Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə828/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   824   825   826   827   828   829   830   831   ...   877
KENTİN GELİŞMESİ

534

535

KENTİN GELİŞMESİ

en görkemli ve belirleyici yapı kompleksi olan Süleymaniye Külliyesi'nin yer seçimi sorunu ise gerçekten düşündürücüdür. Bu büyüklükte bir yapının, Eski Saray' in bahçelerinin bir bölümü ile onların ö-nündeki eğimli yamaçta büyük teraslar üzerine yapılması ve kentin tümüne hizmet verecek bu büyük sosyal tesisin yapımına ana ulaşım aksı dışında ve Şehzade Külliyesi biter bitmez başlanması (1550-1557) Şehzade Mehmed'in ölümünün önceden tasarlanmış bir yapı programının gerçekleşmesini değiştirdiğini düşündürüyor. Caminin yer seçiminde sultanın fikri ağırlık taşımış olmalıdır (bak. Süleymaniye Külliyesi). Burada Eski Saray'ın hâlâ kullanılmakta oluşunun bir ölçüde etkili olduğu da söylenebilir. Süleymaniye, Aya-sofya gibi İstanbul siluetinde bir imparatorluk damgasıdır. Çok büyük ölçeği ve profilinin güzelliği ile İstanbul'un, her .göreni yüzyıllardır etkileyen kimliğinin temel öğesi sayılabilir.

16. yy'ın ikinci yarısında Halic'e bakan sırtlardaki kent siluetine, Edirnekapı çıkışında yüksek bir tepeye oturan Kanuni' nin kızı Mihrimah Sultan'ın külliyesi eklenmiştir. Tepeleri ve vadileri kubbe ve mina-releriyle dolduran yüzlerce cami ve külliye yapısı, Haliç yamaçlarında, başka hiçbir dünya kentinde olmayan küre ve silindirlerden oluşan bir geometrik fizyonomi oluşturur. Bu öğeler içinde limanın hemen arkasına, çarşı içine yapılan Rüstem Paşa Camii ve yüzyıl sonunda başlayıp gelecek yüzyılda tamamlanan Yeni Cami, o dönemde bir-iki katlı çok küçük boyutlu konutlardan oluşan homojen bir doku üzerinde yeni bir dünya kenti peyzajı yaratmıştır. Bu özgün görüntü en etkili şekilde Lorichs'in panoramasında izlenir.

16. yy'da, tarihi bilinen dini yapıların yüzde 30'u yine Haliç yamaçlarındadır. Edirnekapı, Sultanselim, Fatih yoğun yerleşme bölgeleridir. Aynı yüzyılda Bayrampaşa Vadisi'nin alt yamaçları -Aksaray- surlar arasındaki yayla bölgesi de yoğun bir iskân alanı olmuştur. Yine mescit yapımının analizine dayalı bir değerlendirmede yeni mahallelerin yüzde 21'inin bu bölgede olduğu görülüyor. Marmara kıyılarındaki Türk nüfusun artışı, bir yüzyıl önceki gibi sınırlıdır. 16. yy'da kent Halic'in kuzey kıyısına ve Boğaz kıyılarına doğru uzandığı gibi, Üsküdar da büyümüştür. Bu yüzyılda Eyüp'te, başta Zal Mahmud Paşa Külliyesi olmak üzere birçok cami ve medrese yapılmış, büyük devlet adamlarının türbeleri Eyüb Sultan Külliyesi'nin(-0 etrafını çevirmiştir. Galata surları dışında So-kollu Mehmed Paşa'nın Azap Kapısı denen Tersane Kapısı yanında yaptırdığı cami, Kasımpaşa'nın tersanenin giderek çok büyümesine paralel olarak yoğun bir iskân alanı olması, Piyale Paşa'nın Kasımpaşa Deresi vadisinin çok içerilerine bir cami ve bir kanal yaptırması, Halic'in içine doğru Piri Paşa Mahallesi'nin kurulması sur dışındaki önemli gelişmelerdir.

Boğaz kıyılarında yerleşme yoğunluğunun artması Kanuni döneminde başlamış sayılabilir. Fatih'in kurduğu Tophane, Ka-

nuni döneminde büyütülmüş, duvarlarla çevrilmiş ve burada yeni kışlalar yaptırılmıştı. Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Külliye-si(-0 16. yy'm sonunda önemli bir yerleşmenin varlığına işaret eder. Evliya Çelebi ise kendi zamanında burada yeşillikler içinde mesireler olduğunu söyler. Tophane ile Fındıklı arasında yeşil alanlar çoğunluktadır. Bu kıyıya yüzyılın ikinci yarısında yalılar yapılmaya başlanmıştır. Fındıklı'da en önemlisi Molla Çelebi Camii (1565-1566) olan birkaç mescit çevresinde yamaçlara doğru mahalleler kurulmuştur. Kabataş'la Beşiktaş arasında, sonraları üzerine saraylar yapılacak olan büyük bahçeler vardır. II. Selim'in (hd 1566-1574) burada bir kasır yaptırdığı söylenir. Bizans döneminde de gelişmiş bir yerleşme alanı olan Beşiktaş'ta Fatih'in ekmekçibaşısının bir cami yaptırmış olması, büyük bir yoğunlukta olmasa bile Türklerin Boğaziçi kıyılarına yerleşmeye başladıklarını gösteriyor. Donanmanın sefere buradan çıkması ve Asya yakası ile deniz ulaşımının buradan oluşu, yeni yerleşmeleri teşvik etmiştir. Rumeli kıyısındaki en büyük yerleşme alanı olan Beşiktaş'ta Barbaros bir cami ve medrese yaptırmış ve burada bir yalıda oturmuştur. Öldükten sonra da Beşiktaş' ta yaptırılan türbesine gömülmüştür. Rüstem Paşa'nın kardeşi Kaptan-ı Derya Sinan Paşa, bugün ayakta olan camiini aynı yerde yaptırarak belki de Barbaros'un başlattığı bir geleneği sürdürmüştür. Nitekim Kılıç Ali Paşa'nın da, Tophane'deki camiden önce burada bir cami yaptırdığı biliniyor. Genellikle, kaptanpaşaların sahil-sarayları da burada olurdu.

Bu dönemde Boğaziçi'nin iki yakasında yerleşme alanları da artmaya başlamıştır. Bunlar daha çok, sultanların ve devlet büyüklerinin yaptırdıkları kasırlara ve bahçelere hizmet edenlere ait mahallelerdi. Kanuni döneminde Çengelköy'de Kuleli adı verilen yerde bir saray, Kandilli'de III. Murad döneminde (hd 1574-1595) birkaç kasır, Çubuklu'da Kanuni döneminde bir kasır olduğunu biliyoruz. Beykoz'daki has-bahçe ilk kez II. Bayezid döneminde yapılmıştı. III. Murad döneminde İskender Paşa burada bir kasır yaptırmıştı. Rumeli yakasında Bebek Bahçesi adıyla ünlü has-bahçede L Selim döneminde bir kasır yapılmıştı. Büyükdere'de II. Selim'in, Emir-gân'da Feridun Bey'in bahçeleri vardı. Anadolu yakasında Kuzguncuk, Çengelköy; Rumeli yakasında Ortaköy, Arnavutköy, Bebek ve İstinye Rum köyleriydi. Türkler Anadoluhisarı'nda kale dışında bir mahalle kurmuşlardı. Kanlıca'da İskender Paşa bir mescit yaptırmıştı. Burada da Türkler oturuyordu. Baltalimanı'ndan sonra İs-tinye'de yaptırılan bir mescit etrafında bir Türk mahallesinin oluştuğu anlaşılıyor. Evliya Çelebi, Yeniköy'ün Kanuni döneminde kurulduğu için bu adı taşıdığını yazar. Yine de bu çağda Boğaziçi kent yaşamının bir parçası değildir. Sadece devlet büyüklerinin kullandığı uzak bir sayfiyedir. O dönemde Boğaz kıyısındaki mahalleler içinde kentle organik ilişkisi olan yalnızca Beşiktaş'tır.

16. yy'dan başlayarak Bilad-i Selase'den biri olan Üsküdar giderek kalabalıklaşmış, önemli bir semt olmuştur. Bir kadısı vardır. Bu dönemde yapılan mescit sayısına oranlayarak kent nüfusunun onda birinin burada yaşadığı söylenebilir. Yüzyılın birinci yarısında Mihrimah Sultan tarafından yaptırılan İskele Camii (1542), kıyıda yine Sinan'a atfedilen Şemsi Paşa'nın küçük külliyesi ve yamaçtaki eski Rum Mehmed Paşa Camii, Üsküdar'ın deniz kıyısındaki, bugün de etkili siluetini oluşturan yapılardır. Sinan'ın son büyük külliyesi olan, Nurbânu Valide Sultan'ın yaptırdığı Atik Valide Külliyesi(->) yerleşmenin bu yamaçlara kadar çıktığım gösteriyor. Üsküdar 16. yy'ın sonlarında Doğancılar-Tunusbağı sınırlarına kadar uzanmış olmalıdır. Atik Valide Külliyesi İstanbul'un önemli yapı komplekslerinden biridir. Fakat bu kadar kapsamlı bir külliyenin bu bölgeye yerleşmesinin nedenini saptamak zordur. 16. yy'da Üsküdar'a ve Boğaziçi'ne işleyen vakıf peremeler olduğunu gösteren kayıtlar vardır. 1565'te limanla Üsküdar arasında düzenli kayık seferleri yapılmaya başlanmıştır. Üsküdar'a tahsis edilen hassa peremesi sadece 2 tanedir. Fakat bu dönemde kayıkla dolmuşçuluk yapılmaya da başlanmıştır. Anadolu'dan gelen kervan yolu Üsküdar'da sonlarayordu. Burada bazı hanlar yapılmış olması da olasıdır. Yine de İstanbul ile Üsküdar arasında ilişkinin fazla yoğun olduğu söylenemez. Anadolu yakasının diğer önemli yerleşme merkezi olan Kadıköy'ün geliştiğine ilişkin bir bilgimiz yoktur. Fakat Bizans dönemindeki adı Hieria olan Fenerbahçe'deki(->) Has-bahçe Kasrı (Fener Köşkü) çevresinde bir mescit yapılmış olması, burada da küçük bir mahalle olduğunu gösterir.

Roma döneminden başlayarak İstanbul'un en önemli sorunu büyük nüfusunu beslemek ve su sağlamaktı. Nüfusu 400.000' e varmış olabilecek kentin (bazı tarihçilere göre 500.000) beslenme zorluğu, kente gelen nüfusun kontrolü sorununu ortaya çıkarmıştır. Kentin su getirme sisteminin yeniden yapılması Sinan'ın yaşamının en önemli görevi olmuştur. Kanuni döneminden önce kenti besleyen ana sistem Halkalı sistemiydi (bak. Halkalı suları). Sinan Kırkçeşme denilen su sistemini kurmuştur (bak. Kırkçeşme Tesisleri). Bu sisteme ait bazı yolların Fatih döneminde var olduğunu gösteren kayıtlar vardır. Evliya Çelebi de Kırkçeşme sularının Bizanslılardan kalmış olduğunu ve Kanuni döneminde yeniden onarıldığını yazar. 1550' lerdeki büyük bir susuzluktan sonra, yapılmaya başlanan suyolları, ancak Kanu-ni'nin saltanatının son yıllarında bitmiştir. Belgrad Ormanı'ndan toplanarak kentin en büyük su şebekesine dağılan bu sular, Eğrikapı yakınında kente girip surları izleyerek Yedikule ve Bozdoğan Kemeri üzerinden Topkapı Sarayı'na kadar, külliyelere ve yeni yapılan mahallelere dağıtılmıştır. Bu sıralarda Rüstem Paşa'nın, su sağlandıkça yeni göçlerle kent nüfusunun daha da artacağını söylediği rivayet edilir.

Bartlett'in

çizgileriyle

Pera


sırtlarından

İstanbul.

Pardoe,


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   824   825   826   827   828   829   830   831   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin