Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Orijinal adı: Adab’us Salat Merhum İmam Humeyni (r a) Yayımlayan: İmam Humeyni’nin (r a) Eserlerini


Dokuzuncu Bölüm Kalp Huzuru Hakkındaki Hadislerin Beyanı



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə8/68
tarix27.07.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#60516
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   68

Dokuzuncu Bölüm

Kalp Huzuru Hakkındaki Hadislerin Beyanı

Kalp Huzuruna Teşvik İle İlgili İsmet ve Taharet Ehl-İ Beyt’inin Hadislerinden Bir Parçanın Zikri


Biz burada bazı hadislerin tercümesiyle yetiniyoruz:

Allah Resulü’den (s.a.a) şöyle nakledilmektedir: “Allah-u Teala’yı görürcesine O’na ibadet et; zira eğer sen O’nu görmüyorsan, O seni görmektedir.”1

Bu hadis-i şeriften kalp huzurunun mertebelerinden iki mertebe anlaşılmaktadır:

Birincisi, sâlikin cemal-ı cemili müşahede etmesi ve sevgilinin tecellilerinde gark olmasıdır. Böylece kalp kulaklarının tümü, diğer varlıklara kapanır, basiret gözü, celal sahibinin pak cemaline bakar ve O’ndan başka bir şeyi görmez. Özetle sâlik; hazır ile meşgul, huzur ve mazhardan uzaktır.

Bu makamdan daha aşağı olan ikinci mertebe ise, sâlikin kendini huzurda hazır görmesi ve huzurun ve hazır olmanın edebini gözetmesidir. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Eğer birinci makamın ehlinden olabiliyorsan, o şekilde Allah’a ibadet et, aksi taktirde rububiyetin huzurunda olduğunu unutma.” Elbette Hakk’ın huzurunda olmanın unutulmasının ubudiyet makamından uzak olduğu bir edebi vardır ve buna işaret edilmektedir. Bir hadiste Ebu Hamza Somali (r.a) şöyle nakletmektedir: “İmam Zeynel Abidin’i namaz kılarken gördüm. İmam’ın cübbesi sırtından düştü ve imam onu namazı bitene kadar doğrultup düzeltmedi. Bunun sebebini sordum. Şöyle buyurdu: Yazıklar olsun sana, benim kimin huzurunda olduğumu biliyor muydun?”2

Aynı şekilde Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle nakledilmektedir: “Ümmetimden iki kişi, rüku ve secdeleri bir olduğu şekilde namaza dururlar ve onların namazları arasındaki fark ise yer ve gök arasındaki mesafe kadardır.”1

Hakeza şöle buyurmaktadır: “Namazda yüzünü döndüren kimse, yüzünün eşek yüzü gibi olacağından korkmuyor mu?”2

Başka bir yerde şöyle buyurmaktadır: “Eğer bir kimse iki rekat namaz kılar ve onda dünyadan bir şeyi aklına getirmezse, Allah-u Teala onun günahlarını bağışlar.”3

Ve bir başka hadiste şöyle buyurmaktadır: “Bazı namazların yarısı, bazılarının üçte biri, bazılarının dörtte biri, bazılarının beşte biri ve bazılarının altıda biri kabul edilmektedir. Bazı namazlar da eski bir elbise gibi toplanıp sahibinin yüzüne vurulmaktadır. Kalbin ile ona yönelmediğin müddetçe senin namazından sana bir fayda yoktur.”4

İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: “Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Mümin bir kul namaza durduğu vakit, bitirinceye kadar Allah-u Teala ona doğru bakar -veya şöyle buyurdu: “Allah-u Teala ona yönelir.”- Rahmet başının üzerinden ona gölge eder, melekler göğün ufkuna kadar onun etrafını kuşatırlar ve Allah-u Teala, onun başı üzerinde durup şöyle söylemesi için bir meleği görevlendirir: “Ey namaz kılan şahıs, eğer sana doğru kimin baktığını ve kimin ile münacatta bulunduğunu bilsen, bir başka yere dikkat etmez ve konumundan asla ayrılmazsın.”5

İmam Sadık’dan (a.s) şöyle nakledilmektedir: “İstek/yöneliş ve korkunun bir yürekte toplanıp ta kendisine cennetin farz olmadığı bir kimse yoktur. Öyleyse, namaz kıldığın vakit, kalbin ile Allah azze ve celle’ye yönel; zira namaz ve duada kalbiyle Allah-u Teala’ya yönelip de Allah’ın müminlerin kalbini ona yöneltmediği, onların dostluğuyla kendisini teyit etmediği ve de cennete götürmediği bir mümin yoktur.”6

İmam Bakır ve Sadık’dan (a.s) şöyle nakledilmektedir: “Kalbi yöneliş içinde olduğun namaz dışında, namazından sana bir fayda yoktur; öyleyse eğer bir kimse namazının tamamını yanlış kılar veya onun adabına riayet etmezse, namaz toplanıp sahibinin yüzüne vurulur.”1

İmam Bakır’dan (a.s) şöyle rivayet edilmektedir: “Kulun namazından kendisi için yarısı veya üçte biri ya da dörtte biri veyahut beşte biri yukarıya gider; o halde kulun kalp ile kendisine yöneldiğinin dışında başka bir şey yukarıya gitmez ve biz, farz namazların eksikliklerini tamamlaması için nafile ibadetleri yerine getirmeyle emrolunduk.”2

İmam Sadık’dan (a.s) şöyle rivayet edilmektedir: “Namaza başladığın zaman, O’na yönel; zira sen yöneldiğin zaman Allah da sana yönelir ve eğer yüz çevirirsen, Allah da senden yüz çevirir. O halde bazen üçte biri veya dörtte biri veyahut altıda biri dışında namazdan bir şey yukarı gitmez. Bu da namaz kılan şahsın namaza yöneldiği miktarıncadır ve Allah gafil kimseye bir şey vermez.”3

Allah Resulü’nün (s.a.a) Ebu Zer’e şöyle buyurduğu nakledilmektedir: “Tefekkürle kılınan iki rekatlık normal namaz, kalbin gafil iken bir gece boyunca kılınan namazdan daha hayırlıdır.”4 Bu konuda bir çok hadis vardır. İbret almak veya uyanık kalpler için bu kadarı yeterlidir.

Onuncu Bölüm

Kalp Huzurunu Kazanmaya Davet Hakkındadır


Artık şimdi kalp huzurunun fazilet ve özelliklerini akli ve nakli açıdan öğrendin ve onu terk etmenin zararlarını anladın. İlim yalnız yetmemekte, bilakis hücceti daha da bir tamamlamaktadır; çaba silahını kuşan ve öğrendiğin şeyi kazanmaya çalış. Ondan istifade edebilmen ve onu taşıyabilmen için ilmini pratize et. Vahiy madeni olan ve bütün buyruk ve ilimleri ilahi vahiyden ve Muhammedi (s.a.a) keşiften kaynaklanan ismet Ehl-i Beyt’inin (a.s) hadisleri üzerinde biraz düşün. Diğer amellerin kabul edilme şartı, namazın kabul edilmesidir ve eğer namaz kabul olmazsa, diğer amellere asla bakmazlar.1 Namazın kabul edilmesi, kalbin yönelmesi vesilesiyledir; kalbin yönelişi namazda olmazsa, namaz itibardan düşer, Hz. Hakk’ın huzuruna girme liyakatini taşımaz ve de önceki hadislerde de belirtildiği gibi kabul olmaz. O halde amel hazinelerinin kilidi ve bütün saadetlerin kapılarının kapısı, kalp huzurudur; onun ile saadet kapısı insana açılmaktadır ve onsuz bütün ibadetler itibar derecesinden yoksundur.

O zaman birazcık ibret bakışıyla düşün ve makamının önemi ve büyüklüğüne basiret görüşüyle bak ve tam bir ciddiyet ile işe koyul. Saadet kapısının ve cennet kapılarının anahtarı ile mutsuzluk kapısının ve cehennem kapılarının anahtarı, bu dünyada senin kendi cebindedir. Sen, cennet ve saadet kapılarını kendi yüzüne açabilirsin ve bunun tersini de yapabilirsin. İşin dizginleri senin elindedir. Allah Tebarek ve Teala, hücceti tamamlamış, saadet ve mutsuzluk yollarını göstermiş, zahiri ve batınî yardımları yapmıştır. Allah ve O’nun evliyaları tarafından yapılması gerekenler tamamlanmıştır. Şimdi sıra bizim girişimimizdedir; onlar kılavuz ve biz yolcuyuz. Onlar görevlerini en güzel şekilde yaptılar, bir açıklık bırakmadılar ve bir an olsun kusur etmediler. Sen de gaflet uykusundan uyan, kendi saadet yolunu kat et ve kendi ömür ve gücünden istifade et; eğer vakit geçerse ve bu mevcut ömür, gençlik, güç ve amel hazinesi elden giderse, bunun telafisi yoktur. Eğer genç isen, işi yaşlılığa bırakma, çünkü yaşlılıkta yaşlıların bildiği ve senin bilmediğin musibetlerin olacaktır. Yaşlılık ve zaaf halinde ıslaha çalışmak, çok zor olan işlerdendir. Ve eğer yaşlı isen, kalan ömrünün elden gitmesine izin verme, çünkü her ne olsa da bu dünyada olduğun müddetçe saadete giden bir yolun vardır ve saadetten bir kapı yüzüne açıktır. Allah etmesin bu kapı ve yol kapanırsa, o zaman iraden elinden gider ve geçmişten hasret, pişmanlık ve üzüntü duymaktan başka bir nasibin olmaz.

Öyleyse ey aziz, eğer peygamberlerin (a.s) söyledikleri olan bu zikredilen şeylere iman etmişsen, kendini saadeti kazanmak ve ahiret yolculuğu için hazırlanmışsan ve saadet hazinesinin anahtarı olan kalp huzurunu elde etmeyi gerekli görüyorsan, bunun yolu, öncelikle kalp huzurunun engellerini kaldırman, yol dikenlerini sulûk yolunun üzerinden kökten sökmen ve ondan sonra bizzat O’na yönelmendir. İbadetlerde kalp huzuruna engel olan şey, dikkatin dağılması ve kalbe gelen şeylerin çokluğudur. Bu, bazen dış olaylar ve duyu yolları ile gerçekleşir. Örneğin, insan kulağı ibadet halindeyken bir şey duyar ve duyulan o şey, batınî hayal ve düşüncelerin başlangıcı olur ve insandaki vehim ve kuruntu güdüsü onda tasarrufta bulunup daldan dala konar. Veya insan gözü bir şeyi görür ve o şey, dikkatin bozulmasına ve vehmin tasarrufta bulunmasına sebep olur. Veyahut insanın diğer duyu organları bir şeyi idrak eder ve ondan hayali intikaller hasıl olur.

Gerçi bazıları bu sorunların tedavisinin belirtilen sebeplerin kaldırılması olduğunu söylemişlerdir. Örneğin insanın karanlık bir evde veya halvet bir mekanda durup namaz vaktinde gözlerini kapatması ve dikkatinin dağıldığı yerlerde namaz kılmaması gibi. Örneğin merhum şehid Sani (r.a) bazı abitlerden şöyle nakletmektedir: “Onlar, namaz kılınacak kadar genişliğe sahip karanlık küçük bir evde ibadet ediyorlardı.”1 Ancak bunun engeli yok etmediği ve işi aslından bitirmediği açıktır. Zira tasarrufun odağı küçük bir sebeple işini yapan hayaldir. Hatta bazen karanlık, küçük ve halvet bir evde vehmin ve hayalin etkisi daha da fazlalaşır ve diğer etkenlerle birlikte kendisine yeni vesileler bulur. O halde, işin kökten halledilmesi, hayal ve vehmin ıslah edilmesiyle mümkündür ve biz bundan sonra ona işaret edeceğiz. Evet, bazen bu tür ilaçlar da bazı nefislerde tesirsiz ve etkisiz değildir. Ancak biz, kesin ve gerçek sebebi ortadan kaldıracak bir ilacın peşindeyiz ve o, bu şekilde hasıl olmaz.

Bazen de dikkatin bozulmasının ve kalp huzurunun engeli, batınî nedenlerdir. Bunun genel anlamda iki sebebi vardır ve başlıca meseleler de bu iki sebebe dönmektedir:

Birincisi, bizzat hayal gücünün kaçıcı ve gezgin oluşudur. Zira hayal, oldukça hareketli bir güdü olup sürekli daldan dala konmakta ve zirveden zirveye uçmaktadır. Ve bu, dünya sevgisi, dünyaya yönelmek ve dünyevi mal ve servet ile ilgili değildir. Aksine hayalin hareketli oluşu, bizzat musibet olup dünyayı terk eden kimsenin de müptela olduğu bir husustur. Dikkat, nefsin itminan bulması ve hayalin durdurulması, önemli konulardan olup bunların ıslahıyla kesin ilaç hasıl olur. İleride buna işaret edeceğiz.

Diğer bir sebep ise, dünya sevgisi ve dünyevi işlerde odaklaşmadır. Bu, hataların başı ve batınî hastalıkların annesi olup sülûk ehlinin yolundaki diken ve musibetlerin kaynağıdır. Gönül ona bağlı olduğu ve onun sevgisine daldığı müddetçe kalplerin ıslah yolu tıkalı ve tüm saadetlerin kapısı da insan yüzüne kapalı olacaktır ve biz, iki bölümde bu büyük iki nedenin ve iki güçlü engelin kaldırılmasına işaret edeceğiz inşallah.


Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin