Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə834/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   830   831   832   833   834   835   836   837   ...   877
KENTİN GELİŞMESİ

544

545

KENTİN GELİŞMESİ

SEPTlMİUS

SEVERUS

DÖNEMi


TEODOSlOS DÖNEMi VE SONRASI

BlZANTlON VE DISER j GREK YERLEŞMELERİ*

16. YÜZYIL

15. YÜZYIL

17. YÜZYIL G23 İSTANBUL 1962

Osmanlı döneminden önce (üstte) ve 15-18. yy'lar arasında kentin gelişimi. an Kuban

haritası, suriçine ne kadar değişik bir öğenin girdiğini açıklar.

Kıyılar boyunca lineer olarak uzanan ve sadece denizden beslenen kentin yeni bir ulaşım sistemine gereksinmesi olduğu ilk kez II. Mahmud döneminde ortaya çıkmıştır, istanbul'a ilk buharlı gemiyi II. Mahmud getirmiş, 1838'de Tersane'de buharlı gemi inşa edilmeye başlanmıştır. II. Mah-mud'un son yıllarında Boğaz'da ulaşımı ingiliz ve Rus gemileri sağlıyordu. 1844'te hükümet Fevaid-i Osmaniye(->) adıyla kurdurduğu şirketle Boğaz'ın kalabalık köylerine yaz aylarında yolcu seferleri düzenletmişti, ilk sürekli seferler Üsküdar'a yapılıyordu. Şirket-i Hayriye'ninf», kurulmasıyla sefer sayısı artmış, 1872'de de Kaba-taş-Üsküdar arasında ilk araba vapuru seferi yapılmıştır.

Deniz ulaşımı geçen yüzyılların su tesislerinin inşasından sonra, istanbul'un büyük kent olarak ilk büyük altyapı örgüt-lenmesidir. Abdülaziz ve II. Abdülhamid (1876-1909) dönemlerinde, ilk sanayileşme çabalarına paralel olarak, İstanbul'un II. Dünya Savaşı'na kadar pek değişmeyecek olan ulaşım altyapısı kurulmuştur. 1870' lerin başında Yüksekkaldırım'dan günde 40.000 kişinin çıktığı hesaplanarak Tünel' in kârlı bir inşaat olacağı düşünülmüş ve 1871-1874 arasında dünyanın en eski kent metrolarından biri olan Tünel inşa edilmiştir. 1873'te Istanbul-Izmit demiryolu da tamamlanmış ve Anadolu banliyösünün gelişme yolu açılmıştır.

Bir yüzyıl kent içi ulaşımının direği o-lacak tramvay da Abdülaziz döneminin ü-rünüdür. istanbul atlı tramvay şirketi 1869' da kurulmuştur (bak. tramvay). Önce Dol-mabahçe Sarayı'nın gereksinimi için yapılan Dolmabahçe Gazhanesi ise 1853'te inşa edilmiştir. Buradaki üretim fazlasıyla da Beyoğlu aydınlatılmıştır (bak. aydınlatma).

Abdülmecid ve Abdülaziz'in saltanatları Osmanlı başkentinin kökten bir Batılı kent olma çabasına sahne olmuştur. Bu Türkiye'nin ilk sanayileşme dönemine tekabül eder. Kentin bu tür dönüşümleri yapabilmesi için idari olarak da örgütlenmesi gerekiyordu. Bu amaçla yine Avrupa kentlerinden esinlenilerek 1855'te şehremaneti kurulmuş ve istanbul 14 belediye dairesine ayrılmıştır (bak. belediye), ilginç olan eski istanbul ve Bilad-ı Selase denilen eski kent parçalarına 5 daire, yeni gelişen semtlere 9 daire tahsis edilmesidir. Şehrema-netinin kurulmasından 3 ay sonra, temel görevi sokakların bakımı ve kaldırımlan-ması olan Intizam-ı Şehir Komisyonu(-t) kurulmuştur. 20. yy'ın sonuna kadar sokak ve kaldırım inşaatının gerçekleşememiş olması sorunun bir örgütlenmeden de öte bir toplum kültürü sorunu olduğunu göstermektedir.

Kentte yeni meydan düzenlemeleri ve yolların genişletilmesi yeni belediye dairelerinin kurulmasıyla başlar. Belediye kurulması ile birlikte ilk farkına varılan şey İstanbul'da meydan, yol, kaldırım ve park denilen kentsel oluşumların yokluğudur. Divanyolu o sırada genişletilmiş ve Köprülü Külliyesi de tıraş edilmiştir. O zaman-

1916

1960


20. yy'da kentin gelişimi. Doğan Kuban

dan bu yana yol ve meydan için tarihi yapıların tahribinin de olumsuz bir tavır olarak sürüp geldiğini vurgulamak gerekir.

II. Mahmud döneminden sonra istanbul'un anıtsal yapılarının mimari üslubu da "ampir" üslubu ile başlamak üzere kesin olarak değişmiş, klassizan bir yarım yüzyılı barok ve giderek daha seçmeci üsluplar izlemiştir. Divanyolu'nda oğlu tarafından tamamlanan II. Mahmud Türbesi ve Sebili bu dönemin Divanyolu'na yeni bir hava getiren ilk yapısıdır. Devlet tarafından yaptırılan kamu yapılarında ölçünün tümüyle kaçırıldığı yapılar vardır. Gaspare Fossati'nin(->) Bab-ı Hümayun ile Sultanahmet arasında Ayasofya önüne yaptığı büyük boyutlu ve neogrek üsluptaki Darülfünun binası(-0 bunlardan biridir. Sonradan adliye olarak kullanılan ve 1933'te yanarak yok olan bu yapı, istanbul'un tarihi silueti için bir felaket sayılacak nitelikteydi.

O sırada kent planlaması fikri tek yapı ve meydan düzenlemesi aşamasındadır. İstanbul'un geleneksel dokusu ve yapı boyutları Batı mimari geleneğinin anıtsal ölçüleri karşısında ezilmiştir. Suriçinde Eski Saray avlusunda inşa edilen Seraskerlik, Divanyolu'nda II. Mahmud Türbesi yanında yapılan ikinci Darülfünun binası (bugün Basın Müzesi) gibi yapılar, istanbul'u o zamana kadar bilinmeyen bir ölçüde ve espride değiştirmiştir. 18. yy'da başlayan büyük kışla inşaatı bu yüzyılda da sürmüştür. Abdülaziz döneminin Taksim Kışlası, Taşkışla, Gümüşsüyü Kışlası ve

yeniden yapılan Maçka Silahhanesi Dolmabahçe Sarayı'nın arkasında âdeta yeni bir kent imgesi yaratmışlardır.

Tanzimat'ın ilanından sonra, Abdülmecid ve Abdülaziz, başkente Avrupa başkentleri havasını, Avrupa kral saraylarının görkemini getiren simgesel motivasyonu güçlü bir saray inşaatına girişmişlerdir. Bunların ilki 1855'te eski Beşiktaş Sarayı'nın kalan bölümleri yıktırılarak yapılan Dolmabahçe Sarayı'dır(-->) Abdülaziz bunlara 1865' te Beylerbeyi Sarayı'm(->), 1872'de de Çı-rağan Sarayı'nı(->) katmıştır. Bunlarla birlikte bütün yüzyıl boyunca yapılan köşk, kasır ve sahilsaraylar, III. Selim dönemine kadar yapılan eski ahşap sarayların yerini aldığı gibi, geleneksel kültürün yarattığı mimari üslubu da yok etmiştir.

. istanbul Patrona Halil Isyam'ndan başlayarak 200 yılda birkaç kez yenilenmiştir. Başkentin 19. yy'daki mütevazı ahşap konut mimarisi bile, 18. yy'dakinden çok farklı bir kentli havaya bürünmüştür. Bo-ğaziçi'ndeki yeni büyük saraylar ve onlarla birlikte Boğaziçi'ne yerleşen Dolmabahçe (Bezmiâlem Valide Sultan), Mecidiye ve Ortaköy camileri Avrupa mimarisini, anıtsal boyutlarda Boğaziçi kıyılarına uzatmışlardır.

Abdülaziz dönemi sonundaki istanbul, C. Stolpe'nin yüzyıl ortalarında hazırlayıp 1882'ye kadarki düzeltmelerle yayımlanan haritasında görülür. Sur dışında yerleşme alanları genişlemiştir. Yedikule dışında büyük bir mahalle oluşmuştur. Mezarlık a-lanları arkasında Ermeni ve Rum hasta-

neleri ve Takiyeci Mahallesi vardır. Haliç' in istanbul sırtlarında o zamana kadar iskân edilmemiş Otakçılar'dan Rami Kışlası' na kadar yeni mahalleler oluşmuştur. Halic'in Galata yakasında ise henüz tepelere kadar uzanmamış Hasköy ve Piri Paşa mahalleleri ve daha içeride askeri kuruluşlar ve kiremit imalathaneleri vardır.

Beyoğlu yakası Abdülaziz döneminde büyümeye başlar. Taksim Kışlası'nın talimhanesi iskân edilmemiştir. Fakat Harbiye Kışlası'nın karşısında vadiye inen yamaçlarda Ayios Dimitrios ve Tatavla mahalleleri oluşmuştur. Ancak Cumhuriyet'in 15. yılında Taksim'den Harbiye'ye giden yolun Boğaz tarafının hâlâ Surp Agop Mezarlığı olduğunu anımsamak, bu bölgenin yerleşmeye kolayca açılmadığını gösterir. Harbiye ile Teşvikiye arasına Nişantaşı(->) bölgesinde mahalleler kurulması da Abdülaziz döneminde başlamıştır. O dönemde büyük kışlalar arasındaki Ayaspaşa(->) da hâlâ bir mezarlık bölgesidir. O dönemdeki yerleşme "pattern"i sultan sarayı ve ordu kurumları çevresinde yeşil ve boş alanlar bırakmayı gerektiriyordu. Sonraki çağlarda bile, özellikle II. Dünya Savaşı'n-dan sonra, kent dokusundaki yeşil yavaş yavaş yok edilirken, istanbul'un tek yeşil alanları eskiden saraya ve orduya ait yapılar çevresinde kalmıştır. Üsküdar ve Kadıköy'de ise, özellikle 1860'ta Kadıköy'ün geçirdiği büyük yangından sonra, fazla bir büyüme görülmez.

II. Abdülhamid dönemi (1876-1909), Batı'nın ekonomik hegemonyasının artmasına paralel olarak, İstanbul'daki her yeni yapının ithal örneklere göre inşa e-dildiği bir dönemdir. İstanbul'un imarı için alınan örnek Paris'tir. II. Abdülhamid'in Paris Belediyesi'nin ünlü şehircisi J. A. Bo-uvard'a(->) Beyazıt, Sultanahmet ve Eminönü meydanları için proje hazırlatması ilginçtir. Bouvard, İstanbul'a hiç gelmeden, plan ve fotoğraflardan yararlanarak, tam bir "beaux-arts" geleneği içinde, kentle ilişkisiz projeler hazırlamıştır.

1900'de Boğaziçi'nde ya da Sarayburnu-Salacak arasında Asya ile Avrupa'yı bağlayacak bir köprü önerisi de yine bir Fransız mühendis olan Arnodin tarafından hazırlanmıştır. Anadolu ve Rumeli hisarları arasında "Hamidiye Köprüsü" adını taşıyacak pitoresk bir köprü projesi de yine o dönemin ürünüdür. II. Abdülhamid'in saltanatının son yıllarında Divanyolu'nu Beyazıt'tan Aksaray'a uzatan, Yenikapı ile Unkapanı'nı birbirine bağlayan yolu planlayan, Çırçır, İshakpaşa ve Beyazıt yangın yerleri için planlar hazırlayan da bir Fransız mühendisidir.

II. Abdülhamid döneminde bugünkü istanbul görüntüsünde hâlâ etkili olan, ö-zellikle ulaşımla ilgili büyük yapılar inşa e-dilmiştir. Alman mimar A. Jasmund(->) tarafından tasarlanan Sirkeci İstasyonu 1887' de, Haydarpaşa Garı(->) yine bir Alman mimar olan H. Cuno tarafından 1908'de inşa edilmiştir. Depolama tesisleriyle birlikte ilk yapılan liman ise Galata Limanı' dır. 1895'te tamamlanan ilk bölümünde 758 m rıhtım yapılmıştır. Bu, istanbul'un


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   830   831   832   833   834   835   836   837   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin