allah bir kula dua kapısını açıpta ona icabet kapısını kapayacak değildir.”3

Fakat dua şartlarını tamamlanması ve engellerini yok edilmesiyle birlikte icabet gerektirir. Bazı şartlarını yerine gelmemesinden dolayı icabet olmayabilir veya bazı manilerden ve adabların eksikliğinden dolayı icabet olmayabilir, onuncu hadiste bazı adabı, şartları ve engellerin zikri geçmişti. fiartlarının en büyüğünden: Kalb huzuru, Allah’tan icabeti ümid etmek, Tirmizi Ebu Hureyre’den tahriç etti, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “İcabete kesin inanarak Allah dua ediniz çünka Allah gafil, oynayan kalbten dua kabul etmez.”4

“Müsned’de”5 Abdullah bin Amr, Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyruğunu rivayet etti: “Bu kalbler kaplardır, bazısı bazısından daha kavrayıcıdır, Allah’tan bir şey istediğiniz zaman icabete kesin inarak isteyiniz, çünkü Allah gafil kalbten şey istediğiniz zaman icabete kesin inanarak isteyiniz, çünkü Allah gafil kalbten çıkan kulun duasına icabet etmez.”

S: 279 Bunun için kulun duasında şöyle demesi yasaklanmıştır: “Allah’ım dilersen beni bağışla fakat isteği azimle yapsın, çünkü Allah ondan nefret edici değildir.”1 Acele etmekten de yasaklanmıştır, icabetin yavaş olmasından dolayı duayı terketmeyide yasakladı ve bunu icabetin manilerinden kıldı, ta ki kul duasını icabetinden ümidini kesmesin, velevki müddet uzasın, çünkü Allah duada ısrar edenleri sever.

Esenlerde geldi ki: Kul Rabbine dua eder de ve Rabbi kulunu da seviyorsa, buyurur ki: Ey Cebrail kulumun ihtiyacını gidermek için acele etme, çünkü ben onun sesini işitmeyi seviyorum. Allah Teala buyurdu ki: (Allah’a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır) (Araf: 7/56) Kul duada ısrara devam ederek ve icabeti umarak, ümidi kesmek sizin duaya devam ederse, icabet yakın olur kim kapıyı çalmaya devam ederse açılması yakın olur.

Hakim’in sahihinde Enes’ten merfu olarak rivayet edildi ki: “Duadan aciz olmayın, çünkü duayla beraber kimse helak olamayacaktır”3 kulun rabbinden isteyeceği en önemli şeylerden biri de günahların bağışlanmasıdır ve bunu lüzumlu kılacak şeyleri istemesidir, ateşten kurtulmayı ve cenneti girmeyi istemek gibi.

Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Etrafında dönüyoruz”4 yani cenneti isteme ve cehennemden kurtuluşu istemenin etrafında Ebu Müslim Havlani dedi ki: Bana dua arz olurda cehennemi hatırlarsam ondan sığınırım. Dünyadan bir ihtiyacını isteyipte Allah ondan daha hayırlısını ya ondan bir kötülüğü uzaklaştırma veya istediğini ahiret azığı olarak biriktirmek suretiyle kula vermesi kula rahmetindendir veya onu yerine bir günahı bağışlaması yine böyledir, Müsned ve Tirmizi de Cabir’den Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet edildi: “Hehangi bir kimse bir dua ile dua ederse Allah onun isteğini verir veya ondan benzer bir kötülüğü def eder, günahla veya sılai rahmi kesmekte dua etmediği müddetçe böyledir.”5


(1) Daha önce önce geçtiği gibi sahihtir. (Terğib ve Terhib: 2/477).

(2) Hadis ibni Mesud’dandır, zayıftır, Taberani Sağir ve Evsat’ta tahric etti, Heysemi Evsad’da dedi ki: (10/149) senedinde, Mahmud bin Abbas var, o zayıftır. Başlangıcı şöyledir: “Kime dört şey verilmişse dört şey verilmiştir” bunun tefsiri Allah azze ve cellenin kitabındadır...”

(3) Zayıftır. Enes bin Malik’ten Ukayli Duafa’da, ibni Adiy Kamil de tahric senedinde Hasan bin Muhammed Belhi var, o münkerül hadistir.

(4) Zayıftır, Ebu Hureyre’den Tirmizi (3474) tahric etti ve dedi ki; bu hadis garibtir ancak bu vecihten biliyoruz, isnadında Salih el-Mürri var, o zayıftır, Hakim tahric etti ve dedi ki: Hadisin isnadı istikametlidir, isnadında Salih el-Mürri var o metrüktür, Ebu Davud ve Nesai onu terketti (Terğib ve Terhib: 2/492-493, Camiulusul: 5/12).

(5) Hadis hasendi Ahmed güzel bir isnadla tahric etti fakat senedinde İbni Lehia va o zayıftır (Terğib ve Terhib 2/491 ve sonrası Mecmau’zzevaid: 10/148).

(1) Sahihtir, Ebu Hureyre’den Nesai tahric cemaat tahric etti (Malik Ahmed Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve ibni Hibban) yine Enes’ten: Ahmed Buhari Müslim ve Nesai tahric etti. (Camiulusul: 5/14-15, Camiussağir).

(3) Hadis zayıftır, Hakim ibni Hibban sahihinde Ukayli Duafa’da tahric etti senedinde Ömer el-Eslemi var o zayıftır, Hakim hakkında dedi ki: İsnadı sahihtir. (Terğib ve Terhib 2/479).

(4) Tahrici geçti, Ebu Hureyre’den ibni Mace tahric etti ve ibni Hibban doğruladı.

(5) Hadis hasen liğayrihidir, Ahmed Müsned’inde, Tirmizi (3378) tahric etti senedinde Ebuz Zübeyr var müdelistir, an an yaptı, bunu Ebu Saidi Hudri ve Ubade bin Samit’in iki sahih hadisi destekliyor.

Müsned’de Hakim’in sahihinde Ebu Said Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet etti:

“Hangi müslüman içerisinde günah olmayan veya sılai rahmi kesecek birşey olmayan bir dua ile dua etsin. Allah üç şeyden biriyle ona (istediğini) verir: Ya duasını acele kabul eder, ya da onun için ahiret azığı olarak biriktirir, ya da ondan benzer bir kötülüğü defeder” dediler ki:

“O halde çoğaltalım” buyurdu ki:

“Allah daha çok yapıcıdır.”1

Bunu Taberani tahric etti ve2 onun yanında şöyledir: “Veya onu sebebiyle daha önce işlediği bir günahı bağışlar” “ya da ondan benzer bir kötülüğü defeder cümlesi yerinde Tirmizi merfu olarak yine Ebu Said hadisine benzer tahriç etti3 her halukarda mağrifetle dua Allah’tan ümitle bile birlikte mağrifeti gerekli kılıcıdır, Allah Teala buyuruyor ki: (Ben kulumun bana zannıyla beraberim (bana nasıl zan beslerse ona öyle muamele ederim), bana dilediği gibi zan beslesin) bir rivayette de: “Allah’a ancak hayır zanda bulunun”4

Said bin Cübeyr hadisinden ibni Ömer’den merfu olark rivayet olunur ki: “Bütün yaratıklardan Allah bir mümini getirir, onu hicabında kılıncaya kadar yaklaştırır ve ona der ki:

“Oku, onu tek tek günahını bildirir, biliyor musun, biliyor musun?” der.

“Evet, evet” der, sonra kul sağa sola yönelir, AllahTeala buyurur ki:

“Ey kulum sana bir sakınca yoktur, bütün yaratıklarım içinde sen benim örtmem içindesin, bu gün seninle benim aramda benden başka senin günahlarını bilen yoktur, git bana getirdiklerinden bir har ile seni bağışladım” (mümin) dedi ki:

“Ya Rab o nedir?”buyurur ki:

“Sen benden başkasından af ümid etmezdin.”5

S: 281 Bağışlama sebeblerinin en büyüklerinden biri de: Kul bir günah işlediği zaman Rabbinden başkasının bağışlayacağını ümid etmemesi ve günahları başkasının bağışlamayacağını ve o günahlardan hesaba çekmeyeceğini bilmesidir. Bunun zikri Ebu Zer hadisinin1 şerhi esnasında geçti:“Ey kullarım ben zulmü kendi nefsime haram kıldım.”

“Sen bana dua ettikçe ve benden ümidlendikçe, senden olan şeyi bağışlarım, umursamam” yani hatalarının çokluğuna rağmen, o bana büyük gelmez ve ben onu çok görmem. Sahihte Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden biri dua edince rağbetini (isteğini) büyük tutsun, çünkü Allah’a hiçbir şey büyük gelmez ve onu verir.”2 Kulun günahı büyük olsa da Allah’ın bağışlaması ondan daha da büyüktür, günahlar Allah’ın af ve bağışlaması yanında küçüktür.

Hakim’in sahihinde3 Cabir’den rivayet edildi ki: “Bir adam Pegamber (s.a.v.)’e vay benim günahlarım (iki veya üç kere) diyerek geldi, Peygamber (s.a.v.) ona buyurdu ki: “De ki: “Ey Allah’ım senin mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir, rahmetin benim yanımda amelimden daha ümid vericidir”(adam) bunu dedi, sonra buyurdu ki: “Tekrarla” bunun üzerine tekararladı sonra ona: “Tekrarla” buyurdu, takrarladı, sonra ona: “Allah seni bağışladı” buyurdu, bu manada biri dedi ki:4

Ey günahı çok, Allah’ın affı senin günahından büyüktür

En büyük şeyler Allah’ın affının yanında küçük kalır

Diğeri dedi ki:5

Ya Rab günahlarım çokluğundan dolayı şayet büyümüşse bildim ki: Senin affın daha büyüktür, eğer senden ancak iyi kimse ümid edecekse günahkar kimse dua edip ümid edecek, benim için sana ancak ümit ve güzel affından başka vesilem yoktur, sonra bende müslümanım.
(1) Hadis sahihtir, Ahmed, Bezzar ve Ebu Ala güzel isnadlarla tahric etti ve Hakim dedi ki: İsnadı sahihtir, Zehebi de ikrar etti. (Tergib ve Terhib: 2/148).

(2) Taberani Evsat’ta tahric etti (Mecmau’zzevaid: 10/148).

(3) Ahmed, Beğavi fierhussünne’de, Tirmizi (3568) tahric etti ve dedi ki: Hadis hasen, garib, bu vecihten sahihtir, Hakim ve ibniHacer doğruladı (Tergib ve Terhib: 2/478) içerisinde şu cümle var: Dedi ki: Kavimden bir adam dedi ki:

“O halde çoğaltalım” buyurdu ki:

“Allah daha çoktur” Yani daha çok icabet edicidir.

(4) Daha önce geçtiği gibi hadis sahihtir, Ebu Hureyre’den, Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, ibni Mace veAhmed benzerini tahric etti. (Terğib ve Terhib: 2/393-394).

(5) Hadis zayıftır, Taberani Kebir’de tahriç etti, Heysemi Mecma’da dedi ki: (7/37) senedinde Kasım bin Behram var, o zayıftır.

(1) Bu geçen yirmi dördüncü hadistir.

(2) Sahihtir. Ebu Hureyre’den Ahmed Buhari Edebül Müfred (607) ve Müslim tahric etti (Camiulusul: 5/14-15) Buhari’nin lafzı: “Allah bir şey büyük gelmez onu verir.”

(3) Hadis sahihtir, adamları adaletlidir, Zehebi bunu ikrar etti.

(4) O Ebu Nuvas Hasan bin Hani’dir.

(5) Yine o Ebu Nuvas’tır.

Mağrifetin ikinci sebebi: Günahlar göğede ulaşsa, ne kadar da büyük olsa istiğfar etmektir, denildi ki: Gözün gittiği yere kadar, başka bir rivayet de: “Eğer hata etseniz ve hatanız gök ve yerin arası kadar mesafaye ulaşsa, sonra Allah’a istiğfar etseniz muhakkak sizi bağışlar” istiğfar: Mağfiret taleb etmektir, mağfiret günahların şerrinden örtülmesiyle birlikte korunmaktır, Kuran’da istiğfarın zikri yoktur, bazen emredilir, Allah Teala’nın şu sözü gibi: (Allahtan mağrifet dileyin, muhakkak Allah çok bağışlacyıcı ve merhaet edicidir) (Bakara: 2/199) ve: (Rabbiniz istiğfar edin sonra ona tevbe edin7 (Hud: 11/3) bazan ehlini medhediyor, şu ayet gibi: (Ve seher vaktinde bağış dileyen (içindir) (Ali İmran: 3/17) ve: (Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe isitğfar ederler. Zaten Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki!) (Ali İmran: 3/135) bazan kendinde bağışlanma dileyeni bağışladığını zikrediyor, şu ayet gibi: (Kim bir kötülük işler veya nefsine zulmederse, sonra Allah bağışlanma dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhametli bulacaktır) (Nisa: 4/110) istiğfar çokça tevbeyle beraber zikredilir, o zaman istiğfar dille mağfiret taleb etmek, tevbe de: Kalb ve azalarla günahlardan uzaklaşmaktan ibaret olur.

Bazen isitğfar yalnız zikredilir ve ona mağifet tertib olur bu ve buna benzer hadislerde zikrolunduğu gibi, denildi ki: Bununla tevbeyle birlikte olan istiğfar murad edilmiştir, denildi ki: Tek zikredilen istiğfar nasları mutlaktır, Ali İmran suresinde zikredileni ısrar etmemekle kayıtlanmıştır, çünkü Allah orada günahlarından dolayı kendisinden bağışlanma dileyen ve fiilinde ısrar etmeyen için bağışla diyen birinin sözü mağfiret talebtir ve onunla duadır, hükmü diğer dualarından dolayı kırıklık içinde olanlar için, veya icabet saatine isabet edenler için seher vakitleri ve namazların arkaları gibi.6

Lokma’nın oğluna şöyle dediği rivayet edilir: Ey oğulucuğum dilini şuna alıştır: Allah’ım beni bağışla, çünkü Allah’ın bir saati vardır ki, onda isteyeni reddetmez. Hasan dedi ki: Evlerinizde, sofralarınızda, yollarınızda, sokaklarınızda, nerede olursanız meclislerinizde istiğfarı çoğaltınız, çünkü siz mağfiretin ne zaman ineceğini bilmezsiniz.


Yüklə 2,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin