Ancak Vergi Dairelerindeki aşırı işlem yükünden dolayı talep edilen mahsubun ödeme vadesinde yapılması mümkün olamamaktadır.
81 No’lu Tebliğ’in 1. Maddesinin “b” bölümünün son paragrafında Sosyal Sigortalar Kurumu’na borçlarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının tahsili usulü hakkında kanun hükümleri uygulandığından vergi dairesince işlemlerin gerçekleştirildiği tarihte prim borcunun vadesinin geçmiş olması halinde, borcun vade tarihi ile SSK’na ödemenin yapıldığı tarihler arasında gecikme faizi uygulanabileceği belirtilmektedir.
SSK’nın bu gecikmeden dolayı hakkını araması doğaldır. Ancak, mükellefin hiçbir suçu yokken bir gecikme faizine maruz kalması da doğru değildir.
Vergi Dairelerine zaman tanımak amacıyla İhracatçı Birlikleri olarak mükelleflere mahsubu istenen borçlarının bir ay önceki ihraç kayıtlı teslimlerden doğan KDV alacaklarından istemeleri duyurulmuştur.
Böylece, vergi dairelerinde bir ay sonraki SSK borçlarının mahsup yapılabileceği hazır bir dosya bulundurma yöntemi sağlanmıştır. Buna rağmen vergi dairelerindeki aşırı iş yükünden dolayı bir ay önceki beyannameden bir ay sonraki SSK’nın priminin vadesinde mahsup yapılmasının zorlukla gerçekleşebileceği anlaşılmıştır. Mükellef buna rağmen gecikme zammı tehdidi altında kalmaktadır. Nitekim SSK birçok ihracatçıya gecikme faizi bildirimi yapmıştır.
Her türlü işlemde ihracatçı mükellefe yardımcı olan vergi daireleri mükellefin SSK’nın gecikme faizine maruz kalmaması için Maliye Bakanlığı ile SSK arasında bir anlaşmanın önemini vurgulamaktadırlar.
Maliye kendi vergi alacağının mahsubu söz konusu olduğunda müracaat esnasında gecikme zamları durdurulmaktadır.
Mahsup işleminin tüm vecibelerini tamamlayan mükellefin vergi dairelerinden alacağı bir teyit, SSK karşısında gecikme zammına maruz kalmasından kurtulmasını sağlayacaktır.
HAMMADDE TEMİNİNDE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER SEKTÖRÜ ZOR DURUMDA BIRAKMAKTADIR.
1) Kromlu Deri İhracatı’nın Kısıtlanması ve DFİF Uygulaması:
Son yıllarda ham deri ithalatı zorunlu olarak artarken bu yolla sağlanan ham derinin temininde hayvan hastalıkları nedeniyle büyük zorluklar yaşanmaktadır. Hayvan hastalıklarının sebep olduğu yasaklamalardan dolayı yaşanan problemleri aşmak üzere ülkesel değil de bölgesel kısıtlamalara imkan verebilecek 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası kanunundaki değişikliklerin TBMM’den çıkması konusunda önemli mesafeler katedilmesi sektör için olumlu gelişmelerdir.
Ancak, tüm dünyayı tehdit eden hayvan hastalıklarından dolayı öncelikle AB ülkelerinde aksamaya başlayan deri ve deri mamulleri üretimi, söz konusu ülkeleri kromlu deri alımına yönlendirecektir. Bu nedenle de başta İtalya ve İspanya olmak üzere AB deri sanayicileri, ihtiyaçları için ülkemizden ithalat yapmak üzere yoğun kromlu deri talebinde bulunacaklardır.
Bu talepler ülkemiz deri sanayi için ilk etapta piyasayı canlandırıcı bir etki yapacak, ancak daha sonra bu talepler uzun vadede ham deri fiyatlarının yükselmesine neden olarak iç piyasada ara ve nihai mamul fiyatlarını da artıracaktır. İhracatçı firmalarımız, işleyip ihraç etmek için hammadde bulmakta güçlük çekecekler, bulsalar bile çok yüksek maliyetlere katlanmak zorunda kalacaklardır. Özellikle, uluslararası arenada rakibimiz olan ülkeler, ülkemizden ithal ettikleri kromlu deriyi nihai mamul hale getirdikten sonra yine ülkemiz deri ihracatçılarının karşısına rakip olarak çıkacaklardır.
Bunun önlenmesi için, işlenmiş mamul deriye göre katma değeri daha düşük kromlu derinin ihracatında caydırıcılık sağlaması amacıyla kriz (ekonomik kriz ve hayvan hastalıklarının yarattığı kriz) süresince söz konusu ürün grubunun ihracatında ham deride uygulandığı gibi DFİF kesintisi uygulamasına gidilmesi yararlı bir uygulama olacaktır.
2) Hayvancılık Sektörü’nün Desteklenmesi:
Türk deri sektörünün üretimde kullanılan büyükbaş hayvan derilerinin %75’ı, küçükbaş hayvan derilerinin ise %46’sı ithalatla karşılanmaktadır.
İthalata bu oranda bağımlılığın nedeni hem sayısal hem de kalite açısından sanayii ihtiyacının karşılanamamasıdır.
Miktar açısından Sanayiinin ihtiyaçları doğrultusunda yeterli hammadde sağlanması için hayvancılık Sektörü’nün de geliştirilmesi gerekmektedir.
Hayvancılık sektörünün desteklenmesi ve cazip kılınması için hayvancılık sektörünün tarımın bir yan etkinliği olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir. Ayrıca deri kalitesini artırıcı yem sağlanması amacıyla sektörün sübvanse edilmesinde fayda bulunmaktadır.
Bununla beraber, Hayvancılık sektörü desteklenirken yalnızca besi amaçlı bir gelişim hedeflenmemeli, Türkiye’nin en önemli ihracat sektörlerinden birisi olan Deri Sektörü’ne hammadde temininin kalite ve kantite olarak artırılması da hedeflenmelidir.
Ayrıca, mevcut hayvan varlığından temin edilen derilerin sağlıklı bir şekilde deri sektörüne kazandırılabilmesi için:
Standart deri üretimi yapan kesimhane ve mezbahalar nedeniyle ekonomik kayba neden olan büyükbaş hayvan derilerinin Gelişmiş Ülkelerde olduğu gibi budanmış halde işlem görmesini sağlamak gerekmektedir.
Bunun için;
Varolan 4877 sayılı TSE Zorunlu Standardının uygulanmasının sağlanması,
Mezbahanelerde görevli veterinerlerin, ette olduğu gibi budama konusunda da standartlara uygun işlem yapılıp yapılmadığını kontrol etmeleri ve damgalanmaları sağlanmalıdır.