Tefsir ekolleri I. Cİlt ilk Müfessirler, Rivayet Ekolü, Rivayet Tefsirleri



Yüklə 7,5 Mb.
səhifə112/168
tarix07.01.2022
ölçüsü7,5 Mb.
#86767
1   ...   108   109   110   111   112   113   114   115   ...   168
Rivayet Delilleri

Bu ekolün taraftarlarının delillerinden bir diğer kısım, hatta belki en önemli kısım rivayetlerdir. Şeyh Hürr Amuli, Kadau Vesaili’ş-Şia kitabında “ademu cevaz istinbati’l-ahkam el-nazariyyeti min zevahiri’l-Kur’ani’l-Kerim min ba’di ma’rifeti tefsiriha mine’l-eimmeti, aleyhisselam” başlığı altında bir bab zikretmiş1241 ve o babta, İmamlardan (a.s) tefsirini öğrenmedikçe nazari hükümleri Kur’an’ın zâhirinden istinbat etmenin caiz olmadığını konu alan babta ifade edilmiş görüşüne delalet eden seksen iki rivayet zikretmiştir. El-Fevaidu’t-Tusiyye kitabında bu ekole delalet eden rivayetler mütevatir kabul edilmiş ve sayıları iki yüz yirmi hadis olarak zikredilmiştir.1242 Bu rivayetlerden biri de, senedi mütevatir ve Allah Rasülü’nden (s.a.a) sâdır olduğunda ittifak bulununan Sakaleyn hadisidir. Bu ekolün taraftarlarından, Muhammed Emin Esterabadi ve Şeyh Yusuf Bahrani gibi bir bölümü ise kendi ekollerinin sıhhatini ispatlamak için bu hadisin yüksek değerini delil olarak kullanmıştır. Bu rivayetlerin sened ve delaletlerinin tek tek ayrıntılı olarak incelenmesi fazlaca yer ve zamana ihtiyaç duyurmaktadır ve bu kitabın hacmini aşmaktadır. Bu sebeple önce Sakaleyn hadisini ve bu hadisin delaleti konusunda Esterabadi ve Bahrani’nin beyanını inceleyecek, daha sonra da Şeyh Hürr’ün Vesail’de zikrettiği diğer rivayetleri muhteva ve mana bakımından başlıklar altında tasnif ederek genel hatlarıyla ele alacağız.



Sakaleyn Hadisi ve Esterabadi ve Bahrani’nin Açıklaması

Muhammed Emin Esterabadi’nin, dinde zaruri olmayan meselelerin başvuru merciinin Masum İmamlar (a.s) olduğuna dair açıklamasını yaparken Sakaleyn hadisini ikinci delil olarak kaydetmiştir. Hadisin manasını açıklarken de şöyle demiştir: “Onların sözüne sarılmak vaciptir. Çünkü bu sırada onlardan gelen emirlerin hepsine sarılma gerçekleşmiş olmaktadır. Bunun sırrı, onların aracılığı dışında Allah’ın muradını anlamanın yolu bulunmamasıdır. Zira sadece onlar Kur’an’ın nasih ve mensuhuna, mutlak ve müevveline vakıftırlar, Allah ve Peygamber onları buna mahsus kılmıştır.1243

Şeyh Yusuf Bahrani de Sakaleyn hadisinin izahında geçen
انهما لن یفترقاcümlesinden bu ekolü teyit eden bir sonuç çıkarmıştır. Kitap ve itretin birbirinden ayrılmazlığını yalnızca Kur’an’ın manaları konusunda itrete başvurmak olarak görmüş ve sözkonusu cümlenin anlamı üzerine şunları söylemiştir: “Onlar Kur’an’dan ayrılmazlar; tüm fiileri, amelleri ve sözlerinin Kur’an’a mutabık olduğu manasında. Kur’an da onlardan ayrılmaz; ahkam ve manalarına onlar dışında bir yolla ulaşmanın mümkün olmadığı manasında.”1244

Bu iki açıklama da sözkonusu iddiayı ispatlamaya yeterli değildir. Çünkü her ne kadar bu hadiste itrete sarılmak da sapmamanın şartı olarak olarak gösterilmişse de ve ifadenin itretin sözüne sarılmanının vacipliğine delaleti inkar edilemezse de, onların kelamına sarılmanın vacip olması, Kur’an ayetlerinin onların beyanı dışında tefsir edilemeyeceğini, ayetlerin mana ve muhtevasının rivayetlerde beyan edilenler haricinde muteber olmadığını ve delil kullanılamayacağını gerektirmez. Nihayet Kur’an tefsirindeki etkisi, ayetleri tefsir ederken onların beyanına da dikkat etmek ve ayetlerin delalet ettiği şeyleri o büyük şahsiyetlerin açıkladığı kayıt ve karineleri gözönünde bulundurarak belirlemektir. Ama eğer bir ayetin delalet ettiği şey aşikarsa veya delaleti tefsirle ve uygun ilmi çabayla ortaya çıkarılabiliyorsa ve bu büyük şahsiyetlerin kelamında da onun hilafına bir kayıt ve karine mevcut değilse bu hadis, onunla istidlal yapılamayacağına ve muteber olmadığına delalet etmemekle kalmaz, hatta Kur’an’a sarılmakla itrete sarılmanın sapmamanın şartı olarak aynı hizada zikredilmesi bakımından onun delil gösterilebileceğine ve muteber olduğuna açıkça delalet eder. Kur’an’ın Ehl-i Beyt’ten ayrılmamasının manası da Kur’an’ın bütün mana ve maarifinin onların elinde bulunduğu ve onların, Kur’an’ın tüm mana ve maarifine vakıf olduklarıdır. Ama bu cümle, onların dışındakilerin de Kur’an’daki manaların bir kısmına vakıf olabilecekleri hükmünün reddine delil oluşturmaz. Zira onların dışındakilerin Kur’an’daki anlamların bir bölümüne vakıf olmasının Kur’an’daki maarifin tamamının onların elinde bulunması ve Kur’an’ın onlardan ayrılmaz olmasına aykırılığı yoktur ki Kur’an’ın onlardan ayrılmazlığı böyle bir şeyi gerektirsin.



Şeyh Hürr’ün İstinat Edilen Rivayetleri

Şeyh Hürr’ün nazari hükümleri Kur’an’ın zâhirinden istinbat etmenin caiz olmadığına dair babında zikrettiği diğer rivayetleri mana ve muhteva bakımından on bir başlık altında incelenebilir:




Yüklə 7,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   108   109   110   111   112   113   114   115   ...   168




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin