T c istanbul 13. AĞir ceza mahkemesi


Duruşmaya 15 dakika ara verildi



Yüklə 317,83 Kb.
səhifə3/3
tarix15.09.2018
ölçüsü317,83 Kb.
#81983
1   2   3
Duruşmaya 15 dakika ara verildi,

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu,

Sanık Mehmet Adnan Akfırat sorgu ve savunmasına devamla:



Sayın Başkan değerli Yargıçlar, bu iddianamede bana yöneltilen suçlamalarla ilgili benim saptaya bildiğim 24 tane demin de arz ettiğim gibi bana ayrılan bölümde değil iddianamenin değişik yerlerinde girişinde ortasında böyle suçlamalar yapıldı bulabildiklerim bunlar, bunların hepsine ilişkin bilgileri gerçeklerini mahkemenin bilgisine sunmuş bulunuyorum. bu yargılamanın bu davanın bu soruşturmanın aslında bir tertip olduğunu ve Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü hedef alan bir tertip olduğunu ısrarla belirtiyorum, bu davada savcılığın en önemli dayanağı olan MİT müsteşarlığının şema yaparken en önemli dayanağı olan ve işte adalet kalkınma partisi hükümetinin borazanı haline gelen TRT'nin çok itibar ettiği Tuncay Güney'in yakın tarihimizde kamuoyunun gündemine çok da fazla getirmeyen bir eylemini mahkemenin dikkatine sunmak istiyorum bu eylemde çok dikkat çekici bu tertibi düzenleyen üç önemli şahsın ordunu saptıyoruz, birisi Tuncay Güney onun bir rolü var, rolü her zamanki gibi bir eleman üzerinde, Fethullah Gülen’in rolü var ve bu tertibin düzenlenmesinde ta bu belgelerin imal edilmesinden itibaren, yani 1997 sonunda Milli İstihbarat Teşkilatından uzaklaştırılıp hakkında dava MİT tarafından dava açılan sonra Amerika'da CIA ile beraber Faaliyetlerde bulunan CIA ile beraber faaliyette bulunmanın onur duyulacak bir şey olduğunu söyleyen Mehmet Eymür var, yani Tuncay Güney, Fethullah Gülen ve Mehmet Eymür’ün ortak bir eyleminin dikkatimize sunmak istiyorum, bu geçmişte kalmış bir olay değil yani bir geçmişte yaşanmış suç bir tarafta kalmış dolayısıyla böyle bir savunma için dayanak yapılmış bir şey değil, gelecek te olacak sıcak açık yakın gelecekteki bir tehdit, efendim onursal başkanı Fethullah Gülen’in yaptığı onursal başkanlığını Fethullah Gülen’in yaptığı Abant platformu, 15-16 Şubat'ta toplantısını Irak'ın Erbil kentinde yapacak, bu Abant platformunun, Fethullah Gülen’in politikalarının yani belirlenen politikaları o ki Fethullah Gülen’in politikası değil, Amerika'nın belirlediği politikaların topluma kabul ettirilmesi için kullanılan araçlardan birisi olduğunu biliyoruz. Abant platformunun gündeme getirdiği orada konuşulan meseleler, bir süre sonra yasa oluyor, yönetmelik oluyor. Uygulanan politika haline geliyor ve sürdürülüyor Abant platformu, arkasındaki güç sayesinde böyle etkili bir araç haline geldi, şimdi 15-16 Şubat 2009 tarihinden Abant platformunun Erbil'de toplanması çok önemli, neden önemli çünkü o 2 Nisan 2003 tarihinde Abdullah Gül ile Coni Powell ile yapılan iki sayfa dokuz maddelik anlaşmanın en can alıcı noktası Irak'ın kuzeyinde kurulan kukla devletin Türkiye'ye kabul ettirilmesi, iş buraya gelmiş dayanmış bulunuyor, ya Türkiye Irak'ın kuzeyinde kukla devleti kabul edecek. Ki bunun kabul edilemez olduğuna ilişkin Milli Güvenlik kurulunun kararları var, bu kukla devletin Türkiye için savaş nedeni olduğunu karar altına almış, Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu genelkurmay başkanı iken, bu bir savaş nedenidir bu Türkiye için diye belirlenmiş, Türkiye’nin bu doğru, kararlı vatanı savunan tutumu Türkiye’nin komşuları tarafından da benimsenmiş, Rusya federasyonu açıklamamış anında Irak’ın kuzeyinde kurulacak kukla devlet bizim içinde savaş nedenidir demiş, İran Devleti aynı şekilde Irak'ın kuzeyinde kukla devleti kurulmasını kabul etmeyiz diye açıklamada bulunmuş, Suriye’nin bunu kabul etmediğini biliyoruz, niye çünkü, o Tayyib Erdoğan’ın büyük ortadoğu projesi eş bakanlığını yaptığı büyük Ortadoğu projesinin haritalar burada ekranda gösterildi, işte Fıri Kürdistan dedikleri özgür Kürdistan kuruluyor, ama özgür Kürdistan İran’ın bölünmesi Irak’ın bölünmesi Suriye'nin Suriye’nin bölünmesi Türkiye'nin bölünmesinin sonucunda gerçekleşiyor o Büyük Ortadoğu projesi haritasının hayata geçirilebilmesinin bugünkü güncel adımı başkentini şimdi Erbil diye ilan ettikleri kukla devletin kabul ettirilmesi, bunun kabul ettirilmesi de bu kukla devlet fiilen kurulmuştur durumda, o kukla devlet var. Parlamentosu var, kanunları var, asker var, parası var, merkez bankası var, bu devlet fiilen oluşmuş durumda, 1991 yılından beri, çekiç güç koruması altında o Türkiye’yi 91’den beri yöneten bütün iktidarlarında sorumluluğunda bu kukla devlet oluşturuldu. ama bunu artık tanıma noktasına getirdi, tanınmada da, bu 15-16 şubat’ta Erbil'de yapılacak toplantının kritik etkisi var, o amaçla bunlar Erbil’de toplanıyorlar, peki Mehmet Eymür, Fethullah Gülen ve Tuncay Güney ile bu işin ne ilgisi var, efendim bu toplantı Erbil’deki toplantı. Fethullah gülen gurubuna ait olan Erbil Işık üniversitesinde toplanacak, toplantı mekanı Erbil Işık üniversitesi ve buraya kuzey ırakta ki bölgesel Kürt yönetiminin sözcüleri de bu toplantıya katılacaklar. Erbil biliyorsunuz en son Abdullah Gül Erbil’e gidecek açıklamaları falan yapıldı, sonra kulağı rahatsız diye gitmediği bildirildi,. ama Erbil’de bir Amerika, Irak, Türkiye ve Kürt yönetiminin katıldığı istihbarat paylaşım merkezi olarak belirlendi, onu Türkiye’ye dayattılar, Amerika’nın dayatmasıyla Erbil bir merkez olarak kabul edildi. Erbil’i merkez kabul eden aslında bu kurulacak kukla devletin merkezini Diyarbakır olarak kabul eder. Tayyib Erdoğan'ın da Seçilir Seçilmez kanal D ekranından çıkıp büyük Ortadoğu projesinde Diyarbakır'ın merkezi yapacağız yıldız yapacağız, neyin merkezi olacak, işte bu kurulacak kukla devletin merkezi, bu Erbil’deki toplantıda o Diyarbakır'ı sıçramanın hazırlığı yapılıyor, çünkü Türkiye kabul ederse ancak yapılabilir Erbil Işık Üniversitesi nasıl kurulmuş, bunu önce Fethullah Gülen’den dinleyelim, Erbil’deki bu ışık üniversitesinin temeli, Erbil Işık koleji, geçen yıl ışık koleji üniversite haline dönüştü ve şimdi aynı mekan, mekanları da aynı, Fethullah Gülen, Gülçin Tahiroğlu aktüel dergisinden, Gülçin Tahiroğlu ile yaptığı röportajda, 19-25 Eylül 1996 tarihli aktüel dergisinde Erbil’deki okulun Milli İstihbarat Teşkilatı teşkilatının desteği ile kurulduğunu açıklıyor, şöyle diyor. Fethullah Gülen Erbil'de Türkmen'ler için okul açtığımı zaman, orada Barzani ile Talabani hakimdi, onun için MİT’de, oradaki istihbarat örgütleri de bu işin hep yanında oldular ve Erbil bombalandığı halde bizim okula bir şey yapmadılar. Irak ta yapmadı. Barzani de yapmadı, orada eğitim devam ediyor. Hatta üçüncü, üçüncüsü açılması bahis mevzuu. Şimdi bu kuzey ırakta Fethullah Gülen’in amerikan işgali altındaki olan bölgede, çekiç gücün koruması adlındaki bölgede Okul açması amerikan projesi bu Erbil Işık kolejinin parasını Amerika'nın federal bütçeden kaynak ayırdığı Neşinal endurumun demokrasi ulusal demokrasi vakfı diye bir kuruluş var, bu dünyanın her tarafına sözüm ona demokrasi ihraç ediyor, demokrasi adı altında Mikro milliyetçiliği milli boğazlaşmayı etnik, mezhepsel bölünmeleri teşvik ediyor, kışkırtıyor. Bunun bu okulun parasını Neşinal enduruman demokrasi veriyor, amerikan devletinin parası ile bu okul kuruluyor ve bu fezalar eğitim ve öğretim ticaret limitedi tarafından bu okul açılıyor. Özel ışık koleji, özel Nilüfer koleji ve bu özel Nilüfer koloji Anadolu lisesi statüsünde. Oradan mezun olanları da alıp burada sonra eğitiyorlar Işık Türk dil merkezi, orda dil kursu veriyorlar. 1994 yılında faaliyete geçtiğinde, özel Işık kolejinin 140 öğrencisi, 16 personeli var, 95 yılında kurulan Işık Türk dil merkezinde iki personel bulunuyor. Özel Nilüfer koleji 96 yılında faaliyete geçiyor, 44 öğrencisi, 8 personeli buluyor, 2007 yılında da bu Erbil Işık koleji Işık üniversitesi oluyor. bu okulun açılmasında başrolde Tuncay Güney görüyoruz, bunu da nerden öğreniyoruz, Tuncay Güney'in dava dosyasında bulan mülakatın, 16 ve 17 sayfalarında, Tuncay Güney anlatıyor. Fethullah gülen dedi, MİT desteğiyle biz bunu açtık, Tuncay Güney o tarihte 1994 yılında Samanyolu televizyonunda çalışıyor gözüküyor, gazeteciler yazarlar vakfında Fethullah Gülen ile konuşacak buluşacak kişilerle tanışıyor. Bir araya getiriyor ama Tuncay Güney şöyle konuşuyor. Polislerle, sorgucularla, Kuzey Irak'a okul açtık, biz biliyorsunuz, onu tekrar anlatayım mı, Samanyolu televizyonunu, sorgucu çok kısa efendim Fethullahla ilgili şeylerin anlatılmasından memnun değil sorgucular. Tuncay kuzey Irak'a Muttalip Gürşen kameraman çocukla beraber gittik. Diyarbakır alay komutanı Eşref Hatipoğlu karşıladı, helikopter ile bizi Silopi tugayına gönderdi. Silopi’de indikten sonra, binbaşı Tamer diye birisi vardı, o bize yeke yedirdi, ondan sonra da Botaş’a getirdi yüzbaşı Ali yıldız diye JİTEM’in kurucularından onlarla görüştürdü, sonrada haç konaklamaya geldik, Burada bu isimleri bilinçli olarak geçiriyor, sonradan diyor ki gittik Barzanini ile görüşecektik, Neşirvan Barzani Barzaninin oğlu neçirvan Barzanı ile görüştük, dedik ki, Erbil’de bir okul açmak istiyoruz, neçirvan Barzani’de bunlara demiş ki, Erbil Celal Talabanin bölgesi, o zaman Celal Talabani ile gidin konuşun, sorgucu soruyor, ne okulu bu, Özel Erbil Işık koleji, aynı Fethullah Gülen’in kolejleri gibi bir kolej, oranın çocuklarını yetiştirecekler, hangi dönemde 92-93 yani Samanyolu televizyonundaydım ben o zamanlar, peki kim sağladı buradan ta Diyarbakır’a kadar, ben sağladım, sonra devam ediyor. Diyarbakır bürosundan hava alanından bizi aldılar oranın bölge imamı Harun hoca o bölgenin Fethulah’ın bölge imamı Harun hoca diye bir adamdı, onla beraber sonrada belletmenler gelmişti, Fethullah hocanın belletmenleri, sorgucu soruyor bölge imamı Fethullah hocanın bölge imamı mı, tabi Fethullah hocanın bölge imamı, oraya gidecek imanları de getirmişlerdi Cemaatin, evet cemaatin o imamlar konvoyla gelecekler, biz helikopter ile Diyarbakır alay komutanı bizi oradan askeri helikopter ile Silopi ye indik, falan filan gittik diyor, sonra Celal Talabani biz burada yurt açılmasını bir gazeteci gibi sorduk, ama Celal Talabani o yani Celal Talabani bu işleri bildiğini söyledi, arkadaşları bekliyorum, bir de yetkili vereceğim dedi, halen şimdiki özel Erbil ışık koleji Fethullah hocanın bilgisayarlı falan o binada devam etmektedir. Bilgisayarları falan buradan getirdiler, bina onlardan, orda ne yapıyorlar hem Türkmen çocuklarını eğitiyorlar, hem de oradaki Kürtlerin ileri gelen ailelerini eğitiyorlar, çok cüzi miktarda para alıyorlar, o para o çocukların oraya giden imamların maaşlarını kurtarmaz, Tuncay Güney’in mülakatında böyle yazıyor, şimdi efendim, bu yine Tuncay Güney'in katıldığı ve anlattığı ve bu mülakat kasetinde makaslanan bölümlerde bulunması mutlaka gereken bir bölüm var, bu özel ışık kolejini açıyorlar. Fakat Erbil’de o sırada, PKK etkin, okulun açıldığı tarihte, Kürdistan yurt severler birliği Talabani’nin tek örgütü Erbil’e kumanda ediyor, ancak PKK’lılarda etkinler, Talabani ile PKK çünkü Barzani’ye karşı ittifak yapıyorlar o tarihte, Erbil’in hemen çıkışında MED Tv.’nin temsilciliği var, Erbil’de daha sonra kapatıldı bu. PKK Erbil’de Velat diye de bir gazete çıkartıyor o dönemde bu okulun açıldığı tarihte Erbil’de Azadi hastanesi var bu azadi hastanesi de PKK’nın denetimi altında Türk silahlı kuvvetleri ile çatışmada yaralanan militanlarını buraya getirip tedavi ettiriyorlar, bu Erbil’de Talabani izin verdi, ancak PKK’nın da izin vermesi lazım, bu okulun faaliyet yürütmesi için, bunun için PKK ile anlaşıyorlar, Fethullah Gülen Erbil Işık kolejinin rahatça faaliyet yürütmesi için PKK ile anlaşma yapıyor, ışık kolejini temsil eden Tuncay Güney, PKK her bir kalesinin hemen yakınında tauruz otelinde buluşuyorlar PKK’nın temsilcisi ile Tuncay Güney ve Fethullah hoca PKK’ya 15 bin dolar bağışta bulunuyor okulun güvenli bir şekilde faaliyet yürütmesi için, PKK’nın okula müdahalede bulunmama koşulu çok önemli, Türkiye cumhuriyeti devletinin sivil ve askeri istihbarat personelini okula sokmayacaksınız diyor, tamam sizin okulunuza karışmayız, burada faaliyet yürütebilirsiniz, ancak bir koşulumuz var, Türkiye Cumhuriyetinin sivil ve askeri personelini bu okula almayacaksınız, bu koşulla sizin paranızı alırız ve bu okuldaki faaliyetleriniz engellemeyiz diyor, Fethullah hocanın bölge imamı da güvence veriyor ve bunlar alınmayacak diye Türk silahlı kuvvetlerinin ordaki görevlilerin bu okula girmesi engelleniyor, Türkiye ye karşı PKK ,Fethullah, Talabani ittifak yapıyor, bu ittifakın inşa edilmesinde kullanılan getir götür işini yapan da Tuncay Güney, şimdi çok dikkat çekici bu okulun açılmasında Mehmet Eymür nerde, efendim, 1994 yılında o tarihte ırak ın kuzeyindeki faaliyetleri milli istihbarat teşkilatında yeni kurulan henüz resmen ilan edilmeyen kontr terör merkezi yönetiyor ve politika yani o Fethullah Gülen’in MİT’de destek oldu bize dediği MİT’den destek olan Mehmet Eymür, kontr terör merkezinin bir faaliyet olarak, bu Erbil’de okulun açılmasını imkan sağlıyor ve Tuncay Güney’de Mehmet Eymür’ün elmanı olarak gidiyor, zaten Tuncay Güney mülakatta anlatıyor, ben diyor, Fethullah Hocanın yanındayken, Mehmet Eymür’ün adamları gelirdi, onlara düzenli olarak bilgi verirdim ben, ilişki düzenli bilginin ötesinde değil, Türkiye kasteden Türkiye’nin bütünlüğüne kast eden bu eylemde Mehmet Eymür ile Tuncay Güney’i de beraber görüyoruz. Şimdi bu okulda PKK Türk asker ve sivil görevlilerini bulundurmayacaksınız diyor, ama bu sınırlama Mehmet Eymür için geçerliği değil, Mehmet Eymür bu okulu özel Erbil Işık kolejini kuzey Irak’daki faaliyetleri için bir üst olarak kullanıyor,1996 yılında 1996 eylülünde Saddam Hüseyin’in tankları Erbil’e girdi ve bunlar Çil yavrusu gibi dağıldılar, her bir tarafa kaçtılar, o tarihte Başbakan Tansu Çiller ve Irak’ın kuzeyinde CIA peşmergeleri diye adlandırılan 7500 kişi var ki bunun Türkiye Amerikan’ın isteği üzerine bu Mehmet Eymür’ün kontur terör merkezi vasıtası ile eğitmişler, bunların Irak’ın kuzeyinden çıkartılması operasyonunu Mehmet Eymür yürüttü, CIA peşmergelerinin Türkiye üzerinden guama taşınması, guama adasına taşınma işini kontr terör merkezi Başkanı olarak Mehmet Eymür yürüttü ve bu CIA peşmergelerinin Erbil’de toplandığı mekanda, şimdi kukla devleti Türkiye’ye kabul ettirmek için kurulan, yapılan o özel Erbil Işık koleji, biz sayın yargıçlar, bizim suçumuz bunları ortaya çıkartmak, biz bunu bu eylemin yapıldığı tarihte yazmışız, PKK’ya rüşvet verdiğini Fethullah Hocanın ve bu işe Tuncay Güney’in aracılık ettiğini yazmışız, Mehmet Eymür’ün bu işin içinde olduğunu yazmışız, Fethullah hocanın Mehmet Eymür ile pazarlık yapıp Türkiye’nin kuzey Irak ta altının oyulması faaliyetinde bulunduğunu yazmışız, bunları yazdığımız için burda karışınızda sanık olarak bulunuyoruz, şimdi merak edilen noktalardan birisi de bu, Fethullah gülen Erzurum'dan yola çıkan 19 yaşında Erzurum'dan ayrıldığı söyleniyor, gezici vaiz, bu şimdi Pensilvanya’da çiftliği var Vatikan'da papa ile görüşüyor efendim Türkiye’de işte eski Başbakan mesut yılmaz diyor ki emniyet teşkilatı tamamen Fethullah gülen grubu denetimi altında emniyet istihbarat Başkanı Ramazan Akyürek hakkında İstanbul valisi dikkat edilmelidir Fethullah gülen gurubundadır diyor, bütün Türkiye’nin dinlenme faaliyetlerim Fethullah gülen yandaşı polisler ele geçirmişler ve polis teşkilatında özellikle istihbarat tamamen Fethullahçıların denetimi altına girmiş, emniyet genel Müdürlüğü'nde onların boruları ötüyor, bu nedir, bu nasıl açıklanabilir, bunu anlamamız lazım bunu anlarsak, aslında bu yargılamada bizim neden sanık yapıldığımızda anlaşılacak, daha geçen hafta dünyanın en saygın savunma dergilerinden İngiltere'de çıkan ama Amerikan sermayesi denetiminde olan Ceins difens vilkli diye bir dergi var, bu derginin internet sitesinde, Fethullah Gülen’in Türkiye’de üçüncü büyük güç olduğunu yazdılar, yani Türk silahlı kuvvetleri bir güç, AKP hükümet bir güç, üçüncü güçte Fethullah Gülen, bu düzeyde dünyada kabul ediliyor, Fethullah Gülen yandaşlarına bakarsanız, İşte dünyanın en seçkin yüz entelektüellerinden birisi kampanyalar yürütülüyor, Ödüller veriyor, Her tarafta faaliyeti var, bunun, Erzurum'dan yoksul bir ailenin çocuğu olarak, dünyanın dört bir tarafını dolaşması, Kudüs’te, Vatikan’da, New York’ta el üstünde karşılanmasını açıklayacak bir ilişkiye ihtiyaç var, bir mekanizma lazım, yoksa Türkiye de çok daha değerli hocalarımız var, vaizlerimiz var bunlar halka hizmet etmek için köy köy dolaşırlar, kendi bilgilerini geliştirirler, bunlardan Fethullah hocanın bir farkı var, Fethullah hocanın dünya çapında bir imparatorluk kurması ki, Faruk Mercan'ın son olarak doğan kitaplardan yazdığı kitapta, dünyadaki şu anda Fethullah hocaya bağlı 200 ülkede 800 okulun olduğunu söylüyor, 800 tane yurtdışında okulu var, böyle bir imparatorluk, bu imparatorluk araştırıyoruz başlangıcı neresi diye, başlangıcında geliyoruz gladyoya, kestane pazarında yurtta öğretmen Fethullah Gülen, İzmir’de ve Fethullah Gülen İzmir’de kestane pazarında öğretmenlik yaparken, yazları çocukları nur kampına götürüyor, o zaman nurcu, Saidi Nursi müridi nur kampına götürüyor, sene 1964-65 ve Fethullah Gülen ilk şubesi İzmir’de kurulan komünizmle mücadele derneğinin kurucularından birisi, Amerikalılar Komünizmle mücadele derneğine önce geliyorlar, Zonguldak’ta kuruyorlar, ilk şubesini çalışmıyor, yani onların dışarıdan baktıkları için işçi kenti, o zaman burada kominizim vardır diyor Zonguldak’ta o şube kapanıyor, sonra etkili olan şube İzmir’deki şube bu İzmir’deki şubenin kuruluşunda Fethullah gülen var, üçüncü şubeyi de Erzurum'da Fethullah gülen açıyor, şimdi komünizmle mücadele derneği ne, yani 1960 sonrasında kurulmuş derneklerden birisi, komünizmle mücadele derneği esas olarak gladyonun, yeraltındaki kuvvetlerini örgütlenmek için kurduğu paravan örgütlerden birisi, komünizmle mücadele derneğinin nasıl kurulacağı, nasıl faaliyet yürüteceği, parasını neden sağlayacağı hepsi gladyo tarafından belirleniyor ve komünizmle mücadele derneğinde görev almış olanların hepsi de gladyonun çeşitli faaliyetlerinde yer almışlar ve de başarılı olmuşlarsa taltif edilmişler, belli makam, mevkileri getirmiş kişiler, 1964-65’de Fethullah Gülen’in nur kamplarında, çocuklara fiziki dayanıklılık eğitimi veriyor, yani daha sonra komando kampları diye adalet partisi hükümeti, içişleri Bakanlığı bir soruşturma yaptı, bu komando kamplarında ne yapıldı diye, bu Fiziki dayanıklılık eğitimlerini de aynı şekilde gladyonun subayları gelip veriyorlar, bunlar komando kamplarında belgelendi. Türkiye’yi 12 Eylül'e getiren süreçte, o komando kamplarının nasıl bir işlev üstlendiğini biliyoruz, ama komando kamplarının öncesi nur kamplarıdır. Amerika Türkiye’de önce Nur kamplarıyla irticai hareketleri silahlı hale getirip, onları Kemalistlerin, sosyalistlerin üzerine sürme politikasını geliştirdiler. Daha sonra 1969-68’de politika değişti. Milliyetçiler ülkü ocaklarına bu rol verildi, çatışma onların arasında kaldı, ama 68-69’da gelinceye kadar esas olarak bu faaliyet, komünizmle mücadele derneği ve gladyo marifetiyle nurculara verildi. 1969 kanlı pazarı bu açıdan çok öğreticidir, 1969 kanlı pazarını düzenleyen ki kanlı pazarda Amerika’nın askerlerini 6. filosunu protesto etmek için toplanan yurtseverlere karşı bir saldırı düzenlendi, bu saldırıyı yapan Milli Türk talebe birliği ki bunların hepsi komünizmle mücadele derneğinden, o nur kamplarından buraya gelmiş olan isimler ve bu kırklar komitesi var, bu kırklar komitesi, Milli Türk talebe birliğinin saldırıları örgütleme, güvenlik sağlama komitesi, bu kırklar komitesinin bir üyesi de şu anda Çankaya’da oturuyor, Abdullah Gül, onlar o komünizmle mücadele derneğini gladyonun tezgahlarından yetişip buraya geldiler Fethullah hocayı da bu mekanizma aldı bu imparatorluğu kuran noktaya getirdi. kuşkusuz burada bir komünizmle mücadele derneği yöneticileriyle iş bitmiyor, Amerika’yla da çok güvenli rahat bir işlek ilişki kurmak zorunda, bunu Amerika ile ilişki kurulduktan sonra bu işlerin yürüdüğünü Fethullah Gülen anlatıyor Fethullah Gülen’in halife olacak diye açıklanan Latif Erdoğan küçük dünyam diye bir kitap yazdı. Fethullah Gülen ile konuştuktan onun anlatımlarını dinledikten sonra bu küçük dünyamda Amerika ile ilişki kurduktan sonra imkanlarının bollaştığını ve önünün açıldığını Fethullah Gülen kendisi anlatıyor ve Fethullah Gülen’in 1980 yılına kadar esas olarak faaliyetlerinde bir tedrici bir gelişme olduğunu görüyoruz böyle bir sıçrama yok, esas sıçramayı 80’de yapıyor hem de şu koşullarda 1980’de 12 eylül 1980 günü askeri müdahale oldu biliyorsunuz, Amerikancı askeri müdahale 13 eylül 1980’de hakkında tutuklama kararı olduğunu öğreniyor, Fethullah Gülen ve kaçıyor 12 Mart’ta yakalanmış içeri girmiş, ondan sonra o Amerika ile işlek ilişkileri kuruyor ve dolayısıyla 13 Eylül 1980’de bunu öğrenebiliyor ve 1986’da İzmir’de yakalanıyor, sıkıyönetim İzmir sıkıyönetim komutanlığı Fethullah Gülen’in hakkındaki arama kararına dayanarak yakalıyor, devreye Turgut Özal giriyor, dönemin başbakanı ve talimatla Fethullah Gülen serbest bırakılıyor, hakkında mahkemenin verdiği yakalama kararı var, ama mahkeme kararı falan yok, serbest bırakılıyor, demin Erbil’deki Işık kolejinin parasının geldiği merkezi anlattım, Amerika’nın bu ulusal demokrasi vakfı Ulusal demokrasi vakfının faaliyete geçmesi 1980 ve bu vakıftan en fazla destek alan kuruluşlardan birisi Fethullah Gülen’in kuruluşları, dünyanın her tarafında ulusal demokrasi vakfının sağladığı imkanlarla okullar, dil kursları açılıyor, gazeteler çıkartılıyor, televizyonlar kuruluyor Samanyolu televizyonu Amerika’nın verdiği parayla kuruldu, Amerika Samanyolu televizyonuna Türkiye’de henüz daha Türksat 2A,Türksat 1Cgökyüzünde dolaşmıyorken Samanyolu televizyonu 1993 yılında Amerika’nın tahsis ettiği bir uydusu var, tabi uyduda belli bir bölüm var, o uydunun tamamı değil, uydunun bir transpondır diyorlar, o başkalarına da kiralıyor ve Samanyolu televizyonu Türkiye ile beraber Azerbaycan’da faaliyete geçti, o uydu sayesinde bu Amerika’nın sağladığı imkan, bunların hepsinin parasını veren de Amerikan federal bütçesi, federal bütçesinden sağlanan parayla ulusal demokrasi vakfı faaliyet yürütüyor ve Niüsvik dergisinde bu nedin Neşinlendini for demokrasinin CIA’nın yürüttüğü faaliyetlerden çok daha başarılı oldu, çok daha etkili olduğu söyleniyor, çünkü CIA adı var, çıkmış onla ilişki kurmakta insanlar çekiniyorlar, ama bu işte ulusal demokrasi vakfı diye rahatlıkla faaliyet yürütebiliyor, her tarafta yürüyor, ama Amerika’nın çıkarlarını korumak açısından en önemli etkinlikleri de net başarıyla yerine gerçekleştiriyor. Fethullah Gülen zaman gazetesinin 4 eylül 1997 tarihli sayısında batı ile ilişkilerine dair şunları söylüyor, inanmış bir insanın batı karşısında batıyla entegrasyon karşısında Amerika ile entegrasyon karşısında olması katiyen düşünülemez, inanmışsanız Amerikanın karşısında Amerika ile entegrasyonun karşısında olmak entegrasyon, bütünleşme, şimdi Amerika ile entegrasyon oluyoruz işte Türk hukukunu yok sayınca, Amerikan entegrasyonun tamamlanmış oluyor, tabi bu tek taraflı bir ilişki değil, Amerika 12 eylülde askeri müdahale yaptırdı Pol henze daha sonra Amerikan ulusal güvenlik konseyinde görev aldı, ulusal baş danışman oldu ulusal güvenlik danışmanı oldu, Amerikan başkanının bizim çocuklar becerdi diyor, o çocukların becerdiği müdahalede Türk İslam sentezi resmi kültür politikası olarak benimsendi. Türk İslam sentezi resmi kültür politikası olarak benimsendikten sonra Fethullah Gülen’in önü açıldı, ona yürü ya kulum dediler. Fethullah Gülen’in ondan sonra önünde hiçbir engel kalmadı ve her tarafta okullar kurulmaya başlandı, devrim yasalarıyla değiştirilmesi dahi teklif edilmeyecek Anayasanın devrim yasalarıyla Anayasada güvence, koruma altına almış devrim yasaları ayaklar altına alındı, dergahlar, tekkeler faaliyete geçti, Işık evleri dediler bunlara, o dergahlar, tekkeler Işık evleri oldu, tarikat, cemaat oldu. Fethullah Gülen cemaati, Fethullah Gülen hoca efendi cemaati ve bunlar 12 Eylülde o askeri yönetimin, Kenan Evrenlerin himayesinde, korumasında taltif etmesinde faaliyet yürüttüler ve Türkiye’nin her tarafında örgütlediler. sayın başkan yalnız burada çok öğreticidir. 12 eylül öncesinde gladyonun denetiminde olan ve Türkiye’de iyi bir şey yapacağız diye canlarını kanlarını ortaya koyan çok sayıda ülkü ocağı üyesi, sempatizanı insan cezaevindekiler zorla Fethullah Gülenci yapıldılar, 12 Eylülde Fethullah Gülen kendisine çok ciddi bir kadro devşirdi, bu da Fethullah Gülen’in kendi marifetiyle, kendi becerisiyle olan bir şey değil, o da gladyonun marifetiyle gerçekleştirilen bir şey, ben bunu çok somut olarak yaşadım. Nizip, Gaziantep, Urfa bölgesinde daha önce Milliyetçi Hareket partisi taraftarı olan insanların hepsi sanki böyle vahiy inmişçesine bir gecede Fethullahçı oldular, okullar açtılar efendim, yatakhaneler açtılar, burda Fethullah hocaya bu destekleri verdiler. Bununla sınırlı değil, Fethulah hoca bu etkinin yanı sıra siyasal güce de ulaştı, Milliyetçi hareket partisinin bölünüp Büyük Birlik Partisinin kurulması operasyonunda, Fethullah Gülen’in operasyonu, o Yusufiye medresesi diye adlandırıyorlar, büyük birlik partisinin taraftarı olanlar ülkü ocakların yöneticileri, Bursa’da kaldıkları yere Yusufiye medresesi diyorlar bu Yusufiye medresesindeki ülkü ocakları yöneticileri, bir gecede kanaat getirdiler ve tebliğci oldular ve biz dediler, artık Milliyetçi hareket partisinin çizgisi bize uymuyor, biz şeriatın esas kılınması için mücadele etmemiz lazım, şeriatçı bir yönetim için mücadele etmemiz lazım deyip Muhsin Yazıcıoğlu’nun etrafından bunlar toplandılar, bu cezaevinde yapılan bir operasyondu, daha sonra tam körfez savaşı başlayacakken, 1990 yılında Muhsin Yazıcıoğlu’na parti kurdurdu, Büyük birlik partisi, bu partinin kuruluş masraflarının tamamını Fethullah Gülen karşıladı, bu mülakatta Tuncay Güney Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili ben özür dilerim diye açıklama yaptı, Muhsin Yazıcıoğlu’da açıkladı, dedi ki, Tuncay Güney’in benim hakkımdaki suçlamaları baskı altında alınmış, Tuncay Güney kanada dan beni aradı, özür diledi, e bakıyoruz mülakatta şey yok, Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili bölüm yok, yani attan bakıyoruz, yok üstten bakıyoruz yok, bilgisayarda tarıyoruz Muhsin Yazıcıoğlu adı başka bir şekilde de yazılı biz görmedik diye defalarca baktım, ben Muhsin Yazıcıoğlu yok, ama Tuncay Güney diyor ki özür dilerim ben bunları baskı altında söyledim, Muhsin Yazıcıoğlu da diyor ki, benden özür diledi, ben o işin içinde yokum, ama Tuncay Güney bunu anlatıyor, büyük birlik partisinin kuruluşu için Fethullah Gülen’in verdiği parayı bizzat kendisinin Tuncay Güney’in götürüp Muhsin Yazıcıoğlu’na verdiğini teslim ettiğini ve parti kuruluşunun bundan sonra gerçekleştiğini söylüyor, bu Büyük birlik partisi Nizami alem ocakları meselesi şu Türkiye ye karşı yürütülen tertip açısından da önemli sayın başkan, bu aslında bir gladyo örgütlenmesidir bakınız, Ogün Samast, Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Malatya’da Zirve katliamını düzenleyenler, Alparslan Arslan, Danıştay suikastını yapan bunların hepsi Nizami Alem çevresinde örgütlenmiş olan çocuklar, Nizamı alem bugün emniyet istihbarat daire başkanı Ramazan Akyürek’in operasyon timi haline dönüşmüş durumda, Nizami alemde yetişen çocuklar, Erhan Tuncel açıklama yaptı biliyorsunuz, Muhsin Yazıcıoğlu’nun arkasında fotoğrafı vardı. Yasin Hayal nizamı alem’in ordaki derneğini lokalini işletiyor, şimdi ismini hatırlamıyorum Zirve katliamında baş sanık olarak yargılanan genç o diyor ki, ben Nizamı alemciyim e şeyi biliyoruz sayın Mehmet Taşdelen avukat burada açıkladı Alparslan Arslan’ın Üsküdar ülkü ocaklarından olmasına rağmen, esas olarak Muhsin Yazıcıoğlu’na yakın olduğunu, onlarla sıkı ilişki içinde olduğunu anlattı, ayrıca şunu biliyoruz Alparslan Arslan’ın babası, kardeşleri, akrabaları hepsi Büyük birlik partisinin taraftarları, bu ilişkinin içindeler, bu tertipler bu ilişkiler çerçevesinde kuruluyor, Fethullah Gülen’in Türkiye’de bir parti örgütlenmesi eylemini yönetmesi onun parasını vermesi gladyonun ona dayattığı dikte ettiği, uygulattığı bir eylem bir proje ve bu projenin sonuçları 1993 Temmuz’unda Sivas Madımak yangınında da büyük birlik partisi vardı, o zamanda o yangın sayesinde Türkiye’de bir ılımlı İslam iktidarının önü açıldı, yolu açıldı bugün de adalet ve kalkınma partisi hükümetini güçlendirilmesi, Türkiye’deki ulusal kuvvetlerin Türk silahlı kuvvetlerinin, işçi partisinin bastırılması için bu tertiplerde aynı ekibin kullanıldığını görüyoruz, Fethullah Gülen, bu Amerika ile entegrasyon konusunda bir kanaati herkese dayatırken, CIA ile özel ilişkiler kurmak gerektiğini de söylüyor, bunun içinde icat edilen şey dinler arası diyalog, aslında dinler arası diyalog adı altında CIA’nın bütün dünyaya dayattığı şey yeni bir oluşturmak, yani bunu da işte Hazreti İbrahim’e dayandırarak, Hıristiyanlığı da, Museviliği de, İslamiyet’i de benimseyen onun etrafında birleşecek bir şey, ama yani bunu ne Kuran, ne Zebur, ne İncil, ne Tevrat buralarda aramıyor, bunun kitabını CIA yazıyor, kitabının CIA yazdığı bir din imal etmeye çalışıyorlar, dinler arası diyalogda Fethullah Gülen’in en fazla işbirliği yaptığı kuruluş ta kamuoyunun gündemine geldi Mun tarikatı, mun tarikatı aslında Fethullah Gülen’in ne olduğunu da ortaya koyuyor, mun tarikatının kurucusu Amerika birleşik devletleri tarafından 1952 yılında işgal edilen Kore merkezi istihbarat teşkilatının başında bulunan albayın kurduğu bir tarikat, Amerika Kore’yi gitti, işgal etti, maalesef bizde NATO’ya gireceğiz diye oraya askerlerimizi yolladık, Amerika’nın hesabında ne yazık ki, Niyazi oldular, şehit olamadılar. O Kore’de Amerika nüfusun tamamı bu da inancındayken, Budistken, bunların nüfusun yüzde 60’ını Hıristiyan yaptılar. Din değiştirttiler, bu din değiştirme operasyonunu yürüttükleri en önemli aygıtta, Kore CIA, KA CIA yani o kadar birebir kopyası ki, Amerika ile entegrasyon öyle olur, Kore’ni istihbarat teşkilatının adı da KACIA Kore merkezi istihbarat örgütü, bunun başındaki albaya bu şeyi kuruyorlar ve mun tarikatı orda kalmıyor, Kore’de kalmıyor, Amerika’ya gidiyor, dünyanın her tarafına gidiyor ve bu mun tarikatı vasıtasıyla dünya anti komünist ligi kuruluyor, parasını veren güya mun tarikatı, ama dünyanın her tarafından faaliyet yürütüyor CIA adına Türkiye’deki gladyo elemanları da bu dünya anti komünist liginde eğitiliyorlar, o ilişki içindeler, mun tarikatının Amerika’daki diğer adı, birleştirme kilisesi, yunufikeyşinçörç yani birleştiriyorlar, bütün dinleri birleştiriyor, bir araya getirecek ve mun tarikatı sayesinde Fethullah Gülen Amerika’da bütün imkanları elde ediyor, niye çünkü mun tarikatı, CIA’nın laboratuvarlarında imal edilen bir tarikat ve başarısı Kore’de halkın yüzde 60’ını din değiştirerek ispatlanmış bir tarikat, mun tarikatı Amerika’nın her tarafında dünyanın her tarafından örgütlemeye çalıştığı bir kuvvet, e mun tarikatı tamam Hıristiyanları hedef alıyor veya Hıristiyanlığı kilise götürmeye çalıyor, insanları e Türkiye’de ne işi var, mun tarikatının Türkiye’de halifesi var, mun tarikatının Türkiye’deki halifesi de rahmetli oldu, Kasım Gülek, eski CHP genel sekreterliği görevinde bulunmuş, Kasım Gülek mun tarikatının Türkiye’deki halifesi, Fethullah Gülen, Amerika ile benim ilişkilerimi Kasım Gülek’e kurdu diyor ve Kasım Gülek vefat ettiğinde, onun cenaze namazını da Fethullah Gülen kıldırdı, koştura koştura geldi, Kasım Gülek’in cenaze namazını kıldırdı, benim bugün bitmez efendim “

Mahkeme Başkanı" devam edebilirsiniz, yol almakta fayda var, çünkü çok derinlere değişik yerlere daldınız yani, sözünüzü kesmek istemiyorum, ama suçlandığınız konulara gelmeniz sizin açınızdan da fayda var ”



Sanık Mehmet Adnan Akfırat" ben bu neden suçlandığımızı ve bu ekibin ne yaptıklarını bilince tertibin daha iyi anlaşılacağı kanaatiyle bunları anlatıyorum, mun tarikatı Latin Amerika’daki askeri diktatörlüklerinde ne büyük destekçisi, Amerika bu din örgütlenmesi adı altındaki örtülü faaliyetlerini yürütüyor, bu şu açıdan önemli Fethullah Gülen’in dünyanın her tarafında açtığı okullar açısından önemli, ama mun tarikatının da, Fethullah Gülen tarikatının da ve bunların bir benzeri olarak Avrupada kurulan sayantoloji tarikatının da bir değişmezi var, İsrail ile iyi ilişkiler kuracasın, İsrail karşıtı olmayacaksın ve hatırlayınız, Amerika Irak’ı bombalamaya başladığında, Saddam Hüseyin bir sukut füzesini telavive göndermişti, onun için ağıt yaktı Fethullah Gülen, bu telavivdeki bombanın yarattığı tahribatla ilgili, Fethullah Gülen, bu İsrail ilişkisi ve İsrail i koruyan politikalarla beraberlik meselesinde, son dönemde Türkiye’nin son 20 yılında da çok etkili olmuş bir isim var, Morton Abramoviç Abramoviç Fethullah Gülen’in elinden kolundan tutup Amerika’ya götüren örgütlenmesini sağlayana kişilerden birisi, bunu okuyacağım ama aynı zamanda Tayyib Erdoğan’ı Erbakan’ın yerine başbakanlığa tayin eden bize Tayyib Erdoğan gibi birisi başbakan olarak layık gelir diye söyleyen ve bu operasyonu yürüten kişi, bunların hepsinin beraber olması tesadüf değil, yine Fethullah Gülen 1 eylül 1997 tarihli zaman gazetesinde Abramoviç ile ve Kasım Gülek ile ilişkisini anlatıyor, ABD’de görüştüğüm insanlardan biri Abramoviç’ti. o Türkiye de bir zaman elçi olarak kalmıştı, müşterek dostumuz Kasım Gülek bey vardı, onun vasıtasıyla gıyaben onu tanıyorduk, Türkiye şimdi kadar çok ölüm, kalım krizlerine maruz kalmıştır. Paniğe kapılmamalarını gerektiğini söyledim Amerikan kamuoyunun bundan emin olması gerektiğini söyledim, hatta bu ses imkanı varsa beyaz saraya kadar kongreye kadar pentagona kadar götürülmelidir dedim, pentagon’da gidiyor, bir tane roman var, çok sattı filme de çevrilecek, adı Aylin diye bu Kasım Gölek’in baldızı o da Pentagonda görevliydi şüpheli bir şekilde öldü. Fethullah Gülen bu Aylin Albayla Amerikan ordusunda özel savaş birliğinde görevli Aylin Albay ile Pentagon arasında bir ilişki kurduğunu anlatıyor. Şimdi Fethullah Gülen imparatorluğunun övünç kaynağı okulları, bu okullar nasıl kuruldu ona bakalım bu da bir gladyo Fethullah Gülen imparatorluğu gladyo sayesinde kuruldu gladyonun sayesinde dünyanın her tarafına götürüldü ve gladyoya hizmet ettiği için hala faaliyetini sürdürüyor çok dikkat çekicidir, bu okulların ilk açıldığı yerler dünyada uyuşturucu ticaretinin ana güzergahları, yani Tayland’ın Çendu kentinde ne varda Fethullah Gülen gidiyor, orda okul açıyor, Çendu’yu nerden bulacak, şimdi bütün Afrika’yı sarmış durumdalar, niye çünkü Amerika, Afrika’da Avrupa’ya karşı üstünlüğü kazanamıyor, Afrika’nın eskiden beri, Avrupa ile ilişkiler var. Türkiye yi devreye sokuyor siz diyor işte kuzey Afrika’da çok etkindiniz, Müslümanlık var, Türkiye’de bu Ali Babacan’a verilen görevlerden birisi Afrika’yı Amerika hesabına örgütlemek, Fethullah Gülen’de bu okullarda bakıyorsunuz bu örgütlenmeyi yürütüyor. 200 ülkede 800 okul ve bu okullarda CIA’nin öğretmen CIA ajanı öğretmenler çalıyor efendim, bunu ben burda ayak üstü söylemiyorum. Fethullah Gülen’in okullarında İngilizce öğretmeni diye görevlendirilen kişiler, Amerikan devletinin özel görev pasaportunu taşıyorlar, yani bizim bildiğimiz yeşil pasaport, Amerika’da tabi öyle adlandırılmıyor, görev pasaportu deniyor ve devlet görevlilerine verilen bir pasaport, Amerikan devletinin görevlendirdiği kişiler Fethullah Gülen’in okullarında görev yapıyorlar. 1960’dan sonra Türkiye’de çok sayıda barış gönüllüsü vardı, yani bütün köylere kadar yayılmışlardı. o barış gönüllüleri de sonradan öğrendik ki, resmi pasaportla Amerikan devletinin resmi pasaportuyla görevli olarak gelmişler ve o barış gönüllülerinin bir Türkiye’nin bilgisayarlı tomografisi diyebileceğimiz bir çalışmayı yürütmek üzere, Türkiye’ye geldiklerini, her tarafa sızdıklarında daha sonra öğrendik, bu Fethulah’ın okullarında CIA görevlisi Amerikalıların İngilizce öğretmeni olarak bulunmasını açıklayanda, Fethullah Gülen’in bu okullarda görev yapan bir yöneticisi, tarih 3 mart 1997, yer Ankara’daki başkent öğretmen evi, ev sahibi mili eğitim bakanlığı yurtdışı eğitim öğretim genel müdürlüğü, bu mili eğitim bakanlığı yurtdışı eğitim öğretim genel müdürü de çok bu dava açısından önemli bir kişi, taraf gazetesinde polis akademisinde öğretim üyesi olan ve taraf gazetesinde Amerika’ya kaçmış, çağırmalarına rağmen gelmeyen sürekli bahane uydurup Türkiye ye dönmeyen Emrullah Uslu ile beraber köşe yazan Önder Aytaç’ın babası, Milli eğitim bakanlığı yurtdışı eğitim öğretim genel müdürlüğü baba Fethullahçı ve bu yurtdışındaki okullarda onun desteğiyle kuruluyor. Biz bizeyiz diye herhalde yani o müdürde onlardan, çevredekilerde onlardan rahatlıkla konuşuyorlar, konu yurtdışında açılan Türk okullarının sorunları, toplantıya başta milli eğitim bakanı Mehmet Sağlam olmak üzere bakanlığın bütün üst düzey bürokratları katılıyor, başbakanlıktan, MİT’ten, dışişleri bakanlığından temsilcilerde katılım listesinde yer alıyor, yurtdışında okul açmış vakıf özel şirket yetkilileri de hazır bulunuyor, sırayla söz alıyorlar, sıra Özbekistan’daki 18 okulun sahibi gözüken Silm anonim şirketinin yetkilisi Mehmet Mesut Ata’ya geliyor. Bu silm aş.’de Fethullah Gülen’in yurtdışında okul kurduğu şirketlerden birisi, Fethullah Gülen’e ait, Mehmet Mesut Ata sözlerini Amerikan’ın Özbekistan’daki bir uygulamasını örnekleyerek bağlıyor, bunu milli eğitim bakanlığının yayınladığı yurtdışında açılan özel öğretim kurumları temsilcileri ikinci toplantısı adlı kitabın 63 ve 64’üncü sayfalarından aynen aktarıyorum, Mehmet mesut Ata söylüyor, Amerika birleşik devletleri dostluk köprüsü adı altında getirdikleri 70 öğretmene diplomatik statü kazandırmışlardır. Bizde eğer devletimiz, büyükelçiliğimiz bu konuda diplomatik statü konusunda bize yardımcı olursa, Türk öğretmenlerinin, Türk eğitim elemanlarının itibarlarının biraz daha artacağını zannediyoruz, şu kesin, 70 tane öğretmene Amerika birleşik devletleri diplomatik statü kazandırmış, Özbekistan’da görev yapan ve Fethullah’ın okulundaki 70 öğretmen diplomatik statüyle faaliyet yürütüyor Amerika birleşik devletleri İngilizce öğreten bir adama niye diplomatı statüsü versin, bu diplomatı statüsü ancak CIA adına, Amerikan çıkarları adına faaliyet yürütülen kişilere verilir. Ve bunlarda bu Fethullah Gülen’in okullarında istihdam ediliyor, Fethullah Gülen’in bütün okullarında Amerika birleşik devletleri tarafından görevlendirilen diplomatik statü kazandırılan öğretmenler görev yapıyor, bu Fethullah Gülen’in Türkiye ye karşı ve bu Fethullah Gülen’in bağımlısı olanların Türkiye ye karşı nasıl bir eylem içinde olunacaklarının da kanımca somut bir göstergesi, biliyorsunuz bu yurtdışındaki okullar meselesi Adalet ve kalkınma partisinin kapatılma davasında, Abdullah Gül dışişleri bakanıyken, büyükelçiliklere Türkiye’nin yurtdışındaki büyükelçilerine yazdığı talimatla gündeme geldi, yani bu Mehmet Mesut Ata’nın talep ettiği o tarihte 1996 yılında gerçekleşmeyen yurtdışında Fethullah Gülen’in okullarına diplomatik destek verilmesi, Abdullah Gül dışişleri bakanı olunca, bir devlet görevi haline getirildi. Ve Abdullah Gül’ün AKP’nin kapatılmasından sorumlu tutulmasının en önemli dayanaklarından biriside buydu. Fethullah Gülen’in okullarına Türkiye dışişleri bakanlığının resmi destek vermesi için genelge yollamasıydı. Amerika istiyor bunlar yapıyorlar “

Mahkeme Başkanı " bir başlıkta bırakın “

Sanık Mehmet Adnan Akfırat " yeni başlığa başlayacağım “

Mahkeme Başkanı " saatin 17,25 olduğu anlaşıldı, bu arada tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin ile Murat Çağlar’ın rahatsızları sebebiyle duruşmadan ayrıldıkları, bir kısım sanıklar müdafileri Avukat Yılmaz Yatman ve Gönül Kerinçsiz’inde sorgu savunma sırasında duruşma salonuna gelip yerlerine alındıkları anlaşıldı,

Dosya incelendi,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Oturuma 10.02.2009 günü saat 09.30’a kaldığı yerden devam etmek üzere ara verilmesine oybirliği ile karar verildi.09.02.2009



BAŞKAN-20909 ÜYE-28298 ÜYE-37266 KATİP 123036



Yüklə 317,83 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin