Kepenekçi Sinan Medresesi
Yavuz Çelenk, 1994
zisinin bitiş noktası belirsiz bırakılmış, muhtemelen o tarihte yıkık olan revak-lar gösterilmemiş, buna karşılık avludaki iki ağaç ve küçük (plan ölçüleri, 2,5x4,5 m), tek katlı ahşap yapı belirtilmiştir.
Aradan geçen süre içinde hiç onarılmayan' medrese bugün çok harap durumdadır; geriye ancak dershanesi, kuzeybatı duvarı ve üzerinde girişin yer aldığı kuzeydoğu duvarının bir bölümü kalabilmiştir. Avlu tümüyle işgal edilmiş; bir kısmı Kepenekçi Medresesi Sokağı'ndan girilen dükkânlar ve kimi iki katlı sağlıksız yapılarla doldurulmuştur.
Dershanenin kuzeybatısında dar uzun bir hazire yer almaktadır. Zamanla tahrip edilen mezarlardan geriye yalnız 1234/1818 tarihli bir kabir kalmıştır. Hadîkatü'l-Ce-vâmi'ye göre Sinan Efendi'nin oğlu Süleyman Efendi ve eşi burada gömülüydü. Ha-zireye bitişik olarak, sokak köşesinden geride yer almakla birlikte, dershanenin kuzey köşesi pahlanmış ve üstte mukarnas-lı bir geçişle zenginleştirilmiştir. Benzer bir ayrıntı Haydar Paşa Medresesi'nde(~») de görülmektedir. Duvarlar bir sıra taş, üç sıra tuğla, almaşık örgülüdür. Mukarnaslar ise küfeki taşı bloklar üzerine işlenmiştir. Medresenin sokak kapısı, çok tahrip olmuş, yalnız profilli söve taşlarından birkaçı kalabilmiştir. Girişin kuzeyinde kemerli bir pencere ve ona bitişik olarak dershane kütlesi bulunmaktadır. Bu duvarda, pencerelerin alt düzeyinde kapının yanından hazireye kadar profilli bir silme uzanmaktadır. Aynı silme, kapının diğer yanında ancak kısa bir süre izlenebilmektedir. Girişten avluya geçildiğinde her yeri sarmış olan barakalar nedeniyle hücreler ve revak kalıntıları hakkında bilgi edinileme-mektedir. Dershanenin güneydoğu yönünde saçaklı bir giriş olduğu anlaşılmaktadır. Bu girişin sokağa açılan penceresi halen mevcuttur ancak mekân değiştirilmiş, betonarme bir ara kat yapılmıştır. Dersha-
danslı çaylar verilen, billur avizeli evlerden bol bol söz açmıştır. Leylak, akasya ağaçları, bahçelerde güller, şebboylar, süsen-ler, yasemenler, sonbahar mevsimi, yaprak dökümleri, sandal ve motor gezintileri, kotralar, yelkenliler, ressamlar; heykeltıraşlar, piyanistler, sopranolar bu romanlara koyu bir romantizmin melez dünyasını taşırlar.
Kerime Nadir'in, hemen hepsi de sinemaya aktarılmış romanları, içtenlikle kaleme alındığından, çok sayıda, değişik sosyal kesimlerden okura ses yöneltmiş, yeni yeni okurların yetişmesinde yararlı olmuştur. Anadolu'da yaşayan okurların bu romanlar aracılığıyla İstanbul kültürüyle tanışıklık kurdukları söylenebilir. Bugün bu eserler edebi değerlerinden çok, İstanbul'un yarı alaturka, yarı alafranga günlerine ışık tutmalarıyla nostaljik bir anlam
KEPENEKÇİ SİNAN MESCİDİ 548
nenin harap güneydoğu cephesinde yer a-lan basık kemerli kapısında kırmızı renkli taşlar kullanılarak almaşık düzen oluşturulduğu sezilebilmektedir. Kare planlı (3,85x3,90 m) küçük bir mekân olan dershanenin, kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerine açılan birer alt ve üst penceresi vardır; altta üstten teğetli sivri kemerli, üstte tek yuvarlak pencere düzeni uygulanmıştır. Kuzeydoğu cephesindeki pencerenin profilli mermer sövesi korunmuştur. Kuzeybatı yönündeki pencere sövesi ise düzdür. Pencere kemerleri kırmızı Gebze taşı ve küfeki ile almaşık olarak örülmüştür. Üstten teğetli pencere kemerlerinin sırtı bir sıra tuğla ile çevrelenmiştir. Kuzeybatı yönündeki alt pencerenin aynataşı düşmüş, geriden yarım tuğla ile örülmüş bir basık kemer açığa çıkmıştır.
Geçiş öğesi içte küresel üçgen olan kubbe, dışta onikigen bir kasnakla sarılıdır. Dershane kütlesinde duvarlar sürekli bir kornişle bitirilmemiş, cephenin orta kısmı kasnak üstüne kadar yükseltilmiştir. Böylece beden duvarları ile örtü arasındaki sınır alçalıp yükselen hareketiyle kütlenin durağan etkisini hafifletmektedir. Sinan, kendisinden önce örneğin Manisa'daki Haf-sa Sultan Medresesi'nde denenmiş olan bu ayrıntıyı, önce Kepenekçi Sinan Medre-sesi'nden uygulamış, daha sonra birçok yapısında tekrarlamıştır. Muhtemelen geç dönemde dershane bir onarım görmüş ve kesme taş kornişle biten kasnak üzerine tuğla sıraları örülerek, içbükey profilli yeni bir korniş oluşturulmuş, kubbenin üstü kiremitle örtülmüştür.
Dershanenin kuzeybatısında dershane-dekine benzer fakat daha alçakla, ve küçük boyutlarda, üstten teğetli alt ve yuvarlak üst pencere düzeni tekrarlanmaktadır. Bu cephe düzeni Beşiktaş'taki Sinan Paşa Med-resesi'ni anımsatmaktadır. Pencere açıklıklarından ilki dershanenin bitişiğinde, diğeri batı köşesine yakın konumda yer almaktadır. Bu verilere dayanarak kuzey yönünde iki hücre olduğu düşünülebilir. Hücrelerin pencerelerinde söve, lento ve aynataşı kalmamıştır.
Mimar Sinan'ın günümüze ulaşabilen önemli eserlerinden biri olarak değerlendirdiğimiz bu anıtın en kısa sürede işgallerden arındırılarak kurtarılması, tam bir incelenmesinin yapılmasına olanak sağlanması gerekmektedir.
Bibi. Evliya, Seyahatname, II, ist., 1969, 19-20; Ayvansarayî, Hadîka, I, 180; Sicill-i Osmanî, III, 107; Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 106; Ayverdi, İstanbul Haritası, B4; Meriç, Mimar Sinan, 35, 97; Baltacı, Osmanlı Medreseleri, 277; Kuran, Mimar Sinan, 336; M. K. Özergin, "Eski Bir Ruznameye Göre istanbul ve Rumeli Medreseleri", TED, S. 4-5 (Ağustos 1973-1974), s. 276; Kütükoğlu, Darü'l-Hilafe, 65-66; Kütükoğlu, İstanbul Medreseleri, )46.
ZEYNEP AHUNBAY
Dostları ilə paylaş: |