Sahih İlmihal


ÖLÜM DÖŞEĞİNDEKİ HASTAYA TELKİN VERMEK



Yüklə 4,89 Mb.
səhifə44/99
tarix16.11.2017
ölçüsü4,89 Mb.
#31882
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   99

ÖLÜM DÖŞEĞİNDEKİ HASTAYA TELKİN VERMEK:


Ölüm yaklaştığında yakınında bulunanlara bazı görevler düşer:

a- Ona şehadet kelimesini telkin ederler. Çünkü Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Ölülerinize la ilahe illallah (demey)i telkin ediniz. [Her kimin ölüm esnasında söylediği son sözü la ilahe illallah olursa bir gün gelir cennete girecektir. Bundan önce ona her ne isabet ederse etsin.]"

Yine Peygamber efendimiz şöyle buyururdu:

"Her kim Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını bilerek ölürse cennete girer."

Bir başka hadiste de şöyle buyurulmaktadır:

"Her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölürse, cennete girer."1353

b,c- Ona dua etmelidirler. Huzurunda hayırdan başka bir şey söylememelidirler. Çünkü Um Seleme (r.anha) rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir: Rasûlullah (s.a) buyurdu ki: "Hastanın ya da ölenin yanında bulunduğunuz vakit hayır söyleyiniz. Çünkü şüphesiz melekler sizin söylediklerinize amin derler."1354

Telkin ölenin huzurunda şehadet kelimesini zikretmek ve bu kelimeyi ona işittirmek değildir. Aksine telkin ona bunu söylemesini -bazılarının zannettiklerinin aksine- istemektir. Buna delil Enes (r.a)'ın rivayet ettiği şu hadistir: "Rasûlullah (s.a) ensardan hasta bir adamı ziyaret etti. Ona dayıcığım dedi. La ilahe illallah de. Adam ona ben dayımı, amcamı olurum dedi. Peygamber hayır dayı diye buyurdu. Adam: La ilahe ilallah demek benim için hayırlı bir şey midir? Peygamber (s.a): Evet diye buyurdu."1355

Yanıbaşında Yasin suresini okumak ve onu kıbleye yönlendirmeye gelince, bu hususta sahih herhangi bir hadis yoktur. Hatta Said b. el-Müseyyeb kendisinin kıbleye döndürülmesini hoş görmemiş ve: "Ölen müslüman bir kimse değil midir" demiştir.

Zur'a b. Abdu'r-Rahman'dan rivayet edildiğine göre o Said b. el-Müseyyeb'in hastalığı sırasında yanında bulunmuş. Yanında Ebu Seleme b. Abdu'r-Rahman da vardı. Said bayıldı. Ebu Seleme yatağının Kabe'ye doğru döndürülmesini istedi. Said kendisine gelip: Benim yatağımı çevirdiniz diye sorunca, onlar evet dediler. Ebu Seleme'ye baktı, o: Bunun senin bilgin altında yapıldığı kanaatindeyim dedi. Ebu Seleme evet onlara ben emrettim dedi. Bu sefer Said yatağının eski haline döndürülmesini emretti.1356

Müslüman bir kimsenin ölmek üzere olan bir kâfirin yanında -müslüman olur ümidiyle ona İslamı sunmak maksadı ile- bulunmasında bir sakınca yoktur. Çünkü Enes (r.a) rivayet ettiği hadiste şunları söylemektedir:

"Peygamber (s.a)'a hizmet eden yahudi bir hizmetçi vardı. Peygamber (s.a) gidip onu ziyaret etti. Başı ucunda oturdu ona müslüman ol dedi. Çocuk yanında bulunan babasına baktı. Babası ona: Ebu'l-Kasım'a itaat et dedi. Peygamber (s.a) yanından çıkarken şöyle diyordu: Onu cehennem ateşinden kurtaran Allah'a hamdolsun. [Ölünce Peygamber: Arkadaşınızın namazını kılınız] diye buyurdu."1357


ÖLÜMDEN SONRA HAZIR BULUNANLARIN GÖREVLERİ


Kişinin hayatı sona erip, ruhunu teslim ettiğinde çevresinde bulunanlara bazı görevler düşer:

a,b- Gözlerini kapatmaları ve ona hayrına dua etmeleri. Um Seleme şöyle demiştir:

"Rasûlullah (s.a) Ebu Seleme'nin yanına girdi. Gözleri açık kalmıştı, gözlerini kapattıktan sonra şöyle dedi: Ruh kabzedildiği vakit göz arkasından bakar. Aile halkından birtakım kimseler feryad edince şöyle buyurdu: Sizler kendi hakkınızda hayırdan başka bir şeyle dua etmeyiniz. Çünkü melekler söylediklerinize amin derler. Sonra şöyle buyurdu: Allah'ım Ebu Seleme'ye mağfiret buyur. Onun hidayete erdirilmişler arasındaki derecesini yükselt. Geriye bıraktıkları üzerine ondan sonra yerini tutacak başkalarını ihsan et. Bize de, ona da mağfiret buyur ey alemlerin Rabbi. Kabrinde ona genişlik ver ve orayı onun için nurlandır."1358

c- Bütün bedenini örtecek bir örtü ile onu örtmelidirler. Çünkü Aişe (r.anha) rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir:

"Rasûlullah (s.a) vefat ettiğinde bir Yemen kumaşı ile üzeri örtüldü."1359

d- Bu durum hac için ihramlı iken ölenlerin dışında kalanlar içindir. İhramda iken ölen bir kimsenin başı ve yüzü örtülmez. Çünkü İbn Abbas rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir:

"Bir adam Arafat'ta vakfede iken bineğinden düşüverdi ve boynunu kırdı. Peygamber (s.a) onu su ve sidr ile yıkayınız. İki kefen bezi ile kefenleyiniz. (Bir rivayette iki ihram parçasıyla) denilmektedir. Hanut koymayınız (bir başka rivayette hoş koku koymayınız). Başını örtmeyiniz, [yüzünü de] çünkü o kıyamet gününde telbiye getirdiği halde diriltilecektir."1360

e- Ölümü kesinleştikten sonra techizini yapıp (mezarına) çıkartmakta ellerini çabuk tutmaları gerekir. Çünkü Ebu Hureyre (r.a)'ın merfu olarak rivayet ettiği hadiste şöyle buyurulmaktadır: "Cenazeyi ... çabuklaştırınız." Hadis ileride kırkyedinci bölümde tamamen kaydedilecektir.

f- Öldüğü şehirde onu defnetmeleri ve başka bir yere onu taşımamaları. Çünkü böylesi az önce geçen Ebu Hureyre hadisinde emrolunan çabuklaştırma işine aykırıdır.

Buna yakın bir hadis de Cabir b. Abdullah (r.a)'ın rivayet ettiği hadistir. O şöyle demektedir:

"Uhud günü (olan) olunca şehid düşenler baki'de defnedilmek üzere götürülmek istendi. Rasûlullah (s.a)'ın münadisi şöyle seslendi: Rasûlullah (s.a) sizlere öldürülenleri öldürüldükleri yerlerde defnetmenizi emretmektedir. -Bu sırada annem, babamı ve dayımı (bir devenin iki yanında (bir rivayette onları iki tarafına koydu) [su çeken bir devenin üzerinde] baki'de defnetmek üzere taşımıştı.- Geri döndürüldüler. (Bir rivayette şöyle demiştir: Onları da diğer öldürülenlerle birlikte öldürüldükleri yerlere geri çevirdik.)"1361

Bundan dolayı Aişe (r.anha) Vadi'l-Habeşe denilen yerde bir kardeşi ölüp de öldüğü yerden taşınıp getirilince şöyle demiştir:

"Benim rahatsız olduğum yahutta içten içe beni üzen husus sadece onun öldüğü yerde defnedilmiş olmasını arzu etmemdir." Bu rivayeti Beyhaki sahih bir senedle kaydetmiştir.

Nevevi, el-Ezkar adlı eserinde şunları söylemektedir: "Ölen bir başka beldeye taşınmasını vasiyet edecek olursa, bu vasiyeti yerine getirilmez. Çünkü çoğunluğun kabul ettiği, tercih edilen ve sahih olan mezhebimizin ve muhakkiklerin de açıkça ifade ettikleri görüşe göre (cenazeyi öldüğü yerden) taşımak haramdır."

g- Bazılarının onun malından -isterse malının tamamını kapsasın- borcunu ödemeye koşması gerekir. Şâyet herhangi bir malı yoksa eğer borcunu ödemek için gayret harcamış birisi ise devlet onun adına borcunu öder. Devlet bu işi yapmayarak birileri bu işi kendiliğinden (hayır olsun diye) yapar. Sad b. el-Atbal (r.a)'dan ;

"Kardeşi öldü ve geriye üçyüz dirhem bıraktı ve bakıma muhtaç çoluk çocuğu kaldı. (Sad) dedi ki: Ben bu paraları çoluğuna çocuğuna harcamak istedim. Fakat Peygamber (s.a) şöyle buyurdu: Senin kardeşin borcu dolayısıyla alıkonulmaktadır. [Git] onun borcunu öde. [Gittim onun borcunu ödedim, sonra geldim.] Ey Allah'ın Rasûlü dedim. Onun borçlarını ödedim. Tek istisna bir delili bulunmayan bir kadının alacağı olduğunu iddia ettiği iki dinar kaldı. Peygamber şöyle buyurdu: "O kadına (o parayı) öde. Çünkü o bir hak sahibidir. (Bir rivayette: Doğru söylüyor.)"1362

Bu hadis ölünün kendi adına borcun ödenmesi ile faydalandığını ifade eder. İsterse bu onun oğlu dışında birisi tarafından ödenmiş olsun. Ayrıca yapılan bu ödemenin azabını kaldırdığını da ortaya koymaktadır. O halde bu rivayetler şanı yüce Allah'ın: "İnsan için çalıştığından başkası yoktur." (en-Necm, 53/39) buyruğu ile Peygamber efendimizin: "İnsan öldü mü ameli kesilir. Şu üç husus müstesna..." hadisinin umumi ifadesini tahsis eden rivayetler arasındadır. Bu son hadisi Müslim ve el-Edebu'l-Müfred'de Buhari ve Ahmed rivayet etmişlerdir.

Fakat ölen adına borç ödemek ayrı bir şeydir. Onun adına sadaka vermek ayrı bir şeydir. Borç ödemek tasadduktan daha özeldir. Bazıları verilen sadakanın ölene mutlak olarak ulaşacağı üzerinde icma olduğunu nakletmişlerdir. Eğer bu görüş bu hususta sahih ise mesele yok. Aksi takdirde onun adına sadaka vermeye dair varid olmuş hadisler sadece evladın anne-babası adına sadaka vermesi ile ilgilidir. Bu ise hadisin açık ifadesi (nassı) gereğince onların kazançları arasındadır. Dolayısıyla yabancı bir kimsenin onlara kıyas edilmesi caiz olamaz. Çünkü bu açıkça görüleceği üzere kıyas maa'l-farik'dir. (Yani) sadaka vermek, borç ödemeye kıyas edilmez. Çünkü az önce belirttiğimiz gibi sadaka vermek daha umumidir.



Yüklə 4,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   99




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin