Peşaver geceleri


Hz. Ali, Allah ve Resulünün Sevdikleri Bir Şahıstı



Yüklə 3,04 Mb.
səhifə69/185
tarix27.05.2018
ölçüsü3,04 Mb.
#51853
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   185

Hz. Ali, Allah ve Resulünün Sevdikleri Bir Şahıstı


Dördüncü olarak; Allah Teala mezkur ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Yuhibbuhum ve yuhibbunehu” (Allah onları, onlar da Allah’ı seviyorlar.) Bu mahbubiyet (sevilme) sıfatı, Hz. Ali (a.s)’ın özelliklerindendir. Bunun bir çok delili vardır. Örneğin; Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii “Kifayet’ut- Talib”in 7. babında kendi senediyle Abdullah bin Abbas’tan şöyle naklediyor:

“Bir gün ben ve babam Resulullah’ın huzurunda oturmuştuk; derken Ali gelip selam verdi. Resulullah (s.a.a) selamın cevabını verdikten sonra güler yüzle yerinden kalkarak Ali’yi bağrına basıp gözlerinin arasından öptü ve yanına oturttu. Babam: “Ya Resulullah! Onu seviyor musun?” diye sorduğunda Hazret şöyle buyurdular:

Vallahi, Allah (c.c) O’nu benim sevmemden daha çok seviyor.”

Hayber Fethinde Rayet (Bayrak) Hadisi


Hz. Ali’nin, Allah’ın sevgilisi ve savaş meydanlarının yenilmez kahramanı olduğuna ve asla savaştan kaçmadığına delalet eden delillerden birisi de sizin sahih kitaplarınızda nakledilen ve inatçı Nasibilerden başka Ehl-i sünnet ve’l- cemaat alimlerinin hiçbirinin inkar etmediği Rayet (Bayrak) hadisidir.

Nevvab: Kıble sahip (alicenap)! Rayet hadisi nedir? Zahmet olmazsa, senet silsilesiyle beyan ediniz.

Davetçi: Bu hadisi, her iki fırkanın büyük alim ve tarihçileri ittifakla nakletmişlerdir. Muhammed bin İsmail el-Buhari, Sahih-i Buhari’nin ikinci cildi olan Cihat ve Seyr kitabının “Dua’un- Nebi” babında, yine sahih-i Buhari’nin 3. cildi olan “Meğazi” kitabının “Hayber Gazvesi” babında, Müslim bin Haccac, Sahih-i Müslim diye meşhur olan kitabının c. 2, s. 324’ünde; imam Abdurrahman Nesai “Hasais’ul- Alevi”de; Tirmizi, Sünen-i Tirmizi diye meşhur olan kitabında, İbn-i Hacer Askalani “İsabe”nin c. 2, s. 508’inde, Muhaddis-i Şam kendi tarih kitabında, Ahmed bin Hanbel Müsned’inde, İbn-i Mace Kazvini Sünen’inde, Şeyh Süleyman Belhi el-Hanefi “Yenabi’ul- Mevedde” 6. Babında, Sibt bin Cevzi Tezkire’de, Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii “Kifayet’ut- Talib”in 14. babında, Muhammed bin Talha eş-Şafii “Metalib’us- Süul”da, Hafız Ebu Naim İsfehani “Hilyet’ul- Evliya”da, Ebu’l- Kasım Taberani “Evset”te, Ebu’l- Kasım Hüseyin bin Muhammed (Rağıb-i İsfehani) “Muhazırat’ul- Uduba”nın c. 2, s. 212’inde, velhasıl büyük alim, muhaddis ve tarihçileriniz bu hadisi nakletmişlerdir.

Hatta Hakim şöyle diyor: “Bu hadis (Bayrak hadisi), tevatür haddindedir.” Taberani de şöyle diyor: “Hz. Ali’nin Hayber’i feth etmesi, tevatür ile sabittir.”

Hadisin özeti şudur: İslam ordusu Hayber kalesini kuşattıkları zaman, Ebu Bekir ve Ömer’in komutasında üç defa yenilgiye uğrayıp kaçtıklarında, ashap bir avuç Yahudiler karşısında alışmadıkları ard arda yenilgilerinden dolayı tedirgin olup sıkılmaya başladılar. Resulullah (s.a.a) Müslümanların moralinin yeniden yükselmesi için zafer müjdesi vererek şöyle buyurdular:

Allah’a andolsun ki yarın bayrağı öyle birinin eline vereceğim ki, kerraren ğayr-i ferrardır (düşmana amansızca saldırıp kaçmayan birisidir); Allah (c.c) O’nun eliyle Hayber’i fethedecek; O, Allah ve Resulünü seviyor, Allah (c.c) ve Resulü de O’nu seviyorlar.”

Ashap o gece, bu fazilet ve şerefin kime nasip olacağını çok merak ettiklerinden rahat uyuyamadılar. Sabah olunca herkes savaş elbiselerini giyip Resulullah’ın huzuruna çıktılar. Resulullah (s.a.a) onlara bakarak şöyle buyurdu:

“Kardeşim ve amcam oğlu Ali bin Ebu Talip nerededir?”



Onun her sorununu çözen Ali nerede?

Onun kalp kilidinin anahtarı Ali nerede?

Ashap: “Ya Resulellah! Ali’nin gözleri ağrıyor; öyle ki hareket edemiyor.” dediler.

Resulullah (s.a.a) Selman’a: “Onu bana getir.” diye buyurdular.

Salman gidip Hz. Ali’nin elinden tutarak getirdi. Hz. Ali (a.s) gözleri kapalı bir şekilde Resulullah (s.a.a)’in huzuruna varıp selam verdi.

Resulullah (s.a.a) selamın cevabını verdikten sonra; “Ya Ebe’l- Hasan! Durumun nasıldır?” diye sordu.

Hz. Ali de; “Elhamdülillah iyiyim; sadece başım ve gözlerim ağrıyor, gözlerimi açamıyorum.” dedi.

Resulullah (s.a.a); “Yaklaş” diye buyurdular.

Hz. Ali de yaklaştı. Allah Resulü mübarek ağzının suyundan Hz. Ali’nin gözlerine sürerek ona dua etti. Bu dua neticesinde Ali (a.s)’ın gözleri iyileşti, hatta hiç ağrı izi kalmadı.

Daha sonra İslâm bayrağını Ali’ye (a.s) verdi ve zafer kazanması için Yahudilerin kalesi Hayber’e doğru hareket etmesini emretti. Hz. Ali (a.s) düşmana doğru hareket edip onların, Marhab, Haris, Hişam ve Alkame gibi büyük kahramanlarını öldürerek çok önemli olan Hayber kalesini fethetti.

İbn-i Sabbağ Maliki “Fusus’ul- Mühimme”nin 21. sayfasında bu rivayeti Sahih-i Sitte’den nakletmiştir. Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii kitabının 14. babında bu rivayeti zikrettikten sonra şöyle diyor: Resulullah’ın özel şairi olan Hasan bin Sabit, şu şiiri o esnada Hz. Ali’nin methinde okudu:



Ali’nin gözleri ağrıdığından ilaç arıyordu,

Tedavi edecek birini bulamıyordu,

Resulullah tükürüğüyle onu iyileştirdi;

Derken üflenen ve üfüren mübarek oldu.

Buyurdu; bugün bayrağı öyle bir süvariye vereceğim ki,

Savaşta dilâver, cesur ve savunucudur.

O, Allah’ı ve Allah da O’nu seviyor;

Allah sağlam kaleleri onunla fethedecektir.

Bu yüzden Ali’yi bu özelliklerle muhtas kıldı;

O’nu kendine vasi ve kardeş seçti.

İbn-i Sabbağ, Sahih-i Müslim’den Ömer bin Hattab’ın şöyle dediğini nakletmiştir:

Alemdarlığı (bayraktarlığı) sevmezdim; ama o gün onu almaya çok hırslıydım. Böyle bir iftiharın bana nasip olması için, beni seçer diye kendimi Resulullah’a gösteriyordum. Ama yine de Ali’ yi çağırdı ve bu büyük iftihar ona nasip oldu.”

Sibt bin Cevzi “Tezkire”nin 15. sayfasında, imam Ebu Abdurrahman Ahmed bin Ali en-Nesai “Hasais’ul- Alevi”de Ali’nin Hayber’deki alemdarlığı konusunda, on iki rivayet ve hadis naklettikten sonra, Ömer’in bu rivayetini ve onun alemdarlığa olan arzusunu 18. hadiste nakletmiştir.

Yine Celaluddin Süyuti “Tarih’ul- Hulefa”da, İbn-i Hacer Maliki “Savaik”de ve İbn-i Şiruye “Firdevs’ul- Ahbar”da Ömer bin Hattab’ın şöyle dediğini naklediyorlar: “Ali’ye üç şey verildi ki bunlardan birisinin bana verilmesini, kırmızı tüylü develerin benim olmasından daha çok severdim: 1- Ali’nin (a.s) Fatıma ile evlenmesi. 2-O’nun bütün hallerde camiye girebilmesi; ki bu ondan başka hiçbir kimseye caiz değildi.3- Hayber fethinde bayrağın O’na verilmesi.

Kısacası, bu rivayetten de Hz. Ali’nin, tüm ümmetin içinde Allah ve Resulünün sevgilisi olduğu anlaşılmaktadır.



Tayr-i Meşviy (Kızartılmış Kuş) hadisi, dün gece arz olundu. O da Hz. Ali’nin, Allah ve Resulünün (s.a.a) sevgilisi olduğuna delildir. Bunu cahil veya mutaassıp kimselerden başkası reddetmez.

Güvenilir ravilerinizden kısaca nakledilen bu rivayetlerden, tüm güzel sıfatların kendisinde toplanan ve “O, Allah ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu severler” ayeti kapsamına giren kişinin, müminler veya sahabeler değil, Emir’ul- Muminin Hz. Ali olduğu kanıtlanmış oldu.

Şimdi, benim ihanet ve hakaret kastım olmadığı beyler tarafından anlaşılmıştır sanırım. Ben sadece tarihte nakl olan gerçekleri ve kendi alimlerinizin ifade ettikleri açık delilleri zikrettim. Tarihte yer alan gerçekler ve alimlerinizin açıkladıkları bunca sözlerden, savaş meydanında kafirlere karşı şiddetli ve ilmi bahislerde güçlü olanın Hz. Ali (a.s) olduğu anlaşılmış olmaktadır.

Bu dediklerime ilâveten, bu ayetin Hz. Ali’nin vasfı hakkında nazil olduğunu, sizin büyük alimleriniz de kabul etmişlerdir. Şimdi hatırımda olanı örnek olarak arz ediyorum: Muhammed bin Yusuf-u Genci eş-Şafii (Ö: 658) “Kifayet’ut- Talib”in 13. babında, Resulullah (s.a.a)’in bu hadisini; “Kim Adem, Nuh ve İbrahim Peygamberlerin yüzüne bakmak istiyorsa, Ali’ye baksın.” naklettikten sonra şöyle diyor: “Ali öyle bir şahıstır ki, Allah Teala Kur’ân’da O’nu şu ayetle vasfetmiştir:

Onunla beraber olanlar, kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise merhametlidirler.”

Allah-u Teâla mezkur ayette Hz. Ali’nin kafirlere karı güçlü ve şiddetli olduğuna tanıklık ediyor. Eğer onun cesareti, yiğitliği, kılıcı ve ilmi tartışmalarda mantıklı ve ikna edici delilleri olmasaydı, İslâm yaygınlaşmaz ve Müslümanlar da ilerleyemezdi.

Nitekim Muhammed bin Talha eş-Şafii “Metalib’us- Süul”da Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu naklediyor:

İslâm, Ali’nin kılıcı ve Hatice’nin malıyla güçlendi.”

Öyleyse Hz. Ali (a.s), bu makama herkesten daha çok layık ve daha öncelikli idi.

Ama buyurmuş olduğunuz: “Mağara ayetindeki “Ruhama-u beynehum” (Müminlere karşı merhametlidir) cümlesi, Osman bin Affan’ın şanında nazil olmuştur ve üçüncü mertebede onun hilafetine işarettir; çünkü o, çok yumuşak kalpli ve merhametli birisiydi.” Şeklindeki sözünüze gelince; Maalesef bu itikat da, tarihin şahadetine göre onun ahlak yapısıyla asla bağdaşmıyor. Bu sözümüze bir çok deliller vardır. Fakat, artık burada sohbetimizi noktalamak istiyorum. Çünkü bu konuyu anlatmanın kırgınlık yaratacağından korkuyorum.



Hafız: Eğer sahih senet ve delillerle sohbet ederseniz, asla kırgınlığa yol açmaz. Onlara hakaret etmeden deliliniz varsa buyurun.

Davetçi: İlk önce şunu belirtmeliyim ki ben hakaret edici değilim. Katılımcıların da şahit olduğu gibi bana hakaretler edildi ama ben bunlara sadece delil ve burhan ile cevap verdim.

İkinci olarak; bu konudaki deliler o kadar çoktur ki, hepsini nakledip delillendirecek olursam, bu meclisin vakti yetmez. Ama emrettiğiniz için, bu delillerden bazısını özet olarak aktarmak istiyorum. Artık sizin kendiniz insafla, kimin merhamet ve yumuşak kalp sahibi olduğuna hüküm verirsiniz.



Yüklə 3,04 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   65   66   67   68   69   70   71   72   ...   185




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin