İstidlalin Beyanı
Delil gösterilen nokta, rivayetin son cümlesidir. “من خوطب به” ifadesinden maksadın bütün Müslümanlar olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü her ne kadar çoğu ayette bütün Müslümanlar, hatta tüm insanlar dolaylı olarak ve vasıtayla Kur’an’a muhatapsa da bu hadiste Katade ve benzerlerinin tefsir yapma ehliyetinin reddedilmesi karinesiyle, kasdedilenin, doğrudan ve aracısız muhatap olduğu anlaşılmaktadır. “من خوطب به”den maksat, birinci derecede Nebiyy-i Ekrem’dir (s.a.a) . Sonraki basamakta ise Hazret’in tüm ilmini aktardığı çok kıymetli vasilerini, pâk İmamları kapsamaktadır. Tabii ki bu kapsama pâk İmamların da (a.s) girmesinin delili, onları Hz. Peygamber’in mutlak halefi ve onun tüm ilimlerine vakıf vasiler olarak tanıtan rivayetlerdir. Dolayısıyla “انما” vurgusuyla ve hasretme edatıyla ifade edilen bu cümle, Kur’an’ı ve onun maarif ve ahkamını bilmeyi Nebiyy-i Ekrem’e ve pâk İmamlara (a.s) mahsus kılarak onların dışındakiler için reddetmektedir. Sonuç itibariyle bundan Kur’an tefsirinin onların dışındakilere yasaklandığını anlamak da mümkündür. Çünkü Kur’an’ı ve onun maarifini daha kendisi bilmeyen kişi onu başkaları için nasıl tefsir edebilir?!1252 Bu rivayetin benzeri İmam Bakır’dan (a.s) nakledilmiş bir hadistir. Bu hadiste bazı ayetlerin tevili ve bâtıni anlamı zikredildikten sonra şöyle denmiştir: “Allah Kur’an’da insanlara misaller vermiş ve o misallerde Peygamber’ini muhatap almıştır. Biz o misalleri[in maksadını] biliriz, bizim dışımızda kimse bilmez.”1253
Dostları ilə paylaş: |