Siyer-i Nebi



Yüklə 1,2 Mb.
səhifə36/62
tarix23.01.2018
ölçüsü1,2 Mb.
#40261
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   62

Maune Kuyusu Faciası:


Reci hadisesinin yaşandığı aynı günlerde ondan daha büyük başka bir facia daha yaşandı. Bu facianın özeti şöyledir. Melaibal Esne olarak çağrılan Ebu Bera Amir bin Malik adlı Necd’li bir ileri gelen Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’i ziyarete gelmişti. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- O’nu İslam’a davet etti. Ebu Bera bu davete yanaşmadı ama pek uzak da durmadı. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’a

“Ey Muhammed! Sahabelerinden bir grup tebliğci göndersen de şu Necid halkına senin bu davanı anlatsalar iyi olur, umarım çağrını kabul ederler” diyerek sinsice bir teklifte bulundu. Ayrıca gönderilecek olan kişilerin güvenliğini sağlama talimatı da vermeyi ihmal etmedi. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- sahabelerden yetmiş kişilik bir kurra (hafızlar) heyetini Münzir bin Amr el-Ensari başkanlığında gönderdi. Heyet Mauna kuyusu mevkiine ulaşınca Haram bin Melhan adındaki arkadaşlarına Hz. Peygamber’in mektubunu vererek O’nu Amir oğulları kabilesinin reisi Allah’ın düşmanı Amir bir Tufeyl’e gönderdiler. Bu adam Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’in mektubunu bile açıp bakmadan elçiyi vurarak öldürdü. Ondan sonra da kabilesinin halkına, bu İslam tebliğcilerini kılıçtan geçirmek üzere çağrıda bulundu. Ancak halk bu çağrıya uymadı. Bunun üzerine Selimoğulları, Usayya, Raal ve Zekvan kabilelerini ikna ederek ayağa kaldırdı. Bu kabileler müslümanlara ihanet ederek onları çember içine alıp kuşattılar. Müslümanlar da kendilerini savunmaya geçerek kılıçlarını çekip hepsi şehid düşünceye kadar kahramanca çarpıştılar. İçlerinden Ka’b bin Zeyd dışında hiç biri kurtulamadı. Ka’b ise yaralanmış ve şehidler arasında kendinden geçmişti. Kendine geldikten sonra Medine’ye sağ dönmeyi başardı ve hayatta kaldı. Daha sonra Hendek savaşında şehid oldu. Bu tebliğcilerle beraber gitmiş, ancak onları korumak maksadıyla uzaktan gözetleyicilik yapan iki kişi daha vardı. Bu olayın dışında kalarak kurtulmuşlardı. Onlardan biri Amr bin Ümeyye ed-Damiri, diğeri de Münzir bin Muhammed idi. Arkadaşlarının nerede öldürüldüklerini ancak akbabaları görerek keşfedebildiler. Oraya gittiklerinde korkunç manzara ile karşılaştılar. Arkadaşlarının tümü şehid edilmişti. Düşmanlarsa hala orada bekliyorlardı. Arkadaşlarının durumunu görünce her ikisi de kılıçlarını çekerek koca düşman ordusuna saldırdılar. Münzir şehid edildi. Amr ise esir alındı. Kısa bir süre sonra da Amir oğulları kabilesi reisi Amr bin Tufeyl tarafından serbest bırakıldı.

Hürriyetine kavuşan Amr Medine’ye dönerken yolda Amiroğulları kabilesine mensub iki kişiye rastladı. Amr, onların şehid edilen arkadaşlarının öcünü almak niyetiyle kılıcını çekerek ikisini de öldürüp büyük bir hata işledi.Çünkü Peygamber-sallallahu aleyhi vesellem- bu iki kişiye teminat vermişti.Medine’ye varıp olayı Rasûlullah’a anlatınca Peygamber-sallallahu aleyhi vesellem- üzüldü ve adamların kan bedeli olan tazminatı kabilelerine gönderdi.

Rasûlullah-sallallahu aleyhi vesellem- Reci ve Maune kuyusu hadiselerine çok üzüldü. Her iki olay da Hicri 4. yılın safer ayında meydana gelmişti. İki olayın da haberi Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e aynı gecede geldiği rivayet edilmektedir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- şiddetli üzüntüsünde, arkadaşlarını katledenler aleyhine, sabah namazlarında otuz gün boyunca beddua etti. Allah’ın onlar hakkında “Kavminiz bilsin ki, biz Rabbimize kavuştuk, bizden razı oldu, biz de O’ndan razı olduk.” haberini ulaştırmasından sonra bir ay boyunca devam ettiği kunutuna son verdi.


Nadiroğulları Gazvesi:


Nadiroğulları Yahudileri, müslümanlara Maune kuyusu hadisesinden daha çirkin bir komplo hazırladılar. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’dan bir meydanda toplanarak kendilerine Kur’an okumasını ve İslam dinini anlatmasını isteyip, dini konularda tartışmak istediklerini bildirdiler. Eğer ikna olurlarsa iman edeceklerine dair söz de verdiler. Aralarında ise her bir kişinin yanına gizlice bir hançer alarak, ansızın Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’in üzerine çullanarak, O’nu katletmeyi kararlaştırdılar. Allah aldıkları bu kararı Rasulune bildirince, Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onları Medine’den sürgün etmeye karar verdi.

Bir başka rivayete göre ise, olay şöyle gelişmiştir. Amr gelip yolda iki adamı öldürdüğünü Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e haber verince, Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- o iki adamın kan bedelini ödemede andlaşma gereği kendilerine yardımcı olmaları için bazı arkadaşlarını alarak Nadiroğullarına gitti. Yahudiler O’na:

“Kabul Ya Ebal Kasım. Gücümüz nispetinde istediğin meselede sana yardımcı olmaya çalışırız” diyerek teklifini kabul eder gibi görünüp O’nu oyalamaya çalıştılar. Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem- o sırada bir evin duvarına yakın bir yerde oturmakta idi. İşte tam o sırada bir komplo planlayıp, aralarında:

“Şu evin terasına çıkıp bu kayayı Muhammed’in üzerine kim atacak?” Diye birbirlerine soruyor, danışıp duruyorlardı. İçlerinden en şakileri olan Amr bin Cehhaş isimli bir Yahudi bu işi üzerine alınıp terasa çıkarken, Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’e semadan durumu bildiren haber geldi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- yerinden kalkarak aceleyle Medine’ye yöneldi. Yolda arkadaşlarıyla karşılaştı. Onlara yahudilerin komplolarını bildirdi. Nadiroğulları Yahudilerini sürgün etmeye karar verdi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Muhammed bin Mesleme’yi göndererek onlara şöyle demesini emretti.

“Bir daha dönmemek üzere Medine’den çıkın. Size on gün süre veriyorum. Bundan sonra sizden kim ele geçirilirse boynu vurulacaktır.” Yahudiler bu ültümatomu ciddiye alarak göç için hazırlıklara başladılar. Ancak daha sonra münafıkların başı Abdullah bin Übey adamlarını göndererek

“Yerinizi bırakıp gitmeyin. Benim iki bin adamım sizin kalenize girecek ve sizin için canlarının vereceklerdir.” dedi.

“Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz” (Haşr, 59/11)

Abdullah bin Übey ayrıca onlara “Kureyza ve Gatafan da sizin yardımınıza koşacaktır” diyerek güvence verdi. Münafıkların başının kendilerine yardım edeceğine inanan Nadiroğulları Yahudileri cesaretlendiler ve çıkmaktan vaz geçtiler.

“Biz çıkmayacağız. Dilediğini yap” diye de Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’a haber gönderdiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onların bu cevabını alır almaz tekbir getirdi. Sahabeler de onunla beraber tekbir getirdiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- daha sonra ibni Ümmü Mektum’u yerine naib bırakarak Nadiroğulları Yahudilerine doğru harekete geçti. Müslümanların sancaktarlığını Ali yapıyordu. İslam ordusu gidip kaleleri içine sığınan yahudileri kuşatma altına aldı. Yahudiler kaleleri içinden taş ve benzer şeylerle müslümanlara saldırıyorlardı. Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlara ait hurma ağaçlarının kesilmesini ve bahçelerin tahrip edilmesini emretti. Müslümanlar Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’in emrini yerine getirdiler. Bu olay Yahudilerin azimet ve şecaatlerini kırıp, morallerini bozdu. Allah kalplerine korku attı ve altı gece sonra Medine’den çıkmayı kabul ederek teslim oldular. Onbeş gece sonra teslim oldukları da rivayet edilmiştir.

Kureyza yahudileri onları yardımsız bıraktıkları gibi, münafıkların başı ve dostları da onları yalnız bıraktılar.

“Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana “inkar et” der. İnsan inkar edince de ben senden uzağım” der. (Haşr, 59/16)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlara silah hariç yanlarına diledikleri kadar mal ve eşya almalarına izin verdi. Yahudiler yanlarına alabildikleri kadar mal aldılar. Hatta evlerinin kapılarını, pencerelerini, direklerini ve çatılarını da sökerek yanlarına aldılar. Alamadıkları şeyleri ise tahrip ettiler.

“Evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri! Ders alın” (Haşr, 59/2)

Buradan çıkarılan yahudilerin büyük çoğunluğu Hayber’e bir kısmı da Şam taraflarına gittiler.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- onlardan kalan yer ve malları özellikle ilk Muhacirler arasında taksim etti. Ensar’dan sadece çok fakir olan Ebu Dücane ve Sehl bin Hanif’e hisse verdi. Oradan elde edilen mallardan kendi ailesinin payını aldıktan sonra, geri kalanıyla Allah yolunda kullanılmak üzere at ve silah satın alınmıştır. Yahudilerden geriye yüz zırh ve üçyüzkırk kılıç ele geçirildi.


Yüklə 1,2 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   62




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin