T. C. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi


Duruşmaya kısa bir ara verildi



Yüklə 418,42 Kb.
səhifə4/5
tarix25.11.2017
ölçüsü418,42 Kb.
#32869
1   2   3   4   5
Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Sanık Neriman Aydın tekrar huzura alındı.



Sorgu ve savunmasına kaldığı yerinden devamla.

Sanık Neriman Aydın:”Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak fiilini işleyecek ya da düşünecek alçak ruhlu bir insan değilim. Hayvan hiç değilim yüce ve yüksek ruhlu bir insanım hayatımda yanlışı hatası olmayan yurttaşım bir insanım. Azılı ve ezeli düşmanımız katil eşkıya ABD’nin istihbarat tuzağı olan iddianamede öyle istihbarat yöntemleri kullanmışlardır ki, hangi birini sayalım. Alışılmış terör örgütlerinin kullandığı yöntemlerden farklı olarak devletin kurumlarını karşılarına almak yerine devletin bütün kesimlerinde bulunan görevlileri arasında örgütlenmeye çalışmak. Ana dili İngilizce olan kalemlerden ABD istihbarat ajanlarından da ancak böyle bir iftira ve itham çıkar. Türk milletine sevgi söylemleri çıkacak değil ya. Kalemini tuttukları devletleri ABD’nin devletimize yönelik saldırıları karşısında dikilen birkaç Mustafa Kemal neferinden de böyle korkuyorlar işte. Yurt sever insanların kutlu değerlerinden yana taraf olduklarını olacaklarını bilemeyecek kadar da aptal bunlar aptal olmasalar 9 Eylül 1922’de yedikleri Türk tokadını unutmazlardı. Türk milletine düşmanca saldırılarına devam etmeleri halinde aynı tokadı yiyeceklerini akıl edebilirlerdi ancak görülen odur ki, unutmuşlar neyse 1919 şartlarını yaşamadan da hatırlatmasını bilir Türk milleti yalnız bu sefer ki tokat onları cehenneme gönderecek diye düşünüyorum. Türk milleti kutlu değerlerine devlet geleneği ve ordu geleneği gereği yüksek kültürü gereği saygı ve şükran duygusu taşır Sayın Başkanım. Bu genlerinden gelen bir yaradılış özelliğidir, hakkımızda iftira düzerken bile Türk milletini henüz tanıyamadıklarını kendi kalemleriyle ortaya dökmüşlerdir. Dünya durdukça onlarla dalga geçebiliriz fıkralık olmuş durumdadırlar Türk milleti kadınıyla erkeğiyle son nefesine kadar ordusunun ve devletinin emrinde bir hayat sürer. Artık bunu öğrenseler iyi olur bundan sonra düzenleyecekleri istihbarat saldırılarında böyle aptallıklar yapmazlar belki düşmanlarımızın alışılmış terör örgütü yöntemlerinden farklı olarak tanımladıkları dertleri Türk milletinin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığı ile ebediyete kadar Türkiye’de hayat sürmesidir. İddianame denilen bu ABD istihbarat saldırısında düşmanın Türk milletinin değerlerinden intikam alma hissi o kadar belirgin ki bunu görmemek için kör olmak gerek. Bir yurttaş devletinin istisnasız tüm kurumları ile yani devleti ile sözde silahlı terör örgütü faaliyeti yada propagandası ya da düşüncesi içerisinde bulunabilir mi? devlet oyuncak mı yoksa Mustafa kemal Atatürk’ün Türk milletine takip etmek üzere belirlediği ilkeler mi alışılmış terör örgütlerinden farklı olarak kabul edildiği için Türk milleti bu saldırıya muhataptır. Düşmanlarımıza düşman dememiz mi alışılmış terör örgütlerinden farklı olarak kabul edilmektedir. Eğer düşman doğru söylüyorsa ki düşman hiçbir zaman doğru söylemez o zaman bir yurttaş böyle düşünceler ve işler yapıyor da devlet mi bilmiyor devletimiz uyuyor mu? Devlet uyuyan bir varlık mı? Bir istihbarat saldırısıyla bu istihbarat saldırısıyla aynı zamanda azılı düşman ABD Türkiye Cumhuriyeti Devletine silahlı terör örgütü damgası da vuruyor. Mustafa Kemal Atatürk’e de eşkıya diyor aslında Türk milleti bunu asla unutmayacak düşman bunu böyle bilsin. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, 25 yıldır ağabeyim Kemal Aydın Bey’in rehberliğinde araştırmalar yapıyorum okuduğum her kitabı ayrıntılarıyla inceliyorum üzerindeki değerlendirmelerimi ağabeyimle tartışıyorum. Gerekli gördüğüm zaman yazarlarına mutlaka düşüncelerimi yazarım ve bildiririm. Bilgisayarım bu konuda binlerce yazı ve mektupla doludur. Ülkemin yazarlarına bilge insanlarına yazdığım yazılar onlara bilgilerinden dolayı teşekkür yazılarıdır. Yüzde 99’u tenkit okuduğum eserin eksik ve yanlışlarına dair yazılarımdır bu yazıların içerisinde ülkemizde ticaret ile iştigal eden işadamları, esnaflarda bulunmaktadır. Ürettikleriyle ülkemizin ve milletimizin yüzünü ak eden insanlar ekli dosyalara bir kısmı alınarak meşhur dava dosyalarının kalabalık yapılmak istendiğini görüyorum. Kendilerine bir hayli iş çıkarmışlar bana zulüm aracı yapmak için çok uğraşmışlar bu yazılarıma ve mektuplarıma öyle müdahaleler ve öyle yorumlar daha, daha doğrusu hüküm verme cüreti de göstererek öyle saldırılar yapmışlardır ki düzdükleri iftiralara çok şaşırdım ama biliyorum ki düşmanın işi bu saldırmak ve hedefini yok etmek. Hedef Türk milleti, Mustafa Kemal ve Mustafa Kemal’in yarattığı değerler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Silahlı Kuvvetleri düşman saldırısı bu kadar açık Saygıdeğer Başkanım takdirlerinize arz ediyorum. İstihbarat tuzağı iddianamenin 1670 ve 1671. sayfalarında düşman kalemler şöyle yazmışlar; Ergenekon silahlı terör örgütü içinde 2002 yılında milli mücadele hareketi olarak meydana getirilen bu oluşumun liderinin Kemal Aydın olduğu konusunda şüphe bulunmadığından biraz önce düşmanın aptallığından bahsettim ya işte o intikama ve saldırısına yönelik yaptığı aptallıklardan birine bir örnek daha ezeli ve azalı düşman ABD, Türk milletine saldırıyor ama milli mücadele neticesinde yediği Türk tokadını hatırlamıyor. Sözüm ona milli mücadelenin intikamını almaya kalkışıyor, ben de yüce mahkeme huzurlarında diyorum ki; milli mücadele Türküm diyen, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir yüce eserin sahibi olan her insanın, her Türkün, Türklüğü değer kabul etmiş her Türkün yaşam biçimidir. Bu mücadeleden biran bile geri durmak Türkiye Cumhuriyetinin düşmanlarına, Türk milletinin düşmanlarına, Türk Ordusunun düşmanlarına Mustafa Kemal Atatürk'ün düşmanlarına devletimizin yıkılabileceği ile ilgili umut ve cesaret vermek demektir. Bir ömürdür incelediğim Mustafa Kemal ve ilmi nutukta mücadele için neler söylüyor yüce mahkemeye arz etmek istiyorum. Bana milli mücadele ne demektir ağabeyinize neden milli mücadele önderim liderim şeklinde bir soru sorulmasına artık gerek kalınmasın ve bu zulüm bitsin Saygıdeğer Başkanım. Mustafa Kemal mecliste konuşuyor; efendiler bilirsiniz ki hayat demek mücadele demektir, hayatta başarı kazanmak mutlaka mücadelede başarı kazanmaya bağlıdır. Bu da maddi ve manevi güç ve kudrete dayanır bir husustur birde insanların uğraştığı bütün meseleler karşılaştığı bütün tehlikeler elde ettiği başarılar toplumca yapıla gelen bir mücadelenin dalgaları içinde doğa gelmiştir. Hayat mücadele olmasaydı Saygıdeğer Başkanım, Allah ne din gönderirdi ne de peygamber. Milli mücadele kavramı Türk milleti için ilahi ve tarihi anlamlarıyla yüklüdür. Ben milli mücadele dendiği zaman Türk milletinin tüm düşmanlarına öz yurdunda yaptığı 3,5 sene süren ve zaferle taşlandırdığı kutlu mücadelesini hatırlıyorum. Milli mücadele dendiği zaman milletimiz hep bu işgal yıllarını 1919 9 Eylül 1922 yıllarını hatırlamakta Türk istiklal harbinde ecdadının yaptığı fedakârlığı ve kahramanlığı hatırlamakta aynı hedefe kilitlenmiş millet bütünlüğünü yaşamaktadır. Bunu hissettiğinde hiçbir düşmanın onu hiçbir zaman bölüp parçalayamayacağını hatırlamaktadır. Mücadele aslında insan olarak kalmanın yaşam kuralıdır bir yaradılış kuralıdır ağabeyim kemal Aydın Bey Kemalist ideolojiyi yaşamıyla biz ailesine yakınlarına dostlarına ispat etmiş bir bilgedir. Bu ideolojiyi yaşadığı ve yaşattığı için ben kendisine milli mücadele önderim derim, savcı beyler bana kin, nefret ve intikam dolu bakışlarla sürekli Kemal Aydın’a neden önderim, milli mücadele önderim dediğimin hesabını sormuşlardır. Belli ki milli mücadele ile azılı ve ezeli düşmanlarımızın bitip tükenmeyen hesaplaşma istekleri bulunmaktadır. Söylemlerimize almamız bile onları korkutmaya yetmiş ne güzel bunu görmüş olduk Saygıdeğer Başkanım, bu hesabı Türk milletinden iddianame ile sormaya kalkışmaları ile ben bir yurttaş olarak düşmanlarımızın hedefleri hakkında yaşadığım endişelerimde yanılmadığımı gördüm. Düşman ABD eşkıya ve katil ABD Türk milletinin şanlı tarihinden de istihbarat ajanlarına dikte ettirdiği istihbarat saldırısı vesilesiyle hesap sormakta olduğunu da ispatlamıştır. Aksi halde devletimin savcıları bana milli mücadele hakkında ağabeyime milli mücadele önderim dediğim için soru sormaz bana kin, nefret ve intikam hisleriyle bakmazlardı. Saygıdeğer Başkanım, bir yaradılış özelliği olan mücadele bilindiği üzere sayı işi değil bir gönül işidir. Bilindiği üzere Mustafa Kemal milli mücadeleyi arkasında 75 milyon ülke nüfusuyla yapmadı nitekim Hazreti Muhammed İslam dininin peygamberi olduğunu binlerce taraftara ulaştığında ilan etmedi. Yüce mahkemeye insanlığın mücadelesini sayısız ve tarihi ve ilahi gerçeklerle misallerle anlatabilirim yakın ve bilinen tarihten birkaç misal vermek istiyorum. Sultan Alparslan’ın Malazgirt’te ne işi vardı Atilla Avrupa’da ne arıyordu, bulunduğu yerde rahatlık mı batmıştı Türklerin Ergenekondan çıkışını hangi kuvvet murat etmişti. Kanuni Viyana’ya, Viyana kapılarında ne arıyordu, kâinat her anda Allah’ın ilmiyle ileriye ve yükseğe bir mücadeleyle hareket ederken insan geri kalabilir mi? insan durabilir mi Saygıdeğer Başkanım. Tüm bu hareketlilik bu mücadelelerin sebebi neydi demek ki mücadele insanım diyen her insanın hayat düsturunun ta kendisidir. Mücadelesi olmayan insan insan değildir o başka bir şeydir belki maymun soyundan gelmedir kim bilir? Gerçi maymunların da ormanlarda bir mücadelesi var ama her neyse yüce mahkeme huzurlarında da iftira sopalarıyla dayak yememek için farklı bir şekilde anlatayım Saygıdeğer Başkanım. Bilindiği üzere Allah inancını kabule yanaşmayan Nemrut halkı bir bayram günü adetleri üzere puthaneye yemek getirmiş putların üzerine koymuş daha sonra eğlenme yerlerine gitmişlerdi Hazreti İbrahim’i de götürmek istemişlerdi ancak O rahatsız olduğunu söyleyerek gitmemişti. Onlar eğlence yerlerine gidence Hazreti İbrahim puthaneye gidip putların hepsini param parça etmiş içlerinden en büyüğünü ona başvursunlar diye sağlam bırakmıştı. Bayram eğlenceleri biten halk yine adetleri olduğu üzere yemekleri almak üzere puthaneye gelmiş ancak puthaneyi harabeye dönmüş durumda görünce putları bu hale getirenin Hazreti İbrahim olabileceğini düşünmüşler Hazreti İbrahim’i çağırıp şu şekilde sorguya çekmişler; Saygıdeğer Başkanım bu gerçeği Kur’an’dan enbiya suresinden her dileyen okuyabilir. Ey İbrahim tanrılarımıza bu hakareti, hareketi sen mi yaptın? Hazreti İbrahim bu soruya belki şu büyükleri yapmıştır konuşabiliyorsa ona sorun der. Nemrut halkı, putların cansız ve konuşamaz olduklarını itiraf edince Hazreti İbrahim, tevhit inancını haykırdı ve şöyle dedi; O halde Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar vermeyecek olan putlara ne diye tapıyorsunuz size de Allah’ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun hala akıllanmayacak mısınız? diye haykırır. Hazreti İbrahim’in bu savunması sapıklar yani kendisine Allahlık atfedenler tarafından O’nun suçlu duruma düşmesine yetmişti. Ben Allah’ım diye Nemrut Hazreti İbrahim’in öldürülerek veya yakılarak cezalandırılmasını teklif etmiş ve nihayet ateşte yakılmasına karar verilmiştir hazırlanan ateşin alevi en şiddetli ve hararetli duruma geldiğinde Hazreti İbrahim’i mancınıkla fırlatıp ateşe attılar. Ateşin en hararetli anında Cebrail gelerek benden bir isteğin var mı ya İbrahim? Diye sorduğunda Hazreti İbrahim, hayır ya Cebrail benim Allah’ım vardır, akıl ve iman sahiplerinin bildiği üzere ateşin ve her şeyin sahibi olan Allah ateşe şu emri verir; Ey ateş İbrahim’e karşı serin ve selamet ol. Allah dostları bu hali şu ilahi sözleriyle açıklarlar Saygıdeğer Başkanım; ateş o kadar serin oldu ki Hazreti İbrahim neredeyse donacaktı, ateş Allah’ın emriyle serin selamet hatta gül bahçesi oldu. Büyük bir mücadelenin gül bahçesiyle sonuçlanan başarısını tüm insanlık ve tabi ki her Türk bilmektedir. Türk milletini 1919’da ateşin ortasına atarak ülkemizden kaçanlardan hayatta kalan olmadı. Ama Türk milleti yaşıyor hem de yüce bir eserin sahibi olarak bu sonuç Türk milletinin milli mücadelesiyle tarihe yazılmıştır Saygıdeğer Başkanım. Türkiye’yi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin güçlü ve yenilmez varlığıyla gül bahçesine çeviren ebedi önder Mustafa Kemal Atatürk’ü milli mücadele ve Türk istiklal harbi kahramanlarını rahmetle ve minnetle anıyorum. Türk milletinin milli mücadelesindeki birlikteliği Türkiye Cumhuriyeti kurmuştur. Türk milletinin aynı mücadeledeki birlikteliği eserini korumaktadır onu en küçük hücrelere ayırmak için mozaik diyerek çiçek bahçesi diyerek 36 etnik grup diyerek, alt kimlik üst kimlik diyerek Türkiyelilik diyerek ihanet tohumları ekenler hiç bitmeyecek bir ürünü beklemektedirler. Onların ürün alamayacaklarını Mustafa Kemal bildirmişti, haberleri olmadığı için ben bir yurttaş olarak meşhur dava vesilesiyle hatırlatmak istiyorum. Yıl 1930 yer Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin içerdeki birliğinin hem belli hem denenmiş olması gelecek için büyük güvencedir. Dinlediğiniz üzere milletimizin bütünlüğü ve birlikteliğinin denendiği yurt ve zemin milli mücadeledir Saygıdeğer Başkanım, neden Türk milletini birlikteliğinden bahsediyoruz diyerek bana ancak düşmanın sorabileceği soruları soranların aslında yurdumuza yönelik işgal emelleri olan düşmanımız ABD olduğunu biliyorum. Saygıdeğer Başkanım huzurlarınızda bana tarihimizin şanlı sayfalarını Türk milletinin canı ve kanı karşılığı ulaştığı nimetleri ve değerleri olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik soru sorulması halinde yine aynı düşünceyle karşılık vereceğimi beyan ediyorum. Dilerim böyle bir hata yapılmaz düşmanın istihbarat ajanlarının sorduğu sorular şahsıma bir kez daha sorulmaz. Huzurlarınızda bir kez daha bu tür soru sorulursa soranların bu davranışlarının milli mücadele, Türk istiklal harbi, Türk milletinin birlikteliği, Türkiye Cumhuriyet, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kutlu değerlerimize düşmanlıklarının ispatı olduğu söylerim. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, Türkiyeli değilim, Türküm soyum Türk’tür, adam gibi Türk olan ne ezeli düşmanlarına maşa olur ne satılır ne işbirliği yapar ne de örgüt kurar ne de eşkıya olur. İnsanlık bilmektedir ki Türk milleti örgüt değil, devlet kurar. Türkiye Cumhuriyeti Devletini Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk milletinin ve Mustafa Kemal Atatürk'ün, ilke ve inkılapların devrimlerin düşmanlarının emrindeki hiçbir siyasi kurulaşa, her tür melanetin yuvası haline gelen moda ismiyle sivil toplum kuruluşlarının hiçbirine üye değilim, ait değilim taraftarı sempatizanı değilim, dost ve düşman olmak üzere hiçbir yabancı devletin istihbarat servislerinden emir alacak, maşaları olacak dolarlar karşılığı satın alınacak alçak ruhlu bir insan değilim. Devletimin istihbarat teşkilatında maaş maaşsız çalışanı elemanı maşası değilim. Bana ağabeyim kemal Aydın bile emir veremez, buna asla müsaade etmem bu söylemimle çelişkiye düştüğümü yazar Ali Özoğlu ve ağabeyim kemal Aydın Beye bana bir emrin var mı kardeşim bana bir emrin var mı abi telefon sohbetlerimiz nedeniyle istihbarı taktikle emir aldığımı iddia edenlere bir kez de mahkemeniz huzurunda cevap vermek istiyorum. Bu söylemim kendilerinin ilim sahibi bilge ve gerçekten aydın insan olmaları nedeniyle sarp ettiğim ifadelerimdir bu bir nezakettir, edeptir, bilgiye hürmettir, Türk milletinin töresidir Saygıdeğer Başkanım. Türkiyeli değilim, Türküm Allah’ın Türk yarattığı ırktanım. Türk milletine her tür zeminde açılan savaşta en başa yerleştirilen Türk milletini aşağılayan Türkiyelilik gibi düşmanlarımızın uydurduğu alçakça bir düşüncenin milletimize, milli iradeye ait bir söylem olmadığını bilecek kadar akıl sahibiyim. Bu eski bir emperyalist saldırı şeklidir, birilerinin ABD’de Amerikalı olmaları bir kenara, Türkiye’de Amerikalı olmaları kendilerine çok hoşta gelebilir bu onlara çokta yakışabilir biz buna hiç yabancı değiliz Osmanlı Devletinin sonunu hazırlayan düşmanlarımız olan aynı güçler Osmanlı hakanlarına da aynı uygulamayı dayanmış ve Osmanlılık diye bir rezalet oluşturmuşlardı. Osmanlı hakanları o kadar Osmanlı oldular ki Saygıdeğer Başkanım devletini kuran milletin Türk olduğunu ve Türk milletine hakanlık yaptıklarını unuttular. Onlar Türk milletini unutunca Allah’ta onları unuttu hem de ebediyete kadar hem de kıyamete kadar. Düşman desteğinde Osmanlılık hayaliyle yanıp tutuşanlar için söylüyorum Osmanlı öldü, ölülerin doğum günü kutlanmaz ölüleri ancak Allah diriltir. Kendisi Allah olarak görmeye başlayan siyasi iktidarın böyle bir hünerleri varsa onu henüz bilmiyoruz. Ancak 71 yıldır yönetimde yaptıkları saçmalıklar böyle gizli bir maharetlerinin olduğuna işaret ediyor Saygıdeğer Başkanım. Düşünmekte mücadeledir aklı işletmekte mücadeledir, aklı işletince ulaşılan doğru bilgileri yazmak, tarihe bırakmak, toplumla paylaşmak da mücadeledir Saygıdeğer Başkanım, gerek defterlerimde gerekse bilgisayarımda bulunan ilmi ve tarihsel çalışmalarımdaki ifadelerden var olmayan kasıtlı ve art niyetli anlamlar çıkartmaya çalışmak Türküm diyen ilim ve bilgi sahibi bir yurttaşa intikam hissiyle zulmetmek düşman saldırısı olsa gerek. Ezeli ve azalı düşmanlarımızın Türk milletinden intikam almakta kullanmak üzere çok çabalamış olsalar da bana zindana attırarak zulmettirseler de hazırladıkları tuzaklarla çalışmalarım arasında bir benzerlik olmadığı yaşantımla ortadadır. Ağabeyim kemal Aydın Beye tam bir mücadele adamı, tam bir mücadele önderim şeklindeki söylemim sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı, hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve yasama ve yürütmeyi ortadan kaldırmak iftira suçlarıyla nasıl bir bağlantısı bulunduğunu anlamak mümkün değildir. Ne diyelim Saygıdeğer Başkanım, susalım mı milli mücadelenin yapıldığı yıllarda milli mücadele saflarında olanlar tutuklanmışlardı. Şimdi de milli mücadele kavramı söylem ve çalışmalarına alan bir yurttaş öz ağabeyine milli mücadele önderim dediği için zindana atılıyor. Ancak önemli gerçek var milli mücadele taraftarlarının tutuklandığı yıllarda yurdumuz çok sayıda düşman ordularınca işgal edilmiştir Saygıdeğer Başkanım. 2010’lu yıllarda milli mücadeleden bahseden bir yurttaş iftira ile tutuklanıp zindana atıldığına göre demek ki yurdumuz görülmeyen ama hissedilen bir işgal yaşamaktadır. Yani yaşadıklarımız bir delinin hezeyanları değil, akıl ve ilim sahibi aydın insanların doğru tespitleridir Saygıdeğer Başkanım. Demek ki ülkemiz 1919 şartlarından daha vahim günler yaşamaktadır diyen Genelkurmay Başkanı çıldırmamış. Hezeyanlara kapılmamıştır eşkıyalık iftirasıyla yüzlerce subayın zindanlara doldurulması hezeyan değil de gerçekleşen düşman işgal provalarıymış. Türk milletinin milli mücadelesi aleyhinde düşmanla işbirliği yapan hainlerin söylemlerini mahkemeniz huzurunda bir kez daha bu vesileyle milli mücadele dediğim için yargılanmam nedeniyle hatırlatmak istiyorum. Bir değişiklik olup olmadığını takdirlerinize arz ediyorum yıl 1920 Peyami Sabah Gazetesinin başlığı padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı Mustafa Kemal’e denilen o şakiye haddini bildirecektir. Yıl 1920 Cenap Şahabettin, neden üzülüyorsunuz Yunanlılar bizim menfaatimize çalışıyorlar memleketi eşkıyadan kurtarıyorlar. Said Molla, İngiliz dostlarımız biraz geç kaldılar daha önce gelmeliydiler. Yunan işgali padişahımızın izni ve emriyle olmuştur sadakat gösteriniz Yunan ordusuna hizmette kusur etmeyiniz. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, milli mücadeleden bahsettiğim ağabeyime milli mücadele önderim dediğim için beni onlarca saat kin, nefret ve intikam dolu bakışlar eşliğinde iftira sopalarıyla döven savcı beylerde siz yargı makamında beni olmayan suçlarım nedeniyle 18 aydır zindanda tutturarak yargılayan hakimlerde bu makamlardaki varlığınızı milli mücadeleye borçlu bulunmaktasınız. Biz burada olmayan örgütün iftira suçları nedeniyle yargılanırken annelerinizin, kadınlarınızın, kız çocuklarınızın can ve mal namuslarını korunmasını kutlu nöbetiyle Türk Silahlı Kuvvetleri yapmaktadır ve dokunulmaz kılmaktadır. Allah Türk milletini devletsiz ve ordusuz bırakmasın milli mücadeleden rahatsızlık duyan siyasi iktidarın yargı eliyle gerçekleştirdiği zulmü muhatap zindana atılan bir yurttaşım ve bu yüzden yargılanıyorum. İddianame denilen düşman istihbarat saldırısı aracı kılınarak Cumhuriyete, 70 yıllık kara dönem diyenlerin Türk milletiyle göremedikleri bir hesabı görmek ister gibi bir davranış sergilediklerini yaşıyorum. Türk milletinin eski düşmanları gibiler Saygıdeğer Başkanım, yüce mahkemede hukuk ilmi ile vicdanınızda adalet vicdanınıza adalete bir nebze inanç duygusu bulunuyorsa bu zulme dur demenizi umut etmek istiyorum. Siz adaletle hükmettiğinizde ABD düşmanının Türk milletine haddini bildirme saldırısı da bitecektir inancını taşıyorum. Ancak bilinsin ki Türk milleti bu düşmana her hal ve şartta haddini bildirecektir. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, yaradılıştan milletimizin dilinde ve gönlünde olan milli mücadele yüce bir ilimdir. Çünkü, milletimiz devlet sahibidir milletimiz ve devletimiz ordu sahibidir, Türk milletinin silahlı ya da silahsız bir örgüte ihtiyacı yoktur olmayacaktır da yüce mahkemeye arz ettiğim üzere Türk milleti hem ordu hem de devlet sahibidir Türk milleti tarihi geçmişiyle tarihe örgüt değil, devlet kurması devlet sahibi olmasıyla geçmiştir. örgütü ABD gibi eşkıya devletler kurar sonra namuslu devletlere karşı maşa olarak kullanırlar ASALA gibi PKK bölücü terör örgütü gibi. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer heyet, çalışmalarımda yazılarımda Türk milletinin ulusal uyanışımdan bahsetmemde düşmanı fena halde ürkütmüş bulunmaktadır. Bende öyle tarihi kavramlar üzerinde çalışmışım ki öyle değerlerle meşgul olmuşum ki her biri düşman için yok edilmesi gereken hedefler olarak seçildiğini unutmuş gibi davranmışım. Savcılık sorgulamaları sırasında ulusal uyanıştan bahsetmem nedeniyle iftira sopalarıyla tonlarca dayak yedim. Milletimizin uyanışından rahatsızlık duyanların sadece düşmanlarımız olduğunu biliyordum. Ancak görevleri vatandaşın hak ve hukuku korumak olan savcılık makamının milletimizin düşman saldırıları ve kirli emelleri karşısında uyanmasından rahatsızlık duyduklarına şahit olmanın üzüntüsü nasıl ifade edilir bilmiyorum. Bu konuda o kadar çok sorgulandım ve iftira sopalarıyla öyle dayak yedim ki sorgu sonunda hastanelik olmuştum. Uyanmak ilimden bilgiden kutlu değerlerinden haberdar olmak demektir Saygıdeğer Başkanım, bu davanın ulusal uyanıştan rahatsızlık duyan ezeli ve azalı düşmanlarımızın emri gereği milletimizden intikam alma ve hesap sorması artık ispatlanmıştır. Hatırlayacağınızı üzere yakın bir zamanda ABD’nin bir dönem Türkiye temsilciliğini yapan Caren Fok basına ve kamuoyuna intikal eden ve yayınlanan ülkemizde para karşılığı işbirliği içinde oldukları ile yazışmalarında Türk milleti için dokunmayın köpekler uyusun demişti zaman ve şartlar göstermiştir ki Türk milletini köpek yerine koyan yabancı temsilciden rahatsızlık duyulmamış, kınanmamış, istenmeyen diplomat ilan edilmemiş, Türk milletine karşı yapılan bu hakareti adli mercilerimiz kayıtsız ve duyarsız kalmışlardır. Ancak ilim sahibi aydın Kemalist bir Türk kadını söylemlerinde yazılarında telefon sohbetlerinde ulusal uyanıştan bahsedince düşmanlarımızın esiri olarak tutuklanarak zindana atılmıştır. Sayın Başkan Saygıdeğer Heyet, ben köpek değilim ben Türküm insanlık ailesinin ve aleminin en değerli milletine mensubum Türk milletine dokunmayan köpekler uyanmasın hakaretini görmezlikten, duymazlıktan gelenlerin bir Türk kadını Neriman Aydın’ın diğer bir Türk kadını aynı zamanda Mustafa Kemal’in kurduğu bir kurumunda temsilcisi olan Sevgi Erenerol Hanımefendiye ulusal uyanıştan bahsetmesinde, adli makamların rahatsız olup bizi yargılayacaklarını doğal olarak tahmin edemezdim. Saygıdeğer Başkanım ne ben köpeğim ne de Sevgi Hanım ulusal uyanıştan bahsetmek milletimizin düşman saldırıları düşmanın kirli ve karanlık emelleri karşısında bilgilenerek bilinç sahibi olarak uyanık olması gerektiğinden bahsetmek demektir. Bütün bunların sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini yasama yürütmeyi ortadan kaldırmak gibi iftiralar için nasıl bir dayanak oluşturduğunu takdirlerinize varsa adaletinize arz ediyorum. Bir yabancı diplomat Türk milletine dokunmayan köpekler uyusun yani köpek dediği için adli merciler de Türk milletinin evlatlarına uyumamız, uyumamız için köpek muamelesi yapamazlar yüksek sesle söylüyorum Saygıdeğer Başkanım ben köpek değilim. Milletimin bilgi ile aydınlanması demek olan uyanış milletçe uyanış söylemim gibi bir tarihi gerçek nedeniyle savcılık sorgulamalarımda köpek muamelesine tabi tutuldum azılı eşkıyalara yapılmayan muamelelere maruz kaldım. Savcı Beyler bir köpeğe bile bana baktıklarından daha farklı bakarlardı diye düşünüyorum. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer heyet, istihbarat tuzağı iddianamede 1670. sayfada bu iftiraya şahsımın yazar gazeteci Ali Özoğlu Beyle ve Sevgi Erenerol Hanımefendiye haberleşmemizde geçen söylemlerim mesnet yapıldığı iddia edilmektedir. Mahkemeniz huzurunda bir kez daha söylüyorum Saygıdeğer Başkanım, Türk milleti köpek değildir elbette ki uyanık olmak zorunda, milletçe bu uyanışı gerçekleştirmek zorundadır. Yoksa bulunduğu yurt coğrafyasında ebediyete kadar kalıcı olamaz başına gelmeyen bela kalmaz Allah korusun devletini kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Günümüzde yaşadıklarımız bunun en canlı delilleridir 26 yıldır annelerimizin evlatlarının kapılarına gelen bayrağa sarılı tabutları milletimiz için milletçe uyanışımız için yeterli ibret değilse uyanmamızı zorunlu kılmıyorsa uyanmamıza yetmiyorsa o zaman düşmanların yapacaklarından Allah bizi korusun Allah savcıların yapacaklarından da milletimizi korusun. Mesela mahkemeniz vesilesiyle de milletimiz düşmanlarımızın azgınlıkları ve saldırıları karşısında biraz daha uyanmıştır başına gelecek belaların devletinin adli mercileri kullanılarak da yaşanabileceğini tecrübe edebilmiştir yani beni köpek sorgular gibi sorgulayanlar yüzüme kin, nefret ve intikam nazarlarıyla bakan ve iftiralarla zindana attıran Beşiktaş Adliyesinin savcılık makamları milletimizin uyanmasına katkılarda bulunmuşlardır. Ben zulme uğrasam da 18 aydır iftiralarla zindanda tutuluyor olsam da milletimizin uyanmasına katkıda bulunduğum için mutluyum savcı beylerin bana kin, nefret ve intikam nazarlarıyla bakmalarını ve bana hakaret edercesine soru sormalarını ömrüm boyunca unutmayacağım takdirlerinize arz ediyorum. Ağabeyim kemal Aydın Bey ilim sahibi bilge bir insandır savunmasını inlediniz aydınlığı ve bilgeliğiyle milletimiz aydınlansın ve uyansın dilerim 58 yaşındı zindana atıldı şimdi 60 yaşında. Bütün bir ömür devletimize milletimize bulunduğu makamlarda yaptığı hizmetler devletimizin arşivlerindedir. Yüce ve yüksek Türk kültürünün her alanına ilişkin engin düşünce ve fikirleri 5 yaşlarımdan beri hayatıma yol ve yön göstermeye devam etmektedir. Madde alçaklığa alet olmamış kimseyi alet etmemiş maddeye makama meyledip devletini vatanına milletine ihanet etmemiş gerçek bir aydındır. Bilge bir insandır, ilmiyle bilgeliğiyle kâmil insan varlığıyla bir fikir öncüsüdür, düşünce önderidir mana eridir, er kişidir. O’nu tanıyan O’nu dinleyen bir insanın kötülük üzere şer üzere, şiddet üzere, ayrıca devlete vatana millete orduyu düşman olamayacağı yaşadığı bir ömürle doğrulanmıştır. Kemal Aydın ağabeyim olmasaydı da yine aynı düzeyde sevgi ve saygı duyacağım bir Türk büyüğü olurdu. Bilgi bir Mustafa Kemal neferidir, ben onun kız kardeşi olarak millet nezdinde milli mücadelede tek kişilik bir nefer olarak tanımlamaktayım tek kişide kalsa fikir dünyasındaki yüce ideallerinden taviz vermeyen idealist bir bilgedir. O’nun çokluğu, sayısal çokluğa hiç ihtiyacı olmaz. O tek kişilik bir mücadele adamıdır kız kardeşi olarak ellerinde büyüdüm. Hayatımdaki her yüce düşüncenin kaynağıdır, öncüsüdür, bu yüce düşüncelerin en yücesi devletimizin ulus devlet üniter devlet ve laik devlet temel nitelikleriyle ebediyete kadar yaşayabileceğidir. Türk yüksek bilincine de onun bu konudaki sonsuz tarihi Türk tarihi bilgisiyle ulaştım. Tüm dünya devletlerinin varlık nedenlerini konumlarını ülkemize yönelik bakışlarını onun bilgileriyle öğrendim. Kısaca, hayatın tüm alanlarına dair yüce bilgisini benden esirgemeyen ağabeyim kemal Aydın Bey benim öncüm milli mücadele önderimdir. Ağabeyimdir ailemizde baba konumundadır, ilerleyen yaşlarımda O’nun bana ve çocuklarına evladım dediği her Türk çocuğuna Mustafa Kemal’in şu veciz söylemi gereği davrandığını fark ettim ve kendisine söyledim bana dedi ki, Mustafa Kemal’in bu söylemi milli eğitimin temel ilkesi olmalıdır. İşte Mustafa Kemal’in o söylemi; efendiler yetişecek çocuklarınıza ve gençlerinize görecekleri eğitimin sınırı ne olursa olsun en önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığı için kendi benliğine ve milli geleneklerimize düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, işte iftira sopalarıyla kin, nefret ve intikam dolu bakışlarla dövüldüğüm mücadele, milli mücadelenin kaynağı esası ve suçlusu Mustafa Kemaldir, demek ki neymiş Türkiye’nin bağımsızlı için kendi benliğine ve milli geleneklerimize düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği Türk milletinin her ferdinin doğal görevidir yani sadece benim değil, mahkeme makamında oturan siz hâkimlerinde bir yurttaş olarak sizlerinde görevidir. Saygıdeğer Başkanım, arz ettiğim hususların eşkıyalıkla alakası olmadığı gayet açık ve anlaşılır durumdadır. Kemalist ideolojide sadece ilim vardır bilim ve akıl vardır yine ebedi önder Mustafa Kemal’in veciz söylemiyle bir Türk kadını olarak yürüdüğüm yolun sahibi olduğum ideolojinin akıl ve ilim olduğunu eşkıyalık olmadığını mahkemenize ifade etmek istiyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır diyor benden sonrakiler bizim aşmak zorunda olduğumuz köklü güçlükler önünde belki amaçlara tamamen eremediğimizi fakat asla taviz vermediğimiz aklı ve bilimi rehber edindiğimizi anlayacaklardır. Biz keyfi hareket etmeyiz zorba değiliz Kemalist ideolojinin ilim bilgi ve akıl olduğunun kanıtı olan bu yüce sözleri mücadele milli mücadele ya da ulusal uyanış gibi hayati kavramların tarihsel geçerliliğini yüce mahkemeye göstermek için arz ettim Saygıdeğer Başkanım. Türk milleti zorba değildir yobaz ve bağnaz değildir. Ancak düşmanlarımız hızlı bu yöne doğru itmektedirler düşmanlarımızın bu şer işlerine akıl ve ilimle karşı durmaktır mücadele. Kemalist ideoloji baştan ayağa mücadeledir. Milli mücadeleyi anlayan Türk milletinin her ferdi bir milli mücadele önderidir. Her Türk, bu her türkün en doğal hakkıdır bir tane değil binlerce milyonlarca olsun dilerim. Hiç tanımadığım bir meslektaşımla Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer heyet elektronik ortamda haberleşme hürriyetimizi kullanarak yaptığımız bir sohbette sayfa 1774, 1775, 1779, 1803. Neriman Hanım ne kadar bilgilisiniz demesi üzerine kendisine büyüğümüz bir müthiş Türk olup bize önderlik yapmaktadır, devletimizin iradesine sadece Mustafa Kemal Atatürk’ten ve Türk milletinden emir alan Türk milletinin evlatlarının hâkim olması için bir mücadelenin öncüsüdür. Davamız Türkiye Cumhuriyeti Devletini kaybetmemek davasıdır şeklindeki sohbetim nedeniyle eşkıyalık yapmışım gibi muameleye tabi tutuldum. Saatlerce iftira sopalarıyla dövüldüm Saygıdeğer Başkanım düşmanlarımızın davası da Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmak Türkiye’yi işgal etmek değil mi? Türk milleti uyusun hiçbir şey yapmasın aklı ilmiyle karşı duymasın mı eserini korumasın mı düşman tehlikesinden milletini haberdar etmesin mi? uyanmasın mı hey vatandaş düşman yaklaşıyor haberin var, haberin var mı demesin mi? vatandaşlar kendi aralarında bunları konuşunca azılı eşkıya mı olmuş oluyorlar. Sözde derin devlet denen uydurmanın ya da hayalin adamları mı oluyorlar. Devletimiz eserimizdir onu canımız pahasına korumalıyız deyince vay işte yakaladık kurtlar vadisi devletini diyerek düşmanın verdiği telaşa kapılarak masum insanları zindana atıyorlar Saygıdeğer Başkanım. Hey vatandaş Türk Silahlı Kuvvetlerine milletimiz bilmeden sövüyor lütfen birbirinizi uyandırın bunu düşmanlarımız toplumdaki faaliyetleriyle yaptırıyorlar. Bunu düşman yapıyor deyince hah işte bunlar derin devletin adamları defterlerini dürelim oluyor. Adli mercilerin düşman eliyle düşürüldüğü benim de bizzat yaşadığım zulüm işte bunların neticesidir Saygıdeğer Başkanım. Türk milletinin savcı hâkimde dâhil her yurttaşının bir görevi bulunmaktadır düşüncesini taşıyorum ben bir yurttaş olarak yüce mahkemenize hatırlatmak ve arz etmek istiyorum. Devletimizin kurucusu diyor ki; birinci vazifen Türk istiklalini Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir varlığımızın ve geleceğimizin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir gelecekte dahi seni bu hazinende mahrum etmek isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır Saygıdeğer Başkanım. Bana savcılık sorgusunda nedir sizin vazifeniz ve davanız diyerek aklın ilmin ve gerçeğin kabul edemeyeceği sorular kin nefret ve intikam dolu bakışlarla sorulmuştur. Zindana atılış nedenlerimden birisi budur arz ediyorum. Türk milletinin her ferdinin benimde sizinde savcı ve hâkimlerinde birinci görevlerinin vazifelerinin Türk istiklalini Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir dediğimde bana o kadar kızdılar ki beni ipe çekseler yürekleri soğumazdı. Atın bu Mustafa Kemal kâfirini zindana der gibiydiler. Onlar muratlarına erdiler 18 aydır düşmanın düzdüğü iftiralara imza atarak beni zindanda tutuyorlar. Evimden alınıp meşhur Beşiktaş Adliyesine getirildiğimin üzerinden tam 26 ay geçti. Esaretimin 26. ayında ancak savunma yapabiliyorum onun için yaşadığım zulüm bir hukuk ve yargı cinayetidir diyorum Saygıdeğer Başkanım, bir arkadaşımla elektronik ortamda sohbetimize ilişkin şahsıma sorulan sorulara cevabım olarak ve ayrıca hangi koşullarda kin nefret ve intikam nazarlarıyla düşman sorgulanır gibi sorgulandığımı yüce mahkemeye arz ediyorum. Bu açıklamalarımla davamız vazifemiz Türkiye Cumhuriyeti Devletini kaybetmemek ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir söylemimim hangi kutlu hecesinde sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı, hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmak gibi iftira suçları bulunmuştur ki zindanda tutuluyorum. Böyle bir zulme maruz bırakıldığımdan beri düşmanlarımızın saldırı ve savaş aracı yaptıkları ve haydut basın aracılığıyla asrın davası dedikleri bu hukuk ve yargı cinayetine Ergenekon kutlu ruhunu taşıyan Türk milletinin ve Türk milletinin en yüce eseri Türkiye Cumhuriyetinin neden hala yaşıyor olmasının davası mıdır? Görülmek istenen hesabı mıdır? diye de kendime sorular soruyorum. Ve düşünüyorum acaba diyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinden düşman emirleriyle 10 Kasım 38’den beri Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yaşamına son verdikleri bildirecekleri kanunu çıkaramadıklarının hesabını mı bizden görüyorlar? Onun için mi bir yurttaş olarak onun için bir yurttaş olarak diyorum ki; evet Türk milletinin 1923’teki Mustafa Kemal emri gereği bir davası ve vazifesi vardır. Türk istiklalini Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Bu düşüncemin diğer bir esin kaynağı 1924 yılında meclis açılış konuşmasında Mustafa Kemal’in Türk milletine vasiyeti olan ilmi gerçekler ile mahkemenize aydınlatmak istiyorum. Mustafa Kemal şöyle buyuruyor; özet olarak Türklüğüm vicdanı korkunç bir sınav karşısında kaldı, bu sonu gelmeyen saldırıların ulaşacağı sonucu ve bu sonucun yürekler acısı durumunu anlamamak mümkün değildir. Tarihin ve geleneğin gönderisi ile vatan tahtında oturan Osmanlı padişahı halife ve onun hükümeti ise yalnız kendi kişisel ve alçak yararlarını sağlamak için tam anlamıyla düşmanlara kendilerini teslim etmişti. Vatana ihanet konusunda onlara uymuşlardı, durum tamamen ümitsiz görünüyordu düşmanların güç ve kudreti ezici felaketi kesin kararlı ve dayanılmazdı bu durumda esir olma ve ölümlerden birini seçmek zorunluluğu karşısında bulunuyorduk. Hürriyet ve bağımsızlık için dünyada hiçbir devletin karşı karşıya bulunmadığı zorluklar ve zorluklar ile uğraşmak gerekiyordu. Akıl sahibi kişiler durumun görüntüsünün yenilmiş bir devletin geleceğinin belirlenmesinden daha öteye geçtiğini gördüler. Halkta bir uyanış başlamıştı çok önemli bir ciddiyet ve genişlik kazanan çalışmalar düşmanların özellikle padişah halife olan kişinin karşı önlemlerini ortaya çıkardı. Milli hareket girişimcileri hakkında kovuşturma emirleri verildi, ortadan kaldırma önlemlerinin fiili uygulamasına geçildi. Düşmanlar karşısında aciz duruma düşen ve alçalan saray ve hükümet bütün alçak davranışlarıyla milli gücü yok etmek hakkına ve namusuna saldıranlara karşı milletin kendisini korumasını yasaklamak istiyor ülkeyi parçalatmak için düşmana öncülük ediyordu. Saygıdeğer Başkanım Saygıdeğer Heyet, ben 1924 yılında mecliste değildim, ama ruhum yaratılmıştı belki de ruhlar âleminde Mustafa Kemal’i dinlemişti. Orada dinlediği için vatanımda da onunla karşılaştı. Mustafa Kemal bu kovuşturmalardan yüzünün akıyla çıktı, ebediyete kadar Türk milletine, Türkiye Cumhuriyet gibi ilahi bir eser verdi. Bende bu düşman saldırısı olan davadan kovuşturmadan hiçlerle iftiralarla yapılan yargılamadan yüzümün akıyla çıkacağım ve hürriyetime kavuşarak bilgi üretmeye devam edeceğim inşallah. Farklı zamanlar, farklı aylarda, farklı yıllarda birbirlerini tanımayan dostlarımla yaptığım sohbetlerim, telefon sohbetlerim aynı anda örgütlü ve toplu olarak yapılmışçasına sohbetler kesilerek, konuşmalar ve konular bölünerek aralara noktalar konularak kopyalanıp yapıştırılarak düşman istihbarat ajanlarının maharetleriyle sözde silahlı terör örgütü türetilmesi için malzeme yaratılmaya çalışılmıştır. Mahkemeyi ve kamuoyunu yanıltmak üzere aile dostlarımızın çocuklarının eşkıyalıkla suçlanmasında da dayanak yapılmıştır. Ve sözde silahlı terör örgütü ara yardımcılığı, hücre yapılanması yoluyla Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmak, cebir ve şiddet kullanarak yasama ve yürütmeyi ortadan kaldırmak iftiraları oluşturulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devletini sahibi olan Türk milletinin yönetmesini istemek, dilemek, düşmanlarımızın değil Mustafa Kemal ilmiyle Türk milletinden emir alan siyasi şahsiyetlerin yönetmesini istemek ve dilemek eşkıyalık olarak şahsıma yapıştırılmak istenmiş ve bunu nasıl yapacaksınız bunu sağlamak için darbe mi yapacaksınız gibi akıl dışı ilim dışı soruları savcı beyler sorarken az daha beni asacaklardı. Saygıdeğer Başkanım, bu saçma ve hayali düşünceleri nedeniyle büyük şaşkınlıklar yaşadım. Türkiye Cumhuriyeti Devletini Mustafa Kemal ilminin yani Kemalist ideolojinin yönetmesini dilemek ile sorulan soruların alakasını ben bulamadım. Ama savcı beylerin kin, nefret ve intikam dolu iftira sorularıyla tonlarca sopa yedim. Yeğenlerim Mehmet Ali Çelebi, Eren Mumcu ve Noyan Çalıkuşu ve onların arkadaşı Hasan Hüseyin Uçar, Doğukan Yorulmaz, Yaşar Tozkoparan’ın itham edilmesi için şahsıma ait sohbet ve araştırmalarım tarihi çalışmalarım ve yazılarım araç yapılarak kendilerine ayrılan istihbarat tuzağı iddianamedeki bölümlere yazılmıştır. Düşmanın bu istihbarat tuzağını Allah onlara kurduğu dehşetli tuzaklarla tarihe geçirmiştir. Edebiyatçı olduğum bilge bir Türk büyüğü olan ağabeyim kemal Aydın Beyin ellerinde ilimle bilgiyle yoğrulduğumu arz etmiştim. Yurdumda meydana gelen her hadiseyi ağabeyimle saatlerce tartışırım kendisine danışırım onun baktığı açılardan bakmaya çalışarak değerlendiririm. Yurdumda meydana gelen hemen her konuya ait düşüncelerimi ve değerlendirmelerimi unutmamak ve tarihi çalışmalarımda değerlendirmek üzere defterlerime ve bilgisayarıma mutlaka yazarım not ederim. Eserlerini, makalelerini, yazılarını, beyanlarını okuduğum eser yazarlarına düşünürlere bahse konu makaleleri ve eserleri hakkında düşüncelerimi tenkit ve takdirlerimi yazıp iletmekten çekinmem. Bir yurttaş olarak okuyucu olmanın aydın olmanın gereğidir diye düşünüyorum. Örneğin Batı Trakya Dergisinde okuduğum bir makale üzerine hiç tanımadığım yazarına hem eleştiri hem teşekkür olan bir yazı yazarak Batı Trakya Dergisine göndermiştim. Dergideki bu makaleyi yazanın adı Veli Küçük altında da emekli general yazıyordu. Türk milletinin millet olma kültüründe devlet adamlarını kumandanlarına askerine Mehmetçiğine minnet duygusu ve saygısı vardır. Türk milleti için yurttaş için asker ya da sivil devlet adamları devlet büyükleridir Saygıdeğer Başkanım. Yarınlarda emeklilik hayatınızda herhangi bir dergide sizinde Saygıdeğer Üyelerinde makalelerini okursam makale altında emekli ağır ceza hakimi yazdığı için sizlere de değerli büyüğüm hitabı ile başlayan görüşlerimi mutlaka iletirim. Bu yazının başlangıcını arz ediyorum. İbretlik olsun diye Batı Trakya isimli dergide yayınlanan Türkiye Azerbaycan seçimlerine dikkat etmelidir. Konulu makalenizi büyük bir keyifle okumuş bulunuyorum kaleminize sağlık Saygıdeğer Başkanım. Bitmeyen bir isyan nedeniyle her zaman ve her yerde yazıp söylediğim söylemlerimi buraya da koymuşlar devletimize Siyonist dünyanın bitmeyen kini nedeniyle 26 yıldır azanlık bölücü isyanını sürdürenlerin devletimize kurşun sıkanlar için söylediğim sözlerimi her yazıya ve her yere koymuşlar. Türk milleti olarak beklentimiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapacaklarına yöneliktir. Bizi yanıltan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihanette sınır tanımayanlar üzerinde etkin ve etkili olamamasıdır. Gizli öncülüğünüz kaçınılmazdır, söylemlerimdir Saygıdeğer Başkanım. Devletime kurşun sıkanlar hakkında sevgi cümleleri kurmam mümkün değildir Saygıdeğer Başkanım, hiç tanımadığınızı söylediğiniz birine neden değerli büyüğüm diyorsunuz tanıdığınızı saklamayan diyerek beni sorgulayan savcı beylerin art niyetli iftira sopalarıyla dayak yedim. Doğruları söylememe rağmen bana inanmadıklarını yaşadım. Batı Trakya Dergisindeki bu makaleyi emekli bir askerin yazdığını görünce Mustafa Kemal’in Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türk subaylarına, milleti aydınlatmaları ve bilgileri için nasihat ve vasiyetlerini hatırladım ve makale yazarının milletimizi bilgi ve aydın insan olarak öncülük etmedikleri için milletimizi düşmanlarımızın yanlış ve değerlerimize kendi milletimizi yabancılaştırmaları düşman yapmaları karşısında duygularım nedeniyle tenkit ettim. Ülkemizin bu yüzden yaşadığı acılar üzüntüler sefalet ve yoksulluk nedeniyle bu konudaki pek çok düşüncemi de yazdım. İşte bu tenkit yazımdan düşmanlarımızın istihbarat ajanları öyle bölümler oluşturmuşlardır ki beni eşkıya yapmak için büyük gayretler göstermişlerdir. Beni eşkıya yapamadılar ama Saygıdeğer Başkanım, iftiralarla zindanda tutmayı başardılar 10 Kasım 38’den beri ülkemizi yönetenlerin ülkemizi düşmanın her tür etkisine müdahalesine açtıkları gerçeği ile 71 yıllık siyasi iktidarların halife padişah Vahdettin’e çok benzediklerini bu yüzden milletimizin her gün uçuruma yoksulluğa ve sefalete sürüklendiğini belirttiğim düşüncelerim kendi aleyhime delil olarak kullanılmaya çalışılmıştır. Yazdığım zaman 65 yıllıktı şuanda 71 yıllık Ankara hükümetlerinden aksi bir davranış ve tavır beklememiz Türk milleti olarak gaflette olduğumuz gösterir. Bunun bilincindeyiz Türk milleti olarak bütün beklentimiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapacaklarına yöneliktir Türk milletini yanıltan Türk Silahlı Kuvvetlerini ihanette sınır tanımayanlar üzerindeki etkin ve etkili olamama duruşudur. Bu bir siyasi değerlendirmedir Saygıdeğer Başkanım, bu darbeye çağrı değildir. Yargı mensupları olarak malumlarınız olduğu üzere eli kalem tutan tutmayan ve bir türlü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını da efendilik tahtındaki bu yüce unvan ve nimet karşısında dillerinden, sözlerinden, ellerinden, işlerinden bölücü terör örgütünün kalemi misali eli misali ihanet akmaktadır. Sürekli olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletine, Türk ordusuna, Türk milletine, Türk milletinin tarihine, Mustafa Kemal Atatürk’e, Türk milletinin kutlu değerlerine kin nefret dolu hakaretler yağmaktadır. Sorgum sırasında savcı beyler ihanette sınır tanımayanlar söyleminizi hangi savcı ve hâkim için kullandınız gibi akıl dışı sorular sormuşlardır. Cevap olarak arz ediyorum söylemimde, ifade ettiğiniz bir mana ve hedef söz konusu değildir. Ülkemizin 26 yıldır yaşadığı bölücü savaşa ve bu savaşa kalemiyle devlet göreviyle katkıda bulunanların yazıp söylediklerine ve sonuçlarına yöneliktir dememe rağmen bana inanmamışlardır. İhanette sınır tanımayanların isyanları ve bu isyanlara destek verenlerin yaptıkları neticesinde şehitlerimiz annelerimize gelmeye devam ediyor Saygıdeğer Başkanım.”

Yüklə 418,42 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin