İslâm Kelimesinin Şer'î Anlamıyla Kazandığı Genişleme:
1. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Verdiği Tarifler:
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir çok hadislerinde İslâm'ı muhtelif konularla birlikte zikreder. Bunlar, genellikle bir bütünün parçalarıdır. Bir takım hadislerde de vardır ki, İslâm'ın dîn ve şerîat yönünden en güzel tarifi mahiyetindedir. Dînî tarif için Cibrîl hadisi ile Abdu'l-Kays kabilesinin özel olarak gönderdiği heyete Hz. Peygamberin verdiği cevaplar en önemlileridir.
Ebû Hureyre (r.a) şöyle demiştir:
Bir gün Resulullâh (s.a.s) meydanda oturuyordu. Yanına bir adam geldi ve:
-İman nedir? diye sordu. Rasulullâh:
-İman Allâh'a, meleklerine, Allah'a kavuşmaya, peygamberlerine inanman; aynı şekilde (öldükten sonra) dirilmeye inanmandır, cevâbını verdi. O zat:
-İslâm nedir? dedi. Rasulullâh:
-Allah'a ibadet edip, O'na hiçbir şeyi ortak kılmaman, namazı dosdoğru kılman, farz edilmiş zekâtı vermen, ramazanda oruç tutmandır, buyurdu. Sonra o zat:
- İhsan nedir? diye sordu. Rasulullâh:
-Allah'ı sanki görüyormuşsun gibi ibadet etmendir; eğer sen Allah'ı görmüyorsan şüphesiz O seni görmektedir, buyurdu. O zat:
- Kıyamet ne zaman? dedi. Bunun üzerine Rasulullâh:
-Bu meselede sorulan, sorandan daha âlim değildir. (Şu kadar var ki kıyametten önce meydana gelecek) alâmetlerini sana haber vereyim. Ne zaman satılmış câriye sâhibini (yâni efendisini) doğurur, kim oldukları belirsiz deve çobanları yüksek bina kurmakta birbiriyle yarışa çıkarsa kıyametinleri görülmüş olur. (Kıyâmetin vakti) Allah'tan başka kimsenin bilmediği beş şeyden biridir, buyurduktan sonra: "O saatin ilmi şüphesiz ki Allah'ın nezdindedir. Yağmuru (mukadder olan vakitte ve yerde) O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç bir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. şüphesiz Allah (her şeyi) bilendir. Her şeyden haberdardır." (Lokmân, 31/34) ayetini tilavet eyledi. Sonra o zat arkasını dönüp gitti. Rasulullâh: "Onu geri getirin " diye emretti; fakat sahâbîler onun izini bulamadılar. Bunun üzerine Rasulullâh: "İşte bu Cibril'dir. İnsanlara dinlerini öğretmek için geldi." buyurdu.
Ebû Abdillâh bu hadiste zikredilen şeylerin hepsini imandan kıldı.
Yukarıda zikredilen hadisteki Hz. Peygamberin "İşte bu Cibril'dir, insanlara dinlerini öğretmek için geldi" ifadesinden, bilhassa iman, İslâm ve ihsânın dinden ibâret olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre İslâm dini, imân esaslarına inanmak, İslâm'ın erkânını yerine getirmek ve ihsan sahibi olmaktır.
en-Nevevî, Muslîm'in Sahih'ine yaptığı şerhte "İslâm, (iman esaslarını) tasdik, (kelime-i şehâdeti) söylemek ve (İslâm'ın rükünleriyle) amel etmekten ibarettir" der, İslâm'ı, bir din olarak geniş anlamıyla verir.
Din kelimesi, tâat anlamında olduğuna göre, kalbin tâati iman ve tasdik dilin tâati, şehâdet, ikrar yani kavl, insan uzuvlarının (cevârihin) tâati ise ameldir, yani emredileni, şer'î ve meşru olanı yapmaktır. "Allah katında din, şüphesiz İslâm'dır." (Âli İmrân: 3/19) âyetindeki hedef yukarıda zikredilen iman, İslâm ve ihsanı içerisine alan İslâm dinidir.
"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, o kimseden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek." (Âli İmrân: 3/85) ayeti "Muhammed'in getirdiğin dinden başka bir din arayandan, aradığı din kabul edilmeyecektir" şeklinde açıklanır. "Muhammed'in dinine İslâm ismi verilir, Dînu'l-İslâm (İslâm dini) denilir" ifadesiyle İslâm dininden maksadın, Hz. Muhammed (s.a.s)'in tebliği ettiği din olduğu anlaşılır.71
Kâdî İyâd ise bu hadisi kasdederek "Şeriat ilimlerinin tamamı bu hadise bağlıdır ve bundan şube şube olmuş yayılmıştır", demektir. 72
Bize Ubeydullâh b. Mûsâ şöyle dedi: Bize Hanzalatu'bnu Ebî Süfyân, İkrime b. Halid'den, o da İbn Ömer'den haber verdi. İbn Ömer (r.a) şöyle demiştir: Rasulullah şöyle buyurdu:
"İslâm, beş şey üzerinde kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allâh'ın Rasulu olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek hacc etmek, ramazan orucunu tutmak"73
Şer'î bir tarif olarak, İslâm'ın beş rükün üzerine bina edildiğini belirtmektedir. Hadis şârihleri, bu hadisi izah ederken madem binanın direkleri ve sütunları var, öyleyse temeli, duvar ve çatısı olmalıdır derler. Temeli iman esasları, rükünleri yukarıda zikredilen beş husus, duvar ve çatıyı yani koruyucu unsurları ise müeyyidât ve yaşama nizâmları olmaktadır.
2) Tefsir, Kelâm ve Dil Alimlerinin, Asıl Lügavî Mânâlara Verdikleri Şer'î anlamlar:
a) et-Taat: tâat itaat, ibadet, kulluk etmek. Bu anlamıyla "Din" karşılığıdır. Çünkü din taattır.
b) el-İzân: İzân, boyun eğmek, itaat etmek. Bu kelime Kur'an'da zâlim kişilerin, zulmü bırakıp itaat etmesi anlamında kullanılır. Zulümden dönüşü ifade eder (en-Nûr: 24/49)
c) el-Hudû: Hudû, boyun eğmek itaat etmek. Bu kelime Kur'an'da kâfirler için kullanılır. Kâfirin küfrü bırakıp imana gelmesi ve İslâm'ı yaşaması, ibadet etmesi anlamındadır. Küfürden İslâm'a dönüştür. (eş-Şuarâ': 26/4)
d) es-Sulh: Sulh. Bu anlamıyla, kişinin, Allah, cemiyet ve idare ile karşılıklı rıza ile barış içerisinde olması ifade edilir.
e) el-Emân: Emân, güvenlik. İslâm, fert ve cemiyete güvenlik sağlar.
f) el-Hulûs: Hulûs. Bu kelime iki anlamda kullanılır: Biri tehlikelerden beri olmak, diğeri ise saf, temiz ve halis olmaktır. İslâm, bir kurtuluştur, kalb dil ve tavırların tutarlı ve samimi olmasıdır.
g) el-Berâ'etu mine'ş-şevâibi'z zahire ve'l-bâtıne: Açık ve gizli lekelerden uzak olmaktır. Bu anlamıyla, ibadeti, taati ve inançları sadece Allâh'a ait tutmak, ihlaslı olmaktır,
h) el-Müslimûn, ehlu'l-İslâm: Müslümanlar. Bu anlamıyla kullanılması İslâm'dan mecazdır.
i) Ahdu'l-İslâm, el-Asru'l-İslâmî: İslâm dönemi, İslâmî asır.
j) el-İmân: İman. İman, İslâm'ın inanılması gereken umdelerine itikattır. İman, İslam'la aynı anlamda kullanılır, Mâturîdîlerde olduğu gibi biri diğerinin aynıdır.
İman ve İslâm terim olarak ayrıdır, fakat biri diğersiz olmaz. İmansız İslâm olmadığı gibi, İslâmiyetsiz iman olamaz. Eş'ârîlerin kanaati budur.
İman ve İslâm ayrı ayrı şeylerdir. İmân bir inanmadır. İslâm bir otoriteye zorunlu itaattir. Bu durumda imânda kişi zorlanamaz. İslâm'da şekil olarak zorlanır. Hanbelîlerin kanaati budur. Fiiliyatta bu zorunluluğa "istislâm" derler.
k) el-İstislâm: İstislâm, zorunlu olarak itaat. İslâmda "istislâm" fikrinde olanlar, fiiliyatta zorlama olacağını kabul ettikleri gibi, bunların bazısı iman rükünleri içindeki kadere imanın yani hayır ve şerrin Allah'tan olduğunu kabulde, ferdin başına gelen imtihan yollu belâ, sıkıntı, darlık ve âfete itirazsız kabülünü de kasdederler.
l) el-mâlul-meşrûah: Dinin cevaz verdiği ameller, işler anlamında bazan kullanılır.
Dostları ilə paylaş: |