Yilmazgurol1947. com İçindekiler: Özet/Summary



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə8/23
tarix28.10.2017
ölçüsü1,16 Mb.
#19027
növüYazı
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   23
    Bu səhifədəki naviqasiya:
  • TÖREN

NOT 11)        19 Nisan 1993 David Koresh olayından tam iki yıl sonra, 19 Nisan 1995'de 2 olay. Birincisi ABD OKLAHOMA'da, İkincisi Japonya YOKOHAMA'da.     Oklahoma'da, Timothy, bir Federal bina önünde, patlayıcı dolu bir kamyon patlattı. Çoğu çocuk 168 kişi öldü. Irak Körfez savaşından madalyalı eski bir Amerikan askeri. O savaşta ABD'nin ne yaptığını vatandaşlarıma göstermek için yaptım, dedi. O sırada Tansu Çiller, Beyaz Saray'da, Bill Clinton'la görüşmek üzereydi. Haber gelince Bill ağladı. Tansu ağlamadı ("Oh olsun" dedi). Timothy, CIA görevi olarak yaptı, o işi. Sonra sözde idam edildi.    Yokohama'da Tren istasyonuna, "Yüce Gerçek" tarikatının ("din"inin) SARİN gazı saldırısı. 1000 kadar kişi hastanelik. Bu ikinci Saldırı. Önceki Tokyo'daydı, ölenler de vardı. Japon istihbaratı'nın işi.       Her iki olay da, Global Çete tarafından, yılmaz'a yönelik olarak yapıldı.       Eski bir şiirim:            "Çıkamadım ben şu dama. Çıkacağım birgün ama. Oklahoma Yokohama. Çağlayınca Hiroşima./Ne acılar çaektim bilsen. Şahidimdir Kenan Evren. Tıraş olma sen gelirken. Minör olmasına rağmen./İşim cenneti yaratmak. Sonra dönüp ona bakmak. Huzur içinde bırakmak. Sevdiklerimi orada./Yılmaz Gürol esas adım. Feryadi'yi kendim kodum. Aç kalmadım, yalan değil. Ama, sana doyamadım."   (Bu şiirimi, Hediye için yazmıştım, demekki, 56 yaşımdan önce.  Adanalı sevgili ve rahmetli Ferrahi'nin bir türküsü vezni ile, ona uygun biçimde. Keloğlan filminde de benzer bir uyarlama vardı.)       Ve, Hediye için yazdığım 150.ci gün şiirim. 149.ncu gün,akşam, banyoda iken kafamdan yazmıştım tamamını. müsveddesiz, ertesi gün, vapurda, AKİT gazetesine yazmıştım, 28 Mayıs 2002 tarihinde:       

"Gün yüzelli. Smyrna güzel belli. Kahrolsun Machiavelli. Turkiko çiFtetelli./ En güzel gAzete Akit. ElbeT gelecek vakit. ParaMı isterim nakit. TAtavayı bırak çek git./ Yaş olmuş elli üç. Güneş parlaK hayat güç. BAna gerek çift hörgüç. Nerdesin Hamza Görgüç./ Meyvalardan Kivi. Sin  KAFettiler kimi. Bırak Yılmaz bu kini. Niye kesTin tikini./ Çöksün GlobAl çete. Budur beNden reçete. Herkese eflatun peçete. Buyurun kavrulmuş ete./ Kızın adı Hediye. Ciğer verdim kediye. Yemedi doydum diye. Eskiyi bIrak bak yeniye."        



Fatoş'u karım olarak 10 Şubat 2007'de bulduktan sonra, yeri gelince, bu şiire gene baktım. FATMA KAFTANCI var mı, diye de baktım. Niye? Çünkü Stella marifetiyle, Misyon koyucunun güdümünde olduğumun bilincindeyim. "Usule" uygun, her satırda bir harf arayarak. Evet, vardı. (Sevindim.) Hemde, son harf, son satırda. Üstelik, "Eskiyi bırak, bak yeniye" içinde. Ben onu yazarken, aklımda "toplum düzeni" vardı, ama burda "eski", Hediye ve "yeni" Fatma anlamında çıktı. ve KAFTANCI'nın KAF'ının KAF'ta tamamlanması.      Şimdi soruyorum: Şiiri ben mi yazmışım, Misyon koyucu mu yazmış? Evet, misyon koyucu. Ama, şiir "yüzdeyüz" benim şiirimdir. Şiirdeki, Hamza Görgüç, Korgeneral, MİT müsteşarı. Ben hapihanede (galiba Çanakkale'de, hapishanede) iken vefat emişti. "Elbet gelecek vakit" de dmiştim. O kehanetim de doğru çıktı. AKİT'i kapattılar. Yerine Vakit çıktı. Bir süre sonra onu bırakıp Yeni AKİT'le devam ettiler, ediyorlar. Bugünkü (9 Temmuz) manşeti, "CHP-SOROS kol kola".

NOT 12)           26 Şubat 1954'de Recep Tayyip Erdoğan doğacak diye, 25 Şubat 1954'de, İstanbul Boğazı donmuş, dondurulmuş Yeni meteoroloji olanaklarıyla. 26 Şubat 1954 tarihli Hürriyet gazetesinin manşeti, "Dün Boğazı yaya geçmek KABİL oldu".   İngilizce donmak FREEZE. RİZE'den gelip İstanbul'a Belediye Başkanı olacak, sonrada, "ahir zamanda", Yılmaz, İzmir'de ezilmekte iken, Başbakan. (DONmuş/DOĞmuş) ER-doğan. Gazetenin, mesela "mümkün" kelimesi yerine "KABİL" kelimesini kullanması da,"misyon" hatırlatması. Yeni Aile, HABİL'le KABİL "zamanındaki" gibi. Özkardeşler birbirine eş. Ama kavgasız (olsun, lütfen). Ve de KABİL "ABİ" kelimesini de saklar. "Yılmaz Abi", Dostlar alışverişte görsün, diye GÜROL EXPORT'la iştigal ederken: Gayri kabili rücu Akreditif. Irrevocable Letter of Credit. (Türkü: Gayrı dayanamam ben bu hasrete...)       Tayyip 26 Şubat 2004'teMoskova'da girdi, 50 ELLİ yaşına. Putin kutladı. Ama o gün şu olaylar da oldu. Mostar'da, Balkan Ülkeleri Zirvesi vardı. Makedonya Cumhurbaşkanı TRAYKOVski, uçağının hava muhalefetinden düşmesiyle, içindekilerle birlikte öldü. O gün, Makedonya'nın AB'ye Başvuru töreni yapılacaktı, İrlanda'da. Cumhurbaşkanının ölümü üzerine TÖREN iptal edildi. Ogün, İstanbul'da, GÜLDÜNYA TÖREN adlı kadın, erkek kardeşi tarafından kurşunlanıp öldürüldü. TÖRE cinayeti.  Arnavutluk Cumhurbaşkanı FATOS NANO, hava muhalefetine bakıp, Mostar'a gitmekten vazgeçmişti. Daha sonra, İstanbul'da KALP ameliyatı oldu. (FATOŞ was NANNY of Charlie).       Ve Tayyip'in 38 olduğu gün, 26 Şubat 1992'de Ermenilerin, Azerbaycan'ın HOCALI kentine girip 613 Azeri Türk'ü katletmesi olayı var. (38 yaşımda amputasyon.)       Abdullah GÜL, bir 29 Ekim "Cumhuriyet" gününde, 38 No.lu ilimiz, KAYSERİ'de doğdu, "Cumhurbaşkanı yapılmak üzere, 2007'de. Güleç görünümlüdür, hep, soyadına uygun biçimde. (Stella marifetiyle, o alışkanlık) Adında LAH (el LAH) var. (KAYSERİ harflerinde, KESYAR..İ'nin harfleri vardır.)       Celal BAYAR, UMURBEY'de doğdu. CUMHURBEY (reisicumhur) yapılmak üzere. (3.ncü Cumhurbaşkanı) Ben Çanakkale'de hastanede iken, 103 yaşında vefat etti. Beklemiş (bekletmişler, yani) Amputasyon'u. Amputasyon'dan 22 gün sonra, 22 Ağustos 1986'yı. (UR işleri) Kızının soyadı GÜRsoy. GÜRol benzerliği. 

NOT 13)              İzmir'de, 4.cü dalga ezme, 31 Mart 2000'de, Apartman'dan Ali Kundakçı'nın, ben bahçe kapısından çıkarken, "s.k tutup" (dolaylı olarak bana), "BU NE OLACAK" demesiyle başlatıldı. Hala sürmekte. Ali Kundakçı, daha sonra (dolaylı olarak bana) "seni döverim" de demiştir.   Dolaylı söz ve davranışlarla, aşağılama, cinsel ağırlıklı taciz, hapishane tımarhane dayak tehdidi, hatta dayak.     1) AKSOY DAYAĞI: 29 Nisan 2001. İskele tarafından, Girne Bulvarına doğru, Aksoy caddesinde soldan yürüyorum. Fırın'a varmadan az önce, kaldırımda. İki metre kadar önümde de bir adam yürüyor. Bana belli edecek biçimde, s.k tuttu. Arkasındayım ama anladım. Ve hemen ardından aniden dURDU. Sözde mesajı, anında belli. "S.kin urdu, onun için kestin". Tepki olarak, ben durmadım. Adama arkadan çarptım. Söz düellosu, sırasında, adama "Or.... Ço...." dedim. Adam başladı yüzümü yumruklamaya, yanaklarıma bir sağdan, bir soldan. (Boksör değilim, karşılık veremiyorum. Kaçmak da olmaz.) Arkamı döndüm. adam arkamdan gene yanaklarımı yumruklamaya devam etti.  (toplam 10-15 yumruk). Karşı kaldırımdan, başka bir adam, "Kurtarıcı" geldi, kurtardı. "Ama sen de ona küfrettin" diyerek. "Sen de vur bir TOKAT" dedim. "Ben vurdum mu öldürürüm" dedi. Böylece bitti olay. Ve bağırdım ortalığa "Başka tokat vurmak isteyen var mı" diye. O sıralarda o yol güzergahlarım arasındaydı. Ora milleti, biliyordu beni epeydir, yani. Evde farketti. dudaklarımda çok az kan. Ve bir ay kadar, burnum sızladı biraz. Hasar küçük, Olay büyük. Evet ertesi gün Barış geldi, bize, tek başına.      2) ÇAMLIK SAĞLIK OCAĞI'ndaki YUMRUK: 2004 Dünya Sağlık Günü. Bana atılan yumruk arkamdaki annemi yere yıktı, yıkmış.   Anneme ilaç yazdırmak için gitmiştik. Annemle ben ilgilenmekte iken, bir adam anneme sözde "yardım" etmeye kalkıştı. Sözde mesaj anında belli. "annen senin yüzünden bu halde". Adama "Or.... Ço...." dedim. Anında tepki gösteremedi, zaten sıramız gelmişti, annemle girdik Doktor odasına. İşimiz bitip çıkma zamanı gelince, biliyorum, adamdan tepki gelecek. Annemden sonra çıksam olmaz. kapıyı açıp önden çıktım. Çıkar çıkmaz, adamdan bir yumruk. Hiçbirşey olmamaış gibi yürüdüm, dış kapıdan da çıktım. Bekliyorum annemin gelmesini.  Geldi, ve eve döndük. Nasıl olduysa olmuş, yumruk ardından annem yere yıklmış. Yumruk stresinden ben farketmedim arkamda ne olduğunu. Ve annem de aynı şeyi söyledi (tabiatiyle). "Ama sen de adama küfrettin". O olaydan sonra, o Sağlık ocağına her gidişimizde, ben içeri girmedim hiç. Kapıda bekledim. Annem işini bitirip çıkınca eve döndük, hep. Annemin koltuk değnekleri var. Ve bir tabure taşıyoruz, yanımızda, arasıra tabureye oturuyor.  Zaten, bir süre sonra, orda bize ilaç yazmaya son verdiler, aynı yıl içinde.       2004 yılı içinde oraya son gidişimizde de bir olay var onu da anlatayım: Ben kapıda bekliyorum. Annem geldi. İlaç yazmamışlar. Taburesine oturdu. Ben, yalı'dan Taksi getirmeye gittim. Bir Taksi herzaman bekler, orda. Deniz tarafında. Ona yöneldim. Baktım Taksi tarafından da bana doğru gelen bir Polis var. Sözde mesajı anında belli. Nasıl yorumlarsan yorumla. Yolumu değitirmmemkle kalmadım. son anda, biraz da yön değiştirerek Polise tam cephe çarptım. Sağ sol şerit arsındaki, orta "refüjde". Yakın çevrede başka hiç kimse yok. "Dikkat et, arabaya çarparsın" dedi aynen. "İki defa tımarhaneye götürdünüz, yetmedi mi" dedim. Ve devam ettim işime. Eve gelince, haberlerden öğrendim. O polis olayından yarım saat kadar sonra, Konya HADIM ilçesi üzerinde 2 Türk savaş uçağı ÇARPışmış, 2+2=4 Pilot'tan üçü şehit, adı ONUR olan ağır yaralı.       Toplam 10(+) kadar "dayak" olayı.  Üç tanesi 2006'da. 11 Ağustos 2006. Karşıyaka, İskele, Otobüs dutakları önü. Gazeteci kulubesinin yakınında. Adam, yumrukladı. Sonra sürükleyerek, aydınlatma direğine götürdü. Başımı direğe vurdu.  O gün, İzmir, çeşme'de BAHAR BAŞ, bisiklet (veya motorsiklet) kazasında öldü.    16 Ekim 2006. Eve gelmek üzereyim. Bitişik 1775/5 sokakta yürüyorum. O sokaktaki Bakkal, tam karşımdan bana doğru geliyor, Başı tam sola çevrik. (Oraya bak, diyor yani. Orada da yürüyen bir kadın var. "Taktiki tak tak, tiki tiki tak tak" tacizinin türlerinden biri). Yolumu hiç değiştirmedim. Çarpışacağımız kesin. Çarpıştık, çok güçlü biçimde. Düşmekten son anda kurtuldu. "kim lan bu" deyip, arkamdan bir yumruk savurdu, sırtıma. Hiç birşey olmamış gibi yürüdüm. Önceden,"vur, yumrukla, vesaire" tembihi almadan, kendiliğinden, o tepkiyi gösterdi. Ama, yaptığı "işi" biliyordu, bana doğru yaklaşırken.     O gün bir savaş uçağımız "Savaşan Şahin" düştü. içindeki tek pilot BAHADIR ŞAHİN şehit oldu.  (BAHAR/BAHADIR bağıntısına dikkat).   12Aralık 2006. Pasaport Kantarcı Karakolu karşısı, PTT'nin köşesi, Duvarda Şehir telefonu. Bir kadın ve bir erkek. Sözde telefon ediyorlar. Ben yanlarından geçip köşeyi dönmeye yönelirken "HA HA" dedi kadın. "HADIM, HADIM" diyerek tepki gösterdim. Adam, sağ yanağıma bir yumruk vurdu. Sözlü tepkiye devam ettim. Kantarcı polis karakoluna doğru da bağırarak.    O gün, Ankara Polatlı'da, Askeri Mesai  otobüsü, içi dolu astsubay, şarampole yuvarlandı. ikisi öldü. Adları:         HA s AN   ve HA k AN   (sk'ya da dikkat)     Soyadları: Hasan DaşDEMİR,  Hakan TaşDEMİR    (Demir, Kardeşimin adı. Biri DAŞ'lı, Biri TAŞ'lı. Akraba değiller, iki ayrı kişi, ayrı kentlerde defnedildiler).       Bir Yuri Gagarin (Y.G.) gününde,(12 Nisan'da), Kipa Minibüsünden tartaklıyarak attı adam, beni dışarı, "Dövmiyeyim seni" sözleriyle, Kipa'dan dönüşte, Bostanlı'da, Genç Unlu mamuller önünde, direndim, biraz hırpalandım. Tepki olarak Kipa araçlarına binmedim sonra. Ama mecburdum, gitmeye. Annemin, çişini tıtamadığı için çokça kullandığı "kadın bezleri" (JOLY) enucuz oradaydı. Gidip almak zorundaydım. Minibüs veya Belediye otobüsü kullandım.(onlarda da var tabi ezme).    Bir Çernobil gününde (26 Nisan'da), Pasaport. PTT'yi dönüp ikinci kordona çıktım, Konağa doğru. Hemen orda başladı olay, ben yürürken 100 metre kadar devam etti. Ben, "Or.... Ço...." dedikçe, yumrukladı, arkamdan, genç adam.     Zirve Fırın Dayağı'nı ayrıntılı yazdım, NOTLAR'dan önce. Bir de en son 10 Mart 2012'de var bir olay, Karşıyaka, yalı, Özsüt Pastanesi önü, saat 15.00 sıraları. Gemiye binmeden az önce, Genç adam hırpaladı. Çok şiddetli sözlü tepki gösterdim, ona ve çevreye. O olayın özelliği, ötekilerin tümünden farklı olarak, benden herhangibir eylem yokken yapılmış olması.    Dayaklar konusu, bu kadar.   AZ  SAYILMAZ!  AZSA YILMAZ?....

NOT 14)              Gazeteler: (Bugün 10 Temmuz 2012, TEKİN-BARIŞ evliliğinin, FAS'ta resmen "Karı-Koca" oluşlarının 5 Beş inci Yıldönümü. Kutlu Olsun. )     Barış'cığım, babana 1986 'da, Sevgi'nin en sevdiği sayı 7 Yedi/seven, Barış'ın en sevdiği sayı 5 B.ş/B...ş, demiştim. İnanmamıştı. Belki de haklıydı, Çünkü, Sevgi henüz 1 yaşında bile değildi. Ama, 7 yaşına gelince, Kırıkkale'den, telefonda bana,kendiliğinden "Amca, benim en sevdiğim sayı 7" demişti. BEŞ. BarıştekinmentEŞ, mutluluklar.......        SABAH gazetesi 7777.ci sayısını yayınladığı gün, SABAH-7777: (16 Kasım 2007) Milli Piyango Genel Müdürü, makamında kurşunlanarak öldürüldü. SABAH-9000:(27 Mayıs 2011) 27 Mayıs Devrimi'nin, ve özGÜR kaplan'ın doğum yıldönümleri.        TAKVİM-4000: GÜRcistan sınırında deprem. erTANTEZgör (1101) GÜRcistan büyükelçisi olmuş. yılmaz GÜRol (1145) Hv.H.O.numaralarımız.  TAKVİM-6000:(11 Temmuz 2011) Limasol, Deniz üssü'nde Mühimmat (BARut) patlaması, 15 ölü. Ve, Srebrenitza katliamı, 8000 küsur ölü. 16.cı yıldönümü.        RADİKAL-4000:(25 Eylül 2007) 60.ncı doğum günüm. Radical=Kökten. Kökten kesip ATMIŞ, ATMIŞ yaşına girmiş.      AKŞAM-4000:(1 Eylül 2007) Barış'ın 31.nci, Alev'in 51.nci doğum günleri . mAŞKa. AKŞAM-5555 (5 Ocak 2012) "dörtlü aile".MAH(=MİT) kuruluş yıldönümü (1927'de)        ZAMAN-15555:(8 Mart 2008) Dünya Kadınlar günü.        STAR-3333 (27 Nisan 2008) İki yolcu treni çarpıştı 80 ölü. niÇİN. TRAIN/TANRI iÇİN.      HÜRRİYET-22821:(26 Temmuz 2011). 22821 Babamın sicil numarası. "İlk" Tüp bebek LOUİSE'nin doğum yıldönümü. (İngiltere'de, 1978'de) ("hepiniz" 4+2=6 tüp bebeksiniz.)       HABERTurK-1000 :(25 Kasım 2011) FATOŞ'un 1750.ci günü.        VATAN-26000:(18 Mart 2012) Çanakkale Deniz Zaferi'nin 97.nci, Çanakkale'de doğumdan seçilmişliğimi buluşumun 26.ncı (26000/26) yıldönümleri. O sırada, Deniz Zaferi münasebetiyle, bulmuştum peşpeşe, Gizli Dünya Devleti'ni, Misyon'un Aleni Dünya Sosyalist ve Ateist Devleti olduğunu, ve bu iş için doğumdan seçildiğimi.        VAKİT-2222 ve GÜNEŞ-3958:(5 Ocak 2008) MENeMEN/İzmir'de deprem 4.2 şiddetinde. Menemen Ticaret Odası Başkanı YILMAZ GÜRAL. Lise Numaram 3958.         22 Nisan 1970'de, Türkiye'de TÜRKİYE gazetesi kurulmuş, ABD'de DÜNYA günü ihdas edilmiş.         Ve son olarak BUGÜN gazetesini yazayım: 1000.ci sayıyı yayınlayacak diye, BUGÜN aldım. Tersane Cafe'ye gittim. Gazeteye yazdım notlar. Deprem hakkında da vardı, yazdıklarımda. O akşam, Konak Dönüşü, Konak-bosTANLI vapurundan, inerken, yolculardan duydum, iniş sırasında deprm olduğunu. Ben hissetmedim. Sonra haberlerden duydu. İzmir, KONAK ilçe merkezli, 3.8 şiddetinde deprem. 4 gün sonra, İzmir ilinde deprem fırtınası başladı. Günlerce sürdü. İki "peak" yaptı ikisi de 5.8 şiddetinde, biri SEFERİHİSAR  öteki URLA merkezi. (İZMİRLİ, "çok korktu". Sen korkmadın mı Yılmaz?) Bana göre, Deprem Fırtınasının başlangıcı, o kONAk depremiydi.  BUGÜN-2500:KASTMONU. Daday merkezli deprem 4.5 şiddetinde.  BUGÜN-3333:(4 Mart 2012) BJK (Beşiktaş JOKEY Kulübü'nün kuruluş Yıldönümü (1903).

NOT 15)           Adı: gaışhıKAAN sıhıKAAN. Kayıtlara göre, Dünyanın "EN yaşlı kadını" 1890 doğumlu, 121 yaşında. Haberi ilk olarak, 7 Eylül 2011 tarihli Hürriyet'te çıktı. 1953 yılında, SALİHLİ'ye göç ettikten, 58 yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı oldu, diye. Herhalde, 5 Eylül günü (veya 6 Eylül günü) olmuştur Türk Vatandaşı. (5 Eylül 1922, Salihli'nin kurtuluşu.) KURTULUŞ mahallesinde oturuyormuş. Duyarlı insanların sağladığı destekle, 6 aydır aynı sokakta komşusu ARİFE ekEN, bakıyormuş kendisine.  Sonra, 28 Eylül 2011 tarihli Milliyet gazetesi yazdı. "önceki gün" vefat etti diye. Yani 26 Eylül 2011. (Doğum tarihim 25 Eylül 1947. Doğum yerim Salihli. Annemin adı Arife.) Milliyet'te daha fazla bilgi vardı: Türkistan'da ERENkabırga'da doğmuş. Daha sonra, ailece Hindistan'a göç etmişler. Hindistan'da bir salgın hastalıkta, eşini ve çocuklarını kaybetmiş, ölmüşler. (Sağ kalan çocuğu varmıydı. Gazete yazmıyor. Anlaşılan yok). 1953'de de Türkiye'ye, Salihli'ye göç etmiş.  Apaçık değil mi. Beklemiş Yılmaz'ın 64 olmasını. Bu ne demek, doğumdan seçmişler, Yılmaz'ın işleri için. ERkeklik EN önemli konu. ERENkabırga. KabURga deriz, biz. Hindistan'a göç. Hindistan Yılmaz'la ilgili işlerin simgesidir. HİNDİ/İNDİ-HİNDİ/TURKEY/TÜRKİYE  1947/din esasına göre iki devlet. HİNDUİZM/İslam. "Sadece o" kurtuluyor, ("çıkarılan" salgın hastalıktan). Gözetiliyor, ömür boyu, yönlendiriliyor. Ve en önemlisi, beceriliyor, 121 yıl yaşaması. Sonradan, herhangibir yaşta seçilmiş, değil. Yani, 1890'da güvenmiş "imkanlarına", onu 121 yıl yaşatabileceğine, Misyon koyucu. Hangi imkanları vardı, o zaman. Ve bu gün hangi imkanları var. Yaşlanmayı "durdurmayı" başardıkları, ve bunun sonucu "normal şartlarda" ölmemeyi mümkün hale getirmiş oldukları, artık kesin. Bu yaşlı kadın "nine" hakkındaki bu haberlerde, bir hile, kandırmaca vesaire olduğunu düşünmüyorum.       Kuzen Ayşe'nin (Metin-Ayşe ERKOÇ'ların) iki oğlu var:Mesut ve Kaan. (Fatoş'un yeğenleri, yeğenlerimiz). Çok yaşasınlar, sağlıklı ve mutlu. MESUT KAAN YILDIZ adlı bir küçük çocuk. 1 Ağustos 1993'de, SİDE'de Yüzme havuzu rögarında boğulup öldü. Ailesi yıllarca her, 1 Ağustos'ta anma ilanı verdi gazeteye. 2.ci tımarhane çıkışında 1990 başında misyo bilincimi yitirdim. ALEV geldi. SİDE'de Restoran işi yapacağım , sende gel, Yılmaz abi, dedi, "durumuma bakıp". Oyıl yaz aylarında 6 ay kadar, Sİde'deydik. "KONAK restoran". Misyon bilicim 1992 sonlarına doğru, aynen geri geldi. 1 Ağustos 1993, Amputasyon'n 10.cu yıldönümüdür (gün artı bir olarak) Ölen çocuğun soyadı da simgemdir. YILDIZ/YILMAZ.          FATOŞcuğum, 1 Ağustos 2012, senin 2000.ci günün. (şarkı: Bekliyorum yıllardır...) 1983'de, Sultanahmet'de hapishane'de, Kemal Elmacı, yaşlıca adam, hamal, "Sen daha çok beklersin" demişti, aynen. Adam haklı çıktı.  10 şubat 2007'de buldum seni. (şarkı: Çayırda buldum seni...) 

19 Şubat 2007'de Vapur Gazetesi GÖZCÜ'ye yazdığım şiir:      

"Teyze Kızı Fatma/UçAğını satma/KaRpuzcuyla yatma/KaşlarInı çatma/ŞaMbalından tatma/BataKlığa batma/Derdİme dert katma/Beni çöpe atMa"    

Ve, 20 Şubat 2007'de gene vapurda, GÖZCÜ gazetesine yazdığım şiir:     

"Lots oF Money/ I sAid Honey/RaTher Funny/GoodMan Benny/She wAs Nanny/Weather Sunny/RaftIng any/Fee one Penny/ MonkEys Many"      

 İngiliz Komedyen BENNY GOODMAN 1986 yılında, "tanrılığımın" başlangıç yılında vefat etti.  ((Ben o "good man", yüzyıllardır, beklediğiniz)).  DELİ DANA (Mad cow) virüsü, 1986'daçıkarıldı, piyasaya, önce İngiltere'de. Misyon'unadı "Deli Tanrı" (DELTA).    "Ich Liebe dich" since I knew you, just as you love me since you knew me, Fatoşcuğum. YALAN mı?.......



NOT 16)             4-5 yıl önce (yılını unuttum), bir 29 Mayıs sabahı, Rutin güzergahta yürüyorum, 1733 sokaktan, 1732 sokağa dönünce, ne göreyim. O "L" biçimindeki sokağın ilk kısa ayağının sonunda polisler. Görünüşteki sebebi, her ne olursa olsun, asıl sebep, besbelli beni bekliyor olmaları. Yaklaşınca, "İki defa tımarhane" kelimeleriyle başlattım, söz düellosunu, sokağın ikinci ayağına döndüğümde de devam etti, polis(ler)in "Araba geliyor" (dolaylı 3.cü tımarhane tehdidi") sözleriyle bitti. İkinci ayakta, gördüm, sözde sebebi. Yerde gazete ile örtülü, bir şey, insan ölüsü "anlaşılan". MİT'in polise verdiği bilgi şu olmalı: 1732 sokak. 06 YU 732 plaka. Onu ameliyata alan Ürolog. 732'yi biliyor. Bugün İstanbul'un Fethi yıldönümü. FAtih. Onu da biliyor. Bağ kursun. Affederse, "tak tiki tak tak" var. "öldürme" işlerini by-pass yapsın. Tesadüf (?!) bu ya, kızgınlığımdan, "ölü"nün üzerinden hoplayarak geçmiştim.   Misyon koyucu, MİT marifetiyle, "AF" aldatmacası ile, beni fena halde ezdirdi, İzmirli'ye (polis yada sivil) (Tabi ki polisin suçu daha ağır)      Polise, MİT'in söylediklerini biliyordum ama, "daha fazlasını" da biliyordum. PLAKA-SOKAK bağıntısı, çok önceden kararlaştırılmıştı. Ahir zamanda Karşıyaka, Nergiz'de (NARCİSSUS'ta) yaşayacağım, ve Karşıyaka istasyonu arkasındaki o sokağın bana "güzergah" olacağı da. Emeviler, İspanya ile yetinmeyip, FRANSA'ya girdiler, 732 yılında, (şimdi baktım) Puvatya'da durdurulabildiler. Ve geri. İspanya yarımadası ile yetindiler, ondan sonra. (Yarımadam) 732 ordan.  Süreyya yURdakul, doktorum, ÜROLog (gÜROL'un doktoru). "ölmek üzereydin" demişti bana sonra. "kendi kanından" vererek, hemen ameliyata almış beni.31 temmuz 1986, Çanakkale.  Süreyya sERDENgeçti, eski Merkez Bankası Genel Müdürü. (mERKEZ/çERKES). Süreyya(kadın) AYHAN, koşucu. "hem hocam, hem sevgilim, hem "babam" diyordu, Yücel KOP'a (s.k KOPtu, tuvalet deliğinden suyla gitti). Bir "Sevgililer gününde, ALBUolayı olmasaydı, amputasyon hiçbir şeye yaramazdı. Misyon'un özünü onlarla yaşayarak özümsedim. Amputasyonu koyarken onları da koymuş Misyon koyucu, 150 yıl kadar önce. Onlar da doğumdan seçilmiş, benim işle ilgili. Kızlık soyadları TO rlak - TO pkaya. "AYLAvyuAYLAamasemrAYLApAYLAşaşkıveseksi" cümlesi PAYLAŞ vurgulu, dörtlü aile mesajı. Amputasyondan önce 28 Nisan 1986'da buldum Ayla'nın "karım" olduğunu, Çanakkale'de. 26 Mart 1987'de kendi işi için, "danışıklı" Nikah'tan sonra buldum, İstanbul'da Semra'nın da "karım" olduğunu, 3 ay sonra,26 Haziran'da, istanbul FATİH'te boşandık. Aşklar, ikinci Tımarhane çıkışına kadar devam etti (Aşkın gözyaşlarıyla), 1990 yılı başına kadar.      Annem, ustabaşı gibi çalışarak, "boşuna" yaptırmadı, 1965'te, İzmir'deki evimizi, 384 numaralı sokağa. Ayla'yı 1970'de orda tanımıştım. Sonra bir daha görmedim, "Çanakkale'ye kadar. Ayla plakası 35 SV 324. Semra plakası 34 BFJ 60.  Toplam 384 (my ancient Love-number)  sokak-plaka bağıntısı. Biz o sokaktayken, 1969'da (20 Temmuz'da) AY'a ilk insan ARMstrong. AY'ın dünyaya ortalama uzaklığı 384 bin kilometre. Annemler sattı o evi, 1970'de, ve İstanbul'a taşındılar, benim ardımdan.        Evet, 29 Mayıs 1453, İstanbul'un Fethi, ama, Misyon koyucu, EVEREST'in Fethi'ni de, onunla bağıntılı, onun 500.cü yıldönümü 29 Mayıs 1953'e koymuş. Mesaj açık. Orta Asya'dan geldik Anadolu'ya, İstanbul'u fethettik. Şimdi sıra Dünya'nın Fethinde. Ne için, Aşk ve buna bağlı Sevgi toplumunu kurmak için. Bundan sonra ki, o meçhul ebede yolculuğumuzda içinde yaşayacağımız, toplum düzeni. forEVER. for the REST of time, szleri EVEREST bağıntılı. Kim fethetti EVEREST'i. Edmund Hillary. Soyadındaki Hill tepe, Himalaya'nın Everest tepesi ile bağıntılı. Bir bağıntı daha olsun diye, yapmış, Hillary Clinton'u "bugün" ABD dışişleri bakanı. CLImb/CLInton bağıntısı.  1961-64, Denizli. Cumhurbaşkanlığı Senfoni orkestrası, Denizli'ye gelip konser vermişti. Ben de gitmiştim. ilk sefonik konserim. EDMOND üvertürünü çalmışlardı. (işaret'miş).     Kaç YILDIR beklemekteydi, Yılmaz, polisler, onu 1732 sokakta beklerken?   Ogün, sevgili YILDIRay çınar, Samsun'da vefat etti.  Ogün, yurtta iki kişi YILDIRım çarpmasından öldü, Samsun'un bir köyünde. Galiba köyün adı "İDİ" idi.

NOT 17)          1972 Sonbaharında subayken tutuklandım. Selimiye Askeri Cezaevi. 256 sanıklı THKP davasına dahil edildim. 100 kadarı asker kişi. Hemen hemen tamamı havacı, 30 kadarı da, devre arkadaşlarım.  Gün geldi, tutuklu Ütgm.MUSTAFA BİLGEN, ben Koridordan Koğuşa girerken, aynen "Birgün komünistler iktidara gelirse, hepimizi KITIR KITIR keserler" dedi koğuşa. İşaret ettiler girdiğimi, sustu.  Gün geldi, tutuklu Ütgm.NURİ DORUK, alakasız biçimde, koğuşta, "AKdemir AKmut'un YA.AĞI" yok" dedi. (Akdemir Akmut, Dz.Alb.Hakim Mahkeme Başkanı).   Bu sözler, dolaylı olarak, bana yönelik, "yorumlamam için", besbelli. Yapalım şimdi o yorumları: Bilgen'in sözleri, bana anında, şu mesajı vermek içindi: "Sen hariç, hepimiz MİT görevlisiyiz". Ve tabi, o mesajı verdi,bana. Ama, istemeden hata ile verdiler o mesajı kanaatiyle. Sonra, benden Ecevit'e başarısız Jurnal mektubu. aralık 79'da Demir de MİT güdümündeymiş kanaati ile "talip psikolojisi. Ve bunun gereği, en sonda, Banka soygunu ve hapishanecilik. Ama, 1986 başında "yeni bilinç" Seçilmişim "doğumdan" (MİT'çiler, 18 yaşımda seçildim, diye biliyorlar). Bu durumda, Yeni Yorum: Bilgen o mesajı, bilerek amaçlı vermiş, sözde "kullanmam" için. Sonra, "Tanrısal Emirle" Amputasyon, ve Hadımlık. İki yıl kadar kendimi essahtan tanrı sanarak yaşadıktan sonra, burda İzmir'de,1988'de Tanrı değilmişim (Tanrı rolü oyanacakmışım) kanaati. O tarihten itibaren Bilgen'in sözleri ile Doruk'un sözleri birlikte başka bir anlam kazandı ama, ama yorum yapıp durumu açıklığa kavuşturmadım. Niye, çünkü, Amputasyonu yaptıran Misyon koyucu, diyorum, Aşk toplumunu kurmak için. Ve biliyorum, MİT'çiler bunu bilmiyorlar, amaç Hadım Yılmaz'a Dünya Sosyalist ve Ateist devletini kurdurmak, diye biliyorlar. Ama, galiba 2004yılında, MİT'çiler (Global Çete üyeleri) hakkımda ne biliyorlar diye DÜŞÜNÜNCE, gündeme geldi o yorumu yapmak. Bilgen, o sözü söylerken özellikle "seçmiş" kesmekle ilgili bir ölüm biçimi,çok değişik ölüm biçimleri arasından. Doruk'un sözleride tamamlayıcısı. Yani demek istemişlerki, Gün gelecek "s.kini keseceksin, biz bunu biliyoruz." Zaten, birinin adı UR'lu birinin AF'lı. Tabi, sonunda öldürğleceksin, mesajı vermemek için. AF yılmaz, iş için mecburuz, mecburduk mesajıyla. Kendileri de biliyorlar, adlarını da yorumlayacağımı, zaman gelince.       Aklı başında bir erkeği kendisini hadım etmeye zorlayamazsınız, tek yol "Tanrı emridir" diye kandırmazsanı. Yılmaz Ateist, nasıl kandırırız, tanrı emri diye de bir sorun yoktur. Öyle şeyler olur ki, Ateist de "bu iş tanrı işi" der, yanıltma ile. Yani Bilgen ve Doruk biliyorlardı, "Tanrı emridir" diye yanıltılacağımı. Bir süre de bu kanaatle yaşayacağımı. Ama, sonra, mademki hep MİT'in gözetiminde, ve güdümünde yaşamışı, öyleyse bu Amputasyon işi de MİT'in işi diyeceğim de kesin. Buna da hazırlıklılar. Evet, biz yanılttık seni,yılmaz mesajıyla, taa Selimiyeden. Nasıl mı? Tutuklulardan en kıdemliler, iki Binbaşı, ayrıca İki de Emniyet Müdürü vardı. Başka, alt rütbede polis varmıydı, tutuklular arasında, unuttum. Yani "resmi" Üniformalı Dört Büyükler: Bnb. nURettin KESkin, Bnb. Mehmet Gencoğlu, Emn.Md. muzAFfer YILMAZ, Emn.Md.rAFet Kaplangı. (Zaman gelince adlarını da yorumlayacağımı hepsi de biliyordu) Muzaffer Yılmaz'ın,bana duyurduğu sözleri "siLAHlı küLAHlı" mesaj burda, "LAH" (el lah, ALLAH,TANRI).       Tabi, ben ozaman (yani galiba 2004'de) bu yorumları yapmakla da kalmadım. Misyon bilinci ile, Sonunda (işi yaptırdıktan sonra) beni öldüreceklerini de buldum. MİTçiler, Global Çete üyeleri bunu bulabileceğimi, bulabildiğimi asla bilemezler. Velevki, öğrenseler bile bildiğimi, "global çete bilinçleri, ve tutumları" değişmez. "Kurban" olarak seçilmişim yani, onlara göre. Buna dayanarak, güvenerek, yaptılar bana kötülüklerini, "o devre arkadaşlarm", ve ilgili öteki, global çete bilincindeki kişiler.    FATOŞcuğum, Seni  10 Şubat 2007'de bulduktan sonra, bir yorum daha yaptım, biliyorsun, Misyon koyucu'nun 4 Büyükler'de gizlediği: KAPLANGI. Kaplan'ınki, sana eş, yılmaz. GENCOĞLU.Genç.        1947-1969=19   doğrumu?.......

Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin