Orijinal adı: Şerh-i Hadis-i Cunud-i Akl ve Cehl Merhum İmam Humeyni (r a)


Üçüncü Bölüm Kasavet ve Gazabın Farklılığı Hakkında



Yüklə 1,28 Mb.
səhifə33/66
tarix24.02.2018
ölçüsü1,28 Mb.
#43328
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   66

Üçüncü Bölüm

Kasavet ve Gazabın Farklılığı Hakkında


Bil ki kasavet, kalbin şiddeti, katılığı ve kabalığıdır. Dolayısıyla “kesa kelbuhu kesaveten ve kesveten ve kesaen” ifadesi, kalbi katılaştı anlamındadır. Hakeza Hacer’un-Kas, sert taş anlamını ifade etmektedir. 4

Bunun karşıtı ise kalp yumuşaklığı ve inceliğidir. Nitekim Zümer suresi, 22. ayette şöyle buyurulmuştur: “Allah kimin gönlünü İslâm'a açmışsa o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir? Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.5

Burada hakkı kabul etmenin bir gereği olan göğüs genişliği karşısında hakkı kabul etmemenin bir gereği olan kalp katılığı karar kılınmıştır. Bu ayetten sonra da kalp katılığının hakiki karşıtı olan kalp inceliği ve yumuşaklığı zikredilmiştir. Nitekim ayetin devamında şöyle buyrulmuştur: “Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar.1 Bilmek gerekir ki, kalp katılığı ve gazap arasında çok açık farklılıklar vardır. Zira kalp katılığı bu zikredilen şeyden ibarettir. Ama gazap ise, heyecan ve galeyana gelme sebebiyle kalp kanında intikam almak için ortaya çıkan nefsani bir halet ve harekettir. O halde bu halet hızlanınca gazap ateşi alevlenmekte, damarları doldurmakta ve beyin aklın kendisiyle saptığı ıstıraplı bir karanlık dumanla dolmaktadır. Böylece insan idrakten ve düşünceden geri kalmaktadır. Bu halde hiçbir nasihat ve öğüt onun sahibine fayda vermemektedir. Hatta gazap ateşini daha da alevlendirmektedir. Bu yüzden hikmet sahibi kimseler şöyle demişlerdir: “Bu halde olan bir insanın misali, içinde ateş yakılan, bu ateş sebebiyle içi dumanla dolan bir mağraya benzer. Bu mağarada bulunan insan, buradaki duman vasıtasıyla boğulacak gibi olur. Bu duman ve ateşten korkunç bir ses, ortaya çıkar. Ateş yalımları, hızla yükselir ve artmaya başlar. Bu durumda artık tedavi etmek oldukça zordur ve bu ateşi söndürmek mümkün değildir. Zira bu ateşe söndürmek için ne atılırsa atılsın onu yer-yutar, kendine katar ve yakıtını arttırır. Bu açıdan gazap halinde olan insan, doğruluk ve hidayetten kör hale gelir, öğüt ve nasihatlara karşı sağır kesilir. Dolayısıyla bu durumda yapılan öğüt de onun gazabının artmasına ve ateşinin alevlenmesine neden olur. Böylesi bir şahıs için hiçbir çözüm yolu düşünülemez.”2

Bokrat hekim ise şöyle diyor: “Ben, denizde şiddetli dalgalara yakalanan kayalıklar arasında sıkışan bir geminin, gazap ateşinde alevlenen ve varlık gemisi, gazabın şiddetli alevleri arasında kalan bir kimseden daha erken kurtulacağına inanıyorum. Zira gemiyi usta kaptanlar, çeşitli ilmi yollar ve çözümlerle kurtarabilirler. Ama bu şahsın gazap halinde kurtulması ve çözüm bulunması imkansızdır. Zira, nasihat ve öğüt türünden her ne çözüm bulursan bul ve kendisine ne kadar tevazu gösterirsen göster, onun alevleri ateşlenir ve ateş büyümeye başlar.”3

Biz, gazap hakkındaki bu sözleri yüce makama sahip olan İbn-i Miskeveyh’ten tercüme edip buraya aktardık. Zira bu bölümde onun sözünden daha güzel bir açıklama bulamadık.

O halde açıklandığı üzere kasavet ve gazap, birbiriyle irtibatı olmayan iki kalp hali ve sıfatıdır. Hadis-i şerifte, re’fet ve rahmetin bunlara karşılık karar kılınması hakiki anlamda bir karşıtlık değildir. Aksine karşıtlığın gerek ve gerektirileni kastedilmiştir. Zira re’fet, yumuşaklığın bir gereğidir ve o da kasvetin karşıtıdır. Rahmet ise, gazabın karşıtı olan hilim sıfatının gerek veya gerektirilenidir.



Dördüncü Bölüm

Re’fet (Merhamet) Yoğrulmuş Fıtratın Gereklerinden ve de Aklın Askerlerinden Biridir


Bil ki rahmet, re’fet, şefkat, yumuşaklık ve hilim yoğrulmuş fıtratın gereklerinden, akıl ve rahmanın askerlerinden biridir. Karşılıklı sevgi, merhamet, dostluk ve adalet duygusu bütün insanların zatında ve varlığında mevcuttur.

Bir kimse her ne kadar zalim de olsa ilk yaratılışı hasebiyle elinin altında bulunanlara, yoksullara, zayıflara, çaresizlere ve savunmasız çocuklara karşı merhametli davranır. Hatta hayat sahibi her varlığa karşı merhamet göstermek de her insanın mayasına karıştırılmış bir özelliktir.

İnsanı Allah-u Teala kendi rahmet hakikatinden yaratmıştır ve insan, ilahi rahmetin suretidir. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: “Rahman, Kur’an’ı öğretti; İnsanı yarattı.1

Allah-u Teala bu ayette insanın yaratılışını rahman ismine isnat etmiştir. Bu açıdan da zalim ve katı kalpli bir kimse de zulüm ve katılıktan fıtratı gereği nefret eder. Eğer kendi zulüm ve katılığından gaflet edecek olursa, en azından başkalarının katılık ve zulmünü fıtratı gereği reddeder, adalet, rahmet ve re’fetten zatı gereği hoşlanır. Hatta zalim bile tabiatı gereği zulmü, adaletle ve katı kalpliliği de rahmetle yapmak ister, insan zulüm yapar ve katı kalpli davranır, ama buna rahmet ve adalet süsünü verir. Zira fıtrat zulümden nefret eder, zatın yapısı zulümden kaçınır. Dolayısıyla insan, tabiatı gereği rahmet ve re’fete teveccüh eder, zahiri bile olsa adil olmaya çalışır, adaletten istifade eder ve göstermelik de olsa adil gözükmeye çabalar.

Bu konu, yani rahmet, re’fet, adalet, muhabbet ve sevgi gibi sıfatların yoğrulmuş fıtratın gereklerinden, bunların karşıtının ise fıtrata aykırı ve örtülü fıtratın gereklerinden olduğu hakikati, insanın kendi vicdanına ve diğer insanların haletine müracaat ettiği taktirde kendiliğinden ortaya çıkmakta ve dolayısıyla da fazla bir açıklamaya ve delile ihtiyaç duymamaktadır.

Gerçi bu konuların birinde, isimler ilminde kamil ilmi, mantıki ve felsefi burhan ile de ispat edilmiştir. Ama bu kitap, bu açıklamayı yapmaya uygun değildir. Dolayısıyla ilgili kaynaklara müracaat etmek gerekir ki, bütün hayır ve kemallerin ilahi isimlerle ilgili olduğu ve bizzat yaratıldıkları bunların karşıtlarının ise, tenzihi isimlere ait olduğu ve dolayısıyla da ilineksel olarak yaratıldıkları olarak ortaya çıkmış olsun. Yoğrulmuş fıtrat, rahmani kemalin bir suretidir. Varlık aleminin düzeni, kemal ve hayır üzeredir, noksanlık ve kötülükler yokluktandır, örtülü fıtrata aittir ve de nur ve azamet kaynağından uzaklıktır.




Yüklə 1,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   66




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin