Tck tanitim semineri notlari



Yüklə 4,78 Mb.
səhifə75/127
tarix02.11.2017
ölçüsü4,78 Mb.
#27177
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   127

II. Suç işlemeye tahrik


MADDE 214. - (1) Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silâhlandırarak, birbirini öldürmeye tahrik eden kişi, onbeş yıldan yirmidört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Tahrik konusu suçların işlenmesi hâlinde, tahrik eden kişi, bu suçlara azmettiren sıfatıyla cezalandırılır. 179

1. AÇIKLAMALAR :

Maddenin birinci fıkrasında, suç işlemeye alenen tah­rik fiili, iştirak ilişkisinden bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Burada bir tehlike suçu söz konusu olduğundan, suç işlemeye tahrik su­çunun ta­mamlanabilmesi için tahrik konusu suçların işlenmesi gerekme­mektedir.

Suçun maddi unsuru, suç işlemek için alenen tahrikte bulunmaktır.

Suç işlemek için tahrik, aslında tahrik konusu suça bir hazırlık hareketi niteliğin­dedir. Ancak aleni olarak gerçekleştirilen bu tür fiillerin, kamu barışı açısın­dan ifade ettiği tehlike nedeniyle, zararlı neticenin doğmasını beklemeden ve iştirak kurallarından bağımsız olarak ceza yaptırımına bağlanmıştır. Burada önemli olan, belirli olma­yan kimselerin suç işlemeye tahrik edilmesidir. Eğer belirli kişiler, belli bir suçu işlemek için teşvik veya azmettirilmiş ise, meselenin iştirak kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında, halk kesimlerinin silâhlı şekilde birbirle­rine karşı öldürmeye tahrik edilmesi iştirak hükümlerinden bağımsız olarak cezalandırılmaktadır.

Bu suçun maddi unsuru ise, halk kesimlerinin silâhlı şekilde birbirlerine karşı öldürmeye tahrik edilmesidir. Suç, halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silâh­landırarak, birbirini öldürmeye tahrik edilmesiyle tamamlanır. Bunun için öldürmenin ya da fiili saldırının başlaması gerekmez.

Belirli kişilerin öldürülmesinin istenmesi, tahrikin bu doğrultuda yapılmış olması hâlinde; bu fıkra hükmü uygulanmaz. Bu hâlde de konunun iştirak kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Üçüncü fıkra hükmüne göre, tahrik konusu suçların işlenmesi hâlinde, tahrikçi bu suçların her birinden dolayı azmettiren sıfatıyla sorumlu olacak­tır.



2. FARKLAR:

A. 765 sayılı Kanunun 311 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında ağırlatıcı sebebin uygulanmasını gerektiren haller tek tek sayılmış olmasına karşılık yeni TCK’da kazuistik sistem terk edilmiş ve 218 inci maddede daha genel bir ifade (basın ve yayın yoluyla işlenme) kullanılmıştır.

B. Ayrıca 311 inci maddenin 3 üncü fıkrasında suçun işlenmesi halinde tayin olunacak cezanın bir misli artırılması öngörülmüşken, 218. maddede verilecek cezanın yarı oranında artırılması gerektiği belirtilmiştir.

C. Madde kapsamındaki suçlar için eski ve yeni TCK’da öngörüler hapis cezalarının süresi açısından da farklılıklar vardır.

D. 765 sayılı Kanunun 311.maddesinde belirli hallerde fail para cezasıyla tecziye edilebilirken yeni düzenlemede yalnızca hapis cezasına hükmolunacaktır. 180

III. Suçu ve suçluyu övme


MADDE 215. - (1) İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 181

GEREKÇE :

Madde metninde suçu veya suçluyu övme suçu tanımı yapılmıştır. Buna göre suçun oluşması için, failin işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmesi gerekmekte­dir. İşlenmiş olan bir suçun failini veya kanuna uymayan kişiliğini, sırf suç işlemesi sebebiyle övme hâli de cezalandırılmaktadır. Suç işlemiş olan kişi­nin övülmesi hâlinde, aslında bu kişi aracılığıyla işlenmiş olan suç övül­mektedir.



1. AÇIKLAMALAR :

Bu suçun oluşması için, failin işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmesi gerekmekte­dir.

İşlenmiş olan bir suçun failini veya kanuna uymayan kişiliğini, sırf suç işlemesi sebebiyle övme hâli de cezalandırılmaktadır. Suç işlemiş olan kişi­nin övülmesi hâlinde, aslında bu kişi aracılığıyla işlenmiş olan suç övül­mektedir



2. FARKLAR:

A. Bu suçun oluşabilmesi için, failin “işlenmiş olan bir suçu” veya “işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi” alenen övmesi gereklidir. 765 sayılı Kanunun 312/1 inci maddesinde bir cürmü alenen öven veya iyi gördüğünü söyleyen kişi cezalandırılmaktadır. 765 sayılı TCK’nunda işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi övme fiili suç olarak düzenlenmemiştir. Yapılan yeni düzenleme ile bu tür fiiller de cezalandırılacaktır.

B. 765 sayılı TCK’nun 312/1inci maddesinde failin övdüğü veya iyi gördüğünü söylediği cürmün işlenmiş bir cürüm mü yoksa işlenmemiş bir cürüm mü olması gerektiği açık olarak anlaşılamamaktadır. Yapılan yeni düzenlemede bu husus açık bir biçimde ortaya konmuş ve kişinin cezalandırılabilmesi için “işlenmiş olan bir suçu” övmesi aranmıştır.

C. 765 sayılı Kanunun 312. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “bir cürmü iyi gördüğünü söylemek” terimi yeni TCK’nuna alınmamıştır.

D. 765 sayılı TCK’nun 312/1 inci maddesindeki suçu işleyen kişiye altı aydan iki yıla kadar hapis cezasının verilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen, 215 inci maddede faile verilecek ceza için bir alt sınır konulmamış ve failin iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Buna göre alt sınır yeni Kanunun 49. maddeye göre bir aydan başlayacaktır.

IV. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

MADDE 216. - (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

GEREKÇE :

Birinci fıkrada tanımlanan “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer almaktadır. Hiçbir devlet, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamaz.

Öte yandan çağdaş dünyada, gelişmenin temel dinamiği olarak düşün­ceyi açıklama ve yayma hürriyeti kabul edilmektedir. Bu bağlamda; kişilerin düşündüklerini hür bir ortamda söyleyebilmeleri, demokratik toplumun var­lığı için zaruri sayılan unsurlardandır. Söz konusu suç tanımı, bu düşünceler dikkate alınarak yapılmıştır.

Suçu oluşturan “tahrik”, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür ta­vırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır. Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kap­samda salt yüz çevirme, soyut bir ret veya saygısızlık ifade eden bir davra­nışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakı­mından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir. Failin fiili, adet ve şahıs olarak muayyen olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.

Kin, “öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan psikolojik bir hâl”; düşmanlık ise, “husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu” olarak da tanımlanabilir. Şu hâlde kin ve düşmanlık; “husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl” olarak açıklanabilir.

Fıkra metninde; fiilin kamu güvenliğini tehlikeye düşürecek biçimde yapılması arandığı için, suç; soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmış, somut tehlike suçu hâline getirilmiştir. Bu suretle, çağdaş hukuktaki soyut tehlike suçlarını azaltma yönündeki eğilim dikkate alınmış, temel hak ve hürriyetle­rin kullanım alanı genişletilmiştir. Bu düzenleme sayesinde "kin ve düşman­lık" ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece "şiddet içeren ya da şiddeti tavsiye eden tahrikler" madde kapsamında değerlendirilebilecektir.

Söz konusu suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehli­kesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. Bu tehlike, somut bir tehlikedir. Bu somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlerken fai­lin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesinin gerçekleşmesi gerekir. Hâkim, kullanılan ifadeler dolayısıyla bu tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, dayanak noktalarını göstermek suretiyle belirleyecektir. Bu kapsamda, kişinin söz ve davranışlarının kamu güvenliğini bozma açı­sından yakın bir tehlike oluşturduğunun tespit edilmesi gerekir. Kişinin söz ve davranışlarının, halkın bir kesimi üzerinde tahrik konusu fiillerin işlene­ceği hususunda duyulan endişeyi haklı kılacak bir etki oluşturması gerekir. İfade özgürlüğü ile bu tip tehlike suçları arasında “açık ve mevcut tehlike” kriterinin var olması gerekir. Buna göre, yapılan konuşma veya öne sürülen düşünceler toplum açısından açık ve mevcut bir tehlike oluşturduğu takdirde yasaklanabilmekte, keza böyle bir tehlikenin varlığı somut olarak, açıkça tespit edilmedikçe söz konusu suçtan dolayı cezalandırma yoluna gidilemez.

Maddenin ikinci fıkrasında halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsi­yet veya bölge bakımından farklı bir kesiminin alenen aşağılanması suç sayıl­mıştır. Suçun oluşması için fıkrada belirtilen özelliklere sahip ve halkın bir kesimini oluşturan gayrimuayyen sayıdaki kişilerin aşağılanması, tahkir edilmesi gerekir. Bu fıkrada, kamu barışını korumak amacıyla halk kesimle­rinin alenen aşağılanması, suç olarak tanımlanmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında bir halk kesiminin benimsediği dinî de­ğerlerin alenen aşağılanması, suç hâline getirilmiştir. Fiilin cezalandırılabil­mesi için, “kamu barışını bozmaya elverişli” olması gerekir.

1. AÇIKLAMALAR :

Maddenin her fıkrasında ayrı bir suç düzenlenmiştir.

Bunlar;1.fıkrada, halkı kin ve düşmanlığa tahrik

2.fıkrada, halkın bir kesimini aşağılama

3.fıkrada, dini değerleri aşağılama olarak isimlendirilebilir.

Birinci fıkradaki suç, halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek suretiyle işlenir. Suçun oluşması bakımından bu tahrikin “kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlike ortaya çıkarması” gerekmektedir.Bu fıkradaki suç eski TCK’nun 312.maddesinin 2.ve 3.fıkralarında düzenlenmiştir.

Suçu oluşturan “tahrik”, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür ta­vırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır.Fail sübjektif olarak da bu amacı gütmeli, halk kesimini kin ve nefrete tahrik etmelidir. Bu kap­samda salt yüz çevirme, soyut bir ret veya saygısızlık ifade eden bir davra­nışta bulunma veya bu yönde sözler sarfetme, suçun gerçekleşmesi bakı­mından yeterli değildir. Fiilin suç teşkil etmesi için bunların ötesinde, ağır ve yoğun bir tarzda kin ve düşmanlığa tahrikin var olması gerekir.

Failin fiili, sayı ve kişi olarak belli olmayan toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmalıdır.

Kin ve düşmanlık; “husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl” olarak açıklanabilir.

Fıkra metninde; fiilin kamu güvenliğini tehlikeye düşürecek biçimde yapılması arandığı için, suç; soyut tehlike suçu olmaktan çıkarılmış, somut tehlike suçu hâline getirilmiştir. Bu suretle, çağdaş hukuktaki soyut tehlike suçlarını azaltma yönündeki eğilim dikkate alınmış, temel hak ve hürriyetle­rin kullanım alanı genişletilmiştir. Bu düzenleme sayesinde "kin ve düşman­lık" ibaresinin anlamı da dikkate alındığında sadece "şiddet içeren ya da şiddeti tavsiye eden tahrikler" madde kapsamında değerlendirilebilecektir.

Söz konusu suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehli­kesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. Bu tehlike, somut bir tehlikedir. Bu somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini belirlerken fai­lin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesinin gerçekleşmesi gerekir.

Hâkim, kullanılan ifadeler dolayısıyla bu tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediğini, dayanak noktalarını göstermek suretiyle belirleyecektir. Bu kapsamda, kişinin söz ve davranışlarının kamu güvenliğini bozma açı­sından yakın bir tehlike oluşturduğunun tespit edilmesi gerekir. Kişinin söz ve davranışlarının, halkın bir kesimi üzerinde tahrik konusu fiillerin işlene­ceği hususunda duyulan endişeyi haklı kılacak bir etki oluşturması gerekir.



ÖRNEĞİN: Fiil sonucunda çeşitli halk kesimlerinin bir yerde toplanması veya bu halk kesimleri arasında bir infialin meydana gelmesi gibi.

Hakim, kararında bu tür olayları, işlenen fiil ile irtibatlandırarak kamu barışı açısından meydana çıkan “açık ve yakın tehlike”yi gösterilmelidir. Şu halde, yapılan konuşma veya öne sürülen düşünceler kamu barışı açısından açık ve yakın bir tehlike oluşturması halinde yasaklanabilecektir. Böyle bir tehlikenin varlığı somut olarak tespit edilmedikçe söz konusu suçtan dolayı cezalandırma yoluna gidilemeyecektir.



Düşünceyi açıklama özgürlü­ğüne getirilebilecek demokratik bir sınırlamanın ölçüsü, düşüncenin ifade ediliş biçimi nedeniyle topluma yönelik, belirli, kesin, filhal mev­cut yakın bir tehlikenin varlığı ve bu tehlikenin düşünce açıklanırken kişilerin ya da kitlelerin eyleme kışkırtılmasından kaynaklanmış olmasıdır.

Hakim, suçlanan fiilin kanun ile korunan hukuki ya­rarı ihlal etmeye elverişli olduğunu tereddütsüzce saptamadıkça ceza veremeye­cektir.



Maddenin ikinci fıkrasında, halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsi­yet veya bölge bakımından farklı bir kesiminin alenen aşağılanması suç sayıl­mıştır.

Suçla korunan hukuki yarar kamu barışıdır

Suçun oluşması için fıkrada belirtilen özelliklere sahip ve halkın bir kesimini oluşturan belirsiz sayıdaki kişilerin aşağılanması, tahkir edilmesi gerekir.



Maddenin üçüncü fıkrasında bir halk kesiminin benimsediği dinî de­ğerlerin alenen aşağılanması, suç hâline getirilmiştir. Fiilin cezalandırılabil­mesi için, “kamu barışını bozmaya elverişli” olması gerekir.

(765 sayılı TCK’daki karşılığı 312/2 ve 175. maddeleridir.)



2. FARKLAR: 182

A- Suçun tamamlanabilmesi için, 765 sayılı TCK’nun 312 nci maddesinin 2 nci fıkrasından farklı olarak, işlenen fiil nedeniyle kamu güvenliği açısından “açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması” gereklidir. Uygulamada ortaya çıkan tereddütleri gidermek amacıyla ve suçun somut tehlike suçu niteliğini vurgulamak üzere “kamu güvenliği. açısından açık ve yakın tehlike” kriteri getirilmiştir.

B- 765 sayılı TCK’nun 312/3 üncü maddesinde öngörülen “insan onurunu zedeleme” unsuru yeni Kanunun 216/2 nci fıkrasında yoktur

C- 765 sayılı TCK’nun 312/3 üncü maddesinde cezanın üst sınırı 2 yıl iken yeni TCK’da indirime gidilerek üst sınır 1 yıl olarak tespit edilmiştir.

D- Üçüncü fıkrada düzenlenen dini değerleri aşağılama suçu 765 sayılı yasada mevcut değildir.

Yüklə 4,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin