ÜÇÜNCÜ fasilarafat ve müzdeliFE'de telbiYE



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə10/19
tarix27.12.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#86768
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   19

428) “Hastanın inlemesi tesbih, bağırması tekbir, nefes alıp vermesi sadaka, uykusu ibadet, sağa ve sola dönmesi ise, Allah uğrunda mücahededir."

Askalani sabit olmadığını söyledi.



429) “Abdeste enseyi meshetmek, insanı boyun ağrısından korur."

Nevevi mevzu olduğunu söyler. Ben de derim ki: Ebu Ubeyd el-Kasım Musa bin Talha'dan buna benzer rivayeti vardır. Aslında hadis her ne kadar mevkuf ise de, hükmen merfu'dur. Zira böyle bir söz, dirayet ile değil, ancak rivayet yoluyla söylenebilir. Müsned'i Firdevs'te zayıf fakat merfu olarak İbn-i Ömer'den gelen rivayet de bunu te'yid eder. Fezail-i A'mal'de zayıf sened ile amel etmek ittifaklı olarak caizdir. Bunun için imamlarımız enseyi meshetmeyi müstehap veya sünnet olarak kabul etmişlerdir.



430) “Müezzin, (Eşhedü enne Muhammede'r-Resulullah) dediği vakit, (Eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resulühü raditü bi'llahi Rabba, ve bi'l-İslami dina, ve bi-Muhammedin aleyhisselamu Nebiyya) duasını okuduktan sonra şehadet parmaklarının iç uçlarını öperek, göze sürmeye dair rivayet edilen hadis."

Deylemi'nin Firdevs'inde Ebu Bekir'den rivayetinde, Resul-i Ekrem; böyle yapan şefaatimi kazanır, buyurduğunu dedi. Sehavi ise sahih olmadığını söyledi. Bu husustaki rivayetlerin hiçbirisini Resul-i Ekrem'e yükseltmek sahih değildir. Ancak, Ebu Bekir'e çıktığı doğru olursa, yine bununla amel edilir. Zira Resul-i ekrem, "Benden sonra gelen Hulefa-i Raşidin'in sünnetine uyunuz." buyurmuştur. Bazıları da, yapana yapma, yapmayana da, yap, denmez, dediler. Her haliyle hadisin garip olduğu meydandadır.



431) “Musibetler, rızkların anahtarıdır."

Hadisi Sehavi yazdı, fakat üzerinde durmadı. Ben de derim ki: Bunun iki ma'naya ihtimali var: Birincisi, musibet ve felaketin mükafatı olarak, Allahu Teala'nın felaketzadelere bir mükafat olarak fazla vermesidir. Nitekim Resul-i Ekrem; "Allah'ım, çektiğim musibetlerin mükafatını fazlasıyla Sen'den isterim." buyurmuştur. İkincisi, insanlar arasında meşhur olan, "Bir cemaatin felaketi diğer bir cemaat katında faydalar sağlar." sözünün anlamıdır. Merkebin ölümü köpeğe ziyafet olduğu gibi.



432) “Resul-i Ekrem'in Ebu Cehl'e saldırısı hakkındaki rivayet."

Halebi Şifa Haşiyesinde anlattığı gibi, aslı yoktur.



433) “Toprakların ve memleketlerin en iyisi Mısır'dır. Oradaki Acemler de Acemlerin iyisidir."

Askalani diyor ki; bu ma'nada bir söz, Amr bin el-As tarafından söylenmiş, fakat merfu olarak böyle bir rivayet yoktur. Belki de, Mısır Acemlerinden maksat, oradaki Yahudi ve Hıristiyanlardır. Çünkü onlar, İbrahim (a.s.)’in oğlu, İshak'ın oğlu Yakub'un neslindendirler.



434) “Mısır yeryüzünde Allahu Teala'nın bir silah deposudur. Oraya saldıranı Allah helak eder."

Sehavi bu ifade ile bulunamadığını ve bu mealdeki hadislerin hiçbirinin sahih olmadığını söylemiştir. Fakat, Müslim'de Ebu Zer'den merfu olarak; "Yakında ağırlıklara (Kırat) adı verilen bir memleketi fethedeceksiniz. Onlara iyi mualeme ediniz; zira onların mahremiyet ve siyanet hakları vardır." mealinde bir hadis rivayet etmiştir. Zühri bu mahremiyeti İbrahim (A.S.) neslinden geldikleri için olduğunu, Askalani de, Hazreti Ömer devrinde sulh yoluyla İslamiyet'i kabul ettikleri için, siyanete hak kazandıklarını ve Resul-i Ekrem'in bunu haber vermesi bir mucize kabilinden olduğunu söylemiştir. Taberani’de de, Mısır kıptilerine iyi muamele edilmesine dair bir rivayet vardır. Suyuti de, Ka’bu'l-Ahbar ve Ebu Musa el-Eş'ari’nin bu mealde rivayetleri olduğunu söylemiştir. Tebi’ bin Amir, Muaz bin Cebel'e Ebu Musa el-Eş'ari'nin rivayetini sordum, o da doğru olduğunu söyledi, dedi. Ayrıca, (Şam) hakkında böyle bir rivayet varsa da, İbn-i Asakir'in Abdullah bin Utbe'den anlattığına göre, semavi kitaplardan birisinde yazılı olduğu söylenmiştir.



435) “Ağıza, buruna üç kerre su vermek cenabet olanlar için farzdır."

Her ne kadar ma'nası doğruysa da, sözü uydurmadır. (Hanefiler'de birer kere su vermek yeter.)



436) “Günah, nimeti mahveder."

Sehavi merfu olarak böyle bir hadis bulamadığını söylemiştir. Ma'na bakımından Kur'an-ı Kerim'in bazı ayet meallerine uygundur.



437) “Mide hastalıkların merkezidir. Tedavinin başı ise, diyettir."

Bu rivayet Arap doktoru Haris bin Kelde'nin sözüdür. İhya'da böyle bir rivayet varsa da, Iraki aslı bulunmadığını söyledi. Darekutni, Zerkeşi ve Suyüti'nin anlattıklarına göre de, mide hakkındaki rivayetler tamamen tabiblerin sözleridir. Ben de derim ki: Hallad Hazret-i Aişe'den merfu olarak, "Diyet midenin tedavisidir. Bedene alışkın olduğu gıdayı verin, yedirin" şeklinde rivayet etmiştir.



438) “Öğrencilerine karşı adalet göstermeyen çocuk hocaları zalimlerden sayılırlar."

Şam'daki Tabii'lerin büyüklerinden olan Mekhul'ün sözüdür.



439) “Gıybet eden ve dinleyen günahta ortaktırlar."

İhya'da zikredilen bu hadisin, Iraki aslını bulamadığını söylemiştir. Fakat istekle dinleyenler hakkında ma'na bakımından doğrudur. Tebareni'de İbn-i Ömer'den gıybetten ve dinlemesinden men edildiğine dair merfu bir rivayet vardır. Kur'an-ı Kerim'de de, “Birbirinizi gıybet etmeyiniz." mealinde ayet-i celile vardır. Yine, "Yardıma gücü yeterken yanında gıybeti yapılan kimse hakkında sükut eden kimseyi Allahu Teala dünya ve ahirette rezil eder." hadisini İbn-i Ebi'd-Dünya gıybetten zem babında rivayet etmiştir.



440) “Yemek kabına düşen sineği yemeğe batırmak hakkındaki hadis."

Sehavi bu hadisi rivayet etti, fakat hakkında bir şey söylemedi. Buna dair söz yukarıda geçmiştir.



441) “Mekke'de durmak saadet, oradan çıkmak şekavettir."

Merfu olarak aslı yoktur. Ancak Hasan-ı Basri, bunu Risale'sinde anlatmıştır.



442) “Müzayede malını artırdığı halde almayan mel'undur."

Sehavi merfu olarak böyle bir rivayet bilemediğini söylemiştir. Ben de derim ki, "Almayacağın malı artırma" diye nehiy varid olmuştur.



443) “İki kötülükten birini yapmak zorunda kalan kimse ehvenini tercih etsin."

Bu rivayet Hazret-i Aişe'nin, "Resul-i Ekrem muhayyer kaldığı iki şey arasında günah olmadıkça daima ehvenini tercih ederdi." sözünün anlamıdır.



444) “Yaşı kırkı bulduğu halde iyiliği kötülüklerinden üstün gelmiyenler, Cehenneme hazırlansınlar."

Ezri Müsned ve İbn-i Abbas'a merfu olarak bu hadisi rivayet etmiştir. Hatib'in, bu hadisi mevzular arasına alması şaşılacak şeydir, dedi. Ben de derim ki: Eğer senedinde bir şüphe varsa, ona diyeceğim yok, yoksa ma'nasında lafzının batıl olduğuna dair bir alamet yoktur. Hatta bazı umumi sözler arasında, "Ölüm onun için daha hayırlıdır." sözü söylenir. Bunu Deylemi'nin merfu ve senedsiz olarak Cabir'den rivayet ettiği, "İhtiyarladığı halde, hakka riayet etmeyen, kusurlarından utanmıyan ve yalnızlığında Allah'dan korkmayan kimseye Allahu Teala'nın ihtiyacı yoktur." hadisi te'yid eder. Ebu Yezid-i Bestami'nin aynaya bakıp yüzünü gördüğü vakit, "İhtiyarlık geldi fakat kusurlar gitmedi. Halbuki gaipte olanı da bilmiyorum." sözü ne güzel bir sözdür.



445) “Okumadan öğrenmek, öncü bulmadan hidayete ulaşmak isteyen dünyadan elini eteğini çeksin."

Muhtasar'da olduğu gibi aslı bulunmamış, fakat ma'nası sahih ve Resul-i Ekrem'in, "Bildiği ile amel eden kimseye Allahu Teala bilmediğini de öğretir." hadisinden alınmıştır.



446) “Gözlerini seven ikindiden sonra yazı yazmasın."

Merfu olarak aslı bulunmamıştır. Sehavi diyor ki: Belki hadisten gaye, ikindi vakti çıktığı ve akşam vakti girdiği halde ışığı olmayanlardır. Hatib'in anlattığına göre; İmam-ı Ahmed bazı talebelerine ikindiden sonra kitaba bakmamalarını öğüt vermiştir. Ben de derim ki: Bu söz, doktorların sözüdür. Nitekim, Şafii de göz ağrısına yeşil bir otu tavsiye etmişir.



447) “Bir çıkarı için seni seven, işi bitince senden yüz çevirir."

Hadis değildir. Bu mealde bir söz hakim'in birinin yüzüğünün kaşına yazılı olarak bulunmuştur. Alimlerin, "Allahu Teala'yı Cennet ümidi veya Cehennem korkusu için değil, zatı için sevmek lazımdır." sözü de böyledir. Hatta Fahr-i Razi, "Bir kimse, Cennet veya Cehennem korkusu olmasa, Allah'a ibadet etmezdim, dese kafir olur," demiştir. Belki de bu sözü, Allahu Teala'nın, "Cinn ve insi ancak ibadet etmeleri için yarattım." ve "Ancak bana ibadet edin." mealindeki ayetlerden almıştır. Bu ise, Allahu Teala'nın, "Korkarak ve umarak Rablerirne dua ederler," ayetine aykırı düşmez. İstersen gadabından korkup, rahmetini umdukları için veya Cehennem'inden korkup, Cennet'ini umdukları için de, farketmez. Çünkü ikincisinde köle efendisinden veya çocuk anne ve babasından korkutulup sevindirildiği gibi, ibadete teşvik ve azaptan korkutmak vardır.



448) “Haksız olarak alimi küçük düşürmek ve horlamak isteyen kimseyi Allahu Teala kıyamet günü mahlukat arasında rezil, rüsvay ve perişan eder."

Zeyl'de anlatıldığı gibi yalancı Sem'an bin Mehdi'in uydurmasıdır.



449) “40 gün halis kulluk ve ibadet eden kimsenin kalıbından taşan hikmet nurları dilinden fışkırır."

İbn-i -Cevzi, hadisi Mevzuat'ına almakla hata etmiştir. Çünkü Ebu Nuaym Hilye'de zayıf sened ile merfu olarak Ebu Eyyub'dan; Ahmed de, merfu ve mürsel olarak, aynı mealde ve başka ifade ile Mekhul'den; Zerkeşi'nin dediğine göre de, zayıf sened ile Enes'den rivayet etmişlerdir. Ayrıca Suyuti'nin beyanına göre de, yine Ebu Nuaym Hilye'de mevsul olarak Mekhul yolu ile, Ebu Eyyub-i Ensari'den rivayet etmiştir. Ben de derim ki: Mürsel hadis bile cumhura göre, hüccet sayılır.



450) “Balık yiyen kimse, üzerine hurma yesin."

Askalani'nin dediği gibi batıldır.



451) “Bir adamı Müslüman eden kimse, Cennet'i hak eder."

Sağani mevzu olduğunu söyledi.



452) “İki günü beraber olan aldanmış; bugünü dününden kötü olan da mel'undur."

Abdülaziz'in rü'yada aldığı bir öğüdüdür. Hatta Beyhaki'nin rivayetine göre, iyiliklerini artırmayanlar zarardadır, ilavesi de vardır. Bosti de, "Kişinin dünyalıktaki ilerleyişi noksanlık, hayırlı olmayan kazancı ise hüsranlıktır." dedi. Nitekim Allahu Teala da, (Ve'l-Asri...) buyurmuştur.



453) “Kim bir zalime yardım ederse, Allahu Teala o zalimi ona musallat eder."

Sehavi; hadisin ravileri arasında hadis uydurmakla töhmetlenmiş Ebu Zekeriyya vardır, dedi. Ben de derim ki: Hadisi Deylemi'nin İbn-i Mes'ud'dan senedsiz olarak rivayet etmesi hadis olduğunu te'yid eder. Suyuti, hadisi İbn-i Asakir tarihinde sağlam bir yol ile İbn-i Mes'ud'dan merfu olarak rivayet ettiğini söylemiştir.



454) “Bir lokma ile de olsa, beynamaza yardım eden, bütün peygamberleri öldürmüş gibi olur."

Leali mevzu olduğunu söylemiştir.



455) “Halali ile münasabette bulunduktan sonra, yıkanan kimseye Allahu Teala beyaz inciden yüz köşk verir. Vücudundan akan her damla için, defterine bin şehid sevabı yazılır."

Dinar'ın uydurduğu batıl bir hadistir.



456) “Namazda kaametleri teker teker alan, bizden değildir."

Leali'nin anlattığı gibi batıldır. Bundan başka müezzinin fazileti hakkında Cabir'den rivayet edilen uzun bir hadis var ki, o da mevzu'dur.



457) “Gurbette garib bulunan kimseye iyilik eden, Cennet'i kazanır."

Hadisi, Deylemi İbn-i Abbas'dan senedsiz ve merfu olarak rivayet etmiştir. "Allah'a ve ahirete imanı olan, müsafirine ikram etsin." rivayeti bunu te'yid eder.



458) “Herhangi bir gıda maddesini pahalansın diye, 40 gün piyasaya sürmeyen kimse, Allahu Teala'dan uzaklaşmış olur."

Hadisi, İbn-i Cevzi Mevzuat'ında almış ise de, Iraki; bu hadise mevzu demek biraz düşündürür. Çünkü Hakim, sahih olduğunu söylemiştir, dedi. Ben de derim ki, Celaleddin-i Suyuti, Camiu's-Sağir'de, "40 gün bir yiyecek maddesini sakladıktan sonra tamamını dağıtsa da, kusurunu telafi edemez." mealinde rivayet vardır.



459) “Sahibinin gönlünü hoş etmek için, yediği dost yemeği, kendisine zarar vermez."

Hadis değil, Ebu Süleyman'ı Darani'nin sözüdür.



460) “Kabuklu taze fasulyeyi yiyen kimsede, yediği nisbette hastalık azalır."

Hadisi İbn-i Hibban Zuafa'da Hazre-i Aişe'den merfu olarak rivayet etmiştir. Ayrıca, İbn-i Kayyim Mevzuat'ında ve Zehebi de, Mizan'da rivayet etmişlerdir. Sehavi, batıldır, dedi. İmam-ı Şafii; bakla yiyiniz, aklı arttırır, buyurdu.



461) “Mağfiret edilenler ile yemek yiyenler de, mağfiret olunur."

Sehavi'nin anlattığına göre, Askalani ve diğerleri aslı astarı olmayan bir uydurma ve yalan olduğunu söylemişlerdir. Ma'nası da doğru değildir. Çünkü bazan mü'minler ile münafık ve kafirler de yiyebilir. Fakat, mü'minlerin iyi kimselerle yemek yemesinde rahmete nail olmak vardır.



462) “Kendisinden razılık istenildiği halde, buna yaklaşmayan şeytandır."

Hadis değil, İmam-ı Şafii bunu, "Gadab edilecek yerde kızmayanlar da, merkeptir." ziyadesiyle söylemiştir.



463) “Aşure günü sürme taşıyla sürme çekenler, göz ağrısı görmezler."

Hakim ve diğerleri, merfu olarak İbn-i Abbas'dan rivayet ettikten sonra, Hakim münker olduğunu, Sehavi de mevzu olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca, İbn-i Cevzi de hadisi Mevzuat'ına almıştır. Hakim devam ederek; aşure günü sürme çekmek hakkında, Resul-i Ekrem'den bir rivayet yoktur. Hazret-i Hüseyin'i öldürenlerin icad etikleri bir bid'attir, dedi. Ben de derim ki: Hafız Celaleddin-i Suyuti, hadisi Camiu's-Sağir'inde yazdı ve Beyhaki de İbn-i Abbas'dan rivayet etti. Halbuki, Hakim, bu kitabına mevzu hadis koymamayı iltizam etmişti. Buna göre, hadis mevzu değilse de, zayıflıktan kurtaramaz.



464) “Bir bid'atı kaldıran kimsenin kalbini Allahu Teala iman ve emniyetle doldurur."

Mevzudur.



465) “Bir kimseye bir hediye geldiği vakit, yanında bulunanlar, o hediyede ortaktırlar."

Hadisi İbn-i Cevzi Mevzuat'ına almakla hata etmiştir. Çünkü hadisi İbn-i Humeyd İbn-i Abbas'dan ve diğerleri de, merfu olarak Hazret-i Aişe'den rivayet etmişlerdir. Sehavi'nin anlattığına göre, Ukayli bu hususta Resul-i Ekrem'e istinad edilen rivayetlerin hiçbirinin sahih olmadığını söylemiştir. Buhari de, hadisi muallak olarak rivayet ettiği yerde aynı fikri öne sürmüştür. Askalani ise, bu hususta sükut etmenin daha doğru olduğunu; Zerkeşi de hadisi Taberani, Hasan bin Ali'den rivayet ettiğini söylemiştir.



466) “Özrü açığa çıkan (mazereti bilinen) kimseye sadaka vermek vacib olur."

Sehavi aslı olmadığını söylemiştir.



467) “Bir işte fazilet olduğunu duyan bir kimse inanarak ve sevabını umarak bu işi yaparsa, gerçekte öyle olmasa bile yine mükafatını alır."

“Taşa hüsn-i zannetmenin de, mükafatı var.” hadisinin tenkidini yaparken, bütün bu gibi hadislerin uydurma olduklarını Askalani söylemişse de, taşa hüsn-i zan ile bu hadis arasında hem lafız ve hem de mana bakımından fark vardır. Çünkü bu hadisi Ebu'ş-Şeyh, Cabir'den merfu olarak rivayet etmiştir. Bununla beraber Sehavi'nin de dediği gibi, gerek bu ve gerek diğer rivayet yollarında metruk adam vardır. Hadis sahih değilse, de mevzu da değildir. Olsa olsa, zayıf olur. Zerkeşi'nin beyanına göre, Abdu'l-Berr'in Enes'den rivayeti de bunu te'yid eder. Ayrıca, İzz bin Cemaat ve Suyuti, hadisi almışlardır. Taberani ise, bir işte fazilet olduğu kendisine bildirilen bir kimse, o işi inanmadan yaparsa, o fazileti alamaz, şeklinde rivayet etmiştir ki, hadisin aslı olduğu anlaşılıyor.



468) “Seferin çıkmasını bana müjde edeni Cennet'le müjdelerim."

Aslı yoktur.



469) “Bir şeyde bereket bulan ona devam esin."

İbn-i Teymiye eskilerden birisinin sözü olduğunu söylemişse de, Zerkeşi'nin beyanına göre, hadisi İbn- Mace, Enes ve Aişe'den, Sehavi'nin beyanına göre de, İbn-i Mace Enes'den merfu olarak başka bir ifadeyle Beyhaki de, ayrı bir ifadeyle rivayet etmişlerdir. Son iki rivayet Camiu's-Sağir'dedir.



470) “Kim ki, malı ve güzelliği için bir kadını alırsa, Allahu Teala o kadının malını da, güzelliğini de ona haram eder."

Sehavi ile Zerkeşi hadis olarak bilinmediğini söylediler. Buna karşı Buhari ve Müslim'de, "Kadın, malı, güzelliği, asaleti ve dindarlığı için alınır. Sen dindarı olanı tercih et ki, huzur bulasın." şeklinde rivayet vardır.



471) “Kıyafet değiştirdiği halde, öldürülen kimsenin kanı hederdir."

Bu rivayetin güvenilir bir kaynağı yoktur. Bu husustaki cinniler ile ilgili rivayetlerin de hiçbiri sabit değildir.



472) “Mescidde dünya sözü konuşanların 40 senelik amellerini Allahu Teala mahveder."

Lafzı ve ma'nası bakımından batıl ve mevzu'dur.



473) “Zenginliğinden sebep zengine tevazu eden kimsenin dininin üçte ikisi gider."

474) “Alim ile oturan peygamber ile oturmuş gibidir."

Sehavi, merfu olarak böyle bir rivayet bilmiyorum, dediyse de, mana bakımından doğrudur. Çünkü alimler, peygamber varisleridir.



475) “Cehd eden bulur."

Bu rivayeti Sehavi yazdı. Üzerinde durmadı. Ben de derim ki: Hadis değil, bazı yüksek adamların sözüdür.



476) “Karışık yollardan toplanan malı Allahu Teala boş yere mahvettirir."

Subki aslı olmadığını söylediyse de, Kudai, Ebu Seleme'den merfu olarak rivayet etmiştir. Ebu Seleme ise, Humus Valisi idi. Muteber bir adam değildi. Sehavi'nin de dediği gibi raviler arasında metruk adamlar vardır. Ben de derim ki: Buna göre olsa olsa hadis, mürsel olur. Mürsellerin hüccet olabileceğini anlatmıştık. Hadisin asıl manası haramdan kazanılan serveti Allah mahveder. Türkçe ifadesiyle, haydan gelen huya gider, demektir.



477) “İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır. "

İbn-i Rebi, hadis olmadığını söylemiştir. Bir şairin sözüdür.



478) “Bir kimse bir hadis rivayet ederken aksırırsa, o hadis doğrudur."

Sehavi diyor ki: Hadisi Ebu Ya'la, Ebu Hüreyre'den merfu olarak rivayet etmiştir. Ayrıca Darekutni, Taberani ve Beyhaki de hadisi rivayet ettiler. Beyhaki münker olduğunu, diğerleri de batıl olduğunu söylemişlerdir. Zerkeşi diyor ki: Nevevi hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Batıl olduğunu söyleyenler hata etmişlerdir. Nitekim Taberani'nin Enes'den rivayetinde, sözlerin en doğrusu konuşulurken aksırılan sözdür, denilmiştir.



479) “El için kuyu kazan kimseyi, Allahu Teala tezden o kuyuya düşürür."

Gerek bu hadisin ve gerek bu mealdeki diğer hadisin asılları yoktur. Ancak, lafızları bakımından sahih olmayan bu hadisle mana bakımından ayet-i celileye uygundur.



480) “Doğruya yemin eden, Allah'ı tesbih etmiş gibidir."

Sehavi hadisi kaleme aldı, fakat hadis hakkında bir şey söylemedi. Ben, ma'nasının doğru olduğunu söylerim. Doğruya yemin edenin, elbette ki yemini zikir sayılır. İbn-i Rabi de hadisi merfu olarak bulamadığını söylemiştir. İmam Şafii ise, Allah'ın adına saygı olarak, ben doğruya dahi yemin etmiş değilim, demiştir. Bu hadisin manası doğru olaydı, Allah'a saygı olarak yemini terk etmek, güzel hasletlerden sayılmazdı. Şüphesiz yemini terk etmek, güzel hasletlerden sayılsa, yemin etmek, övülecek bir vasıf olmazdı. Halbuki Resul-i Ekrem, birçok hadislerinde yeminle başladığı gibi bizzat Allahu Teala da Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetlerinde yemin ile başlamıştır. Şu halde yemini terk etmenin makbul sayılması, mücadele hallerinde olan yeminler olmalıdır.



481) “Sokağa çıktığı vakit, (La ilahe illa'llahu vahdehu la şerike lehu. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü yuhyi ve yümit ve hüve hayyün la yemutü bi-yedihi'l-hayru ve hüve ala külli şey'in kadir) duasını okuyan kimseye Allahu Teala bir milyon sevap yazar, bir milyon günahını mahveder ve bir milyonluk derece kendisine verir."

Tirmizi'nin Cami'inde anlattığına göre, hadis ma'lul ve gariptir. İbn-i Ebu Hatem; bu hadis hususunda babamdan sordum, o da galat ve hatalar ile karışık münker bir hadis olduğunu söyledi. Hadisi, İbn-i Mace Müsned'inde rivayet etmişse de, diğerlerinin dediği gibi senedinde zafiyet vardır. İbn-i Hibban ancak makamı taaccüpte rivayet edilebileceğini söylemiştir.



482) “Zalime uzun ömür ve dua eden, Allah'a isyan edilmeyi sevmiş olur."

Gazali'nin İhya'sında, Zemahşeri'nin tefsirinde zikredilmişse de, merfu olarak bulunamadığı ancak Ebu Nuaym'in Hilye'sinde Süfyan-i Sevri'den rivayet edildiği söylenmiştir. İbn-i Cevzi, lafzı bakımından mevzu, mana bakımından sahih olduğunu söylemiştir. Iraki ve Askalani de Hasan-ı Basri'den rivayet edildiğini söylemişlerdir.



483) “Namaz içinde tekbirlerde ellerini kaldıran kimsenin namazı kabul olmaz."

Mevzudur.



484) “Bir sene içinde beni ve atam İbrahim'i ziyaret eden, Cennet'e girer."

İbn-i Teymiye ve Nevevi, batıl olduğunu; Zehebi ise rivayet yollarının leyyin olup, birbirini takviye ettiklerini ve yalancılıkla töhmetlenmiş olmadıklarını söylemişlerdir.



485) “Alimleri ziyaret eden, benimle oturmuş gibidir. Dünyada benimle oturan, kıyamet günü de benim yanımdadır."

Ravileri arasında yalancı Hafs'ın bulunduğu söylenir.



486) “Eken biçer."

Lafzı bakımından hadis değilse de, gerek dünyalıkta ve gerek ahiret hususunda ma'na bakımından doğrudur. "Dünya ahiretin ekeneğidir." hadisine dair, yukarıda izahat geçmiştir.



487) “Aslında herkese mübah olan şeyi, önce kim alırsa, onundur."

Bu ifade, Ebu Davud'da rivayet edilen bir hadisin mealidir. Bunu te'yid eden başka rivayet yolları da vardır.



488) “Mü'min kardeşini sevindiren, Allah'ı memnun etmiş olur."

Bu mealde başka rivayetler varsa da, Ukayli batıl olduğunu, Zeyl'de de, açık bir yalan olduğunu söylemişlerdir. İbn-i Hibban'da bu hususta şöyle bir hikaye anlatılır: İbn-i Hibban diyor ki: Cafer bin Ebu İban, İbn-i Ömer'e isnaden, bir hadis rivayet etti. Ben:

- İhtiyar, Allah'dan kork, Resul-i Ekrem'e yalan isnad etme, dedim. Cafer:

- Hakkımı sana helal etmem. Ben hadisi isnat ettiğim için sen beni çekemiyorsun, dedi. Ben de davamda ısrar ettim ve Mekke-i Mükerreme'de hadis rivayet etmiyeceğine dair kendisine yemin verdirdim.



489) “Besmele ile abdest almaya başlayan kimse, abdesti bozuluncaya kadar muhafız melekleri durmadan kendisi için sevap yazarlar."

Ravileri arasında hadis uydurmakla tanınmış İbn-i Ulvan vardır.



490) “Ezanı işitip de, merhaba, hoş geldin ey namaz, diyen kimseye iki milyon sevap yazılır, iki milyon günahı mahvolur ve iki milyon derecesi ali olur."

Aslı yoktur.



491) “Sıkıntısını anlatana yardım etmek vacip olur."

Eskilerden birinin sözüdür.



492) “Bir saat Mekke'nin sıcağına dayanan kimseden Cehennem 200 sene mesafe uzaklaşır."

Ukayli Zuafa'da İbn-i Abbas'dan merfu olarak, "70 sene uzaklaşır." şeklinde rivayet ettikten sonra, batıl olup aslı olmadığını söylemiştir. Ben de derim ki: Alicenap bir zat olan İmam-ı Nesefi, bu hadisi Medarik tefsirine aldığına göre, aslı olması gerekir, ancak zayıftır.



493) “Camide cenaze namazı kılana sevap yoktur."

İbn-i Abdü'l-Ber, fahiş bir hata olduğunu, doğrusunun "Mescidde cenaze namazı kılmakta beis yoktur." şeklinde olduğunu söylemiştir.



494) “Müttaki'nin ardında namaz kılan Peygamber'in ardında namaz kılmış gibidir."

Aslı yoktur.



495) “Ka'be'yi 7 defa tavaf edip, Makam-ı İbrahim'de 2 rek'at namaz kılan ve zemzem suyundan içen kimsenin ne kadar çok olsa da, bütün günahları bağışlanır."

Sehavi doğru olmadığını, ancak bazı kimselerin bunu levhalar halinde, bazı yerlere astıklarını, dayanaklarının da, bir rüya olduğunu söylemiştir. Ben de derim ki: Bu rivayeti Vahidi Tefsir'inde Cündi, Fezail-i Mekke'de Deylemi Müsned'inde, "Yeni doğmuş gibi, günahlarından çıkar." şeklinde rivayet etmişlerdir. Buna göre, hadis, mevzu değil, zayıf olur. Bu hadise dayanarak bazı kimseler, Hac ibadetinin büyük ve küçük, bütün günahları mahvettiğini söylemişlerdir. Halbuki Hac farizasının büyük günahları yok etmesi görüşü, icmaın hilafınadır. Tevbeden başka bir şey büyük günahı mahvetmez.



496) “Benim üzerime selavat getirip, Ehl-i Beytimi anmayan, bana eziyet etmiş olur."

Böyle bir hadis bulunamamıştır.



497) “Yağmur altında 7 kere tavaf edenin geçmiş günahları bağışlanır."

Sehavi merfu olarak aslı yoktur, dedi.



498) “Yaz mevsiminin şiddetli sıcaklarında başı kabak, yalınayak sık adımlarla sağa sola iltifat etmeden, kimseye bakmadan Allah'ı zikrederek, başka fuzuli sözler konuşmadan, kim ki 7 kere Ka'be'yi döner, her dönüşünde eziyet etmeden Hacerü'l-Esved'i istilam ederse, kaldırıp koyduğu her adımına Allahu Teala 70 sevap verir. 70 bin günahını mahveder ve 70 derecesini ali eder. Her biri, 10 dirhem değerinde 70 bin köle azad etmiş sevabı alır. 70 bin kişiye, şefaat etme hakkına sahip olur. Dilerse akrabasından mü'min olanlar, dilerse başkalarına, dilerse iyiliklerinin mükafatını dünyada, dilerse de ahirette görür."

Cündi Mekke Tarihi'nde İbn-i Abbas'dan merfu olarak bu hadisi rivayet etmiştir. Hasan-ı Basri'nin Risale'sinde ve İbn-i Hacib'in Menasik'inde de yazılıdır. Fakat, uydurma olduğu suratından okunuyor. Nitekim Sehavi, batıl olduğunu söylemiştir.



499) “Kim ki, 7 kere, başı kabak, yalınayak tavaf ederse, iki köle azad etmiş sevabını alır. Kim ki, yağmur altında 7 kere tavaf ederse geçmiş günahları bağışlanır."

İhya'daki bu rivayetin aslı bulunamadığını Iraki söylemiştir.



500) “Cehalet ile ibadet edenlerin bozdukları düzelttiklerinden daha çok olur."

Darrar'ın sözüdür. Ayrıca Darimi, Vasile'den merfu olarak, "Bilmeyerek ibadet eden, su çarkını çeviren eşek gibidir" şeklinde rivayet etmiştir. Bunu, "Bir fakih, Şeytan için bin abid'den daha şiddetlidir." hadisi te'yid etmektedir.



501) “Nefsini bilen Rabbini bilmiş olur."

İbn-i Teymiye mevzu olduğunu, Sem'ani merfu olarak bulunmadığını ancak, Yahya bin Muaz-ı Razi'nin sözü olduğunu söylemişlerdir. Nevevi, lafzı hadis değil, fakat ma'nası sabittir, dedi. Denildi ki, kendi cehaletini bilen, Allahu Teala'nın ilmini; kendisinin fani olduğunu bilen, Allahu Teala'nın baki olduğunu, kendisinin aciz ve zayıf olduğunu bilen, Rabbi'nin kuvvet ve kudretini anlamış olur.



502) “Haddini bilen huzura ulaşır."

Merfu olarak böyle bir rivayet yoktur. Ancak, Süfyan İbn-i Uyeyne'den, "Kendini bilen için başkasını övüp yermesi zarar vermez." şeklinde rivayet edilmiştir.



503) “Aşık olduğu halde iffetini koruyup, aşkını gizleyerek ölen kimse, şehit olarak ölür."

Süveyd'in İbn-i Abbas'dan merfu olarak iki yol ile rivayet ettiği bu hadisi, İbn-i Main ve diğerleri inkar etmişlerdir. Hatta Yahya; silah ve binitim olsa, Süveyd ile savaşa giderdim, demiştir. Sehavi, Süveyd'den başka sahih sened ile rivayet edilmiş ravileri olduğunu söylemiş ve İbn-i Hazm hadisi Hüccet olarak rivayet etmiştir. Suyuti ise, daha birçoklarının bu hadisi rivayet ettiklerini Deylemi de, bu mealde senedsiz olarak bir hadis rivayet edildiğini söylemiştir.



504) “Gurbette iken Allah'a isyan eden kimseyi Allahu Teala perişan bir halde memleketine çevirir."

Benim bildiğime göre aslı yoktur.



505) “Din kardeşine Kur'an-ı Kerim'den bir ayet öğreten ona sahip olur (Yani, öğrenci öğreticisinin medyun-ı şükranı olur)"

İbn-i Teymiye ve Zeyl sahibi mevzu olduğunu söylemişlerdir.



506) “Benimle al'imi (alâ) ile ayrılanlara şöyle böyle olsun."

Şia'nın uydurduğu asılsız bir sözdür.



507) “Dinimizde kendi görüşüyle hüküm vereni öldürünüz."

Vecize'de de söylendiği gibi, İshak'ın uydurmasıdır.



508) “Din kardeşine abdest almak için ibriği takdim eden, bir binek atı takdim etmiş gibidir."

İbn-i Teymiye mevzu olduğunu söyledi. Zeyl sahibi de bunu kabul etti.



509) “Bakara suresini kendisine öğreten hocasına dua etmeyen, zulmetmiş olur."

Sehavi aslı olmadığını söylemiştir. Ben de derim ki: Sahabe-yi Kiram'dan bazıları bu gibi sureleri okudukları vakit, kendilerini büyük bir ibadet yapmış sayarlardı.



510) “Kur'an'ı tersine yani "Kul eüzü bi-Rabbi'n-nas"dan başlamak suretiyle geriye doğru okuyan kimse, başı üstü Cehennem'e atılır."

Mevzu'dur.



511) “Sabah namazında "Elem neşrah leke" ve "Elem tere keyfe" surelerini okuyan kimse, göz ağrısı görmez."

Sahavi, aslı olmadığını söylemiştir. Hatta abdesti müteakip okunan (İnna enzelnahu) hakkındaki rivayetlerin de aslı yokur. Çünkü o, abdestin sünneti olan, abdest namazını kaybettirir, dedi. Sehavi bu sözü ile, merfu olarak bulunamadığını demek istemiştir. Yoksa büyük bir iman olan Ebu'l-Leys'i Semerkandi de bu hadisi kitabında zikretmiştir. Ayrıca, abdestin özel bir sünneti olmadığını Gazali de tahkik etmiştir. Ancak, abdestten sonra müstehab olarak, iki rek'at namaz kılınır. Fakat bunun da, hemen peşinde olması şart değildir. Bir (İnna enzelna) okunabilir. Gerçi evla olan, abdest azaları kurumadan bu müstehabbı eda etmektir, kaydı da vardır.



512) “Ziyaretimize gelenlerin isteklerini yerine getirmek, bize borçtur."

Sehavi, böyle bir hadis bulumadığını dediyse de, "At üzerinde gelirse de sailin hakkı var." hadisi bu ma'nadadır. Ben de derim ki: "Bir kabilenin hatırlısı size geldiği vakit ona ikram edin." hadisi de, bunu te'yid eder. Halbuki ayet-i celilenin sarahatine göre, her mü'min Allah katında keremlidir.



513) “Tırnaklarını karışık olarak kesen kimse, göz ağrısı görmez."

Sehavi böyle bir şey bulamadığını, İmam-ı Ahmed, bu şekilde tırnak kesmenin müstehap olduğunu söyledi.



514) “Ramazanın son Cum'asında geçmiş bir vakit namazını kaza eden kimse 70 senelik kaza borçlarını ödemiş olur."

İcmaı nakz ettiği için, kat'iyyen batıldır. Çünkü, bir vakit kazanın iki vakit yerine geçmiyeceğinde ittifak vardır. Nihaye ve Hidaye gibi kitaplarda bu hadisin yazılı olması, bir değer taşımaz. Zira bunlar, hadis bilginleri değillerdir. Aynı zamanda rivayet ettikleri bu hadisi kimseye isnad edememişlerdir.



515) “Kendisine iltica eden kimsenin isteklerini reddedip, dileklerine bakmayan kimsenin Allahu Teala kıyamet gününde ümitlerini keser. Ve Cennete giremez."

Bur rivayet, Hayatü'l-Hayevan'a nisbet edilir. Ve Ahmed'in Ebu Hüreyre'den merfu olarak rivayet ettiği söylenir. Fakat, Sehavi Ahmed'den rivayetinin ihtilaflı olduğunu söyler.



516) “Sırrını gizleyen, işine sahib olur."

Sahavi, merfu olarak böyle bir rivayet yoktur, dedi.



517) “Gece namazına devam edenin, gündüzleri yüzü güzelleşir."

Aslı yok, boş bir uydurmadır. Sehavi, Şüreyk'in uydurması olduğunda itifak vardır, dedi.



518) “Sarı nalı giyenin sıkıntıları azalır."

Aynı mealde İbn-i Abbas'dan merfu olarak bir rivayet de vardır. İbn-i Ebi Hatem, babasından rivayet ederek, uydurma bir yalan olduğunu söyledi. Zemahşeri de, bu sözü Hz. Ali'ye isnad etti. Ve (Safraü Fakiun) ayetinden alınmıştır, dedi.



519) “Satranç oynayan mel'undur."

Sehavi'nin dediği gibi. Nevevi sahih ve merfu olarak böyle bir rivayetin olmadığını, yalan ve uydurma olduğunu söylemiştir. Santrancı men eden buna benzer daha birçok rivayetler olduğuna göre, ben de, mevzu değil, zayıf olduğunu söylerim.



520) “Öğlenin farzından önce, 4 rek'at sünnete devam etmeyene şefaatım ulaşamaz."

Suyuti bunu Mevzuat'ının sonuna almış ve Hafız İbn-i Hacer'e sorulunca, batıl olup aslı olmadığını söylemiştir.



521) “Allah'dan korkmıyanlardan kork."

Lafzı hadis değil, ma'nası doğrudur.



522) “İyilikle düzelmeyen, kimseyi, felaketler yola getirir."

Hadis değil, eskilerden birinin sözüdür.



523) “Sadaka verecek bir şeyi bulunmayan bir kimse, Yahudilere lanet etsin."

Doğru değildir.



524) “Yumuşak sözlü ve tatlı dilli olan kimse sevilir."

Hatib'in dediği gibi Hz. Ali'nin sözüdür.



525) “İlmi kendisine fayda vermeyen kimseye cehaleti zarar verir."

Hadis olduğu bilinememiştir.



526) “Cahil ile sohbet edene sonunda cahil husumet eder."

Müsned olarak böyle bir rivayet bulunamamıştır. Eskilerin sözüdür. Sehavi de, böyle bir şey hatırlamadığını, fakat Hatib'in Ma'mer bin Müsenna'dan bu mealde bir rivayeti olduğunu söylemiştir.



527) “Aşure günü aile efradına bolluk gösteren kimseye Allahu Teala yıl boyunca bolluk nasib eder."

Zerkeşi Muhammed bin El-Münteşir'in sözü olup hadis olmadığını, Suyuti ise, Beyhaki Şuab'ında Ebu Said'i Hudri, Ebu Hüreyre, İbn-i Mes'ud ve Cabir'den rivayet ettiği sahih bir hadis olduğunu ve her ne kadar, senedleri zayıf ise de, hepsinin bir araya geldiğinde, kuvvetleştiklerini, Hafız Ebu'l-Fadl el-Iraki Emali'sinde Ebu Hureyre'den gelen bu hadisin bazı rivayet yollarının sahih olduğunu söylemişlerdir. Buna karşılık, İbn-i Cevzi, ravileri arasında bulunan Süleyman'ın meçhul bir kimse olduğunu söyleyerek, hadisi mevzular arasına aldı. İbn-i Hibban da, bu adamı sik'alardan saymıştır. Buna göre de, hadis hasen'dir. Çünkü, Müslim'in şartlarına uygun olarak, Cabir'den ve buna benzer daha birçok rivayet yolları vardır.



528) “Güzele talib olan mihrini öder."

Hadis değildir. Bununla beraber, metindeki (Hasna) dan murat, Kur'an-ı Kerim'deki (Hüsna) yani Cennet; mihirden de, iyi ameller olduğu söylenebilir. Yani Cennet'i isteyenler, iyi amellerde bulunur, demek olur.



529) “Bindiği deveyi kamçılamak, haccın tamamındandır."

İbn-i Rabi'nin anlattığına göre A'meş'in sözüdür. Bununla beraber, Veda Haccı'nda Hz. Ebu Bekir, Resul-i Ekrem'in huzurunda devesini dövmüş ve Resul-i Ekrem de bir şey dememiştir. Yani, Hac yolunda binilen deve, icabında dövülebilir.



530) “Fikre saygı, güzel arkadaşlıktandır."

Her ne kadar, Sehavi, bu hadis için bir şey demediyse de, "Muvafakat olmasa, insanlar helak olurdu." atasözüne uygundur.



531) “Kıyamet alametlerinden birisi de, imamlıktan kaçınmaktır."

İbn-i Rabi'nin anlattığına göre, lafzı hadis değil, fakat ma'nası doğrudur. Ahmed, Ebu Davud ve İbn-i Mace'nin Selame bint-i Hürre'den merfu olarak "Kıyamet alametlerinden birisi de, mescidlere imam bulunamamasıdır." mealinde bir hadis rivayet etmişlerdir.



532) “Konuşmağı sükutu üzerine tercih etmek, alim için bir fitnedir."

İhya'da hadis uzun bir şekilde rivayet edilmişse de, Iraki, İbn-i Cevzi'nin bu hadisi Mevzuat'ına aldığını söylemiştir.



533) “Öyle günahlar var ki, onları ancak Arafat’taki vakfe mahveder."

Iraki aslı bulunmadığını söylemiştir.



534) “Ölmeden önce ölünüz."

Askalani sabit olmadığını söylemiştir. Aslında bu, sofilerin sözüdür. Ölmeden önce, nefis ve şehvetlerinizin esiri olmaktan kendinizi kurtarınız, demektir.



535) “Ölüm her müslüman için keffarettir."

Iraki, İbn-i Cevzi bu rivayeti Mevzuat'ına almakla isabet edemedi, demiştir ki, doğrudur. Zira, hadisi hasen derecesine yükseltecek rivayet yolları vardır. Ayrıca Beyhaki ve Kudai hadisi Enes'den merfu olarak rivayet ettiler ve Iraki sahih olduğunu söylemiştir.



536) “Mü'min doğru konuşur ve söylenene inanır."

Bu ifadeyle doğru olduğu bilinmemiş ise de, Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerine uygundur. Sehavi ise, birinci ve ikinci şıklarını bu mealdeki rivayetler ile tevile çalışmıştır. Bununla beraber, "mümin" kelimesinden gaye, "olgun mü'min" demektir.



537) “Mü'min, tez kızıp hiddeti tez geçen kimsedir."

Iraki, aslı bulunmadığını söyledi. Ben de derim ki: Bu ifade, "Hiddeti ümmetimin hayırlılarına arız olur." hadisinin bir ma'nasıdır. Uzun bir hadisde de, olgun mü'min, geç kızıp tez hiddeti geçen kimse olduğu, bildirilmiştir.



538) “Erkek mü'min, mü'min kadının yardımcısıdır."

Sagani mevzu olduğunu söylemiştir.



539) “Mü'min parlaktır, hilekar değildir. Münafık ise, aldatıcı ve adi kimsedir."

Sagani, mevzu olduğunu söylemişse de, aldanmıştır. Çünkü hadisi Ahmed merfu olarak, Ebu Hüreyre'den rivayet etmiştir.



540) “Mü'min tatlı, kafir ise acıdır."

Askalani batıl olup aslı olmadığını söylemiştir. Halbuki Resul-i Ekrem'in helva ve balı sevdiğine, mü'minin kalbi tatlı olup, tatlıya dair rivayetler yukarıda geçmiştir.



541) “Mü'min kin tutmaz."

Iraki aslı olmadığını söylemiştir. Ben de derim ki: Ma'nası doğrudur. Ancak, olgun mü'min kin tutmaz, demektir.



542) “Mü'min terkedilmiş, kafir ise korunmuştur."

Hadis değildir. Ma'nası şöyledir: Günahlarının mahvolması için, mü'min felaketten felakete sürüklenir, kafir ise ilerde çekeceği için dünyada o derece müptela olmaz.



543) “Mü'min, nesebi üzerine emindir."

Aslı yoktur. Malik'e nisbet edilen bir sözdür.



544) “Mü'min aldanır."

Said bin Cübeyr'in sözüdür. Ma'nası da, ahmak olduğu için değil, saf ve temiz olduğu için bile bile aldanır, demektir.



545) “Mü'min gıpta eder, münafık hased eder."

Fazl'ın sözüdür.



546) “İnsanlar, kendi zamanlarına atalarından daha iyi intibak ederler."

Hz. Ömer'in ve daha doğrusu Hz. Ali'nin sözü olduğu söylenir.



547) “İnsanlar Meliklerinin dini üzerinedir."

Sehavi hadis olarak bulunamadığını söylemiştir.



548) “İnsanlar birbirinin tamamlayıcısıdırlar."

Bu rivayet, Ümmetim, birbirini destekleyen, bir binanın taşları gibidir." sahih rivayetinin bir ma'nasıdır.



549) “İnsanlar amellerine göre cezalanırlar."

Sehavi bunu nahiv alimlerine nisbet etmektedir. Suyuti Dürer adlı kitabında, İbn-i Cerir, Tefsir'inde, İbn-i Abbas'dan mevkuf olarak rivayet ettiğini söyler. Kur'an-ı Kerim'e de uygundur.



550) “İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar."

Hz. Ali'nin sözüdür.



551) “Bit öldürmek, unutkanlığa sebep olur."

Aslı yoktur. Ravileri arasında yalancı Hikem bin Abdullah vardır.



552) “Peygamber bin sene toprakta yatmaz. (Yani bin seneye varmadan kıyamet kopar.)"

Kıyamet hakkında vakit tayin eden gerek bu ve gerekse buna benzer hiçbir rivayetin aslı yoktur.



553) “Kadınlar birbirine yardım eder ve korurlar."

Aslında İkrime'nin sözü olup, Buhari'deki sahih bir hadise müdrectir.



554) “Unutkanlık insanlık iktizasıdır."

Sehavi, bu ifadeyle hadis olduğu bilinmemiştir, dedi. Kur'an-ı Kerim'de unutkanlığın insanlıkta mevcut olduğunu ifade eden ayetler vardır. İnsan, nisyandan alınmadır, denir. Nitekim (Evvelü nâsin, evvelü nâsin) ilk unutan insanların ilkidir, şeklinde bir ifade de vardır.



555) “Allahu Teala'nın kuluna yardım etmesi, kulunun kendi kendini korumasından daha hayırlıdır."

Vuheybi'nin sözüdür.



556) “Güzel yüze bakmak ibadettir."

İbn-i Kayyim diyor ki: Hocamız İbn-i Teymiye'ye bu hadisten sorulunca aslı astarı olmayan batıl bir yalan olduğunu söylemiştir. Ben de derim ki: "Güzele bakmak gözün cilasını artırır, çirkine bakmak ise, göze (ağ) getirir." şeklinde iki şıkka ait ayrı ayrı rivayet yolları varsa da her ikisi zayıf, ikincisi birincisinden daha zayıftır. Birinci şıkkı te'yid eden başka bir rivayet yolu olduğu için mevzu değil belki zayıftır.



557) “Alim'in yüzüne bir bakış, Allah katında gündüz oruçla, gece ayakta ibadet ile geçen 60 senelik ömürden daha sevimlidir."

Enes'den böyle bir rivayet varsa da, sahih değildir. İbadet maksadıyle alimin yüzüne bakmanın fazileti hakkında başka bir rivayet yolu vardır.



558) “Kabir ne güzel hısımdır."

Zerkeşi hadis olarak bulunamadığını söylemiştir. Müsned-i Firdevs'te İbn-i Abbas'dan merfu olarak, başka bir yerde de, Hz. Ali'den bu mealde rivayetler vardır.



559) “Suheyb ne güzel bir kuldur. Allah'dan korkmasa da yine O'na isyan etmezdi."

Usulcüler, meaniciler ve Arapça hocaları arasında şöhret bulmuş bir rivayettir. Hz. Ömer'den rivayet etmektedirler. Sehavi, hocası Askalani'nin İbn-i Kuteybe'den böyle bir rivayet bulduğunu fakat senedi olmadığını, Sübki, hadis kitaplarında Hz. Ömer'den böyle bir rivayet bulamadığını söylemiştir. Şümeni babasına nisbet ederek, Ömer'den böyle bir rivayet olduğunu, fakat sened zikredemediğini söyledi. Iraki bu rivayetin aslı olmadığını söylemiştir. Demamini, hadis Huzeyfe'nin azadlısı Salim hakkında olduğunu söylemiştir. Bu rivayet yolunda da, İbn-i Lühey’a vardır. Zerkeşi de Suheyb hakkında aslı olmayıp, Salim hakkında, İbn-i Lühey’a vardır. Zerkeşi de, Suheyb hakkında aslı olmayıp, Salim hakkında olduğunu söylemiştir. Ve bu rivayeti daha birçokları da te'yid etmişlerdir.



560) “Alim'in mürekkebinden bir nokta, Allah katında 100 şehit kanından daha sevimlidir."

Zeyl'de de denildiği gibi mevzu'dur.



561) “Mü'minin uykusu ayık ve hafif, duyması ise az olur."

Bu rivayeti, Gürani, "Sesi de hafif olur." şeklinde almıştır.



562) “Alim'in uykusu ibadet sayılır."

Bu ifadeyle merfu olarak aslı yoktur. Beyhaki zayıf sened ile oruçlu hakkında böyle bir hadis rivayet etmiştir. Ayrıca Ebu Nuaym, "İlimle uyku, cehalet ile ibadetten hayırlıdır." şeklinde bu rivayeti de vardır. Hülasa alimin uykusu ibadet sayılabilir. Çünkü o, uykuya yatarken daha iyi bir şekilde ibadet etmeyi niyet eder. Bunun gibi, zalimler için de uykuları ibadettir, denildi. Zira, uyanıklığındaki zulmüne nisbetle, uykusu ibadet sayılmıştır.



563) “Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır."

İbn-i Dihye sahih olmadığını, Beyhaki senedinin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Bu husustaki diğer rivayetlerin senedleri zayıftır. Mü'minin niyetinin amelinden hayırlı olması, iyiliğe yalnız bir niyet etmesiyle mükafat alması bakımındandır. Sehl diyor ki, Allah katında en değerli yaratık, mü'minin kalbidir. Yaratıklara bahşettiği şereflerin en değerlisi de Allah'ı bilmektir. En şerefli şeyi en kıymetli azaya vermiştir. Yani Allah'ı bilmek, kalbin işidir. Kıymetli yerlerden meydana gelen varlıklar da, kıymetli olur. Aynı zamanda niyet devam eder, amel tükenir. Bunun içindir ki, müslümanların ebedi Cennet'te kalmaları amellerinin mükafatı değil, ebedi olan niyetlerinin karşılığı olduğu söylenir.

Niyetin üstünlüğünü te'yid eden diğer bir cihet de, niyete riya karışmamasındandır.

564) “Eli ile istimna eden mel'undur."

Aslı yoktur.



565) “Vasim, sırdaşım, vekilim ve benden sonra ehlibeytimde en hayırlı halefim, Ali bin Ebu Talib'tir."

Şiilerin uydurmasıdır.



566) “Beyaz gül benim terimden, kırmızı gül, Cebrail'in terinden, sarı gül, Burakı'ımın terinden yaratılmışlardır."

Bazı kitaplarda mevcut olan bu rivayet hakkında Nevevi sahih değil, diğerleri ise, mevzu demişlerdir. Gerek bu rivayet ve gerek Hz. Ali'den geldiği söylenen buna benzer diğer rivayet uydurmadır.



567) “Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur."

Bu hadisin de aslı bulunmadığını İhya'nın muharici ve Münziri söylemişlerdir. Askalani ise zayıf bir hadis olduğunu söylemiştir.



568) “Senin hükmünü kimse bozmaz."

İbn-i Humeyd'in Müsned'inde rivayet edildiği gibi, Taberani de hadisi, sahih sened ile rivayet etmiştir. Bunun hadis olduğunu inkar eden, kısa görüşlüdür.



569) “Çocuk babasının sırrıdır."

Sehavi ve Zerkeşi aslı olmadığını söylemişlerdir.



570) “Piç çocuk Cennet'e giremez."

Dillerde dolaşan bir sözün aslı olmadığını Gazi Mecdüddin-i Şirazi (Seferu's-Saade) adlı eserinde söylemiştir.



571) “Adil bir hükümdarın zamanında doğdum."

(Nuşirevan'dır) Zerkeşi ve diğerleri, batıl olduğunu söylemişlerdir.



572) “Evet, valahi öyledir, demekten tüccara, bu gün olmadı yarın gel, demekten sanatkara yazıklar olsun."

Iraki aslı bulunmadığını söylemiştir.



573) “Veyh, şeytan adıdır."

Hz. Ömer ve Kufe Tabiilerinden olan İbrahim-i Nehai'nin sözü olduğu söylenmiştir. Doğru ise, sonuna veyh gelen "Sibeyevh" gibi adlar takmak uygun olmaz.



574) “Hediye, hazırda bulunanlarındır."

Gerek bu rivayet ve gerek hediyeler ortaktır, gibi rivayetlerin aslı yoktur. Fakat zayıf sened ile; gelen hediyelere meclisde bulunanlar da oraktır, diye bir rivayet vardır.



575) “Ümmetimin helaki alim ve cahil abidlerin elindedir."

Bu ifadeyle bulunamamıştır.



576) “Bilmem demek, ilmin yarısıdır."

Darimi ile Beyhaki'ye göre, Şiilerin sözüdür. Fakat Suyuti'nin anlattığına göre, Said bin Mansur İbn-i Mes'ud'dan, "İlmin üçte biri bilmem demektir." şeklinde rivayet vardır. Sehavi'nin anlattığına göre, Sahih-i Buhari'de: Bilen de, bilmeyen de, "Allah bilir" desin: Çünkü bildiği şeyin doğrusunu, Allah bilir, demek de bir ilimdir. Bizzat Resul-i Ekrem'in, "Üzeyr'in Nebi olup olmadığını bilmem." dediği sabittir. Kur'an-ı Kerim'de de buna benzer ayet vardır.



577) “Merkebin sidiği ile eti yenen bütün hayvanların sidiklerinde beis yoktur. "

Mevzu'dur.



578) “Müşteri yanında zevvakın yani malı taşıyanın ve maldan anlayanın bulunmasında beis yoktur."

Aslı yoktur.



579) “İdrarınızı yaptığınız helalarda abdest almayın, zira, mü'minin abdest suyu sevaplarıyla birlike tartılır."

Yahya bin Abese'nin uydurmasıdır.



580) “Namazda Salevat-ı Şerifeleri okurken, (Seyyid) kelimesini okumayın."

Sehavi aslı olmadığını söylemiştir.



581) “Son zamanlarda, fitneyi kerih görmeyiniz, zira fitne, münafıkları öldürür."

Zerkeşi'ye göre hadisi Deylemi merfu olarak Hz. Ali'den rivayet etmiştir. Suyuti diyor ki: İbn-i Hacer, Buhari şerhinde, bu hadisi inkar etmiş ve Sehavi, Sened'inde meçhul şahıs olduğunu söylemiştir. İbn-i Vehb'den rivayet edilmiş olan bu hadis hakkında kendisinden sorulunca, batıl olduğunu söylemiş, rivayet eden için, yalancının gözünü Allah kör etsin, demiş ve gerçekte ravinin gözü de kör olmuştur.



582) “Seni ziyaret etmeyeni sen de ziyaret etme."

İbn-i Vehb'in sözüdür.



583) “Camide bana saygı göstermeyin."

Aslı bulunmamıştır.



584) “Yılan ancak yılan doğurur."

Arapların atasözüdür.



585) “Yalandan hasta görünmeyin, gerçekte hasta olursunuz. Mezarlarınızı kazmayın, ölürsünüz."

İbn-i Hatem münker olduğunu söyledi. Deylemi, merfu olarak böyle bir rivayette bulunmuşsa da, hiçbirinin aslı yoktur.



586) “Söyleyene bakma, söylenen söze bak."

Hz. Ali’nin sözüdür.



587) “Yemek yiyene selam yok."

Lafzı bakımından hadis değil, fakat mana bakımından hadistir.



588) “İkrar eden mazur sayılmaz."

Askalani, aslı olmadığını ve mutlak olarak ma'nasının sahih olmadığını söylemiştir.



589) “Fasık'ın gıybeti olmaz."

Ahmed münker olduğunu, Darekutni, Hatib ve Hakim batıl olduğunu söylediler. Fakat Zerkeşi, birçok rivayet yolları bulunduğunu, Beyhaki Sünen'inde Enes'den zayıf sened ile, "Yüzünden haya perdesini kaldıran kimsenin gıybeti yoktur" diye rivayet etmiştir. Hirevi hasen hadis olduğunu söyledi. Ve Behz, yolu ile aynı mealde bir hadis rivayet etti.



590) “Ali'den başka genç, zülfükardan keskin kılınç olamaz."

Her ne kadar, Hasan bin Urka ve Ali Bakır yollarından, Bedir gününde gökten bir melek böyle çağırdı diye vahi bir rivayet varsa da, rivayet yolları zayıf olduğu için i'timada şayan bir aslı yoktur. Şüphesiz Bedir günü böyle bir ses gelse, onu yalnız Şiiler değil, oradaki herkesin duyması ve diğer büyük zatların da rivayet etmeleri gerekirdi. Ayrıca Bedir günü askerin etrafında devamlı tambur çalındığını ve bunu durmadan meleklerin çaldıklarını iddia da aynı şekilde batıl ve Şiilerin uydurmasıdır.



591) “Ali'ye seslen...O'nu sana yardımcı bulursun.."

Aslı yoktur.



592) “On dirhemden az mehir olmaz."

Sehavi hadisi Darekutni Cabir'den merfu olarak rivayet etti, demişse de, ravileri arasında yalancılıkla tanınmış Bişr bin Abd vardır. Aslında bu rivayet, nikah parası için bir demir yüzüğe de olsa evlenecek bir kadın hakkındaki rivayet ile muareze eder. Fakat, birini mihr-i müeccel, diğerini de mihr-i muaccele hamletmekle muarazayı kaldırmak mümkündür.



593) “Dert din derdi, ağrı ise göz ağrısıdır."

Beyhaki, Taberani ve Nevevi, bu hadisi Cabir'den rivayet etmişlerse de, Zerkeşi, Ahmed ve İbn-i Medeni aslı olmadığını söylemişlerdir.



594) “İkramdan ancak merkep kaçınır."

Deylemi Sehavi ve Suyuti'nin anlattıkları gibi, Hz. Ali'nin sözüdür. Misafirliğe gittiği bir yerde altına minder getirdiklerinde böyle söylemiştir.



595) “Farz ve sünnetleri bilmemek müslümana helal olmaz."

Fakat diğerlerini bilmemek caizdir. Zeyl'de anlatıldığı gibi mevzu'dur.



596) “Zina'dan doğan çocuk Cennet'e giremez."

İbn-i Tahir ve İbn-i Cevzi mevzu olduğunu sanmışlarsa da Ebu Nuaym Hilye'de Mücahid'den ve o da Ebu Hüreyre'den merfu olarak rivayet etmişlerdir. Fakat Darekutni, Mücahid bu rivayeti Ebu Hureyre'nin kendisinden duymadı, diye hadisi illetlendirmiştir.



597) “Yaşlı insan, yemek yemekten utanmadığı gibi, ilim öğrenmekten de utanmaz."

Maruf bir rivayet değildir.



598) “Utanan ve kibredenler, ilim öğrenemezler."

Mücahid'in sözüdür.



599) “Çörek yani bir ekmek, ekmek olup sofraya gelinceye kadar 360 ustanın elinden geçer. Bunların birincisi Mikail'dir."

Iraki aslı bulunmadığını söylemiştir.



600) “İhtilaflı mes'elelerde Allahu Teala azab etmez."

Ümmetimin ihtilafı rahmettir." bölümünde buna dair açıklama vardır. Sehavi'nin anlattığına göre, bu rivayet, eskilerden birinin sözüdür. Bunu te'yid eden ayet ve hadisler vardır.



601) “Sehavi diyor ki: Gördüğünüz şu kelimeler bazı memleketlerde şöhret buldu. Bunlara Ramazan muhafızı derler. Ramazanın son Cum'asında hatip hutbede iken, bunları yazarlar. Hutbede bulunan Askalani gibi ilim adamları bunu inkar ettikleri halde, yine dinlemezlerdi.11 Güya ki, bu kelimeler yangın, sel, hırsızlık ve benzeri afetlerden korurlarmış. Halbuki ma'nası bilinmeyen (Keashelun) kelimesinin küfür olması da ihtimal dahilindedir.

602) “Ey Ebu Hüreyre, abdest alırken besmele ve hamdele getir ki, sen konuşuncaya kadar melekler durmadan senin için sevap yazarlar."

Münkerdir.



603) “Ya Ahmed, diye rivayet edilen hadis.”

Mevzudur.



604) “Ya Humeyra diye başlayan hadisler.”

Müzeni diyor ki: Başında (Ya Humeyra) bulunan bütün hadisler mevzudur.



605) “Ey Allah süvarisi biniver."

Askeri, Emsal kitabında Enes'den rivayet etmiştir. Şöyle ki, Haribe bin Numan Resul-i Ekrem'e; Ya Rasulallah, şehitlik mertebesine ulaşmam için bana dua et, deyince Resul-i Ekrem de böyle buyurmuştur. İslamın ilk süvarisi ve süvarilerden ilk şehid olanı bu zattır.



606) “Ey Şeyh, selameti arzu ediyorsan onu başkalarının senden selametinde ara."

Sehavi'nin beyanına göre, Şeyh Ebu İshak-ı Şirazi Rasul-i Ekrem'i rü'yada görmüş ve sorduğu soru üzerine Rasul-i Ekrem bu cevabı vermiştir. Hatta kendisi, Rasul-i Ekrem bana; Ya Şeyh, dedi diye sevinirdi. Menufi, bir hüküm ifade etmediği için bu gibi rivayetler üzerinde durmaya veya bunları inkar etmeye de lüzum yoktur, dedi. Nevevi, şeriate uygun bir rü'ya ile amel etmenin müstehap olmasında da söz yoktur, dedi; çünkü bu, aslında rü'ya ile bir hüküm değil yerleşmiş bir hükmü ifadedir.



607) “Ey altın ve gümüşler, başkalarına gidin."

Hz. Ali'nin hilafetinde hazine vekili, hazine odasının altın ve gümüş ile tamamen dolduğunu kendisine haber verince hemen tekbir alarak hazinenin kapısına gitti ve parayı ilgililere bölerken bu sözü söyledi. Paralar bittikten sonra odayı temizleterek orada iki rek'at namaz kıldı.



608) “Ya Ali, azık aldığın vakit, soğanı da unutma."

Gerek bu ve gerek bununla ilgili Deylemi'nin rivayet ettiği., "Soğan yiyiniz, çocuk üzerinde olumlu etkisi olur." mealindeki rivayetin de aslı yoktur.



609) “Ya Ali, ben sana demirden nalınlar yaptıracağım. Sen onları, ilim yolunda, eskit."

İbn-i Teymiye mevzu olduğunu söylemiştir.



610) “Ya Ali, kağıt kalem getir. Hz. Ali getirdi. Rasul-i Ekrem söyledi, Ali yazdı. Cebrail şahit oldu ve sahife dürüldü."

Güya bu olay Resul-i Ekrem'in ölüm hastalığında olmuştur. Sağani mevzu olduğunu söylemiştir. Bazı muhakkiklerin açıkladıklarına göre, "Ya Ali, Harun Musa'ya ne idiyse sen de bana aynısın, şu kadar ki, benden sonra, peygamber yoktur." mealindeki hadisten başka, "Ya Ali" diye başlayan bütün hadisler mevzu'dur.



611) “Yoksulluktan sonra zenginleşenlere yazıklar olsun."

Söz mutlak olmadığı gibi, hadis de değildir. Bir zatın sözüdür.



612) “Kişi hoşlanmadığı şeylerden de, ecir ve mükafat görür."

Bu rivayet, "Rabbımız kelepçeler ile, Cennet'e sevkedilenlere teaccüb eder." rivayetine uygundur. Hoşlanmadığı şeyler, hastalık, yoksulluk ve benzeri felaketler olabilir.



613) “Yüzü güzel olan, imamlığa tercih edilir."

Bu rivayet mutlak olmamakla beraber, Leali'de anlatıldığı gibi mezvu'dur.



614) “Düşmanın elini kıramazsan onu öp."

Mansur'un buna benzer bir sözü vardır.



615) “(Yasin) ne maksatla okunursa, onun içindir."

Sehavi, bu ifadeyle aslı olmadığını söylemiştir.



616) “Bulunduğumuz bu belde halkı, orucunu tutar."

Ay'ın bir memlekette görülüp diğer memlekette görülmediği vakit söylenen bir sözdür. Sehavi, hadis olarak böyle bir şey bilmiyorum, dedi. Bununla beraber, fıkıh kitaplarında ihtilaf konusudur.



617) “Kısa ömürlüler, Mısır'a sevkedilir."

Birçoklarının rivayetinde, "Yakında Mısır fetholacak, oradan istifade ediniz. Fakat orada kalmayınız. Ömürleri az olanlar orada kalırlar." şeklinde ise de, İbn-i Yunus ve İbn-i Cevzi mevzu olduğunu, Buhari de sahih olmadığını söylemişlerdir.



618) “İnsanı soğuktan koruyan şey, sıcaktan da korur."

İbn-i Rebi'in anlattığına göre, hadis olmamakla beraber, ma'na bakımından doğru ve (ve serabilu tekikümü'l-harre) ayetinden alınmıştır."



619) “Yakin, imanın tamamıdır."

Sağani'ye göre mevzu'dur.



620) “Çarşamba günü, meş'um bir gündür."

Sehavi, Taberani'nin Evsat'ında Cabir'den gelen bu rivayetin aslı olmadığını söylemiştir. Bu husustaki bütün rivayetler böyledir. Kur'an-ı Kerim'de (Yevmü nahsin müstemir) buyurulması, kafirler hakkındadır. Hatta bu hususta, yani hafta günleriyle ilgili bütün rivayetler de böyledir.



621) “Oruç tuttuğunuz gün Kurban Bayramı günüdür. (Yani ikisi de aynı günde gelir.)."

Ahmed bin Hanbel aslı olmadığını söylemiştir. Ben de derim ki: Rivayet doğru ise, ya hadisi söylediği seneye mahsustur veya çoğunlukla, böyle gelir demektir.




Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin