HZ.ALİ'NIN BA'ZI MENKIBELERİ
Ömer, bir gün deli bir kadının zina ettiği sübut bulduğundan kadının taşlanarak öldürülmesini emretmişti. Bunu duyan Hz. Ali, derhal işe karışmış ve Müslümanlıkta cezai ehliyetin akla bağlı olduğunu, deliye ceza verilemiyeceğini söyliyerek kadını kurtarmıştır.
Gene Ömer, kocaya varan ve altı ay sonra çocuk doğuran bir kadının taşlanmasına karar vermişti. Bunu haber alan Hz. Ali, işe kanşmış ve Ömer'e Allah Kur'an'da 2. sürenin 233. ayetinde, anaların emzirme müddetini tamamlamak istediklen takdirde çocuklarına tarn iki yıl süt verirler buyurmuş, XLVI. sürenin 15. ayetindeyse gebelikte siitten kesme miiddetinin otuz ay olduğunu bildirmiştir. Otuz aydan iki yil, yani yirmi dört ay çıkarsa altı ay kahr ki bu, gebelik miiddetinin en azıdır, zina
360
ettiğine hükmedemezsin demiş, kadını kurtarmıştı. Hatta bu yüzden Ömer, "Ali olmasaydı Ömer helak olurdu elbette" demiştir. Zaten Ömer, "Ebü'l-Hasan'ın", yani Ali'nin "Bulunmadığı bir anda, nıüşkül bir işe düşmekten Allah'a sığınırım" derdi.119
Hz. Ali'nin, bir gün, bir hutbesinde, "Sorun bana, gerçekten de and olsıın Allah'a, benden sorarsanız size haber veririm. Sorun Allah kitabından; gerçekten de and olsıın Allah'a, hiçbir ayet yoktur ki ben o ayet, gece mi indi, gündüz mü; düzlükte mi indi, dağhkta mı, bilmiyeyim" buyurmuştu.
Müseyyib oğlu Said, "Ali'den başka, sorun bana diyen hiçbir kimse yoktur" demiştir.120
Bir gece yarısı Kufe sokaklarında dolaşırken birisine rastlamış, o zat, Ey Mü'minler Emiri, düşmanın bu kadar çokken neden böyle yalnız başına gece yarıları dolaşıp duruyorsun demişti. Hz. Ali, "Bu koca ülkede bir kurt, bir kuzuyu kapsa benden sorarlar, nasıl rahat edebilirim" diye cevap vermişti.
Geceleri erzak torbasını yüklenir, yoksullann, dullann, yetimlerin evlerine gider, onlara dağıtır, ihtiyaçlarını giderirdi.
Cenazesi yıkanırken sırtının simsiyah olduğunu görenler, İmam Hasan'a sebebini sormuşlardı da Hz. Hasan, ihtiyaç sahiplerine erzak taşımaktan çürüdü demiş, kendisi de ağlamış, dinleyenleri de ağlatmıştı.
119-El-Istiab, 2, 474-475.
120. 475 . 476j üsd'ül-Gaabe, 4, 22.
361
Bir Ramazan günü, garip biri, Kufe'ye gelmiş, mescide girip Hz. Ali'yi görmüş, ondan biraz birşey istemişti. Hz. Ali, başındaki sarığın düğümünü çözmüş, bir ikinci, bir ücüncü düğümü de cözdükten sonra içinden kupkuru bir parça arpa ekmeği çıkarıp vermiş ve Mü'minler Emiri'nin evine git, orda iftar et, benim yanımda bundan başka bir şey yok, olsaydı verirdim demişti.
Adam, bu kuru ekmek parçasını, verenin gönlü kalmamasın diye almış, Mü'minler Emiri'nin evine gitmişti. Yemek yenirken Hz. Hasan'a bu olayı anlatmış, bu yemeklerden biraz da o garip kişiye yollarsanız demişti. Hz. Hasan, bu sözü duyunca ağlamaya başlamış ve Arap kardeş demişti, o gördüğün kişi, benim babam, bu evin sahibi ve Mü'minler Emiri Ali'dir demişti. Yemekten sonra mescide gitmişler, o adam neden bir parça kuru ekmeği birkaç kere düğümlüyorsun diye sormuştu. Hz. Ali, İmam Hasan'ı göstererek "Şu, üstüne yağ, sirke sürmesin" diye demişti.
Hz. Ali, "Adalet sahibi İ mania, halkın en yoksulu gibi yaşamak gerektir, ta ki yoksııl, yoksulluğundan şikayet etmesin, zengin, zenginliğine mağrur olmasın" buyurdu.
Rivayetlerde vardır ki: Hz. Ali'nin yaralandığı gece Kufe'de üçyüz ev aç kalmıştı.
Sıffıyn savaşına giderken düşürdüğü zırhını, dönünce bir Hristiyanın elinde gördü; onu Kufe kadısı Şurayh'ın yanına götürdü davacı oldu. Hristiyan, benimdir dedi. Kadı. Hz. Ali'den şahid istedi. Oğulları Hasan ve Huseyn'le azadlı kölesi Kanber'i şahid getirdi. Kadı, hiç birinin yalan söylemesine imkân olmamakla beraber şer'an
362
yakınlıkları dolayısıyla bunlardan başka şahid istedi. Başka şahid bulunmayınca davaya bakmadı. Hz. Ali, hiç müteessir olmadı, bilakis gülümsedi. Hristiyan bu hali görünce şaşırdı, Kadı'nın huzurundan çıktı, fakat dayanamayip geri döndü, bu, Peygamberlerin hükmü ancak, deyip Müslüman oldu, zırhın Hz. Ali'ye aid olduğunu söyleyip ona verdi. Hz. Ali, zırhı, bu yeni Müslümana bağışladı, ayrıca bir de at verdi.
Bir gun bir yere giderken birisi, Hz. Ali'den bir parça ekmek istedi. Hz. Ali, Kanber'e ver dedi. Kanber, Ey Mü'minler Emiri dedi, ekmek hurçta. Hz. Ali, hurcuyla ver dedi. Kanber, hurç devede dedi. Deveyle ver dedi. Ali. Kanber, deve katara bağlı deyince Hz. Ali, katarla ver dedi. Kanber derhal yulari elinden atip Hz. Ali'nin eteğine sanldı, Ey Mü'minler Emiri, ip elimde desem beraber git dersin de hizmetinden mahrum kalirim diye korktum dedi.
Kufe'de hurmacihkla geçinen ve bu yüzden Temmar diye anilan Meysem'in satis yerine oturur, bazi kere ondan hurma alıp satar, geçimini böyle sağlar, Beytülmalden aldığını gene Beytülmale verirdi.
Bir gün hazinenin dolduğunu haber verdiler. Tellallar çıkartıp hak ve ihtiyaç sahiplerini çağırttı. Kendisi de hazineye vardı. Yığılı gümüş ve altınlara bakıp "Ey sarılar ve ey beyazlar" dedi, "Benden başkasını aldatın." Sonra memura adaletle dağıtmasını emretti. Kendisi namaza durdu. Hazinede bulunanlar, bire kadar dağıtılıncayadek namazını uzattı. Sonra namazını bitirdi de yanındakilere, uzaktan bakan kızı Ümmü Külsum'u işaret ederek, "Gözü gelen mallar arasındaki bir inci
363
gerdanlığa takılmıştı" dedi, "Onu istiyecekti az kalsın."
Giydiği elbise dizlerinden biraz aşağıya kadardı. Kollarını da dirseklerinden kestirir, kısa kollu libas giyerdi. elbisesi yama içindeydi. Bir gün, bir yırtığı göstererek "Yamatacağım ama yamacidan utaniyorum artık" buyurdu.
Elinde bir küçük değnek olduğu halde çarşıda, pazarda dolaşır, halka Allah'tan korkup çekinmeyi, iyi alış - veriş etmeyi, arşını, tartıyı doğru ölçüp tartmayı emrederdi.
Kendisi ne yer, ne giyerse adamlanna da onu yedirir, onu giydirirdi. Ebu-Navvar adlı bezciden rivayet edilmiştir, demiştir ki: Bir gün geldi, kölesi de yanındaydı. İki gömlek satın aldıktan sonra ikisini de kölesine gösterip "Hangisini istersin, hangisini beğendiysen al" dedi. Köle birisini aldı, öbürünü kendisi giydi.
ALTINCIBÖLÜM:
Dostları ilə paylaş: |