Toplumsal sistem gerçekliĞİ


BİLİŞSEL FAALİYETİN ESASLARI-İNFORMASYON İŞLEME TEORİSİ



Yüklə 2,28 Mb.
səhifə3/133
tarix18.03.2018
ölçüsü2,28 Mb.
#45872
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   133

BİLİŞSEL FAALİYETİN ESASLARI-İNFORMASYON İŞLEME TEORİSİ

Bilişsel faaliyetin-çalışmanın özü, belirli bir amaca ulaşmak için plan yapıp problem çözmek-



tir. Problem çözüldüğü an ortaya çıkan sonuca ise bilişsel faaliyetin “amacı”-“output”’u-çıktı’sı (goal state) diyoruz. Ama biz, sentez-ürün olarak da tanımlayabileceğimiz bu output’u, objektif bir gerçeklik olarak, ancak o oluşupta başka bir objeyle (nesneyle) etkileşmeye giriştiği an, bu etkileşme içinde tanımlayabiliriz. Output, bu şekilde objektif bir gerçeklik olarak oluşana kadar, eskinin-var olan sistemin içinde potansiyel bir gerçekliktir. Ulaşılmak için çaba sarfedilen amaçtır (goal state-Zielzustand)[4].
Bir plan, kendi içinde, problemi çözmek için gerekli stratejileri (Algorithm), yani onu hayata geçirmenin-gerçekleştirmenin yollarını da içermelidir. Ama bu da yetmez; uygulama için gerekli araçlar (Operator) da belirlenmiş olmalıdır bu planın içinde. Esas amaca (Zielzustand) ulaşmak için gerekirse yol “ara aşamalara”da (Zwischenzustände) bölünür. Her ara aşama, kendi içinde bir sonraki aşamaya ilişkin çözüm potansiyelini de taşıdığından, “problem” belirli bir “programla” adım adım çözülerek hedefe doğru ilerlenir.
Daha ileriye gitmeden hemen bir örnek verelim. Örneğin, daha önceden nasıl pişirildiğini bilmediğiniz, tarifini yeni öğrendiğiniz bir yemeği pişirmeye çalışmak bilişsel bir faaliyettir. Nasıl pişiriyoruz yemeği? Önce ne pişirmek istediğimize karar veriyoruz. Kim veriyor bu kararı? “Ben”, yani bir sistem olarak benim organizmamın temsilcisi olan instanz[2]. Böylece, gerçekleşmesini istediğim bu sonuç, benim için bir amaç olarak belirlenmiş oluyor. Sonra ne yapıyoruz? Bu amaca ulaşmak için bir plan yapıyoruz. Nasıl yapıyoruz bu planı? Gerçekleşmesini istediğimiz amaçla ilişkili olan bütün “bilgileri” belleğimizden (“uzun süreli bellekten”) Çalışmabelleğine (“working memory”-Arbeitsgedächtnis) indiriyoruz. Burada o an, pişirmek istediğimiz yemeğe ait nesnelere ilişkin nöronal modeller de bulunur. “Plan yapmak” dediğimiz şey, eldeki bilgilerle (belleğimizden Çalışmabelleğine indirdiğimiz bilgilerle, ya da, herhangi bir yemek pişirme kitabından okuyarak Çalışmabelleğinde tutacağımız bilgilerle) malzemeyi işleyerek, istenilen sonuca nasıl ulaşılacağına dair nöronal bir model geliştirmektir. Ki bunun da özü, sahip olunan bilgileri, malzemeleri ve amaca ulaşma isteğini temsil eden nöronal ağ’lar (netz) arasındaki etkileşmedir[2]. Günlük yaşantımız içinde “düşünmek” olarak da adlandırdığımız mekanizmanın özü budur. Ama düşünmek aslında daha geniş bir kavram tabi. Çünkü düşünmek sadece plan yapmayla sınırlı değildir. Düşünmek, Çalışmabelleğindeki informasyon işleme sürecidir. Bu, karar vermeyi de içeriyor. Karar vermek ise hedefe ulaşmak için ilk adımı, motivasyonu, itici gücü oluşturuyor. Bütün bunları “İkinci Çalışmada” ayrıntılı olarak ele aldık [2]1.
Her ne ise, planı yaptık, yani yemeği nasıl pişireceğimizi artık biliyoruz. Çalışmabelleğimizde buna ilişkin bir nöronal model oluştu. Sonra ne yaparız? Bu nöronal modeli uygulanması için organizmamızın “motor sistemine” veririz, o da bunu uygular. “Motor sistem”’in ne olduğu açık! Beynimizdeki, elimize, ayağımıza, tad almak için (yemeğin tadına bakarız) dilimize, koku alma organımıza-burnumuza, gözümüze (kısacası bütün organlarımıza) ilişkin hareket oluşturma ve yönetim merkezidir burası.2 Bu nöronal modelin gerçekleştirilme operasyonuna iç organlarımız da katılırlar aslında. Kalbimiz, ciğerimiz, kısacası bütün iç organlarımız da uyarlar bu sürece. Kendi fonksiyonlarını bu süreçle birleştirirler. Organizma, üretici güç olarak bir bütündür. Ama biz tabi bunları farketmeyiz. Bunlar “bilinç dışı” gerçekleşirler. Bu yüzden, planın uygulanması, hayata geçirilmesi deyince, “motor sistem” etkinliği olarak, çoğu zaman biz sadece elimizin, ayağımızın, gözle görülen faaliyetlerini aklımıza getiririz.
Peki ya, yemeği pişirdiğimiz tencere ve diğer “üretim araçları, onlar ne oluyor? Bu “üretim araçlarıyla”, “motor sistem” unsurları olarak nitelendirdiğimiz organlarımız arasındaki ilişki nedir? “Üretim araçları” “motor sistem” unsurları olarak organlarımızın uzantılarından başka bir şey değildir. İnsanlar daha önce yemeği ateşin üzerinde pişiriyorlarmış, şimdi ise biz elektrikli ocakta pişiriyoruz. Bilimin, tekniğin gelişmesiyle üretim araçlarımız da gelişmiş oluyor. Peki bu “üretim araçları’nın” gelişmesi ne anlama geliyor, yani işin özünde gelişen ne? Tek kelimeyle insan! Üretici güç olarak insan. İnsan neden üretici güç oluyor peki? İnsan, var olabilmek, varlığını devam ettirebilmek için üretiyor. Üretmek ise son tahlilde çevreyle (doğa’yla) bilişsel anlamda etkileşmektir. Ve bu etkileşmeye-üretim faaliyetine bağlı olarak da gelişiyor. O halde, üretim faaliyetinde insandan ayrı, onun dışında, “üretim araçları” diye öyle büyülü bir varlık söz konusu değildir! Gerçek üretici güç her zaman insandır. Peki tek üretici güç insan mıdır? Hayır! ikinci esas üretici güç de doğa’dır...
Her bilişsel faaliyet bir informasyon işleme faaliyetidir. Ama her informasyon işleme faaliyeti bilişsel bir faaliyet değildir! Bu konuyu da gene “İkinci Çalışmada” ayrıntılı olarak inceledik[2]. Örneğin, “duygusal deneyimler” bilişsel faaliyet olmadığı halde bir informasyon işleme faaliyetidir. Bütün hayvansal faaliyetlerin esası budur. “Üçüncü Çalışmada”, “Doğada Sistem Gerçekliği ve İnformasyon İşleme Süreci”[3] başlığı altında, bu sürecin (informasyon işleme sürecinin) doğada, daha basit sistemlerde nasıl gerçekleştiğini de gördük. Ve evrensel informasyon işleme sürecinin, insanda, “bilişsel faaliyet” adı altında kendi bilincini yarattığı sonucuna vardık. Evrensel sistem gerçekliği ve onun var oluş-gerçekleşme biçimi olan informasyon işleme süreci, insanda, “İkinci Etkileşme”[2] adını verdiğimiz mekanizmayla kendi bilincini yaratıyor olay budur.

TOPLUMSAL SİSTEM GERÇEKLİĞİ

Elementlerini insanların oluşturduğu bir sistemdir toplum. Nasıl ki çok hücreli bir organizma, elementlerini hücrelerin oluşturduğu bir sistemse, toplum da insanlardan oluşan bir sistemdir. Milyarlarca hücre bir araya geliyorlar, biribirleriyle bağlaşarak insanı oluşturuyorlar. Sonra bu insanların bir araya gelmesiyle de toplum oluşuyor. Peki, insan ve hayvan, bunların her ikisi de çok hücreli organizmalar, ikisinin elementleri de hücreler; bir hayvanlar topluluğu olan sürü’yle, insan toplum’u arasındaki fark nedir?


İnsan, üretme yeteneğiyle hayvandan ayrılır. Yani hayvan, çevrenin karşısında “duygusal reaksiyonlarla” hayatta kalma mücadelesi vererek varolurken, insan üreterek varolur. Üretim ise toplumsal bir olaydır. Adına “sürü” dediğimiz hayvan topluluğuyla, elementlerini insan-ların oluşturduğu bir insan toplumunu biribirinden ayıran esas özellik budur. İnsan toplumu, her biri bilişsel-üretken bir “agent”3 olan elementlerin (insanlar) oluşturduğu “multiagent” karmaşık bir sistemdir. Hayvan toplumu-sürü ise, elementlerinin duygusal-reaksiyoner agentler olduğu basit bir sistemdir. Biraz açalım:

Yüklə 2,28 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin