BASRA'DAKİ OLAYLAR
Hz. Ayişe, Talha ve Zübeyr, Basra'ya yaklaşınca Hz. Ali tarafindan Basra'da vâli olan Huneyf oğlu Osman'a haber gönderdiler. Basralılann bir kismi Osman'a itâat etmekte ve Hz. Ali'nin tarafini tutmaktaydi. Bir kısmıysa gelenlere taraftarhk etmekteydi. Basralilann ileri gelenlerinden bâzılan Talha ve Zübeyr'le görüşüp siz Ali'ye beyat etmemiş miydiniz diye sordular. Onlar evet dediler, fakat o vakit kılıç başımızın üstündeydi.
Vâli Huneyf oğlu Osman, onlarla görüşmek üzere Ebü'l-Esved'ad-Dueli'yi gönderdi. Ebü'l-Esved, önce Hz. Ayişe'ye gidip ey Mü'minler Anası dedi, ne diye evinden çıktın da buralara geldin? Ayişe, Osman'ın kanını istemek için geldim dedi. Ebü'l-Esved, Basra'da Osman'in kaatillerinden kimse yok ki deyince Ayişe, evet dedi, biliyorum ama Osman'in kanını istemek için Basralilardan yardım istiyeceğim. Ebü'l-Esved, Osman'in kanını istemek senden ziyâde Ali'ye düşer; çünkü her ikisi de Abdu Menâf oğullarıdır. Aynı zamanda sen kadınsın, savaş kadınlara câiz değildir, onlar kan da istiyemezler dedi. Ayişe, Yâ Eb'el-Esved dedi, sanıyor musun ki benimle savaşacak biri çıksın. Ebü'l-Esved, Vallahi dedi, seninle
129
öyle bir savaşırım ki en hafıfı, şiddetli bir savaş diye anılır.
Eb'ül-Esved, Ayişe'den sonra Zübeyr'e gidip ey Ebâ Abdillâh dedi, sen değil miydin Ebû-Bekr halife olunca kılıcını çekerek bu işte Ebû-Tâlib oğlundan başkasının hakkı yoktur diye bar bar bağıran? O sözün ne, bu hareketin ne?
Zübeyr, Osman'ın kanını istiyorum, dedi. Eb'ül-Esved, Talha'yla da konuştu, onu da bu fıkirde sâbit buldu, geldi, Huneyf oğlu Osman'a haber verdi.
Huneyf oğlu Osman, bir ordu kurup karşılarına vardı. Talha, Zübeyr ve Ayişe ayrı ayrı hitabelerde bulunarak halkı, Osman'ın kanını istemeye teşvik ettiler. Basralıların bir kısmı onlara hak vererek ordulanna katıldı.
Bu sırada Kudâme oğlu Câriye, Ey Mü'minler Anası diye bağırdı, Osman'ın öldürülmesi, senin bu mel'un deveye binerek evinden çıkmandan daha ehvendir... Tanrı, senin evinde oturmanı emretmiştir. Öyle olduğu hâlde sen perdeni yırttın, hürmetini giderdin. Seninle savaşı göze alan, seni öldürmeyi de göze alır. Kendi dileğinle geldiysen dön, evine git, cebren seni getirdilerse getirenler aleyhine bizden yardım iste.
Sa'd oğullarından bir delikanlı da Talha'yla Zübeyr'e görüyorum, ananız da yanınızda, bize kadınlarınızla beraber mi geldiniz dedi. Talha ve Zübeyr, hayır deyince sizinle bu işte hiçbir ilişiğim yok deyip helâllerinizi korudunuz da ananızı beraber getirip tehlikeye attınız. Bu, insafsızlığın ta kendisidir. Onu çekerek getirdiniz, hürmetini giderdiniz meâlinde dört beyitlik bir şiir okudu.
130
O gun ve ertesi gun, her iki taraf birbirine saldırdı, şiddetli bir savaş oldu, bir çok adam öldü, bir çokları yaralandı. Sonucu Talha'yla Zübeyr'in ne süretle bey'at ettiklerini Medinelilerden öğrenip gelmek üzere Suvr oğlu Kâ'b'ı Medine'ye göndermeyi kararlaştırdılar. Eğer cebren bey'at etmişlerse Huneyf oğlu Osman, hükûmeti onlara teslim edecekti. Rızâlarıyle bey'at etmişlerse onlar, Basra'dan çekilip gideceklerdi.
Kâ'b, bir Cuma günü Medine'ye gelip mescide girdi, mes'eleyi halktan sordu. Önce herkes sustu, sonra Zeyd oğlu Üsâme, Talha ve Zübeyr, zorla bey'at etti dedi. Halk, bu söz üzerine onun üstüne hücum edip dövmeye başladı. Suhayb'la Ebû-Eyyûb'ül-Ansârî ve Mesleme oğlu Muhammed, onu zorla halkın elinden kurtarıp evine ulaştırdılar.
Hz. Ali, bu hâli duyup Huneyf oğlu Osman'a, and olsun Allah'a ki onlara topluluktan ayrılmak için cebrolunmadı, topluluğa uymalan için cebrolundu meâlinde bir mektup gönderdi. Yâni, onlara cebredildiği doğru bile olsa topluluktan ayrılmaları gibi kötü bir iş için cebredilmedi, muhâlefette bulunmamaları için cebredildi, hâlbuki bu da olmadı, onlar dileyerek bey'at ettiler demek istiyordu.
Kâ'b Basra'ya gelip gördüklerini anlatınca Talha'yla Zübeyr, Huneyf oğlu Osman'ı çağırdılar. Fakat Osman, Hz. Ali'nin mektubuna dayanarak onlarla görüşmeye gitmedi. Bunun üzerine halkı topladılar, bir soğuk gecede yatsıdan sonra basra mescidine giderek mescitte, Hz. Ali taraftarlanndan kırk kişiyi öldürdüler.
131
Huneyf oğlu Osman, henüz mescide gitmemişti. Hükûmet konağına asker gönderdiler. Asker, Osman'ı dövüp hapsederek hükûmeti ele aldı.
0 sırada Kaysoğlu boyundan birisi, ey Muhâcirler dedi, siz Müslümanlığa ilk icâbet edenlerdensiniz, bu yüzden üstünlüğünüz, şerefıniz var. HAlifeler seçtiniz, seçerken bize danışmadınız. Biz seçtiğiniz hAlifelere itâat ettik. Seçtiğiniz halifelerden birini öldürdünüz, Ali'yi halifeliğe getirdiniz. Şimdi de tutuyor, bizi onunla savaşa zorluyorsunuz. Sebebi nedir ki onunla savaşalım. Haksız bir iş mi yaptı ki sizinle birleşelim de aleyhine kalkalım?
Bu sözü duyanlar, onun üstüne saldırdılarsa da kabilesi onu kurtardı. Fakat ertesi gün onu ve onunla berâber yetmiş kişiyi öldürdüler.
Abd'ül-Kays kabilesi şeyhi olup yiğit bir adam olan ve boyu arasında büyük bir saygıya mazhar bulunan Cebele oğlu Hakim, bu işleri duyup Huneyf oğlu Osman'a yardım etmek için yediyüz elli kişiyle geldi, Zübeyr oğlu Abdullah'la görüştü; Osman'ı bırakın, Hz. Ali gelinceyedek iki taraf da olduğu yerde ve bulunduğu halde kalsın dedi. Allah'tan korkmuyor musunuz haksız yere nasıl oluyor da bu kadar kan döküyorsunuz diye çıkıştı.
Zübeyr oğlu Abdullah, biz Osman'ın kanı için kan döküyoruz deyince Hakim dedi ki:
- Osman'ı öldürenler sizin öldürdüğünüz adamlar mıydı?
Abdullah, sen Ali'yi halifelikten azletmedikçe Huneyf oğlunu bırakmayız dedi. Bunun üzerine iki taraf savaşa girişti. Hakim ve adamlarından bir çoğu şehid düştü. Reislerden yalnız Züheyr oğlu Harkus kurtulup mensup
132
olduğu Sa'd oğulları boyuna sığındı. Sa'd oğulları bir yana çekilip Talha ve Zübeyr'e muhalefete devam etti, Abd'ül-Kays ve Velîd oğlu Bekr boylan da Hz. Ali'nin yolunu gözlemeye koyuldu.
Cemel, yâni deve ashâbı44 böylece Basra'da üst olup Ebû-Bekir'in oğlu Abdurrahman'ı mâliye işlerine memur ettiler. Kûfe, Medine ve Yemâme'ye mektuplar yazdılar. Muâviye'ye de olup bitenleri haber verdiler. Muâviye, bu hallerden çok memnundu. Çünkü her iki taraf birbirini kırarak zayıflıyor, böylece ekmeğine yağ sürülmüş oluyordu.
Cemel ashâbı, Huneyf oğlu Osman'ı, öldürmek istiyordu. Fakat kardeşi olup Medine'de vâli bulunan Sehl'in, bu olay üzerine onlardan, Medine'de bulunanları öldüreceğinden korktular, sakalını, bıyığını, kaşlarını yolup bıraktılar. Osman, yola düşüp Zikaar'da Hz. Ali'ye ulaştı, Ey Mü'minler Emiri dedi, senden sakallı olarak ayrıldım. Seninle genç bir delikanlı olarak buluştum. Hz. Ali, Ecre nâil oldun buyurdu.
Evvelce de yazdığımız gibi Hz. Ali, daha Medine'de iken, Medine'lileri savaşa katılmak hüsüsünda tereddüde düşmüşlerdi. Hz. Ali "İnsanların en cömerdi ve en cin flkirlisi olan Talha, en yiğidi olan Zübeyr, en fazla saygı göreni Ayişe ve en zengini Ya'lâ ile sınanmadaydım. And olsıın Allah' a, hakkimda
44- Bu olaya küçük Cemel savaşı denir. Bu savaşla bundan sonraki savaşa küçük ve büyük Cemel savaşı denmesinin sebebi, büyük savaşta, Ayişe'nin, Ya'lâ'nm satm aldığı Asker adı verilen erkek deveye binerek savaşa katılmasıdır.
133
söyleyecek kötü birşey bulamadılar. Müslümanlann malından kendim için birşey almadım, hevâ ve hevesime uymadım. Osman'a onlar, benden fazla itiraz ediyorlardı, sonra bana bey'at ettiler, adâletimi ve haksızlığımı denemeden bey'atlerinden döndüler. Ben Allah'ın hükmüne râzıyım. Gene de onları doğru yola cağıracağım. Kabul ederlerse tevbeleri makbûldür. Etmezlerse onlara kılıcın yüzünü göstereceğim. Kılıç, doğruyla eğrinin arasını ayırır" buyurmuştu.
Sahâbeden Hanzale oğlu Ziyâd, Hz. Ali'nin yanına gelerek Vallahi demişti, ben senden ayrılmam, her vakit seninle birlikte asilerle savaşırım.
Ebû-katâdet'ül-Ansari, "Ey Mü'minler Emiri" demişti, "Rasûlullah, Allah ona rahmet etsin, bu kılıcı bana kuşattı, nice zamandır kınında durmada; onu, ümmetin arasına ayrılık salan bu zâlimlere sıyıracağım." Hz. Peygamber'in zevcelerinden Hz. Ümmü Seleme gelip "Ey Mü'minler Emiri" demişti, "kabûl etmiyeceğini biliyorum, yoksa ben de seninle beraber gelirdim. Canımdan ziyade sevdiğim amcamın oğlunu sana getirdim, seninle beraber gitsin ve her yerde, senin uğrunda savaşsın."
Hz. Ali, Medine'den çıkarken Seleme oğlu Abdullah, Ey Mü'minler Emiri demişti, Medine'den çıkma, çıkarsan Vallahi buraya artık Müslümanlığın emâreti girmez, yâni burası bir daha merkez olmaz. Halk, bu söz üzerine onun üstüne hücûm etmişler, onu sövmeye koyulmuşlardı. Hz. Ali, Bırakın buyurmuştu; Hz. Muhammed'in ashâbından ne de güzel adam var.
Rebeze'de bulundukları sırada Ubeyd'üt-Tâi oğlu Said, Tay boyundan bir toplulukla gelip Hz. Aliye katildi.
134
Hz. Ali, kırmızı donlu bir deveye binip yedeğinde kestane dorusu bir kısrak olduğu hâlde Rebeze'den hareket etti. Maiyetinde dört bin kadar asker vardı. Sekiz yüzü Ansardandı. İçlerinde Bedir savaşında bulunanlardan da mevcuttu.
Hz. Ayişe, Kûfe'de bulunan Suvhân oğlu Zeyd'e, Rasûlullah'ın sevgilisi, Mü'minler Anası Ayişe'den Hâlis oğlu Suvhân oğlu Zeyd'e, Mektubumu alınca kalk, bu işte bize yardım et. Bunu yapmazsan halk Ali'ye uyar da hor hakıyr olur meâlinde bir mektup gönderdi. Zeyd, mektubu alınca ona şu cevabı verdi.
Suvhan oğlu Zeyd'den Ayişe'ye. Bu işten vazgeçer de evine dönersen o vakit hâlis oğlun olurum. Yok, dönmez de ısrâr edersen seninle savaşacak ilk kişi benim.
Sonra dedi ki: Tanrı acısın Mü'minler Anasına; evinde oturması emredilmiş, o emri terkediyor da bize savaş emri veriyor. Kendisine emredilen şeyi bırakıyor, bize emredileni bize buyurmaya kalkışıyor.
Evvelce de söylediğimiz gibi Kûfe'de vâli olan Ebû Mûsâ, halkı, bu fıtneye kanşmamaya dâvet ediyordu. Bu sırada Zeyd, ona, Firat'ı geriye çevir; eğer dönüp giderse sen de dediğini yapabilirsin. Anlamadığın işi bırak demiş ve ey insanlar, yürüyün, Mü'minler emirinin yanına gidin, gerçeği bulmuş olursunuz sözleriyle halkı savaşa teşvik etmişti.
Yiğitlerden ka'kaa da âlemi düzene sokacak bir hükûmet gerekti, mazlûmun hakkı zâlimden böyle alınır. İşte Mü'minler Emiri, sizi ıslâha çağmyor, icâbet edin ve hemen yanına gidin demişti.
135
Bu sırada Tay boyundan Hâtem oğlu Adiyy de gelip biz Ali'ye bey'at ettik, o bizi büyük bir işe çağırıyor, biz de icâbet ediyoruz dedi.
Eşraftan Amr oğlu Hind de Mü'minler Emiri bizi çağırdı, bize adamlar gönderdi, hattâ Hz. Peygamber'in torunu Hasan de geldi, haydi kalkın, Emirinizin dâvetine uyun, ona yardim edin dedi. Adiyy oğlu Hucr de o yolda sözler söyledi. Nihayet Mâlik'ül-Eşter'in gayretiyle Kûfeliler, Hz. Ali'ye yardımda birleştiler.
Hz. Hasan, "Ey halk, ben yarın yola çıkacağım, gelecekler benimle gelsin" buyurdu. Ertesi günü İmâm Hasan, Hz. Ammâr ve Mâlik'le dokuz bin kişi yola çıktı. Zikaar'da Hz. Ali'ye ulaştılar.
Hz. Ali, onlara Ey Kufe ehli, siz İran şahlariyle savaştınız, onların topluluklarını dağıttınız, mirasları size kaldı. Şimdi de sizi dâvet ettim, birlikte gidelim de Basra'da ki kardeşlerimizi doğru yola çağıralım buyurdu.
136
Dostları ilə paylaş: |