Tevhid Akidesi 4 İmanın Rükünleri 4



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə20/27
tarix09.01.2019
ölçüsü0,84 Mb.
#94138
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   27

İmanın Hakikati

"İman" kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve azalar ile amel etmektir. Bu üçü mutlak imanın tarifidir. Mutlak imana di­nin tamamı yani dinin dışı ve içi, temel konuları ve tefer­ruatı dahildir. Mutlak iman bu unsurların birarada olmasıy­la söz konusu olur. Bunlardan birşeyin eksik oluşu ile mut­lak iman ifade edilemez.

O halde mutlak iman; birtakım inançlardan, sözlerden ve amellerden ibarettir. Fakat bunlar aynı mertebede olma­yıp inançlar imanda temeldir. Herkim; Allah'a meleklere peygamberlere, kitablara ve ahiret günü hakkında inanıl­ması gereken şeylere inanmaz ise veya dinden olduğu ke­sin olan namaz ve zekatın farziyyeti, zina ve adam öldür­menin haramlığı gibi konulan inkâr ederse, bu inkarıyla imandan çıkar ve kafir olur. İslâm müçtehitleri, kalbiyle tasdik edip diliyle iman esaslarını ikrar eden fakat dinin amel yönünü ihmal eden kişilerin Allah'a Rasûlüne isyan­kar oldukları ve azaba duçar olacakları konusunda fikir birliği etmişlerdir. 80
İmanın Artması ve Eksilmesi
İnsanın sözleri ve amelleri imanın manası içinde olunca, elbetteki iman da artma ve eksilme meydana gel­mesi tabi olur. Bundan dolayı iman, Allah'a boyun eğmek­le artar, günah işlemekle azalır. Bu konuda Kur'ân'da ve sünnette açık ifadeler vardır. Aynı zamanda bu durum, mü­minlerin inanç kuvvetinde, kalblerinin ve azalarının amel-lerindeki farklı oluşda da açıkça görülmektedir. Bu konu­daki deliller şunlardır:

Kur'ân'dan deliller



1) "O kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalblerı titrer, ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Ve Rablerine güvenirler. (Enfal:2)

2) "İnananların da imanlarının artmasını sağla­dık." (Müddesir: 31)

3) İnananların imanlarını kat kat artırmaları için kalblerine güven indiren O'dur. (Fetih, 4)

4) "İnsanlar onlara: "Düşmanınız olan insanlar si­ze karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun." dediler. Bu, onların imanını artırdı da: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler." (Al-i İmran, 173)

5) Sonra bu Kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kim­selere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine ya­zık eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle iyiliklere koşar. (Fatır: 32)

Bu ayette Allah müminleri üç gruba ayırıyor:



a) Hayırda öne geçenler: Bunlar farzları ve müstehabları yerine getiren, haramları ve mekruhları terkeden,

Allah'a yakın olan kullardır.



b) Orta davrananlar: Bunlar, sadece farzlan yapıp haramlardan kaçınanlardır.

c) Kendine yazık edenler: Bunlar bazı haramları is­lemeye cesaret eden, bazı farzlan da yerine getirmeyenler­dir, ancak asıl imanları mevcut olmakla şartıyla. 81
Sünnetten deliller
1) Peygamberimiz şöyle buyurur: İman, yetmiş kü­sur şubedir. En üst derecesi LAİLAHE İLLALLAH sö­zü, en alt derecesi de yoldan eziyet veren bir şeyi kal­dırmaktır. Haya (utanmak) da imandan bir şubedir."

2) Peygamberimiz buyurdu: "Müminlerin içinde imanı en olgun olan kişi, ahlakı en güzel olan kişidir."

3) Yine buyurdular: Sizden biriniz bir münker (kö­tü iş) gördüğü zaman onu eliyle gidersin, gücü yetmez­se diliyle engel olsun, ona da gücü yetmezse kalbiyle olayı kötülesin. Bu ise imanın en zayıfıdır. 82
Sahabe sözlerinden deliller
1) Hz. Ömer arkadaşlarına: "Geliniz, imanımızı artı­ralım." der ve Allah'ı zikrederlerdi.

2) Kişinin; imanının arttığını veya eksildiği anlaması onun fıkıh bilgisine sahib oluşundardır.

İbn-i Kayyım imanın artıp eksilmesi meselesini üç kısma ayırır:



a) Artan, eksilmeyen iman: Bu peygamberin imanıdır.

b) Ne artan ne de eksilen iman: Bu da meleklerin imanıdır.

c) Artan ve eksilen iman: Bu da müminlerin imanıdır. Bucûrî şöyle der: Müminlerin imanı beş kısmıdır: 1) Taklide dayalı iman: Bu, bir hocanın sözünü delilsiz olarak kabul etmekten meydana gelen imandır.

2) İlme dayalı iman: Bu inanç konularını delilleriyle bilmekten doğan imandır.

3) Ayne'I-yakîn olan iman: Bu kalbin Allah'ı müra-kebesinden doğan imandır. Öyle ki Allah, kişinin kalbin­den göz açıp kapama süresi kadar bile kaybolmaz.

4)Hakka'l-yakîn olan iman: Bu da kişinin kalbiyle Allah'ı müşahede etmesinden doğan imandır.

5) Hakikî iman: Bu da, sikinin Allah'dan başka hiç­bir şeye şehadette bulunmamasından doğan imandır. Bu kısımlardan taklid olanı, halk için, ilim olanı; delilleri an­layabilenler için, ayan olanı; murakabe ehli için, hakk ola­nı; arifler (Allah'ı yakından tanıyanlar) için ve hakikat olan iman da imanın sırlarını iyice anlayanlar içindir ve bu makama fena makam'ı, denir. Çünkü onlar Allah'dan baş­ka varlıkları yok kabul edip O'ndan başkasını görmeyen­lerdir.

Hakikî iman, peygamberlere aittir. Bunu açıklamaya imkan yoktur. Buna göre kişinin her halükarda imanını ar­tırmak için devamlı gayret etmesi, noksanlaştırıcı sebeb-lerden kaçınması gerekir. İmanı artıran en önemli sebeb-lerden birkaçı, Kur'ân okumak, ilim Öğrenmek ve imanın artmasını Allah'dan istemek, zikir, Allah'ın yaratıkları, ayetleri ve insanı aciz bırakan gücü hakkında düşünmek, âhireti bolca hatırlamak, güzel amelleri çokça yapmak, alimlerle hemhal olmak, camilere çok gitmek, oralarda na­maz kılıp vaazlar dinlemektir. 83


İman ve İslam
İman ve İslâm arasında manada bir fark olmakla birlikte birbirlerinden ayrılmaz bağlan vardır. Dini açıdan t lâm ve iman, varlıkta birbirinden ayrılmaz iki parça gibi­dir. Biri olmadan diğeri olmaz. Sahih bir iman ne zaman bulunursa İslâm da aynen bulunur. Tersi de böyledir. Bir­birlerinin yerine de kullanılabilirler. Birini söyleyince di­ğeri de anlaşılır. Fakat birarada ayrı ayrı sÖylenirse,iman-dan tasdik ve inanç; İslâm'dan da dil ile tasdik, azalarla amelden ortaya çıkan teslimiyet ve açık bir boyun eğiş manası kastedilir.

Bu durum imanın genel manasına nisbetle böyledir. Fakat imanı genel olarak İslâm'dan daha özel mana ifade eder, yani bazen İslâm bulunur, iman olmaz. Nitekim Kur'ân'da Yüce Allah: "Bedeviler, "İman ettik." dediler. De ki: "Siz henüz iman etmediniz, fakat henüz iman kalplerinizin içine girmemiş olduğu halde "İslâm'a gir­dik." deyin. Eğer Allah'a ve peygamberine itaat eder­seniz, sizin amellerinizden hiçbir şey eksilmez; çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, merhamet edendir.". (Hucu-rat:14) buyurarak onların İslâm olmakla birlikte imanı ol­madıklarım haber vermiştir. Cibril hadisinde de üç merte­be (İslâm, iman, ihsan) sayılarak bunlardan her birinin kendinden öncekinden daha özel manalı olduğu gösteril­miştir.

Tahavî Akidini açıklayan müellif şöyle der: Cib­ril'in iman ve İslâm hakkında değişik soru sorması, iman ve İslâm'ın farklı olduğunu bize gösterir. Peygamberimiz de: "Bu; Cibril'dir, size dininizi öğretmek için geldi." buyurur. Din; İslâm, iman ve ihsandır. Fakat bunlar derece iledir. Önce müslim,sonra mümin, sonra muhsin olunur. İmandan maksat kesin İslâm ile beraber olandır, ihsandan maksat da iman ve İslâm ile beraber olandır. Bunlarsız ih­san sahibi olmak boştur.

İhsan, yapısı itibarıyla umumî, sahih olan kişiler itiba­riyle hususîdir. İman da kendi açısından umumî, iman ehli açısından, İslâm'dan hususîdir. İhsanın içine iman, imanın içine de İslâm girer. Fakat ihsan sahibi olanlar müminler­den daha hususi, müminler de müslimlerden daha hususi­dir. Bu risaletle nübüvvet gibidir. Risalet, nübüvvete dahil­dir.

Risalet; kendi açısından umumî, ehli açısından husu­sidir. Her Resul nebidir, her nebi resul değildir. 84


Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   27




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin