KENT İÇİ ULAŞIM
İki yakası İstanbul Boğazı ile ayrılmış; mekânsal açıdan yaygın ve çok nüfuslu bir yerleşme olan İstanbul'da, kent içi ulaşım her zaman önemli, çoğu zaman da sorunlu bir kentsel işlev olmuştur.
Kentin günümüzdeki kadar kalabalık, geniş ve yaygın olmadığı Bizans ve Osmanlı dönemlerinde, özellikle 18. yy'a kadar, kent içi ulaşımın temel araçları ve en yaygın biçimi, denizi aşmak gerekmediği zaman gidilecek yere yayan gitmek, ata binmek, daha sonraları arabaydı. Bizans döneminde, kentin bugünkü Ayasofya, Sultanahmet, Beyazıt'ı içeren merkezinden kara surları kapılarına, batı ve kuzeybatıya doğru ana ulaşım ekseni Mese(-0 idi. Meşe üzerinde ulaşım, diğer ikincil yollarda olduğu gibi yaya, adı ve asiller için de arabalarla sağlanırdı. Halic'in iki yakası, suriçi ile Galata bölgesi arasında olduğu gibi, Adalar, Kadıköy ve Marmara sahillerindeki banliyöler, Boğaziçi köyleri ve Boğaz'ın iki yakası arasındaki ulaşımda ise kayıklar kullanılırdı.
Osmanlı döneminde, uzun süreler, bu tablonun fazla değişmediği anlaşılıyor. Kentin 18. yy'a kadarki gelişmesinin Bizans dönemi sınırlarını pek de fazla zorlamadığı, öte yandan kent içi yolların da nitel bir değişme yaratacak boyutlarda gelişmediği düşünülürse, ulaşımın biçim ve modellerindeki evrimin görece yavaşlığını anlamak mümkün olur (bak. kentin gelişmesi). İnsanlar, kent içinde bir yerden bir başka yere gitmeleri gerektiğinde daha çok yürürler; yürünemeyecek kadar u-zun bir mesafe söz konusu olduğu zaman ise atı tercih ederlerdi. Devlet ricalinin, zenginlerin kendi ahırları ve atları olurdu. Bunun yanında, kentin belli ulaşım merkezleri sayılabilecek Eminönü, Karaköy gibi yerlerde kiralık atlar ve seyisler dururdu. Araba İstanbul'da oldukça geç, ancak 18. yy'da, o da başlıca saray kadınları ve hastalar için kullanıma girmiş görünüyor. Erkeklerin hasta veya sakat olmadıkça arabaya binmeleri kural değildi. Araba Tanzimat'tan (1839) başlayarak İstanbul sokaklarında erkeklerin de bindiği bir ulaşım aracı haline geldi. Bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren de hem özel hem de kiralık arabalar yaygınlaştı (bak. arabacılar; arabalar).
Kent içi ulaşımda gerek yeni yolların açılması, gerekse yeni ulaşım araç ve modellerinin belirmesi ve yaygınlaşması 19. yy'ın ikinci yarısına rastlar. 18. yy'dan başlayarak tüm 19. yy boyunca, kent özellikle Boğaziçi sahillerine doğru genişlemiş; Boğaziçi köyleri saray çevresinin, devlet
ricali ve zenginlerin, daha sonra yabancı misyonların ve kişilerin yalıları, köşkleri ile dolarken Anadolu ve Rumeli kesimlerindeki banliyölere de yazlık veya mesire olarak rağbet artmış; Anadolu yakasında Kadıköy çevresi gelişirken kentin yayılması Pera'dan Taksim'e, 19- yy'm son çeyreğinde de Taksim'den daha kuzeye, Pangaltı'ya, Teşvikiye'ye, Şişli'ye doğru u-zanmış; bu yörelere yollar açılmış, ulaşım ihtiyacı artmıştır. 19- yy'ırı ikinci yansından 20. yy'ın başlarına kadar, at ve artık yaygınlaşmış olan çeşit çeşit arabalar yanında, ilk kent içi raylı sistem kurulmuştur. Kara ulaşımında toplu taşımacılığın ilk örneği sayılabilecek atlı tramvay, 1860'larda kente girmiş, 20. yy'ın başlarında elektrikli tramvaya geçilmiştir. Önce atlı tramvay, daha sonra da elektrikli tramvay, başlıca Taksim-Şişli, Karaköy-Beşiktaş, Beşiktaş-Ortaköy, Tünel-Taksim güzergâhında, Anadolu yakasında da Kadıköy-Üsküdar, Üsküdar-Kısıklı, Bostancı-Feneryolu güzergâhlarında çalışmaya başlamıştır (bak. tramvay).
Karaköy ile Beyoğlu'nu birbirine bağlayan ve dünyadaki ilk metrolardan biri sayılan Tünel 1871'de yapılmış; böylelikle kentin ulaşım düğümlerinden biri olan, özellikle deniz ulaşımını çevresinde toplamış bulunan Karaköy(->) ile kentin kuzey merkezleri birbirine bağlanmıştır (bak. Tünel). Kenti, Sirkeci'den Anadolu yakasının Marmara kıyısı boyunca uzanan banliyö yerleşmelerine, Anadolu yakasında ise Haydarpaşa'yı(-») bu yöredeki ö-nemli semtlerden geçerek İzmit ve Gebze' ye kadar Anadolu banliyölerine bağlayan tren hattı da 19. yy'ın ikinci yarısının ürünüdür (bak. banliyö trenleri).
Kent içi ulaşımda motorlu kara taşıt a-raçlarının, Beşiktaşve ilk otobüsün kullanılmaya başlaması 1926'dır. Önce 4 otobüsle başlayan otobüs seferleri, zamanla ama asıl 1950'den sonra, kent içi yol sisteminin gelişmesiyle yaygınlaşmıştır. Başlangıçta tramvay güzergâhlarının dışında kalan semtlerde yoğunlaşan otobüs seferleri, tramvayın kaldırılmasından sonra, kent içi kara ulaşımının ana aracının otobüs ol-
Yüzyıl
başından bir
kartpostalda
ulaşımı
sağlayan
sandallar.
Ayşe Kubilay
Yetişkin
koleksiyonu
Wm®^mm$®m^$i£^m®lim**s^wİ3&xs*iMs>:
Brindesi'nin çizgileriyle 19. yy'da kent içi ulaşımda kullanılan bir talika.
Souvenir de Constantinople, Paris, 1855-1860 Galeri Alfa
ladığı 1850'lere kadar, pazar kayıkları ve yolcu kayıkları başlıca kent içi ulaşım a-raçları olmuşlardı (bak. kayıklar). Yük yanında yolcu da alan pazar kayıkları ve dolmuş fikrinin ilk ortaya çıktığı taşıtlar sayılması gereken yolcu kayıkları, belli iskelelerden belli saatlerde ya da dolunca kalkardı. Özellikle karadan ulaşımın mümkün olmadığı Adalar'a ve sahil yollarının henüz açılmamış olduğu dönemlerde Boğaziçi yerleşmelerine, 19. yy'ın ortalarına kadar ulaşım hemen hemen tümüyle denizyoluyla, kayıklarla sağlanırdı. 1850'ler-de ilk şirket vapurları hizmete girmiş ve düzenli seferler yapmaya başlayarak kentin iki yakasına ve Boğaziçi'ne ulaşımı büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Yakın zaman-a kadar, bugün de düzenli deniz ulaşımının bulunduğu Adalar, Karaköy-Kadıköy, Beşiktaş-Üsküdar, Boğaziçi iskeleleri ve bir ölçüde Haliç dışında, Anadolu yakasında Bostancı ve Kartal'a; Rumeli yakasın-
masıyla birlikte sıklaşmış ve otobüs ağı gelişmiştir (bak. iETT; otobüs). Toplutaşı-macılığın kamu kesimindeki başlıca aracı otobüs olurken, özel kesimde de minibüsler, dolmuşlar(->), taksiler ve özel otomobiller istanbul kent içi ulaşımında en yaygın araçlar halini almıştır.
Denizden ulaşım İstanbul için her zaman önem taşımıştır. Kent içi ulaşımda denizyolu ve deniz ulaşım araçları, yolların ve kara taşıt araçlarının azlığı ve gelişmemiş-liği yanında, kentin iki yakasının ve Halic'in kuzey-güney sahillerinin denizle ayrılmış olması gibi nedenlerle, bugünkünden de daha büyük öneme sahip olmuştur. Daha Bizans döneminde, Bizans sarayının ve soylularının görkemli kayıkları Haliç'te, Sarayburnu ile Üsküdar ve Kadıköy arasında, Anadolu yakası ile Adalar, Marmara sahillerindeki iskeleler arasında ve Boğaziçi'nde ulaşımı sağlarlardı. Osmanlı döneminde de, vapurların işlemeye baş-
KENT OYUNCULARI
526"
527
Dostları ilə paylaş: |