Yayın No: 505 Bu kitabın baskısından 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası Hükümleri gereğince alıntı yapılamaz, fotokopi yöntemiyle çoğaltılamaz, resim, şekil, şema, grafik vb ler yazarın izni olmadan kopya edilemez


II- NAHCİVAN SEFERİ II-1. Seferin Nedenleri ve Safer Hazırlıkları



Yüklə 373,53 Kb.
səhifə3/6
tarix26.10.2017
ölçüsü373,53 Kb.
#14710
1   2   3   4   5   6
II- NAHCİVAN SEFERİ
II-1. Seferin Nedenleri ve Safer Hazırlıkları
Osmanlı – İran ilişkileri bölümünde görüldüğü üzere Şah Tahmasb hiçbir zaman Osmanlı ordusunun karşısına çıkamamakta, Osmanlılar her iki İran seferinde de Şah’ın payitahtı olan Tebriz’e savunmasız bir şekilde girmekte idiler. Osmanlı ordusunun geri dönmesi ile birlikte Şah çekildiği dağlık bölgelerden gelerek Tebriz’i yeniden ele geçirmekte ve Osmanlı idaresine geçmiş olan topraklara baskınlar düzenleyerek sahip olmakta idi. Kısacası Osmanlılar gelip ele geçiriyor, akabinde Şah ordusuyla gelerek yakıp-yıkıyor ve kendine bağlayarak gidiyordu. İlişkiler fasit bir daire etrafında sonuçsuz bir şekilde dönüp duruyordu.
1548-49’da’ki İkinci İran Seferi’nden dönüşte de aynı şey yaşanmıştır. Osmanlı’nın İran’ı terk etmesini ardından Şah Tebriz’e döndükten sonra civardaki Osmanlı’ya tabi beylere karşı saldırıya geçti. İşe İran Seferi Sırasında Osmanlı’ya ittiba eden Şirvanşahların lideri Burhan Ali’nin üzerine yürümekle başladı. Bu iş için Ustacalu Abdullah isimli bir komutanı görevlendiren Şah’ın topraklarının güvenliği açısından stratejik bir önemi olan Şirvan’ı yeniden ele geçirmek niyetindeydi. Ustacalu Abdullah’ın komutasındaki Şah’a bağlı kuvvetler 1550’de Şirvan’a ulaştıklarında Osmanlı’ya tabi Burhan Ali ölmüş, yerine Mihrab geçmişti. Ustacalu Abdullah Han’ın karşısında tutunamayacağını anlayan Mihrab kaçmış ve Şirvanşahların toprakları Safevî hakimiyetine girmişti. Böylece Şirvan’ı ele geçiren Şah, Osmanlı Devleti ile işbirliği içinde olan Özbekler tarafından gelecek tehlikeyi bertaraf etmek için Özbek Hanını ortadan kaldırmak için hazırlıklara girişmiştir 112.
Şirvanşahların topraklarının Şah’ın eline geçmesi Özbekleri de ciddi şekilde endişelendirmiştir. Kânunî Sultan Süleyman da bu durumu değerlendirerek Özbek Hanı Abdüllatif’e, Şah’a karşı işbirliğini öneren bir mektup yazar113. Abdüllatif Han cevabi mektubunda bu öneriyi olumlu karşıladığını bildirir114.
Osmanlı Pâdişahı Özbek Hanıyla işbirliği için girişimlerini sürdürürken, Şah da Osmanlılar tarafından ele geçirilen Ardanuç Kalesindeki Gürci Atabeği Keyhüsrev ile işbirliğine başlamıştı. Şah Tahmasb Keyhüsrev’e yardım amacıyla Gürcistan içlerine girerek Ahilelek ve Tümük kalelerini ele geçirmiş, bunları Ahıska’yı kaybeden Keyhüsrev’e vermiştir.

1551 – 1552’de Şah Tahmasb Karabağ – Gürcistan bölgesinde bu şekilde faaliyet gösterirken, Osmanlı Devleti II. İran Seferine çıkmadan 1547 senesinde Alman Kralı ve Avusturya Arşidükü ile Macaristan topraklarını güvenceye alacak 5 yıllık bir anlaşma imzalamıştı.

Anlaşmaya rağmen İran seferi sırasında Arşidük Ferdinand Osmanlı’nın himayesinde olan Yanoş Kralı tahttan indirmak için Erdel’e saldırmıştı. İşte bu nedenle Ferdinand’ı te’dib için gönderilen Sokollu Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu Macaristan topraklarında Ferdinand’ın ordusuyla uğraşıyordu. 1551 senesine gelindiğinde Macaristan Seferi devam ettiği için bunu fırsat bilen Şah Tahmasb da Doğu Anadolu ile Gürcistan bölgesinde Osmanlı’nın himayesinde bulunan vasal beğlerin topraklarını ele geçirmiş, böylece, Doğu Seferi için yeni bir bahane yaratmıştı. 115.

Seferin gizli nedeni ise Amasya Valisi Şehzâde Mustafa’nın etrafındaki Beğler tarafından saltanat için babasına karşı kışkırtılması ve Hurrem Sultan ile Vezir-i A’zam Rüstem Paşa’nın da karşı kışkırtmaları sonucu, Kânunî’de meydana gelen Şehzâdeyi ortadan kaldırma düşüncesi idi.

Celalzade’ye göre Erciş ve Adilcevaz kalelerinin Şah’ın eline geçtiği haberini İstanbul’a ulaşması üzerine Edirne’de dinlenmekte olan Pâdişah, Macaristan’da Eğri kalesini kuşatmakta olan Rumeli Beğlerbeğisi Sokollu Mehmed Paşa’ya kuşatmayı kaldırarak İstanbul’a dönmesi ve Rumeli Ordusu ile Bahar’da Sivas’ta olması emredilmiştir.

Erzurum beğlerbeği İskender Paşa’ya kuvvet olarak bir miktar tüfenksaz ve harbendaz yeniçeri ile bazı ümera-i sahibü’l-liva gönderilüb Erzurum beğlerbeği İskender Paşa onlara baş ta’yin edilir116.

Anadolu’nun orta kolunda bulunan kadılara hüküm yazılarak sefer hümayun sırasında askerlerin geçeceği yolların ayarlanması ve nüzüul talebinde bulunan Aydın Sancak beği Musa Beğ’e yardımcı olunması istenmiştir117.

Kendisi de sefer hazırlıkları için İstanbul’a geçer118. Serdar olarak tayin edilen Rüstem Paşa kışı Aksaray’da geçirmek ve Anadolu askerlerinin toplanmasını sağlamak üzere Aralık ayında yola çıkarılmıştır (Aralık 1552) 119

Kırım Han’ı Devlet Giray’a 50 kadar gemi ile Kefe’den Trabzon’a gelmesi ve buradan Gürcü ve Kürd emirlerine Zahire takviyesi yapması için haber gönderildi. Rüstem Paşa Kışı Aksaray’da geçirdi. Bu sırada eyalet askerleri toplanacakları Sivas’a doğru hareket etmeğe başladılar120.



II.2. Seferin Yol Güzergâhı

Tarihlere Nahçivan Seferi olarak geçmiş olan Kânunî Sultan Süleyman’ın Üçüncü İran Seferi 16 Ramazan 960 / 26 Ağustos 1553 tarihinde başlamıştır121.

Padişahın maiyetinde sefere katılan Osmanlı merkez teşkilatına bağlı askerlerin hangi düzen içinde yola çıktıklarını göstermek için Celalzade Mustafa’nın Tabakatü’l-Memalik’de geçen tasvir aşağıya aynen alınmıştır.

Divanhane-i hümayun sahraları gülgun ve al bayraklar ile meşhun olub sipahiler, silahdarlar, yemin ve yesar ulufeciler, garibler alayları saflar bağlayub durdular. Önlerinde tüfenk-endaz deliler, oniki bin güzide yeniçeriler, veralarında erkan-ı devlet nökerleri, a’yan-ı saltanat çakerleri, yedi aded altun başlu sancaklar, alemler, rü’yetler fetih ayetleri çözüldü. Dilberinde mir alemler, mehterler, zurnayibiler, köscüler, nefirzenler canib-i yesarda vüzera-i i’zam, sayir erkan-ı devlet ve a’yan-ı saltanat mertebelü mertebesince aram ve karar idüb selama muntazırlar idi. Padişahın yanında Şehzade Cihangir rikablarınca peykler, üçyüz mikdarı solaklar asker yola çıktığında kösler figane başlayub sonralar, nefirler avaz-ı felek esire savd idüb cihana velvele virdü. Padişah ve erkan-ı saltanat selam virüb tüfenkciler Allahüekber bir uğurdan tüfenge ateş virdüler.Tobhane-i amireden ve Galata’dan getürülen tüfengler şenlik içün atıldı ve Üsküdar’a geçüldü.”122

Ordu 16 Ramazan / 16 Ağustos’ta İznikmünd yakınlarındaki Cisristan menzilinde konaklamıştır. 123

Bir önceki bölümde belirtildiği üzere eyalet ve sancaklara gönderilen fermanlarda seferin Nevruz’da olacağı belirtilmesine rağmen, yazın ortalarına denk gelen Ağustos ayında başladığı görülmektedir.

Ruznâmçe kayıtlarına göre 17 Ramazan’da Deluklüdaş mevkiinde konaklayan Osmanlı Ordusunun Ramazan’ın son gününde Yenişehir’de olduğu anlaşılmaktadır. 124 Ordu Yenişehir’e geldiğinde Kütahya’da Vali olan Şehzâde Bayezid adamlarıyla birlikte babasını karşılayıp babasına pişkeşler sunmuştur. Ruznâmçe kayıtlerine göre Şehzâdenin pişkeşi Mirahuri, Seraser, Sahbenek, Serbenek ve Sof cinsinden kıymetli hediyelerden oluşmaktadır. Buna mukabil kendisine de aynı cinsten murassa kumaşlardan hediyeler verilmiştir.125

Aynı gün verilen hediye kayıtlarından Hakkari Hakimi Zeynel Bey, İmadiye Hakimi Sultan Hüseyin Beğ’in ve isimleri yazılı olmayan bir kısım Kürd Beylerinin sefere iştirak ettikleri anlaşılmaktadır.126 Ramazan Bayramı’nı Yenişehir’de geçiren Pâdişah, 6 Şevval’da Bozöyük’e gelmiştir.127

Kayıtlardan anlaşıldığına göre Pâdişah Bozöyük’te iken Karesi Beğlerinden Yakub Beğ’in kızı Nigar Hatun’a içinde kadife ve kemha elbiseler bulunan bir hediye bohçası göndermiştir. 128 7 Şevval’de Akviran menzilinde konaklayan Ordu 8 Şevval’de Seyid Gazi’ye, bir gün sonra 9 Şevval’de de Çayır Kulapa’ya gelmiştir129.

Ruznâmçe kayıtlarına göre Kefe Mirlivası Şüca Beğ’e burada hediyeler verilmiş, Bundan da Şuca Beğ’in orduya burada katıldığı anlaşılmaktadır130. Ordu , bir gün sonra, 10 Şevval 960 / 19 Eylül 1553’te Bayat ovasında konaklamıştır131.

11 Şevval / 20 Eylül’de Bolavadin (Bolvadin)’e gelinmiş, burada da Şuca Beğ’le birlikte Orduya katılan Sancak beğlerine hediyeler dağıtılmıştır132.

12 Şevval / 21 Eylül’de Şehzâde Sultan Selim Bolvadin menziline gelerek, babasıyla buluşmuş ve getirdiği Şahbenek, Seraser, Atlas Kemhalardan oluşan pişkeşi babası Sultan Süleyman’a takdim etmiştir133. Buna mukabil kendisine yine Şahbenek, Seraser, atlas hemha ve kadifelerden oluşan hil’at ve kumaşlar verilmiş, ayrıca Şehzâdenin lalası, defterdarı ve Hocası Şemseddin Efendi’ye de câmeler hediye edilmiştir134.

Yine, Ordunun Bolvadin’deki konak yerinden Azak Mirlivası Sinan Beğ’e, Çerkes Beğlerinden Mustafa Beğ’e, İlbozdak Beğ’e, Kansu Beğ’e, Ejderoğlu Beğ’e, Selanoğlu Beğ’e, Sünbük Beğ’e,Tutuldu Kılıç Beğ, Baba Köse Beğ’e, Piri Beğlere de hediyeler gönderilmiştir.135

Şirvan Hakimi Seyyid Mir Aziz Beğ’in emirlerine de elbiseler gönderilmiştir136. Ordu Bolvadin’den hareket ettikten sonra 13 Şevval 22 Eylül’de Gölkırı’na 15’de Irgad, 16 Şevval’de Ilgın,a Oradan 21’de Konya Ovasına inmiştir. 137

Konya’dan hareket eden ordu 25 Şevval / 4 Ekim Çarşamba günü Ereğli yakınlarındaki Aköyük’de konaklamıştır138. Ruznâmçe defterindeki “Teşrif be Şehzâde-i Civanbaht Sultan Mustafa Tâle bekâhü der vakt-i mülakat gerden ber hazret-i pâdişah-ı âlem penah” kaydından Şehzâde Mustafa’nın babasıyla burada buluştuğu anlaşılmaktadır. 139 Defterdeki kayıtlara göre Şehzâde’nin karşılanmasından dolayı verilen hediyeler “Hızane-i Amire mande” diye şerh düşülerek hazineye nakledilmiştir140. 27 Şevval / 6 Ekim’de tutulan kayıtlara göre Ordu bugün Ereğli yakınlarındaki Aköyük menzilindedir.

Şehzâde Mustafa Aköyük’te ortuya iltihak etmiş ve kendisini karşılayan vezir ve devlet adamlarına hediyeler dağıtmıştır. Ruznâmçe defterine göre bu hediyeler kat kat kadife, kemha ve atlas kumaştan yapılmış elbiselerden meydana gelmektedir. 141

Şehzâde Mustafa babasının elini öpmek üzere götürüldüğü çadırda sağır ve dilsiz cellatlar tarafından boğularak öldürülmüştür. 142 Şehzâde Mustafa özellikle askerler tarafından çok sevilen bir şahsiyet olmasından dolayı Şehzâdenin çadırın önünde asılan cansız bedeni askerler arasında infiale neden olmuş, bu infiali önlemek için, Şehzâdeyi babasına karşı kışkırtarak öldürttüğü iddiası ile olayın sorumlusu olarak görülen Vezir-i A’zam Rüstem Paşa, görevden azledilmiş, bu göreve Ahmed Paşa getirilmiştir143.

Ordu Ereğli’den hareket ettikten sonra Zilkade ayının ilk günü Niğde’ye ulaşır. 144 2 Zilkade’de Yonuz Mevkiine gelen orduya burada Hizan Hakimi Ahmed Beğ’in oğlu hediyelerle gelerek katılır. Yine İran Şahı Tahmasb’ın elçisi Mir Şemseddin de bu menzile gelerek Şahın hediyelerini getirir. Kendisine Atlas ve Kemha Cameler verilir145. Buradan ayrılan ordu 4 Zilkade Perşembe günü İncesu’ya oradan da bir gün sonra 5 Zilkade Cuma günü Köprü menziline gelir. Köprü’den sonra 7 Zilkade Cumartesi günü Kayseriye’ye ulaşır. 146 Buradaki kayıtlardan Acem ümerasından Duş-i Zenbad’a Came-i Mirahuri in’am olarak verildiği anlaşılmaktadır147.

Ruznâmçe kayıtlarında adı geçen Anadolu’daki menziller, 9 Zilkade tarihinde Kayseri’de kesilmekte Selh-i Zilkade de Halep’deki kayıtlar başlamaktadır. Bu durum Kayseri’den sonra pâdişahın toplantı yapmatan Halep’e kadar gittiğini göstermektedir148.

Celalzâde’ye göre Sokollu Mehmed Paşa’nın komutasındakmi Rumeli askerleri kışlamak üzere Tokat’a, Anadolu askerleri de Şehzâde Selim’in komutasında Maraş’a gönderilmiş, pâdişahın kendisi de kapıkullarıyla birlikte Halep’e gitmiştir149.

Halep’de tutulan Ruznâmçe kayıtları ise Selh-i Zilkadeden başlayıp 7 Cemaziyelevvel’de son bulmaktadır. Bu durum pâdişahın söz konusu tarihler arasında Halep’de kışladığını göstermektedir.

Sultan Süleyman kışı geçirdiği Halep’den hareketinden önce Sancak beğlerine Anadolu’daki eyalet askerlerinin Nevruzda Erzurum’da olması için fermanlar göndermiştir. Pâdişah Halep’ten 6 Cemaziyelevvel 961 / 9 Nisan 1554 günü yola çıkarak 7 Cemaziyelevvel / 10 Nisan’da Gökmeydan menziline ulaşmıştı. Burada Kürt Ümerasından İmadıye Mirlivası Sultan Hüseyin Beğ, Cezire Mirlivası Kulu Beğ ve Kağnı Mirlivası Başaçuk Beğ ile adamları ordugaha gelmişlerdir. Kayıtlara göre kızılbaşlarla yaptıkları muharebeden dolayı bunların herbiri câme-i mirahuri ile ödüllendirilmişlerdir150.

Gökmeydan’dan sonra yoluna devam eden Osmanlı ordusu 17 Cemaziyelevvel’de Bahorna karyesinde konaklamıştır151. Daha sonra, 24 Cemaziyelevvel’de Beşdepe’ye gelmiş, burada önemli Kürt ümerasından Hakkari Mirlivası Zeynel Beğ pâdişahı ziyaret etmiş, ona ve adamlarına hil’atler giydirilmiştir152. Beşdepe’den sonra Osmanlı Ordusu Pınarbaşı menzilinde konaklamıştır. Burada da Arab emirlerinden Piyale’nin Oğlu Osman, Pâdişah’ı ziyaret etmiş, ona da hil’at ve hediyeler verilmiştir153.

Pınarbaşı menzilinde Pâdişah’ı ziyaret eden bir diğer devlet adamı da Yemen Valisi Özdemir (Öztimur) Paşa’dır. Paşa’ya da diğerlerine olduğu gibi elbiseler hediye edilmiştir154.

5 Cemaziyelahir’de Ordu Elmalu menzilinde konaklar. Burada da Pâdişah’ı Kürd ümirasından Hüseyin Beğ Veled Said Beğ karşılar: Said Beğ Bağdad yakınlarındaki Yezidilerin Mirlivası tayin edilerek kendisine Came-i Mirahuri hediye edilir155. Nihayet 9 Caemaziyelahir’de Pâdişah Amid menziline ulaşır156. Pâdişah’ın otağını kurduğu bu menzil Amid (Diyarbakır) yakınlarındaki Çevlik adı verilen bir ovada bulunmaktadır157. Çevlik konağında Pâdişah’ın bir yabancı ziyaretçisi vardır. Bu ziyaretçi Fransız Kralı’nın elçisi Ferdinakov’dur. Elçiye ve adamlarına hediyeler ve yanlarına muhafızlar verilerek İstanbul’a gönderilir158.

Aynı gün Karaman Beğlerbeği Ali Paşa ve Anadolu Beğlerbeği Ahmed Paşa da huzura kabul edilir ve pişkeş olarak sundukları hediyeler hazineye kaydedildikten sonra kendilerine de hil’atler verilir159.

12 Cemaziyelahir 961 / 15 Mayıs 1554’te Ordugaha gelen paşalar ve sancakbeğlerini toplayan pâdişah geniş kapsamlı bir divan kurarak Şah Tahmasb’ın hile ve zulümlerini Osmanlı’ya karşı işlediği fitne ve fesadı anlatarak kapıkullarının ve eyalet askerlerinin komutanlarının desteğini almıştır160.

Asker arasında çok sevilen ve payitahtın varisi olarak gösterilen Şehzâde Mustafa’yı öldürtmesinden dolayı, Anadolu’daki askerler ve devlet adamları arasındaki pâdişaha karşı olan kırgınlık, bölük ağalarından kadıaskerlere varıncaya kadar rütbe sahibi her sınıf insanın sırasıyla huzura kabulünün verdiği manevi iltifat sayesinde giderilmiş, savaşa hazırlanan ordu içindeki gerginlik sona ererek moral motivasyon açısından askerlerin maneviyatı artırlmıştır..

Kânunî Sultan Süleyman Diyarbakır yakınlarındaki Cevlik’te kurduğu ordugahında gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra 15 Cemaziyelahir’de yeniçerileri yola çıkardı ve akabinde 6 Cemaziyelahir 961 / 20 Mayıs 1554’te kendisi de Nahçivan istikametine doğru harekete geçti. Doğu Anadolu’nun sarp geçitlerinde ilerlemekte oldukça güçlük çeken Osmanlı Ordusu Hani – Çeperhan – Zülkarneyn menzillerini geçtikten sonra Çabakçur Boğazı’na ulaştı. Boğazın dar geçidinde oldukça meşakkatli bir şekilde geçen Osmanlı Ordusu 20 Cemaziyelahir 1061 / 23 Mayıs 1554’te Murad Suyu kenarına ulaşmıştı. Murad Suyu nehire kurulan büyük sallarla geçildi. Murad Suyu’nun karşı yakasına geçen Pâdişah’ı burada yeniçeriler karşıladılar. Diyarbakır Beğlerbeği İskender Paşa eyaletine bağlı Sancak beğleri ile gelerek orduya katıldı. Beğlerden Hüseyin Beğ, Çaabakçur derbendi muhafazası için görevlendirildi. Ramazanoğullarından eski Basra Beğlerbeği Kubad Paşa’ya Erzurum muhafazası görevi verildi. 24 Cemaziyelahir / 27 Mayıs’ta askere silah ve techizat dağıtıldı. 3 Receb / 4 Haziran’da Toyla Çayırına ulaşan ordu ertesi gün Suşehrine geldi. Burada Rumeli Beğlerbeği Sokollu Mehmed Paşa da gelerek orduya katıldı. 161

Böylece Sefere eşecek yarar erler toplanmış oldu. Sağ kolda Vezir-i A’zam Ahmed Paşa Sol kolda ikinci Vezir Semiz Ali Paşa’nın alayları Pâdişah’ın huzurunda yaptıkları görkemli resmi geçitten sonra yerlerini aldılar. Arkadan Rumeli Beğlerbeği Sokollu Mehmed Paşa’nın askerleri geçti. Bunları. Anadolu Beğlerbeği Ahmed Paşa, akabinden Karaman Beğlerbeği Hadım Ali Paşa’nın askerleri izlemiştir. Sonra sırasıyla Sivas Beğlerbeği Ali Paşa ve Dulkadiroğlu Haydar Paşa maiyetleri ile pâdişahın huzurunda resmi geçit yapmışlardır.162

Ordular hazır olduktan sonra pâdişah hangi kuvvetlerin nereyi vuracaklarını belirlemiştir. Buna göre; Merkezde bulunan pâdişahın yanında kapıkullarından başka Sivas ve Dulkadiroğlu Beğlerbeğine bağlı askerler bulunacaktı. Sol kolda Şehzâde Selim’in yanında Anadolu ve Karaman eyalet askerleri, Sağ kolda ise Rumeli Beğlerbeği Sokollu Mehmed Paşa komutasında bu Eyaletin askerleri yürüyecekti. Bölgeyi tanıyan Erzurum ve Diyarbakır Beğlerbeğine bağlı eyalet askerleri ile Kürd ümerasına tabi askerler öncü kuvvetler olarak önden yürüyeceklerdi. 163 Suşehri’nden bu düzen içinde hareket eden ordu 11 Receb’de Pasin Ovası menziline ulaşır164. Ruznâmçe kayıtlarından ordunun 21 Receb / 25 Haziran gününe kadar burada konakladığı anlaşılmaktadır165.

22 Receb/ 23 Haziran Günü Pasinabad’dan hareket eden ordu 23 Receb / 24 Haziran günü Çoban Köprüsü menzilinde konaklamıştır166. 27 Receb / 28 Haziran’da Çoban köprüsünden ayrılan Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu 28 Receb / 29 Haziran’da Zivin kalesine, oradan da 4 Şa’ban / 5 Temmuz’da Kars yakınlarındaki Hoşkaya menziline ulaşır ve artık yorgun olan askerler burada yüklerini indirerek dinlendirilir167.

Kânunî, Kars Ovasında iken İran’lı bir savaş esiri ile Şah Tahmasb’a çok ağır hakaretler içeren ve cenk meydanına da’vet bir mektub gönderir168.

Ordu Kars Ovasında 5 gün beklemiş, bu esnada Şirvan’dan gelecek haberlere göre gerekirse Şirvan’a gitmek üzere hazırlıklar yapılmıştı169. Bu sırada Osmanlı’nın desteklediği Kasım Mirza, Şah’ın adamı Ustacalu Abdullah ile Şirvan’da savaşırken, Bağdad Valisi Osman Paşa Şehrizor’da Şah’ın adamlarından Erdelan Beğ’i Surhab’la yaptığı mücadeleyi kazanmış, Surhab’ı Dinever bölgesine çekilmeğe mecbur bırakmıştı. Yine İmadiye hakimi Sultan Hüseyin Bey Urmiye gölü çevresinde Merapa bölgesinde fetihler yapmakta idi. Kısacası Osmanlı’ya tabi kuvvetler Şah’ın hakimiyet sahası olan Şirvan, Azerbaycan ve Erdelan bölgesini Osmanlı nüfuzuna geçirmek için mücadele etmekte idiler170.



II.3. Seferin Sonu

Bu mücadelelerin Osmanlı lehine gelişmesi üzerine harekete geçen pâdişah, Kars’tan Nahcivan’a doğru yola çıkar ve Yahni Dağları belini aşarak 9 Şa’ban 961 / 10 Temmuz 1554’te Şuregel menziline gelir. Civar köyler, Osmanlı Ordusunun geldiğini haber almış ve boşalmıştı. Askerler bu köyleri yakıp yıktılar ve 11 Şa’ban 961 / 12 Temmuz’da Şarabhane menziline ulaştılar171.

17 Şa’ban / 18 Temmuz günü Revan beldesine ulaşan ordu, burada da Şah’ın izine rastlayamayınca bölge ateşe verildi. 20 Şa’ban / 21 Temmuz tarihinde Aras Kıyısına varıldı. 23 Şa’ban / 24 Temmuz’da Revan – Nahçıvan arasındaki Doğu Arpaçayırı’na ulaşan ordu 24 Şa’ban / 25 Temmuz’da bir diğer menzil olan Aras Kıyısındaki Karahisar Konağına gelmişti. 172

25 Şa’ban / 26 Temmuz’da Ordu Karabağ önlerine ulaşmıştı. Karabağ bölgesinde de karşısında bir mukavemet bulamayan Osmanlı Ordusu burada kaldığı iki gün boyunca bu bölgedeki yerleşim yerleri ve ekin tarlalarını yakıp yıktıktan sonra 27 Şa’ban / 28 Temmuz 1554 Cumartesi günü Nahcıvan önüne geldi. Karabağ gibi Nahcıvan’da da ahali evleri boşaltmış, şehir ıssız kalmıştı. Kaçamayanlar esir alındı. Askerlerin yağma hareketi iki gün sürdü. İki gün sonra Ramazan Ayının başlaması ile Pâdişahın emriyle yağmaya son verildi. Celalzâde bu pâdişahın bu emri vermesindeki kalbinde oluşan değişikliği “kahr u intikam mahz-ı şefkat ü âtıfete tebdil oldu” şeklinde yorumlamaktadır173.

Celalzâde’ye göre Şah Tahmasb Nahcıvan’la Gence arasında Eğriceler adlı bir kaleye sığınmıştı174. Pâdişah Ramazan Ayı’nın gelmesi ve yiyecek sıkıntısının başgöstermesi nedeniyle Şah’ın üzerine varmaktan vazgeçip, dönmeye karar verdi175.

1 Ramazan 961 / 30 Temmuz 1554’te dönüş için yola koyulan Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı Ordusu, Aras Nehrini aşarak 31 Temmuz’da Kargalık konağını geçtikten sonra, 7 Ramazan / 6 Ağustos günü Doğu Bayezid’in kuzeyindeki ovaya indi ve burada konakladı176.

9 Ramazan’da Doğu Bayezid’den ayrılan ordu 10 Ramazan 961 / 9 Ağustos 1554’te Kutluca menziline ulaşmış ve burada konaklamıştır. 12 Ramazan’da Eleşkird’e ulaşan ordu 16 Ramazan’da Çobanköprüsü menzilinde konaklamış, ertesi gün de Erzurum yakınlarındaki Hasankale menziline ulaşmıştır.

Pâdişah Ramazanın geri kalan günlerini istirahat içinde geçirmeleri için orduyu bu ovada dinlendirmiştir. Bayramı da burada kutladıktan sonra, 4 Şevval 961 / 3 Eylül 1554’te Erzurum’a doğru hareket etmiştir. Sonraki durak Tortum yolundaki Sazlık menzilidir. 5 Şevval’de Sazlık’ta konaklayan Pâdişah Erzurum’a kadar olan konakları aştıktan sonra 28 Şevval 961 / 26 Eylül 1554’te Ilıca’ya gelmiş ve kaplıcaları ile meşhur bu bölgede askerlerin temizliği için istirahate çekilmesi emrini vermiştir. 24 gün boyunca Ilıca’da konaklayan Kanuni komutasındaki Osmanlı ordusu, 1 Zilkâde 961 / 28 Eylül 1554’te Amasya’ya doğru yola çıkmış ve 21 Zilkade’de Sivas’a 25 Zilkade / 22 Ekim’de Tokat’a 3 Zilhicce 961 / 30 Ekim 1554’te de Amasya’ya gelmiştir177.



2.4. Sefer Sırasında Meydana Gelen Olaylar

2.4.a. Şehzâde Mustafa’nın Katli

Fatih Sultan Mehmed’in Osmanlı Devlet yönetiminin temel esaslarını belirlediği ve kendisinden sonra asırlarca uygulanan meşhur kânun-nâmesinde bulunan her pâdişah tahta çıktığında erkek kardeşlerini öldürür hükmü, Şehzâde Mustafa ile devam eden bir dizi kardeş katillerinin başlangıcına neden olmuştur178.

Gerçi Şehzâde Mustafa Kardeş katli kanunu gereği kardeşlerince öldürülmemişti. Ama bu kanuna göre tahta çıktığında kardeşlerini öldürür korkusuna kapılan bir üvey annenin Hürrem Sultan evladını kaybetme korkusu sonucu sarayda vezir Rüstem Paşa ile ortak hazırlanan bir komplonun kurbanı olmuştur.

Hürrem Sultan’a gelinceye değin saray kadınları çocuklarının ölümü noktasında müdahil rol oynamamış, teslimiyetçi bir tavır takınmışlardır. Hürrem Sultan ise kendisinden önce gelen şehzâde annelerinin mütevekkil tavırlarının aksine oğlunun katline engel olmak için her türlü desiseye başvurmuş, kimi zaman zekasını, kimi zaman da kadınlığını ustalıkla kullanarak seferden sefere koşarken yollarda yaşlanan Kânunî’yi aşkıyla, yörüngesine almağı başarmıştı. Cariye olarak geldiği sarayda Haseki Sultanlığa kadar yükselen Hurrem, dirayetli bir devlet adamı olmasının yanında oldukça duygusal bir yapıya sahip olan Kânunî’nin ruh halini çok iyi tesbit etmiş ve cihana hükmeden ama kalbine hükmedemeyen bu muhteşem hünkârın yüreğindeki boşluğu ona sunduğu sevgisiyle doldurmağı becerebilmiştir. Muhibbi mahlasıyla şiirler yazan bu şair ruhlu sultan da, kâh Doğu’ya kâh Batı’ya uzayıp giden seferlerin molalarında Hürrem’den aldığı mektuplarla teselli buluyordu.

Ey Sabâ Sultânuma zâr u perîşân diyesin

Gül yüzünsüz işi bülbül gibi efgân diyesin”

diye başlayan Şiîrleri yaşlı pâdişahın kalbini ateşliyor. Hurrem’in vuslatının arzusuyla yanıp tutuşan, Muhibbi bu iştiyakı

Nâmeler gelse kaçan İstanbul-ı âbâddan

Bûy-ı zülfini seher-geh aluram Bağdad’dan”

dizeleriyle dile getiryordu179.

Evlat katili olarak bilinen Kanuni’nin, oğlu Şehzâde Mehmed’in ölümünden180 dolayı yazdığı “Şehzâdeler Güzidesi Sultan Mehemmed“ mısrasıyla başlayan şiirinde evlat acısıyla yanan bir baba kalbinin feryatları görülmekte, bu mısralar aslında bu babanın çocuklarına ne kadar düşkün olduğunu göstermektedir181.

İşte Hürrem Sultan yukarıdaki dizelerde de ifadesini bulan böylesi bir aşkla kendisine bağladığı cihanı titreten kudretli pâdişaha istediğini yaptırmak için işe şehzâde Mustafa hakkında babasını tahttan indireceği yolunda dedikodular yayarak başladı. Babası Yavuz Sultan Selim’in dedesi Bayezid’i tahttan indirmesi olayının kendi başına gelmesi gibi bir evhamla yaşayan Kânunî’nin bu dedikodudan etkileneceği ve Oğlu Şehzâde Mustafa’yı ortadan kaldıracağı korkusuna kapılan Mustafa’nın annesi Mahidevran, galeyana gelerek dedikoduyu çıkaran Hürrem’e saldırınca, Hürrem’in de isteği olur. Pâdişah Mahidevran’ı çiçeğine saldıran bir yabani gibi görür ve Kütahya’da Vali olan Şehzâde Mustafa’nın yanına gönderir.

Mahidevran’dan kurtulan Hürrem Kanuni’nin nezdindeki itibarını hızla artırarak “Haseki Sultan”lık mertebesine ulaşır. Hürrem’in esas niyeti oğlu Şehzâde Mehmed’i korumak iken kaderin garib bir cilvesi olarak Zehzade Mehmed’in genç yaşında ölümü üzerine bu defa ikinci oğlu Şehzâde Selim için planlar kurmağa başlar.

Bazı tarihçiler pâdişahın hasta olmasına rağmen 3. İran Seferine, Hürrem Sultan ve Vezir-i A’zam Rüstem Paşa’nın tahrikleri sonucu Şehzâde Mustafa’yı ortadan kaldırmak ve Anadolu’da gelişen olayları yerinde görüp düzeni sağlamak niyetiyle çıktığını söylerler182.

Sefer için oğlu Şehzâde Mustafa’yı Konya’ya çağıran Pâdişah, önden vezir-i A’zam Rüstem Paşa’yı gönderdikten sonra baharın gelmesi ile kendisi de yola çıkar. Vezir-i A’zam Rüstem Paşa, Hürrem Sultan’ın himayesinde olup, onun en büyük destekçisidir. Şehzâde Mustafa hakkında yazdırdığı provakatif mektuplarla O’nu babasına karşı âsî göstermekte ve pâdişahın kalbine evham vermektedir183.

Rüstem Paşa Aksaray yakınlarında iken askerler arasında sevilen Şehzâde Mustafa’nın veliaht olduğu yolundaki söylentiler gittikçe yayılmış, Şehzâde Mustafa’nın etrafındaki provakatörler Şehzâdeyi, babasının yaşlılık ve hastalığından dolayı sefere çıkamadığı yerine vezir-i a’zamı Serdar tayin ettiği yolunda telkinlerle kışkırtmaya çalışmışlardır184. Bu durumdan yararlanmak isteyen Vezir-i A’zam Rüstem Paşa da Pâdişaha, Şehzâde Mustafa’nın babasının yerine Osmanlı tahtına oturmağa niyetlendiğini belirten bir mektup yazarak bu mektubu Sipahi Ağası Ali Ağa ile İstanbul’a gönderir185.

Pâdişah, mektubu okuduktan sonra Şehzâde Mustafa’nın kendisine ihtilal yaparak tahttan indirecek bir kişiliğe sahip olmadığını bunun Şehzâde’nin çevresindekilerin isteği olduğu söyleyerek, Rüstem Paşa’anın ordunun Aksarayda kışlamasını ve Rüstem Paşa’nın İstanbul’a dönmesini emreder. Haberi alan Rüstem Paşa İstanbul’a döner186.

Rüstem Paşa Hürrem Sultan’a yakınlığı ile tanınmaktadır. Kânunî Sultan Süleyman’ın Hürrem’den doğma kızı Mihrimah Sultan ile evlenmiş, bu evlilik Paşa’nın Hürrem Sultan’a yakınlaşmasına neden olurken, Hürrem’in de evlatlarını koruma ve tahta çıkarma uğruna çevirdiği entrikalar için uygun bir piyon bulmasını sağlamıştır. Nitekim öyle de olmuş Hürrem, Mihrimah ve Rüstem üçlüsü Şehzâde Mustafa’nın ağzıyla Şah Tahmasb’a bir mektup yazarak Kânunî Sultan Süleyman’a karşı işbirliği teklif etmişler, bu teklife Şah’ın verdiği olumlu cevabı getiren elçiyi yolda yakalatan Rüstem Paşa mektubu Şehzâde Mustafa’nın bağîliğine delil olarak doğrudan pâdişaha göndermiş, pâdişah da bu mektup üzerine Şehzâde Mustafa’yı ortadan kaldırmak için kesin kararını vermiştir187.

Şah Tahmasb’ın önce Biga Sancakbeği Mahmud Beğ’le mektup gönderip sulh istemesi, arkasından da Seyyid Şemseddin Dilicani aracılığı ile özür dilemesine rağmen Pâdişah’ın bu sefere bizzat çıkması Anadolu’nun dirliğini sağlamak için Şehzâdenin ortadan kalkması gerekliliğine inandığı ve bunu bizzat uygulamak için kararlı olduğunu göstermektedir. 18 Ramazan 960 / 28 Ağustos 1553’te yola çıkan pâdişah Ramazan Bayramı’nı Yenişehir’de geçirdikten sonra 26 Şevval / 5 Ekim 1553’te Konya –Ereğli civarındaki Aköyük (Akdepe) menziline gelmiştir188.

Ruznâmçe defterlerindeki Şehzâdenin geliş tarihi ile ilgili kayıt ise 26 Şevval’de tutulmuştur189. Şehzâde Mustafa babasının elini öpmek üzere girdiği çadırda babası Kânunî Sultan Süleyman yerine dilsiz cellatlar ile karşılaşmış ve bu cellatlar tarafından boğularak öldürülmüştür190.

Şehzadenin naşı kadıaskerler ve mülazemet hizmetinde olan gılmanlar ile Ereğli’ye götürülüp burada cenaze namazı kılındıktan sonra, defnedilmek üzere Bursa’ya gönderilmiştir191.

Ruznâmçe kayıtlarından Şehzâde’nin yanında lalası Sunullah Beğ, Defterdarı Hamza Beğ ve Hocası Mevlânâ Sururî Efendi’nin olduğu anlaşılmaktadır. Defter kayıtlarına göre Şehzâde ve adamlarına verilen hediyeler “der hızane-i amire mande” kaydı düşülerek hazineye aktarılmıştır192.

Celalzâdeye göre şehzâdenin mallarına ele konulmasına rağmen kullarına ve nöker(asker)lerine padişah tarafından inâyet olunup, zeâmet ve timarlar verilmiştir193.


Yüklə 373,53 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin