Müminlerin Emiri hz. Ali (a s)


HZ. ALİ'NİN (A.S) HALİFELİĞİ



Yüklə 0,98 Mb.
səhifə12/37
tarix31.10.2017
ölçüsü0,98 Mb.
#23329
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   37

HZ. ALİ'NİN (A.S) HALİFELİĞİ


Halifelik makamı yedi gün boş kaldı. Söz ayağa düştü. Mısırlılar Hz. Ali'yi, Basralılar Talha'yı, Kûfeliler ise Zubeyr'i istiyorlardı. Her bölük, istediği kişiye ısrarla mürâcaat ediyor, fakat her üçü de halifeliği kabûl etmiyordu.

Ebû-Vakkas oğlu Sa'd'le Ömer oğlu Abdullah'a da mürâcaat etmişler, fakat halifeliği kabûl ettirememişlerdi. Ümeyye oğulları ve Mervan ise ortada görünmüyorlardı, hepsi de Şam'a kaçmışlardı.

Muhâcirlerle Ansardan bir bölük halk Hz. Ali'nin yanına gittiler. İçlerinde Talha'yla Zübeyr de vardı. Halka mutlaka bir imâm lâzım dediler. Hz. Ali, size ben imâm olmayı istemiyorum, kimi seçerseniz râzıyım dedi. Senden başka hiçbir kimseyi istemeyiz diye ısrâr ettiler. Birkaç kere gelip gittiler.

Son gelişlerinde, bugün dediler, bu işe senden daha lâyık ve müstahak hiçbir kimse yok. Müslümanlıkta en eski ve Rasûlullah'a en yakın olan sensin.

Hz. Ali, bırakın beni buyurdu, benim vezir olnıanı, emir olmamdan hayırlıdır. Hayır dediler, imkânı yok. Bunun üzerine iyi amma dedi, ben ancak Müslümanların

105


râzılığıyla bunu kabûl ederim; bey'atin Mescidde olması gerek.

Bir rivâyette halk, Ali'ye başvurup Müslümanlığın başına gelenleri görüyorsun, elini uzat, sana bey'at edelim dediler. Ali, "beni bırakın, başkasını arayın. Önümüze öylesine bir iş çıkacak ki akıllar alnıaz, gönüller dayanmaz renkleri var" buyurdu. Allah aşkına yâ Ali dediler, düştüğümüz derdi görmüyor musun? Müslümanlık ne hâlde, görmüyor musun? Fitne nasıl dalgalandı, görmüyor musun?

Hz. Ali, bu daimi ısrar karşısında zorla halifeliği kabûl etti, ertesi günü Mescidde bey'at edilmesi kararlaştırıldı.

Talha'yla Zübeyr ortada yoktu. Onlar olmadıkça da bey'at tamam sayılmayabilirdi. Bu bakımdan bir miktar askerle Hakim ibn-i Cebele'yi Zübeyr'e, Eşter'i de Talha'ya gönderip her ikisini de getirttiler.

Zilhıccenin yirmi beşinci günü (24-6-656) sahâbe Mescidde toplandı. Hz Ali minbere çıkıp dedi ki:

"Dün bir kararla ayrılmıştık, ben de istemiyerek söz vermiştim. Siz bana bey'atte ısrar etmiştiniz. Bu iş sizin hakkınızdır, kimsenin onda hakkı yoktur."

Mesciddekiler, biz, dünkü karanmızda sâbitiz deyince Hz. Ali, "Yâ rabbi, şâhid ol" buyurdu. İlk bey'at eden Talha idi. Ondan sonra Ansâr, onlardan sonra da halk bey'at etti. Talha'nın, Uhud savaşında aldığı yara yüzünden eli çolak kalmıştı. Ebû-Zübeyb oğlu Habib, önce onun bey'at ettiğini görünce bunu hayra yormamış, ilk bey'at eden el çolak, bu iş tamamlanmaz demişti.

Talha'yla Zübeyr'den sonra Mâlik'ül-Eşter bey'at etmişti. Ebû-Vakkas oğlu Sa'd'e, Hz. Ali, bey'at et demiş,

106

o da halk bey'at etsin, ben de ederim demişti. Hz. Ali, peki buyurmuştu, bu hususta seni zorlamam. Ömer'in oğlu Abdullah'a bey'at teklif edildiği zaman o da aynı sözü söylemiş, Ali, buna dair bir kefıl göster deyince de gösteremem demişti. Eşter, bırak beni ey inananlann emiri de şunun boynunu vurayim deyince Hz. Ali, dokunma buyurmuştu, ona ben kefilim.



Hz. Ali'ye Bey'at Etmiyenler Şunlardı:

Sâbit oğlu Hassan, Mâlik oğlu Kâ'b, Muhalled oğlu Mesleme, Ebû-Said'ül -Hudri, Mesleme oğlu Muhammed, Beşir oğlu Nu'mân, Sâbit oğlu Zeyd, Ebû-Vakkas oğlu Sa'd, Ömer oğlu Abdullah, Sinan oğlu Suhayb, Hadic oğlu Râfı Vakş oğlu Seleme, Ubeyd oğlu Fudâle, Urve oğlu Kâ'b, Zeyd oğlu Üsâme, Selâm oğlu Abdullah, Maz'ûn oğlu kudâme, Mugıyra, Vehbân, Ebû-Mes'ûd'ül-Ansâri.

Bunlann bey'at etmemelerinin sebebi, Ali'yi halifeliğe lâyık görmemeleri değildi. Ancak öyle karışık bir zamanda hiçbir tarafa uymayıp tarafsız kalmayı daha doğru bulmalarıydı. Zâten bunların bir kısmı, sonradan bey'at etmiş, etmeyenler arasında yaptığına nâdim olup eseflenenler çıkmıştı. Hz. Ali, bunlar hakkında, "Hakka katılmadılar, bâtıla da yardım etmediler" buyurmuştu.

Hz. Ali'ye bey'at edildikten sonra Mâlik'ül-Eşter, ayağa kalkmış, yüksek bir sesle, "ey insanlar demişti, bu, vasilerin vasisi, peygamberlere ait bilgilerin vârisi, pek büyük şeylerle sınanmış, zahmet ve meşakkatlere katlanmış bir zâttir. Tanrı kitâbı, imânına şehâdet eder, Tanrı elçisi, Rızvan cennetiyle onu müjdeler.

107

Üstünlükler, onda olgunlaşmış, toplanmıştır; ilk Müslüman oluşunda ve bilgisinde sonra gelenlerin de bir şüphesi yoktur, ewel gelenlerin de".31



Bey'at tamam olduktan sonra Hz. Ali, kalkıp Tanrı'yı övmüş, şu hutbeyi okumuştu:

"Gerçekten ulu ve üstün Allah, doğru yolu gösteren bir kitap indirmiştir; o kitapta hayrı, şerri apaçık bildirmiştir. Hayrı yapın, şerri bırakın. Noksan sifatlardan an olan Allah'in farzlanni yerine getirin de cennete müstahak olun. Şüphe yok ki Allah, harâm olan şeyleri, kötü olduğundan harâm etmiş, bu sure tie bütün Müslümanlara, bir üstünlük vermiş, Müslümanların haklarını doğru özlü, doğru sözlü olmak ve Allah'ı bir bilmekle kuvvetlendirmiştir. Bil ki Müslüman; elinden, dilinden, öbür Müslümanların emin oldukları kişidir; ancak haklı oldıığu taktirde bir Müslümana, başka bir Müslümanın kanı helâldir. Şüphe yok, cehennem önünüzde, kıyâmet de yakın. Allah'a ulaşacaksınız. Çekinin Allah'tan, şehirlerinde kötülük etmeyin, kullanna fenahkta bulunmayın ey Allah kulları. Gerçekten de siz yeryüzündeki alanlardan, hattâ hayvanlardan bile sorumlusunuz. Allah'a itâat edin, ona isyan etmeyin. Hayn gördünüz mü, kabûl edin, şerri gördünüz mü, terkedin. Anın hâlinizi, yeryüzünde bir vakitler zayif bir haldeydiniz

31- Muhammed Rıza-1-Hakim: Mâlık'ül-Eşter, Tehran, 1365-1946, s. 52.

108


azlıktınız, Allah size bu yüceliği, bu çoğunluğu verdi."

32

Hz. Ali, halifeliğinin ikinci günü bir hutbe okuyup buyurduki:



"Bilin, duyun, Osman'in şuna-buna bağışladığı topraklarla şuna-buna verdiği malların hepsi de beyt'ül-mâle (devlet hazinesi) âittir; çünkü hakkı hiçbir şey bozamaz. Hattâ aldığı kadınlarla temellük ettiği cariyelerden bulduğumu ehillerine veririm; zira adâletle iş yapamayan kişi zulümle hiç yapamaz."33

Osman, Ümeyye oğullarıyla kendi adamlarına haraç alınan yerlerden birçok yerler vermiş, paraca da birçok ihsanlarda bulunmuştu. Ali, bunların hepsini beyt'ül-mâle aldı ve hiç kimseyi üst tutmaksızın beyt'ül-mâlde ne varsa halka dağıttı.

Hz. Ali'ye bey'at etmiyenlerden Beşir oğlu Nu'man, Osman'ın kanlı gömleğiyle Nâile'nin kesilen iki parmağını alıp gizlice Şam'a kaçmış, bunları Muâviye'ye teslim etmişti. Muâviyye, bunları minbere astırmış, bu süretle halkı tahrike başlamıştı.

Bir rivâyete göre Nu'man'la beraber Ümmü Habibe Şam'a gitmiş, kardeşi Muâviye'ye sığınmıştı. Ümeyyeoğullarının kimisi Mekke'ye, kimisi Şam'a kaçmıştı.

32-   Seyyid Muhsin Eminü'd-din'ül-Huseyni: A'yâriüş-Şia, 3, 2. kısım, 1366 - 1974, Damaşk, s. 141.

33-  Nehc'ül-Belâga, 1, s. 51 - 52, A'yân'üş-Şia, s. 103.

109

Hz. Ali'ye, şehirlerden en önce Kûfe tâbi olmuş, pek az bir müddet içinde Şam'dan başka bütün Müslüman ülkesi ona uymuştu.



110

FİTNE BAŞLIYOR

Hz. Ali, evine gider gitmez Talha'yla Zübeyr, yanına gelip Osman'ı öldürenler hakkında derhal kısas hükmünün yerine getirilmesini istediler. Yanlarında sahâbeden bâzıları da vardı. Hz. Ali, kardeşler dedi, bildiğinizi ben de biliyorum, fakat bizim, üzerlerine âmir olamadığımız, aksine onların bize hükmettiği bir kavme karşı ne yapabiliriz?

Hz. Ali'nin bu sözünü tasdıyk etmekle beraber yanından çıkınca aleyhine sözler söylemeye koyuldular.

Gerçekten de Osman'ın kaatili hakkındaki iddiâ, mücerret sözde kalıyordu, yâni zevcesi Nâile, tek şâhitti, bu yüzden herhangi bir kimse hakkında şer'i hüküm icrâ edilemezdi. Kaatil hakkındaki rivayetler ise muhtelifti. Kısas için hükmün istikrarı ve sükûnun avdeti şarttı.

Aişe, bu yıl hacca gitmişti. Orda Osman'ın öldürüldüğünü duyunca, Tann onu uzaklaştırsın, bu, kendisine, kendi eliyle hazırladığı cezadır. Tanrı, kullarına zulmetmez, dedi. Sonra acele Medine yolunu tuttu. Talha'nın halife olduğunu sanmıştı. Sirf denen ve mekke'den üç millik bir konak olan yere ulaşınca Ebû-Seleme oğlu Ubeyd'e rastladı. Ne var, ne yok diye sordu.

111

Ubeyd, cevap vermiyerek ağlamaya başladı. Aişe, vay sana dedi, olan iş lehimizde mi, aleyhimizde mi?



Ubeyd'in dili dolanmıştı, ancak bilemeyiz dedi, Osman öldürüldü, sekiz gün kaldı. Yâni demek istiyordu ki sekiz gun sonra Ali'ye bey'at edildi.

Aişe sordu:

- Sonra neyaptilar?

Ubeyd, Medineliler toplandılar, hepsi de Ebû-Tâlib oğlu Ali'ye bey'at ettiler, dedi.

Aişe göğe ve yere işaret ederek keşke dedi şu, buraya düşseydi de bu iş olmasaydı. And olsun Tann'ya, Osman zulümle öldürüldü; vallahi kanını istiyeceğim.

Hâlbuki Hz. Ayişe, Osman hayattayken en fazla aleyhinde bulunanlardandı, ona diğer muârızları gibi "na'sel" adını verenlerdendi34

Bu sözü duyan Ubeyd, şaşırarak şu şiiri inşâd etti:

"Bu iş senden başladı, seninle bu hale geldi. Yel de senden esti. Yağmur da senden yağdı. İmamın öldürülmesini sen emrettin; bize. Yoldan çıktı dedin.

Onu öldürme hususunda biz sana uyduk..."35

34- Na'sel erkek sırtlan anlamına geldiği gibi uzun sakallı anlamına da gelir. Osman'm sakalı uzun olduğu için muârızları ona bu adı vermişlerdi. Kaamus tercemesinde bu maddeye bakınız.

35-  Al-Kâmil, 3, s. 80.

112


Hz. Ayişe, derhal Mekke'ye döndü. Zübeyr'in oğlu Abdullah da Medine'den çıkıp Mekke'ye giderek ona ulaştı. Abdullah, ayni zamanda Talha'yla Zübeyr'in mektuplarını da getirmişti. Bu iki mektupta, halka, Osman'in kaninin istenmesi hususunda emir vermesi recâ ediliyordu. Hz. Ayişe, halkı toplayıp dedi ki:

Şehirlerden bir bölük halk toplanıp Medine'ye gelmişler, Medineliler de onlara uyup Osman'ı mazlûm olarak öldürmüşler. Bu sûretle şimdiye kadar görülmemiş şeyler olmuş, harâm olan bir kan dökülmüş, hürmeti vâcip olan şehirde, hürmeti vâcip olan ayda olmuş bu iş, harâm olarak mallar alınmış. And olsun Tanrı'ya ben bu işin ardını arayacağım. Kalkın, onun kanını isteyin.

Mekke'de Osman'in vâlisi bulunan Amir oğlu Abdullah, bu sözleri duyunca ayağa kalkıp ilk olarak onun kanını ben istiyeceğim dedi. Ümeyye oğullanyla o vakit Mekke'de bulunan Mervan da bunlara uydu. As oğlu Said'le Velid ve Yemen'den gelen Munye oğlu Ya'la da bunlara katıldı.

Talha'yla Zübeyr, Hz. Ali'den Kufe ve Basra Vâliliklerini istediler, Hz. Ali, her ikisinin de bey'atteki tereddüdünü düşünüp Medine'de oturmalarını istedi. Bunun üzerine umre etmek bahânesini ortaya atarak Mekke'ye gittiler.

Her ikisi de Mekke'de Hz. Ayişe'yle buluştular. Diğerleri de toplandi. Nereye gidip nasıl işe girişeceklerini konuşmaya başladılar. Bâzıları şam'a gidelim dediler. Amir oğlu Abdullah, orada Muâviye'nin nüfuzlu bulunduğunu, hâlbuki Basra'da kendinin etbâı olduğu gibi

113


Basralılardan Talha'ya bir çok taraftar toplıyabileceğini söyledi.

As oğlu Said, bu adam sizi Basra'ya çağırıyor ama kendisi ordan, kaçak bir kul gibi kaçıp buraya sığındı. Hâlbuki Basralılar, Ali'ye bey'at ettiler. Öyle olduğu halde size mal ve adam bulacağını vaadediyor. Mai bulabilir belki, fakat adam bulacağını aklım kesmiyor dedi.

Mervan, Talha'yla Zübeyr'e, ne diye Ali nasil halktan bey'at istediyse siz de istemiyorsunuz? Eğer size uyarlarsa, o vakit işe girişirsiniz, uymazlarsa ne yapacağınızı düşünürsünüz dedi. Talha, halk Ali'ye bey'at etti ve bu bey'at umumi oldu, biz nasil bozabiliriz dedi. Zübeyr de buna benzer sözler söyledi. Mervan, siz Basra'ya gitmek istiyorsunuz, bense Şam'a gitmek isterim. Yalniz, bir tehlike ânında sizinle berâberim dedi.

Peki dediler, askeri nasil hazırlıyacağız? Ya'lâ, bende altı yüz bin dirhem ve altı yüz deve var; bunlan bu yolda sarfederim dedi. Amir oğlu, kendisinde de bir hayli mal olduğunu bildirdi.

Ayişe, ordu hazırlanırken Hz. Peygamber'in zevcelerinden Hz. Ümmü Seleme'yi de kandinp kendisine eş etmek fıkrine düştü. Yanına gidip ey Ebâ Ümeyye kızı dedi, sen, Hz. Peygamber'in zevcelerinden ilk hicret edensin, mü'minler analannin en büyüğüsün, Cebrâil, senin evine çok inmiştir.

Ümmü Seleme, bu sözlerden maksadın ne diye sordu. Ayişe, Zübeyr oğlu Abdullah'tan duydum, kavim, Osman'a tevbe teklif etmiş. Tevbe ettikten sonra da hürmeti vâcip olan bir ayda, oruçlu olduğu halde onu öldürmüş. Şimdi ben bu yüzden Talha ve Zübeyr'le beraber Basra'ya

114

gitmeyi kararlaştırdım, onun kanını dileyeceğim. Umanm ki Allah, bu işi bizim vâsıtamızla düzgün bir hâle koyar, dedi.



Hz. Ümmü Seleme, bu sözleri duyunca şaşırdı, daha dun dedi, Osman hakkinda en kötü sözleri söyleyen, ona erkek sirtlan adını takan, bu addan başka bir adla adını anmayan, halkı, onu öldürmeye teşvik eden sen değil miydin? Şüphe yok ki sen de Rasulullah indinde Ebû-Tâlib Oğlu'nun derecesini bilirsin. Fakat gene de ben sana bâzı şeyler hatırlatayım.

Hz. Ayişe, peki dedi, buyur. Hz. Ümmü Seleme, hatirhyor musun, dedi, bir gün Rasulullah, Ali ile gizli konuşmadaydı. Konuşmaları uzun sürünce sen müdâhale etmek istedin. Ben men'ettim, sen de dinlemedin; yanlarına gittin. Sonra ağlaya ağlaya çıktın. Sebebini sordum, dedin ki, Ali'ye, Yâ Ali, Rasulullah ile dokuz günde ancak bir gün buluşabiliyorum. O bir giine de sen mi mâni olacaksın dedim. Rasûlullah, yüzü kızarıp hiddetlenerek bana, "Don git, and olsun Allah'a, O'na Ehl-i Beytimden, yahut başkalarından kinı buğzederse imandan çıkar," buyurdu.

Hz. Ayişe, evet dedi, hatirlryorum.

Ümmü Seleme, gene hatirhyor musun dedi, seninle ben, -Tann ona da, soyuna da rahmet etsin,- Rasulullah ile berâberdik. Sen Hazret-i Peygamber'in başını yıkıyordun, ben yemek pişiriyordum. Başını kaldırdı da bilseydim keşke buyurdu hanginiz, saçı gür deveye binecek de Hav'eb köpekleri36 ona ürecek? Ben, Tanrı'ya, Rasûlüne

36- Hav'eb, Basra'ya yakin bir kaynaktir.

115


sığınırım dedim, o, eliyle senin sırtına vurdu da "sakın sen olma" buyurdu. Sonra bana döndü, ey Ebâ-Ümeyye kızı buyurdu, "sakın sen olma." Sonra gene sana döndü, "Ey kırmızı benizli kadıncık" buyurdu; "ben sana söyledim, korkuttum, tebliğ ettim."

Hz. Ayişe, evet dedi, bunu da hatirhyorum.

Hz. Ümmü Seleme, Ayişe'ye daha bâzı şeyler hatırlattıktan sonra artik buyurdu, bunlan bildikten sonra gene de ona karşı çıkacak mısın?

Hz. Ayişe, ben dedi, bu hareketimle ancak insanlann arasini bulmak ve Tanri izniyle ecre nâil olmak istiyorum.

Ümmü Seleme, kadınlar bu işe memur olamazlar. Tann, senden, benden bu işi almıştır buyurdu.

Ayişe, onun yanından çıktıktan sonra bir aralik yaptığına pişman oldu, böyle bir işe girişmiyeceğini halka bildirdi. Fakat Zübeyr oğlu Abdullah, hemen yanina gidip ne yapiyorsun ona dedi, bu iş, ancak seninle düzene girer. Bunun üzerine tekrar döndü, Basra'ya gitmeye karar verdi. Hattâ Ömer'in kızı Hz. Hafsa'ya da müracaat ederek kandırdı, fakat kardeşi Abdullah, onun gitmesine mâni oldu.

Halka tellâllarla, Mü'minler anası, Talha ve Zübeyr, Basra'ya hareket ediyorlar; Müslümanlığı yüceltmek isteyen onlarla gelsin diye hareketlerini bildirdiler. Muneyye oğlu Ya'la Hz. Ayişe'yi, seksen dinâra satin aldığı Asker adh bir deveye bindirdi. Yola çıktılar, onlara üç bin kişi katılımıştı. Osman'in oğulları Eban'la Velid de içlerindeydi.

116


Yüklə 0,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin