Yasama Dönemi: 26 Yasama Yılı: 2


Darbe Günü Yaşananlar ve Soru İşaretleri



Yüklə 3,07 Mb.
səhifə42/49
tarix01.08.2018
ölçüsü3,07 Mb.
#65830
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   49

Darbe Günü Yaşananlar ve Soru İşaretleri


Komisyon çalışmalarına başladığı günden itibaren, darbe girişiminin tüm veçheleriyle aydınlatılabilmesi için öncelikli olarak darbe günü yaşananların tam ve tutarlı bir seyrinin çıkarılması gereğini vurguladık. Oysa çalışmalar hakikati ortaya çıkarmayı değil, darbeye ilişkin iktidarın senaryosunun pekişmesini ön plana alan bir yaklaşımla sürdürülmüştür. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan olmak üzere, darbe girişimine dair ilk ağızdan bilgisine başvurulması gereken kişiler komisyon toplantılarına teşrif etmemişlerdir. Hulusi Akar ve Hakan Fidan komisyonun sorularını yazılı cevaplamayı uygun görmüş, ancak yazılı usul de bazı soruların aydınlatılması ve çelişkilerin giderilmesi için yeterli olmamıştır.

Darbe günü yaşanan maddi gelişmelerin tüm çelişki ve şüphelerden arındırılarak aydınlatılması, darbe girişimi hakkında doğru bir fikir edinmenin tek yoludur. O günün ve öncesinin etkili bir projeksiyonu, darbenin önlenip önlenemeyeceğini anlamamıza yardımcı olacaktır. Buna rağmen, komisyon sürecinde bu yöndeki taleplerimiz hiç kabul görmemiştir. Komisyon çalışmalarının başından itibaren darbe girişiminin sorumlusu olarak gösterilen yegane örgüt Fethullahçı Terör Örgütü'dür. Oysa olayların akışındaki bazı boşluklar, akıllara darbeci bir ittifakın çok da imkansız olmadığını düşündürmekte, aynı şekilde darbe sürecinde işlemesi muhtemel çeşitli pazarlık ve müzakere ihtimallerini güçlendirmektedir.


      1. Darbe Günü Yaşananlar


Darbe günü neler yaşandığına ilişkin beyanlar gerek yer yer birbirleriyle, bazen de kendi içlerinde önemli çelişkiler barındırmaktadır. Bu başlık altında sırasıyla darbe gecesindeki gelişmelere yer verilecektir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, darbe gecesine ilişkin kilit konumda bulunan isimlerden bazıları Komisyon'a hiç davet edilmemiş, bazıları yazılı olarak bilgi vereceklerini söylemişlerdir. Yazılı olarak bilgi vereceklerini söyleyen Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı'nın yazısı, sırasıyla 30 Mayıs ve 26 Mayıs günü yani komisyon çalışmaları tamamlandıktan beş ay sonra Komisyon'a ulaşmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadeleri açık çelişkiler içermesine rağmen bugüne kadar ne bir gazeteci bu soruları kendisine sorabilmiş, ne de Komisyon çelişkileri gidermek üzere kendisini davet etmiştir. Darbe girişiminin ilk hedefi olan Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz'u 16 Temmuz'a bağlayan gece 04.22'de Atatürk Havaalanı'nda yaptığı açıklamada, "Öğleden sonra bir hareketlilik ne yazık ki silahlı kuvvetlerimizin içinde mevcuttu" demiştir. 18 Temmuz günü CNN International'da katıldığı yayında ise "O gece saat 20.00 civarında bir haber aldım. Bazı bölgelerde gelişmeler olduğunu öğrendim. Biz de harekete geçmeye karar verdik." İki gün sonra, yani 20 Temmuz günü Al Jazeera yayınında soruları yanıtlarken ise: "Eniştemde kaldım. Eniştem haber verdi, onun verdiği habere önce inanmadım. Sonra gelişmeler bunu doğruladı. Doğruladıktan sonra MİT Müsteşarıyla görüşmeyi sağladım. Burada istihbarat zaafı olduğu ortada" demiştir. 21 Temmuz günü Reuters'a yaptığı açıklamada ise Erdoğan, "Saat 16.00-16.30 civarı kendisini arayan eniştesinin, Beylerbeyi civarında bir hareketlilik olduğunu, köprüye girişlerin engellendiğini" söylediğini aktarmıştır. 30 Temmuz günü ise, ATV-A Haber ortak yayınında, "O gün 21.15 civarında falan bir şeyin başladığını duyuyoruz. 21.30'da eniştem beni aradı." demiştir.

Cumhurbaşkanı'nın eniştesi Ziya İlgen'in açıklaması ise saati belirtmediği gibi, anormalliğin tam olarak nasıl öğrenildiğine de ışık tutmamaktadır: "Beylerbeyi civarında bir askeri hareketlenme olduğunu telefonda bana bir kardeşimiz bildirdi. Biraz bekledim, ikinci bir telefon aldım. Askerler tarafından köprünün kapatıldığını söylüyordu ikinci arayan kişi. Ve bunun üzerine hiç vakit kaybetmeden beyefendiyi (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı) aradım. Darbe oluyor diye de uyardım" dedi. Komisyon tarafından dinlenmesi HDP tarafından talep edilmişse de, İlgen Komisyon'a davet edilmediği gibi, darbe girişimini Cumhurbaşkanı'na haber veren enişteyle ilgili Komisyon raporunda tek bir satır bile yoktur.

Başbakan Yıldırım ise, Ankara Gölbaşı'ndaki Özel Harekat Polis Merkezi'ni ziyaretin ardından sorulan soruları yanıtlarken "Darbe girişiminin başladığını biz hemen hemen bir 15 dakika sonra öğrendik. Kimden öğrendik? Yakın korumalarımızdan ve vatandaştan öğrendik. Eşimizden, dostumuzdan öğrendik. Yani bize ondan önce bu konudaki tehdidin boyutu, neler olduğu hakkında herhangi bir bilgi gelmiş değil. Madem bu iş kamuoyuna açık hale geldi, ben de bu kadarını söyleyeyim. Ama bunların şu anda önemi yok. Şu anda önemi olan şey biz bertaraf ettiğimiz bu belanın tekrar dönüp dolaşıp bir tehdit olmaması için ne lazımsa onu yapıyoruz." demiştir647. Yıldırım da maalesef komisyonda dinlenmemiştir.

Darbe Komisyonu'na Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'dan gönderilen yazıya göre Akar, öğleden sonra makam odasında çalışırken Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler, kendisini Hakan Fidan'ın aradığını, bir binbaşının müsteşarlığa gittiğini, Müsteşar Yardımcısı'nı karargaha göndermek istediklerini, gönderdiklerini iletmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda MİT Müsteşarı'na yönelik bir kaçırma eylemi olabileceği ihbarı alınmış, ancak bunun altında daha ciddi başkaca şeyler olabileceği de değerlendirilmiştir. Bu nedenle Saat 18.30'da havada olan tüm uçakların inmesi ve uçuş yasağı direktifi verdiğini, 19.06'da emrin ulaştığını teyit ettiğini söylemiştir.

MİT'in beyanları da Akar'ın beyanlarıyla uyumludur. Buna göre ihbarcı binbaşı saat 14.20'de gelmiş, 15.30'da içeri alınmış, görüşmenin ardından saat 16.20'de Müsteşar, Genelkurmay 2. Başkanı'nı arayarak bilgi vermiştir. 16.40'da Genelkurmay Başkanı Müsteşarı aramış ve Müsteşar, yardımcısını saat 18.00'de Genelkurmay Başkanlığı'na göndermiştir. MİT'ten gelen yazıda Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürünün arandığı ancak Cumhurbaşkanı'nın müsait olmadığı söylenmiştir.

Aynı şekilde darbe girişiminde yer aldıkları iddiasıyla tutuklu bulunan askerlerin cezaevine gidilerek Komisyon tarafından dinlenmesi toplantıda karara bağlanmışsa da, bu hiç gerçekleşmemiştir. Komisyon'un gezi programları İstanbul ve Marmaris ile sınırlı kalmış, bu gezilerde komisyon çalışmalarına katkı sunacak fazla bilgi elde edilememiştir.

Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, 15 Temmuz darbe girişimi hakkında, "Bize 'şu saat şu olacak' diye bir istihbarat gelmiş değildi. Ancak bunların bir adımı kaybedince başka bir adımı devreye sokacakları şeklinde değerlendirmeler hep oldu." demiştir. Yani net bir istihbaratının olmadığını söylemiş ve o geceyi şu şekilde anlatmıştır: "Ben Erzurum'daydım, Sağlık Bakanımızın kardeşi vefat etmişti. Akşam sularında başsağlığı dileklerinde bulunduk ve oradan 21.20'de tarifeli uçakla Ankara'ya hareket ettik. Biz Ankara'ya indik saat 23.00 sularında. İner inmez uçakta telefonlar açıldı ve koruma müdürü 'darbe oluyormuş' dedi. Bu sırada MİT Müsteşarı Hakan Fidan aradı. Nerede olduğumu sordu ve durumu söyledi. Uçaktan indikten sonra havalimanında bakan yardımcımızla, danışmanlarla, diğer arkadaşlarla değerlendirme yaptık. Emniyet Genel Müdürü'nü ve jandarmayı aradım, kesinlikle Türkiye sathında silahla karşı koyulacağı talimatını verdim."

Darbe gecesine dair aydınlatılmayı bekleyen bir diğer nokta da düğündür. O gece Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ve komuta kademesinden 9 havacı general, Emekli Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününde bulunmaktaydı. Şanver o geceye ilişkin ''Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal; 'Şanver, Ankara'da kontrolsüz uçuşlar yapılıyor, muhtemelen darbe teşebbüsü var' dedi. Eskişehir Harekat Merkezi'ni arayarak sorumlu komutan Tuğgeneral Recep Ünal'ı buldum. Bana, kontrolümüz dışında uçuşlar olmaya başladı. Harekat merkezine 'Hepsini indirin, uçuşa mani olacak tedbirler alın' direktifini verdim. İki uçağın Erzurum'dan kalkışını iptal ettirdim. Meğerse o uçaklar İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın uçağını önlemek için kaldırılacakmış. Savcı bana 'Siz neden karşı harekat olarak uçak kaldırmadınız?' diye sordu. Bütün uçaklar silah yüklüydü. Hangi pilotun hangi tarafta olduğunu bilmiyorduk. Uçakların pilotları yanlış tarafta yer alıyor olsaydı, biz de o bombalamalara alet olacaktık" demiştir.

Tutuklu darbecilerin o geceye ilişkin ifadeleri de basına yansımıştır. Mehmet Şanver'in düğününe davetli olduğu halde gitmeyip darbe gecesi Akıncılar Üssü'nde bulunan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk, "Akıncı Üssü'nde mutat uçak iniş ve kalkışları oluyordu. Devamlı hareketlilik olduğu için önce bir şey fark etmedim, düğün sahibi Mehmet Şanver'i aradım, tebrik ettim. Bir süre sonra o da beni tekrar aradı. Uçakların alçak uçuş yaptığını, ne olduğunu sordu. Televizyonda alt yazı geçtiğini söyledi. Ben de bu sırada televizyonda gelişmeleri izliyordum. Hava Kuvvetleri Komutanı da bu düğünde idi. Beni aradı ve uçakların Ankara'da alçak geçiş yaptığını söyledi, 'Bu duruma müdahale et' dedi." şeklinde ifade vermiştir.

Mehmet Dişli'nin ifadesi şu şekildedir: "O gün de beni ofisimden ya özel kalem ya emir subayı ya da danışman aradı. Tam hatırlamıyorum kimin aradığını. Komutanın odasına girerken o katta özel kuvvet giyimli 2-3, yüzleri açık ancak tanımadığım şahıslar karşıladı. Komutan'ın odasına girmeden 2 ofis vardır. Birine beni çektiler. 'Silahlı Kuvvetler duruma, yönetime el koydu. Yurtta Sulh Cihanda Sulh Operasyonu başladı. Komutan'ın da bizimle olmasını istiyoruz' dediler… Bana, 'Sana güvenir, sen ikna edersin, yoksa ikinizi de paketleyip götüreceğiz' dediler. Bana uçakların havada olduğunu, sıkıyönetim emrinin yayımlandığını söylediler. Bütün komutanların bunun içinde olduğunu söylediler. 'Olmayanları şu anda alıyoruz. Zaten tutuklanıyorlar' dediler. Beni Komutan'ın odasına soktular."

Levent Türkkan ise "Ben darbe yapılacağını 14-07-2016 günü saat 10-11 sıralarında öğrendim. Genelkurmay Başkanı Danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan bana darbe planladıklarını, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Orgenerallerin tek tek alınacağını, sessiz sedasız işin biteceğini, bu işin 15-07-2016’yı 16-07-2016’ya bağlayan gece saat 03:00’te yapılacağını söyledi. Bana darbenin yapılacağı gün görevimin Hulusi Akar Paşa’yı etkisiz hale getirip işi kolaylaştırmak olduğunu söyledi. Yine söylediğine göre Hulusi Akar Paşa’yı etkisiz hale getirdikten sonra Özel Kuvvetler gelip alacaktı. Ben Orhan Yıkılkan’ın bana verdiği görevi sorgulamadan kabul ettim.” diyerek darbe girişiminde yer aldığını kabul etmiştir.

Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı'na mağdur sıfatıyla ifade veren Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ise, "Muharip Hava Komutanı Korgeneral Mehmet Şanver'in kızıyla emekli Hava Tuğgeneral'in oğlunun İstanbul Deniz Kulübü'ndeki yapılan düğüne davetli olarak gittim. Saat 19:30 sıralarında düğün salonunda bulunuyordum. Bu saatte kadar da herhangi bir olumsuzluk ya da olağanüstü bir durum hissetmedim. Tahminime göre saat 21:30 sıralarında eşim beni telefonla aradı Genelkurmay'da görevli Hava Korgeneral Fikret Erbilgin'in gözaltına alındığını bana söyledi ve durumun ne olduğunu merak ettiğini söyledi. Bunun üzerinde ben de Ankara'da vekil olarak bıraktığım Tümgeneral Cevat Yazgılı’yı aradım. Ben Cevat Yazgılı ile telefonla Ankara'da ne olduğunu ko nuşurken telefondan jet seslerinin geldiğini duydum, ne olduğunu sordum, kendisi "ben de bilmiyorum ancak şu anda Ankara'nın üzerinde jetler geziyor" demiştir.

      1. İfadelerdeki Çelişkiler ve Aydınlatılmayan Sorular


Darbe girişimine dair istihbaratın MİT'ten Genelkurmaya iletilmesi saat 18.00 civarında gerçekleşmiştir. Her ne kadar MİT'in verdiği bilgilerde Cumhurbaşkanı'nın koruma müdürüyle görüşüldüğü yazılıysa da, bu denli ciddi bir ihbarın bizzat Cumhurbaşkanı'na neden iletilmediğine dair bir açıklama yoktur. Aynı şekilde gerek MİT, gerekse Genelkurmay Başkanlığı tarafından Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın haberdar edilmemesi de anlaşılır gibi değildir.

Cumhurbaşkanı'nın darbe girişimini ne zaman ve nasıl öğrendiği hala muammadır. Bu kadar kritik bir güne ilişkin hemen her açıklamasının çelişkili olması da kafalarda soru işaretleri uyandırmaktadır.

İstihbaratın Genelkurmay ve MİT tarafından saat 18.00 de değerlendirilmesi ve ciddiye alınması üzerine, ihbar hava yoluyla yapılacak bir saldırı içermesine rağmen Hava Kuvvetleri Komutanı'nın haberdar edilmemesi, Komutan'ın düğüne giderek programına devam etmesinin nedeni, Komisyon'a sunulan belgelerde yer almamaktadır. Aynı şekilde Akar'ın "Bilginin geldiği makam itibarıyla ciddiye aldık. Ben, Yaşar Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen alınacak tedbirleri tartışmaya başladık." sözleriyle ihbarın ciddiyetinde fikir birliğine vardıkları anlaşılmaktadır. Buna rağmen MİT Müsteşarı da programını bozmayarak saat 20.30'da MİT Karargahı'nda Suriye Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Muaz Hatip ile görüşmek için Genelkurmay'dan ayrılmıştır. Böyle üst düzey ve ciddi bir görüşmenin ardından, MİT Müsteşarı'nın programında değişiklik yapmaması da izaha muhtaçtır. Aynı şekilde ihbarın ciddi olduğunu değerlendiren Genelkurmay Başkanı'nın her şeyden önce kendi güvenliğini de hesaba katması gerekirken, makamında subaylar tarafından gözaltına alınması da açıklanması gereken önemli bir noktadır.

İhbarı Genelkurmay Başkanı'ndan önce MİT'ten alan Genelkurmay 2. Başkanı'nın da akıbeti benzer olmuştur. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler de yakın ekibinden bir subay tarafından silah zoruyla rehin alınmış, karargahtaki generaller de darbeye destek verenler tarafından tutulmuştur. Değerlendirilip önlem alınan bir ihbara rağmen bu güvenlik zafiyetinin yaşanması da izaha muhtaçtır.

Bu çelişki ve boşluklar, bizi gerek Genelkurmay Başkanı'nın, gerekse MİT Müsteşarı'nın darbe gecesindeki konumunu yeniden düşünmeye sevk etmektedir. Keza operasyonla kurtarıldığı açıklanan Akar'ın başarısız olduklarını anlayan darbecilerin Akıncılar Üssü'nde bulunan bir helikopteri vermesiyle Çankaya Köşkü'ne gittiği anlaşılmıştır. Akar'ın Dişli'nin ateş edilmesin diye helikoptere bindiğini söylemesi, Dişli'nin helikopterde telefon görüşmeleri yapmış olması pazarlık ve müzakereler sonucu darbe girişiminin farklı bir yöne evrildiği yönünde bir emare olarak değerlendirilebilir.

Genelkurmay Başkanlığı ve Akıncı Üssü'nün güvenlik kameralarının görüntüleri ne kamuoyuyla ne de komisyonla paylaşılmıştır.

Hem Erdoğan, hem de Yıldırım, darbe girişiminin başladığı 21.30'dan sonra MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a ulaşamadıklarını ifade etmişlerdir. Bunun nedeni de hala belirsizdir.

Gerek Mehmet Şanver ve Abidin Ünal'ın ifadelerinde yer alan konuşmalarda gerekse Akın Öztürk'ün ifadelerinde, Genelkurmay Başkanı'nın her yere gönderdiği söylenen uçuş yasağı emrinden bahsetmemişlerdir. Şanver, dönemin İçişleri Bakanı Ala'nın uçağını hedef alan iki uçağın kalkışına engel olduğunu ifade etmiştir. Şanver'in bir telefonla engel olabildiği uçak kalkışına Genelkurmay Başkanı'nın emrinin yeterli olmaması da açıklamaya muhtaçtır.

Darbe girişimine katılan ve cemaatçi olmayan askerlerin siyasi aidiyetleri de ele alınmamıştır. Darbe girişiminin bir ittifak neticesinde gerçekleşmiş olduğu fikri Komisyon çalışmalarında da ciddiyetle değerlendirilmemiştir.


    1. Yüklə 3,07 Mb.

      Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin