Müminlerin Emiri hz. Ali (a s)



Yüklə 0,98 Mb.
səhifə27/37
tarix31.10.2017
ölçüsü0,98 Mb.
#23329
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   37

NEHREVAN SAVAŞI


Hz. Ali, Kufe'den hareket edeceği vakit, ashabindan Afıfül-Ezdi oğlu Müsafır adlı biri, Ey Mü'minler Emiri dedi; bu saatte hareket etme, filan saatte hareket et. Bu saatte hareket edersen sana ve adamlanna büyük bir zarar gelir, fakat dediğim saatte hareket edersen üst olursun.

Hz. Ali, Atimin karnindaki yavru at midir, kisrak mi, biliyor musun dedi. Müneccim, hesap edersem bilirim deyince Hz. Ali, Kim bu sözünü gerçek sayarsa Kur'an'ı yalanlamış olur; çünkü ulu Allah, "Şüphe yok ki Allah katındadır kiyametin kopacağı zaman ve yağmurun ne vakit ve nereye yağacağı ve o bilir rahimlerdekini" buyurmuştur dedi.104 Sonra dedi ki:

Saniyor musun ki insanı üstünlüğe sevkedecek saati bulabiliyorsun? Bu takdirde kim seni tasdiyk ederse Allah'tan yardım istemek lüzumunu duymaz. Sana inananin Allah'ı bırakıp sana hamdetmesi gerekir. Allah'im, hayra yormak da ancak seninle olur, zarar da ancan senden gelir, yoktur senden başka tapacak. Hz. Ali

104- Lukman, 34.

309

münecicime hitaben dedi: "Dediğini tutmayacağız, çıkma, hareket etme dediğin satte hareket edeceğiz."



Ondan sonra, halka döndü de Ey insanlar dedi; sakının nücum bilgisini bellemekten, çünkü müneccim, ancak kahin'e (gayıptan haber verene) benzer, kâhin de kâfır gibidir, kâfırse cehennemliktir.

Sonra onun hareket etme dediği saatte hareket etti. Muzaffer olduktan sonra da buyurdu ki:

"Onun dediği saatte hareket etseydim de zafer kazansaydım halk, oının dediği saatte hareket etti de muzaffer oldu derdi. Gerçekten de Hz. Muhammed müneccim değildi, ondan sonra bize de bu ash olmayan bilginin liizumu yok."

Bu sırada Haricilerin, Bağdat'la Halvan arasinda bulunan Nehrevan suyunu geçtikleri hakkinda haber geldi. Hz. Ali, imkânı yok dedi, onların öldürüleceği yer suyun öbür kıyısı. Suyu geçtiklerine dair haber geldikçe Hz. Ali, aynı sözü söyledi. Nihayet Nehrevan'a vardiklan zaman gördüler ki suyu geçememişler. Hz. Ali tekbir getirip Rasulullah doğru söylemiştir buyurdu.

Hz. Ali, Nehrevan'a gelince onlara, Kardeşlerimizi öldürenleri bize teslim edin, kısası yerine getirelim, sonra sizi halinize bırakıp Şamlılara gideyim, belki Allah sizi, bugün bulunduğunuz halden daha hayirli bir hale getirir diye haber gönderdi.

Onlar, öldürülenleri hepimiz öldürdük; hepimiz onlann kanlarını da, kaninizi da helal bilmedeyiz dediler.

Ubade oğlu Sa'd'in oğlu Kays, onlara öğüt verdi, deliller getirdi, olmadi, Ebu-Eyyüb'ül-Ansari, yanlarına vardi, bir hutbe okudu, Siz dedi, bundan önce ne

310


haldeyseniz o haldeyiz, biz de nasılsak öyleyiz. Nasıl oluyor da bizimle savaşa girişiyorsunuz?

Bugün size uysak yann gene hakeme baş vurursunuz dediler.

Hz. Ali karşılarına çıktı. Buyurdu ki:

"Ey düşmanlığa kalkışıp inada düşen topluluk, ey heva ve hevese uyup doğruluktan ayrılan kalabalık, bilmiyor musunuz ki hakeme miiracaattan sizi men'etmek isteyen bendim. Onlann bu isteklerinin hileden ibaret olduğunu söyleyen bendim. Bunlar, dine, Kur'an'a uymazlar, onlan sizden daha iyi bilirim ben. Onlar daha çocukken ben onlan tamrdim, er oldular, gene tamdim Onlar hile ve gadir ehlidir. Benim le'viniden aynhrsamz aldamrsimz dedim; bana isyan ettiniz. Sonucu zorla hakeme razi oldum. Hakeme razi olurken de onlann, Kur'an'ın dirilttiğini diriltmelerini, öldürdüğünü öldürmelerini şart koştum. Onlar birbirlerine muhalefette bulundular, kitabın hükmüne uymadılar, sünnete müracaat etmediler, biz de onlann kararlanni terkettik, ewelce ne haldeysek gene o haldeyiz. Yaptığınız nedir"?

Hariciler, gene eski nağmeyi ırladılar, biz dediler, hakeme razi olunca kâfır olduk, şimdi tevbe ettik. Sen de bizim gibi tevbe edersen biz sendeniz, seninleyiz; yok eğer buna razi olmazsan senden aynliriz, seninle savasiriz.

Hz. Ali buyurdu ki:

"Size şiddetli bir kasırga esti, dediğiniz anlaşılmaz oldu, sesiniz duyulmuyor. Rasulullah'a inandik, onunla hicret ettikten, Allah yolunda savaştıktan sonra kâfîr

311


olduğuma, sapıklığa düştüğüme, hidayete mazhar olmadığıma tanıklık mı edeyim?"

Sonra dönüp ordusuna geldi, "onlarla artık konuşmayın, Allah'a ve cennete kavuşmaya hazırlanın" dedi, saflan düzdü. Hariciler de ordularını hazırladılar.

Hz. Ali, aman sancağını Ebu-Eyyüb'ül-Ansari'ye verdi ve kim bu sancağın altına gelir, savaşa katılmazsa amandadır., Kim Kufe'ye, yahut Medayin'e dönerse amandadır diye nida ettirdi.

Hariciler, bu nidadan ürktüler, içlerinden beşyüz kişi ayrıldı, bir kısım Hariciler Kufe'ye, bir kısmı da Meda'yin'e gitti. Dört bin kişiydiler, ikibin sekizyüz kişiye indiler.


HZ. ALİ (AS) TEKRAR ÖĞÜT VERİYOR


Hz. Ali, tekrar onlara karşı çıktı, tevbe edip bu işten dönmelerini söyledi. Onlar kabul etmeyip ok atmaya başladılar. Hz. Ali, ordusuna Sabır, sabır dedi, biraz dayanın. Tekrar onlara öğüt verdi, dinlemediler. Üçüncü defa öğüt verdi. Gene dinlemediler. Bu sırada Hz. Ali'nin ordusundan bir ere ok isabet etti, kanlar içinde yere serilip şehid oldu.

Hz. Ali, bunu görünce tekbir getirip şimdi onlarla savaş helal oldu, hücum edin diye bağırdı. Ordu ilerledi, saflar birbirine girdi.

Haricilerden biri, Hz. Ali'nin ordusuna saldinp, "Onlan vurmaktayim, fakat bir de Ali'yi görsem de onun işini bitirsem" mealinde recez okuyordu.

312


Hz. Ali bunu duyunca karşı çıktı ve "Ey Ali'yi arayan, ben seni bilgisiz bir kötü kişi olarak görmekteyim. Onunla savaşmak istiyorsan gel, savaş, işte burdayım"

mealinde bir recez okudu ve hücum edip öldürdü.

Bir başkası çıktı, "Ebüi-Hasan'ı görseydim, kılıcımla bir vuruşta işini bitirirdim" mealinde bir recez okuyup üstüne yürüdü. Hz. Ali, "Ey Eb'ül,Hasan'ı arayan, isteyen, görürsün, kim can verir" recezini okuyup hücum etti, mızrağını sapladı. Herif yere yıkıldı. Hz. Ali, mızrağını çekmedi, öylece yürüdü ve "Gördün Eb'ül-Hasan'ı, gördün görmek istemediğin şeyi" dedi.

Bu sırada Haricilerin safından biri çıkıp Hz. Ali ile savaşmak istedi. Hz. Ali, ona bir kılıç vurdu. Adam, kanına bulanarak yere düşerken, Ne de hoş şey cennete gitmek diye bağırdı. Haricilerin reislerinden Veheb oğlu Abdullah, Vallahi bir gitmek var ama bilmem cennete mi, cehenneme mi dedi. İçlerinden Sa'd oğullarından bir adam, bu sözü duyunca beni kandıran bu adamdı, şimdi görüyorum, o bile şüpheye düşmüş deyip bir toplulukla savaşı bıraktı, çekildi.

Hz. Ali, ordusuna, sizden on kişi bile şehid düşmez, onlardan da on kişi bile kurtulmaz demiştir. Gerçekten de bu savaşta Hz. Ali'nin ordusundan dokuz kişi şehid düştü. Haricilerden de ancak sekiz kişi kurtuldu.

Bilgisizliğin, kara kuvvetin, yobazlığın, kör taassubun timsali olan Hariciler, savaşta, Cennete yürüyüş, cennete gidiş diye bağınşıyorlar, kılıçlann, mızrakların üstüne atılıyorlardı.

Hz. Ali, maiyyetindekilere hücum edin, ben ilk hücum edeninizim dedi, üç kere saflara girdi çıktı. Her defasında

313


birçok kişiyi yere serdi, her defasında Zü'1-Fekaar eğriliyordu, geri dönüşünde kılıcını, kabzasından ve ucundan tutup dizine dayıyor, doğrultuyordu.

Oklar atılıyor, mızraklar saplanıyor, atlar kişniyor şahlanıyor, toz-duman arasında kılıç parıltıları görülüyordu.

Nihayet Hariciler tamamiyle kmlmıştı. Veheb oğlu Abdullah'la Suku Ehvaz fatihi sahabeden Zühayr oğlu Harkus da Hariciler tarafından bulunup maktul düşenlerdendi. Bu zat Cemel ve Sıffıyn'de Hz. Ali tarafındaydı, sonradan Haricilere katıldı.

Hz. Ali tarafından ilk şehid düşen zat, sahabeden ve Uhud savaşında bulunanlardan Nuvayra oğlu Yezid'ül-Ansari idi.

Savaş bitince Hz. Ali, Haricilerin ölüleri arasında, memeli anlamına gelen Zü's-sedye lakabıyla anılan haricinin bulunmasını emretti. Bunun sebebi de, kendisine Hz. Muhammed'in, Haricileri anlatmış olması ve onların delili, içlerinde kara yüzlü, bir eli, kadın memesi gibi topak bir adamın bulunmasıdır, onların halkın en hayırlısı en kötüleridir buyurmasıydı.

Ölüler, arasında bu adam bulundu. Bir eli, kadın memesi gibi, omuzundan itibaren şişti, üstünde kedi tüyleri gibi siyah kıllar vardı. Eli çekilince öbür elinden daha uzun oluyor, bırakılınca çekilip toplanırdı. Hz. Ali, bunu görünce Vallahi dedi, ne yalan söyledim, ne yalanladım. Sonra yüksek sesle tekbir getirdi. Halk da onunla beraber tekbir getirdi. Sonra secdeye vardı, şükretti. Bu topak eli kesik mızrağa diktiler.

314

Harkus, Huneyn ganimetleri, Hz. Rasul-i Ekrem tarafindan sahabeye bölüştürülürken, Ya Rasulullah, adalete riayet et demek cür'etinde bulunmuştu. Rasul-i Ekrem (s.aa), "Ben adalete riayet etmezsem kim eder" buyurmuşlar, Ömer izin ver de şu adamın boyununu vurayım demişti. Rasulullah (s.a.a) "Bırak" buyurmuştu; "sizden bir bölük türeyecek ki onlar, din emirlerine riayet etmekle beraber sizin amellerinizi aşağı görecekler, Kur'an okuyacaklar, fakat gönüllerine te'sir etmeyecek; ok, yaydan nasıl fırlayıp çıkarsa onlar da öylece dinden çıkacaklar, onlari, benden sonra halkin, Allah'a en sevgilisinin eliyle Allah öldürecek" 105



Hz. Rasul-i Ekrem (s.a.a), Ebu-Bekr'i, Zii'l-Huvaysarat'üt Temimi oğlu'nu, yani Harkus adh bu adami öldürmesini emrederek yollamış, Ebu-Bekr, Harkus'un namaz kılmakta olduğunu görmüş, öldürmeyi caiz saymamış, dönmüş, Hz. Rasul'e hali anlatmıştı. Ondan sonra aynı maksatla gönderilen Ömer de aynı şeyi yapmış, üçüncü olarak gönderilen Ali, Harkus'u bulamamıştı.

Harkus'un, Huneyn ganimetlerinin bölüşülmesi sırasındaki cür'etli sözü ve Hz. Rasul'ün (s.a.a) bu söz dolayısıyla Hariciler hakkındaki hadisler, Buhari'de, "Kitabu bed'il-halk" bölümünde, Nesei'nin "Hasais"inde, "Müstedrik'üs-Sahihayn"de, "Tarihu Bağdad"da da mevcuttur. Aynca, ümmetten bir bölüğün, yaydan ok fırlar gibi dinden çıkacağına, bunların, Kur'an okuyacaklarını,

105. E't-Tecrid'üs-Sarih li Ahadis'il-Cami'is-Sahih: Kitabu Fazaü'ül-Kur'an; c. 2, s. 122.

315


fakat bu okuyuşun, gönüllerine hiçbir te'siri olmayacağına, yaratılanlann en kötüsü olacaklarına, hatta bunlann, başlarını usturayla tıraş ettireceklerine ve Hz. emir'ül-Mü'minin'in (a.s) bunlarla savaşacaklarına dair "MüslirrTin "Sahih"inde, "Kitab'üz-Zekât" bölümünde, "Mizan'ül-İ'tidal"da İbni Mace ve Ebu-Davud'un "Sahih"lerinde, Ahmed b. hanbel'in "Müsned"inde ve diğer tefsir, hadis ve siyerlerde hadisler mevcuttur.106

Hz. Ali'ye, Hariciler tamamiyle katledildi dediler. Hz. Ali, Hayır dedi, vallahi onlar,erlerin bellerinde, kadınların rahimlerindedir, yüz yıllar boyunca zuhur ederler, sonucu onlar, halkı soyan, hırsızlık eden bir topluluk olarak belirecekler.

Hz. Ali, bu savaşta elde edilen silah ve hayvanları, maiyetinde bulunanlara dağıttı, mallarla kadınları, sahiplerine, ehillerine gönderdi, yaralıları Kufe'ye götürüp orda tedavi edilmelerini, sonra bırakılmalarını emretti.

Dörtyüz er esir düşmüştü. Onlan da aşiretlerine yolladı. Yanındakilere, benden sonra Haricilerle savaşmayın; çünkü gerçeği dileyip yanlış yol tutan, batılı elde edene benzemezler dedi.

Hz. Ali, Nehrevan savaşından sonra bir hutbe okuyup Allah'a hamdetti, sonra buyurdu ki:

"Gerçekten de Allah size ihsanda bulundu, yardım etti de üst oldunuz. Hemen Şam'daki düşmanınızın üstüne yürüyün."

Bu sözleri duyanlar, Ey Mü'minler Emiri dediler; oklanmız bitti, kılıçlarımız gedildi, mızraklarımız körleşti,

106- Fadaü'ül-Hamse'ye bak. c.2, s.400 - 412.

316

yaylarımız kırıldı, beraberce şehrimize dönelim de hazırlık görelim, daha büyük bir topluluk halinde harekete geçelim.



Kays oğlu Eş'as da aynı fıkri güttü, bu çeşit sözler söyledi. Bunun üzerine Hz. Ali, Nuhayle'ye döndü. Orda, ordugahinizi kurun, savaşa hazırlanın. Çoluğunuzu-çocuğunuzu ziyaretten sonra burada toplanin dedi.

Nuhayle'de birkaç gün kaldılar. Fakat hergün, Kufe'ye gidenler, bir daha gelmemekteydi. Böyle böyle, ordugahta Hz. Ali'nin yakin adamlan kaldi ancak.

Hz. Ali, bunu görünce, Kufe'ye gitti. Defalarca hutbeler okudu. Ey insanlar, düşmanınızın üstüne yürüyün. Allah'a dayanın, yardımcı olarak o yeter size dedi. Fakat halk, pek yavaş davranmadaydı.


Yüklə 0,98 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin