Zor dönem devrimcileri (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,22 Mb.
səhifə31/53
tarix06.09.2018
ölçüsü1,22 Mb.
#78071
növüYazı
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   53

Yolun düşerse kıyıya bir gün

ve maviliklerini enginin seyre dalarsan

dalgalara göğüs germiş olanları hatırla

Selamla yüreğin sevgi dolu

Çünkü onlar fırtınayla çarpıştılar

eşit olmayan savaşta

ve dipsizliğinde enginin yitip gitmeden

sana liman gösterdiler uzakta.

Berenger

Kızıl Bayrak/İzmir(243)

***********************************************

Senin ardından hep seninle!.

Mücadelecinin, devrimcinin kalbi çeliktendir.

Acıyabilir ama asla affetmez.” K. Marks

Seni nasıl anlatmalı, nereden söze başlamalı. Hangi kelimelerle ifade etmeli. Gecikmiş bir yazı biliyorum. Yaşanılan on ayı, emeğinin on ayını anlatmak, seni senden sonra anlatmak kolay değil Ümit yoldaş.

Seni, direnişin adı, burjuvazinin ölüm tamtamlarını çaldığı fakat kendi mezarını kazdığı Ulucanlar’da tanıdım. “Geç değil, yeniden başlamalı, yeter ki kararlı olunsun, halaya katılmak için geç kalmış sayılmazsın.” Gelişimin ardından ilk öğretimdi bu cümlelerin. Anlatımların bizden, yaşanılanlardan, kendinden bir parçaydı. Öğreticiliğin herşeyi canlı kılıyordu. Somutladığın örneklere şaşırıyor, 27 yaşında birisi için bu kadar bilgi fazla diye düşünüyordum. Öğrenilenlerin hiçbirinin yaşa, yere göre fazla olmayacağını öğrettin(244)bize.

Sonra sınırsızca gülebilmeyi yürekten.. Ardından dinlemek seni şiir dilinden... Dost omuz başını, güneşi yanında bilmek... Bunlar da öğretinin bir parçasıydı. Bütün mekanlarda senden bir şeyler öğreniyorduk.

Ve işte o yerlerden biri... Tarih 16 Mart’ı gösteriyor. İlk mahkememize çıkıyoruz. Tarihin çöplüğünde yerini alacak bir haine, “Hainlerden hesap sorulacak!" diyerek, sonunu gösteriyorsun. Düzenin kolluk güçleri haini korumak için çırpınıyor. Jandarmalar saldırıyor ardısıra. Ve sen Ümit yoldaş, sen siper, sen barikat oluyorsun bizlere. Bir saat boyunca yapılan saldırıya geçit vermez çelik oluyorsun. Her darbede sen daha sert, daha kararlı kenetleniyorsun önümüze. Düşman karşısında militan duruşunla sembolleşiyorsun. Partinin emeğinin kıskançlıkla savunucusu olmayı öğreniyoruz senden.

Habip yoldaşın yüzü ise görülmeye değer! İşkence izleri çok belirgin olan yoldaşlara bakışında evladını, gözbebeğini bütün kötülüklerden sakınmaya çalışan bir ana gibi...

Her anı insanın kendisini dönüştürebilmesi için kararlı olmayı öğretmekle geçti on ayın.

Gün 26 Eylül’e evriliyordu. Saatler sabahı gösterirken, Ulucanlar direnişin adı oluyordu. Sermaye sınıfına hakettiği çöplükteki yerini göstermenin adı. Ümit’le, Habip’le, Abuzer’le, İsmet’le, Halil’le,

Mahir’le... Ateşi kanıyla tutuşturmanın adı oluyordu.

Burjuvazi, cephaneliğindeki bütün silahını kuşanıp gelmişti Ulucanlar’a. Bütün kinini kusuyor, vahşetini tarihin en karanlık sayfalarına yazıyordu.

Bizim ise kuşandığımız, işçi sınıfının ve emekçilerin haklı davası idi. Silahımız ideolojimiz, yol göstericimiz partimizdi. Direnişimize ışıktı bütün bunlar. Ellerinde(245)işçilerin, emekçilerin, devrimcinin kanı olan cellatlarla sabaha kadar sloganlar atarak çatışıyoruz. Dışardan durmaksızın silah sesleri geliyor. Aylar öncesinden burjuvazi Ulucanlar’ı hedef göstermişti. Ve şimdi bütün pervasızlığıyla karşımızda. Gaz bombası, biber gazı, kalasları, copları, kimyasal imha maddeleri, ateşli silahları... Yani insanlığı, insanca değerleri yoketmek adına neyi icat etmişlerse kullanıyorlar. Kullandıkları her silah bizim direnişimiz ve başeğmez tavrımız karşısında çaresiz kalıyor. Bunun yarattığı etki korkmalarına neden oluyor cellatların.

Gün sabaha evriliyor. Saat 08:00’e yaklaşırken, bu kanlı işkence, götürdükleri görüş yerinde devam ediyor. Otomatik silah sesleri durmak bilmiyor. Sloganlarımız ise nefesimizin son sınırını da aşarak yükseliyor.

Öğleden sonrasını gösterirken saatler, rütbeli subaylardan biri büyük bir kinle yoldaşları katlettiklerini söylüyor. İnanmak istemiyorum. Fakat doktorların açıklamalarından gerçek olabileceğini düşünüyorum.

Akşam çırılçıplak hücrelere atılıyoruz. Bir yerlerden televizyon sesi geliyor, dinliyoruz. Haberlerde sıkça Ulucanlar’dan bahsediliyor. Hepimiz pür dikkat. Şehitlerimizin adını veriyorlar. Halil Türker, Aziz Dönmez, Ahmet Savran, Ümit Altıntaş, Habip Gül, Nevzat Çiftçi... Diğer hücrelerden bir siper yoldaşımızın ve yoldaşımızın sesini duyuyoruz. Bize sayılan isimleri doğruluyor. Şu anda ikisi de ağır yaralı. Fazla yormak istemiyoruz sorularımızla.

Yaşanılanları düşünüyorum Ümit yoldaş. Verilen emekleri, emeğini... Her öğretide titizlik vardı. Yarının güzel günlerinin tuğlası, harcı vardı. İşte böyle üretmeyi, emek vermeyi öğrendik senden. Kendi kendime yemin ediyor ve sizlere söz veriyorum, asla emekleriniz boşa(246)gitmeyecek diyorum. Fakat öldüğünüze hala inanamıyorum. Son bir kez görebilmek sizleri. Direnişte hepimizin bir arada olmasını, halaya durulurken omuz omuza vermeyi nasıl da isterdik. Orada bulunanların, hepimizin ortak düşüncesiydi bunlar.


Yüklə 1,22 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin